Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/386 E. 2018/1181 K. 30.11.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. İstanbul Anadolu 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2018/386 Esas
KARAR NO : 2018/1181
DAVA : Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 29/03/2018
KARAR TARİHİ : 30/11/2018
Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle, müvekkili ile davalı arasında bulunan cari hesap sözleşmesi uyarınca müvekkilinin davalıdan 4.155,45 TL bakiye alacağının bulunduğunu, işbu alacağın tahsili için davalı aleyhine İstanbul Anadolu 9. İcra Müdürlüğü’nün—— Esas sayılı dosyası ile ilamsız icra takibi başlatıldığını, ancak davalı vekilinin borcun tamamına, işlemiş faize ve faiz oranına itiraz etmesi ve zamanaşımı definde bulunması üzerine takibin durduğunu, yapılan itirazın mesnetsiz olduğunu, davalı borçluya kesilen faturalar ile satılan mallar karşılığı başlatıldığını, böylece davalıdan olan alacağın ispat edildiğini, borcun ödendiği ispat yükünün davalıda olduğunu, bunun yanı sıra takibin itirazen durmasının ardından gerek davalı şirket yetkilisi ile gerekse de şirket ile yaptıkları görüşmelerde borcun ikrar edilerek ödeneceğinin bildirildiğini, bunun üzerine davalıya süre verildiğini, arıca ödeme kolaylığı açısından taksitle ödemeyi de kabul ettiklerini, ancak davalının kendisine gösterilen tüm kolaylıklara rağmen borcunu ifa etmediğini, bu sebeple işbu davanın açıldığını beyanla, İstanbul Anadolu 9. İcra Müdürlüğü’nün ———– Esas sayılı dosyasına yapılan itirazın iptali ile takibin devamına, davalının takibe itiraz ederek müvekkili alacağını geç almasına sebep olmasından dolayı alacak miktarının %20’sinden aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına mahkum edilmesine, haksız ve kötüniyetli itiraz nedeniyle HMK 329/2 hükmü uyarınca 5.000 TL disiplin para cezasına hükmedilmesine, yargılama giderleri ve avukatlık ücretinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA: Dava dilekçesi davalıya 06/04/2018 tarihinde tebliğ edilmiş, davalı davaya cevap vermemiştir.
DAVANIN VE ÇEKİŞME KONULARININ TESPİTİ, DELİLLER, DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE DEĞERLENDİRİLMESİ, HUKUKİ NEDENLER VE SONUÇ:
1-Davanın ve çekişme konularının tespiti: Dava, cari hesap sözleşmesinden kaynaklanan alacağın tahsili için yapılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkin olup,
Taraflar arasındaki uyuşmazlık,
a- Dava zamanaşımı süresinin dolup dolmadığı,
b- Davalının davacıya borcu bulunup bulunmadığı,
c-Davanın tam veya kısmen kabulü halinde alacağın likid olup olmadığı, yani davacının icra inkar tazminatına hak kazanıp kazanmadığı noktalarında toplanmaktadır.
2-Davaya konu icra dosyası: Davaya konu İst. Anadolu 9. İcra Dairesi’nin———– esas sayılı dosyasının incelenmesinde; davacı vekili tarafından 28.12.2017 tarihinde davalı aleyhine 4.155,45 TL asıl alacağın yıllık % 9,75 avans faizi ile birlikte tahsilinin talep edildiği, borçlu vekilinin 09.01.2018 tarihli itirazı üzerine takibin durduğu ve işbu itirazın iptali davasının açıldığı anlaşılmıştır.
3-Deliller, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesi, hukuki nedenler ve sonuç: Faturaya dayalı alacak davalarında davalı akdi ilişkiyi açıkça kabul etmemiş ise taraflar arasında akdi bir ilişkinin bulunduğunu ispat külfeti faturayı düzenleyen alacaklı tarafa düşmektedir.
Öncelikle şunu belirtmek gerekir ki, bir ticari ilişki ve bu ilişkiden kaynaklı alacağının olduğunu iddia eden taraf bunu yazılı belgeler ile ispat etmesi gerekir.
İspatın konusu, ispat yükünün kimde olduğu ve ispat vasıtalarının neler olduğu HMK 187,190 ve 200. Maddelerinde açıkça belirtilmiştir. Alacaklı düzenlediği faturadaki malların ya da hizmetin karşı tarafa teslim edildiğini HMK 200. Maddesinde belirtilen deliller ile ispat etmesi gerekir. Fatura tek başına taraflar arasındaki akdi ilişkinin belgesi sayılamaz. ——–göre de “bir akdin icra safhasına taalluk eden fatura, mutlaka mevcut ve evvelce tamamlanmış bir anlaşmaya dayalı olması gerektiğinden, bir icap bile değildir. Kaldı ki icabı reddetmemek kabul niteliğinde de değildir. (BK.m3-5). Fatura sözleşmenin kurulması safhasıyla ilgili olmayıp ifasına ilişkin olduğundan öncelikle temel bir borç ilişkisinin bulunması gerekir. (Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu E:2001/l, K:2003/l, T:27.06.2003. Normal şartlarda alacaklı faturaya konu mal ve hizmeti davalı borçluya teslim ettiğine dair borçlunun imzasını kabul ettiği irsaliye veya teslime dair yazılı belge ile ispat edebilir.
Davacının, davalı borçlu ile aralarında akdi bir ilişki olduğunu, bir başka anlatımla takibe konu faturadaki fatura konusu hizmet ifası ile ilgili ticari ilişkiyi ispat etmeden iddia ettiği alacağın tahsilini sağlaması mümkün değildir. Akdi ilişki ise, taraflar arasında düzenlenen imzası davalı tarafından kabul edilmiş bir sözleşme, faturaya konu malların borçluya teslim edildiğine dair bir irsaliye ve teslim fişi ile vb. somut yazılı belgelerle ispat edilebilir.
Akdi ilişki ispat edilemediği sürece davacının davalı adına fatura düzenlemesi ve ticari defterlerine göre bu faturalar nedeniyle alacaklı gözükmesinin davalıyı bağlayıcı bir yanı yoktur.
Satışın yapılıp malın/hizmetin teslim edildiğini ve satışın veresiye yapıldığını davacının ispatlaması gerekir. Bir başka anlatımla bir alacak davasında mal sattığını iddia eden taraf karşı tarafın kabulünde değilse ispat külfeti öncelikle bu iddiayı öne sürendedir. İspatın konusu ise malın teslim edilmesidir. Malın teslim edildiği ispat edilememiş ise davalı borçlunun herhangi bir ispat külfeti altında olduğu söylenemez. Eğer alacaklı davacı malın teslimini sevk irsaliyesi ya da başkaca borçlunun imzasının içerir bir belge ile ispat ettiğinde bu kez teslim edilen malların bedelinin ödendiğini ispat külfeti davalı borçluya geçecektir.
Yukarıdaki hukuki açıklama uyarınca taraflar arasındaki uyuşmazlığın çözümü için gerekli deliller toplanıp, alanında uzman bilirkişiden rapor alınarak uyuşmazlığın çözümü yoluna gidilmiştir. Alanında uzman bilirkişi tarafından düzenlenen rapor dosya kapsamına uygun, gerekçeli, denetime elverişli ve yeterli bulunduğundan mahkememizce de hükme esas alınarak aynen benimsenmiştir.
Davalının icra dosyasına yaptığı zamanaşımı itirazı ile ilgili olarak; davacı alacaklının icra dosyasına sunduğu cari hesap ekstresine göre alacaklar 2017 yılına ait olup buna göre zamanaşımı süresi dolmadığından borçlu vekilinin zamanaşımı defiinin reddine karar verilmiştir.
Bilirkişi tarafından tacir olan davacının defter kayıtları incelenmiş olup, davaya konu alacağın “ödenmeyen bakiye alacak” açıklamasına dayandırıldığı anlaşılmaktadır.
Davacının, 2017 yılında, (GİB) Gelir İdaresi Başkanlığınca başlatılan E-Defter uygulamasına geçmiş olup, Yevmiye ve Kebir defterlerinin açılış ve kapanış onaylarının (GİB) tarafından süresinde yapıldığı, 2Û17 yılı e-defter kayıtlarının kanuna uygun tutulduğu görülmüştür.
Davacının, ticari defterleri ve kayıtlarına göre, davacı şirket Nisan 2017 – Kasım 2017 tarihleri arasında, davalı şirkete toplam 7.131.55 TL tutarlı (14) adet satış faturası kesmiştir.
Davacı, davalıdan toplam 2.976,10 TL tahsil etmiştir.
Davacının, takip tarihi itibariyle davalıdan, (7.131.55 – 2.976.10 =) 4.155,45 TL bakiye alacağının olduğu tespit edilmiştir.
Davalı şirkete ait ———–Vergi Dairesi Müdürlüğünden BA formları dosyaya gelmiş olup, bilindiği üzere BA formları, aylık 5.000 TL ve üzeri alımların, vergi dairesine beyan edilmesine mahsus belgelerdir.
Davalı şirkete ait 2017 yılı BA formları incelendiğinde, davacı şirket için herhangi bir fatura bildiriminde bulunulmadığı görülmüştür. Ancak davacının kayıtlarına bakıldığında, aylık fatura tutarlarının 5,000 TL’yi geçmediği, bu nedenle vergi dairesine BA formuyla beyan edilmediği anlaşılmıştır. Bu durumda davacının, 4.155,45 TL lik bakiye alacağını meydana getiren 7.131,55 TL tutarlı (14) adet fatura ve içeriği malların, davalıya sevk İrsaliyeleri karşılığında teslim ettiğini ispatlamak zorundadır.
Davacı vekili delil listesinde; icra dosyasını, ticari defler ve kayıtlarını, cari hesap ekstresîni kanıt olarak göstermiş olup, gerek icra dosyasının ve gerekse ticari defter ve kayıtlarının (cari hesap ekstresinin) alacağın varlığına somut bir kanıt teşkil etmeyeceği, fatura ve içeriği malların da sevk irsaliyeleri ile davalıya tesliminin kanıtlanması gerekecektir.
Davacı vekili tarafınan 09.09.2017 tarih ve sonrasına ait 7 adet faturayı ve sevk irsaliyelerini ve 09.09.2017 öncesine ait 7 adet fatura ve sevk irsaliyeleri dosyaya sunulmuştur.
Faturalar incelendiğinde; davacı tarafından davalı şirket adına düzenlendiği ve fatura içeriklerinin çeşitli emtia (tava, kevgir, tencere, kaşık vb) olduğu görülmüştür. Bu fatura içeriği malların çeşitli isimlere————————— şahıslara teslim edildiği, 3 adet sevk irsaliyesinde ise, malları teslim alan kişinin (silik çıkması nedeniyle) isminin okunamadığı görülmektedir. İsmi okunan şahısların davalı şirket yetkilisi mi yoksa çalışanı mı olduğu hususunda dosyada bir hizmet belgesi bulunmamaktadır. Bu nedenle, mevcut haliyle, davacının, 14 adet fatura ve içeriği malları, davalı şirkete teslimini kanıtlayamadığı durumu ortaya çıkmaktadır. Ne var ki, yukarıdaki tabloya bakıldığında ——– adlı kişinin, 5 adet fatura içeriği malı teslim aldığı, davalının da, bu faturalara karşılık kısmi ödemeler yaptığı anlaşılmaktadır. Bilirkişi tarafından incelenen sevk irsaliyelerinden 3.937,36 TL’lik malın ———- teslim edildiği, bu kişinin davacının kestiği 3.937.36 TL bedelli 5 adet fatura içeriği mallan teslim aldığı anlaşılmaktadır. Her ne kadar ——- davalı şirket çalışanı ve yetkilisi olduğu kanıtlanamamış ise de, davacının cari hesap seyrinden anlaşıldığı üzere davalı şirket, ticari ilişkinin ilk başladığı 17.04.2017 tarihinden hesap bakiyesinin 600 TL kaldığı 15.03.2017 tarihine kadar davalı şirketin davacıdan aldığı toplam 3.076,10 TL’lik 7 adet fatura içerisinde ——- teslim aldığı toplam 2.837,34 TL bedelli 4 adet fatura da bulunmaktadır.
Davalı, davacıdan aldığı toplam 3.076,10 TL’lik 7 adet faturaya karşılık (695, 00 TL + 900,00 TL + 881,10 TL =) 2.476,10 TL ödeme yaptığına, davalı bu ödemelerden sonra 15.08.2017 tarihi itibariyle (3.076,10 TL – 2.476,10 TL =) 600 TL bakiye borcu kaldığına, bu bakiyeden sonra ———- isimli kişinin 09.09.2017 tarihli 1.100,02 TL tutarlı (1) adet fatura içeriği malı daha teslim aldığına göre, davalının, —— kendi adamı olduğunu artık kabul etmiş sayılması gerektiği kanaatine varılmıştır. Bu durumda diğer 9 adet faturaya konu malları teslim alan kişilerin davalının yetkilisi veya çalışanı olduğunun kanıtlanamaması nedeniyle salt ———–teslim aldığı içerik faturalardan yola çıkılarak davacı alacağının 3.937.36 TL olduğu, davalının yaptığı 2.976,10 TL ödeme düşüldükten sonra davacının takip tarihi itibariyle davalı şirketten (3.937,36 – 2.976,10 =) 961,26 TL alacaklı olduğu kanaatine varılmıştır.
30/11/2018 tarihli duruşmada davacı vekilinden malları teslim alan kişilerin davalı şirket çalışanı olup olmadığının tespiti için ———yazı yazılmasını talep edip etmediği sorulmuş, davacı vekili böyle bir talebi olmadığını beyan etmiştir.
4-Sonuç: Sonuç olarak, somut olayda davacı şirketin kanıtlanan alacağının 961,26 TL olduğu kanaatine varıldığından davalının itirazının bu miktar kadarının iptaline, fazlaya ilişkin istemin reddine karar verilmesi gerektiği sonuç ve kanaatine ulaşılmıştır.
5-İcra-inkar tazminatı ile ilgili inceleme ve gerekçe: Davacı taraf, davalıdan icra-inkar tazminatı istemiştir.
İcra ve İflas Kanunu’nun 67.maddesinin 2. Fıkrası hükmünce, icra inkar tazminatına hükmedilebilmesi için, borçlunun takip sırasında ödeme emrine itiraz etmesi ve alacaklının alacağını mahkemede dava ederek haklı çıkması yasal koşullardandır. Borçlunun itirazının kötüniyetli olması ise yasal koşul değildir. İcra inkar tazminatı, aleyhindeki icra takibine itiraz eden ve işin çabuk bitirilmesine engel olan borçluya karşı konulmuş bir yaptırımdır. Bunlardan başka, alacağın likit ve belli olması da gerekir. Alacağın gerçek miktarı belli, sabit veya borçlu tarafından belirlenebilmesi için bütün unsurlar bilinmekte ya da bilinmesi gerekmekte, böylece borçlu tarafından borcun tutarının tahkik ve tayini mümkün ise; başka bir ifadeyle borçlu yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilir durumda ise alacağın likit ve muayyen olduğunun kabulü zorunludur. Öte yandan, alacağın muhakkak bir belgeye bağlı olması da şart değildir.
Açıklanan yasal kuralların ışığında takip konusu alacak değerlendirildiğinde, davacının alacaklı olduğu miktar davacının ticari defter kayıtlarına göre likid olduğundan, daha fazla takdir edilmesine ilişkin neden bulunmadığından likit ve muayyen nitelikte bulunan asıl alacağın % 20’si oranındaki 192,25 TL icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar vermek gerekmiştir.
6-Disiplin para cezası uygulanması talebi yönünden inceleme ve gerekçe: 6100 sayılı HM’nin 329. maddesinde “(1) Kötü niyetli davalı veya hiçbir hakkı olmadığı halde dava açan taraf, yargılama giderlerinden başka, diğer tarafın vekiliyle aralarında kararlaştırılan vekalet ücretinin tamamı veya bir kısmını ödemeye mahkum edilebilir. Vekalet ücretinin miktarı hakkında uyuşmazlık çıkması veya mahkemece miktarının fahiş bulunması halinde, bu miktar doğrudan mahkemece takdir olunur. (2) Kötü niyet sahibi davalı veya hiçbir hakkı olmadığı halde dava açan taraf, bundan başka Beşyüz Türk Lirasından Beşbin Türk Lirasına kadar disiplin para cezası ile mahkum edilebilir. Bu hallere vekil sebebiyet vermiş ise disiplin para cezası vekil hakkında uygulanır” hükmü düzenlenmiştir.
Yine HMK’nin 446. maddesinde “(1) Bu Kanun anlamında disiplin para cezasından maksat, yargılamanın düzenli bir biçimde işleyişini sağlamak ve Kamu düzenini korumak amacıyla verilen, verildiği anda kesin olan ve derhal infazı gereken para cezasıdır. Bu ceza, seçenek yaptırımlara çevrilemez ve adli sicil kayıtlarında yer almaz. (2) Disiplin para cezası, 21.07.1953 tarihli ve 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümlerine göre tahsil edilir” hükmünü amirdir.
Somut olayda, davacının alacağı bilirkişi incelemesi sonucunda belirlenmiş olup, 3.194,19 TL tutarındaki fatura bedeli yönünden davanın reddine karar verilmiştir.
Bu nedenle davalının icra takibine itirazında disiplin para cezası yönünden kötü niyetli olduğu kanıtlanamadığından davacı vekilinin HMK’nin 329/2. Maddesi anlamında disiplin para cezası uygulanması talebinin reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davanın KISMEN KABULÜ ile; davalı borçlunun İstanbul Anadolu 9. İcra Müdürlüğü’nün ————-esas sayılı icra dosyası üzerinden yapılan itirazın kısmen iptali ile, takibin 961,26 TL asıl alacak ve asıl alacağa takip tarihinden itibaren işleyecek 3095 sayılı Yasanın 2/2. Maddesine göre avans esasına göre hesaplanan temerrüt faizi işletilmek suretiyle devamına,
2-Davacının fazlaya ilişkin 3.194,19 TL’lik asıl alacak isteminin REDDİNE,
3-Likit ve muayyen nitelikte kabul edilen asıl alacak üzerinden hesaplanan %20 icra inkar tazminatı tutarı olan 192,25 TL icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
4-Davacının davalıya HMK’nın 329/2. Maddesi uyarınca 5.000 TL disiplin para cezası uygulanması talebinin REDDİNE,
5-Alınması gereken 65,66 TL harcın peşin alınan 50,19 TL peşin harç ve icra dosyasında yatırılan 20,78 TL peşin harçtan mahsubu ile bakiye 5,31 TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
6-Davacı tarafından yatırılan 50,19 TL peşin harç ve icra dosyasında yatırdığı 20,78 TL peşin harç olmak üzere toplam 70,97 TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
7-Davacı tarafından sarf edilen 1.070,70 TL yargılama giderinin davanın kısmen kabul kısmen red oranına göre hesaplanan 247,68 TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, geriye kalan 823,02 TL’nin davacı üzerinde bırakılmasına,
8-Davacı taraf kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’nin 13/1-2. maddesi uyarınca hesaplanan 961,26 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
9-Bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacı vekiline iadesine,
Dair, davacı vekilinin yüzüne karşı, davalının yokluğunda, kabulüne ve reddine karar verilen miktarlar 3.560 TL’nin altında olduğundan KESİN OLARAK verilen karar açıkca okunup usulen anlatıldı.30/11/2018