Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/1098 E. 2018/837 K. 25.09.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL ANADOLU
4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2018/1098 Esas
KARAR NO : 2018/837

DAVA : Ticari Şirket (Yöneticilerin Azline İlişkin)
DAVA TARİHİ : 18/09/2018
KARAR TARİHİ : 25/09/2018

Mahkememizde görülmekte olan Ticari Şirket (Yöneticilerin Azline İlişkin) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA: Davacı dava dilekçesinde özetle, merkezi ………………. Kadıköy/İstanbul adresinde bulunan ve İstanbul Ticaret Sicil müdürlüğünün ………….. sicil numarasında kayıtlı …….. Kadıköy ………. Noterliğinin 05/04/2005 tarih, …… yevmiye numarası ile kurulduğunu, Ticaret Sicil Müdürlüğünün 07/04/2005 tarihli kararı ile tescil edildiğini, şirket kuruluş tescilinin Türkiye Ticaret Sicil Gazetesinin 14/04/2005 tarih, 6282 sayısının ve 369 sayfasında yayınlandığını, adı geçen şirketin ortaklık paylarının tamamını Kadıköy ……………….. Noterliğinin 12/12/2005 tarih ……………. yevmiye numaralı hisse devir sözleşmesi ile dava dışı üçüncü kişilere devretttiğini, hisse devrinden sonra yeni müdür olarak yeni ortaklardan …………. 10 yıl süre ile müdür seçildiğini, sehven halen İstanbul Ticaret Odası kayıtlarında şirketi temsil eden yetkili müdür olarak göründüğünü, adı geçen şirketin de İstanbul Ticaret Odasının 07/07/2014 tarihli kararı ile sicil kaydının kapandığını, sehven yetkili olarak gözükmesinin kamu kurumlarına ve üçüncü kişilere karşı sorumluluğuna sebebiyet verdiğinden şirket ortaklık hisselerinin tamamını devir ettiği için ………..’nin İstanbul Ticaret Odası kayıtlarında temsile yetkili olmadığının tespitine karar verilmesini talep etmiştir.
DAVANIN VE DAVA ŞARTLARININ OLUP OLMADIĞININ TESPİTİ, İNCELEME VE GEREKÇE:
Dava, şirket hisselerinin tamamını üçüncü kişiye devreden davacının, devrettiği şirketi temsile yetkili olmadığının tespiti istemine ilişkindir.
Davacı, hasım göstermeksizin açtığı bu davada …………… temsile kayıtlı olmadığının tespitini talep etmektedir.
TTK’nın 623. maddesi ise limited şirketin yönetiminin ve temsilinin şirket sözleşmesi ile düzenlenmesini şart koşmuştur. Bu itibarla, şirket sözleşmesinde yapılacak düzenleme ile şirketin yönetimi ve temsili, müdür sıfatını taşıyan bir veya birden fazla ortağa ya da tüm ortaklara veyahut ortak olmayan üçüncü kişilere verilebilecektir. TTK, ayrıca, en azından bir ortağın, şirketi yönetim hakkının ve temsil yetkisinin bulunmasını zorunlu kılmıştır. TTK’nın 616. maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi ile de “müdürlerin atanmaları ve görevden alınmaları” genel kurulun devredilemez yetkileri arasına dahil edilmiştir. TTK, müdürlerin birden fazla olmaları durumunda ise onların bir kurul olduğunu belirterek anonim şirketteki yönetim kuruluna özgü bir işleyiş kuralını hükme bağlamıştır. Buna göre, şirketin birden fazla müdürü bulunduğu takdirde, bunlardan biri, şirketin ortağı olup olmadığına bakılmaksızın, genel kurul tarafından “müdürler kurulu başkanı” olarak atanır (TTK, m.624/f.1).
Şirketi temsile yetkili olmadığının tespiti davasında husumet mutlaka şirkete karşı da yönetilmelidir. Ancak işbu davada davacı, davayı şirkete yöneltmemiştir.
Taraf ehliyeti dava şartlarından olup, Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 50’inci maddesi uyarınca taraf ehliyeti medeni haklardan yararlanma ehliyetine sahip olmakla mümkündür. HMK. m. 50 uyarınca, medeni haklardan yararlanma ehliyetine sahip olan, davada taraf ehliyetine sahiptir. Buna göre, taraf ehliyeti, bir davada taraf olarak bulunabilme ehliyeti olup, maddi hukuktaki hak ehliyeti kavramının medeni usul hukukundaki yansımasıdır.
Yukarıda belirtildiği gibi, davacı işbu davayı, temsile yetkili olmadığını iddia ettiği şirkete yöneltmemiştir. Bu nedenle işbu davada davalı tarafta taraf ehliyeti bulunan kimse yoktur.
Ancak, davacının bundan sonra davayı şirkete yöneltmesinin mümkün olup olmadığının tartışılması gerekmiştir.
Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun “Tarafta iradi değişiklik” başlıklı 124’üncü maddesinde; bir davada taraf değişikliğinin, ancak karşı tarafın açık rızası ile olanaklı olduğu bildirildikten sonra, maddi bir hatadan kaynaklanan veya dürüstlük kuralına aykırı olmayan taraf değişikliği isteminin, karşı tarafın rızası aranmaksızın hâkim tarafından kabul edileceği, dava dilekçesinde tarafın yanlış veya eksik gösterilmesi kabul edilebilir bir yanılgıya dayanıyorsa, hâkimin karşı tarafın rızasını aramaksızın taraf değişikliği isteminin kabul edebileceği açıklanmıştır. Nitekim madde gerekçesinde de, taraf değişikliğini mutlak olarak davalının rızasına bağlamanın yargılama ilişkisini katı bir şekle bağlayarak yargılamaya hâkim olan ilkelerden “usul ekonomisi ilkesi” ile bağdaşmayacağı belirtilmiştir.
Bu durumda; davacı kendisinden beklenen tüm çaba, özen ve önlemlere rağmen davalının tespit edemiş ya da tespit edememe durumu bir yanılgıya dayanıyor ve bu da açıkça dürüstlük kuralına aykırılık arz etmiyor ise; bu dava ilişkisi yönünden, daha sonra da kendilerine dava açılması mümkün olmalıdır.
Ancak işbu davada davacı, ortağı ve yetkilisi olduğu şirketteki temsil sıfatının sona ertiğinin tespitini talep etmekte olup, bu şirketin davalı gösterilmesi gerektiğini bilmesi gereklidir. Bu nedenle HMK.nun 124. Maddesinin bu davada uygulanma olanağı bulunmamaktadır.
Ayrıca Medeni usul hukukumuzda, dahili dava yoluyla dava açıldıktan sonra dahili dava yoluyla davanın yeni davalıya yöneltilmesi müessesi de bulunmamaktadır.
Bu nedenlerle, davacıya bu yönde bir süre verilmesi de mümkün görülmemiştir.
Yukarıda açıklandığı üzere HMK 114/1-d maddesi uyarınca tarafların taraf ehliyetine sahip olmaları dava şartıdır.
İşbu davada, davalı tarafta davacının temsile yetkili olmadığını iddia ettiği şirketin bulunması zorunludur.
Davacı, davayı şirkete yöneltmemiştir.
HMK.nun 115. maddesine göre Mahkeme dava şartlarının mevcut olup olmadığını davanın her aşamasında kendiliğinden araştırmak zorundadır.
Tüm bu nedenlerle HMK.nun 114/1-d ve 115. maddeleri gereğince davalı tarafın taraf ehliyeti bulunmadığından davanın usulden reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davanın HMK’nin 114/1-d ve 115/2. Maddesi uyarınca dava şartı yokluğu nedeni ile USULDEN REDDİNE,
2-Harçlar yasasına göre alınması gerekli harç peşin olarak alındığından başkaca harç alınmasına yer olmadığına,
3-Dosyada mevcut gider avansının karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
Dair, gerekçeli kararın davacıya tebliğinden itibaren iki haftalık süre içinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi’nin ilgili Hukuk Dairesine istinaf kanun yolu açık olmak üzere dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile karar verildi.