Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/1085 E. 2019/39 K. 17.01.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2018/1085
KARAR NO : 2019/39
DAVA : İTİRAZIN İPTALİ
DAVA TARİHİ : 14/09/2018
KARAR TARİHİ : 17/01/2019
Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 18/04/2014 tarihli araç alım satımın sözleşmesi ile müvekkilinin davalıya 18.000,00 TL bedel karşılığında araç sattığını, davalının araç bedelinin 12.000,00 TL’sini ödediğini, kalan 6.000,00 TL borç için çek verdiğini, ancak çekin ödenmemesi üzerine İstanbul Anadolu 18. İcra Müdürlüğü’nün——— esas sayılı dosyası icra takibi başlattıklarını, davalının borca itirazı üzerine takibin durduğunu, itirazın haksız olduğunu belirterek itirazın iptali ile davalının %20 icra inkar tazminatına mahkum edilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı taraf davaya herhangi bir cevap dilekçesi sunmamıştır.
Dava, genel haciz yolu ile takipte ödeme emrine itirazın iptali ve takibin devamı istemine ilişkindir.
Bir davanın ticari nitelikte olup olmadığı, bir diğer ifade ile asliye ticaret mahkemesinde görülüp görülmeyeceğinin belirlenmesi işi de Türk Ticaret Kanununun 4 üncü madde-sinde gösterilen ilkelere göre yapılmalıdır. Öğretide de benimsenen görüşe göre ticari davalar mutlak ticari davalar ve nispi ticari davalar olarak iki gruba ayrılmaktadır. Türk Ticaret Kanununun 4 üncü maddesinin 1 inci bendinin (a) alt bendi uyarınca bu Kanunda düzenlenen hukuk davaları mutlak ticari davalardır. Nispi ticari davalar ise konusu ne olursa olsun, her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davalarıdır (TTK.m.4/1). Kanuni düzenleme uyarınca sadece mutlak ya da nispi ticari davalar asliye ticaret mahkemesinde görülürken, bunlar dışında kalan davalar (istisnalar saklı kalmak kaydıyla) asliye hukuk mahkemelerinde görülmelidir.
Hemen belirtmek gerekir ki itirazın iptali davaları takip hukuku kaynaklı, icra takibine sıkı sıkıya bağlı ve alacağın varlığını maddi hukuk kuralları çerçevesinde belirlemeye yarayan kendine özgü davalardır. Dava ile takip arasındaki bu sıkı ilişki nedeniyle dava konusu, ancak takip talepnamesinde yazılı alacak dayanağı, tutar ve benzeri talepler olabilir ve kural olarak ispat vasıtaları da bu çerçevede değerlendirilir.
Somut olaya dönüldüğünde davacı yanca davalı aleyhine İstanbul Anadolu 18. İcra Dairesinin ——– sayılı takip dosyası üzerinden 23/07/2014 günü girişilen (örnek 7) genel haciz yolu ile icra takibinde alacağın kaynağı olarak “30/05/2014 vade tarihli çek” gösterilmiştir. Bahsi konu çek süresinde bankaya ibraz edilmemiş olup kambiyo vasfını kaybetmiştir.
Ödeme emrinin tebliği üzerine davalı borçlu tarafından icra dosyasına sunulan dilekçe ile özetle davacıya borçlarının bulunmadığını ileri sürülerek borca itiraz edilmiştir.
Takibe yönelik bu itiraz üzerine açılan eldeki davada davacı vekili müvekkilinin çeki davalıdan araç alım satımından dolayı aldığını davalının yükümlülüklerini yerine getirmediğini, bu nedenle davalı hakkında icra takibi başlatıldığını beyan etmiştir.
İddia ve savunma içerikleri ile özellikle çekin süresi içerisinde bankaya ibraz edilmemesi nedeniyle kambiyo vasfını kaybetmiş sayılacağına ve tarafların benimsemesine göre takip konusu alacağın çeke dayanmayıp, “Araç Alım Satım Sözleşmesi”ne dayandığı tartışmasızdır.
Dosya kapsamına göre davacı çeke bir kambiyo senedi olarak değil bir ispat vasıtası olarak dayanmaktadır. Bu durumda somut olay bakımından kambiyo vasfını kaybeden çek ile ilgili genel hükümlerinin tartışılması ve değerlendirilmesi gerekmemektedir. Kaldı ki dava, çekler için de uygulanan ve poliçelerde sebepsiz zenginleşmeyi düzenleyen 732 nci maddesine dayalı bir istemi de içermemektedir.
Bu haliyle somut uyuşmazlık edimlerin ifa edilip edilmemesi noktasında toplandığından, uyuşmazlığın çözümünde hakim kambiyo senetlerine ilişkin kuralları tartışmayacak, kambiyo vasfını kaybetmiş belgeyi taraflar arasındaki satım sözleşmesinin delili olarak değerlendirerek bir sonuca varacaktır.
Bu belirlemeye göre uyuşmazlığın münhasıran çeke dayanmadığı ve davanın da mutlak ticari dava sayılamayacağı sonucuna varılmaktadır.
Dosyaya yansıyan bilgiler ve özellikle tarafların açıklamaları kapsamında tarafların, Türk Ticaret Kanununun 12 nci maddesinde ifadesini bulan tanıma göre bir ticari işletmeyi kısmen dahi olsa kendi adına işlettiğine dair bir delil de bulunmadığından, uyuşmazlığın her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olmadığı, bu haliyle davanın nispi ticari dava olarak da kabul edilemeyeceği anlaşılmaktadır.
Varılan sonuçlar bir arada değerlendirildiğinde işin ticari nitelikte olmadığı, davanın da mutlak ya da nispi ticari dava sayılamayacağı anlaşıldığından davanın asliye ticaret mahkemesinde değil asliye hukuk mahkemesinde görülmesi gerekmektedir. Konuyla ilgili H.G.K.’nun —– tarihli —– Esas —— Sayılı içtihadı da aynı yöndedir.
H Ü K Ü M : Yukarıda Açıklanan Nedenlerle;
1-Davanın GÖREV NEDENİYLE dava şartı yokluğundan HMK 114/1-c, 115/2 ye göre usulden REDDİNE,
2-HMK 20 md.ye göre kararın kesinleştiği tarihten itibaren iki haflatık süre içinde başvuru halinde dava dosyasının görevli ve yetkili … ANADOLU 30. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİNE gönderilmesine,
3-HMK.’nun 331/2 maddesi uyarınca yargılama giderlerinin görevli mahkemece DEĞERLENDİRİLMESİNE,
4-Mahkememizin işbu kararı ile İstanbul Anadolu 30. Asliye Hukuk Mahkemesi arasında olumsuz görev uyuşmazlığı oluştuğundan OLUMSUZ GÖREV UYUŞMAZLIĞININ GİDERİLMESİ İÇİN dosyanın karar kesinleştiğinden İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi’nin ilgili dairesine GÖNDERİLMESİNE,
Dair tebliğden itibaren 2 hafta içinde istinaf yolu açık olmak üzere davacı vekilinin huzurunda verilen karar açıkça okundu usulen anlatıldı. 17/01/2019