Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/138 E. 2020/181 K. 03.03.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. İstanbul Anadolu 4. Asliye Ticaret Mahkemesi

GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : 2018/138 Esas
KARAR NO : 2020/181

DAVA : İtirazın İptali (Bankacılık İşlemlerinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 02/02/2018
KARAR TARİHİ : 03/03/2020

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Bankacılık İşlemlerinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Temlik eden banka tarafından davalı borçlu aleyhine İstanbul —-İcra Müdürlüğü’nün — sayılı dosyası ile ilamsız icra takibi başlatılmış, davalı borçlu …’ın İstanbul Anadolu —-. İcra Müdürlüğü’nün ——. sayılı dosyası ile başlatılan takipteki borca, faize ve fer’ilerine itiraz ederek takibi durdurması üzerine, huzurdaki itirazın iptali davası ikame edilmiştir.
Huzurdaki davanın konusu olan İstanbul ———– İcra Müdürlüğü’nün ——–. sayılı dosyanın takip çıkışı; 16.480,63 TL’dir. Huzurdaki dava ise; temlik eden banka tarafından 821,95 TL üzerinden ikame edilmiştir.
Davacı tarafından Fazlaya ilişkin hak ve alacak talep etme hakkı saklı kalmak kaydı ile, davalının haksız ve mesnetsiz itirazının iptaline ve takibin devamına,davalının % 20’den az olmamak üzere icra inkâr tazminatına mahkûm edilmesine, yargılama masrafları ile vekâlet ücretinin davalı taraf üzerinde bırakılmasına karar verilmesini davacı yan talep ve dava etmiştir.
TTK 4/2.gereğince basit yargılamaya tabi bulunan dava da dava dilekçesi ve tensip zabtı tertip edilerek davalıya 14/02/2018 tarihinde tebliğ edilmiş davalı tarafından davaya cevap verilmemiştir.
ÇEKİŞMELİ VAKIALAR HAKKINDA TOPARLANAN DELİLLER :
İstanbul —–. İcra Müdürlüğü’nün ——–. sayılı takip dosyası, 19/04/2016 tarihli kredi kartı üyelik sözleşmesi,
Beşiktaş ——Noterliğinin ———————yevmiye numaralı Kat ihtarnameleri ,
——————-Müdürlüğü Kayıtları,—————–Bilirkişi raporu.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:Dava, davalı borçlunun İstanbul ——-. İcra Müdürlüğü’nün —– Sayılı takip dosyasında itirazın iptali istemine ilişkindir.
Davacı tarafından davalı borçlu aleyhine girişilen İAA ——–.icra Müdürlüğünün —- Esas sayılı icra takip dosyası ile kredi kartı sözleşmesi ve müteselsil kefil sıfatı ile imzaladığı kredi kartı sözleşmelerine istenaden icra takibi başlatıldığı ve girişilen icra takibinde, davalıya ödeme emrnin ayrı ayrı tebliğ edildiği, davalıların icra takibine ve tüm ferilerine itiraz ettiği, davalının itirazı üzerine icra takibinin durdurulmasına karar verildiği, verilen kararın davacı vekiline tebliğ edilmediği, davacı tarafından mezkur davanın mahkememize ikame edildiği bu şekilde dava da özel ve genel dava şartlarının bulunduğu anlaşılarak basit yargılama usulüne tabi dava da tahkikat yargılamasına geçilmiştir.
Mahkememizin iş bu esasında kayıtlı uyuşmazlığın konusunu temlik eden davacı bankaya ödenmemiş bulunan kredi kartı sözleşmesinden doğan borç ve telefon kampanyası kapsamında tahsis edilen telefonun ücretinin oluşturduğu, davacı tarafından davalı aleyhine keşide edilen ihtarnamenin 08/11/2017 tarihinde davalıya tebliğ edildiği anlaşılmıştır.
6098 sayılı TBK’nın 581.Maddesinde kefalet sözleşmesi kefilin alacaklıya karşı,borçlunun borcunu ifa etmemesinin sonuçlarından kişisel olarak sorumlu olmayı üstlendiği sözleşme olarak tanımlanmıştır. Davalı …’ın kredinin kullanım ve kredi kartı sözleşmesinin tevdi tarihinde dava dışı —– ortağı olduğu —–kayıtları ile anlaşılmıştır.
Taraflar arasında 19/04/2016 tarihinde akdedilen şirket kredi kartı üyelik sözleşmesine kefalet bölümünde davalının kendi el yazısı ile müteselsil kefil olmayı kabul eylediği sözleşmenin —- .maddelerinin denetimi ile anlaşılmıştır.
Yüksek Yargıtay —-. Hukuk Dairesi’nin —–karar sayılı emsal nitelikli ilamında belirtildiği üzere “geçerli bir kefalet sözleşmesinin ne şekilde kurulacağı TBK. m. 583’de düzenlenmiştir. Madde hükmüne göre, “Kefalet sözleşmesi, yazılı şekilde yapılmadıkça ve kefilin sorumlu olacağı azami miktar ile kefaletin tarihi belirtilmedikçe geçerli olmaz. Kefilin, sorumlu olduğu azami miktarı, kefalet tarihini ve müteselsil kefil olması durumunda, bu sıfatla veya bu anlama gelen herhangi bir ifadeyle yükümlülük altına girdiğini kefalet sözleşmesinde kendi el yazısı ile belirtmesi şarttır.”
Taraflar arasında akdedilen sözleşme kapsamında, temlik eden banka defter ve kayıtlarının kesin delil olacağı ve bir ihtilaf halinde bu kayıtların esas alınacağı, buna göre banka defter ve kayıtlarının HMK’nin 193. Maddesi hükmüne göre kesin delil vasfında olacağı kabul edilmiştir.
Kefil, borçlunun kusur veya temerrüdünün yasal sonuçlarından da sorumludur. Doktrinde çoğunlukla benimsenen görüşe göre, kefilin sorumluluğu kefalet sözleşmesinde belirtilen azami miktar oranında kabul edilmelidir. Bir başka ifade ile, asıl borcun yanı sıra, ana para faizi, temerrüt faizi, mahkeme masrafları gibi başka borçların toplamının kefalet sözleşmesinde belirtilen kefilin sorumlu olduğu azami miktarı geçmemesi gerekmektedir. Yeni TBK.md. 583/f.1’de kefilin azami sorumluluğunun açıkça belirlenmesi şartı getirilmiş, Yeni TBK.md.589/f.1’de de, kefilin sorumluluğunun sınırının her durumda kefalet sözleşmesinde belirtilen azami miktarı aşamayacağı düzenlenmiştir.
Açıklanan yasal düzenlemeler kapsamında somut olayda davalının kefaletinin 6098 sayılı yasa kapsamında geçerli bulunduğu, davalının borçtan sorumlu bulunduğu ve alacaklının doğrudan müteselsil kefil hakkında takip koşullarının gerçekleştiği anlaşıldığından, dava dosyası davacının talep ettiği alacak miktarının belirlenmesi için bankacı bilirkişiye tevdi edilmiş bilirkişi tarafından ibraz edilen raporda ; Takibin 256.54 kredi kartı asıl alacak, 5,62 TL kredi kartı borcuna takip öncesi işlemiş temerrüt faizi,547 TL tablet asıl alacak bedeli , 6,58 Tl tablet borcuna kat tarihinden takip tarihine kadar işlemiş temerrüt faizi, 0,01 TL BSMV alacağı olmak üzere toplam 821,95 TL alacak tutarı belirlenmiş ve Kredi kartı(256,54 TL ) ve tablet bedeli(547,00) asıl alacağına takip tarihinden itibaren tahsil tarihine kadar işleyecek % 28,08 oranında temerrüt faizi ve faizin %5 BSMV’sı uygulanması yönünde görüş ibraz edilmiş, bilirkişi tarafından ibraz edilen raporun denetimi ile raporun 6098 sayılı yasaya uygun olduğu anlaşılmakla rapor içeriğinde belirlenen tutarlara itibar edilerek davacı tarafından ikame edilen davanın yukarıda değinilen yasal düzenlemeler kapsamında kabulüne karar verilmiştir.
Davacı taraf, davalıdan icra-inkar tazminatı istemiştir. İcra ve İflas Kanunu’nun 67.maddesinin 2. Fıkrası hükmünce, icra inkar tazminatına hükmedilebilmesi için, borçlunun takip sırasında ödeme emrine itiraz etmesi ve alacaklının alacağını mahkemede dava ederek haklı çıkması yasal koşullardandır. Borçlunun itirazının kötüniyetli olması ise yasal koşul değildir. İcra inkar tazminatı, aleyhindeki icra takibine itiraz eden ve işin çabuk bitirilmesine engel olan borçluya karşı konulmuş bir yaptırımdır. Bunlardan başka, alacağın likit ve belli olması da gerekir. Alacağın gerçek miktarı belli, sabit veya borçlu tarafından belirlenebilmesi için bütün unsurlar bilinmekte ya da bilinmesi gerekmekte, böylece borçlu tarafından borcun tutarının tahkik ve tayini mümkün ise; başka bir ifadeyle borçlu yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilir durumda ise alacağın likit ve muayyen olduğunun kabulü zorunludur. Öte yandan, alacağın muhakkak bir belgeye bağlı olması da şart değildir.
Açıklanan yasal kuralların ışığında takip konusu alacak değerlendirildiğinde, davacının alacaklı olduğu miktar sözleşme ile kararlaştırılmış olup likit olduğundan, daha fazla takdir edilmesine ilişkin neden bulunmadığından likit ve muayyen nitelikte bulunan asıl alacak üzerinden %20 icra inkar tazminatı tutarının davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir.
Nihai olarak temlik alan davacı taraf harçtan muaf olduğunu iddia etmiş ise de Anayasa Mahkemesinin 14/01/2010 tarih, —- Esas, ——————Karar sayılı kararı, yine Hukuk Genel Kurulunun ——- Esas sayılı kararında da belirtildiği şekilde varlık şirketlerinin, 5766 sayılı yasa 11-c maddesi ile değişik 492 sayılı yasa 123/son maddesi gereğince yargı harçlarından istisna tutulma keyfiyeti dar tutulmuş olduğundan, davalının harç istisnasının yurtdışından alınacak kredilerin geri dönüşüyle ilgili işlemlerle sınırlı olarak uygulanması gerektiği, diğer yandan temlik eden bankanın 5411 sayılı Kanun’un 143. maddesi uyarınca harçtan muafiyeti bulunmaması nedeniyle temlik alan davacının da harçtan muaf tutulması mümkün olmadığından (Yargıtay —- tarih ve —- ——– sayılı içtihadı) davada yukarıdaki yasa maddeleri gereğince davacının harçtan muaf olmadığı anlaşılmış ve aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM :Yukarıda Açıklanan Nedenler ile;
DAVANIN KABULÜ İLE
1-Davalı Borçlunun İAA ————.icra Dairesinin ————— Esas sayılı icra dosyasına itirazının İPTALİ ile;
Takibin 256.54 kredi kartı asıl alacak, 5,62 TL kredi kartı borcuna takip öncesi işlemiş temerrüt faizi,547 TL tablet asıl alacak bedeli , 6,58 Tl tablet borcuna kat tarihinden takip tarihine kadar işlemiş temerrüt faizi, 0,01 TL BSMV alacağı olmak üzere toplam 821,95 TL alacak tutarı üzerinden DEVAMINA,
2-Kredi kartı(256,54 TL ) ve tablet bedeli(547,00) asıl alacağına takip tarihinden itibaren tahsil tarihine kadar işleyecek % 28,08 oranında temerrüt faizi ve faizin %5 BSMV’si UYGULANMASINA,
3-Likit ve muayyen nitelikte kabul edilen asıl alacak tutarı üzerinden hesaplanan %20 icra inkar tazminatı tutarı olan 160,70 TL icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE,
4-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken karar ve ilam harcı tutarı 56,15 TL harcın davalıdan tahsili ile hazineye gelir olarak KAYDINA,
5-Davacı tarafından sarf edilen 828,70 TL yargılama gideri ve ödenen peşin nispi harç bedeli 44,40 TL olmak üzere toplam 873,10 TL nin davalıdan tahsili ile davacı VERİLMESİNE,
6-Kabul olunan dava yönünden davacı kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan ——- 13/1.maddesi uyarınca 821,95 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
7-HMK’nin 333. Maddesi uyarınca bakiye gider ve delil avanslarının karar kesinleştiğinde yatırana iadesine,
Davacı vekilinin yüzüne karşı, davalının yokluğunda HMK 341 gereğince kesin olmak üzere verilen karar okunup anahatları ile anlatıldı.