Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/1269 E. 2021/68 K. 28.01.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2018/1269 Esas
KARAR NO: 2021/68
DAVA : Menfi Tespit (Ticari İlişkiden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 23/10/2018
KARAR TARİHİ : 28/01/2021
Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit (Ticari İlişkiden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davacı firma aleyhine — sayılı dosya ile—- bedelli icra takibi düzenlendiğini, Kambiyo senetlerine özgü haciz yolu ile yapılan takipte ödeme emri olarak düzenlenen örnek — seri numaralı —– tutarında ——–çeki olduğunu, davacı firmanın takipte düzenlendiği gibi alacaklı/davalı firmaya ——– borcu olmadığını, davalı firma ile yaklaşık 3 yıldır ticari ilişkisi olan davacı firma, davalı firmaya toplu ödemeler yapmakta olduğunu, sıklıkla sipariş verilmesi sebebi ile her küçük miktarda çek koçanı kesmemek adına toplu ödeme yapıldığını, Davacı firmanın icra takibine konu çeki davalıya verdiği tarihte davalı firmaya —- borcu olduğunu, davalı —— bedelli çek adına kesilen fatura tarihinde davacı firmanın borcu —- olduğunu, Dava konusu—- bedelli çeke istinaden davacı firma tarafından toplam —- ödeme yapıldığını,—- tarihinde dava konusu çekin davalıya verilmesi ile birlikte davacı firma —- alacaklı duruma geçmiş olup ayrıca çeke istinaden toplam —– ödeme yaptığını, İcra takibine konu —–bedelli çekin davalı firmaya ibraz edilmesinden sonra davacı firma davalı firmadan —- alacaklı durumuna geçtiğini, toplam —- davalı firmaya çeke istinaden ödeme yapıldığını, Sonuç olarak icra takip tarihi itibariyle davacı firmanın ———- borcu olduğunu, İlgili çeke istinaden ödemeler devam ederken davalı firma tarafından çek bedelinin tamamı icra takibine konu edildiğini, İlgili icra takibinde geçen çek tazminatı ve faiz miktarı gerçeği yansıtmadığını, Bu hali ile takibin iptali gerektiğini, haksız icra takibi nedeniyle telafisi güç maddi ve manevi zararlara uğramamak adına ——- yapılan icra takibinin teminatsız olarak olmadığı takdirde mahkemenizce uygun görülecek teminat karşılığında icra takibinin tedbiren durdurulmasına karar verilmesini talep ve dava etmiş, bu talebini duruşmada tekrar etmiştir.
Taraflara tebligat yapılarak taraf teşkili sağlanmıştır.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacı şirket; her ne kadar ——- tarihlerinde, —– aracılığıyla davalı şirkete ödeme yaptığını iddia etse de davacının iddiaları gerçeği yansıtmadığını, davacı şirketin kendisine ait olmayan işlemlere ilişkin dekontlar sunduğunu, hukuka aykırı olarak kendi lehine sonuç elde etmeye çalıştığını, davacının, dava konusu çeke ilişkin ödeme yapıldığı yönündeki iddialarının gerçeğe aykırı olduğu ispatlandığını, huzurdaki davanı reddini talep etmişlerdir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE :Dava;——- sayılı takip dosyasında bedelsizlik nedeni ile kısmen borçlu olmadığının tespiti istemine ilişkindir.
—– sayılı takip dosyası irdelenmesi ile davalı tarafından davacı aleyhine,——- bedelli çek için icra takibine girişildiği ve icra takibinde çek bedelinin yanı sıra temerrüt faizi, komisyon olacağı ve çek tazminatınında takip konusu edildiği anlaşılmıştır.
Davacı tarafından da girişilen icra takibinin kesinleşmesi sonrasında mahkememize davacının davalı şirkete çekin tanzim tarihinde — borcu bulunduğu, yine icra takibi itibari ile borcun —- olduğu belirtilerek —— borçlu bulunmadığının tespiti amacı ile eldeki davanın mahkememize ikame edildiği anlaşılmıştır.
Davacı tarafından davaya ve takibe konu çekin ticari ilişki devamında tertip edilerek davalıya verildiği ve ödeme nedeni ile kısmen bedelsiz niteliğini taşıdığı bildirilerek eldeki dava mahkememize ikame edilmiştir.
4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) 6. maddesine göre, kural olarak bir vakıadan kendi lehine haklar çıkaran/iddia eden taraf o vakıayı ispat etmeye mecburdur.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) “İspat Yükü” başlıklı 190. maddesinde;
“(1) İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir.
(2) Kanuni bir karineye dayanan taraf, sadece karinenin temelini oluşturan vakıaya ilişkin ispat yükü altındadır. Kanunda öngörülen istisnalar dışında, karşı taraf, kanuni karinenin aksini ispat edebilir.” şeklinde düzenleme getirilmiştir.
Menfi tespit ve istirdat davaları 2004 sayılı İcra İflas Kanunu’nun (İİK) 72. maddesinde düzenlenmiştir. Maddeye göre; borçlu icra takibinden önce veya takip sırasında borçlu bulunmadığını ispat için menfi tespit davası açabilir. Borçlu, menfi tespit davası zımmında tedbir kararı almamış ve borç da ödenmiş olursa davaya istirdat davası olarak devam edilir
İspat yüküne ilişkin yukarıda açıklanan genel kural menfi tespit davaları için de geçerlidir. Yani, menfi tespit davalarında da, tarafların sıfatları değişik olmakla beraber, ispat yükü bakımından bir değişiklik olmayıp, bu genel kural uygulanır. Bu davalarda da bir vakıadan kendi lehine haklar çıkaran (iddia eden) taraf o vakıayı ispat etmelidir.
Menfi tespit davasında borçlu ya borçlanma iradesinin bulunmadığını ya da borçlanma iradesi bulunmakla birlikte daha sonra somut olaydaki gibi ödeme benzeri bir nedenle düştüğünü ileri sürebilir. Bu durumda da borçlu borcun varlığını kabul ettiği ancak borcun ödeme gibi bir nedenle düştüğünü ileri sürdüğünden, bu durumda doğal olarak ispat yükü borçluya düşer.
Türk Borçlar Kanunu’nun 207. maddesinde tanımı yapılan satış sözleşmesi hakkında da birtakım açıklamalar yapılmalıdır. Madde aynen;
“Satış sözleşmesi, satıcının, satılanın zilyetlik ve mülkiyetini alıcıya devretme, alıcının ise buna karşılık bir bedel ödeme borcunu üstlendiği sözleşmedir.
Sözleşme ile aksi kararlaştırılmadıkça veya aksine bir âdet bulunmadıkça, satıcı ve alıcı borçlarını aynı anda ifa etmekle yükümlüdürler.
Durum ve koşullara göre belirlenmesi mümkün olan bedel, kararlaştırılmış bedel hükmündedir.” açıklamalarını içermektedir. Bu madde hükmüne göre; aksi kararlaştırılmadıkça alım-satım ilişkilerinde alıcı ile satıcının edimlerini aynı anda eda etmeleri esastır. O hâlde alım satım akdine konu malı teslim almadan satıcıya çeki verdiğin iddia eden menfi tespit davacısı, aslın hilafını iddia ediğinden (ettiğinden) bu iddiasını ispat yükü altındadır ——–
Yine kural olarak çek bir ödeme aracı olup, mevcut bir borcun tasfiyesi amacıyla verilmektedir. Çekin ödeme dışında başka bir amaçla verildiğini iddiasının davacı tarafça (HMK’nın 200. maddesi gözetilerek) ispatlanması gerekmektedir.
Ticari Defterlerin İbrazı ve Delil Olması başlıklı 6100 sayılı HMK.’nın 222. Maddesi dava ve inceleme tarihi itibari ile;
“(1)Mahkeme; ticari davalarda tarafların ticari defterlerinin ibrazına kendiliğinden veya taraflardan birinin talebi üzerine karar verebilir.
(2)Ticari defterlerin, ticari davalarda delil olarak kabul edilebilmesi için, kanuna göre eksiksiz ve usulüne uygun olarak tutulmuş, açılış ve kapanış onayları yaptırılmış ve defter kayıtlarının birbirini doğrulamış olması şarttır.
(3)İkinci fıkrada belirtilen şartlara uygun olarak tutulan ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması veya ilgili hususta hiçbir kayıt içermemesi yahut defter kayıtlarının aksinin senet veya diğer kesin delillerle ispatlanmamış olması gerekir. Bu şartlara uygun olarak tutulan defterlerdeki sahibi lehine ve aleyhine olan kayıtlar birbirinden ayrılamaz.
(4)Açılış veya kapanış onayları bulunmayan ve içerdiği kayıtlar birbirini doğrulamayan ticari defter kayıtları, sahibi aleyhine delil olur.
(5)Taraflardan biri tacir olmasa dahi, tacir olan diğer tarafın ticari defterlerindeki kayıtları kabul edeceğini belirtir; ancak, karşı taraf defterlerini ibrazdan kaçınırsa, ibrazı talep eden taraf iddiasını ispat etmiş sayılır,” hükmü düzenlenmiştir.
Bu nedenle Mahkememizce taraf ticari defter ve kayıtlarının irdelenmesi için ——- tarihli celse de;
Davacı iddiaları, dosyaya sunulan deliller, icra dosyası kapsamı ve saptanan uyuşmazlık konuları uyarınca dosya üzerinde ve tarafların dava konusu uyuşmazlığa ilişkin tarihleri de kapsar tüm yıllara ait ticari defter ve belgeleri üzerinde davacı ile davalı taraf arasında akdi ilişkinin kurulup kurulmadığı, davacı tarafın dosya kapsamına sunmuş olduğu ——- tarihi itibari ile davalı şirkete verilen çekin tahsilat olarak düzenlendiği anlaşıldığından tarafların bu tarih itibari ile hak ve borç durumlarının ve davacının defter ve kayıtlarına göre davalıya dava konusu çek için yapmış olduğu ayrıca ödeme bulunup bulunmadığı konusunda görüşleri ila takip ve dava tarihi itibari ile ayrı ayrı borç alacak durumları konusunda görüşlerinin rapor edilmesinin istenilmesine,
Yine davacı defter ve kayıtlarının incelenmesi sonrası davalı defter ve kayıtlarının incelenmesine ve bilir kişilerden davacı iddiaları davalı savunması, dosyaya sunulan deliller, icra dosyası kapsamı ve saptanan uyuşmazlık konuları uyarınca dosya üzerinde ve tarafların dava konusu uyuşmazlığa ilişkin tarihleri de kapsar tüm yıllara ait ticari defter ve belgeleri üzerinde davacı ile davalı taraf arasında akdi ilişkinin kurulup kurulmadığı, davacı tarafın dosya kapsamına sunmuş olduğu ——— tarihi itibari ile davalı şirkete verilen çekin tahsilat olarak düzenlendiği anlaşıldığından tarafların bu tarih itibari ile hak ve borç durumlarının, davalının defter ve kayıtlarına göre davacı tarafından davalıya dava konusu çek için yapılmış ödeme olup olmadığı, takip ve dava tarihi itibari ile ayrı ayrı borç alacak durumları, davalı tarafın uyuşmazlık konusu çeki tahsilat olarak cari hesabına yansıtıp yansıtmadığı ve davacının çek için yapıldığı ileri sürülen ödeme belgeleri de değerlendirilerek davacının takibe dayalı borç durumunun takip ve dava tarihi itibari ile ayrı ayrı ne olduğu konusunda görüşlerini rapor ibrazı şeklinde sunması için dava dosyasının nitelikli hesaplama uzmanı ila hesap bilirkişisine tevdine karar verilmiştir.
Bilirkişiler tarafından ibraz edilen raporların denetimi ile de ;
— bedelli çekin davalının ticari defter ve kayıtlarında kayıtlı bulunduğu bu çekin karşılıksız kaldığı tarihte davacının davalıdan alacaklı olduğu tutarın —- olduğu ayrıca takip öncesi karşılıksız çıkma sonrası sonrası çek için davacı tarafından davalıya — ödeme yapıldığı ve takip tarihinde davacının alacaklı olduğu tutarın —- bulunduğu ancak takip öncesi temerrüt sonrası davacı ödemelerinin BK 100 gereğince öncelikle ferilere mahsubunun yapılması halinde davacı alacağının — bulunduğu bu nedenle takip tarihi itibari ile çek bedeli için —- borçlu olmadığı, girişilen takipte davacının —üzerinden çek komisyonu talep edebileceği bununda — olduğu dolayısı ile —– komisyonundan da davacının borçlu olmadığı ancak davacı tarafından ikame edilen dava da borçlu olmadığının tespiti istenen rakamın —olduğu anlaşılmakla çek komisyonundan ötürü taleple bağlılık gereğince — değil de davacının çek komisyon bedelinden ötürü —- karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
Davanın KABULÜ İLE ;
1- —–sayılı takip dosyasında takip tarihi itibari ile ; Davalı borçlunun çek bedeli asıl alacaktan ötürü— Çek tazminatından ötürü —– olmak üzere ana para teşkil eden alacak kalemlerinden ötürü —– BORÇLU BULUNMADIĞININ TESPİTİNE,
2a-Karar tarihi itibari ile alınması gerekli 6.046,00 TL karar ve ilam harcından peşin alınan 1.511,59 TL peşin harcın mahsubu ile bakiye 4.534,41‬ TL’nin davalıdan tahsili ile HAZİNEYE GELİR KAYDINA,
2b-Davacı tarafından yatırılan 1.511,49 TL harcın davalıdan alınarak DAVACIYA ÖDENMESİNE,
3-Davacı tarafça sarf edilmiş, toplam 3.122,70 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak DAVACI TARAFA VERİLMESİNE,
4-Davacı taraf kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden AAÜT uyarınca 12.306,69 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak DAVACI TARAFA VERİLMESİNE,
5-Bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde ve talep halinde yatırana İADESİNE,
Dair, HMK 345 maddesi uyarınca kararın taraflara tebliğ edildiği tarihten başlayarak iki hafta içinde HMK 342 maddesi gereğince düzenlenmiş dilekçe ile HMK 343 maddesi uyarınca mahkememize veya başka bir mahkemeye yapılacak başvuru ile HMK 341/1 maddesi uyarınca ———Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf yolu açık olarak davacı vekili ile davalı vekilinin yüzüne karşı verilen karar açıkça okunup anlatıldı. 28/01/2021