Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/1433 E. 2019/217 K. 27.02.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. İstanbul Anadolu 4. Asliye Ticaret Mahkemesi

GEREKÇELİ KARAR
(USULDEN RET)
ESAS NO : 2018/1433 Esas
KARAR NO : 2019/217

DAVA : İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 23/11/2018
KARAR TARİHİ : 27/02/2019

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle, davacının lojistik firması olduğunu, icra takibine konu borcun para alacağı olduğunu, para borçlarında alacaklının ikametgâhının bulunduğu mahal icra daireleri ve mahkemelerin yetkili olduğunu, davalı borçlu şirketin davacı … şti…’nin —————– adresindeki ——- adlı internet sitesi üzerinden sattığı ürünleri depoladığını, davalı şirketin alacağını ödemediği internet sitesini de kapadığını, internet sitesinde ” sevgili müşterilerimiz, 2011 eylül ayından ——————- web sitemizde sürdürmekte olduğumuz faaliyetlerimizi bir süreliğine durdurduk. ” yazdığı, davacı …———-..’nin muhtelif tarihlerde davalı şirkete lojistik hizmeti sunduğunu ve taraflar arasında bir cari hesap ilişkisinin kurulduğunu, davalı————————– 1.514.323,86 Tl tutarındaki cari hesap borcunu ödememesi üzerine İst. Anadolu—————–. İcra Müdürlüğü’nde 2018/32299 esas sayılı dosyasında icra takibi başlatıldığını, bu takibe davalı tarafından kötü niyetle itiraz edildiğini ve takibin durduğunu, davalı ——————‘nin borçlu olduğunu borcunun davacı şirket defterinde net bir şekilde göründüğünü, icra takibine icra işlemlerini sekteye uğratmak amacıyla itiraz ettiklerini, bu sebeplerle itirazın iptaline, icra inkar tazminatına hükmedilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle, icra dairesinin yetkisine itiraz ettiklerini, davalı şirketin —————adresinde faaliyet gösterdiğini, bu nedenle İstanbul Mahkemelerinin yetkili olduğunu, davalının 400.000 TL bedelli menkul mallarının halen davacının depolarında olduğunu, bu nedenle takas/mahsup talebinde bulunduklarını, davacının taleplerinin zamanaşımına uğradığını, ticareti terk etmediklerini, taraflar arasında cari hesap sözleşmesi olmadıını, davacının faturalara dayalı hizmetlerini ispat etmediğini, davacıya borçlu olmadıklarını, bu nedenlerle davanın reddine, kötü niyet tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir.
DAVANIN TESPİTİ VE GEREKÇE:
1-Dava, sözleşmeden kaynaklanan cari alacağın tahsili amacıyla yapılan ilamsız icra takibine yönelik itirazın iptali istemine ilişkindir.
2-Davaya konu İst. Anadolu —————–İcra Müdürlüğü’nün 2018/32299 esas sayılı dosyasının incelenmesinde, davacı alacaklı tarafından davalı borçlu aleyhine 1.514.323,86 TL asıl alacağın takip tarihinden itibaren işleyecek ticari temerrüt faizi ile birlikte tahsilinin talep edildiği, ödeme emrinin davalı-borçluya 16.11.2018 tarihinde tebliğ olunduğu, borçlu vekilinin 21.11.2018 tarihli dilekçe ile yetkili icra müdürlüğünün yetkisine, asıl alacağa, borcun kaynağına, işlemiş faize, faiz oranına, işleyecek faize ve borcun diğer tüm ferilerine itiraz etmiştir.
3-6100 Sayılı Hukuk Mahkemeleri Kanunu’nun 114/1. maddesinde dava şartları sırasıyla sayılmıştır.
HMK.’nun 114/1-ç maddesi gereğince kesin yetki kuralı dava şartıdır. HMK.’nun 115. maddesi gereğince dava şartlarının mahkemece re’sen dikkate alınması gerekir. İtirazın iptali davaları, icra takibine sıkı sıkıya bağlı olup, İtirazın iptali davasında yetkili icra dairesinde yapılmış bir icra takibi, dava şartıdır.
İcra takibinde yetki kurallarının düzenlendiği 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 50. maddesinin birinci fıkrasına göre “Para veya teminat borcu için takip hususunda HMK’nın yetkiye dair hükümleri kıyas yolu ile tatbik olunur.”
İtirazın iptali davalarında, icra dairesinin yetkisine itiraz olması durumunda mahkemece ilk önce bu hususun değerlendirilmesi gerekmektedir.
01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun uyuşmazlıkla ilgili “Sözleşmeden doğan davalarda yetki “ başlıklı 10. maddesi “Sözleşmeden doğan davalar, sözleşmenin ifa edileceği yer mahkemesinde de açılabilir” hükmünü ,“yetki sözleşmesi” başlıklı 17. maddesi ise “Tacirler veya kamu tüzel kişileri, aralarında doğmuş veya doğabilecek bir uyuşmazlık hakkında, bir veya birden fazla mahkemeyi sözleşmeyle yetkili kılabilirler.
Taraflarca aksi kararlaştırılmadıkça dava sadece sözleşmeyle belirlenen bu mahkemelerde açılır.” hükmünü ihtiva etmektedir. Bu hükme göre, yetki sözleşmesi (veya yetki şartı) yapan taraflar, aksine bir düzenleme yapmamışlarsa, dava sadece yetki sözleşmesinde kararlaştırılmış olan mahkemede açılabilir. Diğer bir deyişle, aksi belirtilmediği sürece, HMK, yetki sözleşmesinde gösterilen mahkemenin münhasır yetkili mahkeme olacağını kabul etmiştir. Bu şekilde yapılmış olan, yetki sözleşmesinin münhasır yetkili olacağı madde gerekçesinde de açıkça belirtilmiştir. Görüldüğü üzere, taraflar, salt bir münhasır yetki sözleşmesiyle, kanunun öngörmüş olduğu genel ve özel yetkili mahkemelerin yetkisini kaldırmış olmaktadırlar. Taraflar, bu sonucun ortaya çıkmasını istemiyorsa, yani genel ve özel yetkili mahkemelerin yetkisinin devam etmesini istiyorlarsa yetki sözleşmesinde bunu ayrıca belirtmek zorundadırlar. Buna göre, münhasır yetki sözleşmesinden kasıt, tarafların yetki sözleşmesi ile kararlaştırılan mahkemeden başka bir mahkemede dava açılamaması üzerinde anlaşmalarıdır.
Somut olayda, davacı şirket tarafından, depolama hizmet sözleşmesinden kaynaklı alacaklarının tahsili için icra takibi başlatılmış olup takip borçlusu vekili tarafından kanuni süresi içerisinde yetkiye ve borca itiraz edilmesi sebebiyle takip durdurulmuştur.
Davacı vekili tarafından dosyaya sunulan, davacı tarafça imzalanmış davacı ile davalı arasında düzenlenen “depolama hizmeti sözleşmesi” başlıklı sözleşmenin 41. Maddesinde—————–ile Firma arasında bu sözleşmenin uygulanmasından doğabilecek her türlü anlaşmazlıklar karşılıklı görüşme yoluyla çözülecektir. Çözülemediği taktirde mahkeme yoluna gidilecektir. Çözümü mümkün olmayan hususlardabaşvuru makamı İSTANBUL ÇAĞLAYAN MAHKEMELERİ VE İCRA DAİRELERİ’dir” hükmü yer almaktadır.
Tacir olan taraflar arasında yapılan sözleşmedeki düzenleme dikkate alındığında, İstanbul Mahkemelerinin ve dolayısıyla İstanbul icra müdürlüğünün yetkisi münhasır yetki olup, bu nedenle icra takibinin İstanbul İcra Müdürlüğünde yapılması gerekir.
Hal böyle olunca mahkemece, yetkili icra dairesinde takip yapılmaması sebebiyle dava şartı yokluğundan davanın usulden reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Yetkili yerde yapılmış icra takibi bulunmadığından HMK.nun 114(1)ç maddesinin yollamasıyla HMK.nun 115(2). md. uyarınca davanın dava şartı yokluğu nedeniyle USULDEN REDDİNE,
2-Harçlar Kanununa göre alınması gerekli 44,40 TL harcın, davacı tarafından dava açılırken peşin olarak yatırılan 18.289,25 TL harçtan mahsubu ile fazla yatan 18.244,85 TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
3-Davacı tarafından sarf edilen yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi’nin 7/2. Maddesi uyarınca hesaplanan 1.362,50 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
5-Dosyada mevcut gider avansının karar kesinleştiğinde ve talep halinde ilgili tarafa iadesine,
Dair, davacı vekilinin yüzüne karşı, davalı vekilinin yokluğunda, gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren iki haftalık süre içinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi’nin ilgili Hukuk Dairesine istinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkca okunup usulen anlatıldı.