Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/225 E. 2018/834 K. 25.09.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. İstanbul Anadolu 4. Asliye Ticaret Mahkemesi

GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2018/225 Esas
KARAR NO : 2018/834

DAVA : Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan)
DAVA DEĞERİ : 10.000 TL
DAVA TARİHİ : 24/10/2016
KARAR TARİHİ : 25/09/2018

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA: Davacı vekilinin İst. Anadolu Asliye Hukuk Mahkemesine hitaben düzenlediği dava dilekçesinde özetle; davalının kişisel …. hesabı olan ….. adlı hesaptan, müvekkili aleyhinde çeşitli paylaşımlarda bulunduğunu, davalının yaptığı paylaşımlarda davacı şirketin kişilik haklarının açıkça ihlal edildiğini, bunun yanı sıra bu beyanlarla davacı şirketin mali olarak zarara uğratılıp rakiplerini rekabette öne çıkarma amacıyla hareket edildiğini, yapılan paylaşımlarda …………..i olayla davacı şirketin ilişkilendirildiğini ve son derece ağır ithamlarda bulunulduğunu, …… yaşanan 45 çocuğa bir öğretmen tarafından tecavüz edildiğine dair iddialar ve yürütülen soruşturmanın tüm yurtta infial yarattığını, ancak davacı ile uzaktan yakından ilgili olmayan bir yerde ve ilgili olmayan bir kurumda gerçekleştiği söylenen bu olayların anlaşılamaz bir biçimde davacıya fatura edilmeye çalışıldığını, bu yolla tamamen haksız ve dayanaksız bir şekilde davacının podofiliye destek olduğu gibi son derece ağır, aşağılayıcı ve davacının ticari itibarını derinden sarsan bir olgu isnadında bulunulduğunu, davacı şirketin bir çok kuruma ve kişiye 16 yıl boyunca kesintisiz olarak yüzbinin üzerinde eğitim bursu sağladığını, davalının davacı şirket aleyhine kullanmış olduğu “……………” şeklindeki ifadelerin hakaret niteliği taşıdığını, davalının iddialarını kanıtlaması gerektiğini, davalının yapmış olduğu bu yorumları, kişilik hakları ve ticari itibarını ağır bir biçimde ihlal eden açıklamaları nedeniyle 10.000 TL manevi tazminat bedelinin davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA: Davalı usulüne uygun yapılan tebligatlara rağmen davaya cevap vermemiştir.
DAVANIN AŞAMALARI: Davanın tevzi olunduğu İst. Anadolu ………. Asliye Hukuk Mahkemesinin 05/12/2017 tarih 2016/435 esas 2017/388 karar sayılı dosyası görevsizlik kararı verdiği ve dosyanın Mahkememize tevzi olunduğu anlaşılmıştır.
DAVANIN VE ÇEKİŞME KONULARININ TESPİTİ, DELİLLER, DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE DEĞERLENDİRİLMESİ, HUKUKİ NEDENLER VE SONUÇ:
1-Davanın ve çekişme konularının tespiti: Dava, haksız rekabet teşkil eden eylem nedeniyle manevi tazminat istemine ilişkindir.
Davanın dayanağı, TMK’nin 24-25, TTK’nin 54/2, 55(1), 56/1-e ve TBK’nin 58. Maddeleridir.
Davalının katılmadığı ön inceleme duruşmasında taraflar arasındaki uyuşmazlığın,
a-Davalının …… hesabından …………….” şeklinde paylaşımda bulunup bulunmadığı,
b-Davalı bu şekilde paylaşımda bulunmuş ise bu paylaşımın TTK’nin 54 ve 55. Maddeleri anlamında haksız ve hukuka aykırı biçimde haksız rekabet eylemini oluşturup oluşturmadığı,
c-Davalının eylemi haksız rekabet ise davacının TTK’nin 56/1-e maddesi ve TBK’nin 58. Maddesi uyarınca manevi tazminata hak kazanıp kazanmadığı,
d-Davacı manevi tazminata hak kazanmış ise miktarının ne kadar olması gerektiği noktalarında toplandığı tespit olunmuştur.
2-Deliller, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesi, hukuki nedenler ve sonuç:
a)Dava dilekçesi ekinde, davacıya ait olduğu iddia olunan paylaşımlar ve davalının…….. hesabındaki diğer herkese açık paylaşımlar dava dilekçesi ekine konulmuştur.
Bu davacının paylaşımları ve fotoğrafı ekli olan dava dilekçesi, ara karar evrakı ve duruşma tarihleri davalıya tebliğ edilmiş olmasına karşın davalı davaya cevap vermemiş, Adliyeye yakın yerde oturmasına karşın duruşmalara katılmamıştır.
Tüm bu nedenlerle “……… şeklindeki paylaşımın davalı tarafından yapıldığı kanaatine varılmıştır.
b)Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 10. maddesi ile Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 26. maddesi ifade özgürlüğü ve sınırlarına ilişkin düzenlemeler içermektedir.
İfade özgürlüğü hakkı mutlak hak olmayıp sınırlandırılabilen haklar grubundandır.
Başkalarının şöhret ve haklarının korunması, İfade özgürlüğünün sınırlanması hallerinden biri olmakla birlikte böylesine bir durum söz konusu olduğunda ifade özgürlüğünün kullanılmasının sağlanması ile başkalarının şöhret ve haklarının korunması arasında adil bir dengenin kurulması gerekmektedir.
İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi, çok sayıdaki kararında İHAS’ın 10. maddesindeki ifade özgürlüğü ile 8. maddede düzenlenen özel hayata saygı haklarının eşit olarak korunması, kullanılan ifadelerin 8. maddede korunan özel ve aile yaşamı, haberleşme ve konut dokunulmazlığı haklarını ihlal eder nitelikte olması halinde bu iki hak arasında her iki hakkın özüne zarar gelmeyecek adil bir denge kurulup kurulmadığının gözetilmesi ve her iki hakkın ihlal edildiği iddiasına ilişkin başvurularda aynı kararın verilmesi ve takdir hakkının aynı olması gerektiğini belirtmiştir.
4721 sayılı Türk Medeni Kanunun 24. maddesinin gerekçesi nedeniyle, tüzel kişilerinde kişilik haklarına haksız saldırılması halinde manevi tazminat talep edebilecekleri tartışmasızdır. Tüzel kişilerin saygınlık, onur, sır çevresi gibi manevi nitelikte kişisel değerler taşıdıkları, mesleki ve ekonomik kişisel değerlere gerçek kişiler gibi sahip oldukları yargısal kararlarda sıkça dile getirilmektedir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 01/01/2012 tarih, 2011/4-687 Esas, 2012/26 Karar sayılı ilamında; ekonomik faaliyetini yürütürken kazanılan saygınlığın tüzel kişinin kişisel değerleri içinde yer aldığı, tüzel kişinin ticari şeref ve haysiyetinin çiğnenmesinin, onun ekonomik yaşam içindeki yerini ve durumunu sarsabileceği, ekonomik itibarın tüzel kişinin şeref ve haysiyetinin bir görüntüsü olduğu, tüzel kişinin ekonomik faaliyetlerinin de toplum tarafından değerlendirildiği, tüzel kişinin kişilik haklarından olan onur ve saygınlığının, onun korunan değerlerin başında geldiği vurgulanmıştır.
Haksız rekabete ilişkin TTK’nin 54/2. Maddesi “rakipler arasında veya tedarik edenlerle müşteriler arasındaki ilişkileri etkileyen aldatıcı veya dürüstlük kuralına diğer şekillerindeki aykırı davranışlar ile ticari uygulamalar haksız ve hukuka aykırıdır” hükmünü içermektedir.
TTK’nin 55/1. Maddesinde başlıca haksız rekabet halleri sayılmış olup, maddenin a-1 bendinde “başkalarını veya onların mallarını, iş verenlerini, fiyatlarını, faaliyetlerini veya ticari işlerini yanlış, yanıltıcı veya gereksiz yere incitici açıklamalarla kötülemek” dürüstlük kurallarına aykırı davranışlar ve uygulamalardan sayılmıştır.
TTK’nin 56/1-e maddesine göre haksız rekabet sebebiyle müşterileri, kredisi, mesleki itibarı, ticari faaliyetleri veya diğer ekonomik menfaatleri zarar gören veya böyle bir tehlike ile karşılaşabilecek olan kimse TBK’nin 58. Maddesinde öngörülen şartların varlığında manevi tazminat verilmesini isteyebilir.
Tüzel kişilerin manevi tazminat isteyip isteyemeyeceği hususu Doktrinde tartışmalı olmakla birlikte yüksek Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 22/01/2016 tarih ve 2014/4-213 esas, 2016/70 karar sayılı ilamında “tüzel kişilerin de manevi zarara uğrayabileceği ve bu nedenle manevi tazminat talebinde bulunabileceği” sonucuna varılmıştır.
Gerek yukarıda açıklanan haksız rekabet hükümleri, gerekse TMK’nin 24, 25 ve TBK’nin 58. Maddeleri gözönüne alındığında tüzel kişilerin ticari saygınlıklarının saldırıya uğraması halinde manevi zarara uğradıkları kabul edilerek, manevi tazminata hükmedilmesi gerektiği sonucuna ulaşılmaktadır.
c)Tazminat isteminin temel koşulu; saldırının, haksız olması yanında tüzel kişinin yararlandığı kişilik haklarına tecavüz niteliğinde olmasıdır.
Bu bakımdan somut olayda davalının davaya konu yazıdaki görüşlerinin eleştiri veya yorum ya da haksız saldırı olmaksızın düşünceyi açıklama yahut davacının ticari saygınlığına saldırı niteliğinde olup olmadığı, davacıya yöneltilen ithamın görünen gerçekliğe uygun şekilde haklı olarak yöneltilip yöneltilmediği hususunun çözümlenmesi gerekmektedir.
Somut olayda, davalı, ……kullanan herkesin görebileceği şekilde, davacıyı kastederek “…… #………” sözlerini yazmıştır. Davalının paylaşımlarında, davacı şirketin ismi geçmediğinden matufuyet unsurunun oluşup oluşmadığının tartışılması gerekir ise de, paylaşımın yapıldığı tarih ve paylaşımın içeriğinden olayımızda matufiyet unsurunun oluştuğu konusunda şüphe yoktur. Davacının paylaşımından davacı firmanın anlaşıldığı çok açıktır. Davalının, davacı hakkında kullandığı sözler tahkir edici, kamuoyunda kuşku yaratıcı, davacının saygınlığını zedeleyici, haksız rekabete yol açıcı ve itham edici bir üslubun kullanıldığı açıktır. Davalı yazıda; davacıyı, ……………………” diyerek küfür etmiştir.
Davacı Türkiye’nin üç …..operatöründen biridir. Dosyada, davacı şirketin kamuoyunda geniş yankı bulan tecavüz olayının gerçekleştiği yer ve kurumla bir organik bağının bulunduğuna dair bir delil toplanmamıştır. Davacının yalnız öğrencilere burs verdiği iddiası karşısında davalı tarafça adı geçen vakfa maddi destek sağlandığına dair bir delil sunulmamıştır. Kaldı ki davacı tarafın vakfa maddi ya da manevi bir destek sağlamış olması halinde bile, bir vakıf çalışanının şahsi eyleminden dolayı davacının “……..” olarak suçlanması haksız ve hukuka aykırıdır. Bu suçlama bir yorum ve eleştiri niteliğinde olmadığı gibi, bu suçlamaya bağlı olarak telefon hatlarının bir başka şirkete taşındığına dair milyonlarca insanı muhatap alacak açıklama haksız rekabet yaratacak ve davacının ticari saygınlığını zedeler niteliktedir. Diğer yandan kullanılan sözcükler keskin ve açık bir suçlamayı içermekle, davacı hakkında ithamda bulunan davalı, iddiasını kanıtlamak zorunda olup, davacı şirketin ………. olduğunu davacının bilerek ve isteyerek bu nitelikteki eylemlere ve kişilere destek sağladığını kanıtlamak zorundadır. Davalı, davacı aleyhine böyle bir kanıt sunmamıştır.
Tüm bu nedenlerle davalının sözlerinin haksız olması yanında tüzel kişinin yararlandığı kişilik haklarına tecavüz niteliğinde olduğu kanaatine varılmıştır.
d)Yukarıdaki belirlemeye göre davalının …………r isimli internet sosyal paylaşım sitesinden davacıyı kastederek “…….” şeklindeki sözlerle davacı şirkete küfür etmek, davacıyı sapık ve pedofili destekçisi göstermek şeklindeki eylemi TMK.’nin 24-25., TTK’nin 54/2, 55(1), 56/1-e ve TBK.’nin 58. maddeleri kapsamında davacının kişilik haklarını zedelemiştir.
Türk Borçlar Kanunun 58. Maddesi gereğince, kişilik hakları hukuka aykırı olarak saldırıya uğrayan kimse manevi tazminat ödetilmesini isteyebilir. Hakim, manevi tazminatın tutarını belirlerken, saldırı oluşturan eylem ve olayın özelliği yanında tarafların kusur oranını, sıfatını, işgal ettikleri makamı ve diğer sosyal ve ekonomik durumlarını da dikkate almalıdır. Tutarın belirlenmesinde her olaya göre değişebilecek özel durum ve koşulların bulunacağı da gözetilerek takdir hakkını etkileyecek nedenleri karar yerinde nesnel (objektif) olarak göstermelidir. Çünkü yasanın takdir hakkı verdiği durumlarda yargıcın, hukuk ve adalete uygun karar vereceği TMK’nin 4. maddesinde belirtilmiştir. Takdir edilecek bu para, zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer bir işlevi (fonksiyonu) olan özgün bir nitelik taşır. Bir ceza olmadığı gibi malvarlığı hukukuna ilişkin bir zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. O halde bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek tutar, var olan durumda elde edilmek istenilen doyum (tatmin) duygusunun etkisine ulaşmak İçin gerekli olan kadar olmalıdır.
Bu ilkeler ışığında, dava konusu eylemin işleniş biçimi, eylemin tarihi, paylaşımda kullanılan dilin ve sözcüklerin eleştiri, yorum, gerçekliğe uygun haber verme ve düşünceyi açıklama niteliğinde olmayıp doğrudan davacının ticari itibarını ve hükmi şahsiyetini hedef alan, tahkir edici, kamuoyunda kuşku yaratıcı, haksız rekabeti doğuran, davacıyı aşağılamaya yönelik küfür içeren sözler olduğu, bu saldırının görünür gerçekliğe uygun ya da haklı nedenlere dayalı olarak yapıldığına dair davalı tarafça hiç bir delil ve belge sunulmadığı, haksız saldırı ile yüz yüze kalan davacının manevi tazminat talep etme konusundaki yasal koşulların oluştuğu dikkate alınarak, davalının sosyo-ekonomik durumu, toplumda bir şöhretinin bulunmaması, davaya konu yazının iki cümle ile bir kez paylaşılmış olması, davacı şirketin kendini ve yönelen suçlamayı kamuoyuna anlatabilmek konusundaki yeterli maddi ve manevi imkânlarının bulunması ve suçlamanın hayatın olağan akışına aykırılığı nedeniyle kamuoyunda kolayca inanılır nitelikte bulunmaması dikkate alındığında yazının, davacı yönünden ağır bir manevi zarar oluşturmasının mümkün bulunmadığı birlikte değerlendirildiğinde; davanın kısmen kabulü ile 1.200 TL manevi tazminatın davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine karar vermek gerekmiş, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davanın KISMEN KABULÜ ile, 1.200 TL manevi tazminatın taleple bağlı kalınarak dava tarihi olan 24/10/2016 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
2-Davanın kısmen reddi ile davacının fazlaya ilişkin 8.800.-TL.’lik manevi tazminat isteminin REDDİNE,
3-Harçlar yasasına göre alınması gerekli 81.98 TL harcın davacı vekili tarafından dava açılırken peşin olarak yatırılan 170,78 TL harçtan mahsubu ile fazla yatan 88,80 TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
4-Davacı vekili tarafından dava açılırken peşin olarak yatırılan 81,98 TL harcın davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
5-Davacı tarafından sarfedilen 139,00 TL posta giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
6-Davalı tarafından sarfedilen 22,00 TL posta giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
7-Karar tarihinde yürürlükte bulunan…….’nin 10. ve 13/1-2. maddeleri uyarınca takdir olunan 1.200 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
8-Bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde ve talep halinde yatıran tarafa iadesine,
Dair, davacı vekilinin yüzüne karşı, davalının yokluğunda, HMK’nin 345. Maddesi uyarınca gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren iki haftalık süre içinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi’nin ilgili Hukuk Dairesine istinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkca okunup usulen anlatıldı. .