Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/815 E. 2018/1050 K. 31.10.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. İstanbul Anadolu 4. Asliye Ticaret Mahkemesi

GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2018/815 Esas
KARAR NO : 2018/1050

DAVA : Alacak (Kooperatif Yönetim Ve Denetim Kurulu Üyelerinin Sorumluluğundan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 04/04/2013
KARAR TARİHİ : 31/10/2018

Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Kooperatif Yönetim Ve Denetim Kurulu Üyelerinin Sorumluluğundan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle, taraflar arasında 04-05-2010 tarihinde bir iş sözleşmesi imzalandığını, sözleşmede_davalıya yıllık brüt 200.000 -TL’si ücret verileceğinin kararlaştırıldığını, 21-05-2010 tarihinde apılan olağanüstü genel kurul toplantısında davalının yönetim kurulu üyesi seçildiğini, 04-06-2010 tarihinde yapılan yönetim kurulu toplantısında da genel müdür olarak atandığını, ayrıca şirketi temsil ve ilzam etme hususunda münferit imza yetkisi verildiğini, her iki kararın İstanbul Ticaret Sicil Memurluğu nezdinde tescil ve Türkiye Ticaret Sicil Gazetesi’nde ilan olunduğunu, davalının şirketi 04-06-2010 tarihinden itibaren münferiden idare ve temsil etmeye başladığını, kendisine hangi hususlarda ve hangi miktarlarda yetkili olduğu hususunun bir iç düzenleme ile 04-06-2011 tarihinde bildirildiğini, iç düzenlemeye göre değeri 50.000.- Euro üzerinde olan her türlü giderler için müvekkili şirket yetkililerinden imza alması gerektiğini, sözleşmeye göre davalının 2010 yılının Aralık ayında (5 gün) brüt 2.688,17 TL alması gerekirken brüt 64.797,88 TL’sı, 2011 yılının Ocak ayı ila Aralık ayları arasında 12 ayda brüt 200.000 TL alması gerekirken brüt 515.402,97 TL, 2012 yılının Ocak ila Nisan ayları (Nisan ayı 16 gün) arasındaki 3 ay 16 günde brüt 58.888,89 TL alması gerekirken 98.455,98 TL alarak şirketi toplam 417.079,77 TL zarara uğrattığını, iç düzenleme ilkelerini ihlal ederek şirket yetkililerinden im/.a almaksızın ve kendisine herhangi bir yetki verilmemesine rağmen dava dışı ————————- ile aylığı 8,000.- T.L. + %18 KDV olmak üzere 9.440.- TL tutarında belirsiz süre için toplam 113.280 TL (yaklaşık 56.640,00 Euro) tutarında iş birliği sözleşmesi imzaladığını, sözleşme çerçevesinde dava dışı ——– 206.942,10 TL ödeme yaptığını, tüm bu hususların müvekkili şirket nezdinde yapılan 28-01-2011, 02-12-2011 ve 22-02-2012 tarihli iç denetim sonucu hazırlanan 27-03-2012 tarihli iç denetim raporunda ortaya çıktığını, bunun üzerine müvekkili şirketin Beyoğlu ———-. Noterliği vasıtasıyla davalıya keşide ettiği ihtarname ile taraflar arasındaki iş sözleşmesini fesih ettiğini, 31-05-2012 tarihinde yapılan olağanüstü genel kurul toplantısı ile davalının yönetim kurulu üyeliği görevine, 31-05-2012 tarihinde yapılan yönetim kurulu toplantısı ile genel müdürlük 1 görevine son verildiğini, her iki kararında İstanbul Ticaret Sicil Memurluğu’nda tescil ve Türkiye Ticaret Siciı Gazetesi’nde ilan olunduğunu, oluşan zararın tazmini için davalıya 11-06-2012 tarihli ihtarname çekildiğini, davalının 28-06-2012 tarihli cevabi ihtarname ile söz konusu iddiaları kabul etmediğini iddia ederek; müvekkili şirketin uğradığı toplam 624.021,87 TL zararın ve dava tarihinden itibaren Faiz Kanunu’nun 2. maddesi gereği Merkez Bankasının kısa vadeli reeskont kredilerine uyguladığı avans faiz oranı üzerinden hesaplanacak faizinin davalıdan hükmen tahsiline karar verilmesini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalıya yükletilmesini talep etmiştir.
SAVUNMA: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle, taraflar arasında imzalanan sözleşmenin iş sözleşmesi olduğunu, iş sözleşmesi kaynaklanan uyuşmazlıklarda iş mahkemesinin yetkili bulunduğunu, bu nedenle davanın öncelikle görev yönünden reddi gerektiğini, davacının taleplerinin Eski Borçlar Kanunu’nun 60. maddesi uyarınca bir yıllık zaman aşımına uğradığını, davacı tarafından zarar doğurduğu iddia edilen olayların müvekkilinin işten ayrıldığı 10-04-2012 tarihine kadar gerçekleşip tamamlandığını, bu doğrultuda 01-07-2012 tarihinde yürürlüğe giren Yeni Türk Ticaret Kanunu hükümlerinin değil bski Türk Ticaret Kanunu hükümlerinin uygulanması gerektiğini, Eski Türk Ticaret Kanunu’na göre davacı şirketin doğrudan sorumluluk davası açma hakkının bulunmadığını, şirket namına sorumluluk davası açmak hak ve yetkisinin sadece şirket denetçisine ait olduğunu, doğrudan şirketin kendisinin dava açmasının hukuka aykırı olduğunu, taraflar arasında imzalanan iş sözleşmesine göre müvekkilinin 200.000.- T.L. lık brüt ücretin yanı sıra bir kısım feri ödemelere de hak kazandığını, sözleşmede “müvekkilinin yıllık performans ikramiyesi alacağının, hu ikramiyenin %100 ‘ünün 60.000.- T.L. sı olduğunun, görev süresince müvekkilinin ve ailesinin yaştım alanı (konut ve otel) masrafları ile emlakçı masraflarının, şirket aracı ihtiyacının, çocukların okul ücretlerinin, müvekkili ve ailesinin ———– uçuşlarında (ekonomik sınıf) uçak biletlerinin, ev eşyalarının ve kişisel eşyalarının sevkiyat masraflarının, müvekkilinin ———– uygun seyahat masraflarının karşılanacağının, müvekkiline her ay toplam 547,25 Euro emeklilik primi ödeneceğinin, müvekkili ve müşterek sigortalı aile üyeleri için ———- sigortası primlerinin %50’sinin ödeneceğinin” belirtildiğini, tüm bu feri ödemelerin davacı tarafça ödenmesi gerektiği dikkate alındığında bunun davacının talep ettiği tutara tekabül ettiğinin açıkça görüleceğini, davacının müvekkilinin imza yetkisini aşarak akdetmiş olduğu 17-02-2012 tarihli danışmanlık sözleşmesi uyarınca haksız yere 206.942,10 TL ödeme yapıldığına dair somut herhangi bir delil sunmadığım, davacı tarafından delil olarak sunulan faturalarda keşide eden şirketler ile danışmanlık sözleşmesinin tarafı olar kişilerin aynı olmadığını, faturaların keşide tarihlerinin danışmanlık sözleşmesinin imza tarihi olan 17-02-2012 tarihinden önce olduğunu, faturalara ilâveten sunulmuş olan gider pusulalarının tarihlerinin müvekkilinin işten ayrıldığı 10-04-2012 tarihinden sonrasına tekabül ettiğini, davacının danışmanlık sözleşmesi dışında başka işler için ödemiş olduğu fatura ve gider pusulalarını danışmanlık sözleşmesi kapsamına sokmaya çalışarak haksız menfaat elde etme çabası içinde olduğunu, müvekkilinin yaptığı tüm işlemlerde bağlı olduğu üstüne danışarak onunla birlikte hareket ettiğini, davacı şirket nezdinde yapılan tüm işlemlerin ana ortak—————- bilgisi vc nezareti altında gerçekleştiğini, 12-04-2011 tarihli imza yetkisi katalogunun imza karşılığında müvekkiline tebliğ edilmediğini, bu nedenle müvekkili açısından bağlayıcı olmadığını, ayrıca bu imza yetki kataloguna ilişkin Ticaret Sicil nezdinde hiçbir tescil ve ilan işleminin yapılmadığını, dava konusu danışmanlık söyleşmesinde bir aylık fesih ihbar süresinin kabul edildiğini, bu nedenle sözleşmenin loplam değerinin 12 ay üzerinden değil 1 ay üzerinden hesaplanması ve imza yetkisinin buna göre tespit edilmesi gerekliğini, 12 ay üzerinden hesaplama yapılsa bile davacının iddia ettiği yetki aşımının dışında kaldığını, söz konusu danışmanlık sözleşmesinin bir an için haksız yere imzalandığı kabul edilse dahi davacının talep edebileceği tutarın en fazla sözleşmenin akdedildiği tarih olan 17-02-2012 ile sözleşmenin en erken fesih tarihi olan ——– tarihi arasında tekabül eden danışmanlık ücreti olabileceğini, bununda sözleşmede aylık 8.000.- “1.1.. danışmanlık ücretinin kararlaştırılmış olması nedeniyle en fazla 24.000.- T.L. sı olabileceğini, ayrıca KDV’nin müvekkilinden talep edilmesinin mükerrer tahsile olanak vereceğini, bu nedenle istenen tutarın KDV’sini müvekkilinden talep edilmesinin hukuka aykırı olduğunu savunarak; haksız açılan davanın reddine, yargılama giderleri ile vekâlet ücretinin davacı şirkete yükletilmesinc karar verilmesini talep etmiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE:
Dava, davacı şirketin eski yönetim kurulu başkan yardımcısı ve genel müdürü davalıya karşı açılan sorumluluk davasıdır.
Davacı vekili 18/07/2018 tarihli feragat dilekçesi ile davadan feragat ettiklerini bildirmiş, yine mahkememizin 31/10/2018 tarihli duruşmasında davadan kayıtsız şartsız feragat ettiğini belirterek feragatın kabulü ile feragat nedeni ile davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davadan feragat HMK’nin 307, 309 ve 311. maddeleri hükümleri gereğince uyuşmazlığı ve dolayısıyla davayı sona erdiren, davalı tarafın kabulünü gerektirmeyen ve kesin mahkeme hükmünün hukuksal sonuçlarını oluşturan bir taraf işlemidir.
HMK’nin 310. Maddesine göre feragat hüküm kesinleşinceye kadar her zaman yapılabilir.
Davacı vekilinin vekaletnamesi incelenmiş, davadan feragate yetkili olduğu saptanmıştır.
Feragat bildirimi de HMK’nin 154. maddesi hükmüne uygun olarak mahkemece tespit olunmuştur.
Bu yasal nedenlerle davanın feragat sebebiyle reddine karar vermek gerekmiş, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda gerekçesi açıklandığı üzere,
1-Davanın HMK’nin 307. maddesi uyarınca “feragat” nedeniyle REDDİNE,
2-Yapılan yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
3-Harçlar yasasına göre alınması gereken 35,90 TL harcın, davacı tarafından peşin olarak yatırılan 10.656,73 TL harçtan mahsubu ile fazla yatan 10.620,83 TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
4-Davalı tarafça talep edilmediğinden davalı yararına vekalet ücreti ve yargılama gideri taktirine yer olmadığına,
5-HMK’nin 333. Maddesi gereğince bakiye gider ve delil avanslarının karar kesinleştiğinde taraflara iadesine,
Dair, davacı vekilinin yüzüne karşı, davalı vekilinin talebi üzerine yokluğunda, 6100 sayılı HMK geçici 3/2. maddesi uyarınca Bölge adliye mahkemelerinin göreve başlama tarihinden önce aleyhine temyiz yoluna başvurulmuş olan kararlar hakkında, kesinleşinceye kadar 1086 sayılı HUMK’un 26/9/2004 tarihli ve 5236 sayılı Kanunla yapılan değişiklikten önceki 427 ilâ 454 üncü madde hükümlerinin uygulanmasına devam edileceğinden HUMK 432/1. Maddesine göre kararın tebliğinden itibaren 15 günlük yasal sürede Yargıtay temyiz kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.