Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/1333 E. 2019/69 K. 25.01.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. İstanbul Anadolu 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/1333 Esas
KARAR NO : 2019/69

DAVA : Alacak
DAVA TARİHİ : 09/03/2012
KARAR TARİHİ : 25/01/2019

Mahkememizden verilen 05/02/2015 tarih ve ——Esas, —- karar sayılı kararı Yargıtay ——. Hukuk Dairesi’nin 21/06/2016 tarih ve —- Esas, —-Karar sayılı bozma ilamı ile yapılan açık yargılaması sonunda,
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davacı vekili dillekçesinde; müvekkilinin masaj hizmetleri, —– ve kişisel bakım alanında faaliyet gösterdiğini ve bu faaliyet kapsamında müvekkillerinin dava konusu —–” markasının kullanımı için kendi aralarında bir sözleşme imzaladıklarını, bu sözleşme doğrultusunda markanın Türkiye’de adına tescil edilmiş olduğu müvekkil ——- firmasının diğer müvekkil firma olan—– Limited şirketine ilgili markanın kullanım haklarını devrettiğini ve 04.01.2007 tarihli sözleşme imzalandığını, bu sözleşme uyarınca Türkiye pazarında faaliyet göstermeyi amaçlayan müvekkil ——- şirketinin 07.02.2007 tarihinde davalı şirket ile,—– adresinde yer alan ———– kullanım hakkına sahip olduğu——” markasını kullanarak bir —-tesisi kurulması ve işletilmesi amacıyla sözleşme imzalandığını, buna mukabil davalı şirketin, başta, ödemekle yükümlü olduğu ücretler olmak üzere, sözleşmeden doğan esaslı yükümlülüklerini yerine getirmediğinden davalının bir ihtarname ile uyarıldığını, ancak davalının bu uyarıya riayet etmediğini, bu nedenle müvekkil şirketin sözleşmenin 12, maddesi uyarınca davalıya 30.04.2010 tarihli fesih ihtarnamesi gönderdiğini ve bu tarih itibariyle sözleşmeyi feshettiğini, feshin varlığına rağmen davalı tarafın, müvekkil firmalara ait olan markayı kullanmaya devam ettiğini ve bu doğrultuda İstanbul —-. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesinde 2011/3 E numarası ile haksız rekabetin tespiti ve men’i için dava açtığını, söz konusu davada, ilk derece mahkemesi 15.12.2011 tarihinde müvekkil firmanın lehine karar verdiğini, bu kararın verilmesi esnasında mahkemeye sunulmuş olan bilirkişi raporunda da sözleşme uyarınca borçlu olunan 83.309.26 USD ile fesih sonucunda doğan 62.999.02 USD tutarında bir alacağın varlığından bahsedildiğini ileri sürerek toplam 146.308 USD alacağın, ticari temerrüt faiziyle birlikte tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle: Davalı vekili cevap dilekçesinde; davacının sözleşmenin feshinde haksız olduğunu, zira sözleşmeden doğan edimlerini ve işletmeciliğin esaslarını yerine getirmeyen ve kusurlu olan tarafın davacı olduğunu, davacının sözleşme gereğince münhasır olarak üstlenmiş olduğu ————işletmeciliğini, gerek personel seçimi ve idaresi, gerekse ——‘nın yönetim,idare ve denetim unsurları olarak sözleşmeye uygun yerine getirmediğini, bu nedenle müvekkilinin 2009 itibariyle faaliyete başlayan —– merkezi işletmeciliğinden 2009-2010 yılında toplam 282.870.94 TL zarar ettiğini, bu zarara davacının sebebiyet verdiğini, zira davacının sözde eğitim vererek otele gönderdiği personelin, beceri, lisan, uygulama, disiplin, kılık kıyafet yönünden yetersiz olduğunu ve devamlı şikayetler geldiğini, halbuki davacının —— merkezini, profesyonel bir şekilde yürütmeyi taahhüt ettiğini, bu nedenle sözleşmesel edimini yerine getirmeyen davacının 83.309.26 USD tutarlı ücret talep etmeye hakkının olmadığını, istanbul FSHM —– E sayılı dosyaya sunulan bilirkişi raporunda da davacının sözleşmesel edimlerini yerine getirmediği, kusurlu olduğu, bu nedenle davacının fesih tazminat bedeline hak kazanmadığı hususunun tespit edildiğini, davacının düzenlediği 62.999,02 USD tutarlı faturanın müvekkil kayıtlarında olmadığını, kaldı ki 62.999.02 USD fesih tazminat tutarının, gerek süre ve gerekse ortalama yıllık ücret yönünden hatalı hesaplandığını savunarak davanın reddini istemiştir.
DELİLLER VE GEREKÇE:
Mahkemizce;—- tarihli sözleşme —- tarihinde davalının hakedişleri süresinde ödemediğinden davacı tarafından haklı olarak feshedildiği, davacının sözleşme gereğince ödenmeyen—– alacak talebinden,——- personel maaşı—- ilk ödeyen konuk ücret talebi ve—– yönetici ücreti olmak üzere toplam —— isteminde haklı olduğu ancak davalının——- ödemesi nedeniyle bakiye —— alacağı kaldığı, davacının harcama kalemine ilişkin talebini kanıtlayamadığı, ayrıca davacı ——fesih ücreti talebinde de 01/05/2010 tarihli faturadan dolayı——- taleple haklı olduğu, davacının 20/01/2010 tarihli borç bakiyesine ilişkin yazısının belirli bir döneme ait olduğu belli olmadığından, alacağı teyit anlamına gelmeyeceği münhasıran 2009 sonu itibariyle çıkartılan bir hesap olmadığından dikkate alınamayacağı gerekçesi ile davanın kısmen kabulüne 83.643.45 USD Doları alacağın dava tarihinden itibaren 3095 sayılı Yasa’nın 4/A maddesinde belirtilen en yüksek faiz oranları uygulanmak suretiyle hesaplanacak faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
Karar taraf vekilleri tarafından temyiz edilmiş ve yargıtay ——. Hukuk Dairesince ( 2015/7437 ESAS, 2016/6872 ve 21.06.2016 tarihli kararı) ; Taraflar arasında akdedilen ——– Hizmeti Yönetim Anlaşması niteliği itibariyle bir hasılat kirası sözleşmesi olup, HMK’nın 4/1-a maddesinde; kira sözleşmesinden kaynaklanan alacak davaları da dahil olmak üzere tüm uyuşmazlıkların Sulh Hukuk Mahkemesinde görülüp çözüme kavuşturulacağı hükme bağlanmıştır. Eldeki dava 6100 sayılı HMK’nın yürürlüğe girmesinden sonra 09.03.2012 tarihinde açılmış olduğuna göre mahkemece Sulh Hukuk Mahkemelerinin görevli olduğundan bahisle dava dilekçesinin görev yönünden reddine karar verilmesi gerekirken, mahkemece bu hususun gözden kaçırılarak yargılamaya devam olunması ve uyuşmazlığın esasına girilmesi doğru görülmemiş, kararın bu nedenle re’sen bozulmasına karar verilmiştir.
Davacılar vekili, bu kez karar düzeltme isteminde bulunmuştur.
Yargıtay ——. Hukuk Dairesince (2016/11262 Esas, 2018/6088 Karar) Yargıtay ilamında benimsenen gerektirici sebeplere göre, davacılar vekilinin HUMK 440. maddesinde sayılan hallerden hiçbirini ihtiva etmeyen karar düzeltme isteğinin reddi kararı verilmiştir.
Mahkememiz —– esas —– kararı bozulmuş, bozma ilamına uyularak bozma ilamı doğrultusunda yargılamaya devam olunmuştur.
6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4. maddesine göre; bir davanın ticari dava sayılması için, uyuşmazlık konusu işin taraflarının her ikisinin birden ticari işletmesiyle ilgili olması ya da tarafların tacir olup olmadıklarına veya işin tarafların ticari işletmesiyle ilgili olup olmamasına bakılmaksızın Türk Ticaret Kanunu veya diğer kanunlarda o davaya Asliye Ticaret Mahkemesi’nin bakacağı yönünde düzenleme olmalıdır.
Taraflar arasında akdedilen —— Hizmeti Yönetim Anlaşması niteliği itibariyle bir hasılat kirası sözleşmesi olup, HMK’nın 4/1-a maddesinde; kira sözleşmesinden kaynaklanan alacak davaları da dahil olmak üzere tüm uyuşmazlıkların Sulh Hukuk Mahkemesinde görülüp çözüme kavuşturulacağı hükme bağlanmıştır.Eldeki dava 6100 sayılı HMK’nın yürürlüğe girmesinden sonra 09.03.2012 tarihinde açılmış olduğuna göre mahkemece Sulh Hukuk Mahkemeleri görevlidir.
İhtisas Mahkemeleri ile diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişki, görev ilişkisidir.
01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 1. maddesi uyarınca; mahkemelerin görevi ancak kanunla düzenlenir. Görev kamu düzenine ilişkin olup aynı zamanda bir dava şartıdır. Mahkeme dava şartlarının mevcut olup olmadığını, davanın her aşamasında kendiliğinden araştıracağı gibi taraflar da dava şartı noksanlığını her zaman ileri sürebilirler.
Tüm bu nedenlerle mahkememizin görevsizliğine karar verilmesi gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 114/1-c ve 115/2 maddeleri gereğince görev dava şartı noksanlığından DAVANIN USULDEN REDDİNE,
2-HMK’nın 20. Maddesi uyarınca MAHKEMEMİZİN GÖREVSİZLİĞİNE, görevli Mahkemenin SULH HUKUK MAHKEMESİ OLDUĞUNA, HMK’nun 20. Maddesindeki yasal şartlar yerine getirildiğinde dosyanın görevli İstanbul Anadolu Sulh Hukuk Mahkemesi Tevzi Bürosuna GÖNDERİLMESİNE,
3-HMK 20.maddesi uyarınca süresi içerisinde kanun yoluna başvurulmayarak karar kesinleşmişse kararın kesinleştiği tarihten, kanun yoluna başvurulmuşsa bu başvurunun reddi kararının tebliğ tarihinden itibaren 2 haftalık kesin süre içerisinde taraflardan birinin Mahkememize başvurarak dosyanın görevli Mahkemeye gönderilmesini talep etmesi aksi takdirde Mahkememizce davanın açılmamış sayılmasına karar verileceğinin İHTARINA,
4-HMK 323/1-a, ğ madde ve bentleri uyarınca yargılama giderinden olan karar ve ilam harcı, vekalet ücreti ve diğer yargılama giderlerinin HMK 331/2 maddesi uyarınca görevsizlik kararından sonra davaya devam edecek olan Mahkemece hükmedilmesine, görevsizlik kararından sonra davaya bir başka mahkemede devam edilmez ise talep halinde yargılama giderleri hakkında Mahkememizce karar verilmesine,
Dair, davacı vekili ve davalı vekilinin yüzlerine karşı, 6100 sayılı HMK geçici 3/2. maddesi uyarınca Bölge adliye mahkemelerinin göreve başlama tarihinden önce aleyhine temyiz yoluna başvurulmuş olan kararlar hakkında, kesinleşinceye kadar 1086 sayılı HUMK’un 26/9/2004 tarihli ve 5236 sayılı Kanunla yapılan değişiklikten önceki 427 ilâ 454 üncü madde hükümlerinin uygulanmasına devam edileceğinden HUMK 432/1. Maddesine göre kararın tebliğinden itibaren 15 günlük yasal sürede Yargıtay temyiz kanun yolu açık olmak üzere oy birliğiyle verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.