Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/840 E. 2020/344 K. 17.07.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 4. Asliye Ticaret Mahkemesi

GEREKÇELİ KARAR
(RET)
ESAS NO : 2018/840 Esas
KARAR NO : 2020/344

DAVA : Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 02/07/2018
KARAR TARİHİ : 17/07/2020

Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacının murisi ——– hissedarı iken—– tarihinde vefat ettiğini, geriye davacı ile dava dışı mirasçıların kaldığını, davalı şirketin murisin vefatından sonra bilinçli olarak kâr payı dağıtımı yapmadığını,———– yıllarına ait kâr payı dağıtılmaması yönündeki genel kurul kararlarının iptaline, davacının hissesine düşen kâr payının belirlenmesi ile şimdilik 5.000 TL kâr payının her yıl için genel kurul tarihinden itibaren işleyecek ticari faiziyle davalı şirketten tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının aynı taleplerle ilgili olarak İst. Anadolu—–. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin ————— esas sayılı dosyasında dava açtığını, bu nedenle derdest dava nedeniyle davanın şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine karar verilmesini, esasla ilgili olarak da, davalı şirketin sektördeki nedenlerle kâr dağıtacak durumda olmadığını, bu nedenle genel kurul kararlarının iptalini gerektirecek bir durum olmadığını, öte yandan davacının diğer ———–şirketten maaş aldığı, özel araçları kullandıkları, kişisel harcamalarını şirketten karşıladıkları şeklindeki iddiaların da gerçeği yansıtmadığını, bu nedenlerle davanın esastan da reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DAVANIN VE ÇEKİŞMELİ KONULARIN TESPİTİ, DELİLLER, DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE DEĞERLENDİRİLMESİ, HUKUKİ NEDENLER VE SONUÇ:
1-Derdestlik itirazı ile ilgili inceleme ve gerekçe: Davalı vekili, aynı davanın İstanbul Anadolu ——. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin —————- esas sayılı dosyasında görülmekte olduğunu iddia etmiştir.
Davacı vekili, bu iddia ile ilgili olarak ————-duruşmada “İst. Anadolu —— ATM’de daha önceki kar payına ilişkin olarak dava açmıştık, o davayı kazandık, ancak ıslah etmediimiz için derdestlik itirazına konu İst. Anadolu ——— ATM’deki ek davayı açtık, —— ATM’deki dava uzlaşma ile sonuçlandı, kar payımızı ödediler, şimdiki dava ödenen kar payından sonraki yıllar için açtığımız davadır.” şeklinde beyanda bulunmuş ve derdestlik itirazının reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Derdestlik itirazına konu İstanbul Anadolu ——-. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin ——esas sayılı dosyasının incelenmesinde, davacı … tarafından davalı ….————- karşı “Davalı şirkete karşı İstanbul Anadolu —— Asliye Ticaret Mahkemesinin ——Esas sayılı dosyası ile kâr payı davası açıldığını, davanın ispatlandığını, ancak ıslah süresini kaçırdıklarından Mahkemece hüküm altına alınmayan 5.030 TL kâr payı dağıtım kararından itibaren işleyecek avans faiziyle davalı şirketten tahsiline karar verilmesi talebiyle 04.10.2017 tarihinde dava açıldığı”, Mahkemenin ——- karar sayılı ilamı ile feragat nedeniyle reddine karar verildiği, kararın kesinleşme şerhi olmadığı, davalı vekilinin dosyadan istifa ettiği anlaşılmıştır.
İstanbul Anadolu ——–. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin ——– Esas sayılı dosyasının incelenmesinde; davacı …’nin davalı ….—— tarihinde davacı hissesine düşen kâr payının tespiti ve tahsili talepli dava açıldığı, mahkemenin ——tarihli kararı ile davanın kabulü ile 10.000 TL kâr payının davacıya verilmesine karar verdiği, kararın —– geçerek kesinleştiği anlaşılmıştır.
Mahkememiz 18/09/2019 tarihli duruşmasında; “6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 114’üncü maddesinin (ı) bendi uyarınca “aynı davanın, daha önceden açılmış ve halen görülmekte olmaması” dava şartları arasında düzenlenmiş olup, aynı Kanunun 115’inci maddesi gereği bu durum kamu düzeni ile ilgilidir ve davanın her aşamasında kendiliğinden araştırılır.
Anılan madde metninde belirtildiği üzere derdest dava; açılan bir davanın daha önce aynı veya başka bir mahkemede açılıp halen görülmekte olmasıdır. Bu bağlamda derdest davanın söz konusu olabilmesi için tarafları, sebepleri ve konusu aynı olan davanın iki defa ayrı ayrı açılmış olması ve birincisinde verilen hükmün kesinleşmemiş olması gerekir.
Birinci davanın ikinci dava için derdest dava sayılabilmesi için gerekli ilk şart her iki davanın taraflarının aynı kişiler olmasıdır. Davaların aynı dava sayılabilmesinin bir diğer şartı her iki davanın sebebinin aynı olmasıdır. Dava sebebinin aynı olmasından kasıt hukuki sebepler değil, davacının davasını dayandırdığı vakıalardır. Son şart ise; davaların konularının (müddeabihlerinin) aynı olmasıdır.
Aynı davanın daha önceden açılmış ve halen görülmekte olmaması konusu eş söyleyişle derdestlik iddiası bir olumsuz dava şartı haline getirilmiş ve bu suretle derdestlik itirazı ilk itiraz olmaktan çıkartılıp; dava şartına ilişkin usuli bir itiraza dönüştürülmesi sağlanmıştır. Açılmış ve görülmekte olan bir davanın davacısı, hukuki korunma sürecini başlatmıştır. Artık onun aynı davayı yeniden bir başka mahkeme önüne getirmesinde hukuken korunmaya değer güncel bir yararı kalmamıştır; bu bağlamda hukuken korunma ihtiyacı içinde bulunmamaktadır ve onun yapacağı iş davanın sonucunu beklemektir. Davayı açmaktaki yarar hukuki olmalıdır; ideal veya ekonomik yarar tek başına yeterli değildir. Derdestlik itirazının korunmasının temelinde aynı davanın tekrar açılıp görülmesinin sağlanmasında davacının hiçbir hukuki yararının bulunmadığı düşüncesi yatmaktadır.
Somut olayda; derdestlik iddiasına konu İst. Anadolu ———-. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin—– esas sayılı dosyasındaki dava İst. Anadolu ————-. Asliye Ticaret Mahkemesinin ——— esas sayılı dosyasındaki kâr payı isteminin o mahkemede karara bağlanmayan ————– kısmına ilişkindir.
İst. Anadolu —————– Asliye Ticaret Mahkemesinin ———- esas sayılı dosyası olmadığından kâr payının hangi yıla ait olduğu anlaşılamamakta olup, işbu davada davacı vekili 2014-2017 tarihleri arasındaki genel kurul kararlarının iptalini ve kâr payının belirlenmesini talep etmekte olduğundan, eğer İst. Anadolu ————–. Asliye Ticaret Mahkemesinin ———esas sayılı dosyasındaki talepler bu yılların bir kısmını kapsıyorsa derdest davadan söz edilebilir ise de, o davada 2016 ve 2017 yıllarına ait taleplerin istenmesi mümkün olmadığından, derdest dava itirazının şimdilik reddine” ara kararı ile derdestlik itirazının reddine karar verilmiştir.
2-Davanın süresinde açılıp açılmadığı hususuyla ilgili inceleme ve gerekçe: Her ne kadar dosya içerisinde mevcut bilirkişi raporunda davanın süresinde açılmadığı yönünde görüş bildirilmiş ise de, ilgili maddesinin iptali istenen toplantı 03.04.2018 tarihinde yapılmış olup, işbu dava 02.07.2018 tarihinde açıldığından TTK’nin 445. Maddesi uyarınca işbu dava üç aylık yasal süre içerisinde açıldığından, bilirkişi heyetinin “davanın süresinde açılmadığı” yönündeki görüşüne itibar edilmemiştir.
3-Davanın ve çekişmeli konuların tespiti: Dava, kâr payı ödenmemesine ilişkin——- kararının iptali, kâr payının belirlenmesi ve ödenmesi istemlerine ilişkindir.
Basit yargılama usulünce yapılan yargılamanın ön inceleme duruşmasında, taraflar arasında “davacının, davalı şirketin hissedarı olduğu” hususunda uyuşmazlık bulunmadığı,
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın,
A-Davalı şirketin——————— davalıyı zarara uğratmak maksadıyla kâr payı dağıtım yapmadıklarına ilişkin iddianın doğru olup olmadığı,
B-Kâr payı dağıtılmamasına ilişkin genel kurul kararlarının iptali gerekip gerekmediği,
C-Davacıya düşen kâr payının miktarının ne kadar olduğu noktalarında toplandığı tespit olunmuştur.
4-Deliller, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesi, hukuki nedenler ve sonuç: Davacı, kötü niyetle alınan kâr paylarının dağıtılmaması yönündeki genel kurul kararlarının iptalini, davacının hissesine düşen kâr payının belirlenmesini ve şimdilik 5.000 TL kâr payının davacıya ödenmesini talep etmektedir.
Buna göre öncelikle, kâr dağıtımı ile ilgili tek yetkili olan genel kurulun bu yetkisini kötüye kullanması halinde, mahkemenin bu duruma müdahale edip edemeyeceği ve genel kurulun yerine geçerek kâr dağıtım kararı alıp alamayacağının tespiti gereklidir.
Doktrinde, mahkemenin müdahale yetkisini kabul etmeyenler, genel kurulun kâr dağıtımına ilişkin bir kararı yoksa veya kârın dağıtılmamasına karar verilmişse, pay sahipleri ya da kârdan hisse alacaklar için dava yoluyla istenebilir bir alacak hakkının olmadığını ifade etmektedirler. Bu görüşe göre, mahkemenin kâr dağıtımına müdahale yetkisinin bulunmadığı, kâr dağıtımına karar verme yetkisinin genel kurulun “devredilemez” görev ve yetkilerinden biri olduğu, bu sebeple kâra ilişkin genel kurul kararını iptal eden mahkemenin hiçbir şekilde dağıtılabilir kârı tespit edemeyeceği ve bunun dağıtılmasına karar veremeyeceği, iptal kararının ardından kâr üzerinde tasarrufta bulunma yetkisinin tekrar münhasıran genel kurula ait olacağı ifade edilmektedir . Mahkeme sadece aleyhine dava açılan genel kurul kararının iptaline veya reddine karar verebilir.
Bunun yanı sıra, mahkemenin genel kurulun yerine geçerek doğru olan kararı da belirleyip hüküm altına almasının, iptal davası ile güdülen amaca ve bu davanın işlevine aykırı olacağı, genel kurulun devredilemez yetkilerinin ve ticari kararlarının mahkemeye bırakılmasına yol açacağı, bunun ise TTK sistemine aykırı olmakla birlikte, sakıncalı bulunduğu ifade edilmektedir. Ayrıca, küçük pay sahiplerine kâra ulaşmak için dava hakkının verilmesini de sakıncalı olduğu ileri sürülmektedir. Zira bu durumda kanuni —– ayrıldıktan sonra, kalan kârın hepsinin ödenmesi amacıyla ortaklığa karşı, mali yapısı gözetilmeksizin davalar açılabileceği, bunun ise ortaklığın sonunu getirebileceği ifade edilmektedir.
Yine bu görüşe göre, kârın dağıtılmaması, kârın—————– ilave edilmesi anlamına gelir. Ayrıca kâr dağıtımına ilişkin karar alınırken yatırımcının kişisel durumu değil tüm pay sahiplerinin toplam menfaati olan şirketin zenginliğinin artırılması hedeflenmelidir. Bu bağlamda kârın dağıtılmaması her durumda yatırımcıyı zarara uğratmaz. Dolayısıyla, genel kurulun kâr dağıtım kararı almaması nedeniyle, pay sahiplerinin zarara uğradığı düşüncesi ile mahkemenin müdahale yetkisi kabul edilmemesi gerektiği ifade edilmektedir.
Nihayetinde bu görüşe göre, mahkemenin sadece aleyhine dava açılan kararı iptal ile yetinmesi gerektiği, genel kurulun yerine geçerek karar alma, hâkimin yetki sınırlarını aşan daha geniş bir sorun olduğu ifade edilmektedir.
Mahkemenin müdahale yetkisinin kabul edilmemesi halinde, genel kurul tarafından cüzi miktarda kâr dağıtım kararı alınması veya hiç dağıtım kararı alınmaması durumunda, bu görüşe göre konu tekrar genel kurulun gündemine getirilmeli ve genel kurulun yeterli oranda kâr dağıtım kararı alması sağlanmalıdır. Yeni genel kurul toplantısında da yeterli oranda kâr dağıtım kararı alınması halinde, yeni bir iptal davası açılmalıdır.
Mahkemenin müdahale yetkisini kabul edenlere göre ise, genel kurul kanun hükümleri ile bağlı olmakla beraber kâr üzerinde istediği gibi tasarruf edemez. Genel kurul tespit etmiş olduğu kârı, keyfi olarak dağıtmaktan kaçınamaz. Kanun, esas sözleşme ve iyiniyet kurallarına aykırı genel kurul kararları iptal edilebileceği gibi, pay sahipleri kârın kanun hükümleri çerçevesinde tespit ve dağıtılmasını da talep ve dava edebilirler. Açılan bu davada, verilen ilam hükmü, genel kurul kararı yerine geçer.
Bu görüşte olan ——————– göre, sadece bilançonun onanması hakkındaki genel kurul kararının iptali davasında, davacı veya davalı ortaklık tarafından talep edilmiş olmak koşuluyla mahkemenin bilirkişi incelemesi yaptırarak bilançoyu düzeltebileceği kabul etmektedir. Yazara göre, bu davada mahkemeye sadece kararı iptal yetkisi tanınırsa, iptal davasının sürgit devam etmesine imkân verilmiş olacaktır.
————————- bu görüşün Türk hukukunda olması gerektiğini ifade etmekle beraber, TTK’ye göre mahkemenin bilançoyu düzeltme yetkisinin bulunmadığını, bilançoyu onama yetkisinin münhasıran genel kurula ait olduğunu ve bu yetkinin asla mahkemeye bırakılamayacağını ifade etmektedir.
Kâr dağıtımı konusunda münhasır yetkili organ kural olarak genel kurul olmasına rağmen, genel kurulun kâr dağıtımına ilişkin yetkisinin sınırını, keyfilik ve hakkın kötüye kullanılması çizmektedir. Bu nedenle pay sahibinin kâr payı hakkı sadece kârın keyfi olarak hiç dağıtılmaması halinde değil, aynı zamanda yeteri kadar dağıtılmamasında da ihlal edilmiş olur.—————- bu nedenle, genel kurulun yıllık kâr dağıtımına ilişkin yetkisini, hiç veya yeteri kadar dağıtmayarak özellikle azınlığı zarara sokan ve onların nispi nitelikte de olsa bu hakkını ihlal eden kararlarının mahkemece iptal edilmesi gerektiğini, uzman kişilere bilirkişi incelemesi yaptırılarak, şirketin faaliyet gösterdiği sektörün genel gelişimi ile şirketin devamlı gelişmesi ve istikrarlı kâr dağıtılmasını sağlayacak kriterlerin de göz önünde alınarak kâr dağıtımına karar verilmesi gerektiğini ifade etmektedir .
Yüksek Yargıtay’ın da bu noktada olumlu kararları bulunmaktadır. Yüksek Mahkeme, genel kurulun yetkilerini kötüye kullanarak, keyfi şekilde kâr dağıtmamaya veya cüz’i miktarda kâr dağıtmaya karar vererek, pay sahiplerini mağdur etmesi durumunda, genel kurul kararını iptal eden mahkemenin, sadece iptal kararı vermekle yetinmeyip, dağıtılması gereken kâr miktarını da belirleyerek bunun dağıtılmasına karar verebileceğine karar vermektedir.
Bu hukuki açıklamalar ışığında, Mahkememizce taraf delilleri toplandıktan sonra uzman bilirkişi kurulu vasıtasıyla yukarıdaki uyuşmazlık konularında gerekli incelemeler yaptırılarak uyuşmazlığın çözümü yoluna gidilmiştir.
Bilirkişi heyetince yapılan incelemede,—————–yılları ile ilgili Genel Kurul Toplantı tutanağında “Toplantıya ait çağrı kanun ve esas sözleşmede öngörüldüğü gibi ve gündemi de ihtiva edecek şekilde ——————————– nüshasında ilan edilmek suretiyle ve ayrıca yazılı pay sahipleri ile önceden pay senedi tevdi ederek adresini bildiren hamiline yazılı pay sahiplerine taahhütlü mektupla, toplantı gün ve gündeminin süresi içinde bildirildiği“ maddesinin olduğu, tutanağın 4. Maddesinde 2014-2015 yılları kârından kanunlar gereği ödenmesi gereken kurum vergisi ayrıldıktan sonra kalan kârın tamamını fevkalade yedek akçe olarak şirket bünyesinde bırakılmasına oy birliği ile karar verildiği, 2012 yılında dağıtılmasına karar verilen brüt ————– dağıtılmayıp kıdem tazminatı karşılığı ayrılmasına karar verilmiştir.” maddelerinin olduğu, ——————– göre ortaklardan davacı ….—— asaleten katılmış olarak görüldüğü ve imzasının olduğu,——————–toplantı başkanı, oy toplayıcı ve tutanak yazmanı hissedarlar tarafından imzalanmış olduğu tespit edilmiştir.
———————— yıllarına ilişkin genel kurul toplantı hazirun listesine göre %30 pay sahibi ———- toplantıya asaleten katıldığı, ——————-toplantıya asaleten katıldığı, %23,33 pay sahibi —— toplantıya asaleten katıldığı, ———————-toplantıya asaleten katıldığı,—— sahibi davacı …’nin toplantıya asaleten katıldığı, %1,67 pay sahibi————– toplantıya katılmadığı anlaşılmıştır.
——————— yevmiye nosu ile Kadıköy ——————. Noterliğince düzenlenmiş ve onaylanmış ——olduğu, bu sözleme ile hissedar ————— nominal bedelli,—— sermaye payını———
——————–yevmiye nosu ile Kadıköy ——— Noterliğince düzenlenmiş ve onaylanmış —–, bu sözleme ile hissedar ————– nominal ———sermaye payını ———devrettiği görülmüştür.
————————–nosu ile Kadıköy ——————— Noterliğince düzenlenmiş ve onaylanmış——–olduğu, bu sözleme ile hissedar———— nominal bedelli,—————–sermaye payını —— devrettiği görülmüştür.
Hisse devirleri ile ilgili olarak ———————-yapılarak hisselerini devreden—– hisselerini devir ve temlik ederek ayrıldığını ve hisse durumunun eski ve yeni şeklinin belirtildiği görülmüştür.
Devirlerden sonraki hissedarların————— oranına sahip————– oy oranına sahip davacı ….—- oluştuğu tespit olunmuştur.
———————– yılları ile ilgili Genel Kurul Toplantı tutanağında “Toplantıya ait çağrı kanun ve esas sözleşmede öngörüldüğü gibi ve gündemi de ihtiva edecek şekilde ——– sayılı nüshasında ilan edilmek suretiyle ve ayrıca yazılı pay sahipleri ile önceden pay senedi tevdi ederek adresini bildiren hamiline yazılı pay sahiplerine taahhütlü mektupla, —————– tarihinde şirket pay defterinde adresleri mevcut şirket hissedarları,———————– gündeminin süresi içinde bildirildiği “ maddesinin olduğu, tutanağın 4. Maddesinde 2016 yılı zarar edilmiştir, 2017 yılı karının olağanüstü yedeklere kaldırılmasına oy birliği ile karar verilmiştir.” Maddesinin olduğu,—————-göre ortaklardan davacı …’——– toplantıya katılmadığı, %96,67 paya sahip ———————–katıldığı ve imzasının olduğu,——- tarafından imzalanmış olduğu tespit edilmiştir.
—————- tarihli Genel Kurul Toplantısına davacı …’nin imzası olduğu, toplantı ilanı, toplantı çağırısı ve toplantının usulüne uygun olarak yapıldığı anlaşılmıştır.
————— tarihli Genel Kurullarının, toplantı ilanı, toplantı çağırısı ve toplantının usulüne uygun olarak yapıldığı anlaşılmıştır.
Mali müşavir bilirkişi tarafından davacının talebine konu yıllarla ilgili olarak davalı şirketin —- yılında —————— zarar ettiği,—————————-kâr ettiği tespit edilmiştir.
TTK’nin 509. Maddesi “Kâr payı ancak net dönem kârından ve serbest yedek akçelerden dağıtılabilir.” hükmünü haizdir. Kâr dağıtımı sırasında dikkat edilmesi gereken geçmiş yıl zararlarının durumudur. Türk Ticaret Kanunu’nunda kâr payının sadece net dönem kârından ve bu amaçla ayrılmış olan yedek akçelerden dağıtılabileceği belirtildiği, TTK’nin 507’nci maddesine göre “her pay sahibinin, kanun ve esas sözleşme hükümlerine göre, pay sahiplerine dağıtılması kararlaştırılmış—————– payları oranında katılma hakkına sahip olduğu”nun belirtildiği, TTK’nin 508’inci maddesinde, ———bilançoya göre belirleneceği”nin ifade edildiği, bu düzenleme ile 507. maddede yer alan “——-ifadesi birlikte değerlendirildiğinde, ortaklara dağıtabilecek———————olduğu, yedek akçenin de bu tanımlamalar dikkate alınarak ayrılması gerektiği, ayrılan yedek ————— zararlarını kapamada kullanılabileceği göz önüne alındığında, bir zarar mevcut ve indirilmesi de zorunlu iken geçmiş yıl zararlarını düşmeden yedek akçe ayrılmasının herhangi bir faydası olmayacağı, şirketin gerçek kârının, önceki yıl zararlarının düşülmesinden sonra anlaşılabileceği, bu durumda şirketin geçmiş yıllara ait zararları varsa, dağıtılacak kârdan öncelikle bu zararlar mahsup edilip, sonra kalan net kısmın dağıtılabileceği anlaşılmaktadır.
Mali müşavir bilirkişi tarafından şirketin vergi matrahını belirlerken geçmiş yıl zararını indirim konusu yapmadığı, bilançosunda bir sonraki yıla devrettiği tespit edilmiştir.
——————— yılları geçmiş yıl zararlarının toplamının 1.933.829,75 TL olduğu, aynı dönem aralığında şirketin elde ettiği kâr toplamının 288.054,21 TL olduğu, davalı şirketin safi kârının 1.645.755,54 TL zarar olarak görüldüğü tespit edilmiştir.
Buna göre; —————, geçmiş dönem ———-ve geçmiş yıl zararlarının toplamının 985.683,99 TL olması sebebi ile hissedarlara dağıtılacak kâr payının oluşmadığı, 2016 yılında vergiden önce zararın 180.419,52 TL olması sebebi ile 2016 yılında dağıtılacak kâr payının da oluşmadığı, yine —– olduğu, geçmiş dönem zararlarının toplamının ———– ulaşması sebebi ile dağıtılacak kâr payının oluşmadığı, bu durumda gerek 2015-2016-2017 yıllarında, gerekse geçmiş dönemlerde oluşan zararlarının, aynı dönemde oluşan kârdan yüksek olduğu, bu nedenle de TTK 507, 508, 509 maddelerine göre davacının talep ettiği dönemlerle ilgili hissesine düşen kâr payı hesaplamasına esas teşkil edecek “net dönem kârı”nın oluşmadığı kanaatine varılmış ve davanın reddine ilişkin aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1- Davanın esastan REDDİNE,
2- Harçlar yasasına göre alınması gerekli 54,40 TL harcın, davacı tarafından yatırılan 85,39 TL peşin harçtan mahsubu ile fazla yatan 30,99 TL’nin karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
3- Davacı tarafından sarf edilen yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4- Ret olunan dava yönünden avukatlık asgari ücret tarifesine göre davacı lehine takdir olunan 3.400 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
5- Dosyada mevcut gider avansının karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
Dair, davacı vekilinin yüzüne karşı, davalı vekilinin yokluğunda, gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren iki haftalık süre içinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi’nin ilgili Hukuk Dairesine istinaf kanun yolu açık olmak üzere oy birliğiyle verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.