Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/439 E. 2019/765 K. 17.07.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2018/439 Esas
KARAR NO: 2019/765
DAVA : Menfi Tespit (Kıymetli Evraktan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 10/04/2018
KARAR TARİHİ : 17/07/2019
Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit (Kıymetli Evraktan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA: Davacı … vekili dava dilekçesinde özetle; ——– sokağında bulunan ——— parsel sayılı taşınmazın 1/2’şer ile hisse sahibi bulunan ——— tanıyan ve bilen olmaması nedeniyle İstanbul 11. Sulh Hukuk Mahkemesi’nin ——- tarihi, ——— esas, ———- karar sayılı ilamı ile ——-Defterdarının kayyım atandığını, kayyım tayin edilen ——- ve dava dışı ——- aleyhine davalı ..———–. tarafından İst. Anadolu 1. İcra Müdürlüğünün ———- sayılı dosyası üzerinden kambiyo senedine dayalı icra takibi başlatıldığını, takibe konu —— tarihli senedin üzerindeki imzanın —– doğumlu ———– ait olmadığı ve gaibin malvarlığından faydalanmak isteyen kötü niyetli kişilerce tanzim edildiği düşünülerek İst. Anadolu 5. İcra Hukuk Mahkemesinin ——–esas sayılı dosyasından şikayet yolu ile icra takibine, borca, imzaya itiraz edildiğini ve takibin iptali ile konulan haciz şerhlerinin kaldırılmasının talep edildiğini, bu davanın devam ettiğini, aynıca İstanbul CBS’nin ———- tarihindeki suç duyurusu nedeniyle ——— Soruşturma Sayılı soruşturmanın devam ettiğini, bu nedenle İst. Anadolu 1. İcra Müdürlüğünün —–sayılı dosyasında borçlu olarak gösterilen ——— borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep etmiştir.
FERİ MÜDAHALE TALEBİ: Kayyım——-Defterdarı vekili ——– tarihli dilekçe ile “malvarlığı kayyımla yönetilen ——– adına —– Defterdarlığı’nın da kayyım olarak atanmış bulunduğunu ve verilecek kararlar ——- Defterdarlığı’nı da etkileyeceğinden huzurdoaki davada, davacı yanında —–Defterdarlığı(Kayyım) olarak davada yer almak istediğini, bu nedenle davacı yanında davaya katılmalarına karar verilmesini” talep etmiş olup, davaya feri müdahale talebinde bulunmuştur.
SAVUNMA: Davalı vekili 10/07/2018 tarihli dilekçesinde; Mahkememizin 24/05/2018 tarihinde vermiş olduğu tedbir kararı ile 06/07/2018 tarihinde vermiş olduğu tedbir kararının çeliştiğini zira ilk kararda kayyıma verilen yetki bir taşınmaz idaresine ilişkin iken, 06/07/2018 tarihli tedbir kararı bu yetkinin dışına çıkılıp genel manada kayyımın yetkili olduğu şeklinde değerlendirme yapıldığını, borçlu ——— aile tablosuna göre hazineye intikal etmesi gereken bir hak ve alacak ile mal varlığından da intikalin söz konusu olmayacağını zira borçlunun babasının kız kardeşinin oğlu ve borçlunun annesinin kardeşinin torunları ile borçlunun babasının kız kardeşinin mirasçıları bulunduğunu, bu durumda söz konusu kişinin öldüğü tespiti halinde dahi bir çok mirasçısının varlığının mevcut olduğunu, zira borçlunun mirasçılarından ———- İstanbul 24. Asliye Hukuk Mahkemesinde ölüm araştırması ve nüfus kaydı düzeltme davasında müdahillik dilekçesinin mevcut olduğunu, hazinenin borçludan herhangi bir miras payı almasının mümkün olmadığını, hazinenin amacının %35 oranında yönetim geliri elde etmek ve vekillerinin de bundan pay almak olduğunu, zira 3561 Sayılı Mal Memurlarının Kayyım Tayin Edilmesine dair kanunun 2. maddesinin 5. bendinin bu durumu ortaya çıkardığını, yine hazinenin borlunun gaip olmamasına ve bu yönde bir karar bulunmamasına rağmen karşıyaka 2. Sulh Hukuk Mahkemesinin——- tarih ve — Esas, ———Karar sayılı kayyım ataması kararı gereğince borçlu üzerine kayıtlı taşınmazın 10 yıl süre ile idare edildiğinden bahisle hazine adına tescili karşıyaka 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin ——- Esas sayılı dosyası ile istendiğini, davacının kendisine verilen kayyımlık yetki ve sınırları incelendiğinde birden fazla dosyada kayyım atanmış olduğunu ancak tüm atama talebinde “mirasçısı tespit edilmediği” şekilde hazine vekili tarafından mahkemelere yanıltıcı beyan verildiğini, bir an için kayyım kararının usul dairesinde olduğu kabul edilse dahi bunun sadece malların yönetimi hakkında olduğunu, kişiye sıkı sıkıya bağlı hakların ve iddiaların ileri sürülebilmesi hakkını içermediğini, takibin durdurulması yönünde 209/1 maddesine istinaden karar verilemeyeceğine ilişkin bir çok Yargıtay kararı olduğunu, kişinin ölümü tespit olunmadığı sürece sağ olduğunun kabulü gerektiğini, varsayıma dayalı geleceğe yönelik hüküm kurulabilmesinin söz konusu olmayacağı değerlendirildiğinde takibin durdurulmasına yönelik tedbir kararının kaldırılmasına karar verilmesi gerektiğini, İstanbul 24. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin ——— Esas sayılı dosyasına sunulan dilekçenin mahkememizce okunması gerektiğini, açılan davaların ve sonuçlarının incelenmesi gerektiğini, davacı yanın İstanbul Anadolu 5. İcra Hukuk Mahkemesi’nde açmış olduğu ——– Esas sayılı dosyasında da tüm olaylar ve gerçekleştirilen işlemlerin teker teker anlatılmış olduğunu ve burda belirli bir mal için yönetim kayyımı tayin edilen davacının imzaya ve borca itiraz davasının dinlenemeyeceğinin belirtildiğini, açıklanan nedenlerle icra takibinin durdurulmasına yönelik tedbir kararının kaldırılmasını davayı açma ehliyeti ve yetkisi bulunmayan davacının işbu davayı açmakta hukuki menfaatinin de bulunmaması nedeniyle davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili çeşitli tarihlerde sunduğu beyan ve itiraz dilekçeleri ile süre uzatım talepli dilekçesinde ise, davacı Maliyeye intikal edecek bir mal varlığından bahsedilemeyeceğini, davada taraf sıfatının davacıya düşmediğini, borçlunun ölümü halinde miras hakkına ———–ve diğer mirasçıların bulunduğunu savunarak; açılan davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DAVANIN TESPİTİ, DAVA ŞARTLARININ İNCELENMESİ, HUKUKİ NEDENLER VE SONUÇ:
1-Davanın ve talebin tespiti: Dava, sahtecilik iddiasına dayalı borçlu olmadığının tespiti istemine ilişkindir.
Davacı … vekili, davacı … Defterdarının kayyımı olduğu —–karşı yapılan İst. Anadolu 1. İcra Müdürlüğü’nün ——– esas sayılı icra dosyasındaki icra takibine konu senetteki imzanın —-doğumlu ———- isimli kişiye ait olmadığını ve bu nedenle borçlu olmadığının tespitini talep etmektedir.
Buna göre davacının kayyım sıfatıyla temsil ettiği gaip kişinin hak ve menfaatini korumak için, eldeki davayı açtığı anlaşılmaktadır.
Önemle vurgulamakta yarar vardır ki, mahkeme kararıyla kayyım olarak atanan ve gaip kişi adına yaptığı bu iş ve işlemler nedeniyle, 3561 Sayılı Kanun kapsamında bir yönetim kayyımı olan Defterdar; burada Hazineyi temsilen hareket etmemekte; aksine kayyımlık görevi gereği gaip kişinin anılan taşınmazdaki hak ve menfaatlerini korumak için işlem yapmaktadır.
2-İcra dosyası: İstanbul Anadolu 1. İcra Dairesinin ——- esas sayılı dosyasının incelenmesinde; alacaklı—— tarafından borçlular ——– karşı — tanzim ve —– vade tarihli —— USD miktarlı bono” nedenine dayalı olarak ——— USD’lik asıl alacaktan fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak kaydıyla şimdilik—-USD asıl alacak,—– USD komisyon olmak üzere ——— USD için kambiyo senetlerine özgü haciz yoluyla icra takibine başlandığı, icra takibine konu bono fotokopisinin incelenmesinde, keşidecisi ———– lehdarı —- düzenleme tarihi —-, vade tarihi ——– olan ——— USD tutarlı bono olduğu, icra müdürü tarafından borçlu ——- yaşadığına dair delil bulunmadığından —— tarihinde takibin durdurulmasına karar verildiği, İst. Anadolu 6. İcra Hukuk Mahkemesinin —– tarih, —- esas, ——– karar sayılı ilamı ile icra müdürünün işlemiyle ilgili şikayetin reddine karar verildiği, İstanbul Anadolu 5. İcra Hukuk Mahkemesinin ———— tari, ——– esas, —-karar sayılı ilamı ile davacı ————— vekilinin borca ve imzaya itiraz talebinin HMK’nin 150/5. Maddesi uyarınca açılmamış sayılmasına karar verildiği anlaşılmıştır.
3-Dava şartlarının incelenmesi, hukuki nedenler ve sonuç: HMK’nun 114. maddesinde dava şartları düzenlenmiş olup, maddenin 1.fıkrasının (e) bendinde; “dava takip yetkisine sahip olunması”na yer verilmiştir. Aynı Kanunun 115/1 ve 2. maddesinde de; “Mahkeme, dava şartlarının mevcut olup olmadığını, davanın her aşamasında kendiliğinden araştırır. Taraflar da dava şartı noksanlığını her zaman ileri sürebilirler. Mahkeme, dava şartı noksanlığını tespit ederse davanın usulden reddine karar verir. Ancak, dava şartı noksanlığının giderilmesi mümkün ise bunun tamamlanması için kesin süre verir. Bu süre içinde dava şartı noksanlığı giderilmemişse davayı dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddeder” düzenlemesine yer verilmiştir.
Yukarıda belirtilen hususlar dava açma ehliyeti ile ilgilidir.
İşbu davada, davacı vekilinin dava dilekçesine ekinde sunduğu İstanbul 11. Sulh Hukuk Mahkemesi’nin ———- tarihi,——— esas,———– karar sayılı ilamının incelenmesinde, ———- Parsel sayılı taşınmazda 1/2 şer pay oranında pay sahibi bulunan Derviş oğlu ————— payları yönünden TMK 427. Maddesi uyarınca ——— yönetim kayyımı olarak atanmasına” karar verildiği, dolayısıyla davacı …’nın ————tüm malvarlığına değil, sadece bir taşınmaz açısından kayyım olarak atandığı anlaşılmıştır.
Bu nedenle, davacının dava takip yetkisi bulunmadığından ve işbu eksiklik HMK’nin 115/2. Maddesi uyarınca tamamlanabilir dava şartı niteliğinde olduğundan 30/01/2019 tarihli duruşmanın 3 numaralı ara kararı uyarınca davacı vekiline “Davacı kayyımın, ———– tüm malvarlığı yönetimi ile ilgili bir kayyım tayini kararı varsa, bu kararı sunması, yoksa ————tüm malvarlığı için kayyım atanması kararı almak üzere mahkemeye başvurması için HMK’nin 115/2. Maddesi uyarınca taktirden başvurması bakımından iki aylık kesin süre verilmesine, bu süre içinde bu eksikliğin tamamlanmaması halinde davanın dava takip yetkisine ilişkin dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine karar verileceğinin ihtarına(ihtar edildi)” şeklindeki ara kararla işbu davayı açmaya yeterli kayyım kararını varsa sunması, yoksa dava açması için iki aylık makul kesin süre verilmiştir.
Ancak, davacı vekili verilen kesin süre içerisinde istenen şekilde davacı …’nın ——— tüm malvarlığının yönetimi ile ilgili işbu davayı açmaya yeterli yönetim veya temsil kayyımlığı kararını sunmamış, bu konuda başvuruda bulunmamış olup, neden olarak da, ————- tarihli duruşmada “Dava açmadık, çünkü Karşıyaka 3. Sulh Hukuk Mahkemesinin ——– esas, ——— karar sayılı kararı ve İstanbul 11. Sulh hukuk mahkemesinin ———- esas, ——- karar sayılı kayyım atama kararı tüm mal varlığının yönetimine yöneliktir.” şeklinde beyanda bulunmuştur.
Davacı vekilinin beyanında geçen İstanbul 11. Sulh hukuk mahkemesinin ——— esas,—————- karar sayılı kararı yukarıda incelenmiş olup, bu kararın tek bir taşınmaz için verildiği, ———— tüm malvarlığı için verilmediği aşikârdır.
Davacı vekilinin beyanında geçen Karşıyaka 3. Sulh Hukuk Mahkemesinin ———- esas, ——— karar sayılı kararının incelenmesinde, ———- tüm malvarlığının idaresi için —– Defterdarı’nın kayyım olarak atanmasına karar verildiği anlaşılmıştır.
Ancak ——— Defterdarı Mahkememizdeki davada davacı sıfatına haiz değildir. —-Defterdarı işbu davada feri müdahale talebinde bulunmuş olup, feri müdahil taraf veya bir tarafın temsilcisi değildir. Müdahil, sadece lehine müdahalede bulunduğu tarafın yardımcısı olur. Yani, müdahil lehine katıldığı tarafla birlikte hareket eder. Bu nedenle, işbu davada feri müdahale talebinde bulunan— Defterdarı’nın,——– tüm malvarlığının idaresine dair kayyım olarak atanması davacıya veya feri müdahale dava takip yetkisi vermez. Yine davacı vekili tarafından sunulan evraklardan kayyım—————- Defterdarı’nın—– Defterdarlığı’ndaki avukatları yetkilendirdiği anlaşılıyor ise de, burada kayyım— Defterdarı,——— Defterdarı’nı yetkili kılmayıp, sadece ———- Defterdarlığı’ndaki avukatları yetkilendirdiğinden, bu yetkilendirme ile davacı tarafın dava takip yetkisine sahip olması mümkün değildir.
Bu hususta, yukarıda belirtildiği gibi, önemle vurgulamak gerekir ki, mahkeme kararıyla kayyım olarak atanan ve gaip kişi adına yaptığı bu iş ve işlemler nedeniyle, 3561 Sayılı Kanun kapsamında bir yönetim kayyımı olan Defterdar; burada Hazineyi temsilen hareket etmemekte; aksine kayyımlık görevi gereği gaip kişinin anılan taşınmazdaki hak ve menfaatlerini korumak için işlem yapmaktadır.
Yine, davacı vekilinin dilekçelerinden—- Defterdarı’nın, ———- Defterdarı yerine dava açmış sayılması hususunun da tartışılması gerekirse, gerçek kişinin bir başka kişi adına dava açması (babanın reşit oğlu adına dava açması, eşin eşi adına dava açması) halinde, tüzel kişinin yetkilisi olmayan kişi tarafından dava açması halinde bu eksikliğin giderilmesi için (adına dava açılan gerçek veya tüzel kişiye davaya icazet verebilmesi için) süre verilmesi gerektiği Doktrinde ifade edilmişse de ———–) bu görüş yüksek Yargıtayca kabul görmemiştir. Yerleşik Yargıtay içtihatları ve HMK hükümlerine göre böyle bir davanın süre verilmeden reddi gerekmektedir. Nitekim Yargıtay kanuni temsil yetkisi olmayan kişinin açtığı davanın usulüne uygun olarak açılmış bir dava niteliğinde olmadığını, davacının sonradan, adına dava açılan kişi adına vekaletname alarak asıl adına davayı takip ettiğini bildirmesinin usulsüz açılan davaya sıhhat kazandırmayacağını içtihat etmiştir ————–
Bu nedenlerle işbu davada, davacı tarafın TMK’nin 426 ve 427. Maddeleri ile 3561 sayılı Kanunun 2. Maddesi kapsamında ———– tüm malvarlığı için kayyım olarak atanmadığından dava takip yetkisine sahip olmadığı anlaşılmıştır.
HMK 114/1-e maddesi uyarınca dava takip yetkisine sahip olunması dava şartıdır.
HMK.nun 115. maddesine göre Mahkeme dava şartlarının mevcut olup olmadığını davanın her aşamasında kendiliğinden araştırmak zorundadır.
Tüm bu nedenlerle HMK’nin 114/1-e ve 115/2. Maddesi uyarınca dava şartı yokluğu nedeniyle davanın usulden reddine karar vermek gerekmiştir.
4-İhtiyati tedbir kararı ile ilgili değerlendirme: Her ne kadar, davanın usulden reddine dair karar verilmesi nedeniyle, Mahkememizce konulan “icra takibinin borçlu ———- açısından durdurulmasına” dair kararın kaldırılması gerektiği düşünülür ise de, yukarıda anlatıldığı üzere, ——– Defterdarı’nın, ——– Defterdarı yerine dava açmış sayılması halinde bu eksikliğin giderilmesi yani adına dava açılan ——– Defterdarı’na davaya icazet verebilmesi için süre verilmesi gerektiği Doktrinde ———— kabul gördüğünden davacının ———Defterdarı olması, bu nedenle davalının zarara uğraması halinde bu zararın giderileceğinin kesin olması, ihtiyati tedbirin kaldırılması halinde ———– malvarlığının satılacak olması, dolayısıyla davacı açısından hakkın elde edilmesinin imkânsız hale gelebileceği veya ciddi bir zararın doğacağı anlaşıldığından Mahkememizin ——— tarihli ihtiyati tedbir kararının karar kesinleşinceye kadar devamına karar verilmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacı …’nın dava takip yetkisine sahip olmadığı anlaşıldığından, HMK’nin 114/1-e ve 115/2. maddeleri uyarınca dava takip yetkisine ilişkin dava şartı yokluğu nedeniyle davanın USULDEN REDDİNE,
2-Mahkememizin 06/07/2018 tarihli ihtiyati tedbir kararının karar kesinleşinceye kadar devamına,
3-Harçlar yasasına göre alınması gerekli 44,40 TL harcın, davacı tarafından peşin olarak yatırılan 65.942,54 TL harçtan mahsubu ile fazla yatan 65.898,14 TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
4-Davacı tarafından sarf edilen yargılama giderlerinin üzerine bırakılmasına,
5- Davalı tarafından sarf edilen 234,80 TL yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
6- Ret olunan dava yönünden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi 7/2. Maddesine göre belirlenen 2.725,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
7-Dosyada mevcut gider avansının karar kesinleştiğinde ve talep halinde yatıran tarafa iadesine,
Dair, davacı vekili ve davalı vekilinin yüzlerine karşı, gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren iki haftalık süre içinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi’nin ilgili Hukuk Dairesine istinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 17/07/2019