Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/809 E. 2019/1236 K. 25.12.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. İstanbul Anadolu 4. Asliye Ticaret Mahkemesi
ESAS NO: 2018/809 Esas
KARAR NO: 2019/1236
DAVA: Menfi Tespit
DAVA TARİHİ: 04/06/2010
KARAR TARİHİ: 25/12/2019
Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA: Davacı vekili ——–harç tarihli dava dilekçesinde özetle, davacı ——– aleyhine, eski eşi davalı ——- tarafından, ————İcra Müdürlüğü’nün ——– esas sayılı dosyası üzerinden ——– düzenleme tarihli, ———vadeli, ———Doları bedelli bonoya dayalı olarak kambiyo senetlerine özgü yolla icra takibi başlatıldığını, icra takibine konu bonodaki imzanın sahte olduğunu, davacıya ait olmadığını, müvekkilinin sözü edilen bonoya dayalı hiçbir borcu bulunmadığını, davalı———-.Aile Mahkemesi’nde boşanma davası açtığını, tarafların boşandığını, davalının boşanma davasından tefrikle yine ——.Aile Mahkemesi’nde ——– E. Sayılı katkı payı davası açtığını, bu davada müvekkilinin ilk evliliğinden olan ——- oğluna —— gönderdiğini ve yine bu paranın işletilerek ——— gibi bir gelir elde edildiğini, bu miktarın yarısı olan ——— eşler arasında mal paylaşımı maddelerine göre kendisine ait olduğunu iddia ettiğini ve şimdilik ——– talebinde bulunduğunu, davanın Mahkemece ——- tarih ve —– E.- ——-K. Sayılı ilamıyla reddedildiğini, kararın davalı tarafından temyiz edildiğini, davacının daha sonrada temyizden feragat ettiğinden bu kararın kesinleştiğini, davalının katkı payı alacağı davasına ilişkin kapatılan —–.Aile Mahkemesi’nin —- E– —- K. Sayılı kararının temyizden feragat ederken sahte bir protokol düzenlediğini, daha sonra davalının kurgu ve senaryosunu devam ettirdiğini, anılan protokolde belirtildiği üzere —— düzenleme tarihli ——vadeli ——- bedelli bir bonoyu da müvekkilinin iradesi ve bilgisi dışında sahte olarak düzenleyerek —-.İcra Müdürlüğü’nün ——- E. Sayılı dosyasıyla takibe koyduğunu, müvekkilinin hiçbir şekilde bir protokol ve takibe konu senedi düzenlemediğini, senet altındaki imzanın müvekkiline ait olmadığını, senedin metninde nakden ibaresinin yazıldığını, davalının hiçbir zaman böyle bir parayı müvekkiline vermediğini, zaten davalının ekonomik durumunun böyle bir parayı vermeye müsait olmadığını, davalının sahtecilik ve nitelikli dolandırıcılık suçlarını işlemiş olması nedeniyle Cumhuriyet Savcılığı’na suç duyurusunda bulunulduğunu, tüm bu nedenlerle ——. lik bonodan ötürü ile borçlu olmadığından, fazlaya ilişkin hakkı saklı kalmak kaydı ile şimdilik ——–. borçlu bulunmadığının tespitine, ——–.İcra Müdürlüğü’nün ——E. Sayılı takibinin iptaline, haksız ve kötü niyetli davalının % 40’tan aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatına mahkum edilmesini dava etmiştir.
Davacı vekili ——— tarihli ıslah dilekçesi ile kısmi olarak açtığı dava değerini ıslah ederek davacının icra takibine konu———- açısından borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep etmiş, eksik peşin nispi harcı ikmal etmiştir
SAVUNMA: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davalı-alacaklı ile davacı-borçlu —– evli iken ——–.Aile Mahkemesi’nin ——- tarih ve —— E. ——— K. Sayılı ilamı ile boşandıklarını, evlilikleri süresince eşlerin müşterek paraları borçlu ——– eski eşinden olma oğlu ——— tarafından ——— borsada işletildiğini, müvekkilinin gönderdiği paralar ile oluşturulan birikimler ve fonlarda oluşan paranın son ulaştığı rakamın ——- olduğunu, davalının başka katkı payı alacaklarının yanında işbu ——— da oluşumundaki katkı payını da almak için ———.Aile Mahkemesi’nde dava ikame ettiklerini, ——–Aile mahkemesi tarafından davanın kısmen kabulüne, kısmen reddine karar verildiğini, bu kararın müvekkili tarafından temyiz edildiğini, eksik incelemeyle verilen kararın Yargıtay’dan bozulma ihtimali yüksek olduğundan ve ———– fon ve bankalara yazışmaların yapılması halinde ———- yaptığı usulsüzlüklerin tespit edilmesi ve ———– Vergi Kanunlarındaki ağır yükümlülükler nedeniyle büyük miktarda para cezalarına ve hapis cezasına çarptırılması söz konusu olacağından, davacının müvekkille uzlaşma talebinde bulunduğunu, bunun üzerine tarafların ———– tarihli protokolü tanzim ettiklerini, protokol gereği de ———– tarafından dava konusu senedin müvekkiline verildiğini, protokolde ayrıca bu ödemeler karşısında müvekkil tarafından ——– fon ve banka hesaplarının müvekkil tarafından irdelenmemesi, bu konuda———- hiçbir hukuki yola başvurulmaması, suç duyurusunda bulunmamasının kararlaştırıldığını, bu protokol ve senet alındıktan sonra davalının aile mahkemesindeki davayı temyizden feragat ettiğini, feragat nedeniyle boşanma davasının kesinleştiğini, ancak senedin vadesi geçmiş olmasına rağmen bedelinin davacı borçlu tarafından ödenmediğini, bu nedenle senedin icraya konduğunu, davalının ———– İcra Hukuk Mahkemesi’nin ——- E. Sayılı dosyası ile bonodaki imzasını, yine ——-tarihli protokoldeki imzasını inkar ettiğini, davalının durup dururken temyizden vazgeçmesinin mümkün olmadığını, davacı-borçlunun davalı-alacaklıya uzlaşma teklif etmesi nedeniyle protokol ve takip konusu bononun tanzim edildiğini, belirtilen protokol hükmü gereğince temyizden feragat edildiğini, feragat dilekçesinin mahkeme dosyası Yargıtay’a gönderildikten sonra mahkemeye verildiğini ve dosyadan ayrı olarak Yargıtay’a postalandığını, davacının eski eşinden olma ——- işlettiği fon ve paraların büyüklüğü ünlü—— dergisinin ———- yılı Kasım ayındaki kapağında yer aldığını, ——- yılının en iyi fon yöneticisi seçildiğini, ——- yılları arasında —— yaklaşık % 100 kazandığını, ——- günlü yayınlanan haberde annesine ait ——— yılda —- kat arttırdığını beyan ettiğini ve buna benzer yayınların devam ettiğini, davacı tarafın takibe konu senedin verilmesine mesnet protokoldeki imzalarını inkar ettiğini, —-.İcra Hukuk Mahkemesi’nin ——– E. Sayılı borca itiraz dosyasında senetteki imzaların borçluya ait olduğunu tespit edilerek itirazın reddine karar verildiğini, yine ——- Cumhuriyet Başsavcılığı’nın ——- soruşturma sayılı dosyasında protokoldeki imzanın borçluya ait olduğunun tespit edildiğini, bu nedenle davanın reddini, kötü niyetli borçlunun % 40 inkar tazminatına mahkum edilmesini talep etmiştir.
DAVANIN AŞAMALARI:
İLK KARAR : Mahkememizin (kapatılan ——- Asliye Ticaret Mahkemesinin) ——- Esas sayılı dosyasında, dava konu ——— düzenleme tarihli, ——— vade tarihli, ——- bedelli, keşidecisi ——- Lehdarı …, metninde nakden ibaresi yazılı bono ile —— tarihli “Protokol” başlıklı belge üzerindeki imzaların davacının eli ürünü olup olmadığının tespiti ile uyuşmazlığın çözümü yoluna gidildiği, bu amaçla davacı …’a ait imza örneklerinin toplandığı, mahkeme huzurunda medarı tatbik imzalarının alındığı, dava konusu bono ve protokoldeki imzaların davacının eli ürünü olup olmadığının tespiti amacıyla konunun uzmanı olan ——— görevli Bilirkişiler; Dr.———— oluşan bilirkişi heyetinden rapor alındığı, bilirkişi heyeti tarafından düzenlenen ——- tarihli raporda;—- ebadında çizgisiz dosya kağıdına bilgisayar yazıcısıyla düzenlenmiş, —- tarihli “PROTOKOLDÜR” başlıklı belgedeki ——– ibareleri altında bulunan imzanın,
Alacaklı “…”, ödeyecek——– adlarına düzenlenmiş, —— tanzim ve ——– ödeme tarihli———–meblağlı senet aslının ön yüzündeki ödeyecek adına atılı bulunduğu — adet imzanın,
Mevcut mukayese imzalarına kıyasla -… ——— elinden çıktığını gösterir nitelikte kaligrafik ve grafolojik bulgu tespit edilememiştir.” yönünde görüş bildirildiği,
Davalı vekilinin ilgili bilirkişi heyeti raporuna itirazlarının Mahkemece; “Her ne kadar davalı tarafından bilirkişi raporuna itiraz edilmişse de, raporun içeriğine yönelik bir itiraz olmamıştır. Şeklen bilirkişilere ve bilirkişilere gönderilme biçimine itirazda bulunulmuştur. Ayrıca dosya içerisinde bir kısım imza incelemesi raporları bulunsa da, bunların başka dava dosyalarından yapılan incelemeler olması, bir kısmının tek bilirkişi, bir kısmının da özel bilirkişi incelemesi olması ve denetime elverişli olmaması nedeniyle, mahkemece 3 kişilik heyetçe incelemesi için bilirkişi incelemesi kararı verilmesiyle, dava dosyası———— gönderilerek inceleme yaptırılmıştır. Heyetçe verilen raporun kapsamlı, denetime elverişli ve karar verilmeye yeterli olduğu kanaatine varılmıştır.” gerekçesiyle reddedildiği görülmüştür.
Mahkemece———- tarih,——- Esas, ———Karar sayılı kararıyla; “Senet ve bonodaki imzanın davacının eli mahsulü olmadığı yönündeki raporun yeterli ve denetime elverişli olması, senedin temel ilişkisinde iddia edilen paranın üçüncü kişi ———– verildiği, davalı tarafında bir talepte bulunacaksa davacı-borçludan değil, üçüncü kişi ———— yönlendirilmesi gerekeceği, davacı-borçluya doğrudan herhangi bir para verilmemiş olması, bu hususta davacı ve davalı tarafın ihtilafının olmaması, ayrıca senet ve protokol davacı tarafından verilmiş olsa bile, senedin iktisap şeklinin hukuken korunamayacak nitelikte ahlaka aykırı olması nedenleriyle mahkememizce, davanın kabulüne karar vermek kanaati kesin olarak oluşmuştur.
Alacağın likit olması, takip konusu senetteki ve protokoldeki imzaların davacıya ait olmaması, icra takibinde bulunan davalı-alacaklının kötü niyetli sayılması için yeterli görülmüş ve bu nedenle talepte bulunan davacı için davalının takip konusu asıl alacağın % 40’ı oranında tazminata mahkum edilmesi gerekmiştir.” gerekçesi ile davanın kabulüne, taraflar arasındaki dava konusu ——- tarihli protokol başlıklı belgenin ve alacaklısı davalı borçlusu davacı olan —– tanzim, —— vadeli, ———— meblağlı senetten dolayı davacının davalıya borçlu olmadığının tespitine karar verilmiştir.
İLK KARARIN ONAMA İLAMI : Mahkememiz (Kapatılan—— Asliye Ticaret Mahkemesi)———-Karar sayılı ilamı davalı vekili tarafından temyiz edilmiş olup, davalı vekilinin talebi üzerine Mahkememiz kararı, yüksek Yargıtay —– Hukuk Dairesi ——- Esas, —— Karar, ——- tarihli ilamıyla; “Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere ve özellikle; oluşa ve dosya içeriğine uygun davanın görüldüğü mahkemede alınan bilirkişi heyetinin raporunun hükme esas alınmasında ve bononun düzenlenmesine konu paranın dava dışı 3.kişiye verildiği savunmasına göre davalı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun bulunan hükmün ONANMASINA” gerekçesi ile mahkememiz kararı oy çokluğuyla onanmıştır.
Davalı vekilinin karar tashihi başvurusu, yine yüksek Yargıtay ——– Hukuk Dairesi —— esas ——– karar ——- tarihli ilamında; “Yargıtay ilamında belirtilen gerektirici sebeplere göre, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 440.maddesinde sayılan hallerden hiçbirisine uymayan davalı vekilinin karar düzeltme isteminin reddine” şeklindeki gerekçesi ile reddedilmiş ve Mahkememiz kararı kesinleşmiştir.
ANAYASA MAHKEMESİ HAK İHLALİ KARARI :
Davalı vekilinin yüksek Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvurusu üzerine, yüksek Anayasa Mahkemesi’nin ——- tarih, ———— başvuru numaralı kararı ile; “Hakkaniyete uygun yargılama hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna,
Anayasa’nın 36.maddesi kapsamında hakkaniyete uygun yargılanma hakkının ihlal edildiğine,
İhlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere kararın —- ——– Asliye Ticaret Mahkemesi’ne (Kapatılan ———–Asliye Ticaret Mahkemesi) gönderilmesine,
Tazminata ilişkin taleplerin reddine,” gerekçesi dosyanın yeniden yargılama yapılmak üzere Mahkememize gönderilmesine karar verilmiş olup, Mahkememizin ——– Esasına kaydı yapılmıştır.
İKİNCİ KARAR: Yüksek Anayasa Mahkemesi’nin hak ihlali tespiti ve yeniden yargılama yapılmasına ilişkin kararı üzerine, dosya Mahkememizin ——– esas sayılı dosyasına kaydedilmiş, Mahkememizce yapılan yargılama sonucunda ———– tarih ve ———karar sayılı ilâmındaki “Anayasa Mahkemesince belirtilen ihlal nedenleri ve sonuçlarının ortadan kaldırıldığında oluşan yeni durumun hüküm fıkrasını değiştirmeyecek nitelikte olduğundan gerekçesinin açıklanmasının yeterli olacağı aksinin düşünülmesi halinde hak ihlaline ilişkin tespitin Yargıtay’ın verdiği ve kesinleşen kararın bozulması anlamına geleceği, alınan 3 kişilik uzman bilirkişi raporunun gerekçeli, denetime elverişli olduğu, davalının rapora itirazının ilk karardaki gerekçelerle ve özellikle savunmanın genişletilmesi yasağına girmeyen kamu düzenine aykırı hukuken geçersiz kabul edilen protokolden dolayı neticeye etki etmeyeceği, usul ekonomisi de göz önüne alınarak öz bir gerekçe ile reddedilip davanın kabulüne dair verilen kararın Yargıtay incelemelerinden geçip, gerekçesiyle birlikte onanmak suretiyle kesinleştiği, Anayasa Mahkemesinin hak ihlali olduğuna yönelik eleştirinin dikkate alındığı gerekçesiyle davalı tarafın çekilmeye davet ve başkanı red talebinin haksız ve hukuki dayanaktan yoksun bulunduğundan HMK’nın 41. maddesi gereğince geri çevrilmesine, Yargıtay aşamasından geçerek kesinleşen ———– tarihli kararın hüküm fıkrası doğru olduğundan yeniden karar verilmesine yer olmadığına” karar verilmiş, verilen karar davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
İKİNCİ KARARIN BOZMA İLAMI: Davalı vekilinin temyiz başvuru talebi üzerine Mahkememiz ——- tarihli kararı, Yüksek Yargıtay ——. Hukuk Dairesi ——– Esas——- Karar, ——— tarihli ilamıyla; “1-Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına ve özellikle HMK’nun 41. maddesi uyarınca Anayasa Mahkemesi kararından önce de gündeme getirilmiş olan ve sonradan başkaca bir değişiklik olmaması karşısında hakimin red talebinin geri çevrilmesi yönünde karar verilmesinde usulsüzlük bulunmamasına göre davalı vekilinin bu yöne ilişkin temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.
2- Anayasa Mahkemesinin —— tarih ve ——- sayılı kararının 49. bendinde “Yapılan yargılama sırasında tanık dinletme hakkı da dahil olmak üzere delillerin ibrazı ve değerlendirilmesi adil yargılanma hakkının unsurlarından biri olarak kabul edilen silahların eşitliği ilkesi kapsamında kabul edilmektedir. —— Silahların eşitliği ilkesi davanın taraflarının usule ilişkin haklar bakımından aynı koşullara tabi tutulması ve taraflardan birinin diğerine göre daha zayıf bir duruma düşürülmeksizin iddia ve savunmalarını makul bir şekilde mahkeme önünde dile getirme fırsatına sahip olması anlamına gelir.——— Anayasa Mahkemesi de Anayasa’nın 36. maddesi uyarınca inceleme yaptığı birçok kararında, ilgili hükmü Sözleşme’nin 6. maddesi ve AİHM içtihadı ışığında yorumlamak suretiyle Sözleşme’nin lafzi içeriğinde yer alan ve AİHM içtihadıyla adil yargılanma hakkının kapsamına dahil edilen silahların eşitliği ilkesine Anayasa’nın 36. maddesi kapsamında yer vermektedir. ————
50. bendinde; “Genel anlamda hakkaniyete uygun bir yargılamanın yürütülebilmesi için “silahların eşitliği” ve “çekişmeli yargılama” ilkeleri ışığında taraflara iddialarını sunmak hususunda uygun olanakların sağlanması şarttır. Taraflara tanık delili de dahil olmak üzere delillerini sunma ve inceletme noktasında uygun imkanların tanınması gerekir.—————- Buna göre özellikle çözümü hukuk dışında özel ve teknik bilgiyi gerektiren konularda Mahkemece -alınan bilirkişi raporu yeterli şekilde açıklığa kavuşturulmamış ve başvurucunun bu yöndeki iddia ve delilleri yeterince değerlendirilmemiş ise- silahların eşitliği ilkesi kapsamında delilleri inceletme hususunda uygun imkanların sağlandığından bahsedilemeyecektir. Sunulan delillere karşı davanın taraflarına etkili şekilde itiraz etme imkanı sunulmalıdır.”
59. bendinde; “Başvurucu, senet ve protokoldeki imzaların davacıya ait olduğunu tespit eden birbiriyle aynı yönde dört resmi bilirkişi raporu bulunmasına rağmen Mahkemece yeniden yapılan bilirkişi incelemesinde önceki raporlardan farklı olarak imzaların davacıya ait olmadığının ilk kez belirlenmesinden ve itiraz edilmesine rağmen çelişki giderilmeksizin karar verildiğinden şikayet etmektedir. Başvurucunun sözkonusu şikayeti, davacının dava dilekçesindeki temel iddiası ile doğrudan bağlantılı olup davanın sonucuna etki etme ve oluşacak vicdani kanaati değiştirme ihtimali bulunmaktadır. Buna göre başvurucunun bu şikayetine ilişkin usulünce ileri sürülen itirazlarının Mahkemece gerekçelendirilmemesi hakkaniyete uygun yargılanma hakkı kapsamında sorun oluşturabilir. Diğer yandan itirazları şekli olarak değerlendirmiş olması yeterli olmayıp itiraza makul bir gerekçe ile cevap verilmelidir.”
61. bendinde; “Başvurucunun bilirkişi raporları arasındaki çelişkinin giderilmesi yönündeki itirazlarının yeterince ve makul bir biçimde değerlendirilmediği, itirazın reddi sebeplerinin makul gerekçeler ile ortaya konulmadığı sonucuna varılmıştır.”
65. bendinde; “Dava konusu protokolün sahteliği iddiasına dayalı olarak başvuruya konu menfi tespit davasından sonra hükme bağlanan ——- Ağır Ceza Mahkemesinin —– tarihli kararında bilirkişi raporları kapsamında imzanın katılan —— ait olduğunun net bir şekilde tespit edildiği, mesnet suçların sanık başvurucu tarafından işlenmediğinin sabit olduğu gerekçesiyle bir maddi vakıayı tespit eden nitelikte beraat kararı verilmiş olup bu durum başvurucunun iddialarının ciddiliğini destekleyici olması bakımında önemlidir.
66. bendinde; “Belirtilen nedenlerle yargılama süreci bir bütün olarak değerlendirildiğinde hakkaniyete uygun yargılanma hakkı kapsamında silahların eşitliği ve gerekçeli karar hakkının ihlal edildiği sonucuna varılmış olup başvurucunun Anayasanın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.” şeklinde değerlendirme ve tespitlerde bulunulmuştur.
Anayasa Mahkemesi hak ihlali kararı yeniden yargılama yapılması ve silahların eşitliği prensibi uyarınca hak ihlalini ortadan kaldıracak kapsamda araştırma ve inceleme yapılarak sonucuna göre bir karar verilmesi gereğine ilişkin olup mahkemece bu yönlerden araştırma ve inceleme yapılmaksızın Anayasa Mahkemesi kararında yer alan hak ihlalinin sadece mahkeme kararının gerekçesine yönelik olduğu kabul edilerek gerekçenin genişletilmesi suretiyle karar verilmesi yerinde olmayıp kararın bozulması gerekmiştir.” gerekçesi ile Mahkememiz kararı bozulmuş, bu kez Mahkememizce, 6216 Sayılı Anayasa Mahkemesi’nin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un “Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.” şeklindeki 50/2. Maddesi ile Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü’nün 79/1-a maddeleri hükmü gözetilerek Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde karar verilmek üzere inceleme duruşmalı yapılarak karar verilmiştir.
ANAYASA MAHKEMESİ HAK İHLALİ KARARININ HUKUKİ NİTELİĞİ: yukarıda anlatıldığı şekilde Mahkememizin işbu dosyasında yüksek AYM’nin—— tarih, ————- başvuru numaralı kararı ile davalının adil yargılanma hakkının ihlaline karar verilmiş olup, dosya “ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Mahkememize gönderilmiştir.
Mahkememizce yapılan yargılama sonucunda HMK’nin 380. Maddesi hükmü uyarınca “Yargıtay aşamasından geçerek kesinleşen ———-tarihli kararın hüküm fıkrası doğru olduğundan yeniden karar verilmesine yer olmadığına” karar verilmiş, verilen karar davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Bu kez Mahkememizce, 6216 Sayılı Anayasa Mahkemesi’nin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un “Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.” şeklindeki 50/2. Maddesi ile Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü’nün 79/1-a maddeleri hükmü gözetilerek Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde karar verilmek üzere inceleme duruşmalı yapılarak karar vermek gerekmiştir.
Ancak, bu durumda Mahkememizce, Anayasa Mahkemesinin hak ihlali öncesindeki kararı ile aynı yönde hüküm kurulduğundan, verilen hükmün HMK’nin 380/1. Maddesi hükmü uyarınca “eski hükmün onanmasına” şeklinde olup olmayacağının tartışılması gereklidir.
Bu hususta, benzer bir davada Anayasa Mahkemesi Birinci Bölümü ——- tarihinde, ————— başvurusunda Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki hakkaniyete uygun yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar vermiştir. Bu kararın gerekçesinde, “…Anayasa Mahkemesi tarafından ihlal kararına bağlı olarak yeniden yargılama kararı verildiğinde, usul hukukundaki yargılamanın yenilenmesi kurumundan farklı olarak ilgili mahkemenin yeniden yargılama sebebinin varlığını kabul hususunda herhangi bir takdir yetkisi bulunmamaktadır. Dolayısıyla böyle bir karar üzerine ilgili mahkemenin yasal yükümlülüğü, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında belirttiği doğrultuda devam eden ihlalin sonuçlarını gidermek üzere gereken işlemleri yerine getirmektir.
Ayrıca Anayasa Mahkemesince yargılamanın yenilenmesine hükmedilen hâllerde derece mahkemesinin yeniden yargılamaya karar vermesi için lehine ihlal kararı verilenin veya ilgili başka kişi veya kişilerin talepte bulunması gerekmemektedir. Derece mahkemesi Anayasa Mahkemesi kararı kendisine ulaşır ulaşmaz -ilgili usul kanunlarında düzenlenen yargılamanın yenilenmesi kurumundan farklı olarak- taraflarca başvuru yapılmasını beklemeksizin yeniden yargılama yapmak yükümlülüğündedir. Dolayısıyla Anayasa Mahkemesinin ihlal kararının gereği olarak yeniden yargılama yapılacak hâllerde usul hukukundaki yargılamanın yenilenmesi kurumundan farklı olarak bir kabule değerlik incelemesi aşaması da bulunmamaktadır.
Bu bağlamda derece mahkemesinin öncelikle yapması gereken şey, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararı gereğince yeniden yargılamaya başladığına dair karar almaktır. Esasen derece mahkemesinin yeniden yargılama yapılması yönünde karar almasıyla birlikte bir temel hak veya özgürlüğü ihlal ettiği Anayasa Mahkemesince tespit edilen önceki kararı kendiliğinden ortadan kalkacaktır. Mahkeme sonraki aşamada ise Anayasa Mahkemesi kararında tespit edilen ihlalin sonuçlarını gidermek için gereken işlemleri yapmakla yükümlüdür.
Bu çerçevede ihlal, yargılama sırasında gerçekleştirilen usule ilişkin bir ihmal, işlem veya başka bir eksiklikten kaynaklanıyorsa söz konusu hususun ihlale yol açmayacak şekilde giderilmesi/düzeltilmesi gerekmektedir. Ancak bu yükümlülük, derece mahkemelerinin bazı ihlal kararlarının gereklerini duruşma yapmaksızın -dosya üzerinden- önceki kararının aksi yönünde karar vererek veya kararında ihlal nedenini gideren birtakım değişiklikler yaparak yerine getiremeyeceği şeklinde anlaşılamaz. Anayasa Mahkemesinin kararında tespit edilen ihlallerin işin durumuna göre duruşma yapmaksızın giderilebileceği anlaşılırsa bu yöntemle de ihlalin sonuçları giderilebilir. Hangi yöntemle ihlalin sonuçlarının giderileceği belirlenirken ihlalin niteliği nazara alınarak bir değerlendirme yapılmalıdır….” görüşlerine yer verilmiş olup, en yeni tarihli bu AYM kararından anlaşıldığı üzere yüksek Anayasa Mahkemesi tarafından işbu dosyamızda verilen ihlal kararı ile Mahkememizin önceki kararı kendiliğinden ortadan kalkmış olmaktadır.
Bu durumda, Anayasa Mahkemesi’nin son içtihadına göre ortada onanmasına karar verilecek bir hüküm bulunmadığından Mahkememizce tümüyle yeni bir hüküm kurmak gerekeceği anlaşıldığından, aşağıda belirtildiği şekilde yeniden hüküm ihdas edilmiştir.
DAVANIN VE UYUŞMAZLIK KONULARININ TESPİTİ, DELİLLER, DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE DEĞERLENDİRİLMESİ, HUKUKİ NEDENLER VE SONUÇ:
1-Davanın ve uyuşmazlık konularının tespiti: Dava, sahtecilik iddiasına dayalı borçlu olmadığının tespiti istemine ilişkindir.
Davacı taraf “icra takibine konu bononun ve taraflar arasında düzenlendiği iddia olunan ———- tarihli protokolün sahte olduğunu, belgelerin üzerindeki ıslak imzaların davacıya ait olmadığını” iddia etmektedir.
Davalı taraf ise “gerek icra takibine konu bono, gerekse protokoldeki imzaların davacı-borçluya ait olduğunu” savunmaktadır.
Buna göre, taraflar arasındaki uyuşmazlığın;——-. İcra İcra Müdürlüğünün ——- esas sayılı icra takip dosyasına konu —— tanzim tarihli, ——- ödeme tarihli, ————– bedelli bono ile çizgisiz dosya kağıdına elektronik yazım aracı kullanılmak suretiyle düzenlenmiş, alt bölümünde ——– isimlerine atfen atılı imzalar içeren el yazısıyla ——- tarihi yazılmış “PROTOKOLDÜR” başlıklı belgedeki imzaların davacının eli ürünü olup olmadığı, ilgili bono ve protokolden dolayı davacının davalıya borçlu olup olmadığının tespiti noktalarında toplandığı tespit olunmuştur.
2-Feri müdahele talebi ile ilgili inceleme ve gerekçe: Davalı …’ten alacaklı olduğunu beyan eden ——– dosyaya davalı yanında feri müdahale talebinde bulunmuştur.
Bilindiği üzere, feri müdahale; üçüncü kişinin hukuki yararı olduğu gerekçesiyle görülmekte olan davaya ancak, taraflardan birinin yanında ve onun yardımcısı olarak katılması olup, fer’i müdahalede bulunmak için hukuki yarar şartı aranmaktadır. Yani, davaya feri müdahale etmek isteyen üçüncü kişinin davaya katılmadaki yararının hukuki olması gerekir. Feri müdahale talebinin kabulü için ideal veya ekonomik yarar (yalnız başına) yeterli değildir.
Somut olayda, müdahale talebinde bulunan ———- alacağının, dosyamıza konusunu oluşturan “davalının, davacıdan olduğu iddia olunan alacağı” ile ilgili olmadığı, bu nedenle feri müdahale talebinde bulunanın işbu davaya feri müdahil olarak katılmasında hukuki bir menfaati bulunmadığından —— feri müdahale talebinin reddine karar verilmiş ve ———- tarihli duruşmada açıklanmıştır.
3-İcra dosyası: Davaya konu —— İcra Dairesinin —— esas sayılı dosyasının incelenmesinde; alacaklısı —— borçlusu ———olan,——- tanzim tarihli, —— vade tarihli ——– bedelli senetten dolayı, toplam ————- TL. alacağı takip tarihinden itibaren işleyecek avans faizi, masraf ve vekalet ücreti ile birlikte tahsili ile tahsil edilecek paranın B.K. 84 maddesi gereğince ödemelerin öncelikle masrafa, faizlere ve vekalet ücretine sayılması ve faiz oranları ve kur farkıyla ilgili olmak üzere fazlaya ilişkin haklarını saklı tutan talepli olarak takip yapıldığı görüşmüştür.
4- Soruşturma dosyası:———-Cumhuriyet Başsavcılığı’nın ———— Sayılı Soruşturma Dosyasının İncelenmesinde; Müştekinin …, Şüphelinin …, Suçun Resmi Belgede Sahtecilik ve Dolandırıcılık olduğu, imza incelemesine esas olmak üzere;
a) ————— tarafından düzenlenen ——– tarihli, ——— Sayılı raporda; “Dairemiz Adli Belge İnceleme Laboratuarında Yapılan İncelemede;
1- İnceleme konusu belgede ——— adına atılı imza ile ————- mukayese imzaları arasında; tersim biçimi, işleklik derecesi, eğim, doğrultu, hız, seyir, alışkanlıklar ve kalem baskı derecesi bakımından uygunluk ve benzerlikler saptandığından, söz konusu imzanın ———- eli ürünü olduğu sonucuna varıldığını,
2- İnceleme konusu belgede ————-adına atılı imzanın, siyah mürekkepli kalem oluşturulmuş ———–tarihli ve … adına atılı imzaya kıyasla farklı fiziki evsafta bir kalem ile atılmış olduğunu,
3- Mürekkeplerde yazı yaşı tayinine yarayan ve halen kullanılagelen bilimsel bir yöntem bulunmadığından, inceleme konusu belgede ———-adına atılı imza ve————– tarihine ilişkin zaman birimleri açısından bir tespite gidilemediğini…” şeklinde görüş bildirildiği,
b) ————— tarafından düzenlenen ———- tarihli,———- Sayılı raporda; “Dairemiz adli belge inceleme labarotuvarında yapılan incelemede;
– İnceleme konusu senetteki borçlu imzaları ile —————– mukayese imzaları arasında; tersim biçimi, işleklik derecesi, alışkanlıklar, istif, eğim, doğrultu, seyir, hız ve baskı derecesi bakımından uygunluk ve benzerlikler saptandığından söz konusu senetteki borçlu imzalarının ———- eli ürünü olduğu,
– İnceleme konusu senetteki rakam ve yazılarda … ve ————- mukayese, rakam ve yazıları arasında; tersim biçimi, işleklik derecesi, alışkanlıklar, istif, eğim, doğrultus, seyir, hız ve baskı derecesi bakımından farklılıklar saptandığından senetteki rakam ve yazıların mevcut mukayese rakam ve yazılarına kıyasla … ve——- eli ürünü olmadığı…” şeklinde görüş bildirildiği,
c) Adli Tıp – Belge İnceleme (“Grafoloji”) Uzmanı Dr.———tarafından düzenlenen —— tarihli bilirkişi raporunda; “Söz konusu ——– tarihli ve “PROTOKOLDÜR” başlıklı belgedeki ——– ismine atfen atılı imzanın ————- ismine atfen atılı imzanın ———- eli ürünü olduğu…” şeklinde görüş bildirildiği görülmüştür.
Yapılan soruşturma sonucunda ———- tarihinde kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildiği, bu karara karşı ————– Ağır Ceza Mahkemesi’ne itiraz edildiği, itirazın reddedildiği, Mahkemenin —– tarih ve———— D.İş sayılı kararıyla itirazın reddine karar verildiği görülmüştür.
c) Bu resmi raporların dışında taraflarca uzman raporları alınarak dosyaya sunulmuştur.
5- İcra Hukuk Mahkemesi Dosyası: —————- İcra Hukuk Mahkemesi —————- Esas Sayılı Dosyasının İncelenmesinde; davacının——— karşı tarafın …, davanın imzalayana ve borca itiraz davası olduğu, Mahkemenin talebi üzerine bilirkişiler; Prof. Dr.——- Prof. Dr. ———- oluşan bilirkişi heyeti tarafından düzenlenen ——– tarihli bilirkişi raporunda; “Alacaklı——– borçlu ————– adlarına düzenlenmiş,——– tanzim ve —— ödeme tarihli, ——–bedelli senette atılı bulunan borçlu imzalarının,———— eli ürünü olduğu sonucuna vardığımızı gösterir kanaat raporu…” şeklinde görüş bildirildiği görülmüştür.
6-Delillerin tartışılması ve değerlendirilmesi, hukuki nedenler ve sonuç:
Yukarıda belirlenen uyuşmazlık konuları, AYM hak ihlali kararı doğrultusunda, Mahkememizce davaya konu bono ve protokoldeki imzaların davacıya ait olup olmadığının tespiti yönünde ——————- genişletilmiş uzmanlar heyetinden bilirkişi raporu alınmak suretiyle uyuşmazlığın çözümü yoluna gidilmiştir.
Adli Tıp Kurumu Kanunu Uygulama Yönetmeliği’nin 23. maddesinin “ı) Fizik ihtisas dairesi adlî belge inceleme şubesi ve trafik ihtisas dairesinin işleri ————— incelemeye alınmaz. Bu dairelerden birinin raporu ile diğer bir bilirkişi raporu arasında çelişki varsa, mahkeme veya Cumhuriyet savcılıklarınca gerekçesi belirtilmek suretiyle ihtisas dairesi en az yedi uzmanın katılımıyla rapor hazırlar. Bu rapora daha önceki raporda imzası bulunan uzmanların, ihtisas dairesindeki görevi devam ettiği sürece, katılımı zorunludur. İhtisas dairesindeki uzman sayısının yediden fazla olduğu durumlarda, bu raporlarda görüş bildirecek uzmanlar her ay ihtisas dairesi başkanı huzurunda çekilecek kura ile belirlenir. Fizik ihtisas dairesinin adlî belge inceleme şubesi dışında kalan şubelerinde de yeterli sayıda uzman olduğu takdirde aynı hükümler geçerlidir. Kararlar oy çokluğu ile alınır. Eşitlik halinde daire başkanının bulunduğu taraf oy çokluğu sağlamış sayılır.” şeklinde “ı” bendi uyarınca———- Şubesince düzenlenmiş bilirkişi raporu ile diğer bilirkişi raporları arasında çelişki varsa bu durumda ———– uzmanlarından en az yedisinin katılımıyla oluşturulan genişletilmiş uzmanlar kurulundan rapor alınması gerekir.
Bu nedenle yüksek Anayasa Mahkemesinin hak ihlali tespiti ve yeniden yargılama yapılmasına ilişkin kararında belirtilen şekilde davaya konu bono ve protokoldeki imzaların davacının eli ürünü olup olmadığına ilişkin tarafların bildirdikleri deliller toplandıktan sonra ———– tarihli, ——– tarihli, ——– sayılı dairemiz raporları ile —————————— tarihli bilirkişi raporları arasında çelişkinin giderilmesi, yani davaya konu bono ve protokoldeki imzaların davacıya ait olup olmadığı, protokolün sahte olup olmadığının tespiti için dosya Adli Tıp Kurumu Kanunu Uygulama Yönetmeliği’nin 23. Maddesinin ı bendi uyarınca —————– gönderilerek en az 7 uzmanın katılımıyla oluşturulacak heyet tarafından rapor düzenlenmesi istenilmiştir.
Her ne kadar yüksek AYM’nin ——— tarih, ——– başvuru numaralı kararının 52 numaralı bendinde “başvurucu-davalının ————- rapor alınması gerektiği” şeklindeki başvurusunun reddedilmesine ilişkin olarak aynı Kararın 66. Bendinde “silahların eşitliği ve gerekçeli karar hakkının ihlal edildiği” sonucuna varıldığı belirtilmiş ise de, Adli Tıp Kurumu Kanunu Uygulama Yönetmeliği’nin 23. Maddesinin ı bendi uyarınca başvurucu-davalı vekilinin istemi doğrultusunda————–veya sonradan oluşturulan Üst Kuruldan rapor alınması mümkün olmayıp, raporun yukarıda belirtildiği gibi en az 7 uzmanın katılımıyla oluşan genişletilmiş uzmanlar kurulundan alınması zorunludur.
Buna göre, ————- Şubesinde görevli 8 uzmanın katılımıyla düzenlenen ———— tarihli bilirkişi raporunda “inceleme konusu senet ve protokolde ———– adına atılı imzalar ile ————– mukayese imzaları arasında; tersim biçimi, işleklik derecesi, alışkanlıklar, istif, eğim, doğrultu, seyir, hız ve baskı derecesi bakımından farklılıklar saptandığından söz konusu imzaların mevcut mukayese imzalarına kıyasla————- eli ürünü olmadığı” yönünde görüş bildirilmiştir.
Davalı vekili ——— tarihli dilekçe ile —————— Şubesi tarafından düzenlenen————— tarihli rapora itiraz etmiş, başka bilirkişilerden rapor alınmasını talep etmiş ise de, ATK Kanunun 15/2. Maddesi uyarınca genilşetilmiş uzmanlar heyetince verilen karar kesin olduğundan ve bu heyetçe düzenlenen bilirkişi raporu dosya kapsamına uygun, denetime elverişli ve yeterli bulunduğundan davalı vekilinin bu talebinin reddine karar verilmiş, ancak davalı vekilinin itirazları doğrultusunda Adli Tıp Kurumu Kanunu Uygulama Yönetmeliği’nin 23. Maddesinin ı bendi uyarınca genişletilmiş uzmanlar heyetindeki uzmanların kim olduğuyla ilgili olarak ——— açıklama istenmiş,——–tarafından gönderilen ———— tarihli cevabi yazı ile bilirkişi raporunun oy birliği ile alındığı, genişletilmiş uzmanlar heyetinin oluşumunda hata olmadığı belirlenmiştir.
Buna göre, davaya konu “çizgisiz dosya kağıdına elektronik yazım aracı kullanılmak suretiyle düzenlenmiş, alt bölümünde ————- ve … isimlerine atfen atılı imzalar içeren el yazısıyla ———- tarihi yazılmış “PROTOKOLDÜR” başlıklı belge ve ——— İcra İcra Müdürlüğünün ——– esas sayılı icra takip dosyasına konu ——- tanzim tarihli, ——–ödeme tarihli, ————- bedelli bononun davacı tarafından düzenlenmediği, belgelerin üzerindeki imzaların davacıya ait olmadığı, belgelerin sahte olduğu kanaatine varılmıştır.
HMK’nun 209.maddesinde;
“(1) Adi bir senetteki yazı veya imza inkâr edildiğinde, bu konuda bir karar verilinceye kadar, o senet herhangi bir işleme esas alınamaz.
(2) Resmî senetlerdeki yazı veya imza inkâr edildiğinde, senetteki yazı veya imzanın sahteliği, ancak mahkeme kararıyla sabit olursa, bu senet herhangi bir işleme esas alınamaz.
(3) Senede dayanılarak verilmiş olan ihtiyati tedbir, o senet hakkındaki sahtelik iddiasından etkilenmez ve gerektiğinde senet sahibi haklarının korunması için yeni tedbirler talep edebilir.” şeklinde yasal düzenleme mevcuttur.
Buna göre, davacı taraf, davaya konu bono ve protokolün sahte olduğunu kanıtladığından ve davalı da davacının kendisine bu bono ve protokol nedeniyle borçlu olduğunu geçerli delillerle kanıtlayamadığından “çizgisiz dosya kağıdına elektronik yazım aracı kullanılmak suretiyle düzenlenmiş, alt bölümünde ——– — isimlerine atfen atılı imzalar içeren el yazısıyla ———- tarihi yazılmış “PROTOKOLDÜR” başlıklı belge” ve ——— İcra İcra Müdürlüğünün ———- esas sayılı icra takip dosyasına konu ——- tanzim tarihli, ——- ödeme tarihli, ———— bedelli bono”dan dolayı davacı …’ın davalı …’e borçlu olmadığının tespitine karar vermek gerekmiştir.
6-Kötü niyet tazminatı ile ilgili inceleme ve gerekçe: Davacı vekili, kötüniyet tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir. Kötüniyet tazminatına hükmedilmesi için alacaklı-davalının, icra takibinde haksızlığı yanında, ayrıca kötüniyetli olduğunun da kanıtlanması gerekir. Yani davacı borçlunun, davalının takip ve dava konusu alacağın hiç doğmadığını veya sona erdiğini bilmesine ya da bilebilecek durumda olmasına rağmen takip başlattığını veya dava açtığını ispatlaması gerekir.
Olayımızda, ——– İcra İcra Müdürlüğünün ———esas sayılı icra takip dosyasına konu —— tanzim tarihli, ———- ödeme tarihli, ————— bedelli bonodaki imzanın davacıya ait olmadığı kanıtlanmıştır.
Davalı, işbu bononun davacı tarafından yanında doldurulduğunu ve kendisine verildiğini iddia ettiğine göre, imzanın sahte olduğunu bildiği, dolayısıyla icra takibini kötü niyetli olarak yaptığı anlaşılmaktadır. Bu nedenle, davacının kötüniyet tazminatı isteminin kabulü ile dava tarihinde yürürlükte olan İİK’nin 72/5. maddesi gereğince asıl alacağın %40’si oranındaki kötü niyet tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar vermek gerekmiş ve davanın kabulüne dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davanın KABULÜ ile, dava konusu;
a)Çizgisiz dosya kağıdına elektronik yazım aracı kullanılmak suretiyle düzenlenmiş, alt bölümünde———— isimlerine atfen atılı imzalar içeren el yazısıyla ————- tarihi yazılmış “PROTOKOLDÜR” başlıklı belgeden dolayı davacı …’ın davalı …’e BORÇLU OLMADIĞININ TESPİTİNE,
b———– İcra İcra Müdürlüğünün ———– esas sayılı icra takip dosyasına konu —— tanzim tarihli, —— ödeme tarihli, ———- Doları bedelli bonodan dolayı davacı …’ın davalı …’e BORÇLU OLMADIĞININ TESPİTİNE,
c)Davalı——–. İcra İcra Müdürlüğünün ———– esas sayılı icra takip dosyasına konu icra takibini haksız ve kötü niyetli olarak yaptığından asıl alacağın takdiren %40’ı oranındaki 14.376.127,80-TL tazminatın İİK’nin 72/5. maddesi gereğince davalıdan tahsili ile bu konuda talebi olan davacıya verilmesine,
2-Mahkememizin ———- tarihli “HMK’nin 209(1) ve İİK’nin 72(3). maddeleri uyarınca davaya konu ——— İcra Müdürlüğünün ———— esas sayılı icra takibinin borçlu … açısından durdurulmasına” şeklindeki ihtiyati tedbir kararının karar kesinleşinceye kadar devamına,
3-Tahsilde tekerrür olmamak üzere Harçlar Yasasına göre alınması gerekli 2.158.596 TL harcın, davacı tarafından yatırılan 46.804,25 TL peşin harç, 18,40 TL ıslah harcı, 490.602,45 TL tamamlama harcı olmak üzere toplam 537.425,10 TL harçtan mahsubu ile bakiye 1.621.170,90 -TL harcın davalıdan tahsili ile Hazineye gelir kaydına, Mahkememizce daha önce ——– tarih, ——- Esas, ——— Harç No sayılı Harç Tahsil Müzekkeresi ile 1.597.429,85 TL bakiye karar harcının tahsili için yazı yazıldığından 1.597.429,85 TL yönünden yeniden harç tahsil müzekkeresi yazılmasına yer olmadığına, kalan 23.741,05 TL’nin davalıdan tahsili yönünden harç tahsil müzekkeresi yazılmasına,
4- Davacı tarafından dava açılırken yatırılan 46.824,15 TL peşin harç, 490.602,45 TL tamamlama harcı ile 18,40 TL ıslah harcı toplamı olan 537.445,00 TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
5- Davacı tarafından tebligat, müzekkere ve bilirkişi gideri olarak sarfedilen toplam 2.274,46 TL yargılama giderlerinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
6- Kabul edilen dava yönünden Avukatlık Asgari Ücret tarifesine göre davacı lehine takdir olunan 381.200,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
7- Dosyada mevcut gider avansının karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
Dair, davacı vekilleri ———- davalı —– vekilleri —- —– yüzlerine karşı, 6100 sayılı HMK geçici 3/2. maddesi uyarınca Bölge Adliye Mahkemelerinin göreve başlama tarihinden önce aleyhine temyiz yoluna başvurulmuş olan kararlar hakkında, kesinleşinceye kadar 1086 sayılı HUMK’un 26/9/2004 tarihli ve 5236 sayılı Kanunla yapılan değişiklikten önceki 427 ilâ 454 üncü madde hükümlerinin uygulanmasına devam edileceğinden HUMK 432/1. Maddesine göre kararın tebliğinden itibaren 15 günlük yasal sürede Yargıtay temyiz kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 25/12/2019