Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/429 E. 2018/693 K. 12.07.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL ANADOLU
4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : 2018/429
KARAR NO : 2018/693

DAVA : İTİRAZIN İPTALİ
DAVA TARİHİ : 09/04/2018
KARAR TARİHİ : 12/07/2018

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin davalı ile arkadaşlık ilişkisinden kaynaklı olarak 12/08/2016 tarihinde 4.000 TL banka üzerinden eft işlemi ile borç verildiğini, söz konusu borcun ödenmesi için davalı ile müvekkili ile gerek sözlü olarak gerek whatsapp isimli yazışma programı üzerinden çeşitli zamanlarda gönderilen payı geri istemesine rağmen davalı şahsın yalnızca 750 TL lik ödeme yaptığını, bakiye 3.250 TL yi hiçbir şekilde ödemediğini bunun üzerine davalı aleyhine İstanbul Anadolu —- İcra Müdürlüğünün — Esas sayılı takip dosyası ile takip başlattıklarını, takibe davalı tarafından itiraz edildiğini ve takibin durduğunu beyan ile davanın kabulü ile itirazın iptaline, takibin devamına, haksız olarak yapılan itiraz sebebi ile alacağın %20 sinden az olmamak üzere icra inkar tazminatına mahkum edilmesine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalı tarafa yüklenilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İstanbul Anadolu—-Asliye Hukuk Mahkemesi’nin —- Esas — Karar sayılı kararı ile davanın görev yönünden reddine karar verilerek dosya mahkememize gönderilmiştir.
Dava, genel haciz yolu ile takipte ödeme emrine itirazın iptali ve takibin devamı istemine ilişkindir.
6102 sayılı TTK’nın 5/1. maddesine göre, aksine hüküm bulunmadıkça, dava olunan şeyin değerine veya tutarına bakılmaksızın asliye ticaret mahkemesi tüm ticari davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işlerine bakmakla görevlidir. Bu hükme göre ticaret mahkemelerinin görev alanı ticari davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işleridir. Ticari faaliyetleri ilgilendiren bütün davalar ticari dava değildir. Ticaret mahkemeleri ayrı bir yargı kolu oluşturmayıp, asliye hukuk mahkemelerine göre ihtisas mahkemeleridir. Bu nedenle ticari işlerle ilgili bütün davalar ticaret mahkemelerinin görev alanına sokulmamış, yalnızca uzmanlık gerektiren hususların ticaret mahkemelerince karara bağlanması esası getirilmiştir.
Ticari davaları, mutlak ticari davalar, nisbi ticari davalar, yalnızca bir ticari işletmeyle ilgili olmasına rağmen ticari nitelikte kabul edilen davalar olmak üzere üç grubta toplamak mümkündür.
Mutlak ticari davalar, tarafların tacir olup olmadığına ve işin bir ticari işletmeyi ilgilendirip ilgilendirmediğine bakılmaksızın ticari sayılan davalardır. Mutlak ticari davalar, 6102 sayılı TTK’nın 4/1. maddesinde bentler halinde sayılmıştır. Bunların yanında Kooperatifler Kanunu (m.99), İcra İflas Kanunu (m.154), Finansal Kiralama Kanunu (m.31), Ticari İşletme Rehni Kanunu (m.22) gibi bazı özel kanunlarda belirlenmiş ticari davalar da bulunmaktadır. Bu guruptaki davaların ticari dava sayılabilmesi için taraflarının tacir olması veya ticari işletmeleriyle ilgili olması gibi şartlar aranmaz. TTK’nın 4/1. bendinde sınırlı olarak sayılan davalar arasında yer alması veya özel kanunlarda ticari dava olarak nitelendirilmesi yeterlidir. Bu davalar kanun gereği ticari dava sayılan davalardır.
Nispi ticari davalar, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması halinde ticari nitelikte sayılan davalardır. 6102 sayıl TTK’nın 4/1. maddesine göre, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan ve iki tarafı da tacir olan hukuk davaları ticari dava sayılır. Bu hükme göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için, hem iki tarafın ticari işletmesini ilgilendirmesi, hem de iki tarafın tacir olması gereklidir. Bu şartlar birlikte bulunmadıkça, uyuşmazlık konusunun ticari iş niteliğinde olması veya ticari iş karinesi sebebiyle diğer taraf için de ticari iş sayılması davanın ticari dava olması için yeterli değildir. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 19/2. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmeyecektir. Zira; Türk Ticaret Kanunu, kanun gereği ticari dava sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir. Hal böyle olunca, işin ticari nitelikte olması davayı ticari dava haline getirmez.
Üçüncü grup ticari davalar, yalnızca bir tarafın ticari işletmesini ilgilendiren havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davalardır. Yukarıda açıklandığı üzere bir davanın ticari dava sayılması için kural olarak ya mutlak ticari davalar arasında yer alması ya da her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili bulunması gerekirken havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davaların ticari nitelikte sayılması için yalnızca bir yanın ticari işletmesiyle ilgili olması TTK’da yeterli görülmüştür.
6335 sayılı Kanun’un 2. maddesi ile değişik 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 5. maddesi uyarınca ticari davalar Asliye Ticaret Mahkemelerince görülerek karara bağlanır.
Somut olayda, davacı davalıya borç verdiği paranın ödenmesi için icra takibi başlatmış olup, davacı iddiasını ödünç sözleşmesine dayandırmıştır.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın ödünç sözleşmesinden kaynaklandığı gerekçe gösterilerek her ne kadar davanın görev yönünden reddine karar verilerek dosya mahkememize gönderilmiş ise de, TTK.nun 4/1-(f) maddesinde “Bankalara, diğer kredi kuruluşlarına, finansal kurumlara ve ödünç para verme işlerine ilişkin düzenlemelerde,” öngörülen hususlardan doğan davaların ticari dava sayılacağının belirtildiği,
Hukukumuzda ödünç para verme işlemleri özel kanunlarda düzenlenmekte olup, TTK.nun 4/1-(f) bendinde belirtilen ödünç para verme işleri ile, bankalar ve diğer kredi kuruluşlarında olduğu gibi (Örneğin; Bankalar Kanunu) özel düzenlemelerin kastedildiği,
Davacının ise tacir sıfatı bulunmayan gerçek kişi olduğu, TTK.nun 4/1-(f) maddesinde belirtilen işlemleri yapabilecek sıfata sahip olmadığı, somut olayda mevcut olup olmadığı araştırılacak olan ödünç sözleşmesinin Türk Borçlar Kanunu’nda düzenlenen ödünç sözleşmesi olduğu ve Türk Borçlar Kanunu’nun ödünç sözleşmesine ilişkin hükümlerinin TTK.nun 4/1-(c) maddesinde ayrık tutulduğu,
Konu ile doğrudan ilgili Yargıtay 19. Hukuk Dairesi’nin 24/05/2016 tarihli 2015/18271 E. 2016/9293 K. sayılı kararında da belirtildiği üzere, somut olayda taraflar arasında ödünç sözleşmesinin bulunup bulunmadığının analizinin asliye hukuk mahkemelerinin görev alanında olduğu, taraflar arasındaki ilişki veya uyuşmazlığın bahsi geçen üç grup içerisinde yer almadığı, anlaşıldığından davanın görev yönünden reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.

H Ü K Ü M : Yukarıda Açıklanan Nedenlerle;
1-Davanın GÖREV NEDENİYLE dava şartı yokluğundan HMK 114/1-c, 115/2 ye göre usulden REDDİNE,
2-HMK 20 md.ye göre kararın kesinleştiği tarihten itibaren iki haflatık süre içinde başvuru halinde dava dosyasının görevli ve yetkili İSTANBUL ANADOLU 20. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİNE gönderilmesine,
3-HMK.’nun 331/2 maddesi uyarınca yargılama giderlerinin görevli mahkemece DEĞERLENDİRİLMESİNE,
4-Mahkememizin iş bu kararı ile İstanbul Anadolu 20. Asliye Hukuk Mahkemesi arasında olumsuz görev uyuşmazlığı oluştuğundan iş bu kararın kesinleşmesine müteakip olumsuz görev uyuşmazlığın giderilmesi için dosyanın İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi’ne GÖNDERİLMESİNE,
Dair tebliğden itibaren 2 hafta içinde istinaf yolu açık olmak üzere davacı vekilinin yüzüne karşı verilen karar açıkça okundu usulen anlatıldı. 12/07/2018