Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/481 E. 2019/331 K. 21.03.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. İstanbul Anadolu 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2018/481 Esas
KARAR NO : 2019/331
DAVA : Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ: 06/05/2016
KARAR TARİHİ: 21/03/2019
İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13.Hukuk Dairesi’nin 2017/845 Esas-2018/179 Karar sayılı bozma ilamı doğrultusunda yapılan açık yargılaması sonunda,
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacı şirketin kurulduğu günden bu yana toplumsal sorumluluk bilinci ile kültür, sanat, spor gibi farklı alanlarda bir çok projeye destek verdiğini, çocukların eğitimini desteklemek amacıyla da bugüne değin pek çok projenin önemli destekçilerinden olduğunu, ancak davacı şirketin gençlere ve eğitime verdiği destek gündemde yer alan ———–ait olduğu söylenen yurtlarda vuku bulunan tecavüz suçu nedeniyle ciddi bir şekilde çarpıtıldığını ve sosyal medyada davacı şirket adına bir karalama kampanyasına dönüştürüldüğünü, bu kapsamda davalının twitter hesabında,—- tecavüzcün finansmanından elini çek ” şeklinde bir——— paylaştığını, davalı tarafından gerçekleştirilen haksız fiil nedeniyle davacı şirketin kişilik haklarının zedelendiğini ve davalının söz konusu twitti nedeniyle davacı şirketin çocuk tecavüzüne destek olup, aynı zamanda hırsız olduğuna dair son derece ağır ithamlarda bulunduğunu, ————- ait bir yurtta bir öğretmen tarafından 45 çocuğa tecavüz edildiğine dair iddialar ve yürütülen soruşturmanın tüm ülkede infial yarattığını ve haklı bir biçimde tüm kamuoyunun vicdanını kararttığını, ancak davacı şirketin bu olayla ve kurumla uzaktan yakından bir ilgisi olmamasına rağmen olayların davacı şirkete fatura edilmeye çalışıldığını ve bu yolla davacı şirketin pedofiliye destek olduğu gibi son derece ağır, aşağılayıcı tahkir edici ve davacının ticari itibarını derinden sarsan bir olgu isnadında bulunulduğunu, olay sonrasın davacı şirket tarafından 24.3.2016 tarihinde kamu oyuna yapılan açıklamada; eğitim için yapılan projeler nedeniyle 16 yıl boyunca kesintisiz olarak 100.000 ‘in üzerinde eğitim bursu sağlayıp doğrudan öğrencilere giden burslarla herhangi bir vakfı, derneği ve sivil toplum kuruluşunu değil, öğrencilerin eğitimini desteklediklerini ifade ettiklerini,———- veya başka bir vakfın desteklenmeyip yalnızca öğrencilere destek verildiğini ve verilen bursların da doğrudan doğruya öğrencilere aktarıldığını, davalının ifadesinin bir yorum ve eleştiri niteliğinde olmayıp davacı şirket tarafından çocuk tecavüzüne destek olunduğuna dair fiil ve olgu isnadı niteliğinde bulunduğunu, bu durumda davacı şirketin kişilik haklarının ciddi bir biçimde zedelendiğini ve TMK’nın 25. Maddesi TBK’nın 49. Maddesi, TBK’nın 58. Maddesi gereğince manevi tazminat koşullarının oluştuğunu, ayrıca TTK’nın 55 ve 56. Maddeleri gereğince de davacı firmaya bu yolla fiil isnat eden eylemlerin haksız rekabet oluşturduğunu ve davacının ismini ve ticari işletmesini haksız bir biçimde karaladığını, bu yolla davacı şirketi mali zarara uğratarak davacı şirketi rakipleri arasında kötü duruma düşürdüğünü beyan etmiş ve davalının, davacı firmaya karşı tecavüzcü ve hırsız denilmek suretiyle isnat etmiş olduğu eylemlerin ağırlığı ve etkisi ile davacı şirketin konumu da dikkate alınmak suretiyle 10.000 TL manevi tazminat bedelinin dava tarihinden itibaren yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsilini talep etmiştir.
Davalı taraf duruşmaya gelmedeği gibi her hangi bir cevap vermeyerek davayı inkar yolunu seçmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davalılar vekili ise, davacı tarafın iddialarının doğru olmadığını, mart ayında —- ve —- ait evlerde kalan çocukların cinsel istismara uğradığı haberlerinin medyada yer aldığını ve bu suçu işleyen kişinin her bir öğrenci için ayrı ayrı olmak üzere toplam 508 Yıl 3 Ay hapis cezası ile cezalandırıldığını, bu olayın ardından ———- başka şubelerinde de taciz ve tecavüz olaylarının yaşandığı haberlerinin arka arkaya geldiğini ve skandalın çığ gibi büyüdüğünü, akabinde bu konuda imza kampanyaları başlatıldığını ve protesto eylemlerinin yapıldığını, tepkinin yansıtıldığı önemli mecralardan birinin de sosyal medya olduğunu, – — destek veren davacı firmanın bu olaylardan sonra da desteğini vakıftan çekmediğini, dava konusu paylaşımın eleştiri hakkının kullanılmasından ibaret olduğunu ve davacı şirketin bu eleştirilere tahammül etmesi gerektiğini, paylaşımın durup dururken değil davacı şirketin tecavüz skandalının yaşandığı vakfı desteklediği yönünde çok sayıda haber çıkması üzerine ve sonrasında yapıldığını, bu paylaşımla kamu yararına katkı sağlandığını, davacının tazminat talebinin hukuki dayanaktan yoksun olduğunu ve fahiş bulunduğunu beyan ederek davanın reddini istemiştir.
Tarafların uhdesinde olan tüm delilleri ibraz ettikleri, getirtilmesi gereken delilleri ilgili yerlerden getirtilerek dosya içine alınmıştır.
HUKUKİ DEĞERLENDİRME VE GEREKÇE: Dava, haksız rekabet teşkil eden eylem nedeniyle manevi tazminat istemine ilişkindir.
Davanın dayanağı, TMK’nin 24-25, TTK’nin 54/2, 55(1), 56/1-e ve TBK’nin 58. Maddeleridir.
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 10. maddesi ile Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 26. maddesi ifade özgürlüğü ve sınırlarına ilişkin düzenlemeler içermektedir.
İfade özgürlüğü hakkı mutlak hak olmayıp sınırlandırılabilen haklar grubundandır.
Başkalarının şöhret ve haklarının korunması, İfade özgürlüğünün sınırlanması hallerinden biri olmakla birlikte böylesine bir durum söz konusu olduğunda ifade özgürlüğünün kullanılmasının sağlanması ile başkalarının şöhret ve haklarının korunması arasında adil bir dengenin kurulması gerekmektedir.
İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi, çok sayıdaki kararında İHAS’ın 10. maddesindeki ifade özgürlüğü ile 8. maddede düzenlenen özel hayata saygı haklarının eşit olarak korunması, kullanılan ifadelerin 8. maddede korunan özel ve aile yaşamı, haberleşme ve konut dokunulmazlığı haklarını ihlal eder nitelikte olması halinde bu iki hak arasında her iki hakkın özüne zarar gelmeyecek adil bir denge kurulup kurulmadığının gözetilmesi ve her iki hakkın ihlal edildiği iddiasına ilişkin başvurularda aynı kararın verilmesi ve takdir hakkının aynı olması gerektiğini belirtmiştir.
4721 sayılı Türk Medeni Kanunun 24. maddesinin gerekçesi nedeniyle, tüzel kişilerinde kişilik haklarına haksız saldırılması halinde manevi tazminat talep edebilecekleri tartışmasızdır. Tüzel kişilerin saygınlık, onur, sır çevresi gibi manevi nitelikte kişisel değerler taşıdıkları, mesleki ve ekonomik kişisel değerlere gerçek kişiler gibi sahip oldukları yargısal kararlarda sıkça dile getirilmektedir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 01/01/2012 tarih, 2011/4-687 Esas, 2012/26 Karar sayılı ilamında; ekonomik faaliyetini yürütürken kazanılan saygınlığın tüzel kişinin kişisel değerleri içinde yer aldığı, tüzel kişinin ticari şeref ve haysiyetinin çiğnenmesinin, onun ekonomik yaşam içindeki yerini ve durumunu sarsabileceği, ekonomik itibarın tüzel kişinin şeref ve haysiyetinin bir görüntüsü olduğu, tüzel kişinin ekonomik faaliyetlerinin de toplum tarafından değerlendirildiği, tüzel kişinin kişilik haklarından olan onur ve saygınlığının, onun korunan değerlerin başında geldiği vurgulanmıştır.
Haksız rekabete ilişkin TTK’nin 54/2. Maddesi “rakipler arasında veya tedarik edenlerle müşteriler arasındaki ilişkileri etkileyen aldatıcı veya dürüstlük kuralına diğer şekillerindeki aykırı davranışlar ile ticari uygulamalar haksız ve hukuka aykırıdır” hükmünü içermektedir.
TTK’nin 55/1. Maddesinde başlıca haksız rekabet halleri sayılmış olup, maddenin a-1 bendinde “başkalarını veya onların mallarını, iş verenlerini, fiyatlarını, faaliyetlerini veya ticari işlerini yanlış, yanıltıcı veya gereksiz yere incitici açıklamalarla kötülemek” dürüstlük kurallarına aykırı davranışlar ve uygulamalardan sayılmıştır.
TTK’nin 56/1-e maddesine göre haksız rekabet sebebiyle müşterileri, kredisi, mesleki itibarı, ticari faaliyetleri veya diğer ekonomik menfaatleri zarar gören veya böyle bir tehlike ile karşılaşabilecek olan kimse TBK’nin 58. Maddesinde öngörülen şartların varlığında manevi tazminat verilmesini isteyebilir.
Gerek yukarıda açıklanan haksız rekabet hükümleri, gerekse TMK’nin 24, 25 ve TBK’nin 58. Maddeleri gözönüne alındığında tüzel kişilerin ticari saygınlıklarının saldırıya uğraması halinde manevi zarara uğradıkları kabul edilerek, manevi tazminata hükmedilmesi gerektiği sonucuna ulaşılmaktadır.
Tazminat isteminin temel koşulu; saldırının, haksız olması yanında tüzel kişinin yararlandığı kişilik haklarına tecavüz niteliğinde olmasıdır.
Bu bakımdan somut olayda davalının davaya konu yazıdaki görüşlerinin eleştiri veya yorum ya da haksız saldırı olmaksızın düşünceyi açıklama yahut davacının ticari saygınlığına saldırı niteliğinde olup olmadığı, davacıya yöneltilen ithamın görünen gerçekliğe uygun şekilde haklı olarak yöneltilip yöneltilmediği hususunun çözümlenmesi gerekmektedir.
Somut olayda, davalı—– hesabından ” ——– başlığı altında ———– ifadesini paylaşmıştır. Davalının, davacı hakkında kullandığı sözler, kamuoyunda kuşku yaratıcı, davacının saygınlığını zedeleyici, haksız rekabete yol açıcı ve itham edici nitelikte olduğu, tarafların sosyal ve ekonomik durumu, zarar derecesi, hakkaniyet dikkate alınarak manevi tazminatı 500,00 TL takdir etmek gerektiği anlaşıldığından davanın kısmen kabulüne dair aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir
aşağıdaki şekilde hüküm kurmak gerekmiştir.
H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın KISMEN KABULÜ ile 500 TL manevi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiz iile birlikte davalıdan alınarak DAVACIYA ÖDENMESİNE,
-Fazlaya ilişkin talebin REDDİNE,
2-Alınması gerekli 44,40 TL hartan peşin yatırılan 170,78 TL’nin mahsubu ile bakiye 126,38 TL’nin DAVACIYA İADESİNE,
3-Davacı tarafça sarf edilmiş 29,20 TL başvurma harcı, 4,30 TL vekalet ücreti, posta gideri 255,60 TL olmak üzere toplam: 289,10 TL den kabul edilen kısma isabet eden 14,46 TL nin davalıdan alınarak DAVACI TARAFA VERİLMESİNE,
4-Davacı taraf kendisini vekil ile temsil ettiğinden AAÜT uyarınca 500,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak DAVACI TARAFA VERİLMESİNE,
5-Davalı taraf kendisini vekil ile temsil ettiğinden AAÜT uyarınca 500,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak DAVALI TARAFA VERİLMESİNE,
6-Taraflar tarafından dosyaya yatırılan ve sarf edilmeyen gider avansının karar kesinleştiğinde talep halinde yatırana İADESİNE,
Dair tebliğden itibaren 2 hafta içinde istinaf yolu açık olmak üzere davacı vekilinin ve davalı vekilinin huzurunda verilen karar açıkça okundu, usulen anlatıldı.
Dair karar gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içerisinde BAM nezdinde istinaf yolu açık olmak üzere davacı ve davalı vekilinin yüzüne karşı okundu, usulen anlatıldı. 21/03/2019