Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/841 E. 2018/1017 K. 22.10.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. İstanbul Anadolu 4. Asliye Ticaret Mahkemesi

GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2018/841 Esas
KARAR NO : 2018/1017

DAVA : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
DAVA TARİHİ : 19/11/2015
KARAR TARİHİ : 22/10/2018

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA: Davacı vekili Mahkememizin … esas sayılı dosyasına tevzi edilen dava dilekçesinde özetle; müvekkillerinin müşterek varisi … 22.11.2014 tarihinde silahlı saldın sonucu öldürüldüğünü, buna ilişkin olarak Edime … Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2015/83 E. sayılI dosyası ile ceza davasının açıldığını, müvekkillerinin Kocaeli Sulh Hukuk Mahkemesi’nin …. sayılı mirasçılık belgesi ile mirasçı olduklarını, müteveffa…… davalı şirketçe ………. no.lu hayat poliçesi ile sigortalandığı, sigortalı bedeli olan 20.000,00 TL teminattı sigorta poliçesinden müvekkillerinin hissesine düşen 12.500,00 TL’nın ödenmesi için yapılan şifahi görüşmelerde ödeme yapılmayacağının söylendiğini, riskin gerçekleşmiş olması ile poliçe mucibince bu hasann ödenmesi gerekirken ödenmemesinin hukuki olmadığı belirtilerek, 12.500,00 TL’nin yargılama giderleri ve vekâlet ücreti ile birlikte davalıdan tahsili talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; süre uzatım dilekçesinde müvekkili şirketin adının sehven … olarak belirtilmiş ise de, doğrusunun ….. olduğunu, her ne kadar davacılar tarafından vefat tazminatı talep edilmekte ise de, dava konusu talebe dayanak teşkil eden sigorta poliçelerine istinaden tazminat ödemelerini talep etme yetkisinin TTK.m. 1493/7 gereğince lehdara ait olduğu, bu durumda davacıların huzurdaki davayı davacı olarak takip edebilmesi bakımından lehdar konumunda bulunup bulunmadıklarının ve buna bağlı olarak da taraf sıfatlarının bulunup bulunmadığı hususunun sayın mahkemece incelenmesinin gerektiği, taraf sıfatının bulunmadığı kanaatinin hâsıl olması halinde öncelikle davanın aktif husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verilmesini talep ettiklerini, kabul anlamına gelmemek kaydıyla, davacıların lehtar olduğu tespit edilip, davacılara ödeme yapılacak olması halinde dahi, davacıların dava dilekçesinde belirtilen hisse oranlannda tazminat talep edebilme haklarının bulunmadığını, zira TTK.m. 1494 gereğince, davacıların talep hakkı doğacak olsa dahi, mirasçıları aralarında yaptıkları sözleşmelere yada veraset ilamındaki miras paylarına bakılmaksızın tüm mirasçıların sigorta tazminatı üzerinde eşit pay sahibi olduğu, dilekçe ekinde yer alan 28.08.2015 tarihli Nüfus Kayıt Örneği incelendiğinde, miras üzerinde dokuz kişi pay sahibi olduğu için TTK, m. 1494 gereğince sigorta bedeli üzerinde mirasçılar eşit oranda hak sahibi olduğundan ve miras dokuz paya bölündüğünden sigorta tazminatının 3/9 yani üçte biri oranındaki kısmi üzerinde davacıların talep hakkının bulunduğu, dolayısıyla açılan davada diğer pay sahiplerinin de kendi paylarını talep ettiğine ya da paylarının talep hakkını davacılara devrettiklerine dair herhangi bir husus yer almadığından, davacıların tazminat talep haklarının sadece kendilerine düşen pay ile sınırlı olduğu, fazladan talep için de davanın aktif husumet yokluğu nedeniyle davanın reddini talep ettikleri belirtilerek, davanın aktif husumet yokluğu nedeniyle usulden reddi, bu olmazsa, sigorta tazminat üzerinde eşit oranda pay sahibi olan davacıların paylarından fazla orandaki tazminat talebinde bulunmalanna olanak bulunmadığından, müvekkili şirketin anılan tazminat talebine yönelik istemleri reddetmiş olmasında herhangi bir hukuka aykırılık bulunmadığından davanın esastan reddi ile yargılama giderleri ve vekâlet ücretinin davacılara yükletilmesi talep etmiştir.
DAVANIN AŞAMALARI: Mahkememizin 13/10/2016 tarih ve …. esas, . karar sayılı ilamı ile davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, kararın istinaf edilmesi üzerine gönderildiği İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi .. Hukuk Dairesi’nin 27/06/2018 tarih, 2018/1317 esas, 2018/1140 karar sayılı ilamı ile “yargılamayı yapma görevinin tüketici mahkemesine ait olduğu” gerekçesiyle Mahkememizin kararının kaldırılmasına, dosyanın Daire kararına uygun şekilde yeniden bir karar verilmek üzere Mahkemesine gönderilmesine” karar verilmiş, Mahkememizce yargılamaya devam edilmiştir.
DAVANIN VE GÖREVLİ MAHKEMENİN TESPİTİ, HUKUKİ NEDENLER VE SONUÇ:
Dava, “…. Sağlık Sigorta Poliçesi“ kapsamında sigorta bedelinin tahsili istemine ilişkindir.
Dosya kapsamından, davalı sigorta şirketi ile davacıların miras bırakanı … arasında, … Poliçesi ‘nin düzenlendiği, sigorta ettirenin 22.11.2014 tarihinde vefat ettiği ve iş bu davanın açıldığı anlaşılmıştır.
Tarafların sıfatı, davanın niteliği ve dava tarihinde yürürlükte bulunan 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun nedeniyle öncelikle ve resen mahkemenin görevi ile ilgili dava şartının değerlendirilmesi gerekmektedir.
28.11.2013 tarihli Resmî Gazetede yayınlanan 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun, yasanın 87. maddesi gereğince yayım tarihinden itibaren altı ay sonra 28.05.2014 tarihinde yürürlüğe girmiştir.Dava tarihinde yürürlükte bulunan 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanunun 3. maddesine göre, tüketici, ticari veya mesleki olmayan amaçlarla hareket eden gerçek veya tüzel kişiyi , tüketici işlemi, mal veya hizmet piyasalarında kamu tüzel kişileride dahil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla hareket eden veya onun adına veya hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiler ile tüketiciler arasında kurulan, eser, taşıma, simsarlık, sigorta, vekalet , bankacılık ve benzeri sözleşmelerde dahil olmak üzere her türlü sözleşme ve hukuki işlemi ifade eder. 6502 sayılı yasanın 73.maddesi bu kanunun uygulanması ile ilgili her türlü ihtilafa tüketici mahkemelerinde bakılacağını öngörmüştür. Bir hukuki işlemin sadece 6502 sayılı yasada düzenlenmiş olması tek başına o işlemden kaynaklanan uyuşmazlığın tüketici mahkemesinde görülmesini gerektirmez. Bir hukuki işlemin 6502 sayılı yasa kapsamında kaldığının kabul edilmesi için taraflardan birinin tüketici olması gerekir. 6502 sayılı yasanın 83/2. fıkrasında “Taraflardan birini tüketicinin oluşturduğu işlemler ile ilgili diğer kanunlarda düzenleme olması, bu işlemin tüketici işlemi sayılmasını ve bu kanunun görev ve yetkiye ilişkin hükümlerinin uygulanmasını engellemez.” düzenlemesine yer verilmiştir, ilgili yasa maddesi ile görev konusunun tartışılmasının önüne geçilmiştir. Somut uyuşmazlık, davacıların miras bırakanı ile davalı sigorta şirketi arasında gerçekleştirilen sigorta sözleşmesinden kaynaklanmaktadır. Açıklanan yasal düzenlemer kapsamında uyuşmazlık Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun kapsamında kaldığından davaya bakmakta görevli mahkeme tüketici mahkemesidir.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 1. maddesinde, mahkemelerin görevinin ancak kanunla düzenleneceği, göreve ilişkin kuralların kamu düzeninden olduğuna yer verilmiştir. Aynı yasanın 114/1-c bendinde Mahkemenin görevli olması dava şartları arasında sayılmıştır. Mahkemenin görevi ile ilgili yasal düzenlemeler sonucunda görevle ilgili konular taraflar yönünden usulü kazanılmış hak oluşturmaz. Çünkü dava şartlarının mevcut olup olmadığı, mahkemece davanın her aşamasında kendiliğinden araştırılır ve dava şartı noksanlığı halinde HMK 115. maddesinde davanın usülden reddine karar verilmesi gerekir.
Tüm bu nedenlerle, Mahkememizin görevsiz olması nedeniyle HMK’nın 114/1-c ve 115/2. maddeleri gereğince dava şartı noksanlığından davanın usulden reddiyle Mahkemizin görevsizliğine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1- Göreve ilişkin dava şartı noksanlığı bulunduğundan HMKnın 114/1-c ve 115/2. maddesi uyarınca davanın usulden REDDİNE,
2- HMK’nin 20/1. maddesi uyarınca karar kesinleştiğinde ve yasal süre içinde istem halinde dosyanın görevli İstanbul Anadolu Tüketici Mahkemesi tevzi bürosuna GÖNDERİLMESİNE,
3- HMK’nin 331/2. maddesi uyarınca yargılama giderlerinin görevli mahkeme tarafından değerlendirilmesine,
4- HMK’nin 20/1. maddesi uyarınca kararın kesinleşmesinden sonra yasal süre içinde gönderme başvurusunun yapılmaması halinde davanın açılmamış sayılmasına karar verilmek üzere dosyanın ele alınmasına,
Davacı vekilinin yüzüne karşı, davalı vekilinin yokluğunda, gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren iki haftalık süre içinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi’nin ilgili Hukuk Dairesine istinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkca okunup usulen anlatıldı.