Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/702 E. 2018/989 K. 18.10.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : 2018/702
KARAR NO : 2018/989

DAVA : TAZMİNAT
DAVA TARİHİ : 06/06/2018
KARAR TARİHİ : 18/10/2018

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesi ile, İstanbul …… üzerinde kurulu …… ve Konut projesinde bulunan… numaralı davalı adına kayıtlı 3 adet gayrimenkulün geç tesliminden kaynaklı kira alacaklarının, sözleşmenin 7. Başlık 7.1. maddesinde belirtilen 30.07.2016 teslim tarihinden “yargılama sürecinde teslim edilmesi halinde” fiilen teslim tarihine kadar, “yargılama sürecinde teslim edilmemesi ihalinde” (Sonrasında muaccel olacak kira alacakları hakkında haklarımız saklı kalmak kaydıyla) hüküm tarihine kadar işleyen güncel değerli kira alacaklarının hesaplanması ve bu bedelin davalı taraftan alınarak davacıya verilmesine hükmedilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesi ile, davacının, ön ödemeli satış vaadi sözleşmesi nedeniyle alacak talep ettiğini, müvekkili şirketin, …………………. projesini süresinde bitirme konusunda azami gayret sarfetmekte olup inşaat son aşamasına getirmiş bulunduklarını, inşaatın ilk planlanan süre içerisinde bitirilememesi müvekkilinden kaynaklanmadığını, inşaat yapımı sırasında yaşanan ve ölümle sonuçlanan iş kazaları nedeniyle işin tamamlanmasının geciktiğini, kaza allt taşeronlara bağlı işçilerin geçirdiği ölümlü iş kazaları olduğunu, bunlarla ilgili müvekkiliminnin hiçbir sorumluluğu bulunmamasına rağmen bu kazalar nedeniyle inşaatın yapımının geciktiğini, ayrıca projede sonradan tadilatlar yapıldığını, bu tadilatlar nedeniyle de inşaatın yapımında gecikmeler olduğunu, projenin bitirilememesine engel olan diğer bir durum ise ülkenin malum içinde bulunduğu olağanüstü hal olduğunu, çünkü bankaların müvekkili şirkete ödemesi gereken kredileri edememelerinden/geç ödemelerinden dolayı öngörülmeyen ve hukuka uygun gecikmeler yaşandığından bahisle davanın reddini savunmuşlardır.
Dava, taşınmazın geç tesliminden kaynaklanan kira geliri kaybından dolayı oluşan maddi zararın giderilmesi istemine ilişkindir.
davacı, davalı şirketten davalının yüklenicisi olduğu ………. projesinden 3 adet daireyi toplam 1.363.500 TL ödeyerek satın aldığını ancak davalı şirketin sözleşmedeki edimleri yerine getirmediği gibi davacı tarafından satın alınan daireleri teslim tarihleri geçmesine rağmen davalı tarafından halen teslim edilmediğini, gecikme nedeniyle kira kaybının talep etmiştir.
6102 sayılı TTK’nın 5/1. maddesine göre, aksine hüküm bulunmadıkça, dava olunan şeyin değerine veya tutarına bakılmaksızın asliye ticaret mahkemesi tüm ticari davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işlerine bakmakla görevlidir. Bu hükme göre ticaret mahkemelerinin görev alanı ticari davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işleridir. Ticari faaliyetleri ilgilendiren bütün davalar ticari dava değildir. Ticaret mahkemeleri ayrı bir yargı kolu oluşturmayıp, asliye hukuk mahkemelerine göre ihtisas mahkemeleridir. Bu nedenle ticari işlerle ilgili bütün davalar ticaret mahkemelerinin görev alanına sokulmamış, yalnızca uzmanlık gerektiren hususların ticaret mahkemelerince karara bağlanması esası getirilmiştir.
Ticari davaları, mutlak ticari davalar, nisbi ticari davalar, yalnızca bir ticari işletmeyle ilgili olmasına rağmen ticari nitelikte kabul edilen davalar olmak üzere üç grubta toplamak mümkündür.
Mutlak ticari davalar, tarafların tacir olup olmadığına ve işin bir ticari işletmeyi ilgilendirip ilgilendirmediğine bakılmaksızın ticari sayılan davalardır. Mutlak ticari davalar, 6102 sayılı TTK’nın 4/1. maddesinde bentler halinde sayılmıştır. Bunların yanında Kooperatifler Kanunu (m.99), İcra İflas Kanunu (m.154), Finansal Kiralama Kanunu (m.31), Ticari İşletme Rehni Kanunu (m.22) gibi bazı özel kanunlarda belirlenmiş ticari davalar da bulunmaktadır. Bu guruptaki davaların ticari dava sayılabilmesi için taraflarının tacir olması veya ticari işletmeleriyle ilgili olması gibi şartlar aranmaz. TTK’nın 4/1. bendinde sınırlı olarak sayılan davalar arasında yer alması veya özel kanunlarda ticari dava olarak nitelendirilmesi yeterlidir. Bu davalar kanun gereği ticari dava sayılan davalardır.
Nispi ticari davalar, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması halinde ticari nitelikte sayılan davalardır. 6102 sayıl TTK’nın 4/1. maddesine göre, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan ve iki tarafı da tacir olan hukuk davaları ticari dava sayılır. Bu hükme göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için, hem iki tarafın ticari işletmesini ilgilendirmesi, hem de iki tarafın tacir olması gereklidir. Bu şartlar birlikte bulunmadıkça, uyuşmazlık konusunun ticari iş niteliğinde olması veya ticari iş karinesi sebebiyle diğer taraf için de ticari iş sayılması davanın ticari dava olması için yeterli değildir. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 19/2. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmeyecektir. Zira; Türk Ticaret Kanunu, kanun gereği ticari dava sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir. Hal böyle olunca, işin ticari nitelikte olması davayı ticari dava haline getirmez.
Üçüncü grup ticari davalar, yalnızca bir tarafın ticari işletmesini ilgilendiren havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davalardır. Yukarıda açıklandığı üzere bir davanın ticari dava sayılması için kural olarak ya mutlak ticari davalar arasında yer alması ya da her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili bulunması gerekirken havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davaların ticari nitelikte sayılması için yalnızca bir yanın ticari işletmesiyle ilgili olması TTK’da yeterli görülmüştür.
6335 sayılı Kanun’un 2. maddesi ile değişik 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 5. maddesi uyarınca ticari davalar Asliye Ticaret Mahkemelerince görülerek karara bağlanır.
6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun “Amaç” Başlıklı 1. maddesinde Kanunun amacı açıklandıktan sonra “kapsam” başlıklı 2. maddesinde “Bu Kanun, her türlü tüketici işlemi ile tüketiciye yönelik uygulamaları kapsar.” hükmüne yer verilmiştir. Satıcı; “kamu tüzel kişileri de dâhil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla tüketiciye mal sunan ya da mal sunanın adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiyi”; tüketici ise “ticari veya mesleki olmayan amaçlarla hareket eden gerçek veya tüzel kişiyi” ifade etmektedir. Aynı Kanunun 3. maddesinde de “Tüketici işlemi”, “Mal veya hizmet piyasalarında kamu tüzel kişileri de dâhil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla hareket eden veya onun adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiler ile tüketiciler arasında kurulan, eser, taşıma, simsarlık, sigorta, vekâlet, bankacılık ve benzeri sözleşmeler de dâhil olmak üzere her türlü sözleşme ve hukukî işlemi” ifade eder şeklinde tanımlanmıştır. Bir işlemin 6502 sayılı Kanun kapsamında kaldığının kabul edilmesi için yasanın amacı içerisinde yukarıda tanımları verilen taraflar arasında mal ve hizmet satışına ilişkin bir hukukî işlemin olması gerekir.
Bir hukukî işlemin sadece 6502 sayılı Kanunda düzenlenmiş olması tek başına o işlemden kaynaklanan uyuşmazlığın tüketici mahkemesinde görülmesini gerektirmez. Bir hukuki işlemin 6502 sayılı Kanun kapsamında kaldığının kabul edilmesi için taraflardan birinin tüketici olması gerekir.
Somut olayda, Davacının, üç taşınmaz satın aldığı, ikiden fazla taşınmaz alındığı için ticari amaç bulunduğu, davalının yüklenici satıcı olduğu ve davacının ”tüketici”, tanımına girmediği gerekçesi ile görevsizlik kararı verilerek dosya mahkememize gönderilmiştir.
Konut alım – satımına dair uyuşmazlıkların 6502 sayılı Kanun kapsamında değerlendirilebilmesi için tüketicinin malı satın alma amacı çok büyük önem taşımaktadır. Yasa, nihai tüketici tarafından kullanım amacı ile alınan konut ve tatil amaçlı taşınmazlar yönünden geçerlidir. Bir mal veya hizmetin, kişisel ihtiyaçları dışında, belirli bir meslek icrası, belirli bir üretimde kullanma, yeniden satış, kiraya verme, ticari olarak kullanma vs. gibi mesleki veya ticari amaçlarla satın alanların tüketici kabul edilmeyecekleri kuşkusuzdur (Yargıtay ……… Hukuk Dairesi’nin 28/09/2015 T. 2015/28495 E. 2015/27777 K. S.lı içtihadı). Davacı ve duruşmada, müvekkilinin daireleri çocukları için aldığını, ticari amacı bulunmadığını ileri sürmüştür. Davacının ticari amaçla hareket ettiğine dair başkaca bir delil de bulunmadığından uyuşmazlık hakkında tüketici mahkemeleri görevlidir (Aynı husus anılan içtihatta da belirtilmiştir.)
H Ü K Ü M : Yukarıda Açıklanan Nedenlerle;
1-Davanın GÖREV NEDENİYLE dava şartı yokluğundan HMK 114/1-c, 115/2 ye göre usulden REDDİNE,
2-HMK 20 md.ye göre kararın kesinleştiği tarihten itibaren iki haflatık süre içinde başvuru halinde dava dosyasının görevli ve yetkili İSTANBUL ANADOLU TÜKETİCİ MAHKEMESİNE gönderilmesine,
3-HMK.’nun 331/2 maddesi uyarınca yargılama giderlerinin görevli mahkemece DEĞERLENDİRİLMESİNE,
Dair tebliğden itibaren 2 hafta içinde istinaf yolu açık olmak üzere davacı vekilinin ve davalı vekilinin yüzüne karşı verilen karar açıkça okundu usulen anlatıldı. .
.