Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/1135 E. 2019/84 K. 30.01.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 4. Asliye Ticaret Mahkemesi

GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2018/1135 Esas
KARAR NO : 2019/84

DAVA : Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 28/05/2015
KARAR TARİHİ : 30/01/2019

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle, davacının eşi olan muris ———- ———- ortağı olduğunu, adı geçen şirketin diğer ortakları olan davalılarca şirketin bedelli sermaye arttırımına gittiğini ve murisin yeterli mali gücü bulunmadığından hissesinin küçülmesine sebep olunduğunu, murise ait payın davalılar tarafından yakın akrabalık ilişkileri kullanılarak ve hulus, saffeti ve müzayaka durumundan yararlanılarak 400.000 USD teklif edilip kabul edilmediği takdirde bunu da alamayacağı söylenerek devralındığını, muris tarafından sermaye arttırımı kararının iptali talebiyle dava açılmışsa da mali açıdan olan zorluk durumu kullanılarak davasından feragat etmesinin sağlandığını, davalıların sonuçta %1,5’a düşmüş olan muris payının alınarak sıfırlandığını, ardından bedelsiz sermaye arrtırımlarında bulunulduğunu, davalıların bu şekilde murisin vefatı halinde yasal mirasçılarına zarar verme kastıyla hareket ettiklerini ileri sürerek, davacının muris eşi ———’den gelen miras hakkının gerçek ve güncel rayiç değerinin dava tarihi itibariyle tespiti ile davacıya isabet eden miras payının tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA: Davalılar vekili cevap dilekçesinde özetle, zamanaşımı def’inde bulunduklarını, davacının tek başına bu davayı açma hakkının bulunmadığını, muris ———–‘de sahip olduğu hisselerinin tamamını kendi iradesiyle ve usulüne uygun olarak bedeli karşılığında davalılara devrettiğini, alınan sermaye arttırım kararlarının geçerli olduğunu, herhangi bir sebeple iptalinin mümkün bulunmadığını, bedelli sermaye arttırım kararının iptali talebiyle açılan davadan muris —– tarafından feragat edildiğini, sonrasında yapılan hisse devirlerinin geçerli olduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.
DAVANIN AŞAMALARI:
İLK KARAR: Mahkememizce —– tarih, —– Esas, 2016/395 Karar sayılı kararla; “İddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre; somut olayda davacının muris eşinin ortağı olduğu——– genel kurulunun almış olduğu bedelli ve bedelsiz sermaye arttırımı kararları nedeniyle, davacının muris eşinin müzayaka halinde kalarak hisse devri yaptığı iddiasına dayalı olarak hisse değerinin tespiti ve davacının miras payının tahsilinin talep edildiği, dolayısıyla istemin anonim şirket genel kurul kararının iptali ve anonim şirket hisse devri sözleşmesinin geçersizliğine ilişkin iddialara dayalı olduğu, davanın şirkete karşı açılması gerektiği, davacının alacaklı olduğu belirlendiğinde ve şirketten alacağın tahsili imkanı olmadığı takdirde davanın ilgililer aleyhine açılması gerektiği, bu aşamada davalılar aleyhine davanın zamansız açıldığı gerekçesiyle” davanın pasif husumetten reddine karar verilmiştir.
BOZMA İLAMI:
Yüksek Yargıtay ———. Hukuk Dairesi 28/06/2018 tarihli, 2016/11526 Esas, 2018/4926 Karar sayılı ilamındaki “Dava dilekçesinde, davacının eşi muris —————— ortağı olduğu ——‘deki paylarının davalıların haksız eylemleri nedeniyle alınan sermaye arttırım kararları ve limited şirket hisse devirleri sonrasında sıfırlandığı ileri sürülerek, davacının muris eşi ——– gelen miras hakkının gerçek ve güncel rayiç değerinin dava tarihi itibariyle tespiti ile davacıya isabet eden miras payının tahsiline karar verilmesi talep edilmiştir.
4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 599. maddesine göre tereke iştirak halinde mirasçılara geçer. Bir başka söyleyişle, elbirliği mülkiyeti hallerinden birisi de miras şirketi olup miras şirketinden bahsedilebilmesi için murisin terekesi üzerinde mirasçı sıfatını haiz birden fazla kişinin bulunması gereklidir. Miras şirketinin tüzel kişiliği yoktur. Terekeye dahil mal veya haklar üzerinde tüm mirasçılar iştirak halinde maliktir. Bu durum mirasın taksimine kadar devam eder. 4721 sayılı Yasa’nın 701/2. maddesi çerçevesinde bu mülkiyet ortaklığa ait olduğundan, terekeye dahil mal veya haklar üzerinde ortakların belli bir payı yoktur ve bu nedenle mirasçıların tümünün birlikte hareket etmesi gerektiğinden söz edilmelidir. Medeni Kanunun 640. maddesi uyarınca terekenin tümüne ait davaların bütün mirasçılar tarafından açılması gerekip ortaklar arasında zorunlu dava arkadaşlığı bulunmaktadır. Mirasçılardan birinin terekedeki mal ve haklara ilişkin olarak yalnızca kendi payı oranında dava açması halinde, böyle bir dava dinlenemez, zira, yalnız başına bir mirasçının iştirak halindeki tereke üzerinde tasarruf ehliyeti yoktur. Bu itibarla, davacının tek başına dava açma ehliyeti bulunmadığından mahkemece, davanın aktif dava ehliyeti yokluğundan reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm tesisi doğru olmamış, bozmayı gerektirmiştir.” şeklindeki gerekçe ile Mahkememiz kararı bozularak yukarıdaki esasına kaydı yapılmıştır.
DAVANIN VE UYUŞMAZLIK KONULARININ TESPİTİ, DELİLLER, DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE DEĞERLENDİRİLMESİ, HUKUKİ NEDENLER VE SONUÇ:
Dava, anonim şirket sermaye arttırımı ve sermaye devri sözleşmesine dayalı alacak istemine ilişkindir.
Dava dilekçesinde, davacının eşi muris ———- ortağı olduğu —.deki paylarının davalıların haksız eylemleri nedeniyle alınan sermaye arttırım kararları ve limited şirket hisse devirleri sonrasında sıfırlandığı ileri sürülerek, davacının muris eşi ——————–’den gelen miras hakkının gerçek ve güncel rayiç değerinin dava tarihi itibariyle tespiti ile davacıya isabet eden miras payının tahsiline karar verilmesi talep edilmiştir.
Buna göre davacının aktif husumet ehliyetinin olup olmadığının tartışılması gerekmektedir.
Kural olarak bir hakkı dava etme yetkisi o hakkın sahibine ait olup, buna aktif husumet denilir. Bir hakkın kendisinden istenebilecek durumunda olan yani hakka uymakla yükümlü kişi ise borçlu kişi olup, buna da pasif husumet denilir. Bir davada gerek aktif ve gerekse pasif husumet ehliyetinin bulunup bulunmadığı mahkemece öncelikle ve resen gözetilecek hususlardandır ve şayet husumet ehliyeti yok ise, dava bu sebep ile reddedilir.
4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 599. maddesine göre tereke iştirak halinde mirasçılara geçer. Bir başka söyleyişle, elbirliği mülkiyeti hallerinden birisi de miras şirketi olup miras şirketinden bahsedilebilmesi için murisin terekesi üzerinde mirasçı sıfatını haiz birden fazla kişinin bulunması gereklidir. Miras şirketinin tüzel kişiliği yoktur. Terekeye dahil mal veya haklar üzerinde tüm mirasçılar iştirak halinde maliktir. Bu durum mirasın taksimine kadar devam eder. 4721 sayılı Yasa’nın 701/2. maddesi çerçevesinde bu mülkiyet ortaklığa ait olduğundan, terekeye dahil mal veya haklar üzerinde ortakların belli bir payı yoktur ve bu nedenle mirasçıların tümünün birlikte hareket etmesi gerektiğinden söz edilmelidir. Medeni Kanunun 640. maddesi uyarınca terekenin tümüne ait davaların bütün mirasçılar tarafından açılması gerekip ortaklar arasında zorunlu dava arkadaşlığı bulunmaktadır. Mirasçılardan birinin terekedeki mal ve haklara ilişkin olarak yalnızca kendi payı oranında dava açması halinde, böyle bir dava dinlenemez, zira, yalnız başına bir mirasçının iştirak halindeki tereke üzerinde tasarruf ehliyeti yoktur.
Tüm bu nedenlerle, davacının tek başına dava açma ehliyeti bulunmadığından davanın aktif dava ehliyeti yokluğundan reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacının tek başına dava açma ehliyeti bulunmadığından, davanın aktif dava ehliyeti yokluğundan REDDİNE,
2-Harçlar yasasına göre alınması gerekli 44,40 TL harcın davacı tarafından dava açılırken peşin olarak yatırılan 256,17.-TL harçtan mahsubu ile fazla yatan 211,77 TL’nin karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
3-Davacı tarafından sarf edilen yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı tarafından sarf edilen 147 TL yargılama giderinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
5-Davalılar kendilerini vekille temsil ettirdiğinden ve red sebebi aynı olduğundan karar tarihinde yürürlükte bulunan ——— uyarınca 2.725,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
6-Dosyada mevcut gider avansının karar kesinleştiğinde ve talep halinde yatıran tarafa iadesine,
Dair, davacı ve vekili ile davalılar vekilinin yüzlerine karşı, 6100 sayılı HMK geçici 3/2. maddesi uyarınca Bölge adliye mahkemelerinin göreve başlama tarihinden önce aleyhine temyiz yoluna başvurulmuş olan kararlar hakkında, kesinleşinceye kadar 1086 sayılı HUMK’un 26/9/2004 tarihli ve 5236 sayılı Kanunla yapılan değişiklikten önceki 427 ilâ 454 üncü madde hükümlerinin uygulanmasına devam edileceğinden HUMK 432/1. Maddesine göre kararın tebliğinden itibaren 15 günlük yasal sürede Yargıtay temyiz kanun yolu açık olmak üzere oy birliğiyle verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.