Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/644 E. 2020/561 K. 05.11.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2018/644 Esas
KARAR NO: 2020/561
DAVA: İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 09/10/2014
KARAR TARİHİ : 05/11/2020
Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davacı ———- tarihli dava dilekçesinde özet olarak; müvekkil şirketin, davalı şirkete yedek parça ve satış hizmetini verdiğini, ancak davalının fatura bedellerini ödemediğini, alacağın tahsili için ———- dosyası üzerinden takibe geçilmiş ise de itiraz üzerine takibin durduğunu öne sürerek, itirazın iptaline ve % 40 inkar tazminatına mahkumiyetine karar verilmesini talep ve dava etmiş, bu talebini duruşmada tekrar etmiştir.
Taraflara tebligat yapılarak taraf teşkili sağlanmıştır.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının iddialarının gerçeği yansıtmadığını, zira davacının öne sürdüğü mal ve hizmetin müvekkiline teslim edilmediğini davanın reddini ve % 20 kötü niyet tazminatına mahkumiyetine karar verilmesini talep etmiştir.
ÇEKİŞMELİ VAKIALAR HAKKINDA TOPARLANAN DELİLLER:
1——
2—–
3——-
4-Davacı ticari defter ve kayıtları,
5-Bilirkişi raporu.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE :Dava; araç bakım ve onarım konusunda tertip edilen faturalara dayalı alacağın tahsili amacıyla başlatılan icra takibine vaki itirazın iptal istemine ilişkindir.
Davacı tarafından davalı aleyhine ——sayılı takip dosyası ile icra takibine girişildiği takipte —- asıl alacak —– faiz olmak üzere toplam —- toplam alacağın, asıl alacağa işleyecek yıllık —- faiziyle birlikte tahsilinin talep edildiği, borçlunun —— tarihli dilekçesinde borcun tamamına itiraz edilmesi üzerine takip durduğu ve takibin durması üzerine de huzurdaki itirazın iptali davasının açıldığı anlaşılmıştır.
Mahkememizce davacı tarafından ikame edilen davanın kısmen kabulüne karar verilerek hüküm tesis edilmiş ise de ——— sayılı kararla;
“Taraflar arasında araç bakım ve onarım konusunda akdi ilişkinin kurulduğu anlaşılmakta ise de davalı tarafından borca itiraz edilmekte olup faturalarında kendisine tebliğ edilmediği iddia edilmektedir. Yargılama sırasında taraflara defterlerini sunmalarına ilişkin olarak iki haftalık süre verilmiş ise de davalıya tebligatın yapıldığı tarih ile inceleme günü arasında iki haftalık sürenin dolmadığı bu nedenle davalının bu konudaki itirazının reddine karar verilmesinin doğru olmadığı anlaşılmaktadır. Diğer taraftan takibe konu edilen faturaların davalıya tebliğ edildiği de kanıtlanamamıştır. Mahkemece taraflar arasında bedel konusunda uzlaşma bulunmadığı dikkate alınarak araç tamiri konusunda uzman olan teknik bilirkişi ile mali müşavir bilirkişiden alınacak rapor ile takibe konu faturaya konu işlerin davacı tarafından yapılıp yapılmadığının incelettirilmesi, yapıldığının anlaşılması halinde bedelinin yapıldığı yıl piyasa fiyatlarına göre hesaplattırılıp davalının defterlerininde incelettirilerek kanıtlanacak ödemelerin mahsubu ile sonucuna göre karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile davanın kabulüne karar verilmesi doğru olmadığı gibi alacağın yargılama ile belirlenip likid kabul edilemeyeceği halde davacı yararına icra inkâr tazminatına karar verilmesi de doğru olmamış, bozulması uygun bulunmuştur.” gerekçeleri ile Mahkememiz kararının bozulmasına karar verilmiştir.
Türk Medeni Kanunun 6. maddesinde “Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür.”
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun “İspat yükü” başlıklı 190. maddesinde ise bu düzenlemeye paralel hüküm ihdas edilmiştir. Anılan maddede “İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir.” denilmiştir.
TTK.’nın 21/2. maddesi uyarınca da; tebliğe rağmen süresinde itiraz edilemeyerek faturayı ticari defterlerine borç kaydeden tacir faturanın münderecatını kabul etmiş, faturayı gönderen taraf faturaya dayalı alacağını TTK.’nın 84. ve 85. (HMK.’nın 222.) maddeleri uyarınca ispat etmiş sayılır, şeklindedir.
Doktrinde de fatura; satılan emtia ve yapılan iş karşılığında müşterinin borçlandığı tutarı göstermek üzere emtiayı satan veya iş yapan tacir tarafından müşteriye verilen ticari vesikadır, tek başına mal veya hizmet verildiğini ispatlamaya yeterli değildir.
Nitekim “bir akdin icra safhasına taalluk eden fatura, mutlaka mevcut ve evvelce tamamlanmış bir anlaşmaya dayalı olması gerektiğinden, bir icap bile değildir. Kaldı ki icabı reddetmemek kabul niteliğinde de değildir. ——Yine fatura sözleşmenin kurulması safhasıyla ilgili olmayıp ifasına ilişkin olduğundan öncelikle temel bir borç ilişkisinin bulunması gerekir.———
Normal şartlarda alacaklı faturaya konu mal ve hizmeti davalı borçluya teslim ettiğine dair borçlunun imzasını kabul ettiği irsaliye veya ————gereğince maddi vakıa teşkil eden teslim olgusunu sabit kılacak delili ibraz yasal zorunluluğu altında bulunmaktadır.
Davacının iddiaları söz konusu yasal düzenlemeler kapsamında incelendiğinde takibe konu faturadaki hizmetlerin borçluya teslim edilip edilmediği noktasında——— silsilesine uygun olarak öncelikle taraf ticari defterlerin kesin delil teşkil edeceği anlaşılmıştır.
Nitekim Ticari Defterlerin İbrazı ve Delil Olması başlıklı 6100 sayılı HMK.’nın 222. Maddesi ise dava ve defterlerin inceleme tarihi itibari ile;
“(1)Mahkeme; ticari davalarda tarafların ticari defterlerinin ibrazına kendiliğinden veya taraflardan birinin talebi üzerine karar verebilir.
(2)Ticari defterlerin, ticari davalarda delil olarak kabul edilebilmesi için, kanuna göre eksiksiz ve usulüne uygun olarak tutulmuş, açılış ve kapanış onayları yaptırılmış ve defter kayıtlarının birbirini doğrulamış olması şarttır.
(3)İkinci fıkrada belirtilen şartlara uygun olarak tutulan ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması veya ilgili hususta hiçbir kayıt içermemesi yahut defter kayıtlarının aksinin senet veya diğer kesin delillerle ispatlanmamış olması gerekir. Bu şartlara uygun olarak tutulan defterlerdeki sahibi lehine ve aleyhine olan kayıtlar birbirinden ayrılamaz.
(4)Açılış veya kapanış onayları bulunmayan ve içerdiği kayıtlar birbirini doğrulamayan ticari defter kayıtları, sahibi aleyhine delil olur.
(5)Taraflardan biri tacir olmasa dahi, tacir olan diğer tarafın ticari defterlerindeki kayıtları kabul edeceğini belirtir; ancak, karşı taraf defterlerini ibrazdan kaçınırsa, ibrazı talep eden taraf iddiasını ispat etmiş sayılır,” şeklinde düzenlenmiştir .
Söz konusu düzenleme dahilinde; Mahkememizce taraf ticari defter ve kayıtlarının incelenmesine karar verilmiş ancak davalı tarafından ticari defter ve kayıtlar Mahkememize ibraz edilmemiş olduğundan davacının ticari defter ve kayıtlarının incelemesi tarihi itibari ile davacı iddiasının “diğer tarafın aleyhe kayıtlarının davacı iddiasını doğrulama zorunluluğu”yerine gelmediğinden sabit bulunmadığı anlaşılmıştır.
Bunun ile birlikte davacı tarafından dosya kapsamına ibraz edilen irsaliyelere göre teslim fişleri davalının çalışanı bulunan …’ ya teslim edildiği iddia edildiğinden ve dava dosyası kapsamına alınan davalı bordrolu çalışan listesine göre ——— davalı çalışanı olduğu anlaşıldığından,——- Mahkememiz kararının noksan tahkikat icrasına dayandığından bozulması nedeni ile HMK 31.Maddesi gereğince —– beyanının irsaliyelerdeki imzalar yönünden beyanın alınması cihetine gidilmiş ancak——-yeminli beyanında teslim formları altındaki imzayı inkar cihetine gittiğinden davacı tarafından ikame edilen davanın reddine karar verilmesinin yasal zorunluluk arz eylediği anlaşılarak aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın REDDİNE,
2-Davalının kötü niyet tazminatının REDDİNE,
3-Alınması gerekli 54,40 TL harçtan 96,50 TL’si peşin olarak yatırılmış olduğundan bakiye 42,10 TL harcın davacıya istek halinde İADESİNE,
4-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin davacı taraf üzerinde BIRAKILMASINA,
5-Davalı taraf kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden AAÜT uyarınca 3.400,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak DAVALIYA VERİLMESİNE,
6-Taraflar tarafından dosyaya yatırılan ve sarf edilmeyen gider avansının karar kesinleştiğinde talep halinde yatırana İADESİNE,
Dair, Taraf vekillerinin yüzüne karşı kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içinde ——– nezdinde Temyiz yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 05/11/2020