Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/656 E. 2018/1252 K. 17.12.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. İstanbul Anadolu 4. Asliye Ticaret Mahkemesi

GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2017/1270 Esas
KARAR NO : 2018/1250

DAVA : Şirketin İhyası
DAVA TARİHİ : 10/03/2017
KARAR TARİHİ : 17/12/2018

Mahkememizde görülmekte olan Şirketin İhyası davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA: Davacı vekili yetkisiz Kocaeli ———. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2017/271 esas sayılı dosyasına tevzi olunan dava dilekçesinde özetle: müvekkili Kurum sigortalısı —– davalı şirkette 11/04/2007 tarihine iş kazası geçirerek yaralandığını, kurum zararlarının tahsili amacı ile işveren aleyhine Kocaeli —–. İş Mahkemesinin 2014/446 Esas sayılı dava dosyasında rücuen tazminat davası açtıklarını, dava açıldıktan sonra davalı şirketin tüzel kişiliğinin sona erdiğini öğrendiklerini ve bu konuda Kocaeli ——. İş Mahkemesi tarafından 06/12/2016 tarihli celsede şirketin ihyası konusunda dava açılması konusunda süre verildiğini, tasfiye memurlarının isimlerinin bilinmediğini ancak tasfiye memurlarının davalı olarak gösterildiğini, bu nedenle tasfiye işlemleri gerçekleştirilen —— ticaret sicilden terkin kaydının kaldırılması ve ihyasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA: Davalı İstanbul Sicil Müdürlüğü vekili Kocaeli ——. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2017/271 esas sayılı dosyasına sunduğu cevap dilekçesinde özetle, 6102 sayılı kanunun 34. maddesi ve 547. maddesi gereğince bu davanın şirketin sicilinin bulunduğu yerdeki ticaret mahkemesinde açılması gerektiğini, öncelikle davanın yetkisiz mahkemede açıldığını, burada yetkili mahkemenin İstanbul ticaret mahkemeleri olduğunu, İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğünün TTK’nin 32. maddesi hükmü çerçevesinde işlem yaptığını, dava konusu olayda ticaret sicil müdürlüğü, 6102 sayılı TTK nın geçici 7 maddesi gereğince, münfesih olmasına ve sayılmasına rağmen tasfiye edilmemiş anonim ve limited şirketi ve kooperatiflerin tasfiyelerine ve ticari kayıtlarının silinmesine ilişkin tebliğ hükümleri çerçevesinde işlem gerçekleştirildiğini, dava konusu şirketin reysen terkin işlemini gerçekleştirildiğini, ayrıca dava açılmasına sebebiyet verilmediğinden yargılama gideri ve vekalet ücretinden sorumlu olmadıklarını, bu nedenle açılan davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı şirketin tasfiye memurları aleyhlerine açılan işbu davaya cevap vermemişlerdir.
DAVANIN AŞAMALARI: Davanın açıldığı Kocaeli ——. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2017/271 esas sayılı dosyası üzerinden 23/05/2017 tarih ve 2017/147 karar sayılı ilamı ile yetkisizlik kararı vermiş, dosya mahkememize tevzi olunmuştur.
DAVANIN VE UYUŞMAZLIK KONULARININ TESPİTİ, DELİLLER, DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE DEĞERLENDİRİLMESİ, HUKUKİ NEDENLER VE SONUÇ:
1-Davanın ve uyuşmazlık konularının tespiti: Dava, ticaret sicilinden TTK’nin geçici 7. Maddesine göre terkin edilerek tüzel kişiliği ortadan kalkmış bulunan limited şirketin ihyası istemine ilişkindir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın,
a-Davaya konu şirketin davalı İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğünce Ticaret Sicilinden yasalara aykırı şekilde terkin edilip edilmediği,
b-Davacının açtığı dava nedeniyle davalı şirketin ihyasının gerekip gerekmediği noktalarında toplandığı tespit olunmuştur.
c-İhyası istenen şirketin tasfiye memurlarının pasif husumet ehliyetlerinin olup olmadığı noktalarında toplandığı tespit olunmuştur.
2-Deliller, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesi, hukuki nedenler ve sonuç:
Toplanan delillere göre, davacı —— tarafından davalı ——– Şti.’ne karşı 31/12/2014 tarihli dava dilekçesi ile “işçi——- 11.04.2007 tarihinde geçirmiş olduğu iş kazası nedeniyle oluşan kurum zararı nedeniyle” alacak davası açtığı, davanın Kocaeli —– İş Mahkemesinin 2014/446 esas sayılı dosyasına tevzi edildiği, davacı vekiline 6.12.2016 tarihli duruşmada davalı —–.’nin ihyası için dava açmak üzere süre verildiği, davacı — tarafından 10/03/2017 tarihinde işbu davanın açıldığı anlaşılmıştır.
TTK’nin geçici 7.maddesinin 15.fıkrasının son cümlesi uyarınca, ticaret sicilinden kaydı silinen şirketin alacaklıları veya hukuki menfaati bulunanlar, haklı sebeplere dayanarak, silinme tarihinden itibaren 5 yıl içinde mahkemeye başvurarak şirket veya kooperatifin ihyasını isteyebilir. Davaya konu şirketin sicil kaydı 18/02/2015 tarihinde resen terkin edildiğinden, dava bu kapsamda süresi içinde açılmıştır.
TTK’nın geçici 7. maddesinde belirtilen şartların gerçekleşmesi halinde ticaret sicil memurluğu tarafından şirketin sicil kaydı terkin edilir. Terkin edilmeden önce, TTK’nın geçici 7/4-a maddesi uyarınca, kapsam dâhilindeki şirket ve kooperatiflerin ticaret sicilindeki kayıtlı son adreslerine ve sicil kayıtlarına göre şirket veya kooperatifi temsil ve ilzama yetkilendirilmiş kişilere bir ihtar yollanır. Yapılacak ihtar, ilan edilmek üzere Türkiye Ticaret Sicili Gazetesi Müdürlüğüne aynı gün gönderilir. TTK’nın geçici 7/2. maddesine göre, davacı veya davalı sıfatıyla devam eden davaları bulunan şirket veya kooperatiflere bu madde hükümleri uygulanmaz. TTK’nin geçici 7. maddesine göre açılan şirket ihyası davalarında husumet sadece ticaret sicil memurluğuna yöneltilir. Tasfiye memurları veya yöneticilerine husumet yöneltilmez, davaya dahil edilmeleri gerekmez. Eğer, şirket ihyası davasını ihyası istenen şirket ortak veya yöneticileri açmış ise, bu davanın bir nevi iptal davası gibi düşünülüp, terkin iptal edildiğine ve şirket tekrar faaliyetlerine devam edeceğine göre TTK’nın 547/2. maddesine göre ek tasfiye memuru atanmasına gerek yoktur. Ancak, şirket alacaklıları ihya davası açmış ise, alacaklıların işbu davaya açmaktaki amaçları, alacak davasında husumet yöneltilecek bir hasım bulunması olup, alacak davası sonuçlandıktan sonra şirketin sicilde kaydının bulunmasında veya faaliyetine devam etmesinde, gerek alacaklı, gerekse şirket için herhangi bir yarar bulunmadığından bu tip davalarda TTK’nin 547/2. maddesine göre ek tasfiye memuru atanması gerekir.
Yapılan yargılama sonucunda, ticaret sicil memurluğunun TTK’nin geçici 7. maddesine aykırı olarak bir şirketi terkin ettirdiği tespit edilir ise bu durumda yasal hasım olmadığından, kendi hatalı eylemi ile şirket terkin edildiğinden oluşacak yargılama gideri ve vekalet ücretinden sorumludur.
Fakat, şirketin TTK hükümleri uyarınca genel kurulunun tasfiye kararı alması, atanan tasfiye memurları tarafından yapılan işlemler sonucu tasfiye sonu bilançosu açıklanarak sicilden şirketin terkin edilmesine yönelik davalarda ise, husumet ticaret sicil memurluğu ile son tasfiye memurlarına yöneltilir. Bu tip davalarda ticaret sicil memurluğu yasal hasım olup, aleyhine yargılama giderine hükmedilemez.
Her halükarda TTK’nın 547/2. maddesine göre şirketin ihyasına karar verilirse ek tasfiye memuru atanır.
İhyası istenilen şirketle ilgili yapılan işlem dosyası ticaret sicilinden celp edilmiştir. Celp edilen belgelere göre, şirketin TTK geçici 7.maddesi kapsamında kaldığının belirlenmesi üzerine 2 aylık süre içinde münfesih olması sebebinin ortadan kaldırılmasının, ihtaren bildirildiği ve ihtarın Ticaret Sicil Gazetesinde yayınlandığı anlaşılmıştır.
Buna göre, davalı Ticaret Sicil Müdürlüğünün Yasaya ve yukarıda anılan tebliğ hükümlerine uygun işlem yaptığı, ihyası istenen şirketin sicilden terkin edildiği tarihte, davacı şirketin ihya istemine konu İş Mahkemesindeki davanın açıldığının davalı Ticaret sicil Müdürlüğü’ne bildirilmemiş olduğu, davalı Ticaret Sicil Müdürlüğünün de bu davadan haberdar olmasının mümkün olmadığı, davacının terkin işleminden sonra haklı bir neden ileri sürerek işbu şirketin ihyasını talep ettiği anlaşılmakla İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğünün —————-sicil numarasında kayıtlı iken TTK’nin geçici 7.maddesi uyarınca sicilden terkin edilmiş olan ———— Limited Şirketi’nin Kocaeli —-. İş Mahkemesi’nin 2014/446 esas sayılı dosyası ile sınırlı olmak üzere ihyasına karar vermek gerekmiştir.
Şirket ihyası davasını ihyası istenen şirket ortak veya yöneticileri açmış ise, bu davanın bir nevi iptal davası gibi düşünülüp, terkin iptal edildiğine ve şirket tekrar faaliyetlerine devam edeceğine göre TTK’nın 547/2. maddesine göre ek tasfiye memuru atanmasına gerek yoktur. Ancak, şirket alacaklıları ihya davası açmış ise alacaklıların işbu davaya açmaktaki amaçları, alacak davasında husumet yöneltilecek bir hasım bulunması olup, alacak davası sonuçlandıktan sonra şirketin sicilde kaydının bulunmasında veya faaliyetine devam etmesinde, gerek alacaklı gerekse şirket için herhangi bir yarar bulunmadığından bu tip davalarda TTK’nın 547/2. maddesine göre ek tasfiye memuru atanması gerekir. (Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi —- Hukuk Dairesi’nin 22/02/2018 tarih ve 2018/83 esas, 2018/298 karar sayılı ilamı). Bu nedenle TTK’nin 547/2. maddesine göre şirketin ortağı ve yetkilisi olan —— ek tasfiye memuru olarak atanmasına karar vermek gerekmiştir.
Dava her ne kadar ihyası istenen şirketin tasfiye memurlarına yöneltilmiş ise de, TTK’nın geçici 7. maddesine göre açılan şirket ihyası davalarında husumetin sadece terkine karar veren Ticaret Sicil Memurluğuna yöneltilmesi gerektiği, şirket ortaklarına, şirkete veya tasfiye memurlarına husumet yöneltilemeyeceği(Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi ——–. Hukuk Dairesi’nin 22/02/2018 tarih ve 2018/83 esas, 2018/298 karar sayılı ilamı) anlaşılmakla, şirketin tasfiye memurlarına karşı açılan davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle reddine karar vermek gerekmiştir.
Bu kapsamda emsal alınan Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi ——. Hukuk Dairesi’nin 22/02/2018 tarih ve 2018/83 esas, 2018/298 karar sayılı ilamındaki gibi şirket yetkilisi hakkındaki davanın pasif husumet yokluğu değil de, HMK’nin 114/1-d maddesindeki husumet ehliyeti yokluğu nedeniyle dava şartı yokluğundan davanın usulden reddine karar verilmesi düşünübilir ise de, Mahkememizce bu görüşe katılmak mümkün değildir.
Şöyle ki; dava şartları HMK m. 114’te düzenlenmiştir. Buna göre tarafların dava ve taraf ehliyetinin bulunması HMK’nin 114/1-d maddesinde dava şartı olarak düzenlendiği halde, taraf sıfatının bulunması dava şartı olarak düzenlenmemiştir.
HMK. m. 50 uyarınca, medeni haklardan yararlanma ehliyetine sahip olan, davada taraf ehliyetine sahiptir. Buna göre, taraf ehliyeti, bir davada taraf olarak bulunabilme ehliyeti olup, maddi hukuktaki hak ehliyeti kavramının medeni usul hukukundaki yansımasıdır. Bu nedenle, yaşayan her insanın (gerçek kişinin) taraf ehliyeti vardır (—-, Hukuk Muhakemeleri Kanunu Şerhi, Ankara 2013, s. 508). Tüm gerçek kişiler hak ehliyetine sahip olduğuna göre, davacı gerçek kişinin taraf ehliyetine sahip olduğu açıktır.
HMK. m. 51’de dava ehliyeti düzenlenmiştir. Buna göre, dava ehliyeti, medeni hakları kullanma ehliyetine göre belirlenir. Yani dava ehliyeti, bir davada davacı veya davalı olarak işlem yapabilme ehliyeti olup, maddi hukuktaki fiil ehliyetinin medeni usul hukukundaki yansımasıdır. TMK. m. 10 uyarınca, ayırt etme gücüne sahip ve kısıtlı olmayan her ergin kişinin fiil ehliyeti ve bunun sonucu olarak dava ehliyeti vardır (————————–Medeni Usul Hukuku, Ankara 2017, s. 91). Somut olayda davalının ergin, mümeyyiz ve kısıtlanmamış bir gerçek kişi olmasına göre, dava ehliyetine sahip olduğu açıktır.
Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi ——. Hukuk Dairesi’nin 22/02/2018 tarih ve 2018/83 esas, 2018/298 karar sayılı ilamında davalı tasfiye memurlarının davalı sıfatının bulunmadığı, bunun dava şartı olduğu belirtilmiş ise de, taraf sıfatının bulunması dava şartı değildir. Taraf sıfatı husumetle ilgili bur konudur. Yüksek Yargıtay’ın kararlarında davacı sıfatı yerine “aktif husumet ehliyeti”, davalı sıfatı yerine “pasif husumet ehliyeti” kavramlarının kullanılması nedeniyle uygulamada istisnai de olsa, bu kavramlar, dava şartı niteliğindeki dava ve taraf ehliyeti kavramlarıyla karıştırılmaktadır. Bu kavramların birbirinden nasıl ayrılacağı konusunda Kuru, şu tanımlamayı yapmıştır:
“Sıfat, dava konusu sübjektif hak (dava hakkı) ile taraflar arasındaki ilişkidir. Taraf ehliyeti, dava ehliyeti ve dava takip yetkisi, davanın taraflarının kişilikleriyle ilgili olduğu halde, taraf sıfatı dava konusu sübjektif hakka ilişkindir… . Yukarıdaki kısa açıklamanın gösterdiği gibi, bir sübjektif hakkın sahibinin ve o hakka uymakla yükümlü olan kişinin kimler olduğu (yani bir davada davacı ve davalı sıfatlarının kime ait olduğu) tamamen maddi hukuka göre belirlenir. Bu nedenle, bir kişinin belli bir davada gerçekten davacı veya davalı sıfatına sahip olup olmadığı hususu, usul hukuku sorunu olmayıp dava konusu (sübjektif) hakkın özüne ilişkin bir maddi hukuk sorunudur” ( —— İstinaf Sistemine Göre Yazılmış Medeni Usul Hukuku, İstanbul 2016, s. 173).
Bu hukuki açıklama ışığında; Mahkememizce davanın esası hakkında emsal alınan Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi ——-. Hukuk Dairesi’nin 22/02/2018 tarih ve 2018/83 esas, 2018/298 karar sayılı ilamındaki dava şartı kavramının yanlış değerlendirildiği ve davalı şirketin tasfiye memurlarına karşı açılan davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılmıştır.
Davalı Ticaret Sicil Müdürlüğü aleyhine yargılama masrafı ve vekalet ücretine hükmedilmesi gerekip gerekmediği hususuyla ilgili yapılan inceleme de, Ticaret Sicil Müdürlüğünün yasaya ve yukarıda anılan tebliğ hükümlerine uygun işlem yaptığı, sicilden terkin işleminin davacının İş Mahkemesindeki davayı açtıktan hemen sonra, bu davadan haberi olmadan önce yapıldığı, her ne kadar şirket temsilcilerine ihtar gönderilmemiş ise de, şirkete tebligat yapılmaya çalışıldığı, bu durumda mahkeme masrafları ve davacı lehine vekalet ücretine hükmedilmesinin hakkaniyete aykırı olacağı, Yargıtay uygulamasına göre de davalı İstanbul Ticaret Sicil Memurluğunun yasal hasım konumunda olduğu anlaşıldığından davalı Ticaret Sicil Müdürlüğü harç, yargılama giderleri ve karşı yan vekalet ücretinden sorumlu tutulmamış ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-TTK geçici 7.maddesinin 15.fıkrası uyarınca davanın KABULÜ ile,
a)İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğünün —-sicil numarasında kayıtlı iken TTK’nin geçici 7.maddesi uyarınca sicilden terkin edilmiş olan ————– Limited Şirketi’nin, Kocaeli —- İş Mahkemesi’nin 2014/446 esas sayılı dosyası ile sınırlı olmak üzere İHYASINA,
b)TTK’nın 547/2. maddesine göre ——– ek tasfiye memuru olarak atanmasına,
c)Kararın İstanbul Ticaret Siciline tescil ve ilanına,
2-Davalı ———— Memurları hakkındaki davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle REDDİNE,
3-Harçlar yasasına göre alınması gereken 35,90 TL harcın davacıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
4-Davacı tarafça yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı Ticaret Sicil Müdürlüğü yasal hasım olduğundan ve yukarıda belirtilen diğer sebepler gözönüne alınarak, davacı lehine vekalet ücreti verilmesine yer olmadığına,
6-Bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde ve talep halinde yatırana iadesine,
Davacı vekilinin yüzüne karşı, davalı tarafların yokluğunda, gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren iki haftalık süre içinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi’nin ilgili Hukuk Dairesine istinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkca okunup usulen anlatıldı.