Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/1079 E. 2019/440 K. 16.04.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. İstanbul Anadolu 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2018/1079 Esas
KARAR NO: 2019/440
DAVA : Alacak (Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ: 13/09/2018
KARAR TARİHİ: 16/04/2019
Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Eser sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık ön inceleme duruşması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ;
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkil şirket ile davalıların oluştukları ortaklık arasında sanat yapıları taşeron sözleşmeleri imzalandığını, —– tarihli sözleşme ile , ———–Projesi Kınalı-Odayer ——) Kesimi Yapım İşi kapsamındaki “Sanat Yapıları Bünyesinde tüm Beton-Demir-Kalıp Yapım işçilikleri” işi müvekkil şirket tarafından üstlenildiğini,—–arihli sözleşme ile, —–Projesi ——————- Kesimi Yapım İşi kapsamındaki “Sanat Yapıları Bünyesinde tüm Beton-Demir-Kalıp Yapım işçilikleri” işi müvekkil şirket tarafından üstlenildiğini, sözleşmelerin 8.1.2 maddelerinde 30 (otuz) günde bir, izleyen ayın ilk günü itibariyle hakedişlerin düzenlenmesi gerektiği ve sözleşmelerin 8.1.1 maddesi gereğince 30 (otuz) gün içerisinde nakit veya banka hesabına havale ile ödemelerin yapılması gerektiği düzenlendiğini, sözleşmeler ————– tarihli olmasına rağmen Kasım 2017 tarihine kadar aylık olarak düzenli şekilde hakedisler yaptırılmadığını, hakediş ve ödemelerin aylık ve düzenli olarak yapılması gerekirken davalı taraf bu hususa riayet etmemiş ve müvekkil şirketin alacaklarını süresi içerisinde hesaplayarak kendisine ödemediğini, taraflar arasındaki sözleşme hükümlerine göre aylık olarak hakedişlerin ve ödemelerin yapılması gerekirken davalı taraf, sözleşme hükümlerine uymadığı için meydana gelen sonuçtan sorumlu olmadığını, davalı tarafın kendi üzerine düşen sorumlulukları yerine getirmemesinden ötürü, müvekkil şirketin ekonomik zorluk yaşaması kaçınılmaz olduğunu, davalı taraf, ücretlerini alamadıkları için çalışmak istemediğini iddia ettiği müvekkil şirketin 20 çalışanını istenmeyen adam ilan edip 8 saat içerisinde şantiye sahası dışına çıkartılması istendiğini, herhangi bir tespit yapılmadan ve ihtarname keşide edilmeden müvekkil şirket sözleşmeleri askıya alınmış veya feshedildiğini, fesih için müvekkile ihtar gönderilmeden ve işin sona erdirilmesi tarihine kadar yapılan işin miktarı tespit edilmeden müvekkilin şantiye alanına alınmaması, davalının hakim durumunu kötüye kullandığının kanıtı olduğunu, müvekkil şirket, şantiye alanında olan malzemeleri almak istemiş ise de şantiye alanına alınmamış ve işin yapılması ile ilgili olup olmadığına bakılmaksızın iş sahasında bulunan tüm eşyalara el konulduğu belirtilerek eşyaların müvekkil şirkete teslimine engel olunduğunu, müvekkil şirket adına ————- Noterliğinin —- tarih ———-yevmiye sayılı ihtarnamesi keşide edilerek eşyaların teslimi talep edilmiş ise de söz konusu ihtara rağmen ekipman ve demirbaşlar müvekkile teslim edilmediği gibi müvekkilin zararları da giderilmediğini, müvekkil şirket, işini zamanında ve tam olarak yaptığını ve herhangi bir gecikme veya eksik iş yapılması halinde, tarafların ortaklaşa bir tespitinin varlığına gerek olduğunu beyan ettiğini, davalı taraf yapılan işin miktarı ile ilgili kesin bir tespit /inceleme yapmaksızın tamamen tek taraflı olarak böyle bir iddia ileri sürmek suretiyle müvekkil şirket ile arasındaki sözleşmeleri fesh ettiğini, davalı taraf ihtarnamede müvekkil şirket çalışanlarının işe gitmediğini belirtmek suretiyle müvekkil şirketin eylemli olarak sözleşmeyi sona erdirdiğini iddia ederek kendi iddiası ile çelişki yarattığını, davanın kabulü ile fazlaya ilişkin talep haklarımız saklı kalmak kaydı ile şimdilik, 50.000 TL Maddi tazminat – (Kar/Kazanç kaybı/Kira bedeli, ),25.000 TL Teslim/İade alınmayan malların bedeli, 75.000 TL Manevi tazminat olmak üzere toplam 150.000 TL’nin 01.11.2017 tarihinden itibaren ticari avans faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile müvekkil şirkete ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiş, bu talebini duruşmada tekrar etmiştir.
Taraflara tebligat yapılarak taraf teşkili sağlanmıştır.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Yetki ve husumet itirazlarının bulunduğunu, davacı ile davalı Müvekkilimiz Şirketler arasında hiçbir akdi bağ ve münasebet bulunmayıp, davacının tarafı olduğu Sözleşmenin diğer tarafı dava dışı krp otoyol inşaatı adi ortaklığı ticari işletmesi olup, dava dışı “ticari işletmenin” tek başına davada taraf olma ehliyeti bulunduğundan, diğer bir deyişle, müvekkillerimizden tamamen bağımsız bir tüzel kişiliği bulunduğu cihetle, müvekkilimiz Şirketler açısından pasif husumet ehliyeti yokluğu nedeniyle “reddine” karar verilmesi gerektiğini, Husumet itirazımız baki kalmak ve kesinlikle kabul anlamına gelmemek kayıt ve koşulu ile; dava dışı ticari işletme, ana yüklenici sıfatıyla mezkür sözleşmenin kendisine yüklemiş bulunduğu “tüm edimlerini zamanında, tam olarak ikmal ve ifa etmiş olup, buna karşılık; davacı alt yüklenici, söz konusu sözleşme ile üstlenmiş olduğu edimlerini başta sözleşme ve ekleri ile kanun, yönetmelik, taahhütname ve sözleşme kapsamındaki şartlarına aykırı olarak yerine getiremediğinden; temerrüde düşmüş ve bunda direngen olduğunu, davacı sözleşme bedeli üzerinden %5 oranında ticari işletmeye vermesi gereken banka kesin teminat mektubunu teslim etmemiş, sözleşmesel yükümlülüğünü açıkça ihlal etmiş, olup, sözleşmenin 7.2.1.md.si ticari işletmeye fesih yetkisi / hakkı verdiğini, davacı alt yüklenici çalışanları işe çıkmayıp, sözleşme ile taahhüt etmiş bulunduğu iş programını aksatmış olması; verilen işlerin hiçbirinin zamanında yapılmayıp; üstlenmiş olduğu edimin ifasında temerrüde düşerek, bunda direngen olması ve tüm şifahi ve yazılı uyarılara rağmen verilen süreler içerisinde vaki aykırılığına da son vermemiş olması nedeniyle, “eylemli” olarak sözleşmeyi sona erdirmiş ve işi bırakmış bulunduğundan, taraflar arasındaki mevcut sözleşme “feshedilmiş” olmakla, davacı Sözleşmenin Tasfiyesi ve Feshi” başlıklı 26.1maddesinin (13.05.2017 tarihli Sözleşmede 29.1.md.) (e) bendine uygun şekilde yazılı olarak ihtara rağmen aykırılıklarına son vermemiş olmaması nedeniyle, her ne kadar aksi iddia edilse de, zaten mezkür sözleşme hükmünün “ayrıca ihbar etmeye ve hüküm almaya gerek kalmaksızın işveren, taşeronun sözleşmesini feshetmeye yetkilidir.” şeklindeki hükmü gereği de sözleşme feshedilmiş sayılmakta ve mezkür madde gereği de bu konuda ayrıca bir ihtara gerek bulunmadığından, yazılı olarak ihtara rağmen aykırılıklarına son vermemiş olmaması nedeniyle, her ne kadar aksi iddia edilse de, zaten mezkür sözleşme hükmünün “ayrıca ihbar etmeye ve hüküm almaya gerek kalmaksızın işveren, taşeronun sözleşmesini feshetmeye yetkilidir.” şeklindeki hükmü gereği de sözleşme feshedilmiş sayılmakta ve mezkür madde gereği de bu konuda ayrıca bir ihtara gerek bulunmadığından, taraf teşkilinin sağlanmasını müteakip, yapılacak olan Bilirkişi İncelemesi neticesinde de ortaya çıkacağı üzere, davacı, dava dışı Ticari İşletmeye borçlu olmasına karşın, herhangi bir ödemede bulunmadığından, Ticari İşletme, Sözleşmenin yukarıda yer vermiş olduğumuz mezkür madde hükmü ve tmknın 950.md.si gereği “hapis hakkı”nı kullanmış olmakla, davacının maddi tazminat (kar/kazanç kaybı/kira bedeli) ve teslim/iade alınmayan malların bedeline ilişkin taleplerinin hukuki hiçbir dayanağı bulunmamaktadır. zira, ana yüklenici firma yasal ve sözleşmesel hakkını kullanmış olup, bundan kaynaklı da hiçbir sorumluluğu olamayacağından, davacı manevi tazminat talebine ilişkin hiçbir açıklamada bulunmamış, hangi durumdan kaynaklı nasıl bir ihlal ve zarar olduğunu belirtmemiş olması nedeniyle “dinlenme kaabiiliyeti bulunmadığından”,tüm talepleri kötüniyetli, yasa, usul ve hadiseye aykırı, gerçek dışı, haksız ve mesnetsiz olmakla, davacı ile müvekkillerimiz arasında hiçbir akdi bağ ve münasebet/ticari ilişki bulunmadığı cihetle, öncelikle davanın “pasif husumet ehliyeti yokluğu nedeni ile reddine”, ayrıca, esas yönünden de hiçbir maddi ve hukuki olgu ve dayanak bulunmayan işbu haksız ve kötüniyetli “davanın reddine” karar verilmesini talep etmiştir.
İNCELEME Ve GEREKÇE :
Mahkememize ikame edilen dava da 13/09/2019 tarihinde tensip zabtı düzenlenmiş ve davalılara dava dilekçesi ayrı ayrı tebliğ edilmiş, davalı vekili tarafından cevap süresi içersinde sunulan beyan dilekçesi ile cevap süresinin uzatımı talep edilmiş ve davalı vekilinin cevap süresinin uzatımı talebinin kabulüne karar verilmiş, buna ilişkin ara karar oluşturulmuş mahkememiz ara kararı 26/10/2018 tarihinde davalı vekiline tebliğ edilmiş, davalı vekili tarafından 09/11/2018 tarihinde davada cevap dilekçesi sunulmuş ve davalı vekilinin cevap dilekçesinde husumet ve yetki itirazında bulunmuş olduğu anlaşılmış ancak davanın yazılı yargılama usulüne tabi bulunuşu nedeni ile dilekçeler aşamasının tamamlanması beklenilmiş ve ön inceleme duruşmasında dava şartlarının yerinde bulunduğunun anlaşılması sonrası ilk itirazlarının incelenmesine geçilmiş ve davalı vekilinin yetki itirazı HMK 116 gereğince ön sorun olarak ele alınmıştır.
Bu kapsamda davalı vekili tarafından süresi içersinde yetkili mahkeme gösterilerek yetki itirazında bulunulduğu anlaşılmıştır.
Nitekim yetki sözleşmesinin yer aldığı HMK 17.Maddesinde tacirler ve kamu tüzel kişilerinin aralarında doğmuş veya doğabilecek bir uyuşmazlık hakkında bir mahkemeyi sözleşme ile yetkili kılabileceği ve taraflarca aksi kararlaştırılmadıkça davanın sadece sözleşme ile belirlenen mahkemede açılabileceği düzenlenmiş olup bu yetki münhasır yetki niteliğindedir ve artık davalıların yerleşim yeri olan mahkememizin yetkisi taraflar arasında akdedilen yetki sözleşmesi ile ortadan kalkmıştır.
Somut olayda da tarafların ticaret şirketi olması ve TTK 16/1 gereği tacir bulunuşu, davalı tarafından cevap dilekçesinde yetkili mahkemenin gösterilmesi sureti ile yetki itirazının ileri sürülüşü, taraflar arasında akdedilen 13/05/2017 tarihli sanat yapıları taşeron sözleşmesindeki yetki şartı gereğince belirlenen mahkemenin münhasır yetkili bulunuşu hususları bir arada değerlendirildiğinde mahkememizin uyuşmazlığı çözümleme de yetkisiz olduğu anlaşılarak, mahkememizin yetkisizliğine karar verilmiş ve davanın yetkili İstanbul Mahkemelerine gönderilmesine karar verilmiştir.
H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Taraflar arasında akdedilen 13/05/2017 tarihli sanat yapıları taşeron sözleşmesi 32.maddesinde münhasır yetkili mahkeme olarak İstanbul Mahkemeleri(Çağlayan)yetkileri olarak belirlendiğinden HMK 17 gereğince açılan davada Mahkememizin YETKİSİZLİĞİNE,
2- Dosyanın yetkisizlik kararı karar kesinleştiğinde yasal iki haftalık süre içerisinde talep halinde yetkili ve görevli İstanbul Nöbetçi Asliye Ticaret Mahkemesi’ne GÖNDERİLMESİNE,
3-Harç ve Yargılama giderlerinin 6100 sayılı Kanun’un 331. maddesinin 2. fıkrasının 1. cümlesi uyarınca görevli ve yetkili Mahkemece değerlendirilmesine,
4-Taraflardan birinin kararın kesinleşmesinden itibaren iki hafta içerisinde gönderme talebinde bulunmaması halinde, Mahkememizce davanın açılmamış sayılmasına karar verilerek, aynı karar ile yargılama giderlerinin 6100 sayılı Kanun’un 331. maddesinin 2. fıkrasının 2. cümlesi uyarınca hüküm altına alınmasına,
Dair, davacı vekili ile davalı vekilinin yüzüne karşı 6100 sayılı HMK 345/1 maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde mahkememize veya başka bir yer mahkemesine verilecek istinaf dilekçesi ile İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf yasa yolu açık olmak üzere açıkça karar verildi, okundu usulen anlatıldı. 16/04/2019