Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/145 E. 2021/190 K. 17.03.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 4. Asliye Ticaret Mahkemesi
ESAS NO: 2018/145 Esas
KARAR NO: 2021/190
DAVA: Denkleştirme akçesi(Ticari Şirket)
DAVA TARİHİ : 29/01/2018
KARAR TARİHİ: 17/03/2021
Mahkememizde görülmekte olan “denkleştirme akçesi(Ticari Şirket)” istemli davanın yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ, DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle, davacının ortağı olduğu davalı—– sıfatı ile başka bir şirket olan —— kararı alarak uygulamaya koyduğunu ve resmi işlemlerin tamamlandığını, ——devir akçesi ödenerek ortaklıktan çıkarılması ve devralan davalı ———— yer almamasının oylanarak kabul edildiğini, davacının ayrılma akçesi verilerek ortaklıktan çıkarılmasına ilişkin karara itirazlarının olmadığını, ancak ayrılma akçesinin hatalı olarak az belirlendiğini, bu nedenle ayrılma akçesi miktarının gerçek değere yükseltilerek uygun bir denkleştirme akçesi belirlenmesine, bedelin faiziyle davalılardan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA: Davalılar vekili cevap dilekçesinde özetle; davalı —- davalı —- tarafından devralındığını ve ——-terkin edildiğini, bu nedenle davalı——– husumet ehliyetinin kalmadığını, bu şirket hakkındaki davanın husumet yokluğu nedeniyle reddine, genel kurul toplantısının ——-ayrılma akçesi rakamına ilişkin kısmının iptalinin istenemeyeceğini, sadece ayrılma akçesinin tutarına itiraz edilebileceğini, ancak davacıya ödenen ayrılma akçesi payının gerçek değer olduğunu, bu nedenle davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
ISLAH: Davacı vekili —– tarihli ıslah dilekçesince özetle; — ayrılma akçesi rakamının —–yükseltilmesine, önceden yapılan ödemeden sonra bakiye kalan —- ayrılma akçesi alacağının davalı ———- davacıya ödenmesine, bu alacağa dava tarihinden itibaren ticari avans faizi işletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DAVANIN VE UYUŞMAZLIK KONULARININ TESPİTİ, DELİLLER, DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE DEĞERLENDİRİLMESİ, HUKUKİ NEDENLER VE SONUÇ:
1- Davanın ve uyuşmazlık noktalarının tespiti: Dava, TTK’nin 191. Maddesi uyarınca ayrılma karşılığına ilişkin denkleştirme akçesinin saptanması ve davalılardan tahsili istemine ilişkindir.
Ön inceleme duruşmasında, taraflar arasında, davacının birleşen şirketten ayrılması ile ilgili bir ihtilaf olmadığı,
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın,
-Davalı ——– pasif husumet ehliyetinin bulunup bulunmadığı,
-Davacının ayrılma karşılığının gerçek değerinin ne kadar olduğu noktalarında toplandığı tespit olunmuştur.
2-İlgili Mevzuat: Davanın dayanağı olan TTK’nin 191. maddesi;
“(1) Birleşmede, bölünmede ve tür değiştirmede ortaklık paylarının ve ortaklık haklarının gereğince korunmamış veya ayrılma karşılığının uygun belirlenmemiş olması hâlinde, her ortak, birleşme, bölünme veya tür değiştirme kararının ———- ilanından itibaren iki ay içinde, söz konusu işlemlere katılan şirketlerden birinin merkezinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesinden, uygun bir denkleştirme akçesinin saptanmasını isteyebilir. Denkleştirme akçesinin belirlenmesinde 140 ıncı maddenin ikinci fıkrası uygulanmaz.
(2) Davacı ile aynı hukuki durumda bulunmaları hâlinde, mahkeme kararı, birleşmeye, bölünmeye veya tür değiştirmeye katılan şirketlerin tüm ortakları hakkında da hüküm doğurur.
(3) Davanın giderleri devralan şirkete aittir. Özel durumların haklı göstermesi hâlinde, mahkeme giderleri kısmen veya tamamen davacıya yükletilebilir.
(4) Ortaklık paylarının veya ortaklık haklarının korunmasını inceleme davası birleşme, bölünme veya tür değiştirme kararının geçerliliğini etkilemez”. Hükmünü haizdir.
3- Deliller, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesi, hukuki nedenler ve sonuç:
3-a)Deliller: Davanın gerektirdiği ve tarafların bildirdikleri deliller toplanmış olup, buna göre, davacı, devrolan davalı —- % 10 oranında ortağı olduğu sırada, işbu şirket diğer davalı ——– birleştiği saptanmıştır.
Devrolunan davalı———– ödenerek ortaklıktan çıkarılması ve devralan davalı —–bünyesinde yer almaması hususunun oylanarak kabul edilmiştir.
Davacı, kendisine ayrılan —- devir akçesi bedeline itiraz etmiştir. Davalı şirketler savunmalarında, —- tarihli mali tabloları dikkate alarak ——- değerleme yapıldığını, dolayısı ile tespit edilen ayrılma akçesi miktarının davacının payının gerçek değeri olduğunu belirtmişlerdir.
3-b)Davalı ——-pasif husumet ehliyetinin bulunup bulunmadığı hususunda yapılan inceleme ve gerekçe: Taraf sıfatı, dava konusu subjektif hakka ilişkindir. Bir hakkı dava etme yetkisi (dava hakkı) kural olarak o hakkın sahibine aittir. Davayı açabilmek için gerekli sıfat, dava konusu şey üzerinde hak sahibi olan kişiye aittir. Aynı şekilde bir hakkın kendisinden istenebilecek o hakka uymak yükümlülüğü olan kişi olup bu da davalı olma pasif husumet ehliyetidir. Bir kimsenin davacı veya davalı sıfatına sahip olup olmadığı tıpkı hakkın mevcut olup olmadığının tayininde olduğu gibi maddi hukuka göre belirlenir.
Davada taraf ehliyeti, 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 28. maddesi gereğince, sağ doğmak şartıyla ana rahmine düştüğü andan itibaren başlar. Medeni hakları kullanma ehliyetine (fiil ehliyetine) sahip gerçek ve tüzel kişiler dava ehliyetine de sahiptirler. Dava ehliyeti bir kişinin kendisi veya yetkili temsilcisi aracılığıyla bir davayı, davacı veya davalı olarak takip etme ve usul işlemleri yapabilme ehliyetidir. Sonuç olarak davacı ——- davalı olarak gösterilen kişiler taraf ehliyetine sahip olsalar bile bu kişilerin o davada maddi hakka ilişkin olarak davacı——– davalı olmak sıfatlarının bulunması gerekmektedir. Dava ve taraf ehliyeti kamu düzenine ilişkin olup, Mahkemece re’sen göz önünde tutulması gereken hususlardandır.
Müsnet davada, birleşme işleminin tesciliyle birlikte devralınan —-olarak sona sona ermiş ve ticaret sicilinden terkin edilerek tüzel kişiliği ortadan kalkmıştır(TTK m. 136/4). Bu durumda —- tüzel kişiliğinin sona ermesi nedeniyle davalı —– davada pasif husumet ehliyeti bulunmamaktadır.
Kaldı ki, TTK m. 191/4’de “Davanın giderleri devralana aittir” demek suretiyle pasif husumet ehliyetinin devralan şirkete ait olduğu açık bir şekilde düzenlenmiştir. Bu düzenleme, TTK m. 136/4’ün “Birleşmeyle, devralan şirket devrolunan şirketin malvarlığını bir bütün hâlinde devralır. Birleşmeyle devrolunan şirket sona erer ve ticaret sicilinden silinir” şeklindeki düzenlemenin doğal bir sonucudur. Zira, devralınan şirketin tüzel kişiliği sona ermiş olacağından, bu davanın açılabileceği tek hukuki kişilik devralan —–şirkettir.
Bu nedenle davalı ——–açılan davanın pasif husumet ehliyeti yokluğu nedeniyle reddine karar vermek gerekmiştir.
3-c)Davacının denkleştirme akçesi istemiyle ilgili inceleme ve değerlendirme: Yukarıda metni açıkça yazılan TTK’nin 191. Maddesi hükmü uyarınca birleşmede, bölünmede ve tür değiştirmede ortaklık paylarının ve ortaklık haklarının gereğince korunmamış veya ayrılma karşılığının uygun belirlenmemiş olması hâlinde, her ortak, birleşme, bölünme veya tür değiştirme kararının ——– ilanından itibaren iki ay içinde, söz konusu işlemlere katılan şirketlerden ——– bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesinden, uygun bir denkleştirme akçesinin saptanmasını isteyebilir.
Davacı vekili, bu madde hükmü uyarınca denkleştirme akçesinin hesaplanmasını ve tahsilini talep etmiştir. Bu nedenle mahkememizce konusunda uzman bilirkişi kurulundan kök ve ek raporlar alınarak uyuşmazlığın çözümü yoluna gidilmiştir.
Mahkememizce görevlendirilen mali müşavir bilirkişi ——– motorlu araç değerleme konusunda uzman makine mühendisi bilirkişi —— nitelikli hesaplamalar uzmanı bilirkişi—— oluşan üç kişilik bilirkişi heyetince, davacının hissesinin bulunduğu devrolan davalı —– tarihli —– tarihli kök raporun —— şeklinde ayrıntılı olarak gösterilmiştir. Bilirkişi heyetince yapılan rayiç değer tespitinden sonra devrolan davalı —– kayıtlı olan taşıtların değeri toplam —– olarak tespit edilmiş, devrolan davalı şirketin ——- olduğu tespit edilmiştir. Buna göre, davacının hissedar olduğu dönemde hisse oranının ——olduğu göz önüne alındığında ise, devir akçesi bedelinin ——– tutarında olması gerektiği yönünde görüş bildirilmiştir.
Davacı vekili, bilirkişi kök raporuna karşı sunduğu ———- itiraz dilekçesinde özetle; bilirkişi heyetinin yaptığı hesaplamanın müvekkilinin lehine olmasına rağmen ——–aradığı hesaplama yönteminin kullanılmadığını, işletmenin piyasa değerinin ne olduğu ve şirket ömrü hususlarında herhangi bir değerlendirme yapılmadığını, dolayısı ile varılan sonuç ile salt şirketin varlıklarının değerinin ortaya çıktığını, ancak piyasa değeri hesaplamasına ilişkin hususun değerlendirme dışı kaldığını, oysa şirketin 3.kişiye satış değerinin de belirlenmesi gerektiğini, bilanço incelendiğinde ——– büyük alacak kalemlerinin olduğunu, sadece var olan araç bedellerine göre hesaplama yapılmasının hatalı olduğunu iddia etmiştir.
Davalılar vekili ——— tarihli dilekçesinde özetle; araçların rayiç bedellerinin tespit ettirilmeye çalışmasının yerinde olmadığı gibi davanın çözümüne de etkisinin bulunmadığını, 6335 sayılı kanunla işlem denetçisine ilişkin hükümlerle birlikte 158.maddenin yürürlükten kalktığını, anılan maddenin yürürlükten kaldırılmasının amaçlarından birinin, birleşmeye taraf şirketlerin yönetim organlarının birleşmeye uygulanacak değerleme yöntemini belirlemek konusunda serbest kılınmaları olduğunu, bu çerçevede de en uygun değerleme yönteminin —– olduğunu, bilirkişi raporunda Kaydi olarak ödenmesi gereken ayrılma akçesi tutarının ——– olduğunun tespit edildiğini, bu nedenle müvekkili şirketin yaptığı hesaplama ile örtüştüğünü, bilirkişi raporundaki işbu tespitin hükme esas alınabileceğini beyan etmiştir.
Taraf vekillerinin itirazları üzerine yapılan incelemede, bilirkişi heyetinin düzenlediği kök raporda çıkarılan ——davacı vekilinin itirazına konu olan — hesabında bulunan ——— hesabı dahil edilerek ——yapıldığı, dolayısıyla davacının bu itirazının geçerli kabul edilemeyeceği, davalı vekilinin —yönden tespit edilen ——- tutarının esas alınması gerektiği” itirazıyla ilgili olarak da, şirketin rayicen öz varlık tespitinin yapılabilmesi için, Kaydi Bilançodan ——- çıkarılması, aktifinde yer alan varlıkların kayıtlı değeri ile, güncel satış değerlerinin tespit edilmesi gerekmektedir. Dolayısıyla kayıtlı değerler üzerinden çıkarılacak ——gerçekçi bir yaklaşım olmayacağı, davalı şirketin öz varlığının ——- tespit edilen tutarın güncel değeri gösterdiği ve hesaplamada rayiç tutarın dikkate alınması gerektiği görüşüne ulaşılmış, bu nedenle de, davalılar vekilinin ——— tutarının esas alınması gerektiği yönündeki itirazının yerinde olmadığı kanaatine varılmıştır.
Davalılar vekili ——– tarihli bilirkişi ek raporuna itiraz dilekçesinde özetle; ek raporda, kök raporda karşı itirazların değerlendirmeye alınmadığını, özellikle öz varlık yönteminin benimsenmesindeki haklı hukuki gerekçelerine “gerçekçi bir yaklaşım olmayacağı” yönündeki açıklama ile yetinildiğini, ancak bu noktada rapor içinde çelişkili bir durumun meydana geleceğini, zira bilirkişilerin rayiç —– dikkate aldıklarını belirtmesine rağmen —– tarihli dilekçedeki diğer itirazların yanında birleşmeden sonra —- tarihli resmi gazetede yayınlanarak yürürlüğe gire ———– hesaplarından çıkarıldığına,—— birlikte diğer davalı —– olduğuna, bu durumun ise şirketin —- dikkate alındığında —-hesaplanan denkleştirme akçesinin gerçek değerinden fazla ödendiğine ilişkin itirazın değerlendirilmediğini ve sonuç olarak davacıya ödenmesi gereken ayrılma akçesi bedelinin—– olduğunun hatalı şekilde tespit edildiğini, bununla beraber kök bilirkişi raporunda müvekkillerden —birleşmenin tescilini takiben davacının banka hesabına ödenen dekont örneğinin dosyada mübrez olduğunu, davacı tarafından da ödendiği kabul ve ikrar edilen ——bahsedilmediğini, dolayısı ile ödenen kısmın mahsup edilmesinin zorunlu olduğunu beyan etmiş ise de, davalılar vekilinin bahsettiği hesaplama, kendilerinin de kabulünde olan “rayiç değerler” dikkate alınarak yapılmıştır. Ancak, davalı——– ayrılma akçesi ödemesi, bilirkişi heyetince hesap edilecek ve Mahkememizce kabul edilecek ayrılma akçesi tutarından mahsup edileceğinden şirketin kıymetinin ve davacının hak ettiği ayrılma akçesinin hesaplandığı, şirketin hissedarından olan cari alacak veya borcunun bu tutardan tenzilinin işletmenin günlük değişkenlik arz eden işlerinden olmakla hesaplanmadığı, başka bir ifade ile davacının şirketten olan cari alacağı veya borcunun anlık olarak değişme ihtimaline binaen tam olarak ödenecek tutarın hesaplanmadığı, şayet şirket kayıtlarında sonradan başka bir hareket mevcut değilse davacının davalıdan hesaplanan —– ayrılma payından daha önce ödenen —– mahsup edilmesiyle kalan —– bakiye alacağının mevcut olduğu kanaatine varılmıştır. Davalılar vekilinin itiraz dilekçesinde bahsettiği —— Ayrıca belirtmek gerekir ki; davalılar vekilinin bahsettiği———- bulunmayan kasa mevcudu ve ortaklardan alacakları” vergi mükelleflerinin nasıl düzelteceğine dair hükümleri düzenlemekte olup, somut olayda bilirkişi heyetince yapılan hesaplama dava tarihinden önceki en son mali tablolar üzerinden yapılmıştır. Sonuç olarak; davalılar vekilinin itirazına konu düzenlemelerin “rayiç değerlere göre çıkartılan bilanço” ile hiçbir ilgisi yoktur. Rayiç kıymetlere göre çıkartılan bilanço, şirketin vergi kanunlarına göre yapılan düzenlemeleri değil, TTK’nin 376. Madde hükmünde belirtilen hususlara göre hesaplanır. Bu nedenle davalılar vekilinin bu itirazının da reddi gerekmiştir.
Buna göre, davacının ayrılma payı miktarının —–olması gerektiği kanaatine varılmış, bu miktardan, davacıya, davadan önce ödenen —-mahsup edilmesiyle kalan —– denkleştirme akçesinin dava tarihinden tahsil tarihine kadar işleyecek —— hesaplanan temerrüt faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1- Davalı —– karşı açılan davanın pasif husumet ehliyeti yokluğu nedeniyle reddine,
2- Davalı —– karşı açılan davanın KABULÜ ile, TTK’nin 191. Maddesi uyarınca taktir olunan ——– denkleştirme akçesinin dava tarihinden tahsil tarihine kadar işleyecek 3095 sayılı Yasanın 2/2. Maddesine göre avans esasına göre hesaplanan temerrüt faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
3——- tarihli kararı sayılı; “Davacının ayrılma akçesine ilişkin talebi kabul edilerek ——ayrılma akçesinin davalı şirketten alınmasına karar verilmiş ise de bu talebin nispi harç gerektirdiğinin gözden kaçırılması doğru olmamıştır. Dava nispi harca tabii olduğu halde maktu harç alınmasına karar verilmesi doğru görülmediğinden hüküm bu yönüyle re’sen incelenmek suretiyle yatırılan peşin harcın mahsubuyla kalan harcın davalı şirketten tahsiline karar verilmiştir.” içerikli emsal ilâmı da göz önüne alınarak, Harçlar Kanununa göre alınması gerekli —- harcın, davacı tarafından yatırılan —- peşin harç ile —- ıslah harcı olmak üzere toplam —-harçtan mahsubu ile fazla yatan —— karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
4- Davacı tarafından yatırılan peşin harç ve ıslah harcı olarak yatırılan ve yukarıdaki hüküm fıkrasının —- davacıya iadesine karar verilmeyen toplam —- harcın davalı—– alınarak davacıya verilmesine,
5- a) TTK’nin 191/3. Maddesi uyarınca dava masrafları davalı tarafa ait olduğundan; ancak davalı ——- hakkındaki davanın pasif husumet ehliyeti yokluğu nedeniyle reddine karar verildiğinden; davalılar tarafından sarf edilen toplam —-yargılama giderinin davalı ——- bırakılmasına,
b) Pasif husumet yokluğu nedeniyle hakkındaki davanın reddine karar verilen davalı —- tarafından yapılan —- yargılama giderinin davacıdan alınarak davalı——verilmesine,
7- Davacı tarafından sarf edilen—yargılama giderinin davalı ——- alınarak davacıya verilmesine,
8- Davacı kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT uyarınca —- vekalet ücretinin davalı——– alınarak davacıya verilmesine,
9- Davalı ——- kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT uyarınca 4.080 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalı ——- verilmesine,
10- Bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde ve talep halinde yatıran tarafa iadesine
Dair, davacı vekili ve davalılar vekilinin yüzlerine karşı, gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren iki haftalık süre içinde —– Adliye Mahkemesi’nin ilgili ——- istinaf kanun yolu açık olmak üzere oy birliğiyle verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.17/03/2021