Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/1364 E. 2020/50 K. 21.01.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/1364 Esas
KARAR NO : 2020/50

DAVA : İtirazın İptali (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 12/11/2018
KARAR TARİHİ : 21/01/2020

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı şirketin ——–aşamasında —— çalışacak olan işçilerinin yemek ihtiyaçlarını karşılamak maksadıyla müvekkil şirket ile davalı şirket arasında 02/03/2016 tarihli sözleşme imzalandığını söz konusu sözleymeye göre ——–Tarafından bir gün önceden sayısı bildirilen ————şirket tarafından temini konusunda anlaşılmıştır. Söz konusu sözleşmeye göre günlük —– sonunda toplanılacak ve toplam tutar davalı şirket tarafından ödeneceği konusunda anlaşıldığını ancak dilekçenin ekinde sundukları —— aylarına ait yemek bedellerini içeren ve dava konusu faturanın içeriği— adet — adet öğle yemek bedeli ve ——– yemek bedeli olan toplam 4.027,32 TL (KDV dahil) müvekil şirkete ödendiğini,ödeme yapılması konusunda davalı şirket ile görüşülüp uyarıldığı ancak buna rağmen ödeme yapılmadığını, dava konusu açık faturaya TTK md 21/2 e göre 8 gün içerisinde faturanın içeriğine ve bedeline itiraz edilmediği gibi ödeme de yapılmadığından İskenderun İcra Müdürlüğünün ——– Esas sayılı dosyası ile icra takibi başlattıklarını, davaya konu faturaları müvekkilinin ticari defterlerine de işlendiğini, 4.027,32 TL nin ödenmesi ise halihazırda gerçekleştiğini, bu nedenle hukuki dayanaktan yoksun haksız ve kötüniyetli olarak İskenderun İcra Müdürlüğü’nün —–Esas sayılı dosyasına yapılan itirazını, haksız ve kötü niyetli itirazlar sebebiyle davalının %20 den aşağı olmamak kaydıyla icra inkar tazminatı ayrıca yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalı tarafa bırakılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiş, bu talebini duruşmada tekrar etmiştir.
Taraflara tebligat yapılarak taraf teşkili sağlanmıştır.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle;öncelikle —– Esas sayılı dosyaya yetki itirazlarının olduğunu bu itiraz gereğince dosyanın yetkili mahkemeye gönderilmesini ve yargılamanın orda devam etmesini talep ettikleri ve yetkisiz icra müdürlüğünde yapılan icra takibine müstenit fatura, Türk Ticaret Kanunu hükümlerince müvekkil şirkete tebliğ edilemediğini, davacı vekili tarafından mahkemenize ibraz edilen —– ayının belgeler incelendiğinde Nisan ayındaki takip çizelgesinde imza bulunmadığı ve Mart ayının yemek çizelgesinin ise kime teslim edildiğinin belli olmadığını, davacı şirketin — doğan yükümlülüklere de riayet etmediğini bu nedenlerle davanın reddini talep ettiği görülmüştür.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:Dava,faturaya dayalı girişilen icra takibinde itirazın iptali istemine ilişkindir.
Mahkememizce davanın niteliği gereği öncelikli olarak dava şartlarının incelenmesine geçilmiş, HMK 114/1 de sayılı bulunan dava şartlarının bulunduğu anlaşılmış, dava da bunun yanı sıra İİK 67 ve HMK 114/2 gereğince özel dava şartlarının bulunması gerektiği anlaşılarak —– Esas sayılı icra dosyası celp edilerek incelenmiş, İcra dosyasının tetkik ve incelenmesi ile davacı tarafından davalı aleyhine icra takibine girişildiği, davalıya çıkartılan örnek no 7 ödeme emrinin tebliğ edildiği, davalı borçlunun itiraz süresi içersinde takibe karşı itirazlarını sunmuş bulunduğu görülmüştür.
Davalı borçlu tarafından cevap dilekçesinde İskenderun icra müdürlüğünün takip dosyasında yetki itirazında bulunmuş ise de taraflar arasında yemek hizmet sözleşmesinin akdedildiği ve bu sözleşme altındaki imzanın davalı tarafından inkar edilmemesi nedeni ile davalı vekilinin icra dairesinin yetkisine yönelik itirazların HMK 10 ve TBK 89 gereğince kapsamında dinlenilebilir olmadığı anlaşılmıştır.
Taraflar arasında çekişmeli hususlarının : Davacının 12/10/2017 tarihli fatura konusu hizmeti davalıya verip vermediği noktasında toparlandığı anlaşılmıştır.
Türk Medeni Kanunun 6. maddesinde “Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür.” denilmiştir.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun “İspat yükü” başlıklı 190. maddesinde ise bu düzenlemeye paralel bir düzenleme getirilmiştir. Anılan maddede “İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir.” denilmiştir.
Ticari Defterlerin İbrazı ve Delil Olması başlıklı 6100 sayılı HMK.’nın 222. maddesinde;
“(1)Mahkeme; ticari davalarda tarafların ticari defterlerinin ibrazına kendiliğinden veya taraflardan birinin talebi üzerine karar verebilir.
(2)Ticari defterlerin, ticari davalarda delil olarak kabul edilebilmesi için, kanuna göre eksiksiz ve usulüne uygun olarak tutulmuş, açılış ve kapanış onayları yaptırılmış ve defter kayıtlarının birbirini doğrulamış olması şarttır.
(3)İkinci fıkrada belirtilen şartlara uygun olarak tutulan ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması veya ilgili hususta hiçbir kayıt içermemesi yahut defter kayıtlarının aksinin senet veya diğer kesin delillerle ispatlanmamış olması gerekir. Bu şartlara uygun olarak tutulan defterlerdeki sahibi lehine ve aleyhine olan kayıtlar birbirinden ayrılamaz.
(4)Açılış veya kapanış onayları bulunmayan ve içerdiği kayıtlar birbirini doğrulamayan ticari defter kayıtları, sahibi aleyhine delil olur.
(5)Taraflardan biri tacir olmasa dahi, tacir olan diğer tarafın ticari defterlerindeki kayıtları kabul edeceğini belirtir; ancak, karşı taraf defterlerini ibrazdan kaçınırsa, ibrazı talep eden taraf iddiasını ispat etmiş sayılır,” hükmü düzenlenmiştir.
TTK.’nın 21/2. maddesi uyarınca da; tebliğe rağmen süresinde itiraz edilemeyerek faturayı ticari defterlerine borç kaydeden tacir faturanın münderecatını kabul etmiş, faturayı gönderen taraf faturaya dayalı alacağını TTK.’nın 84. ve 85. (HMK.’nın 222.) maddeleri uyarınca ispat etmiş sayılır.
Somut olayda tarafların tacir bulunuşu nedeni ile ticari defter ve kayıtların HMK 222 kapsamında şartların oluşması halinde kesin delil teşkil edeceğinden tarafların ticari defter ve kayıtlarının incelenmesi cihetine gidilmiştir.
Bu kapsamda taraf ticari defter ve kayıtları mali müşavir bilirkişi marifeti ile irdelenmiş, davacı şirket kayıtlarında — ye yazılan talimatta rapor ibraz eden bilirkişi tarafından ibraz edilen raporda yemek teslim çizelgesinde teslim alan kısmında imzanın bulunmadığı, sadece 12/10/2017 tarihli gönderinin 13/10/2017 tarihinde davalı tarafından alındığı, faturanın davacı defterlerinde kayıtlı olduğu rapor edilmiştir.
Buna karşın davalının ticari defter ve kayıtlarını irdeleyerek mahkememize rapor ibraz eden mali müşavir bilirkişi raporunda faturanın davalı şirketin ticari defter ve kayıtlarında bulunmadığını, faturanın davalıya teslim edildiğine dair teslim belgesinde isim ve imzanın bulunmadığı sadece kaşenin bulunduğu rapor edilmiş ve bu şekilde fatura konusu hizmetin davalı tarafından teslim alındığının davalı şirket kayıtları ile tesptinin mümkün olmadığı rapor edilmiştir.
Bir ticari ilişki ve bu ilişkiden kaynaklı alacağının olduğunu iddia eden taraf bunu yazılı belgeler ile ispat etmesi gerekir.
İspatın konusu, ispat yükünün kimde olduğu ve ispat vasıtalarının neler olduğu HMK’nin 187,190 ve 200. Maddelerinde açıkça belirtilmiştir. Alacaklı düzenlediği faturadaki malların ya da hizmetin karşı tarafa teslim edildiğini HMK 200. Maddesinde belirtilen deliller ile ispat etmesi gerekir.
Nitekim fatura satılan emtia ve yapılan iş karşılığında müşterinin borçlandığı tutarı göstermek üzere emtiayı satan veya iş yapan tacir tarafından müşteriye verilen ticari vesikadır, tek başına mal veya hizmet verildiğini ispatlamaya yeterli değildir.
Doktrinde, ——— göre de “bir akdin icra safhasına taalluk eden fatura, mutlaka mevcut ve evvelce tamamlanmış bir anlaşmaya dayalı olması gerektiğinden, bir icap bile değildir. Kaldı ki icabı reddetmemek kabul niteliğinde de değildir. (BK.m3-5). Fatura sözleşmenin kurulması safhasıyla ilgili olmayıp ifasına ilişkin olduğundan öncelikle temel bir borç ilişkisinin bulunması gerekir. (Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu ——- Normal şartlarda alacaklı faturaya konu mal ve hizmeti davalı borçluya teslim ettiğine dair borçlunun imzasını kabul ettiği irsaliye veya teslime dair yazılı belge ile ispat edebilir.
Davacının bu nedenle takibe konu faturadaki hizmetin borçluya teslim edildiğine dair davalıdan sadır irsaliye ve teslim fişi ile vb. somut yazılı belgelerle ispat edilmeli veya tarafların ticari defter ve kayıtlarının hizmetin verildiği noktasında uyum içersinde bulunması gerekmektedir.
Bu nedenle somut olayda davacının davalı adına fatura düzenlemesi ve ticari defterlerine göre bu faturalar nedeniyle alacaklı gözükmesinin davalıyı bağlayıcı bir yanı yoktur.
Satışın yapılıp malın/hizmetin teslim edildiğini ve satışın veresiye yapıldığını davacının ispatlaması gerekir. Bir başka anlatımla bir alacak davasında mal sattığını iddia eden taraf karşı tarafın kabulünde değilse ispat külfeti öncelikle bu iddiayı öne sürendedir. İspatın konusu ise malın teslim edilmesidir. Malın teslim edildiği ispat edilememiş ise davalı borçlunun herhangi bir ispat külfeti altında olduğu söylenemez.
Nitekim yukarıda da yer verildiği üzere HMK m.222/4’de “Açılış veya kapanış onayları bulunmayan ve içerdiği kayıtlar birbirini doğrulamayan ticari defter kayıtları, sahibi aleyhine delil olur.” hükmü yer almaktadır. Bu maddenin olumsuz yorumu ile taraf ticari defter ve kayıtlarının birbirini soğrulmadığı sürece kesin delil olarak nazara alınamayacağı son derece açıktır.
Tüm bu yasal düzenlemeler kapsamında davacının taraflar arasında akdedilen 03/03/2016 ve 03/098/2016 tarihleri arasında yemek hizmet sözleşmesi kapsamında fatura konusu yemek hizmetini davalıya verdiğini ve uyuşmazlık konusu faturayı tertip ettiğini kesin deliller ile ispat edemediği anlaşılmış davacı vekili tarafından en son olarak yemin deliline de dayanılması nedeni ile davalı şirket yetkilisine yemin davetiyesi tebliğ edilmiş ve davalı şirket yetkilisi kendisine teklif edilen yemini hizmetin alınmadığına dair yemin vererek eda etmiş yasal düzenlemeler kapsamında davacının davalıya fatura konusu yemek hizmetini verdiğini yasal düzenlemeler kapsamında ispat edememesi nedeni ile davacı tarafından ikame edilen davanın reddine karar verilmiştir.
Davalı vekili tarafından kötüniyet tazminatı talep edilmiş ise de davacının davasının mahkememizce davanın ispat edilememesi nedeni ile reddine karar verilmiş olduğundan davalı vekilinin kötüniyet tazminatı talebinin yasal koşulları bulunmadığından bu istemin de reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm ittihazına gidilmiştir.
H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1a-)Davanın REDDİNE,
1b-)Davalının yasal koşulları oluşmayan kötü niyet tazminat talebinin REDDİNE,
2-Alınması gerekli 55,40 TL harçtan 69,04 TL’si peşin olarak yatırılmış olduğundan bakiye 13,64 TL harcın davacıya istek halinde İADESİNE,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin davacı taraf üzerinde BIRAKILMASINA,
4-Davalı taraf kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden —— uyarınca 3.400,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya VERİLMESİNE,
5-Taraflar tarafından dosyaya yatırılan ve sarf edilmeyen gider avansının karar kesinleştiğinde talep halinde yatırana İADESİNE,
Dair davacı ve davalı vekilinin yüzüne karşı HMK 345/1. maddesi uyarınca tebliğ tarihinden itibaren 2 haftalık yasal süre içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.