Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/654 E. 2019/1259 K. 27.12.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. İstanbul Anadolu 4. Asliye Ticaret Mahkemesi

GEREKÇELİ KARAR
(KABUL)
ESAS NO : 2018/654 Esas
KARAR NO : 2019/1259

DAVA : İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 28/05/2018
KARAR TARİHİ : 27/12/2019

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle, davacı ile davalı arasında faturaya dayalı cari hesap bakiyesinden kalan borcun ödenmemesi nedeniyle davalı aleyhine İst. Anadolu—-. İcra Müdürlüğü’nün —- esas sayılı dosyasından başlatılan icra takibine davalı borçlunun haksız ve kötü niyetli olarak itiraz ettiğini, itirazın iptaline, takibin devamına, icra inkar tazminatına mahkum edilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA: Dava dilekçesi davalıya tebliğ edilmiş, ancak davalı davaya cevap vermemiştir.
DAVANIN VE UYUŞMAZLIK KONULARININ TESPİTİ, DELİLLER, DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE DEĞERLENDİRİLMESİ, HUKUKİ NEDENLER VE SONUÇ:
1-Davanın ve uyuşmazlık konularının tespiti: Dava, ticari ilişkiden kaynaklanan ve faturaya dayalı alacağın tahsili amacıyla yapılan ilamsız icra takibine yönelik itirazın iptali istemine ilişkindir.
Ön inceleme duruşmasında, davalı davaya cevap vermediğinden ve icra takibine yapılan itirazda da açıklama bulunmadığından tarafların anlaştıkları husus bulunmadığı,
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın,
a-Taraflar arasında davacının icra takibine konu şekilde alışveriş olup olmadığı,
b-Davacı, davalılya mal satmışsa, davalının borcunu ödeyip ödemediği, ödemediyse davacıya ne kadar borçlu olduğu,
c-Davanın tam veya kısmen kabulü halinde alacağın likid olup olmadığı, yani davacının icra inkar tazminatına hak kazanıp kazanmadığı noktalarında toplandığı tespit olunmuştur.
2-Davaya konu icra dosyası: Davaya konu İst. Anadolu—— İcra Müdürlüğü’nün —- esas sayılı dosyasının incelenmesinde, davacı alacaklının, davalı borçlu aleyhine faturaya dayalı —- hesap alacağı nedenine dayalı olarak —– asıl alacağın tahsili için icra takibine başladığı, borçlu vekilinin takipteki alacak ve ferilerine itiraz etmesi üzerine takibin durduğu anlaşılmıştır.
3-Hukuki açıklama: Öncelikle şunu belirtmek gerekir ki, bir ticari ilişki ve bu ilişkiden kaynaklı alacağının olduğunu iddia eden taraf bunu yazılı belgeler ile ispat etmesi gerekir.
İspatın konusu, ispat yükünün kimde olduğu ve ispat vasıtalarının neler olduğu HMK’nin 187,190 ve 200. Maddelerinde açıkça belirtilmiştir. Alacaklı düzenlediği faturadaki malların ya da hizmetin karşı tarafa teslim edildiğini HMK 200. Maddesinde belirtilen deliller ile ispat etmesi gerekir.
Fatura satılan emtia ve yapılan iş karşılığında müşterinin borçlandığı tutarı göstermek üzere emtiayı satan veya iş yapan tacir tarafından müşteriye verilen ticari vesikadır, tek başına mal veya hizmet verildiğini ispatlamaya yeterli değildir. Bu nedenle usule ve yasaya uygun olarak tutulmuş olsa dahi davalı taraf ticari defterlerinde kayıtlı iade, iskonto ve borç faturalarına ilişkin ispat yükünün yerine getirilmesi gerekmektedir.
—–, sayın———— safhasına taalluk eden fatura, mutlaka mevcut ve evvelce tamamlanmış bir anlaşmaya dayalı olması gerektiğinden, bir icap bile değildir. Kaldı ki icabı reddetmemek kabul niteliğinde de değildir. (BK.m3-5). Fatura sözleşmenin kurulması safhasıyla ilgili olmayıp ifasına ilişkin olduğundan öncelikle temel bir borç ilişkisinin bulunması gerekir. (Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu ——. Normal şartlarda alacaklı faturaya konu mal ve hizmeti davalı borçluya teslim ettiğine dair borçlunun imzasını kabul ettiği irsaliye veya teslime dair yazılı belge ile ispat edebilir.
Davacının, davalı borçlu ile aralarında akdi bir ilişki olduğunu, bir başka anlatımla takibe konu faturadaki fatura konusu hizmet ifası ile ilgili ticari ilişkiyi ispat etmeden iddia ettiği alacağın tahsilini sağlaması mümkün değildir. Akdi ilişki ise, taraflar arasında düzenlenen imzası davalı tarafından kabul edilmiş bir sözleşme, faturaya konu malların borçluya teslim edildiğine dair bir—— somut yazılı belgelerle ispat edilebilir.
Akdi ilişki ispat edilemediği sürece davacının davalı adına fatura düzenlemesi ve ticari defterlerine göre bu faturalar nedeniyle alacaklı gözükmesinin davalıyı bağlayıcı bir yanı yoktur.
Satışın yapılıp malın/hizmetin teslim edildiğini ve satışın veresiye yapıldığını davacının ispatlaması gerekir. Bir başka anlatımla bir alacak davasında mal sattığını iddia eden taraf karşı tarafın kabulünde değilse ispat külfeti öncelikle bu iddiayı öne sürendedir. İspatın konusu ise malın teslim edilmesidir. Malın teslim edildiği ispat edilememiş ise davalı borçlunun herhangi bir ispat külfeti altında olduğu söylenemez. Eğer alacaklı davacı malın teslimini sevk irsaliyesi ya da başkaca borçlunun imzasının içerir bir belge ile ispat ettiğinde bu kez teslim edilen malların bedelinin ödendiğini ispat külfeti davalı borçluya geçecektir.
HMK m.222/4’de “Açılış veya kapanış onayları bulunmayan ve içerdiği kayıtlar birbirini doğrulamayan ticari defter kayıtları, sahibi aleyhine delil olur.” hükmü yer almaktadır. Bu madde uyarınca, kapanış tasdikleri yapılmayan defterlerin sahibi aleyhine delil kudretine haizdir.
4-Deliller, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesi, hukuki nedenler ve sonuç:
a)Asıl alacakla ilgili inceleme ve değerlendirme: Yukarıda belirlenen uyuşmazlık konularının tespiti kapsamında mali müşavir bilirkişi tarafından, davalının ticari defter ve kayıtlarını sunmaması nedeniyle davacının defter, kayıt ve belgeleri, bilanço ve gelir gider cetvelleri üzerinde inceleme yapılmak suretiyle yine yukarıda belirtilen hukuki açıklamalar ışığında uyuşmazlığın çözümü yoluna gidilmiştir.
Buna göre, davacı şirkete ait—–yılları yevmiye ve defteri kebir defterlerinin açılış onayları ve envanter defterinin açılış tasdiki ile dönem sonunda yaptırılması gereken kapanış onaylarının yasal süresinde olduğu, davacı şirkete ait —- yılları ticari defterlerinin TTK. Hükümlerine göre usulüne uygun tutulduğu ve kendi lehine delil olma özelliğine sahip olduğu kanaatine varılmıştır.
Mali müşavir bilirkişi tarafından davacının ticari defter ve kayıtlarında yapılan incelemede, davacının —- adet fatura karşılığı toplam —- olmak üzere genel toplamda —– bedelli fatura düzenlendiği, davalı tarafından davacıya — yılında ——olmak üzere toplamda —- ödeme (havale+çek) ödeme yapıldığı, davalı tarafından davacı adına ——- bedelli 1 adet faturanın düzenlendiği, ilgili faturanın —- yılında davacı tarafından davalı adına aynı bedelle iade edildiği, davacı tarafından davalı adına havale yoluyla ——— olmak üzere toplamda—– ödeme yapıldığı, buna göre;
—————– yılı devir bakiyesi)
——– ( Davacı tarafından düzenlenen faturalar)
—— (Davacı tarafından yapılan ödemeler)
——— (Davalı tarafından yapılan ödemeler)
——— (İade faturası)
—– (Davacı alacağı) olduğu,
Davacı tarafından, alıcısı-müşterisi durumundaki, davalı firmaya —– yıllarında toplamda ——–ödemenin yapıldığı tespit edilmiştir.
Bilanço esasına göre defter tutan mükelleflerin bir kişi veya kurumdan ——- ve üzerindeki mal ve/veya hizmet alımlarını Mal ve Hizmet Alımlarına İlişkin Bildirim Formu (Form Ba) bildirme yükümlülüğü bulunduğu bilindiğinden, istem üzerine gelen —- sayılı cevabi yazısında davalı———- yıllar itibari ile Form BA bilgilerinin gönderildiği, davalı firmanın, davacı firmadan almış olduğu——– ve üzeri mal/hizmet faturaların adet ve fatura toplam tutarlarının;——– itibari ile davalı yanın davacı yandan 1 adet belge karşılığı —— yılı itibari ile davalı yanın davacı yandan 4 adet belge karşılığı ——– yılı itibari ile davalı yanın davacı yandan ———–yılı itibari ile davalı yanın davacı yandan 3 adet belge karşılığı ——— olmak üzere ——- bedelli mal/hizmet almış olduğunu beyan etttiği, davacı cari hesap kayıtlarında yer alan ———- yıllarında davacı yan tarafından davalı yan adına düzenlenen fatura adet ve bedel bilgisinin, davalı tarafından ——————— formlarında beyan edilen fatura adet ve bedel bilgisi ile uyumlu olduğu görülmüştür.
Davacı vekilinin dava dilekçesi ekinde sunduğu —- yılına ait cari hesap ekstresindeki imzanın davalı şirket yetkilisine ait olup olmadığının tespiti gerektiğinden, “davacı vekilinin dava dilekçesi ekinde sunduğu —- yılına ait cari hesap ekstresindeki imzanın davalı şirket yetkilisine ait olup olmadığının tespiti” için davalı şirketin temsilcisi …’in ölü olması nedeniyle davalı şirkete isticvap davetiyesi tebliğ edilmiş, ancak davalı taraf isticvap davetiyesine icabet etmediğinden HMK’nin 171(2). Maddesi uyarınca “davacı vekilinin dava dilekçesi ekinde sunduğu —— yılına ait cari hesap ekstresindeki imzanın davalı şirket yetkilisi …’e ait olduğu” hususunun ikrar edilmiş sayılmasına karar vermek gerekmiştir.
Buna göre, davacı vekilinin sunduğu ve davalı şirket yetkilisi tarafından imzalandığı ikrar edilmiş sayılan davacının cari hesap ekstresinde ——- borç olmak üzere toplam —– açısından davacının alacaklı olduğunun görüldüğü, yine davacı tarafından davalıya yapılan havalelerin bu cari hesap ekstresinde yer aldığı, bilirkişinin davacının defter ve kayıtlarına göre —- yılına ilişkin olarak tespit ettiği rakamla davalının —— yılında imzaladığı —- yılına ait devir bakiyesinin birebir aynı olduğu, buna göre davacının bu cari hesap ekstresinin davacı yararına delil olarak kabulü gerektiği, bu durumda davacının bu cari hesap ekstresinin düzenlenmesinden önceki yapılan —- ödemeyi davalıya gönderdiğini kanıtladığı, her ne kadar bilirkişi —— tarafından düzenlenen raporda bu —— davacının kanıtlaması gerektiğine ilişkin görüş ileri sürülmüş ise de, bilirkişi raporunda davalının imzasını içeren cari hesap ekstresinin nitelendirilmesini yapamadığı, bu nedenle bu belgenin davalı tarafça imzalanmış olmasına rağmen bilirkişinin —- davalıya ödendiğini ispat etmesi gerektiğine ilişkin görüşünün geçerli olmadığı anlaşılmakla davacının davasını kanıtladığı ve davacının takip tarihi itibariyle davalıdan ———— alacaklı olduğu kanaatine varılmıştır.
4-b)İcra-inkar tazminatı ile ilgili inceleme ve gerekçe: Davacı taraf, davalıdan icra-inkar tazminatı istemiştir.
İcra ve İflas Kanunu’nun 67.maddesinin 2. Fıkrası hükmünce, icra inkar tazminatına hükmedilebilmesi için, borçlunun takip sırasında ödeme emrine itiraz etmesi ve alacaklının alacağını mahkemede dava ederek haklı çıkması yasal koşullardandır. Borçlunun itirazının kötüniyetli olması ise yasal koşul değildir. İcra inkar tazminatı, aleyhindeki icra takibine itiraz eden ve işin çabuk bitirilmesine engel olan borçluya karşı konulmuş bir yaptırımdır. Bunlardan başka, alacağın likit ve belli olması da gerekir. Alacağın gerçek miktarı belli, sabit veya borçlu tarafından belirlenebilmesi için bütün unsurlar bilinmekte ya da bilinmesi gerekmekte, böylece borçlu tarafından borcun tutarının tahkik ve tayini mümkün ise; başka bir ifadeyle borçlu yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilir durumda ise alacağın likit ve muayyen olduğunun kabulü zorunludur. Öte yandan, alacağın muhakkak bir belgeye bağlı olması da şart değildir.
Açıklanan yasal kuralların ışığında takip konusu alacak değerlendirildiğinde, davacının alacaklı olduğu miktar davacının ticari defter kayıtlarına göre likid olduğundan ve daha fazla takdir edilmesine ilişkin neden bulunmadığından likit ve muayyen nitelikte bulunan asıl alacağın % 20’si oranındaki icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar vermek gerekmiştir.
4-c)İşleyecek faizin türü ile ilgili inceleme ve gerekçe: Davacı-alacaklı vekili icra takibinde işleyecek faiz yönünden “asıl alacak için değişen oranlarda işleyecek faizi ile birlikte BK M.100’e göre tahsili”ni talep etmiştir.
5335 sayılı Yasa ile değişik 3095 sayılı Yasa hükümlerinde, ——-tarihinden itibaren yasal faizin (ticari olmayan işlerde uygulanan temerrüt faizi) reeskont oranına göre belirlenmesi düzenlemesinden vazgeçilip, reeskont oranı tabiri madde metninden çıkartılmış, bunun yerine artırılma-indirilme yetkisi ———— bırakılan ve belli bir oranı ifade etmekte olan (önce ——————–) faiz uygulamasına geçilmiş, diğer bir deyişle ————– tarihinden önceki dönemde ticari işlerde, ————— tarihleri arasında ise ticari olmayan işlerde temerrüt faizine esas olarak uygulanan reeskont oranına yasa metninde yer verilmemiştir.
Buna göre, her ne kadar her iki taraf da tacir ve yapılan iş de ticari olduğundan, davacının TL alacağı için isteyebileceği faiz türü 3095 sayılı Kanun’un 2. Maddesinde belirtilen şekilde ticari işlerde uygulanacak temerrüt faizi olan avans faizi ise de, davacı taraf icra takibinde faizin türünü belirtmediğinden işleyecek faiz yönünden takip tarihinden itibaren işleyecek %9 ve değişen oranlarda kanuni faiz uygulanmak suretiyle takibin devamına karar vermek gerekmiştir.
4-ç)Sonuç: Sonuç olarak, tüm dosya kapsamına göre davacı davasını yasal delillerle kanıtladığından davanın kabulü ile davalı borçlunun icra takip dosyasına yaptığı itirazın iptali ile takibin asıl alacağa takip tarihinden itibaren işleyecek %9 ve değişen oranlarda kanuni faiz uygulanmak suretiyle takibin devamına, likit ve muayyen nitelikte bulunan asıl alacağın % 20’si oranındaki ————- icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1- Davanın KABULÜ ile davalı borçlunun İst. Anadolu—–. İcra Müdürlüğü’nün ——– esas sayılı icra takip dosyasına yaptığı itirazın iptali ile takibin asıl alacağa takip tarihinden itibaren işleyecek—– ve değişen oranlarda kanuni faiz uygulanmak suretiyle takibin devamına,
2- Likit ve muayyen nitelikte bulunan asıl alacağın —- oranındaki ——– icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
3- Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken —- harcın dava açılırken peşin yatırılan —- harç ve icra dosyasına yatırılan ——-harçtan mahsubu ile bakiye ——- harcın davalıdan alınarak Hazineye gelir kaydına,
4- Davacı tarafından dava açılırken peşin yatırılan —- harç ve icra dosyasına yatırılan ——- olmak üzere toplam —- davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
5- Davacı tarafından sarf edilen ——yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
6- Davacı kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan ——– 13/1.maddesi uyarınca —— vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
7- Dosyada mevcut gider avansının karar kesinleştiğinde ve talep halinde yatıran tarafa iadesine,
Dair, davacı vekilinin yüzüne karşı, davalı şirketin yokluğunda, gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren iki haftalık süre içinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi’nin ilgili Hukuk Dairesine istinaf kanun yolu açık olmak üzere oy birliğiyle verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.