Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/1081 E. 2020/445 K. 23.09.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 4. Asliye Ticaret Mahkemesi
ESAS NO : 2018/1081 Esas
KARAR NO: 2020/445
DAVA : İtirazın İptali (Bankacılık İşlemlerinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 13/09/2018
KARAR TARİHİ : 23/09/2020
Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Bankacılık İşlemlerinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle, öncelikle davalı borçluların icra dairesinin yetkisine itirazların doğru olmadığını, sözleşmeden doğan davadaki kredi—– kullanıldığından —- yetkili olduğunu, esasa ilişkin olarak da davacı bankanın ———- sözleşmesi sözleşmesi imzalandığını, davalı —- sözleşmeyi müşterek borçlu ve müteselsil kefil sıfatı ile imzaladığını, kullandırılan kredi borcunun ödenmemesi üzerine davalılara ihtarname gönderildiğini, davalıların ödeme yapmaması üzerine—— sayılı dosyasında davalı-borçlular hakkında genel haciz yoluyla takip başlatıldığını, davalı borçluların itirazı üzerine takibin durduğunu, itirazın iptaline, takibin devamına, icra inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA: Dava dilekçesi davalı ——— tarihinde tebliğ olunmuş, davalılar davaya cevap vermemiştir.
İCRA DAİRESİNİN YETKİSİNE YAPILAN İTİRAZIN DEĞERLENDİRİLMESİ: Bilindiği üzere, 6100 Sayılı Hukuk Mahkemeleri Kanunu’nun 114/1. maddesinde dava şartları sırasıyla sayılmıştır.
HMK.’nun 114/1-ç maddesi gereğince kesin yetki kuralı dava şartıdır. HMK.’nun 115. maddesi gereğince dava şartlarının mahkemece re’sen dikkate alınması gerekir. İtirazın iptali davaları, icra takibine sıkı sıkıya bağlı olup, İtirazın iptali davasında yetkili icra dairesinde yapılmış bir icra takibi, dava şartıdır.
İcra takibinde yetki kurallarının düzenlendiği 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 50. maddesinin birinci fıkrasına göre “Para veya teminat borcu için takip hususunda HMK’nın yetkiye dair hükümleri kıyas yolu ile tatbik olunur.”
Somut olayda, davacı banka tarafından, genel kredi sözleşmesinden kaynaklı alacaklarının tahsili için icra takibi başlatılmış olup takip borçluları vekili tarafından kanuni süresi içerisinde yetkiye ve borca itiraz edilmesi sebebiyle takip durdurulmuştur.
İtirazın iptali davalarında, yetkiye itiraz olması durumunda mahkemece ilk önce bu hususun değerlendirilmesi gerekmektedir.
——- tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun uyuşmazlıkla ilgili “Sözleşmeden doğan davalarda yetki “ başlıklı 10. maddesi “Sözleşmeden doğan davalar, sözleşmenin ifa edileceği yer mahkemesinde de açılabilir” hükmünü ,“yetki sözleşmesi” başlıklı 17. maddesi ise “Tacirler veya kamu tüzel kişileri, aralarında doğmuş veya doğabilecek bir uyuşmazlık hakkında, bir veya birden fazla mahkemeyi sözleşmeyle yetkili kılabilirler.
Taraflarca aksi kararlaştırılmadıkça dava sadece sözleşmeyle belirlenen bu mahkemelerde açılır.” hükmünü ihtiva etmektedir.
HMK m. 17’nin ikinci cümlesine göre, “taraflarca aksi kararlaştırılmadıkça dava sadece sözleşmeyle belirlenen bu mahkemelerde açılır”. Bu hükme göre, yetki sözleşmesi (veya yetki şartı) yapan taraflar, aksine bir düzenleme yapmamışlarsa, dava sadece yetki sözleşmesinde kararlaştırılmış olan mahkemede açılabilir. Diğer bir deyişle, aksi belirtilmediği sürece, HMK, yetki sözleşmesinde gösterilen mahkemenin münhasır yetkili mahkeme olacağını kabul etmiştir. Bu şekilde yapılmış olan, yetki sözleşmesinin münhasır yetkili olacağı madde gerekçesinde de açıkça belirtilmiştir. Görüldüğü üzere, taraflar, salt bir münhasır yetki sözleşmesiyle, kanunun öngörmüş olduğu genel ve özel yetkili mahkemelerin yetkisini kaldırmış olmaktadırlar. Taraflar, bu sonucun ortaya çıkmasını istemiyorsa, yani genel ve özel yetkili mahkemelerin yetkisinin devam etmesini istiyorlarsa yetki sözleşmesinde bunu ayrıca belirtmek zorundadırlar. Buna göre, münhasır yetki sözleşmesinden kasıt, tarafların yetki sözleşmesi ile kararlaştırılan mahkemeden başka bir mahkemede dava açılamaması üzerinde anlaşmalarıdır.
Somut uyuşmazlıkta, davacı ile davalılar arasında ayrı bir yetki sözleşmesi düzenlendiğine ilişkin bir iddia olmadığı, genel kredi sözleşmesinde de yetkili icra dairesi veya mahkemenin gösterilmediği anlaşılmaktadır.
Dava konusu alacak bir miktar para borcudur. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 89/1-1 bendi gereğince para borçları, alacaklının ödeme zamanındaki yerleşim yerinde ifa edilir.
Buna göre, sözleşmenin ifa yeri davacı bankanın —–Şubesi olduğundan ve bu nedenle HMK’nin 10. Maddesi ve TBK’nin 89/1-1. Bendi uyarınca Mahkememiz görevli olduğundan borçlular vekilinin icra dairesinin yetkisine itirazının reddine oy birliğiyle karar verilmiş ve bu karar ön inceleme duruşmasında açıklanmıştır.
DAVANIN VE UYUŞMAZLIK KONULARININ TESPİTİ, DELİLLER, DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE DEĞERLENDİRİLMESİ, HUKUKİ NEDENLER VE SONUÇ:
1-Davanın ve uyuşmazlık konularının tespiti: Dava, genel kredi sözleşmesinden kaynaklanan alacakların tahsili amacıyla yapılan icra takibine yönelik itirazın iptali istemine ilişkindir.
Davalılar davaya cevap vermeyip, ön inceleme duruşmasına da katılmadıklarından ön inceleme duruşmasında tarafların anlaştıkları husus bulunmadığı, taraflar arasındaki uyuşmazlığın,
-Davalılar ile davacı banka arasında davaya konu kredi sözleşmelerinin imzalanıp imzalanmadığı,
-Davalı borçluların davacı bankaya davaya konu kredi borcunu ödeyip ödemedikleri, davalıların davacı bankaya borcu olup olmadığı,
-İcra takibindeki asıl borç dışında hesaplanan faiz miktarı, faiz oranları, gelir vergisi, işlemiş faiz ve buna ilişkin oranların doğru olup olup olmadığı,
-Davacı bankanın, davalılardan isteyebileceği alacak miktarının ne kadar olduğu,
-Davanın tam veya kısmen kabulü halinde alacağın likid olup olmadığı, yani davacının icra inkar tazminatına hak kazanıp kazanmadığı noktalarında toplandığı tespit olunmuştur.
2- İcra Dosyası: Davaya konu —– sayılı dosyasının incelenmesinde; davacı bankanın, —- tarihinde davalı borçlular aleyhine genel haciz yolu ile ödeme emri göndererek takibe geçtiği, takip talebinde —-asıl alacak, —işlemiş faiz, — olmak üzere toplam — borçlu —– yönünden; alacağının, asıl alacağa takip tarihinden itibaren işleyecek kredi borcu için —- temerrüt faizi, icra masrafları ve vek. ücreti ile birlikte BK. Mad 100’e göre tahsili, borçlu ——- kısmının takip tarihinden itibaren asıl alacağa karşılarında gösterilen oranlarda temerrüt faizi ve ferileriyle birlikte —–Sayılı ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile yapılan takiple irtibatlı olarak ve o dosyadan yapılacak tahsilatlar göz önüne alınarak tahsilde tekerrür etmemek kaydıyla ve —– gayrinakdi alacağın teminat olarak faiz getimeyen bir hesaba depo edilmesi talebiyle (tahsilde tekerrür olmamak kaydıyla fazlaya ilişkin her türlü hakları saklı kalmak kaydıyla) tahsili talebinde bulundukları, borçlular vekilinin icra dairesinin yetkisine, borca, faize ve tüm ferilerine süresinde itiraz etmesi üzerine takibin durduğu ve işbu davanın açıldığı anlaşılmıştır.
3-Hesap kat ihtarnamesi ve temerrüt tarihlerinin değerlendirilmesi: Davacı Bankanın, davalı borçlulara —– yevmiye numaralı ihtarnamelerini keşide ederek; bankaları tarafından borçlu ——karnesi, —- — açılarak kullandırıldığını, sözleşme hükümleri ihlal edilmiş olduğundan kredilerin —–arihi itibariyle kat edildiğini, ekli hesap özetinde belirtildiği üzere —- nakdi kredi alacaklarının bulunduğu, gayri nakdi krediler nedeniyle ise —– alacakları bulunduğu, müteselsil kefillerle birlikte fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla, hesap kat tarihi itibariyle —- nakdi borcun ihtarname tarihinden itibaren —– saat içinde, fiili ödeme tarihine kadar işleyecek faizi, gider vergisi ve sair fer’ileri ile birlikte nakden ve defaten ödenmesini, gayri nakdi krediler nedeniyle—– depo edilmesini, aksi takdirde yasal yollara başvurulacağı ihtarında bulunduğu görülmüştür.
—- sayılı ihtarnamenin, borçlu şirketin sözleşmede yazılı olan adresine gönderildiği, davalı asıl borçlu şirkete —- tarihinde tebliğ edildiği, verilen 1 günlük mehil süresinin hitamı olan —– tarihinde borçlunun temerrüde düştüğü kanaatine varılmıştır.
13608 sayılı ihtarnamenin ise diğer muhatap—– yazmasına rağmen —— adresine gönderildiği, ihtarnamenin tebliğ edilemediği, bu durumda müteslsil kefil yönünden temerrüdün ihtarla oluşmadığı kanaatine varılmıştır.
4-Sözleşmeler: Davacı tarafça dava dosyasına sunulan sözleşmenin tetkikinden; davacı banka ile davalı asıl borçlu şirket olan—— tutarında çerçeve niteliğinde genel kredi sözleşmesi düzenlendiği, diğer davalı —– üzerinden müteselsil kefil olarak kefalet imzasının bulunduğu görülmüştür.
Genel Kredi Sözleşmesinin “3.7.Gecikme ve Temerrüt Faizi” başlıklı” maddesinde;
” Müşterinin kredi borcunu (taksitlendirilmiş kredilerde taksitlerden herhangi birini) ödeme tarihinde/vadesinde ödenmemesi veya borcun sözleşme kapsamında muaccel hale gelmesi halinde; alacağın muaccel hale geldiği tarihten müşteriye yapılacak ihtarda belirtilen sürenin hitamına kadar geçecek süreye kadar gecikme faizi uygulanabilecektir.
Müşteri temrrüdün doğduğu tarihten itibaren fiili ödemeyi gerçekleştirdiği güne kadar geçecek günler içinse, temerrüt tarihinde aynı tür krediler ve hesaplar için cari olan en yüksek oranları geçmemek kayıyla, Bankaca belirlenmiş olan cari faiz oranının yıllık % 50 fazlası olarak hesaplanacak oranda temerrüt faizi ödeyecektir.” hükmünün,
“3.9 Kredinin Geri Ödenmesi” başlıklı maddesinde;
“Müşteri, Bankaya anapara geri ödemesi ve faiz ödemesi dahil her türlü ödemesini belirlenen vade tarihlerinde nakden, def’aten ve herhangi bir kesinti olmaksızın yapacaktır. Cari hesap şeklinde işleyen kredilerde ise Bankanın geri ödeme talebinin Müşteriye ulaşmasını izleyen ve bu talepte tanımlanmış süre içerisinde Banka’ca talep edilen tutar nakden veya defaten ödenecektir.” hükmünün,
“3.10.9” bendinde; “Müşteri, hesabın kat edilmesi veya kredi yada teminat ilişkisinden dolayı Bankanın göndereceği ihtarname veya belgeler için yapacağı her türlü masrafları, noter masraflarını ve benzeri giderleri de Bankaya nakden ve defaten derhal ödemeyi kabul eder.” hükmünün,
“4.5 Kredinin kefalet Karşılığı Kullandırılması ve Kefillerin Sorumluluğu” başlıklı maddesinin, “4.5.1.” bendinde; “Sözleşmenin sonunda imzası bulunan kefiller “ Müteselsil kefil“ sıfatı ile kefalet vermeyi kabul ederler. Kefiller, Müşterinin, Bankaya sözleşmeden doğmuş ve doğacak borçları için ve Sözleşmede belirtilen kefalet limiti ve kendi temerrütlerinden doğacak tüm sonuçlardan sorumludurlar. Müteslsil kefiller, kerdinin-kredilerin anapara ve akdi faizini, bilcümle işlemiş işleyecek temerrüt faizlerini, fonları, komisyonları, her türlü masrafları, vergi ve resimleri, kur artışı nedeniyle ortaya çıkacak ilave miktarları, kanuni takip giderlerini ve avukatlık ücretlerini de ödemeyi kabul ve tahhüt ederler.
Ödeyeceği bu faizlerin yanında fon, vergi, harç vb. mevzuat ve sözleşme gereğince ödenmesi gereken diğer mali yükümlülükleri mevzuat değişikliği ile sonradan getirilecek her türlü vergi ve yükümlülüklerini, yasal takip giderleri, vekalet ücreti ve sair her türlü mali külfetlerini de ödeyeceğini kabul ve tahhüt eder.” hükmünün yer aldığı, sözleşmenin taraflarca karşılıklı olarak imza altına alındığı anlaşılmıştır.
5-Delillerin tartışılması, değerlendirilmesi, hukuki nedenler ve gerekçe: Yukarıda birinci bentte belirtilen uyuşmazlık konuları ile ilgili olarak taraflar arasındaki uyuşmazlığın çözümü için gerekli deliller toplanıp, alanında uzman bilirkişi ——– rapor alınarak uyuşmazlığın çözümü yoluna gidilmiştir.
Bilirkişi —— tarafından, dosya içeriğinde bulunan banka kayıtları ve davacı Banka şubesinde yerinde inceleme neticesi elde edilen ve rapora ek yapılan belgelerin incelenmesi neticesinde, davacı bankanın ——-, davalı borçlular arasında imzalanan genel kredi sözleşmesi gereğince, davalı asıl borçlu şirkete kredi kullandırımının yapıldığı, ödenmeyen ve hesap kat ihtarının tebliği ile muaccel hale gelen kredi bakiyelerine temerrüt tarihine kadar akdi faiz, bu tarihten takip tarihine kadar da temerrüt faizi işletilmesinin yasal ve bankacılık tekniği açısından uygun olduğu kanaatine varılmıştır.
——ıtay kararlarında ve Öğretide; davacı banka alacağının hesaplanması için bankanın hesap kat tarihindeki alacağına temerrüt tarihine kadar akdi faiz ve faizin —– —- kapitalize edilerek oluşan alacağa temerrüt tarihinden takip tarihine kadar temerrüt faizi uygulanmak suretiyle, takip tarihi itbariyle davacı banka alacağının tespit edilmesi gerekir.
Dosya içeriğinde bulunan banka kayıtları ve davacı bankadan elde edilen hesap ekstreleri üzerinde bilirkişi —- tarafından yapılan incelemede, davacı bankanın, davalı asıl borçlu şirkete muhtelif tarihlerde ——– hesapların borç bakiyede seyrettiği, devre faizlerinin zaman zaman —— kaynaklandığı, son üç dönemdir devre faizlerinin ödenmediği, kredinin seyyaliyetini —) kaybedip donuk hale geldiği, hesap kat tarihi itibariyle asıl alacak tutarının —- devre faizlerinin ilavesiyle —- olduğu tespit edilmiştir.
Bilirkişi —– tarafından hesap kat tarihi itibariyle nakdi kredilerin faizli bakiyeleri bilirkişi raporunun 5. Sayfasının ilk paragrafındaki tabloda gösterilmiş olup, davalı borçlu tarafından kullanılan üç adet spot, bir adet —–kredi olmak üzere dört adet kredinin toplam bakiyesi — olup, işlemiş faiz, komisyon ücreti,— eklenmek suretiyle hesaplanan toplam bakiye ——-olarak hesaplanmıştır.
Temerrüt Tarihi itibariyle, nakdi kredi hesap bakiyelerine, —- hesap kat tarihinden itibaren —-temerrüt tarihine kadar akdi faiz yürütülmek suretiyle yapılan hesaplama ise bilirkişi raporunun 5. Sayfasının ikinci pargrafında tablo halinde gösterilmiş olup, üç adet spot, bir adet—- kredi olmak üzere dört adet kredinin toplam bakiyesi —– olarak hesaplanmıştır.
Bilirkişi tarafından yapılan hesaplama dosya kapsamına uygun, denetime elverişli ve yeterli olduğundan hükme esas alınmıştır.
Temerrüt faizi ile ilgili TCMB Tebliği; “Bilindiği üzere, — tarihinde yürürlüğe giren —- tarih, —-sayılı ———————– bankaların mevduat ve kredi işlemlerinde uygulayacakları faiz oranlarını vade ve türlerine göre serbestçe tespit etmeleri ve bu faiz oranlarını Bankamıza bildirmeleri esası getirilmiştir.” şeklindedir.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 3. maddesi açısından bankaların taraf olduğu tüm sözleşmeler “ticari iş” olarak kabul edilmektedir. Yine TTK’ye göre taraflardan biri için ticari iş niteliğinde olan sözleşmeler Kanunda aksine hüküm bulunmadıkça diğeri için de ticari iş sayılmaktadır. Türk Ticaret Kanunu’nun 8/1. maddesine göre “Ticari işlerde faiz oranı serbestçe belirlenir”.
Taraflar arasındaki Sözleşmenin, “temerrüt faizi” ile ilgili “3.7. Gecikme ve Temerrüt Faizi” başlıklı maddesine göre, davacı bankanın, bankaca belirlenmiş olan cari faiz oranının yıllık % 50 fazlası olarak hesaplanacak oranda temerrüt faizi uygulanacağı temerrüt faizinin ekstrede % 40 oranında düzenlendiği, davacı bankanın takip talebinde, yıllık % 40 oranında temerrüt faizi talep ettiği görülmüş olup, talebin tbilirkişi tarafından yapılan tespitlerle uyumlu olduğu, öte yandan; Türk Ticaret Kanununun 8. Maddesinde “Ticari işlerde faiz miktarı serbestçe tâyin olunabilir ” hükmüne yer verilmiş olmakla, sözleşme ile serbestçe faiz oranı belirlenmiş olmasında mevzuata aykırı bir yön bulunmadığı kanaatine varılmaktadır.
—- yönünden ise, ticari kredili mevduat hesaplarının faiz oranları—-yayımlanan—————- tabi hale gelmiştir. Anılan tebliğin 3. maddesine göre kredili mevduat hesaplarında uygulanacak azami akdi ve gecikme faiz oranları 5464 sayılı ———-tarafından belirlenen azami oranları geçemez.
Banka kartları,———– Kanununa tabidir. Kredili mevduat borcu taksitler halinde değil, her ayın son iş gününde tahakkuk eden faiz ve vergiler hesaptan kesilmek suretiyle ödenir. Bu husus, davalı şirketin imzalamış olduğu Bankacılık Hizmetleri Sözleşmesinin yukarıya alıntılanan —— ilgili hükümlerinde de belirtilmiştir. Davacı banka, takip talebinde, ———–temerrüt faizi talep etmiş olup yukarıda alıntılanan tebliğ hükümleri gereği —– Kartlarına uygulanacak akdi ve gecikme faiz oranlarına tabi olduğundan, takip tarihinde yıllık —- oranında olduğundan talebin yerinde olduğu kanaatine varılmıştır.
Davacı Bankanın temerrüt tarihi itibariyle hesaplanan alacağına —- temerrüt tarihinden —- takip tarihine kadar —- asıl alacak tutarına —- üzerinden faiz yürütülmek suretiyle yapılan hesaplama bilirkişi raporunun —-sonraki tabloda ayrıntılı olarak gösterilmiş olup, buna göre takip tarihi itibariyle davacı bankanın, kredi hesaplarından dolayı davalı asıl borçlu ———– alacaklı olduğu hesaplanmıştır.
Davacı banka takip talebinde; ——asıl alacak, — işlemiş faiz, — faizin —– alacak talebinde bulunmuş olup, davalı borçlu —– olan nakit alacaktan —– ipotekli takip yaptığı için icra takibinde bu bedeli asıl borçludan olan alacağından mahsup ettiği anlaşılmaktadır. Fakat bu alacağı işlemiş faizden ve —– yoksa asıl alacaktan mı mahsup ettiği hususunda icra takibinde bir açıklık bulunmamaktadır. Ama bu kısmı işlemiş faizden mahsup etmeye hakkı olup, davacının lehine olan da bu olduğundan davacı bankanın , davalı asıl borçlu şirketten olduğu hesaplanan —- işlemiş faiz alacağından, —- ipotek bedeli düşülünce işlemiş faizin asıl borçlu şirket açısından —— olduğu hesaplanmıştır.
Müteselsil Kefil olan davalı —– hesap kat ihtarı bölümünde açıklandığı üzere, ihtarnamenin diğer davalı ——– yapılan tebligat geçersiz olduğundan, takip tarihi itibariyle davacı bankanın, kredi hesaplarından dolayı müteselil kefil —– kefalet imzası bulunduğundan, —— asıl alacak ve kefil hakkında akdi faiz oranı üzerinden yapılan faiz hesaplamasında kefilin işlemiş faiz borcu ———–gideri olmak üzere toplam —- borçtan sorumlu tutulabileceği kanaatine varılmıştır.
—-yönünden yapılan incelemede ise, —— yeni tip çek yaprağı başına bankaların ödemekle yükümlü oldukları garanti tutarlarının ———— sayılı emsal nitelikli kararının ilgili bölümünde “…davacı bankanın…haciz tarihi itibarıyla davacı bankanın takip borçlusuna verdiği ibraz edilen ancak karşılıksız kalan çekler ile bankanın yasal sorumluluk miktarı kadar riski bulunduğundan ibraz edilmeyen çeklerden kaynaklanan tüm riskin tesbiti ile sonucuna göre karar verilmesi gerektiği” şeklinde olduğu, yine yüksek ——– sayılı kararının aynı yönde olduğu, bu nedenle gerek ilgili madde hükmü, gerekse ———– gereği; davacı bankanın davalıdan çek karnelerinin iade edilmesini, çek karnelerinin iade edilmemesi halinde çek karneleri yasal sorumluluk bedelinin depo edilmesini isteyebileceği kanaatine varılmıştır.
3167 sayılı Çekle Ödemelerin Düzenlenmesi ve Çek Hamillerinin Korunması Hakkında Kanunu’nun 10. maddesi ve 5941 Sayılı Kanunun 3. maddesi uyarınca, davacı banka tarafından çek yaprağı başına belirtilen ödeme yükümlülüğünün bulunduğu, ————- tarihinden itibaren bankaların süresinde ibraz edilen her çek yaprağı için karşılığının bulunmaması halinde ödemekle yükümlü oldukları tutar —– yükseltilmiş olup, dosyada yer alan çek alındı makbuzları, beyanname ve talep üzerine davacı banka tarafından sunulan çek alındı makbuzu/beyanname ile çek raporuna göre iade edilmeyen -seri no’lu – adet çek için davacı bankanın çek sorumluluk tutarı —— Bu nedenle davacı bankanın bu yasal sorumluluk tutarını davalı asıl borçlu şirketten talep edebileceği kanaatine varılmıştır. Davalı kefil … yönünden ise, yüksek —– göre “karşılıksız kalacak gayrinakdi alacaklar yönünden sözleşmede kefiller yönünden açık hüküm olması gerektiği, taraflar arasındaki sözleşmenin 4.5.2. Maddesinde kefalet hükümleri düzenlenmiş olup, maddede gayri nakdi alacaklardan dolayı kefilin sorumnluluğuna dair bir hüküm bulunmadığından davalı … yönünden gayrinakti alacak talebinin reddi gerektiği kanaatine varılmıştır.
6-Sonuç: Yukarıdaki açıklamalar ışığında, sonuç olarak tüm dosya kapsamından, davacı banka ile davalı asıl borçlu davalı —– tutarında çerçeve niteliğinde genel kredi sözleşmesi düzenlendiği, diğer davalı———– üzerinden müteselsil kefil olarak kefalet imzasının bulunduğu, bilirkişi—–tarafından yapılan ve hükme esas alınan bilirkişi raporunda yapılan tespitlere göre, davacı Bankanın davalı asıl borçlu şirkete muhtelif tarihlerde kredili mevduat hesabı—– spot krediler ve çek kredisi kullandırdığı, —-yılından beri hesapların borç bakiyede seyrettiği, devre faizlerinin zaman zaman —- kaynaklandığı, son üç dönemdir devre faizlerinin ödenmediği, kredinin akışkanlığını kaybedip donuk hale geldiği, hesap kat tarihi itibariyle davacının asıl alacak tutarının —devre faizlerinin ilavesiyle 4—- olduğu, takip tarihi itibariyle davacı bankanın, kredi hesaplarından dolayı davalı asıl— işlemiş faiz, —– ihtar gideri olmak üzere toplam —– alacaklı olduğu, hesap kat ihtarı bölümünde açıklandığı üzere ihtarnamenin diğer davalı———- tebliğ edilmediği ve ihtarla temerrüdün oluşmadığı, bu nedenle müteselsil kefilin sözleşmede — kefalet imzası bulunduğundan; —-asıl alacak ve —- borçtan sorumlu tutulması gerektiği, davacı banka takip talebinde, davalı borçlu—- yönünden — olan nakit alacaktan —- ipotekli takip yaptığı için icra takibinde bu bedeli asıl borçludan olan işlemiş faizden mahsup etmiş olduğundan davalı asıl borçlu şirketten —- işlemiş faiz alacağı olduğu, takip tarihinden sonraki temerrüt faiz oranı ile ilgili olarak davacı bankanın asıl alacağının kaynaklandığı —— nolu kredili mevduat hesabı bakımından —- temerrüt faizi — vergisinin isteyebileceği, gayrinakdi alacak yönünden, iade edilmeyen —- çek için davacı bankanın çek sorumluluk tutarı — olduğundan, davacı bankanın —–davalı şirketten talep edebileceği, ancak sözleşmede açık hüküm olmadığından davalı —- talep edemeyeceği kanaatine varılmıştır.
7-İcra-inkar tazminatı ile ilgili inceleme ve gerekçe: Davacı taraf, davalılardan icra-inkar tazminatı istemiştir.
İcra ve İflas Kanunu’nun 67.maddesinin 2. Fıkrası hükmünce, icra inkar tazminatına hükmedilebilmesi için, borçlunun takip sırasında ödeme emrine itiraz etmesi ve alacaklının alacağını mahkemede dava ederek haklı çıkması yasal koşullardandır. Borçlunun itirazının kötüniyetli olması ise yasal koşul değildir. İcra inkar tazminatı, aleyhindeki icra takibine itiraz eden ve işin çabuk bitirilmesine engel olan borçluya karşı konulmuş bir yaptırımdır. Bunlardan başka, alacağın likit ve belli olması da gerekir. Alacağın gerçek miktarı belli, sabit veya borçlu tarafından belirlenebilmesi için bütün unsurlar bilinmekte ya da bilinmesi gerekmekte, böylece borçlu tarafından borcun tutarının tahkik ve tayini mümkün ise; başka bir ifadeyle borçlu yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilir durumda ise alacağın likit ve muayyen olduğunun kabulü zorunludur. Öte yandan, alacağın muhakkak bir belgeye bağlı olması da şart değildir.
Açıklanan yasal kuralların ışığında takip konusu alacak değerlendirildiğinde, davacının alacaklı olduğu miktar sözleşme ile kararlaştırılmış olup likit olduğundan, borçlularca icra takibine yapılan itirazda, takipte belirtilen şekliyle borçluların alacaklıya bir borcunun bulunmadığı belirtilmekte ise de, dosyaya ek yapılan kayıtlarda, hesap katında istenen kredi tutarlarının yer aldığı, başkaca bir tahsilat yapılmadığı göz önüne alındığında borca ilişkin yapılan ödemelerden, davacı bankaca dikkate alınmayan tahsilatlardan vs. somut bir bilgi ya da delilden söz edilmesi gerektiği, bu bağlamda borçlu tarafça yapılan itirazın soyut olduğu kanaatine varıldığından, daha fazla takdir edilmesine ilişkin neden bulunmadığından likit ve muayyen nitelikte bulunan asıl alacak, işlemiş faiz ve —– toplamı üzerinden hesaplanan %20 icra inkar tazminatının davalılardan alınarak davacıya verilmesine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davanın KISMEN KABULÜ ile; tahsilde tekerrür olmamak kaydıyla, davalı-borçluların——– sayılı icra dosyasına yaptığı itirazın kısmen iptaline ve takibin;
1-a)Davalı asıl borçlu —- bakımından;
1-a-1) —-asıl alacak,— işlemiş faiz, — faizin —— ihtarname gideri olmak üzere toplam —alacak ile işleyecek faiz yönünden — asıl alacağın takip tarihinden itibaren tahsil tarihine kadar işleyecek ——azami faiz oranları genelgeleri doğrultusunda değişen oranlarda tahsilde tekerrür olmamak kaydı ile —- kısmı için —oranında,—- kısmı —– oranında temerrüt faizi ve faizin ——- uygulanmak suretiyle DEVAMINA,
1-a-2)Fazlaya ilişkin istemin reddine,
1-a-3)Likit ve muayyen nitelikte kabul edilen asıl alacak, işlemiş faiz ve BSMV toplamı üzerinden hesaplanan %20 icra inkar tazminatı tutarı olan 128.426,27 TL icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
1-a-4)Depoya esas 2 adet çek bedelinden kaynaklanan 2.580,00 TL gayrinakdi alacağın davacı banka nezdinde açılacak faiz getirmeyen bir hesapta davalı tarafça depo edilmesine,
1-b)Davalı kefil ——– bakımından;
1-b-1) 463.509,11 TL asıl alacak, 269.062,88 TL işlemiş faiz, 13.478,41 TL faizin %5 gider vergisi, 160,71 TL ihtarname gideri olmak üzere toplam 746.211,11 TL alacak ile işleyecek faiz yönünden 463.509,11 TL asıl alacağın takip tarihinden itibaren tahsil tarihine kadar işleyecek TCMB azami faiz oranları genelgeleri doğrultusunda değişen oranlarda tahsilde tekerrür olmamak kaydı ile 197.110,32 TL.lik kısmı için % 30,24 oranında, 266.398,79 TL’lik kısmı için % 40 oranında temerrüt faizi ve faizin %5 BSMV’si uygulanmak suretiyle DEVAMINA,
1-b-2)Fazlaya ilişkin istemin reddine,
1-b-3)Likit ve muayyen nitelikte kabul edilen asıl alacak, işlemiş faiz ve BSMV toplamı üzerinden hesaplanan %20 icra inkar tazminatı tutarı olan 149.210,08 TL icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
1-b-4)Depoya esas 2 adet çek bedelinden kaynaklanan 2.580,00 TL gayrinakdi alacak talebinin reddine,
2- Harçlar yasasına göre alınması gerekli 50.973,68 TL harcın, davacı tarafından yatırılan 11.107,57 TL peşin harç ve icra dosyasına yatırılan 4.598,45 TL harçtan mahsubu ile bakiye 35.267,66 TL’nin tarafların sorumluluk oranına göre hesaplanan 30.355,93 TL’sinin davalılardan müştereken ve müteselsilen, geriye kalan 4.911,73 TL’nin davalı kefil ———— tahsili ile Hazineye gelir kaydına,
3- Davacı tarafından yatırılan 11.107,57 TL peşin harç ve icra dosyasına yatırılan 4.598,45 TL olmak üzere toplam 15.706,02 TL’nin tarafların sorumluluk oranına göre hesaplanan 13.518,64 TL’sinin davalılardan müştereken ve müteselsilen, geriye kalan 2.187,38 TL’nin davalı kefil ————– alınarak davacıya verilmesine,
4- Davacı tarafından sarf edilen 857,20 TL yargılama giderinin davanın kabul ret oranına göre hesaplanan 693,50 TL’sinin tarafların sorumluluk oranına göre hesaplanan 596,93 TL’sinin davalılardan müştereken ve müteselsilen, kalan 96,57 TL’sinin davalı kefil ————alınarak davacıya verilmesine,
5- Kabul edilen dava yönünden avukatlık asgari ücret tarifesine göre davacı lehine takdir olunan 54.360,56 TL’nin tarafların sorumluluk oranına göre hesaplanan 46.789,76 TL’sinin davalılardan müştereken ve müteselsilen, geriye kalan 7.570,80 TL’sinin davalı kefil ——- alınarak davacıya verilmesine,
6- Ret olunan dava yönünden avukatlık asgari ücret tarifesine göre davalı ——— lehine takdir olunan 27.867,89 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalı ———verilmesine,
7- Dosyada mevcut gider avansının karar kesinleştiğinde ve talep halinde yatıran tarafa iadesine,
Dair, tarafların yokluğunda, gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren iki haftalık süre içinde ——- Adliye Mahkemesi’nin ilgili Hukuk Dairesine istinaf kanun yolu açık olmak üzere oy birliğiyle verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.23/09/2020