Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/582 E. 2020/220 K. 12.03.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 4. Asliye Ticaret Mahkemesi
ESAS NO: 2016/938 Esas
KARAR NO: 2020/117
DAVA: Ticari Şirket (Genel Kurul Kararının İptali İstemli)
DAVA TARİHİ: 03/08/2016
KARAR TARİHİ: 12/02/2020
Mahkememizde görülmekte olan Ticari Şirket (Genel Kurul Kararının İptali İstemli) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle, müvekkilinin davalı şirkette %10 oranında paya sahip olduğunu, şirketin ——-yılı ——- tarihinde yapıldığını, alınan ———–numaralı kararların hukuka aykırı olduğunu, bu kararlara karşı olumsuz oy kullandıklarını, muhalefet şerhlerini tutanağa eklettirdiklerini, gündemin 4. maddesi kapsamında bilanço ve kar/zarar hesaplarının okunup olumsuz oylarına rağmen tasdik edildiğini, gerçekleri yansıtmayan bilançonun kabulü kararının sermayenin korunması ve eşit işlem ilkesini ihlal ettiğinden batıl olduğunu, onaylanan bilançonun şirketin gerçek durumunu yansıtmadığını, yönetim kurulu üyesi olan çoğunluk pay sahiplerinin şirkete yasağa aykırı surette borçlandıklarını, borçları muhasebesel işlemlerle giderleştirmek sureti ile şirketi, pay sahiplerini ve alacaklıları zarara uğrattıklarını, pay sahiplerinin sermaye taahhüdünden doğan vadesi gelmiş borçlarını ifa etmedikçe ve şirketin serbest yedek akçelerle birlikte karı geçmiş yıl zararlarını karşılayacak düzeyde olmadıkça şirkete borçlanamayacağını, ——— sermayesi —– olan şirkete——— üzerinde borçlandıklarını, bu borçlanmanın yasalara aykırı olduğunu, şirket kaynaklarını aşan bir borçlanmaya izin verilmesinin pay sahiplerinin yatırdıkları sermayeyi iade etmek anlamına geleceğini, bu şekilde sadece bazı pay sahiplerine örtülü olarak kar dağıtılmasının eşit işlem ilkesine aykırı olduğunu, çoğunluk pay sahiplerinin şirket kazancından şirkete borçlanmak suretiyle faydalandıklarını, yönetim kurulu üyesi oldukları için söz konusu borçlara faiz işletmediklerini, şirketin kendilerinden olan alacaklarının tahsilini talep etmediklerini, gündemin 5. maddesi kapsamında ——– dönem net karının ————-içinde tutulmasına, kar dağıtılmamasına karar verildiğini, kar payı dağıtılmaması yönündeki kararın TTK m. 523 başta olmak üzere kanun hükümlerine ve dürüstlük kuralına aykırı olduğunu, şirket genel kurulunun ancak aktiflerin yeniden sağlanabilmesi için gerekliyse ve bütün pay sahiplerinin menfaatleri dikkate alındığında şirketin sürekli gelişimi ve olabildiğince kararlı kar payı dağıtımı yönünden haklı görülüyorsa kanunda ve esas sözleşmede öngörülenlerden başka yedek akçe ayrılmasına karar verebileceğini, ———-tarihli genel kurulda hiçbir açıklama veya gerekçe sunulmadan kar dağıtılmamasına karar verildiğini, sırf bu nedenle dahi kararın iptali gerektiğini, kar dağıtılmamasını gerektirir hiçbir sebebin olmadığını, yönetim kurulu üyesi olan çoğunluk hissedarların ortak bulundukları başka şirketlere kazanç aktarımında bulunmaları sebebi ile şirketin elde etmesi gerekenden daha az kar elde ettiğini, şirketlerin iştigal konularının aynı olduğunu,———-davalı şirket üzerinden gerçekleştirebilecekleri faaliyetleri————– üzerinden yürüttüklerini, amaçlarının elde edilecek karı sadece kendilerinin ortak olduğu şirkete realize etmek olduğunu,——————- kazanç aktarıldığını, gündemin 6. maddesi kapsamında yönetim kurulu üyelerinin ibrasına karar verildiğini, şirketi borç batağına sokan ve kazanç aktarımı yapan yönetim kurulu üyelerinin ibrasının kanun hükümlerine ve dürüstlük kuralına aykırı olduğunu, ibra kararının yönetim kurulu üyesi————- eşi ve yine yönetim kurulu üyesi ——annesi olan —- pay sahibi——— oyları ile alındığını, eşi ve oğlunu sorumluluktan kurtarmakta faydası olduğu açık olan——— ibra kararında oy kullanmaması gerektiğini, yönetim kurulu üyelerine karşı ——— Asliye Ticaret Mahkemesi nezdinde ———— Esas sayısı ile sorumluluk davası açtıklarını, gündemin 7. maddesi kapsamında yönetim kurulu üyelerinin görevinin devamı ile tekrar seçim yapılmasına gerek olmadığına karar verildiğini, yönetim kurulu üyelerinin şirket malvarlığını kötüye kullandıkları şüphesi bulunduğundan yeni yönetim kurulu seçilmesi gerektiği yönünde muhalefet şerhi düştüklerini, yönetim kurulu üyelerinin müvekkilinin pay sahipliğinden doğan haklarını kullanmasını engellediğini, müvekkilini şirketten uzaklaştırmak istediklerini, bu amaçla masasını toplatıp depoya attıklarını, şirket e-mail adresini kapattıklarını ve şirketle ilgili bilgilerin kendisiyle paylaşılmayacağı beyanında bulunduklarını, mevcut yönetim kurulunun görevde kalması halinde hak ihlallerinin devam edeceğini, pay sahipleri arasında ————— unsurunun ortadan kalktığını, gündemin 9. maddesi kapsamında yönetim kurulu başkan ve yardımcılarına aylık ———-TL huzur hakkı ödenmesine karar verildiğini, yönetim kurulu üyesi olarak devamlarına muhalif oldukları üyelerin ücret almasına da muhalif oldukları ve ücretin fahiş olduğu yönünde muhalefet şerhi düşüldüğünü, yıllardır kar payı dağıtmayan bir şirketin yönetim kurulu üyelerine fahiş bir huzur hakkı tanımasının TTK m. 447 kapsamında batıl ve kanuna ve dürüstlük kuralına aykırı olduğunu, çoğunluk pay sahiplerinin müvekkiline kar payı hakkını kullandırmamak için böyle bir yöntem seçtiğini iddia ederek; ——- tarihinde yapılan davalı şirket ————– maddelerinin batıl olduğunun tespitine ve aksi halde dahi kanuna ve dürüstlük kuralına aykırı olmaları sebebi ile iptallerine,———. maddelerin kanuna ve dürüstlük kuralına aykırı olmaları sebebiyle iptallerine, yargılama ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle, davalı şirketin aile şirketi olarak faaliyet gösteren bir anonim şirket olduğunu, davacı tarafın şirketin diğer ortağı babası ———- ile yaşamış olduğu şahsi problemleri müvekkili şirkete de yansıttığını, yasanın kendisine tanımış olduğu azınlık haklarını ortaklık üzerinde baskı ve tehdit aracı olarak kullanarak ortaklığa zarar vermeyi amaçladığını,—— tarihinde olumlu oy vererek ibra ettiği bilançoyu —- yılında tekrar gündeme getirerek sonuç elde etmeye çalıştığını, müvekkili şirketin yasanın verdiği olanak ile ortaklar adına olan ————- alacak için vergi kayıtlarını düzeltme yoluna gittiğini, yapılan tüm işlemlerin yasal olduğunu, bilançonun gerçeği yansıtmadığı iddiasının asılsız olduğunu, yönetim kurulu üyesi ve aynı zamanda davacının babası olan ——— şirket muhasebe müdürüne gönderdiği e-postada kendisine yapılan ödemelerin —- yapılması şeklinde talimat verdiğini, davacıya ——- tarihleri arasında her ———- olmak üzere toplam ——– ödeme yapıldığını, davacının kendisine hiçbir ödeme yapılmadığı, pay sahipliği haklarının kullandırılmadığı yönündeki iddialarının gerçeği yansıtmadığını, müvekkili şirketin ———- yılında kara geçtiğini, davacının soyut iddialarla şirketin faaliyetlerini sürdürmesini zorlaştırmayı ve engellemeyi amaçladığını, iyi niyet kurallarına aykırı davrandığını, müvekkili firmanın eleman sayısı satış, pazarlama ve müşavirlik desteği sağlamaya yetmediğinden faaliyetin ağırlıklı olarak ———– üzerinden devam ettiğini, davacının ortak olduğu tarih itibariyle şirketin mevcut işleyişinden haberdar olduğunu, davacının da asaleten temsil edildiği —————– şirket yönetim kurulu üyelerine TTK m. 626’daki iznin verilmesine oy birliği ile karar verildiğini, rekabet yasağına ilişkin izin hakkında davacının da onayının alındığını, uzun yıllardır kar payı dağıtımı yapılmadığı iddiasının gerçek ile bağdaşmadığını, şirketin son iki dönem kara geçtiğini, nitekim davacının ———- tarihli genel kurulda kar payı dağıtılmamasına onay verdiğini, davacının kanuna karşı hile yoluna gittiğini, onayladığı kararlara karşı dava açma hakkı bulunmadığını, ————tarihli genel kurul toplantısında dürüstlük ve nezaket kurallarına aykırı davranışlar sergilediğini, bu davranışlar sebebi ile diğer ortakların genel kurulu terk ettiğini, davacının genel kuruldan çıkartıldığı iddiasının gerçeği yansıtmadığını, pay sahipliğinden gelen hiçbir hakkının engellenmediğini, TTK m. 436/2 gereği yönetim kurulu üyelerinin ibraya ilişkin oylamada oy kullanmadığını, ibranın —- ———— kullandığı oy ile gerçekleşmesinde yasaya aykırı bir yön bulunmadığını, oylamanın————- temsilcisi gözetiminde gerçekleştiğini, davacının müvekkili şirket bünyesinde somut bir çalışması olmadığını, müşterek amaca ulaşabilmek için hiçbir gayret göstermediğini, şirkete dahi uğramayan bir kişinin masasının boşaltılmasından şikayet etmesinin iddiasına dayanak arama çabasından kaynaklandığını, yönetim kurulu üyelerine bugüne kadar hiçbir şekilde ödeme yapılmadığını, şirketin kara geçmesi ve önümüzdeki yıl için de göstergelerin olumlu olması neticesinde ilk kez bu yönde bir karar alındığını, ortaklar tarafından kabul edilen bu kararın şirketin zararına yol açacağı iddiasının gerçeği yansıtmadığını, davacının şirketin üst üste yönetim kurulu üyeliği yapan ortaklar sayesinde kara geçtiğini görmezden geldiğini, davacının —- Asliye Ticaret Mahkemesi’nin —— Esas sayılı dosyası ile yönetim kurulu üyeleri hakkında sorumluluk davası açtığını, davacının ayrıca——– Asliye Ticaret Mahkemesi’nin ————Esas sayılı dosyası üzerinden açtığı davada T.T.K.’nun 531 inci maddesi gereğince şirketin feshini, bunun mümkün olmaması halinde ortaklıktan çıkarılmasını ve ortaklık payının ödenmesini talep ettiğini, bu davaların bekletici mesele yapılmasının gerektiğini, —— Asliye Ticaret Mahkemesi’nin ———- Esas sayılı dosyası ile açılan davada şirketin feshine veya davacının ortaklıktan çıkarılmasına karar verilmesi halinde görülecek davanın ve verilecek kararın sonuca bir etkisinin olmayacağını savunarak; öncelikle bekletici mesele taleplerinin kabulüne, davanın reddine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
DAVANIN VE UYUŞMAZLIK KONULARININ TESPİTİ, DELİLLER, DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE DEĞERLENDİRİLMESİ, HUKUKİ NEDENLER VE SONUÇ:
1-Davanın ve uyuşmazlık konularının tespiti: Dava, anonim şirketin genel kurulunda alınan kararların iptali istemine ilişkindir.
Davacı, davalı anonim şirketin —— tarihinde yapılan ——————– alınan kararların iptalini talep etmektedir.
Taraflar arasında “davacının, davalı şirketin hissedarı olduğu” hususunda uyuşmazlık bulunmadığı, ön inceleme duruşmasına kadar, taraflar arasındaki uyuşmazlığın;
a-Davacının taraf ehliyeti olup olmadığı,
b-Davalı şirketin ———– tarihli ————alınan kararların geçerli olup olmadığı,
c-İptali istenen genel kurul toplantısında, davacı pay sahibini zarara uğratacak herhangi bir karar alınıp alınmadığı,
ç———- yılı kâr-zarar, bilanço hesaplarının onaylanmasına dair— numaralı kararın iptali gerekip gerekmediği,
d——– yılı dönem net kararınını————-içersinde tutulması ve kar payı dağıtılmamasına dair — numaralı kararın iptalinin gerekip gerekmediği,
e-Yönetim kurulu üyelerinin ibrasına dair oylamaya ilişkin — numaralı kararın iptali gerekip gerekmediği,
f-Yönetim kurulu üyelerinin —– tarihli genel kurulda — yıllık süre için seçildiklerinden ve görevlerinin başında bulunduklarından yeniden seçim yapılmasına yer olmadığına dair — numaralı kararın iptali gerekip gerekmediği,
g-Yönetim kurulu üyeleri için belirlenen huzur hakkına ilişkin — numaralı kararın iptali gerekip gerekmediği yönlerine isabet ettiği anlaşılmıştır.
2-Deliller, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesi, hukuki nedenler ve sonuç: Mahkememizce davacı tarafın delilleri toplandıktan sonra uzman bilirkişi kurulu vasıtasıyla yukarıdaki uyuşmazlık konularında gerekli incelemeler yaptırılarak uyuşmazlığın çözümü yoluna gidilmiştir.
2-a)Davalı şirketle ilgili genel bilgiler: Davalı şirket————— numarası ile sicile kayıtlı bulunup davacı davalı şirkette %10 hisse sahibi bulunmaktadır.
2-b)İptali istenen —— kararları:——-alınan kararlar ———– sayı numarası ile ————– yayımlanmıştır.
Davanın konusu genel kurul kararlarının iptalidir. T.T.K. m. 446’da genel kurul kararlarının iptalinin hangi durumlarda ve kimler tarafından talep edilebileceği açık biçimde düzenlenmiştir. Maddeye göre toplantıda bulunup karara olumsuz oy veren bu durumu toplantı tutanağına geçirten pay sahipleri ile toplantıda hazır bulunsun veya bulunmasın, olumsuz oy kullanmış olsun ya da olmasın; çağrının usulüne göre yapılmadığını, gündemin gereği gibi ilan edilmediğini, genel kurula katılma yetkisi bulunmayan kişilerin veya temsilcilerinin toplantıya katılıp oy kullandıklarını, genel kurula katılmasına ve oy kullanmasına haksız olarak izin verilmediğini ve yukarıda sayılan aykırılıkların genel kurul kararının alınmasına etkili olduğunu ileri süren pay sahiplerinin, yönetim kurulunun ve kararların yerine getirilmesi kişisel sorumluluğuna sebep olacaksa yönetim kurulu üyelerinden her birinin iptal davası açabileceği belirtilmiştir.
T.T.K.’nin 445 inci maddesinde de; “446 ncı maddede belirtilen kişiler, kanun veya esas sözleşme hükümlerine ve özellikle dürüstlük kuralına aykırı olan genel kurul kararları aleyhine, karar tarihinden itibaren üç ay içinde, şirket merkezinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesinde iptal davası açabilirler.” denmektedir.
Davacı, davalı şirketin ——- tarihinde yapılan ———– senesine ilişkin ——— vekili tarafından temsil edilmiştir. Davacı vekili iptali istenen kararlarda olumsuz oy kullanmış ve muhalefet beyanında bulunmuş ve zapta geçirmiştir. Dava üç aylık yasal süresi içinde —– tarihinde açılmıştır.
İptali istenen kararların mahiyeti ve oylama sonuçları şu şekildedir:
——yılı kâr-zarar, bilanço hesaplarının onaylanmasına dair — numaralı karar——– yılı dönem net kararınını————–içersinde tutulması ve kar payı dağıtılmamasına dair — numaralı karar,—- üyelerinin ibrasına dair oylamaya ilişkin — numaralı karar, Yönetim kurulu üyelerinin—— tarihli ——– yıllık süre için seçildiklerinden ve görevlerinin başında bulunduklarından yeniden seçim yapılmasına yer olmadığına dair —- numaralı karar,Yönetim kurulu üyeleri için belirlenen huzur hakkına ilişkin —- numaralı kararların iptali talep edilmektedir.
2-c)Davacının taraf ehliyeti olup olmadığına ilişkin inceleme ve değerlendirme: Bilindiği üzere HMK m. 114/1-d uyarınca davanın taraflarının taraf ve dava ehliyetini haiz olup olmaması dava şartlarından olup HMK. m. 115/1 uyarınca res’en mahkeme tarafından dikkate alınır.
TTK. 414/1 maddesinde ”Genel kurul toplantıya, esas sözleşmede gösterilen şekilde, şirketin internet sitesinde ve ————- yayımlanan ilanla çağrılır. Bu çağrı, ilan ve toplantı günleri hariç olmak üzere, toplantı tarihinden en az iki hafta önce yapılır. Pay defterinde yazılı pay sahipleriyle önceden şirkete pay senedi veya pay sahipliğini ispatlayıcı belge vererek adreslerini bildiren pay sahiplerine, toplantı günü ile gündem ve ilanın çıktığı veya çıkacağı gazeteler, iadeli taahhütlü mektupla bildirilir.” Yine, 6102 sayılı TTK ”İptal sebepleri” başlıklı 445. maddesine göre de, ”446 ncı maddede belirtilen kişiler, kanun veya esas sözleşme hükümlerine ve özellikle dürüstlük kuralına aykırı olan genel kurul kararları aleyhine, karar tarihinden itibaren üç ay içinde, şirket merkezinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesinde iptal davası açabilirler.”, ”İptal davası açabilecek kişiler” başlıklı 446/1-b maddesinde ”Toplantıda hazır bulunsun veya bulunmasın, olumsuz oy kullanmış olsun ya da olmasın; çağrının usulüne göre yapılmadığını, gündemin gereği gibi ilan edilmediğini, genel kurula katılma yetkisi bulunmayan kişilerin veya temsilcilerinin toplantıya katılıp oy kullandıklarını, genel kurula katılmasına ve oy kullanmasına haksız olarak izin verilmediğini ve yukarıda sayılan aykırılıkların genel kurul kararının alınmasında etkili olduğunu ileri süren pay sahipleri…” hükmü mevcuttur.
Yani TTK’nin 446/1-a maddesi uyarınca genel kurul kararları aleyhine iptal davası “Toplantıda hazır bulunup da karara olumsuz oy veren ve bu muhalefetini tutanağa geçirten” pay sahipleri tarafından açılabilir. Görüldüğü üzere, anılan hüküm genel kurul kararlarının iptali davasında dava şartı olan taraf ehliyetini düzenlemektedir.
Bu açıklamalardan sonra somut olaya gelirsek, alınan kararlarda olumsuz oyların tamamı, davacının vekili … tarafından kullanılmıştır. Muhalefet beyanı da usulüne uygun olup, toplantı tutanağına da geçmiştir.
Bu nedenle, davacı açısından, taraf ehliyetine ilişkin dava şartı gerçekleşmiştir.
2-ç)4 numaralı maddeler yönünden inceleme ve değerlendirme:
Türk Ticaret Kanunu’nun——– başlıklı 515/1 inci maddesi; —————- ve  yükümlülüklerini,  öz kaynaklarını ve faaliyet sonuçlarını tam, anlaşılabilir, karşılaştırılabilir, ihtiyaçlara ve işletmenin niteliğine uygun bir şekilde; şeffaf ve güvenilir olarak; gerçeği dürüst, aynen ve aslına sadık surette yansıtacak şekilde çıkarılır.” şeklindedir.
Türk Ticaret Kanunu’nun “Yönetim Kurulunun Yıllık Faaliyet Raporu” başlıklı 516/1’inci maddesinde ise; “Yönetim kurulunun yıllık faaliyet raporu, şirketin, o yıla ait faaliyetlerinin akışı ile her yönüyle finansal durumunu, doğru, eksiksiz, dolambaçsız, gerçeğe uygun ve dürüst bir şekilde yansıtır. Bu raporda finansal durum, finansal tablolara göre değerlendirilir. Raporda ayrıca, şirketin gelişmesine ve karşılaşması muhtemel risklere de açıkça işaret olunur. Bu konulara ilişkin yönetim kurulunun değerlendirmesi de raporda yer alır.” denmektedir.
Davacı tarafından bilançonun TTK hükümlerine uygun olarak düzenlenmediği, şirketin gerçek durumunu yansıtmadığının iddia edilmesi üzerine mahkememizce görevlendirilen mali müşavir bilirkişi tarafından davalı şirketin pay sahiplerine vermiş olduğu borçlar da dahil olmak üzere inceleme yapılmış şirket ticari defter ve kayıtları üzerinde inceleme yapılmış şirketin ticari defter ve kayıtlarının gerçek durumu yansıttığı bildirilmiş ve finansal durumun bilançoda gösterildiği bilançonun da şirketin finansal durumunu sergilediği TTK ve muhasebe standartlarına uygun olduğu ve şirketin finansal gerçek durumunu yansıttığı mali müşavir bilirkişinin raporunun denetimi ile anlaşılmıştır.
Bu maddelere göre davalı şirketin genel kurul toplantısına sunulan ————- senesine ilişkin bilânçosunu, gelir tablosunu ve yönetim kurulu faaliyet raporunun Kanuna aykırı olarak düzenlendiğine ve doğruyu yansıtmadığına ilişkin hiçbir delil de mahkememiz dava dosyasına ayrıca ibraz edilmediğinden davacının, ——– yılı faaliyet raporunun onaylanmasına ilişkin—- numaralı kararın iptali isteminin reddine karar vermek gerekmiştir.
2-d)– numaralı madde yönünden inceleme ve değerlendirme: ——- senesi dönem kârının ———— içinde tutulmasına ve kâr dağıtımı yapılmamasına, —————- olumsuz oya karşılık kullanılan——– adet olumlu oyla karar verilmiştir.
Davacı tarafından 5. gündem maddesine ilişkin olarak da karın dağıtılmaması kararının iptalini talep etmekte ve buna ilişkin olarak da bilançonun gerçekleri yansıtmadığını ve şirket çok daha fazla kar dağıtabilecekken bu durumun saklandığını iddia etmiştir.
Mahkemizce de davacı iddialarının hukuki yönlere isabet edeni iddialarının değerlendirilebilmesi için bilançoların ortaya konması yönünden muhasip bilirkişi görevlendirilmesi cihetine gidilmiş muhasip bilirkişi raporunda ——— yılında edilen kârın geçmiş dönem zararlarını kapatmaya dahi yeterli olmadığını tespit etmiş ve tespite yarar tüm kayıt ve belgeleri raporda veya ekinde dosya kapsamına sunmuştur.
Mahkememizce de bilirkişi raporunun denetimi ile geçmiş dönem zararları kapatılmadan kâr dağıtımına karar verilmesi mümkün olmadığından kâr dağıtmama yönündeki dava konusu genel kurulda alınan —- no.lu kararın iptali için herhangi bir hukuka aykırılık bulunmadığı anlaşılmış ve davacı tarafından sözkonusu maddenin iptali talebinin reddine karar verilmiştir.
2-e)—numaralı madde yönünden inceleme ve değerlendirme: ——— numaralı madde; yönetim kurulu üyelerinin ibralarına ilişkindir.
Davalı şirket tarafından— numaralı madde ile hüküm altına alınan hususlar: ——– yılı dönem Net Karının ———– içinde tutulması ve kar payı dağıtılmamasıdır.
Bu hususların ——- olumsuz oya karşılık ———— oyla karar altına alındığı anlaşılmıştır.
TTK m.436/II “Şirket yönetim kurulu üyeleriyle yönetimde görevli imza yetkisini haiz kişiler, yönetim kurulu üyelerinin ibra edilmelerine ilişkin kararlarda kendilerine ait paylardan doğan oy haklarını kullanamaz.” şeklindedir.
Yokluk, bir hukuki işlemin kurucu nitelikteki unsurlarının bulunmaması sebebiyle işlemin hiç kurulmamış olması olarak tanımlanabilir. Genel kurul kararının varlığından söz edebilmek için de iki kurucu unsura ihtiyaç duyulmaktadır. Bunlar, genel kurul toplantısının yapılması ve pay sahiplerinin bu toplantıda karar almasıdır. Bu ikisinden birinde bir eksiklik meydana gelmesi halinde, karar hiç doğmamış sayılır ve en baştan itibaren yok sayılır. Yargıtay uygulamasına göre, genel kurul kararının oluşabilmesi için toplantının yapılması ve karar alınması gerektir bu iki kurucu unsurdan biri yoksa genel kurul kararı yok hükmündedir. —————–
Bu iki kurucu unsur kapsamında yoklukla malul sayılacak kararlara örnek olarak,
• Öncelikle yetkili olmayan kişi tarafından çağrı yapılması ve karar alınması,
• Çağrıda toplantı yer ve/veya saatinin yazılmamış olması hali,
• Pay sahibi olmayan kişiler tarafından karar alınması,
• Kanunda öngörülen asgari toplantı ve karar yeter sayılarına aykırı karar alınması,
verilebilir.
Aynı şekilde, genel kurul toplantısında Bakanlık temsilcisinin bulunmamış (TTK m. 407/III) veya toplantı tutanaklarını imzalamamış olması halinde (TTK m. 422/I), genel kurul kararı yok hükmündedir.
TTK m.446/I-b “Toplantıda hazır bulunsun veya bulunmasın, olumsuz oy kullanmış olsun ya da olmasın; çağrının usulüne göre yapılmadığını, gündemin gereği gibi ilan edilmediğini, genel kurula katılma yetkisi bulunmayan kişilerin veya temsilcilerinin toplantıya katılıp oy kullandıklarını, genel kurula katılmasına ve oy kullanmasına haksız olarak izin verilmediğini ve yukarıda sayılan aykırılıkların genel kurul kararının alınmasında etkili olduğunu ileri süren pay sahipleri,” şeklindedir.
Pay sahiplerinin aynı zamanda Yönetim Kurulu üyesi olmaları halinde, TTK’nın 436. maddesinin 2. fıkrasında belirtilmiş olduğu üzere, Yönetim Kurulu ibrasında da oy hakkından yoksun kalacaklardır. Bu durumdaki yoksunluk, Yönetim Kurulu üyesi olan pay sahibinin kendi payından doğan oy kullanamaması halidir. Ancak bu noktada özellikle belirtilmesi gereken husus, Yönetim Kurulu üyesi olan pay sahiplerinin bu oy haklarını sadece kendi ibralarında kullanamamaları değil; aynı zamanda diğer üyelerin ibralarında da kullanamıyor olmalarıdır. Bir başka deyişle yüksek Yargıtay, şirket ortağı olan Yönetim Kurulu üyelerinin paylarının şirketin çoğunluk hissesine karşılık geliyor olması halinde ibra kararını hükümsüz saymaktadır.
Oy hakkından yoksunluğa ilişkin kurallara aykırı bir şekilde genel kurulda ibra kararı alınmış ve oy hakkından yoksun paylar ibra kararının alınmasında etkili olmuş ise başkaca bir sebebe gerek olmadan alınan ibra kararının iptali TTK’nın 445’inci maddesine göre dava edilebilir ————– TTK’nın 436’ncı maddesinin 2. fıkrası emredici nitelikte olduğu için, oy hakkından yoksun bulunanların ibra kararında oy kullandığı bir genel kurulda herhangi bir pay sahibi, oy hakkından yoksun kişilerin oy kullandığına ilişkin muhalefetini tutanağa geçirtmesine gerek olmadan alınan ibra kararının iptalini isteyebilir ————-
6102 sayılı TTK’nın 436/2. maddesi, “Şirket yönetim kurulu üyeleriyle yönetimde görevli imza yetkisini haiz kişiler, yönetim kurulu üyelerinin ibra edilmelerine ilişkin kararlarda kendilerine ait paylardan … oy haklarını kullanamaz. hükmünü haizdir.
Yargıtay kararlarında da tam bir birlik olmamakla birlikte, işbu dava türüne bakan yüksek Yargıtay ————- Hukuk Dairesi’nin son içtihatlarına göre ağırlıklı kabul edilen görüşü TTK m.436/II uyarınca kendisi veya diğer yönetim kurulu üyelerinin ibra oylamasında oy kullanan yönetim kurulu üyelerinin bulunması halinde, alınan bu kararın yok hükmünde olduğu yönündedir.
Bu nedenle, Mahkememiz oydan yoksun pay sahiplerinin genel kurula katılıp oy kullanmasının, yokluk yaptırımını gerektirecek ağırlıkta bir hukuka aykırılık olduğu kanaatindedir.
Davalı şirketin gerçekleştirilen genel kurulunda da yönetim kurulu üyesi ———- nun annesi olan ———- olumlu oy kullandığı ve bu kişinin olumlu oyu nedeni ile yönetim kurulu üyelerinin iptaline ilişkin yeter sayıya ulaşıldığı anlaşıldığından yönetim kurulu üyelerinin birinci derece akrabası sıfatını taşıyan——– da oy kullanmasının yasak olduğu mahkememizce yasanın amaçsal yorumu ile benimsendiğinden ————— genel kurulunun — -maddesinin yok hükmünde olduğu anlaşılarak davacının genel kurulun söz konusu maddesinin iptali isteminin kabulüne karar verilmiştir.
2-f)— numaralı madde yönünden inceleme ve değerlendirme: —- numaralı madde; yönetim kurulu üyelerinin görevlerinin devam etmeleri nedeni ile yeniden seçim yapılamasına dairdir.
Davacı tarafından bu maddenin iptali yönetim kurulu üyelerinin görevde kalması halinde müvekkilinin hak kaybına sebebiyet olacağı nedenine dayandırılmış ise de davalı şirketin gerçekleştirilen genel kurulda her hangi bir seçim kararı almadığı sadece ——- tarihli ——-yıllık süre için yönetim kurulu üyeleri seçildiklerinin bu sürenin uzatıldığı tespit edilmiş davacı tarafından da söz konusu ——– —- maddesinin de uyuşmazlık konusu edilmediği ayrıca anlaşıldığından, mahkememize konu edilen ———– maddesinin her hangi bir seçim kararına havi olmaması da anlaşılarak davacının söz konusu maddenin iptali talebinin reddine karar verilmiştir.
2-g)— numaralı madde yönünden inceleme ve değerlendirme:Davacı tarafından yönetim kurulu başkan ve yardımcısına aylık brüt ———— huzur hakkı ödenmesine ilişkin kararın iptali talep edilmektedir.
Türk Ticaret Kanunu (TTK) 394. maddesinde; yönetim kurulu üyelerine, tutarı esas sözleşme veya genel kurul kararı ile belirlenmiş olmak şartı ile huzur hakkı, ücret, ikramiye, prim ve yıllık kârdan pay ödenebileceği düzenlenmiştir.
TTK’nın 408/(b) maddesinde; ‘’Yönetim kurulu üyelerinin seçimi, süreleri, ücretleri ile huzur hakkı, ikramiye ve prim gibi haklarının belirlenmesi, ibraları hakkında karar verilmesi ve görevden alınmaları.’’ ibaresi yer almaktadır. Buna göre, yönetim kurulu üyelerinin seçiminde ve yönetim kurulu üyelerine ödenecek ücret, huzur hakkı, ikramiye ve primlerin tespitinde şirket genel kurulu yetkilendirilmiştir. Ayrıca, yine TTK’nın 394. maddesinde ‘’Yönetim kurulu üyelerine, tutarı esas sözleşmeyle veya genel kurul kararıyla belirlenmiş olmak şartıyla huzur hakkı, ücret, ikramiye, prim ve yıllık kârdan pay ödenebilir’ ’ibaresi yer almaktadır.
Anonim şirket esas sözleşmesine konulacak bir hükümle veya genel kurul kararıyla yönetim kurulu üyelerine katıldıkları her toplantı için bir ücret ödenenebileceği (huzur hakkı) gibi belirli dönemlerde ücret ödenmesi de kararlaştırılabilir. Bu kapsamda; TTK’nın 394. ve 408/(b) maddeleri uyarınca, yönetim kurulu üyelerine ödenecek ücret, huzur hakkı, ikramiye ve primlerin tespiti için:
1.Şirket esas sözleşmesinde konu ile ilgili bir madde yer almalı veya
2.Şirket genel kurulu tarafından bu ödemenin yapılabilmesi için bu konuya özgü bir genel kurul kararı alınmış olmalıdır.
Yine TTK’nın 408. maddesinin 3. fıkrasında; ‘’Tek pay sahipli anonim şirketlerde bu pay sahibi genel kurulun tüm yetkilerine sahiptir. Tek pay sahibinin genel kurul sıfatıyla alacağı kararların geçerlilik kazanabilmeleri için yazılı olmaları şarttır.’’ hükmü yer almaktadır.
Bu yasal düzenlemeler kapsamında davalı şirketin yönetim kurulu üyelerine bağlanan huzur haklarının şirket sermayesi,yıllık kazancı,ortaklık yapısı,finansal durumu,gemiş uygulamaları ,aynı ve benzer şirket emsal ücretlerine göre denetlenerek değerlendirilmesi zorunlu bulunduğundan dava dosyası mali müşavir bilirkişiye tevdi edilmiş mali müşavir bilirkişi tarafından ibraz edilen raporda ; Yönetim Kurulu Başkanı——- Yönetim Kurulu Bşk.Yrd.—————- tarihinde yapılan ve ödenen huzur haklarının ödenmemesi yönünde karar alındığı ——kararına kadar, ——– tarihleri arasında brüt — lira ödendiği; ancak Huzur Hakkı bedelleri Gelir Vergisi Kanununa göre, gelirin miktarı itibari ile %15’den başlayarak %35’e kadar Gelir Vergisine tabi olduğundan, şirket yönetim kurulu başkan ve yardımcısına brüt ödenen —–yılında, ilk ay olan —- ayı itibariyle — olarak, ———-yılının —ayı itibariyle ise —- olarak ödendiği, alınan karar gereği şirketin diğer yönetim kurulu üyesi —– Huzur Hakkı ödenmemiş olduğu, şirketin —– Kurumlar Vergisi Beyannamesinde, cari yıl Net Satışları ———olarak gerçekleşmiş bulunduğu emsallerine uygunluk ilkesince değerlendirildiğinde şirket yönetim kurulu üyelerine ödenmesi kararı alınan brüt ———-Huzur Hakkı Bedeli, orta tip işletmelerde orta vasıftaki bir yöneticinin maaşına denk geldiği, bu nedenle bu miktarda ciro yapan bir şirket için yönetim kurulu üyelerine harcadıkları emek ve mesai karşılığı brüt —————– Huzur Hakkı vermesinin Kanun’a, esas sözleşme hükümlerine ve bununla birlikte dürüstlük kurallarına aykırı olmadığı sonuç ve kanaatine ulaşıldığı yönünde görüş bildirilmiştir.
Mahkememizce de bilirkişi tarafından ibraz edilen raporun denetimi ile huzur hakkının örtülü kar payı kapsamında kalmayacağının şirket sermayesi, ortalama yıllık kazancı, ortaklık yapısı, finansal durumu, geçmiş uygulamalarına uygun olduğu kanaatine varılarak davacının bu maddenini iptali talebinin reddine karar verilmiş neticeten aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan gerekçelerle;
1-Davanın KISMEN KABULÜ, KISMEN REDDİ ile,
Davalı ——— tarihinde yapılan ————
A)Bilanço ve kâr-zarar hesaplarının tasdikine ilişkin — numaralı kararın batıl olduğunun tespiti veya iptali isteminin reddine,
B)Kâr dağıtımı yapılmamasına ilişkin — numaralı kararın iptali isteminin reddine,
C)Yönetim kurulunun ibrasına ilişkin —- numaralı kararın iptali isteminin kabulü ile yönetim kurulu üyelerinin ibrasına ilişkin— numaralı kararın Yok Hükmünde Olduğunun Tespitine,
Ç)Yönetim kurulu üyelerinin seçimi yapılmasına gerek olmadığına ilişkin —- numaralı kararın iptali isteminin reddine,
D)Yönetim kurulu başkanı ve yönetim kurulu başkan yardımcısına huzur hakkı ödenmesine ilişkin —– numaralı kararın iptali isteminin reddine,
2-Harçlar Kanununa göre alınması gerekli 54,40 TL maktu harcın, davacı tarafından yatırılan 29,20 TL peşin harçtan mahsubu ile bakiye 25,20 TL’nin davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
3-Davacı tarafından yatırılan 29,20 TL peşin harcın davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
4-Davacılar tarafından sarf edilen 4.824,10 TL yargılama giderinin haklılık oranına göre hesaplanan 2.412,05 TL’sinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, geriye kalan 2.412,05 TL’nin davacı üzerinde bırakılmasına,
5-Kabul olunan dava yönünden davacı kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’nin 13/1.maddesi uyarınca 3.400,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
6-Ret olunan dava yönünden davalı kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’nin 13/2.maddesi uyarınca 3.400,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
7-Dosyada mevcut gider avansının karar kesinleştiğinde ve talep halinde yatıran tarafa iadesine,
Dair, davacı vekili ve davalı vekilinin yüzlerine karşı, gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren iki haftalık süre içinde ————- Adliye Mahkemesi’nin ilgili Hukuk Dairesine istinaf kanun yolu açık olmak üzere oy birliğiyle verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.12/02/2020