Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/767 E. 2019/1264 K. 27.12.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. İstanbul Anadolu 4. Asliye Ticaret Mahkemesi
ESAS NO : 2018/767 Esas
KARAR NO : 2019/1264
DAVA : İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ: 22/06/2018
KARAR TARİHİ: 27/12/2019
Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle, davalının davacıya ——- TL borcu olduğunu, borcun ödenmemesi üzerine yapılan icra takibine borçlu tarafından itiraz edildiğini, yetki itirazının yerinde olmadığını, itirazın usulsüz olduğu gibi alacaklının adresinin ——— olduğunu, bu nedenlerle itirazın iptaline, icra inkar tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir.
SAVUNMA: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle, yetkili mahkemenin İstanbul Mahkemeleri olduğunu, esasa ilişkin olarak da davalının davacıya borcunun olmadığını, fatura bedellerinin ödendiğini, bu nedenlerle davanın reddine, kötü niyet tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir.
DAVANIN VE UYUŞMAZLIK KONULARININ TESPİTİ, DELİLLER, DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE DEĞERLENDİRİLMESİ, HUKUKİ NEDENLER VE SONUÇ:
1-Davanın ve uyuşmazlık konularının tespiti: Dava, ticari ilişkiden kaynaklanan ve faturaya dayalı alacağın tahsili amacıyla yapılan ilamsız icra takibine yönelik itirazın iptali istemine ilişkindir.
Davacı şirket, davalı şirkete keşide ettiği ———–yıllarına ait ödenmeyen fatura alacaklarının tahsili için başlattığı icra takibine davalının yaptığı itirazın reddini talep etmektedir.
Ön inceleme duruşmasında, taraflar arasında “ticari ilişki olduğu hususunda” uyuşmazlık bulunmadığı, davacı vekilinin icra takibindeki işlemiş faizi işbu itirazın iptali davasında talep etmediği, buna göre, taraflar arasındaki uyuşmazlığın,
a-İcra takibine konu faturalardan dolayı davalının davacıya borcu bulunup bulunmadığı,
b-Davalının davacıya borcu varsa miktarının ne kadar olduğu,
c-Davanın tam veya kısmen kabulü halinde alacağın likid olup olmadığı, yani davacının icra inkar tazminatına hak kazanıp kazanmadığı,
ç-Davanın tam veya kısmen reddi halinde alacaklı-davacının, icra takibini yaparken haksız olup olmadığı, ayrıca kötüniyetli olup olmadığı noktalarında toplandığı tespit olunmuştur.
2-Davaya konu icra dosyası: Dosyamız içine alınan davaya konu ——— İcra Dairesi’nin ——- esas sayılı dosyasının incelenmesinde, davacı alacaklının davalı borçluya karşı —- adet faturaya dayalı olarak—— TL bakiye alacak, ——- TL işlemiş faiz olmak üzere toplam——– TL’nin tahsil tarihine kadar asıl alacağa işleyecek % 9,75 ticari avans faizi, ile birlikte tahsili için icra takibine başladığı, borçlu vekilinin icra dairesinin yetkisine, borca, faize itiraz etmesi nedeniyle icra takibinin durdurulduğu, davanın yasal süresi içinde açıldığı anlaşılmıştır.
3-Hukuki açıklama: Öncelikle şunu belirtmek gerekir ki, bir ticari ilişki ve bu ilişkiden kaynaklı alacağının olduğunu iddia eden taraf bunu yazılı belgeler ile ispat etmesi gerekir.
İspatın konusu, ispat yükünün kimde olduğu ve ispat vasıtalarının neler olduğu HMK’nin 187, 190 ve 200. maddelerinde açıkça belirtilmiştir. Alacaklı düzenlediği faturadaki malların ya da hizmetin karşı tarafa teslim edildiğini HMK 200. Maddesinde belirtilen deliller ile ispat etmesi gerekir.
Fatura satılan emtia ve yapılan iş karşılığında müşterinin borçlandığı tutarı göstermek üzere emtiayı satan veya iş yapan tacir tarafından müşteriye verilen ticari vesikadır, tek başına mal veya hizmet verildiğini ispatlamaya yeterli değildir. Bu nedenle usule ve yasaya uygun olarak tutulmuş olsa dahi davalı taraf ticari defterlerinde kayıtlı iade, iskonto ve borç faturalarına ilişkin ispat yükünün yerine getirilmesi gerekmektedir.
Domaniç’e göre de “bir akdin icra safhasına taalluk eden fatura, mutlaka mevcut ve evvelce tamamlanmış bir anlaşmaya dayalı olması gerektiğinden, bir icap bile değildir. Kaldı ki icabı reddetmemek kabul niteliğinde de değildir. (BK.m3-5). Fatura sözleşmenin kurulması safhasıyla ilgili olmayıp ifasına ilişkin olduğundan öncelikle temel bir borç ilişkisinin bulunması gerekir. (Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu E:——— K:——- T:———. Normal şartlarda alacaklı faturaya konu mal ve hizmeti davalı borçluya teslim ettiğine dair borçlunun imzasını kabul ettiği irsaliye veya teslime dair yazılı belge ile ispat edebilir.
Davacının, davalı borçlu ile aralarında akdi bir ilişki olduğunu, bir başka anlatımla takibe konu faturadaki fatura konusu hizmet ifası ile ilgili ticari ilişkiyi ispat etmeden iddia ettiği alacağın tahsilini sağlaması mümkün değildir. Akdi ilişki ise, taraflar arasında düzenlenen imzası davalı tarafından kabul edilmiş bir sözleşme, faturaya konu malların borçluya teslim edildiğine dair bir irsaliye ve teslim fişi ile vb. somut yazılı belgelerle ispat edilebilir.
Akdi ilişki ispat edilemediği sürece davacının davalı adına fatura düzenlemesi ve ticari defterlerine göre bu faturalar nedeniyle alacaklı gözükmesinin davalıyı bağlayıcı bir yanı yoktur.
Satışın yapılıp malın/hizmetin teslim edildiğini ve satışın veresiye yapıldığını davacının ispatlaması gerekir. Bir başka anlatımla bir alacak davasında mal sattığını iddia eden taraf karşı tarafın kabulünde değilse ispat külfeti öncelikle bu iddiayı öne sürendedir. İspatın konusu ise malın teslim edilmesidir. Malın teslim edildiği ispat edilememiş ise davalı borçlunun herhangi bir ispat külfeti altında olduğu söylenemez. Eğer alacaklı davacı malın teslimini sevk irsaliyesi ya da başkaca borçlunun imzasının içerir bir belge ile ispat ettiğinde bu kez teslim edilen malların bedelinin ödendiğini ispat külfeti davalı borçluya geçecektir.
HMK m.222/4’de “Açılış veya kapanış onayları bulunmayan ve içerdiği kayıtlar birbirini doğrulamayan ticari defter kayıtları, sahibi aleyhine delil olur.” hükmü yer almaktadır. Bu madde uyarınca, kapanış tasdikleri yapılmayan defterlerin sahibi aleyhine delil kudretine haizdir.
4-Deliller, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesi, hukuki nedenler ve sonuç:
a)Asıl alacakla ilgili inceleme ve değerlendirme: Yukarıda belirlenen uyuşmazlık konularında yeminli mali müşavir ve nitelikli hesaplamalar uzmanı bilirkişiden oluşan bilirkişi heyeti tarafından, tarafların defter, kayıt ve belgeleri, bilanço ve gelir gider cetvelleri üzerinde inceleme yapılmak suretiyle yine yukarıda belirtilen hukuki açıklamalar ışığında uyuşmazlığın çözümü yoluna gidilmiştir.
Buna göre, mali müşavir bilirkişi tarafından davacı şirketin ———- dönemine ilişkin olarak davalı şirkete kestiği faturalara ilişkin kayıtlarının yapıldığı defter bilgileri ile muhasebe kayıtları (muavin hesapları) üzerinden gerekli incelemeler yapılmış olup, bilirkişi tarafından davacı şirkete ait ————-dönemlerine ait muhasebe defterlerinin noter tasdikli oldukları ve ayrıca kapanış tasdiklerinin de yapıldığı tespit edilmiştir. Davalı şirkete ——— kesilen ——- dönemlerine ait —-det fatura ve — adet irsaliyenin dökümü bilirkişi raporunun 3. Sayfasında tablo halinde sunulmuş olup —-yılına ait fatura tutarı KDV dahil—– TL, —— yılına ait fatura tutarı KDV dahil —- TL olarak hesaplanmış, davacı tarafından davalıya kesilen faturaların tamamının davacı şirket muhasebe kayıtlarında birebir yer aldıkları tespit edilmiştir.
Yine, mali müşavir bilirkişi tarafından davacı şirketin ——– BS formları üzerinden yapılan incelemeler ilgili olarak yapılan incelemede, —– yılında söz konusu faturalara ait ——-BS formlarının beyan edildikleri, ancak daha sonra davacı şirketin kendi vergi dairesinden ———- döneminde KDV beyannameleri ile BA-BS form bildirimlerine ait düzeltme beyanı verilip bu formların iptal edildikleri anlaşılmıştır. Davacı şirketin ——— dönemiyle ilgili olarak ise, BS formlarının tamamını beyan ettiği ve herhangi bir düzeltme taleplerinin olmadığı tespit edilmiştir.
Davacı şirket——— vekili tarafından ——– tarihli mahkemeye sunulan dilekçede, davalı şirketin aşağıdaki dönemlerde verdiği KDV beyannamelerinde kendisine kesilen faturalara ait tahakkuk eden KDV’leri indirim konusu yaptıklarını ileri sürerek, bu faturaların bilirkişilerce incelemeye alınarak araştırılmasını talep etmişlerdir. Buna göre mali müşavir bilirkişi tarafından yapılan incelemede davalı firmanın; —— döneminde KDV indirimi yapılan tutarın — TL, Ağustos döneminde KDV indirimi yapılan tutarın ———- TL, Eylül döneminde KDV indirimi yapılan tutarının ise —— TL olduğu iddia edilmiş ise de, mali müşavir bilirkişi tarafından bu iddiaya yönelik davalı şirketin muavin kayıtlarında söz konusu faturaların muhasebe kayıtlarına işlenmedikleri tespit edilmiş, dolayısıyla indirilecek KDV kayıtları arasında yer almadıkları ve dolayısıyla indirime tabi tutulmadıkları kanaatine varılmıştır. Yine aynı dilekçede, irsaliyeli fatura örneklerinin dilekçe ekinde yer aldıkları ve bunlarında incelemeye konu edilmesi istenmiş ise de, dilekçe ekinde sunulan evrakın irsaliyeli fatura olmadığı, sadece irsaliye olduğu, faturaların ise, irsaliyeden ayrı olarak kesildikleri tespit edilmiştir.
Bir faturanın gerçekliğinin tespitinde, yani malın teslim edilme sürecinde irsaliye önemli bir yer tutar. Ancak bu tek başına yeterli olmamaktadır. Mal teslim sürecinde, firmaların uygulamaları farklılık gösterse de, öncelikle irsaliye ile malın teslimi yapılmakta ve sonradan faturanın 7 gün içinde kesilerek firmaya gönderilmesi ya da irsaliyeli fatura denilen ikisi bir arada fatura ile aynı anda malın alıcı firmaya teslimi şeklinde olmaktadır.
Ddavalı şirket ———-yılındaki dava konusu olayla ilgili olarak, kendilerine herhangi bir mal ve fatura tesliminin söz konusu olmadığını savunmuştur.
Davacı taraf ise, dosyada yer alan irsaliyelerdeki teslim alan kısmındaki şahsın kendi elemanları olmadığını ve kim olduğunu da tespit edemediklerini beyan etmişlerdir.
Bu hususta, davacı tarafça istem üzerine 18 adet nakliye faturası dosyaya sunulmuş, ancak bu sunulan nakliye faturaları üzerinde yapılan incelemeler neticesinde, iş bu nakliye faturalarının davaya ilişkin ———– yıllarına ait olup olmadığı ve takip konusu faturalarla irtibatlı olduğu tespit olunamamıştır.
Davalı şirketin ticari defter ve kayıtlarının incelenmesinde, davalı şirkete ait muhasebe defterlerinin noter tasdikli oldukları ve kapanış tasdiklerinin yapıldığı, davalı şirkete ait kesilen ve davacı şirket başlığı altında dökümü verilen ——- dönemlerine ait —— adet fatura ve — adet irsaliye ile ilgili olarak mali müşavir bilirkişi tarafından yapılan inceleme sonucunda, —— yılında davacı şirket tarafından davalı şirkete — adet fatura ve —— adet irsaliye kesildiği, buna karşılık takibe konu fatura ve irsaliyelerin davalı şirket kayıtlarında mevcut olmadıkları görülmüştür.
Yukarıda belirtildiği üzere, davacı şirket tarafından düzenlenen irsaliyelerin imza kısmında yer alan irsaliyeyi imzalayan şahısların isminin tam ve açık olarak yazılmadığı gibi söz konusu irsaliyeler davalı şirket tarafından da kabul edilmemiştir.
——-yılında davacı şirket ——- tarafından davalı şirkete ———– kesilen 11 adet faturanın, davalı şirketin vermesi gereken BA formları içinde beyan edilmedikleri görülmüştür. Yine yukarıda belirtildiği üzere, davacı şirketin —— davalı şirkete———- kesilen faturalarla ilgili —– yılının ilgili dönemlerine ait KDV yönünden de düzeltme verdiği tespit edilmiştir.
——- yılında davacı şirket tarafından davalı şirkete 9 adet fatura ve 5 adet irsaliye kesildiği tespit edilmiştir. Mali müşavir bilirkişi tarafından —— yılıyla ilgili olarak, şirket belge ve muhasebe kayıtları (yevmiye defteri) üzerinde yaptığı incelemede, davacı şirket tarafından kesilen 9 adet faturanın şirket kayıtlarında yer aldıkları ve fiilen mevcut oldukları tespit edilmiştir. Yine söz konusu 9 adet alış faturasına ait BA formlarının —— yılının ilgili dönemleri itibariyle beyan edildikleri tarafımdan tespit edilmiştir. Dolayısıyla, ——- yılına ait davalı şirketin muhasebe kayıtları ile davacı şirket kayıtlarıyla birebir örtüştüğü ve uyumlu oldukları görülmüştür. Aynı şekilde, söz konusu 9 adet alış faturasına ait indirilecek KDV’nin indirilecek KDV listesine dahil edildikleri ve yine ——-yılının ilgili dönemleri itibariyle KDV beyannameleriyle beyan edildikleri tarafımdan tespit edilmiştir.
Buna göre, 2008 yılı ile ilgili olarak; davacı şirket tarafından kesilen faturaların davalı şirket kayıtlarında yer almadığı ve bu nedenle ilgili beyannamelerde (KDV ve BA) beyan edilmediği, davacı ———– kesilen satış faturalarının ilgili dönem beyanlarına (BS) daha sonradan düzeltme beyanları verilerek iptal edildikleri, kesilen faturalara ait irsaliyelerin davalı şirkete teslim edildiğinin kanıtlanamadığı, dosyaya sunulan nakliye faturalarının ilgili dönemlerle ve takip konusu faturalarla irtibatının tam olarak sağlanamadığı ve irsaliyelerin imza kısmında yer alan irsaliyeyi imzalayan şahısların isminin tam ve açık olarak yazılmamış oluşu nedenleriyle, —— yılı ilgili dönemlerine ait satıcı şirket ——— tarafından kesilip gönderilen fatura ve irsaliyeler nedeniyle alacak istenemeyeceği anlaşılmakla, davacının ——- yılına ait fatura ve irsaliyeler nedeniyle davalıdan herhangi bir alacağı bulunmadığı görüş ve kanaatine varılmıştır.
——yılında davacı şirket tarafından davalı şirkete 9 adet fatura ve 5 adet irsaliye kesildiği tespit edilmiştir. Kesilen 9 adet faturanın şirket kayıtlarında yer aldıkları ve fiilen mevcut oldukları ve söz konusu 9 adet alış faturasına ait BA formlarının ——- yılının ilgili dönemleri itibariyle beyan edildikleri ayrıca KDV beyanlarına yansıtıldıkları tespit edilmiştir. —–TL tutarındaki alacak bakiyesiyle ilgili olarak —— tarafından ——-tarihinde ——- TL çekle ödeme yapıldığı, yine —- tarihinde ——— TL çekle ödeme yapıldığı tespit edilmiştir. Buna göre, çekle yapılan bu ödemelerden sonra, davacı şirketin davalı şirketten net alacağının ———- olduğu kanaatine varılmıştır.
Her ne kadar bilirkiş heyetincei tarafından temerrüt tarihi ve işlemiş faiz hesabı yapılmış ise de, işlemiş faizle ilgili olarak harcı yatırılmak suretiyle açılmış bir dava bulunmadığından, işlemiş faiz talebiyle ilgili hüküm kurulmamıştır.
İşleyecek faizle ilgili olarak davacı-alacaklı vekili icra takibinde talebini %9,75 oranıyla sınırladığından davanın kısmen kabulü ile; davalı borçlunun ——— İcra Dairesi’nin ——- esas sayılı icra dosyası üzerinden yapılan itirazın kısmen iptali ile, takibin ——— TL asıl alacak ve taleple bağlı kalınarak takip tarihinden itibaren işleyecek 3095 sayılı Yasanın 2/2. Maddesi uyarınca avans esasına göre %9,75’i geçmeyecek şekilde değişen oranlarda hesaplanan temerrüt faizi işletilmek suretiyle devamına karar vermek gerekmiştir.
b)İcra inkar tazminatı ile ilgili gerekçe: Davacı taraf, davalıdan icra-inkar tazminatı istemiştir.
İcra ve İflas Kanunu’nun 67.maddesinin 2. Fıkrası hükmünce, icra inkar tazminatına hükmedilebilmesi için, borçlunun takip sırasında ödeme emrine itiraz etmesi ve alacaklının alacağını mahkemede dava ederek haklı çıkması yasal koşullardandır. Borçlunun itirazının kötüniyetli olması ise yasal koşul değildir. İcra inkar tazminatı, aleyhindeki icra takibine itiraz eden ve işin çabuk bitirilmesine engel olan borçluya karşı konulmuş bir yaptırımdır. Bunlardan başka, alacağın likit ve belli olması da gerekir. Alacağın gerçek miktarı belli, sabit veya borçlu tarafından belirlenebilmesi için bütün unsurlar bilinmekte ya da bilinmesi gerekmekte, böylece borçlu tarafından borcun tutarının tahkik ve tayini mümkün ise; başka bir ifadeyle borçlu yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilir durumda ise alacağın likit ve muayyen olduğunun kabulü zorunludur. Öte yandan, alacağın muhakkak bir belgeye bağlı olması da şart değildir.
Açıklanan yasal kuralların ışığında, takip konusu alacak değerlendirildiğinde, davalının kendi ticari defterlerinin uzantısı niteliğindeki bilanço alım formlarıyla kabule konu alacağın miktarının belirlenebilir olması nedeniyle kabul edilen alacağın daha yüksek belirlenmesi için bir neden bulunmadığından %20’si oranındaki ——- TL icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar vermek gerekmiştir.
c)Kötü niyet tazminatı ile ilgili inceleme ve gerekçe: Davalı taraf, kötü niyet tazminatı talebinde bulunmuştur.
Kötüniyet tazminatına hükmedilmesi için alacaklı-davacının, icra takibinin haksızlığı yanında, ayrıca kötüniyetli olduğunun da kanıtlanması gerekir. Yani davalının, davacının takip ve dava konusu alacağın hiç doğmadığını veya sona erdiğini bilmesine ya da bilebilecek durumda olmasına rağmen takip başlattığını veya dava açtığını ispatlaması gerekir.
Müsnet davada, taraflar arasında hukuki ilişki olduğu her iki tarafın kabulünde olup, davacı sadece davaya konu borcun bir kısmının varlığını ispatlayamamıştır. Bu nedenle davalı, davacının icra takibini yaparken veya dava açarken kötü niyetli olduğunu ispatlayamadığından kötüniyet tazminatı takdirine yer olmadığında karar vermek gerekmiş ve davanın kısmen kabulüne dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1- Davanın KISMEN KABULÜ ile; davalı borçlunun ———– İcra Dairesi’nin——– esas sayılı icra dosyası üzerinden yapılan itirazın kısmen iptali ile, takibin ———- TL asıl alacak ve taleple bağlı kalınarak takip tarihinden itibaren işleyecek 3095 sayılı Yasanın 2/2. Maddesi uyarınca avans esasına göre %9,75’i geçmeyecek şekilde değişen oranlarda hesaplanan temerrüt faizi işletilmek suretiyle devamına,
2- Davacının fazlaya ilişkin isteminin reddine,
3- Likit ve muayyen nitelikte bulunan asıl alacağın % 20’si oranındaki 20.200 TL icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
4- Alacaklının takibi başlatmakta haksız ve kötü niyetli olduğu ispatlanamadığından davalı yararına ayrıca tazminat takdirine yer olmadığına,
5- Harçlar yasasına göre alınması gerekli 6.899,31 TL harcın, davacı tarafından dava açılırken yatırılan 6.448,13 TL peşin harçtan mahsubu ile bakiye 451,18 TL’nin davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
6- Davacı tarafından dava açılırken yatırılan 6.448,13 TL peşin harcın davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
7- Davacı tarafından tebligat, posta ve bilirkişi gideri olarak sarf edilen toplam 2.148,10 TL yargılama giderinin haklılık oranına göre hesaplanan 322,60 TL’sinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
8- Kabul edilen dava yönünden, Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre davacı lehine takdir olunan 10.830 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
9- Ret olunan dava yönünden, Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre davalı lehine takdir olunan 36.790,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
10- Dosyada mevcut gider avansının karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
Dair, davacı vekili ve davalı vekilinin yüzlerine karşı, gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren iki haftalık süre içinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi’nin ilgili Hukuk Dairesine istinaf kanun yolu açık olmak üzere oy birliğiyle verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 27/12/2019