Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/1374 E. 2020/267 K. 25.06.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. İstanbul Anadolu 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2018/1374 Esas
KARAR NO : 2020/267
DAVA : İstirdat
DAVA TARİHİ: 13/11/2018
KARAR TARİHİ: 25/06/2020
Mahkememizde görülmekte olan İstirdat (Ticari Satıma Konu bedelin İadesi) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Banka Adı, Şubesi,Hesap No.Çek No. Çek Tarihi Çek Bedeli;
a——————-
b.————–
c.————
d————-
e————————-çekler ile ilgili olarak davalı şirket aleyhine menfi tespit davası ikame ederek davanın dava kabulüne karar verilmesini talep ve dava etmiş, bu talebini duruşmada tekrar etmiştir.
Davalı davaya cevap vermemiş tahkikat yargılaması devamında beyanlarını sunmuş ve davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
ÇEKİŞMELİ VAKIALAR HAKKINDA TOPARLANAN DELİLLER:
1-Uyuşmazlık konusu çeklerin Ödeme bilgileri,
2-Taraf ticari defter ve kayıtları,
3-Davacı ve davalı Ödeme belgeleri,
4- Mali Müşavir Bilirkişinin raporu.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE :
Dava,çeklere dayalı menfi tespit(dava devamında istirdat) davasıdır.
4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) 6. maddesine göre, kural olarak bir vakıadan kendi lehine haklar çıkaran/iddia eden taraf o vakıayı ispat etmeye mecburdur.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) “İspat Yükü” başlıklı 190. maddesinde; “(1) İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir.
(2) Kanuni bir karineye dayanan taraf, sadece karinenin temelini oluşturan vakıaya ilişkin ispat yükü altındadır. Kanunda öngörülen istisnalar dışında, karşı taraf, kanuni karinenin aksini ispat edebilir.” şeklinde düzenleme getirilmiştir.
Menfi tespit ve istirdat davaları 2004 sayılı İcra İflas Kanunu’nun (İİK) 72. maddesinde düzenlenmiştir. Maddeye göre; borçlu icra takibinden önce veya takip sırasında borçlu bulunmadığını ispat için menfi tespit davası açabilir. Borçlu, menfi tespit davası zımmında tedbir kararı almamış ve borç da ödenmiş olursa davaya istirdat davası olarak devam edilir. İspat yüküne ilişkin yukarıda açıklanan genel kural menfi tespit davaları için de geçerlidir. Yani, menfi tespit davalarında da, tarafların sıfatları değişik olmakla beraber, ispat yükü bakımından bir değişiklik olmayıp, bu genel kural uygulanır. Bu davalarda da bir vakıadan kendi lehine haklar çıkaran (iddia eden) taraf o vakıayı ispat etmelidir.
Menfi tespit davası icra takibinden önce sonuçlanmaz ve ihtiyati tedbir kararı verilmemiş olması ( veya ihtiyati tedbir kararının kaldırılması) nedeniyle, (menfi tespit davası görülmekte iken) borç alacaklıya (davalıya) ödenmiş olursa, menfi tespit davasına istirdat davası olarak devam edilir (m.72/6); yani menfi tespit davası ( kendiliğinden) istirdat davasına dönüşür; bu hâlde mahkeme menfi tespit davasına istirdat davası olarak devam eder.
Bu durumda İİK’nın 72/6 maddesi gereğince bedele dönüşen isteminin temeli menfi tespit davasıdır.
Eldeki davada da,davacı tarafından çeklerden dolayı borçlu olmadığının tespiti istemine ilişkin olarak dava açılmış, ancak çeklerin davanın devamında 3.kişi hamile ödenmesi nedeni ile dava İİK’nın 72/6 maddesi uyarınca istirdat istemine yani bedele dönüşmüştür
Türk Borçlar Kanunu’nun 207. maddesinde tanımı yapılan satış sözleşmesi hakkında da somut olayda hükmün dayanak alınacak olması nedeni ile birtakım açıklamalar yapılmalıdır. Madde aynen;
“Satış sözleşmesi, satıcının, satılanın zilyetlik ve mülkiyetini alıcıya devretme, alıcının ise buna karşılık bir bedel ödeme borcunu üstlendiği sözleşmedir.
Sözleşme ile aksi kararlaştırılmadıkça veya aksine bir âdet bulunmadıkça, satıcı ve alıcı borçlarını aynı anda ifa etmekle yükümlüdürler.
“Durum ve koşullara göre belirlenmesi mümkün olan bedel, kararlaştırılmış bedel hükmündedir.” açıklamalarını içermektedir.
Bu madde hükmüne göre; aksi kararlaştırılmadıkça alım-satım ilişkilerinde alıcı ile satıcının edimlerini aynı anda eda etmeleri esastır. O hâlde meselâ alım satım akdine konu malı teslim almadan satıcıya çeki verdiğin iddia eden menfi tespit davacısı, aslın hilafını iddia ediğinden (ettiğinden) bu iddiasını ispat yükü altındadır.
Kural olarak çekde bir ödeme aracıdır, mevcut bir borcun tasfiyesi amacıyla verilmektedir. Çekin ödeme dışında başka bir amaçla (örneğin avans olarak) verildiğini iddiasının iddia eden tarafça(HMK’nın 200 vd. hükümlerine göre kesin delillerle) ispatlanması gerekmektedir.
Yukarıda bahse konu hukuki ilke ve yasal düzenlemelere göre somut olay değerlendirildiğinde;
Davacı, davalının üstlendiği sözleşmeye rağmen sözleşme gereği teslimi gereken malları teslim etmediğini ve davalının iş karşılığı aldığı uyuşmazlık konusu çekleri de iade etmediğini, cirolamak sureti ile bedellerini tahsil eylediğini ileri sürmüştür.
Davalı ise davanın devamındaki beyan dilekçelerinde taraflar arasındaki akdi ilişkiyi ve çeklerin davacı tarafından avans olarak verildiğini kabul etmiş ancak davacının sözleşmeden haksız olarak döndüğü için davalının teslim yükümlülüğünü ifa edemediğini ileri sürmüştür.
Taraflar arasında taraf iddia ve savunmaları ile beton bağlantı sözleşmesinin bulunduğu anlaşıldığından bilirkişi incelemesi yapılmasına karar verilmiş ve bu amaçla taraf ticari defter ve kayıtları irdelenmiştir.
Ticari Defterlerin İbrazı ve Delil Olması başlıklı 6100 sayılı HMK.’nın 222. maddesinde;
“(1)Mahkeme; ticari davalarda tarafların ticari defterlerinin ibrazına kendiliğinden veya taraflardan birinin talebi üzerine karar verebilir.
(2)Ticari defterlerin, ticari davalarda delil olarak kabul edilebilmesi için, kanuna göre eksiksiz ve usulüne uygun olarak tutulmuş, açılış ve kapanış onayları yaptırılmış ve defter kayıtlarının birbirini doğrulamış olması şarttır.
(3)İkinci fıkrada belirtilen şartlara uygun olarak tutulan ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması veya ilgili hususta hiçbir kayıt içermemesi yahut defter kayıtlarının aksinin senet veya diğer kesin delillerle ispatlanmamış olması gerekir. Bu şartlara uygun olarak tutulan defterlerdeki sahibi lehine ve aleyhine olan kayıtlar birbirinden ayrılamaz.
(4)Açılış veya kapanış onayları bulunmayan ve içerdiği kayıtlar birbirini doğrulamayan ticari defter kayıtları, sahibi aleyhine delil olur.
(5)Taraflardan biri tacir olmasa dahi, tacir olan diğer tarafın ticari defterlerindeki kayıtları kabul edeceğini belirtir; ancak, karşı taraf defterlerini ibrazdan kaçınırsa, ibrazı talep eden taraf iddiasını ispat etmiş sayılır,” hükmü düzenlenmiştir.
Taraf ticari defter ve kayıtlarının irdelenmesi ile de dava konusu çeklerin ileri tarihli olarak düzenlendiği, ödeme aracı niteliğinde olmayıp davalıya sözleşme ilişkisi nedeniyle ileri keşide tarihli olarak avans olarak verildiği, 6100 sayılı HMK’nın 222/2 ve 3. maddeleri gereğince davalının aleyhe delil teşkil eden ticari defter ve kayıtlarına göre anlaşıldığından yine davalı vekili beyanlarına göre TBK’nın 207. maddesinin 2. fıkrasında yer alan karinenin aksi davacı tarafın çeklere karşılık malları teslim almadığı anlaşılmıştır.
Bir başka anlatımla davacı, çeklerin ödeme amacıyla değil avans olarak verildiğini ispatlamış ancak davalı avans olarak verildiği anlaşılan çeklere karşılık malların teslimi olgusunu ise ispat eder herhangi bir delil ileri sürmemiştir.
Davanın da devamında dava menfi tespit istemine ilişkin iken, yargılama sırasında çeklerin dosya kapsamına alınan banka kayıtları ile davalı tarafından ciroya konu edilmesi ve bedellerinin ödenmesi nedeniyle istirdat istemine dönüşmüş olduğu anlaşılmıştır.
Davacı tarafından davalıya yapılan son çek ödeme tarihi ———-tarihidir. Mahkememizce de bu tarih itibari ile davacının davalıya yapmış olduğu ödemeler yönünden istirdat şartları oluşduğundan, bu tarihten itibaren cinsi belirtilmeksizin faiz talep edildiğinden mahkememizce taleple bağlı kalınarak davacı lehine kanuni yasal faize hükmedilmiştir.
Diğer taraftan çeklerin avans için verildiği noktasında taraflar arasında tahkikat yargılaması devamında taraf iddia ve savunmaları ile herhangi bir çekişme bulunmaması, dava sonrası tarafların defter ve kayıtlarına göre davalı tarafından davacıya ödemeler yapılışı ödemeler noktasında davacının ——- yılı defterleri kapanış tasdiki olmaması ve düzeltmeler nedeni ile ödemeler yönünden davacının defterlerinin lehe delil olamayacağı bu noktada davalının dosya arasına alınan ödeme kayıtları ve bu kayıtlardaki imza ve yazıların inkar edilmeyişi, taraf beyanları ile mali müşavir bilirkişinin raporuna göre davacının davalıdan —– alacaklı bulunduğu anlaşılarak mahkememizce karar tarihi itibari ile bu tutarın davalıdan tahsiline karar verilmiş,taraflar arasında dava devamında ——–yapılan ödemeler ve davacıya teslim edilen fatura konusu mallar ile davanın devamında borcun ifa edilmesine göre davanın esası yönünden uyuşmazlık kalmamasına göre bu tutara isabet eden yön ve ferileri ile yönünden ise davanın esası hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiş ancak davacının dava açmakta haklı bulunmasına göre HMK 331 gereğince davacı lehine yargılama giderleri hüküm altına alınmıştır.
Bunun dışında davalı yargılama devamındaki savunmalarında davacının malı teslim alma yönünde alacaklı temerrüdüne uğradığını iddia etmiş ise de davacının alacaklı temerrütüne uğradığına yönelik davalı savunmasını destekler herhangi bir delil davalı tarafından ortaya konamamış bulunduğundan davalının bu yöndeki itirazlarının dinlenilebilir olmadığı anlaşılmıştır.
Nihai olarak yapılan ödemeler dışında davalı tarafın ticari defter ve kayıtlarında bulunan ——- tarihli —– bedelli ve —–tarihli faturalardaki malların davacıya teslim edildiği esası bilir kişi tarafından benimsenerek davacıya yapılan ödemeler —- üzerinden mahsup edilmiştir. Bilirkişi tarafından ibraz edilen rapor bu eksende de irdelendiğinde söz onusu fatura konusu mallarında davacıya teslim edildiği yönünde taraf iddia ve savunmalarına göre çekişme bulunmamakta olduğu gibi davacının aleyhine delil teşkil eden ticari defterine göre ——– tarihinde —– bakiye bulunmakta oluşuna göre söz konusu faturalardaki malların davacıya teslim edildiğinin kabulü gerektiği anlaşılmış, mahsup işlemi gerçekleştirilmiş ve davacının mal ve geri ödeme alımlarına göre davalıdan bakiye alacağının aleyhine delil teşkil eden defterlerine göre de —————- bulunduğundan 82.021,71 TL’nin davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm ittihaz olunmuştur.
H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın KISMEN KABULÜ İLE,
2- ————— tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya ÖDENMESİNE,
3——– yönelen istemin karar tarihi itibari ile taraflar ararasında uyuşmazlık konusu bulunmadığı anlaşılmakla — yönünden Karar Verilmesine Yer Olmadığına,
4a-Alınması gerekli 15.369,75 TL karar ve ilam harcının, davacı tarafından ödenen peşin harç tutarı 3.842,44 TL’nin mahsubu ile bakiye 11.527,31 TL karar ve ilam harcının davalıdan tahsili ile HAZİNEYE GELİR KAYDINA,
4b-Davacı tarafından yatırılan 3.842,44 TL harcın davalıdan alınarak DAVACIYA ÖDENMESİNE,
5-Davacı tarafça sarf edilen yargılama gideri 1.838,10 TL’nin davalıdan alınarak DAVACI TARAFA VERİLMESİNE,
6-Davacı tarafın kabule konu yön itibari ile davasında haklı bulunduğundan ve dava da davacının vekil ile temsil olunduğundan 2020 yılı AAÜT uyarınca 11.462,82 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak DAVACI TARAFA VERİLMESİNE,
7-Davanın konusuz kalan kısmı itibari ile davacı dava açmakta haklı bulunduğundan davalı lehine vekalet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA,
8-Bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde ve talep halinde yatırana İADESİNE,
Dair davacı ve davalı vekilinin yüzüne karşı HMK 345/1. maddesi uyarınca tebliğ tarihinden itibaren 2 haftalık yasal süre içerisinde ——————- Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.25/06/2020