Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/1029 E. 2023/591 K. 15.06.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. İstanbul Anadolu 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/348
KARAR NO : 2023/718

DAVA : Tazminat (Şirket Yöneticilerinin Sorumluluğundan
Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 21/03/2018

DAVA : Tazminat (Şirket Yöneticilerinin Sorumluluğundan
Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 21/03/2018
KARAR TARİHİ : 19/07/2023

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Şirket Yöneticilerinin Sorumluluğundan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
Davacı vekili 19.03.2018 tarihli dava dilekçesinde özetle; Müvekkilinin 250.000,00 TL sermayeli —— 1.425,00 TL tutarında hisseye sahip olup, %0,57 hisse oranı ile şirket hissedarı olduğunu, davalı —– hakim ortaklarının aynı zamanda yönetim kurulu üyesi olduğunu, davalı .— yönetim kurulu başkanı, davalı .—ise yönetim kurulu başkan yardımcısı olduğunu, davalılardan —— Şirketi’nin kurucu ve yönetim kurulu üyesi olduğunu, 09.01.2018 tarihinde müvekkilinin hisselerinin satın alınacağı ve şirketin artık tasfiye edileceği denilerek şirket merkezinde yapılacak toplantıya çağırıldığını, yapılan görüşmede hisselerin dava dışı —— satmalarının istendiği küçük hissedarların toplam hisse oranının %5,14’e isabet ettiği, bunun karşılığında da toplam 1.050.000,00 TL’ye satın alınacağının ifade edildiği, müvekkilinin TTK 437. maddesi uyarınca bilgi alma ve inceleme hakkı için başvuruda bulunduğu ancak gerekli bilgilerin müvekkili ile paylaşılmadığını, sadece piyasa araştırma raporu ve şirket bilançosunun paylaşıldığını, müvekkilinin davalı yönetim kurulu üyelerinden — itimat edip vekalet verdiğini, toplantılarda bu kişi tarafından temsil edildiğini ancak daha sonra 01.02.2018 tarihinde kendisini azlettiğini, şirketin bölünerek —–kurulduğunu, şirket kurulur kurulmaz müvekkilinin payının satıldığını, müvekkilinin burada ki %0,57 oranında ki hissesi karşılığı hisse devir bedeli olarak —— tarafından 10.11.2015 tarihli 800.000,00 TL ve öncesinde de 31.07.2015 tarihinde—— tarafından 50.000,00 TL hesabına transfer edildiğini, müvekkili ile herhangi bir müzakere görüşme olmadığını, —- şirketine ait 874 ada 171 parselin 1/2 hissesi için müvekkili tarafından haricen yaptırılan değerlemede parselin fiyatının çok daha yüksek olduğunun tespit edildiğini, bu suretle müvekkilinin çok büyük zarara uğratıldığını, yönetim kurulu üyeleri ve yönetimle görevli 3.kişilerin görevlerini tedbirli bir yöneticinin özeni ile yerine getirmek ve şirketin menfaatlerini dürüstlük kurallarına uyarak gözetmek yükümlülüğü altında olduklarından bahisle davalıların kasıt ve kusuru ile—–müvekkilinin sahip olduğu %0,57 hissenin 850.000,00 TL ye satılması işleminde bedelin çok düşük olduğunun anlaşılması ve bu durumun yönetim kurulunun bilgi alma hakkını ortadan kaldıran karar, eylem ve işlemleriyle finansal tabloların gerçeği yansıtmamasının sonucu olduğu ve düşük fiyatla satım sonucu olan zararın müvekkilinin doğrudan zararını oluşturduğu, alınan özel rapora göre bu bedelin en az %100 fazla olması gerektiği, bu zararın yargılama ile tespit edilmesinin gerektiği hususlarından hareketle inceleme ve yargılama neticesinde Türk Ticaret Kanunun 553. maddesi ve ilgili hükümleri uyarınca müvekkilinin zararının tam ve kesin olarak belirlendiği anda artırılmak üzere asgari şimdilik belirsiz alacak davası olarak 10.000,00 TL’nin ve netice olarak tespit edilecek zararın tamamının zararın gerçekleştiği tarihlerden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte davalılardan müteselsilen tahsil edilerek müvekkiline ödenmesine ve yargılama giderleri ile vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalılar …, … ve … vekilinin 27.04.2018 tarihli cevap dilekçesinde özetle; Bölünmeye karar verilen 25.08.2015 tarihli olağanüstü genel kurulda davacının da şahsen bulunduğu ve tüm kararlara çekince belirtmeksizin imza attığı, böünme sonucu davacının —- aynı oranda hissedarı olduğu, —– hisselerini de 10.11.2015 tarihinde satıp bedelini aldığını, TTK 560. madde gereğince yönetim kurulu üyeleri hakkında açılacak sorumluluk davalarının 2 ve 5 yıllık zamanaşımına tabi olduğunu, 2 yıllık zamanaşımı süresinin dolduğunu, eksik harcın tamamlanması gerektiğini, şirketin zararı için davacının tazminat talep edemeyeceğini, iddia konusu zararın bölünmeden doğmadığını, müvekkiline kusur ve sorumluluk yüklenemeyeceğini, gayrimenkul satışı yapılmadığını, —–. hisselerinin satışının yapıldığını, hisse satış işleminin de şahsen davacı tarafından yapıldığını, davalı müvekkilleri veyahut —yönetim kurulu üyelerince yapılmadığını, bölünme işlemlerinde ya da taşınmaza değer biçilmesinde büyük titizlikle hareket edildiğinden bahisle TTK 560 ve TTK 191 Madde kapsamında davanın usulden aksi takdirde davacı hisselerini kendi satmış olduğundan esastan reddine karar verilmesini talep etmiştir.

Davalı … vekilinin 03.05.2018 tarihli cevap dilekçesinde özetle; TTK 191/1 Maddesi uyarınca bölünme kararının —- yayınlanmasından itibaren 2 aylık hak düşürücü süreninin geçtiği, yine Türk Borçlar Kanununun 28.Maddesi uyarınca aşırı yararlanma içinde 1 yıllık hak düşürücü sürenin geçtiği, davanın—– şirketine açılması gerektiği, eksik harcın ikmali gerektiği, bölünme ile herhangi bir zararın doğmadığı kök şirkette sahip olunan hisse ile aynı oranda hisse verildiği, davacının 09.11.2017 tarihinde imzalanan şirket hisse devir sözleşmesi ile kendi rızası ile hisselerini devrettiğini, müvekkili ile diğer ortakları ibra ettiğini, bedelin altında hisse satışı yapılması sebebi ile aşırı yararlanmanın gerçekleştiğine yönelik subjektif ve objektif unsurları davacının ispat etmesi gerektiği, 25.08.2015 tarihli genel kurulda davacının olumlu oyu bulunduğu ve ortada taşınmaz satışı olmadığından bahisle süresinde açılamayan davanın usulden reddine olmadığı takdirde ispat olunamayan davanın esastan reddine karar verilmesini talep etmiştir.

Davalı … vekilinin 05.12.2018 tarihli cevap dilekçesinde özetle; TTK 560.Maddesi uyarınca 2 yıllık zamanaşımı süresi dolduğundan zamanaşımı definde bulunduklarını, yine TTK 191/1 Maddesi gereği bölünme sonucu ayrılma karşılığının uygun bulunmaması iddiasının 2 aylık hak düşürücü süreye tabi olduğunu, yine TBK 28.Maddesi uyarınca aşırı yaralanma iddiası için gerekli olan 1 yıllık hak düşürücü sürenin de geçtiğini, davacı —- hisselerinin alıcısının dava dışı —– olduğunu davanın —- yönetim kuruluna açılması sebebi ile pasif husumet yokluğundan davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, şirketin uğramış olduğu zararın tazmini için davacının tazminat talep hakkı bulunmadığını, eksik harcın ikmali gerektiğini, —- azınlık hisselerinin müvekkili tarafından rayiç değeri üzerinden satın alındığını, bahsi geçen 171 parsel sayılı taşınmazdaki 1/2 hissenin satılmadığını, tüm hissedarların —- hisselerini sattığını,—– bölünmesi ile davacının herhangi bir zarara uğramadığını, davacının kendi rızası ile —- hisselerini devrettiğini, 25.08.2015 tarihli genel kurulda davacının müvekkili ve diğer yönetim kurulu üyelerine olumlu oy kullandığından bahisle davanın usulden olmadığı takdirde esastan reddine karar verilmesini talep etmiştir.

Mahkememizin—-Esas sayılı sayılı dosyasının 23.11.2020 tarihli karar ile mahkememiz dosyası ile birleştirildiği, ilgili dosya incelendiğinde; Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle, davacının—– %0,57 hissesinin sahibi olduğunu, davalıların aynı şirketin büyük hakim ortakları ve şirketin yönetim kurulu üyeleri olduğunu, —-8.8.2016 tarihinde yapılan olağanüstü genel kurul toplantısında maliki bulunduğu —- Bölge — 183 parseldeki 48 dairenin 4’ünü kısmi bölünme yoluyla —- – ise yine bölünme yoluyla—- devrettiğini, bu şekilde bu iki şirketin kısmi bölünme yoluyla kurulduğunu, sonrasında davacıya ait hisselerin davalı … satıldığını, ancak davalıların hissedarın bilgi alma hakkını ortadan kaldırarak finansal tabloları yanlış yapmak suretiyle zarara uğramasına neden olduklarını, davacı ve diğer ortaklara şirketin malvarlığının eksik bildirildiği, bu arada davacının davalı … vekalet verdiğini, ancak davalılar tarafından zarara uğratıldığını anladığı anda 01.02.2018 tarihinde davalıyı vekillikten azlettiğini, 2014 yılı olağan genel kurul toplantısında şirketin — parseli satmak üzere yönetim kuruluna yetki verildiğini, sonrasında taşınmazın 305.000,00 TL bedelle şirket yönetim kurulu başkan yardımcısı olan davalı .– satıldığını, bu satışın TTK 395. Maddesi uyarınca batıl olduğunu, bu satıştan doğan zararın davalılardan tahsilini talep ettiklerini, şirketin—-. Bölge—-. 183 parseldeki arsanın devri karşılığında dava dışı şirketten 48 daire aldığını, bu alınan miktarın yetersiz olduğunu, davalıların bu şekilde şirketi zarar uğrattıklarını, yine şirkete ait — 874 Ada, 171 Parseldeki taşınmazın kiracısı —- tarafından erken tahliye edildiği, bu nedenle şirketin bu şirketten zararını almadığını ve şirketin bu şekilde zarara uğratıldığını, bu nedenle —-. ve —–davacının sahip olduğu hisselerin satılması işleminde, davalıların kasıt ve kusuru ile zarara uğratıldığının anlaşılması ve davalıların eylem ve işlemleriyle finansal tabloların gerçeği yansıtmamasına neden oldukları ve bu şekilde hisselerin satış bedelinin düşük takdir edildiği, bu nedenle uğranılan zararın tespiti ile şimdilik 10.000,00 TL’nin zararın gerçekleştiği tarihlerden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte davalılardan müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalılar …, … ve … vekilinin 4.5.2018 tarihli cevap dilekçesinde, talebin zamanaşımına uğradığını, bölünme kararının —– yayınlanmasından itibaren 2 aylık hak düşürücüsü sürenin geçtiğini, davanın şirketlere karşı açılması gerektiğini, bu nedenle pasif husumet ehliyetinin olmadığını, esasas ilişkin olarak da davacının iddialarının doğru olmadığını, davacının zarara uğramadığını ve davanın reddi gerektiğini beyan etmiştir. Dahili davalı … vekili cevap dilekçesinde, zamanaşımı ve hak düşürücü süre itirazında bulunduklarını, davanın şirkete yöneltilmesi gerektiğini, bu nedenle eksik husumet nedeniyle davanın reddini talep etmiştir. Davalı … cevap dilekçesinde zamanaşımı defiinde bulunduklarını, esasa ilişkin olarak davacının tazminat talep hakkı olmadığını beyan etmiştir. davanın tespiti, değerlendirme ve sonuç: Dava, anonim şirket yöneticilerinin kusurları nedeniyle şirket pay sahiplerine ve şirkete verdiği zararların tespiti ve tazmini istemine ilişkindir. Davacı tarafından aynı taleple ilgili …, …, …, …, … karşı açılan Mahkememiz —– Esas sayılı dosyasının incelenmesinde davacının …, davalıların; …, …, …, …, …, dava konusunun; Anonim şirket yöneticilerinin kusurları nedeniyle şirket pay sahiplerine ve şirkete verdiği zararların tespiti ve tazmini istemine ilişkin olduğu anlaşılmıştır. HMK’nın 166. maddesi hükmü gereğince görülmekte olan davalar aralarında bağlantı bulunması halinde istek üzerine veya kendiliğinden mahkemece birleştirilebilir. Davaların aynı sebepten doğması veya biri hakkında verilecek hükmün diğerini etkileyecek nitelikte bulunması halinde davalar arasında bağlantı bulunduğu varsayılır (HMK Mad. 166/4). 14.02.1992 gün,—– Esas ve—– Karar sayılı Yargıtay içtihadı birleştirme kararı gereğince; bir yargı çevresinde kurulmuş aynı düzeyde birden fazla mahkeme, davaların birleştirilmesi açısından “aynı mahkeme” sayılır. Davacı vekili, daha önce Mahkememizin —– ve —– esas sayılı dosyalarının birleştirilmesi talebinde bulunmuş, davaların birleştirilmesi halinde yargılamanın uzayacağı değerlendirildiğinden ve karışılık olmaması açısından dosyaların birleştirilmesi talebi daha önce reddedilmiştir. Ancak, davacı vekili, 28.7.2020 tarihli dilekçesi ile, davaların birleştirilmesi halinde bilirkişi ücretinin daha az tutacağını, bu şekilde davaların ayrı ayrı görülmesi nedeniyle davacının anayasal mülkiyet hakkının zedelendiğini beyan ederek, birleştirme talebini tekrarlamıştır. Buna göre, aynı taraflar arasında görülen üç dava arasında bağlantı bulunduğu anlaşılmakla, davacı vekilinin 28.07.2020 tarihli dilekçesindeki birleştirme talebinin kabulü gerektiği kanaatine varıldığı, tüm bu nedenlerle, işbu mahkeme dosyasının ilk açılan mahkememizin—– esas sayılı dosyası ile birleştirilmesine karar verilmiştir.
Mahkememizin —— Esas sayılı dosyası 23.11.2020 tarihli karar ile mahkememiz dosyası ile birleştirildiği, ilgili dosya incelendiğinde; Davacı vekili dava dilekçesinde özetle, davacının—–%0,57 hissesinin sahibi olduğunu, davalıların aynı şirketin büyük hakim ortakları ve şirketin yönetim kurulu üyeleri olduğunu, davalıların küçük hissedarların hisselerini satın almak istediklerini, davacı ve diğer ortaklara şirketin malvarlığının eksik bildirildiğini, bu arada davacının davalı .—- vekalet verdiğini, ancak davalılar tarafından zarara uğratıldığını anladığı anda 01.02.2018 tarihinde davalıyı vekillikten azlettiğini, 2014 yılı olağan genel kurul toplantısında şirketin —-2495 parselini satmak üzere yönetim kuruluna yetki verildiğini, sonrasında taşınmazın 305.000,00 TL bedelle şirket yönetim kurulu başkan yardımcısı olan davalı ..– satıldığını, bu satışın TTK 395. Maddesi uyarınca batıl olduğunu, bu satıştan doğan zararın davalılardan tahsilini talep ettiklerini, şirketin —Bölge—-. 183 Parseldeki arsasının devri karşılığında dava dışı şirketten 48 daire aldığını, bu alınan miktarın yetersiz olduğunu, davalıların bu şekilde şirketi zarar uğrattıklarını, yine şirkete ait—–. 874 Ada, 171 Parseldeki taşınmazın kiracısı —– tarafından erken tahliye edildiği, bu nedenle şirketin bu şirketten zararını almadığını ve şirketin bu şekilde zarara uğratıldığını, bu zararın da tespiti ile davalılardan müteselsilen tahsilini talep ettiklerini, bu şekilde davalıların davacının ortağı olduğu şirketi uğrattıkları zararların tespiti ile fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 10.000 TL’nin ilgili işlem tarihlerinden itibaren ticari faizi ile birlikte davalılardan tahsili ile dava dışı —–ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Islah; Davacı vekili 25.11.2019 tarihli ıslah dilekçesinde özetle; Davanın tamamen ıslahı ile; Mahkememiz tarafından yapılacak inceleme ve yargılama neticesinde, Türk Ticaret Kanunu’nun 553. maddesi ve ilgili hükümleri uyarınca, Müvekkilin zararının tam ve kesin olarak belirlendiği anda arttırılmak üzere, asgari şimdilik 10.000 TL’nin ve netice olarak, Müvekkilin 0,57 payı nazara alınarak tespit edilecek zararın, gerçekleştiği tarihlerden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte davalılardan müteselsilen tahsil edilerek müvekkiline ödenmesine ve yargılama giderleri ile vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir. Savunma; Davalılar …, … ve … vekili 27.04.2018 tarihli cevap dilekçesinde, —– cezai şart alınmadığına ilişkin zararla ilgili talebin zamanaşımına uğradığını, bu konuda alınan ödemenin davalı dahil dağıtıldığını, 183 parselle ilgili iddianın da zamanaşımına uğradığını, sözleşmenin 2010 yılında yapıldığını, esasla ilgili olarak da davacının iddialarının doğru olmadığını, davanın reddi gerektiğini beyan etmiştir. Davalı … vekili cevap dilekçesinde, zamanaşımı ve hak düşürücü süre itirazında bulunduklarını, davanın şirkete yöneltilmesi gerektiğini, bu nedenle eksik husumet nedeniyle davanın reddini talep etmiştir. Davalı … vekili cevap dilekçesinde zamanaşımı defiinde bulunduklarını, esasa ilişkin olarak da vacının tazminat talep hakkı olmadığını beyan etmiştir. davanın tespiti, değerlendirme ve sonuç: Dava, anonim şirket yöneticilerinin kusurları nedeniyle şirket pay sahiplerine ve şirkete verdiği zararların tespiti ve tazmini istemine ilişkindir. Davacı tarafından aynı taleple ilgili …, …, …, …, … karşı açılan Mahkememizin —–Esas sayılı dosyasının incelenmesinde, dava konusunun; anonim şirket yöneticilerinin kusurları nedeniyle şirket pay sahiplerine ve şirkete verdiği zararların tespiti ve tazmini istemine ilişkin olduğu anlaşılmıştır. HMK’nın 166. maddesi hükmü gereğince görülmekte olan davalar aralarında bağlantı bulunması halinde istek üzerine veya kendiliğinden mahkemece birleştirilebilir. Davaların aynı sebepten doğması veya biri hakkında verilecek hükmün diğerini etkileyecek nitelikte bulunması halinde davalar arasında bağlantı bulunduğu varsayılır (HMK Mad. 166/4). 14.02.1992 gün, —Esas ve —- Karar sayılı Yargıtay içtihadı birleştirme kararı gereğince; bir yargı çevresinde kurulmuş aynı düzeyde birden fazla mahkeme, davaların birleştirilmesi açısından “aynı mahkeme” sayılır. Davacı vekili, daha önce dosyaların birleştirilmesi talebinde bulunmuş, davaların birleştirilmesi halinde yargılamanın uzayacağı değerlendirildiğinden ve karışılıklık olmaması açısından dosyaların birleştirilmesi talebi daha önce reddedilmiştir. Ancak, davacı vekili, 28.8.2020 tarihli dilekçesi ile, davaların birleştirilmesi halinde bilirkişi ücretinin daha az tutacağını, bu şekilde davaların ayrı ayrı görülmesi nedeniyle davacının anayasal mülkiyet hakkının zedelendiğini beyan ederek, birleştirme talebini tekrarlamıştır. Buna göre, aynı taraflar arasında görülen üç dava arasında bağlantı bulunduğu anlaşılmakla, davacı vekilinin 28.8.2020 tarihli dilekçesindeki birleştirme talebinin kabulü gerektiği kanaatine varıldığı, tüm bu nedenlerle, işbu mahkememiz dosyasının ilk açılan mahkememizin—-esas sayılı dosyası ile birleştirilmesine karar verilmiştir.
Mahkememiz dosyası ile birleşen —Esas sayılı dosyasının mahkememizin 24.05.2023 tarihli ve —– nolu celsesinde ”Yargılamanın iyi bir şekilde yürütülmesini sağlamak için mahkememiz doyası ile birleştirilen mahkememizin—— Esas sayılı dosyasının mahkememiz dosyasından HMK 167/1 maddesi uyarınca ayrılmasına, ilgili dosyanın mahkememiz yeni bir esasına kaydının yapılarak orada devam etmesine oy birliğiyle karar verilmiş ayrılan dosya mahkememizin —-Esas sayısını almıştır.
Taraf delilleri toplanmış ve tanıklar dinlenilmiştir.
Davacı tanığı …; ”Müvekkil—- hanım —-şirketinin küçük hissedarların hisselerini büyük hissedarlardan birinin satın alacağını ve şirketin kapatalıcağının söylemesi ve rica etmesi üzerine 9.1.2018 tarihindeki toplantıya katıldım, toplantı—– şirketinin yönetim kurulunun durduğu —-merkezinde yapıldı, toplantıyı erdenizin avukatı olan —– hanım yönetti, diğer hissedarlar vardı, avukatları yoktu, tek avukat bendim. Yanılmıyorsam hisseleri —–almak istiyormuş, oğlu bir köşede durdu, hiç müdahil olmadı, avukat … hanım dışında toplantıyı —– mali müşaviri yönetti, avukat … hanım şirketin elinde 40 daire kaldı, bunları değerleme yaptırdık, bu değerlemeye göre ellerinde bir rapor vardı, o raporu bize daha sonra mail gönderdiler, bu değrelemeye göre tespit edilen 1.250.000 TL değer üzerinden—- bey sizin hisselerinizi almak istiyor, ancak bir milyon 150 bin tl verecek, üzerine bir kuruş vermeyecek, dedi ve sonrasında bunun çok iyi bir teklif olduğunu eğer satmayı kabul etmezlerse küçük hissedarlar,—- bölmeye devam edeceklerini, yeni bölünmeler yapıcaklarını ve küçük hissedarların zarar edeceğini söyledi, ben buraya kadar müdahale etmemiştir, burdan sonra müdahale etmem gerekti, ben burada hisse satışı yapılıyor, hesaplama sadece 40 dairenin üzerinden yapılmaz, hisse değerinin tespiti gerekir, bu şirketin parası yok mu, kasasında parası yok mu, araçları yok mu, başka gayrimenkulü var mı, başka yerden alacakları var mı, mesela bir dava açılmış olabilir dedim, bunun üzerine mali müşavir kasada biraz para var bir de araba var dedi, bende şirketin bilançolarını istedim, değerlemeleri istedim, peki biz sizinle bunları paylaşalım dediler ve toplantı dağıldı, bundan sonra olanları dosyaya yansıttık, mail yazışmaları oldu, ancak hissedarlar hiç bir şekilde bilgilendirilmedi” şeklinde beyanda bulunmuştur. Davacı vekili, tanığa “Toplantıdan sonra şirket bölünme işlemlerini yaptı mı, veya bu hisseler nasıl değerinden veya nasıl müvekkilden alındı ve küçük pay sahiplerinden alındı” diye sorulduğu, tanığın; ”Bölünmeleri toplantıdan sonra telefon görüşmelerinde öğrendik, bölünmelerde hissedarların bilgi alma hakkının alındığını gördük, herkese aynı kağıt hazırlanmış, tek elden çıkan kağıtla hissedarların bilgi hakları ellerinden alınmış, hisse devirleri imzalatılmış” şeklinde beyanda bulunduğu, Davalı … ve diğerleri vekili, tanığa “1-Bilgi alma hakkının tek elden çıkan kağıta imzalatıldığını gördüm diyorsunuz, bunu gördünüz mü, bunu zorla mı imzalattılar sorusuna cevaben; ”—– hanıma mı bir teklif geldi, yoksa size mi teklif geldi, bu teklif resmi bir teklif miydi, yani yönetim kurulu üyelerinden gelen bir teklif miydi” şeklinde beyanda bulunduğu, tanığın ilk soruya ”Ben bunu genel kurul kararını inceleidğimde tespit ettim, bütün beyanlar, feragatlar, devir sözleşmelerinin tek kalemden çıktığını gördüm, imza sırasında orda değildim” şeklinde beyanda bulunduğu, 2.soruya, —- hanım —– beyin kendisini arayarak teklifi bana anlattı, —- hanım sonra —-beyi arayarak bu durumu sormuş, —- bey de çok iyi teklif, satın, dendiği, ben beyan üzerine —-hanımın isteği ile toplantıya katıldım, dediği, Davalı … vekili, tanığa “geçmişe dönük olarak 25/08/2015 tarihli toplantıda davacı olumlu oy kullanmış mıdır, haberiniz var mı” diye sorduğu, tanığın; ”Ben bu toplantıda yoktum, ancak biliyorum, 25/08/2015 tarihli toplantı tutanağını inceleyince bu durumu sonradan gördüm,” davalı … vekili, tanığa “ibra belgesindeki imzayı müvekkiliniz inkar ediyor mu, o konuda müvekkilinizle konuştunuz mu?, 2-hisse devrindeki imzayı müvekkiliniz inkar ediyor mu, o konuda müvekkilinizle konuştunuz mu?, 3-bedeli kaydi itirazla mı aldınız, bilginiz var mı” sorularına cevaben; Tanığın; ”bir ibra belgesi yok, hatta tam tersine ibra etmeme var, hisse devirindeki imza müvekkilime ait, bedeli kaydi itirazla almadık, çünkü zarara uğradığımızı sonra öğrendik, tanıklığımla ilgili ücret talebim yoktur” şeklinde beyanda bulunduğu anlaşıldı.

Dahili davalı … tanığı; ”Babam —-şirketinin hissedarıdır, babam küçük hissedarların hisselerinin satın alınmasını arzu etti, ben de bu konuda toplantıyapılmasını organize ettim, toplantıyı benim ricam üzerine—bey organize etti, yine istemim üzerine Av. … hanım da toplantıya katıldı, ben de babamın vekili olarak toplantıya katıldım, mali müşavir —– bey ile birlikte toplantıya katıldık, toplantı öncesi mali müşavir —- beyden bütün hissedarların payını reel olarak ne düşecek hesaplamasını istedim. —– bey de yaptı, hatta şirketin 40 a yakın gayrimenkulü vardı, bu taşınmazların değeri reel olarak 600.000 iken tapu değeri 400.000 olmasına karşın mali müşavirimiz bunları reel değeri üzerinden 650.000 TL olarak hesapladı, (bu arada davacı vekili müdahale ederek tanığın anlatımına itiraz etti, uyarıldı) ifade etmek isterim ki bu dairelerin değeri 350.000 TL civarındadır, toplantıda —– hanımdan şirketin bu güne kadar geçirmiş olduğu badireleri özetlemesini istedim, özetledi, özellikle söylemek isterimki toplantıyı yöneim kurulu organize etmedi, ben ettim, babamın istemi üzerine organize ettim, babam da davacı gibi küçük hissedardır, babam küçük hissedarları korumak için böyle bir toplantı organize ettirdi, toplantıda inisiyatif bendeydi, gerek avukatım gerek mali müşavirim benim istemim üzerine bu şekilde toplantıda açıklamada bulundular, davacı ve diğer hissedarlar rahmetli —- ya akrabası ya da hibe ettiği sevdiği kişiler olduğu için hissedar oldular, bu nedenle yönetim kurulu her zaman ahte vefa gereği küçük hissedarlarla her şeyi paylaştı” şeklinde beyanda bulunduğu, Tanıktan “toplantıda Av. … hanımın şirketin elinde 40 daire kaldı, bunrları değerleme yaptırdık, tespit edilen değer bir milyon iki yüz elli bin tl dir, —- bey bunları sizen satın almak istiyor, ancak bir milyon yüz elli bin TL verecek, üzerine bir kuruş vermeyecek deyip demediği sorulduğu, Tanık: ”Bu sözleri ben söyledim, mali müşavirler tüm küçük hissedarların yani şirketin %5,29 luk payını topladığı zaman değeri bir milyon iki yüz elli bin tl ediyordu, babam bu 1.250.000 TL lik değeri 1.150.000 TL vermeyi teklif etti, bende bunu davacı tarafa ilettim, bunları bu ve diğer davalardaki %5,29 luk hissedarlara iletince, bu küçük hissedarlardan pazarlık edenler oldu, netice olarak —– dışındaki küçük hissedarlar bu toplantıda satmayı kabul ettiklerini beyan ettiler, —- vekili av. … hanım, ağanın eline bakılmaz dedi, fiyatı yükseltmemi bekledi, ben de son rakam olduğunu söyledim,—–hanım ağanın eli tutulmaz dedi. Az önce yanlış söyledim, sonra—- hanım kartını vererek görüşelim dedi ve toplantıdan ayrıldı, ben sonra —– hanımı hiç aramadım, dedi. Bu 1.150.000 TL küçük ortaklar tarafından kabul edilmemesi halinde bölmeye gideceğiz şeklinde bir beyanda bulunmadım, —–hanım da bulunmadı, yine belirtmek isterimki 2018 yılındaki genel kurul toplantısında av. … bey “bizim derdimiz bağcıyı dövmek değil üzüm yemektir, biz üç tane dava açtık ama dönebiliriz, tekliflerinizi bekliyoruz” şeklinde beyanda bulunduğu, Davacı vekili, tanığa “1-zarar ettiği söylenen ve son genel kurulunda da zarar açıklayan hiç bir ticari faaaliyeti olmayan bir şirkette 1.150.000 TL vererek küçük hissedarların hisselerini neden almak istediniz, Hisselerin değerlemesini nasıl yaptınız, kim yaptı, Toplantıda dairelerin değerini teklif ettiniz, ben onun üzerine söz alarak size ” siz hisse satın almak istiyorsunçz, bu şirketin tek mal varlığı daireler mi, daireleri neden değerliyorsunuz, bu şirketin arabası bilgisayarı yok mu” sormadım mı?” sorularını sorduğu, Tanığın; 1.soruya; “ben inşaat yüksek mühendisiyim, —- emlak piyasasını iyi biliyorum, müteahhitlik yapıyorum, her ne kadar Av. … hanım köşede oturduğum gibi bir beyan vermiş olsa da yatırımı yapmamızın nedeni bu piyasa 5 sene düzelmez, ancak daha sonra piyasa düzeleceğini düşünerek uzun vadeli düşündük ve bu teklifi yaptık, nitekim dediğimiz tuttu, şuan da reel fiyatlar daha da aşağı düştü, 2.soruya; hhisselerin değerlendirilmesini mali müşavir — bey yaptı. Ben —- beyden hissedarların payına ne düştüğünü hesaplamasını istediğini, 3- hatırladığım kadarıyla bu soruları neşe hanım bir sonraki 2018 yılındaki genel kurulda sordu, bahsi geçen toplantıda sormadı, ben öyle hatırlıyorum, dedi. Davacı vekili Av. …, tanığa “şirket darboğaza dendi , bu küçük hissedarları mı darboğaza soktu, bu kişileri şirketten atmak yatırıma engel mi teşkil ediyor” diye sorduğu, Tanık; ”Böyle bir şey yok, babam bu hisseleri istiyor, şirket yönetiminin dahli yok, tasarrufu yok, zaten diğer küçük hissedarlar kabul ettiler, tanıklığımla ilgili ücret talebim yoktur, ayrıca belirtmek isterim ki, amcam … ve halam —- hisselerini satıp satmadığını bilmiyoruz” şeklinde ifade verdiği anlaşıldı.

Davacı tarafın, davalıların yönetim kurulu üyesi oldukları şirketin sattığı taşınmazın değerine ilişkin iki ayrı uzman raporu sunması gözönüne alınarak, dosyasının önce davalıların yönetim kurulu üyesi oldukları şirketin sattığı —– taşınmazın satış tarihindeki değerinin saptanması için en az ikisinin SPK lisanslı gayrimenkul değerleme uzmanı sıfatı bulunan, üçüncüsü —- veya emlakçıdan oluşan üç kişilik bilirkişi heyetine tevdiine karar verilmiştir.
Bilirkişi —-ve —- bilirkişi raporunda özetle; Dava konusu; —- İlçesi, —– Mahallesi, 874 ada, 171 parsel sayılı taşınmazın tamamının, 10.11.2015 tarihi itibariyle; Yapı Değeri: 92.664.518,00 TL Arsa Değeri: – 360.802.533,00 TL Toplam Değeri: 453.467.051,00 TL olmaktadır. —- Şirketinin 1/2 hissesine isabet eden miktar ise; —- Anonim Şirketi: 1/2 x 453.467.051,00 TL * 226.733.525,50 TL olduğu bildirilmiştir.
Tarafların itirazları doğrultusunda aynı bilirkişi heyetinden ek rapor alınmasına karar verilmiştir.
Bilirkişi —– ve —- 05.06.2020 tarihli bilirkişi ek raporunda özetle; Dava konusu; —Mahallesi, 874 ada, 171 parsel sayılı taşınmazın tamamının, 10.11.2015 tarihi itibariyle;Yapı Değeri: 92.664.518,00 TL Arsa Değeri: – 360.802.533,00 TL Toplam Değeri: 453.467.051,00 TL olmaktadır.—- Şirketinin 1/2 hissesine isabet eden miktar ise; —- Şirketi: 1/2 x 453.467.051,00 TL * 226.733.525,50 TL olduğu bildirilmiştir.
Dosyanın davacının—– hissesinin değerinden az fiyatla satılıp satılmadığı, finansal tabloların gerçeği yansılıp yansıtmadığı, varsa davacının zararının tespiti ile ön inecleme duruşmasındı. saptanan diğer uyuşmazlıklarla ilgili inceleme yapılarak rapor hazırlanmak üzere şirket hisse değeri hesaplama, şirket bölünme, birleşme konularına vakıf bizi yeminli mali müşavir (mümkünse Prof Dr. —-) biri mali müşavir mümkünse —–), biri de bankacı veya mali müşavir ya da – bilirkişi listesinde yer alan başka bir uzman bilirkişilmali müşavir —– olabilir) olmak üzere üç kişilik bilirkişi heyetine tevdiine, dava dışı olup da davalıların yöneticisi olduğu eski ünvanı —– olan şirkete ait uyuşmazlık konusu yıllara ait tüm defter ve dayanakları ile dava dosyası üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılmasına, dava konusu uyuşmazlığa ilişkin tüm yasal defterlerin ve dayanaklarının, diğer ilgili tüm evrak ve belgelerin inceleme günü mahkememizde hazır bulundurulmasına, HMK’nin 221.maddesi uyarınca davalı tarafın yöneticisi olduğu defter ve kayıtları ibraz etmemesi halinde ibrazdan kaçınmış sayılacağının ihtarına, defterlerin kalabalık olması halinde ve istemde bulunulduğu takdirde bilirkişilere yerinde inceleme yetkisi verilmesine karar verilmiştir.Bilirkişiler —- 18.11.2020 tarihli bilirkişi raporunda özetle: Dava Dışı Şirketin Ticari Defterlerinin Usulüne Uygun Tutulup Tutulmadığı Yönünden: Huzurda görülen davada dava dışı—— her iki tarafın yasal ticari defterleri usul yönünden incelendiğinde; 2015-2016-2017 yıllarına ilişkin açılış ve kapanış tasdiklerinin T.T.K hükümlerine göre zamanında yapıldığı, diğer dava dışı —– yasal ticari defterleri usul yönünden incelendiğinde; 2015 yılına ilişkin ticari defterlerinin açılış ve kapanış tasdiklerinin TTK hükümlerine göre zamanında yapıldığını, Dava Dışı —– Hisse Devirleri Yönünden: Dava konusu taşınmaz sermaye yapılarak 21.11.2020 tarihinde kısmı bölünme ile —- Şirketine aktarıldığı, bu şirketteki hisselerin tamamının da 09.11.2015 tarih,—- no.lu yönetim kurulu kararında Toplam 679.25.098 adet hissesine karşılık 6.792.540,98 TL hissesini — -adresinde mukim —–devredildiği, Davacının Zararının Tespiti ve Davalılardan Talep Edip Edemeyecekleri Yönünden: —– aktifinde kayıtlı gayrimenkullerin kısmi bölünme yoluyla yeni kurulan—- aktarıldığı, bahse konu kısmi bölünmenin —-sermaye azalışı, —- ise gayri nakdi sermaye niteliğinde olduğu, dava konusu somut olayın gayrimenkul satışı niteliğinde olmadığı, hisse devri/satışı olduğu anlaşıldığı, Öncelikle Hisse satışının yapılabilmesi için; Hisse sahibinin, hisse devir sözleşmesini devralan tarafa kendi özgür, hür iradesi ile imza karşılığı devretmesi esastır. Dosya kapsamında yapılan incelemede davacı ve diğer tüm hissedarların —- kayıtlı hisselerini ayrı ayrı devrettiği, davacı .— 09,11.2015 tarihli “Hisse Devir Sözleşmesi” nde devreden sıfatıyla sözleşmeyi imzaladığı, davacının imzaya itirazının bulunmadığı dosya kapsamında sabit olduğu, Davacı taraf iddialarında; Yönetim kurulu üyelerinin kısmı bölünme konusu ve Hisse devir sözleşmesi belgelerinin içeriği konusunda kendisine aydınlatıcı bilgi verilmediği, hissedarların bölünme sözleşmesi planı hazırlanmasından vazgeçilmesi, son üç yıla ait finansal tablolar ile faaliyet raporlarının incelenmesi haklarından vazgeçirilmesi, bölünen şirketin hisselerinin davacının bulduğu bir kişiye değil de davalıların yönlendirdiği—— isimli kişiye satmasının özendirilmesi, davalıların gayrimenkul için yaptırdıklarını iddia ettikleri değerleme raporunu vermedikleri, neticede bölünme tarihindeki gayrimenkul değerinin 170 milyon olarak yapılan satış değerinin iki katından fazla olduğunun ortaya çıkmış olması, bu nedenle kısmı bölünme ve hisse devri sonrasında şirket aktifinden çıkan gayrimenkul yönünden zarara uğradığı iddiasına yanında, bir hissedarın hissesini satışta kendi özgür iradesi ile dilediği fiyattan satma özgürlüğüne sahip olduğu, şirket yönetim kurulu üyelerinin, diğer ortakların hissesinin gerçek değerini belirleme yetkisi bulunmadığı, ancak kasten, bilerek ve isteyerek davacının zarara uğradığı yönündeki iddiasının yine davalının kendisi tarafından mı, yoksa davalı yönetim kurulu üyelerinin mi kusurlu olmadıklarını ispat yükü altında bulunduğu hususlarının hukuki değerlendirmeyi gerektirdiğinden, mali bilirkişilerden oluşan heyetimiz uzmanlık alanı dışında olan bu konuda ilave değerlendirme yapılmadığı, ancakmahkememizin kısmen ya da tamamen davalıların kasten ve bilerek davacıyı zarara uğrattıkları yönünde hüküm tesis etmek istemesi halinde; Bölünen —–hisse devrine konu gayrimenkulün satışında davacı zararı terditli olarak, yıkılıp yeniden yapılmak üzere projelendirildiğinden; Arsa değerine göre ve teknik inceleme anında görüldüğü şekilde Arsa Bina olarak olmak üzere iki farklı şekilde hesaplanmıştır: Dava konusu gayrimenkulün —-aktifinden kayıtlı iken kısmı bölünme yoluyla —– gayri nakdi sermaye olarak aktarılması sonrasında bahse konu gayrimenkul için Arsanın ve Yapı değerinin dosyada mevcut gayrimenkul değerleme uzmanı tarafından sadece arsa bölünme tarihindeki değerinin 360.802.533 TL olarak belirlendiği, davacının—-960,57 hisse oranı dikkate alındığında davacı şirket ortağının zararının: 59.287,22 TL olduğu, Bina ve Arsa olarak tamamının bölünme tarihindeki rayiç değerinin 453.467.051,00 TL dikkate alımması halinde ise, davacı şirket ortağının zararının: 323.381,10 TL olduğu, mahkememizin kısmen ya da tamamen davacı alacaklı lehine hüküm kurması halinde —–hissenin satışının gerçekleştiği 09.11.2015 tarihten itibaren ticari işletme ve ticari iş ile ilgili olmayan iş için kanuni faiz (3095 S.K. 1/1) talep edebileceği kanaatine varılmıştır.
Daha sonra dosya birleşmeleri üzerine bilirkişilere; a-Davalı şirketin veya bölünen şirketin taşınmazı satarken bağımsız değerleme şirketinde veya şirketlerinden değerleme raporu alıp almadığı, almışsa hangi şirketlerden rapor aldığı, satılan taşınmazın fiyatının neye göre belirlendiği, b-Davalı şirketin veya bölünen şirketin hisse değerini neye göre tespit ettiği, hisse değerinin tespiti için bağımsız değerleme şirketlerinden değerleme raporu alıp almadığı almışsa o raporların hangileri olduğ, c- Davalılar vekillerinin ve davacı vekilinin davacının olabilecek zararının yanlış hesaplanması ile ilgili (davacı payının 0,50 olması) değerlendirme yapmalarının, davacının kısmi bölünme öncesi hissedar olduğu —-0,57 başlangıç hissesinin mi, yoksa bölünen şirket olan —- 0,50 hissesinin mi dikkate alındığı, neden bu şekilde hesaplama yapıldığı, ç- Taşınmazı satın alan alıcının, davacının ve diğer küçük hissedarların hesabına para gönderip göndermediği, d- — taşınmazın satışının ucuza yapılıp yapılmadığı, e- Davalılara bilerek veya bilmeyerek kusurlu olup olmadıkları, satış tarihinde —- ortağı olan —- şirketinin (dosyada ki bilgi ve belgelere göre) durumunun ne olduğu, satıştan yaklaşık 1 yıl sonra —- bu şirkete el koyma şartlarının satış tarihinde de olup olmadığının incelenmesi istenilmiş ayrıca Birleşen —- esas sayılı dosya ile ilgili olarak bilirkişi incelemesi yaptırılmasına, bilirkişi olarak—- seçilmesine, dava dışı olup da davalıların yöneticisi olduğu eski ünvanı—– Olan şirkete ait uyuşmazlık konusu yıllara ait tüm defter ve dayanakları ile dava dosyası üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılmasına, dava konusu uyuşmazlığa ilişkin tüm yasal defterlerin ve dayanaklarının, diğer ilgili tüm evrak ve belgelerin inceleme günü mahkememizde hazır bulundurulmasına, HMK’nin 221.maddesi uyarınca davalı tarafın yöneticisi olduğu defter ve kayıtları ibraz etmemesi halinde ibrazdan kaçınmış sayılacağının ihtarına, defterlerin kalabalık olması halinde ve istemde bulunulduğu takdirde bilirkişilere yerinde inceleme yetkisi verilmesine karar verilmiştir.Bilirkişiler —-26.04.2021 tarihli ek bilirkişi raporunda özetle: Davalı şirketin veya bölünen şirketin taşınmazı satarken bağımsız değerleme şirketinden veya şirketlerinden değerleme raporu alıp almadığı, alınmış ise satılan taşınmazın fiyatının neye göre belirlendiği yönünden; Dosya kapsamında yapılan incelemede bölünen şirketin taşınmazı satarken şirket yönetim kurulu üyeleri tarafından hisse devir tarihi olan 09.11.2015 öncesinde bağımsız değerleme şirketlerinden alınmış bir ya da birden çok herhangi bir rapora rastlanmadığını, Davalı şirketin veya bölünen şirketin, hisse değerini neye göre tespit ettiği, hisse değerinin tespiti için bağımsız değerleme şirketlerinden değerleme raporu alıp almadığı, almışsa o raporların hangileri olduğu yönünden; Bölünen şirketin değerinin (arsanın değeri) 170 milyon TL olduğuna dair herhangi bir rapora rastlanmadığını, Davalılar – vekillerinin ve davacı vekilinin davacının olabilecek zararının yanlış hesaplanması (davacı payının 0,50 olması) değerlendirme yapmalarının, davacının kısmı bölünme öncesi hissedar olduğu —-%0,57 başlangıç hissesinin mi, yoksa bölünen şirket olan —-0,50 hissesinin mi dikkate alındığı, neden bu şekilde hesaplama yapıldığı yönünden; Raporumuzun 8. Sayfasında 5.2.2 bölümünde Davacının kısmı bölünme öncesi hissedar olduğu asıl şirket olan —– %0,57 başlangıç hissesi dikkate alınması gerektiği açıklandığı, Taşınmazı satın alan alıcının, davacının ve diğer küçük hissedarların hesabına para gönderip göndermediği yönünden; Dosya kapsamında yapılan incelemede davacı ..dava dışı —-tarafından 850.000 TL tutarında ödeme yapıldığı, bu ödemenin ihtilafsız olduğu, dosya kapsamında ve incelemede başkaca bir ödeme bilgi ve belgesine rastlanamadığını, —–taşınmazın satışının ucuz 8 sayfalarında açıklandığı ve hesaplandı yapılıp yapılmadığı, yönünden; Teknik bilirkişi heyeti tarafından tanzim edilen 14.01.2020 tarihli rapordaki Dava konusu; —- Mahallesi, 874 ada, 171 parsel sayılı taşınmazın tamamının, 10.11.2015 tarihi itibariyle; Yapı Değeri: 92.664.518,00 TL, Arsa Değeri: 360.802,533,00 TL, Toplam Değeri:453.467.051,00 TL olmaktadır.—- Şirketine isabet eden miktar ise; —- İnşaat Anonim Şirketi: 1/2 x 453.467.051,00 TL = 226.733.525,50 TL’ye göre 170.000.000 TL satılmış olmakla toplamda 56.733.525,50 TL eksik tutarda satışının yapıldığını, davalıların bilerek veya bilmeyerek kusurlu olup olmadıkları, satış tarihinde —-ortağı olan —-şirketinin durumunun ne olduğu, satıştan yaklaşık bir yıl sonra —- bu şirkete el koyma şartlarının satış tarihinde de olup olmadığı yönünden; uzmanlık alanımızın dışında olduğundan herhangi bir değerlendirme yapılmadığı mahkememize bildirilmiştir.
Bilirkişiler—- birleşen —– Esas sayılı dosya için hazırladıkları 03.09.2021 tarihli bilirkişi raporunda özetle; Simetrik şekilde gerçekleşen bölünme işleminde davacının aynı oranda yeni şirketlerden pay aldığı, bölünme raporunda taşınmazların güncel piyasa değerlerine ilişkin bir bilginin olmadığı, bu sebeple davacının pay satış işleminde zarara uğrasa dahi, davalı yönetim kurulu üyelerinin hangi kusurlu davranışının bu zarara sebep olduğu hususunun belirsiz olduğu, TTK m.553 uyarınca açılan sorumluluk davasında, davacının davalı yönetim kurulu üyelerinin kusurlu davranışları sonucu doğrudan zarara uğradığı iddiasının ispatlanamadığı sonuç ve kanaatine varılmıştır.
Birleşen —– esas sayılı dosyada mali müşavir bilirkişiler tarafından zararla ilgili hesaplama yapılmadığından, —–esas sayılı dosyadaki gibi hukuki değerlendirme mahkememize ait olmak üzere seçenekli zarar hesabı yapılarak rapor düzenlenmek üzere dosyanın bilirkişiler —- tevdiine, yeni atanan bilirkişi ücreti ödenmediği taktirde raporun sadece bilirkişiler—– tarafından düzenlenmesine karar verilmiştir.
—– esas sayılı dosyada bilirkişi incelemesi yapılmasına, davacının iddialarının; —-ilçesindeki taşınmazın davalı yönetim kurulu üyesi …- kanunsuz olarak ve değerinin altında satılması nedeniyle uğranılan zarar, —- şirketinin, dava dışı —– ortak maliki olduğu —- dava dışı ——- kiracısı olduğu taşınmazın erken tahliyesi nedeniyle ifa+ifaya eklenen cezai şartın ödenmesiyle ilgili zarar,—-arsanın devri nedeniyle 2500 m2 ticari alan ve 1500 m2 konut alanı alacağı yerde 4000 m2 nin tümünün konut alanı olarak alınması nedeniyle uğranılan zarar kalemlerinden oluştuğu, Davacının —– şirketinden çıkartılması nedeniyle zararın dolaylı zarardan doğrudan zarara dönüştüğü, yani davacı zarara uğramış ise şirketten isteyebileceği zarar miktarının ne kadar olduğunun hesaplanması gerektiği, Davaya konu şirket tarafından—- arazi için değerleme raporu alınıp alınmadığı, —- ki kat karşılığı verilen taşınmazla ilgili sözleşmeden önce değerleme raporu alınıp alınmadığı,—-taşınmazın yönetim kurulu üyesi … satışı için şirket genel kurulu tarafından işlem yasağının kaldırılıp kaldırılmadığı, kaldırılmışsa rayicin ne kadar olduğu, fiyatın piyasa şartlarına uygun olup olmadığı, yönetim kurulu üyesinin taşınmazı değerinde mi aldığı, yoksa düşük bedelle mi aldığı, taşınmaz satışına ilişkin bedelin şirket kasasına girip girmediği hususlarında bilirkişi raporu düzenlenmek üzere mali müşavir bilirkişiye(mümkünse—-tevdiine, Dava dışı olup da davalıların yöneticisi olduğu eski ünvanı —– Olan şirkete ait uyuşmazlık konusu yıllara ait tüm defter ve dayanakları ile dava dosyası üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılmasına, dava konusu uyuşmazlığa ilişkin tüm yasal defterlerin ve dayanaklarının, diğer ilgili tüm evrak ve belgelerin inceleme günü mahkememizde hazır bulundurulmasına, HMK’nin 221.maddesi uyarınca davalı tarafın yöneticisi olduğu defter ve kayıtları ibraz etmemesi halinde ibrazdan kaçınmış sayılacağının ihtarına, defterlerin kalabalık olması halinde ve istemde bulunulduğu takdirde bilirkişilere yerinde inceleme yetkisi verilmesine karar verilmiştir.
Bilirkişi —- 08.08.2022 tarihli bilirkişi raporunda özetle; —– arsa satışı ile ilgili olarak yukarıdaki bölümlerde detaylı olarak değerlendirmeler yapılmış olup, Sayın Mahkemece hangi yöntem hükme esas alınır ise, belirlenen tutarlar için 21.03.2018 tarihinden 21.03.2018 huzurdaki dava tarihine kadar hesaplama yapılabilecek olup, nihai kararın Sayın Mahkemeye ait olduğu, —-kat karşılığı verilen taşınmaz ile ilgili zarar konusunda değerlendirme yapılabilmesi için davacının bahsettiği ancak dosyada bulunmayan, —-24.02.2016 tarihli ve —– sayılı raporunun dosyaya ibrazının gerektiği, Davacının, —– mecuru erken tahliye etmesinden dolayı zararının 29.10.2014 tarihi itibariyle 623.837,66 TL olarak hesaplandığı, davacının 27.10.2014 tarihinden 21.03.2018 dava tarihine kadar değişen oranlarda avans faizi isteyebileceği, ancak bu tutarın istenip istenemeyeceği konusunda ilk başta hukuki değerlendirme yapılması gerektiği sonuç ve kanaatine varılmıştır.
Tarafların itirazları doğrultusunda bilirkişiden ek rapor alınmasına karar verilmiştir.
Bilirkişi —–14.03.2023 tarihli bilirkişi ek raporunda özetle; Öncelikle dava konusu talepler hakkında hukuki anlamda tespitlerin yapılması gerektiği, hukuki tespitler konusunda takdir ve yorumun mahkememize ait olmak üzere; davacının huzurdaki davada talep ettiği tutarları isteyebileceği görüşünün mahkememizce benimsenmesi durumunda;—- bulunan taşınmazın rayiç değerinin altında bir bedelle satılması nedeniyle oluşan zarar konusunda; Zeytinliğin değerinin 1.340.000,00 TL olarak kabul edilmesi durumunda, davacının 21.03.2018 dava tarihi itibariyle 6.030,52 TL ( Faiz de dahil ) tutarında alacağının bulunduğunun söylenebileceği, Zeytinliğin değerinin 1.406.712,80 TL olarak kabul edilmesi durumunda, davacının 21.03.2018 dava tarihi itibariyle 8.196,33 TL ( Faiz de dahil ) tutarında alacağının bulunduğunun söylenebileceği, Davacının —– erken tahliyesi sebebiyle ifa * ifaya eklenen cezai şartı isteyebileceği görüşünün benimsenmesi durumunda; davacının 11.10.2018 tarihi itibariyle hissesine düşen tutarın 780.871,59 TL olduğu, Mahkememizce —– Sulh Hukuk Mahkemesinin kesinleşen kararına göre hüküm kurulması ihtimaline göre; davacının davalıdan alacağının bulunmadığının söylenebileceği, Davacının —– 83 parselden dolayı alacak talebinde bulunabileceğinin kabulü durumunda, davacının 21.03.2018 tarihi itibariyle 42.919,22 TL tutarınca alacağının bulunduğunun söylenebileceği, Davacı taraf, her ne kadar yönetim kurulu kararlarının irdelenmediği ve irdelenmesi gerektiği talebinde bulunmuş ise de, yönetim kurulu kararları 40 sayfadan oluştuğundan, rapora dökülmesinin mümkün olamadığı, dosyada fotokopileri bulunan yönetim kurulu kararlarının mahkememizin de uygun bulması durumunda, 40 sayfadan oluşan kararların davacıya bir örneğinin verilip verilmeyeceği konusunda takdir, hukuki yorum ve nihai kararın mahkememize ait olduğu, davalılar vekilinin dosyaya sunduğu bilirkişi raporuna itiraz dilekçelerindeki hususlar hukuki değerlendirmeler içerdiğinden, bu konuda takdir, hukuki yorum ve nihai kararın mahkememize ait olduğu, tarafların masraf, vekalet ücreti ve benzeri diğer taleplerinin, mahkememize ait olduğu sonuç ve kanaatine varılmıştır
Davacı vekili tarafından 07.06.2023 tarihli talep artırım dilekçesinde özetle; Bilirkişi raporlarına itirazlarımızın ve muhtelif beyanlarında yer alan talep ve itirazlarımızın değerlendirilmemiş olması sebebiyle, görüşümüze göre, tahkikat tamamlanamamış ve dava değeri tam ve kesin olarak belirlenebilir hale gelmediğini, bununla birlikte, 24/05/2023 tarihli celsede, tahkikatın tamamlandığı bildirilerek tarafların son sözleri sorulmuş olduğundan, taraflarınca, müvekkilin hak kaybına uğramaması saikiyle, zaruri olarak bedel artırımı yapılmaktadır. Ancak hükmün istinaf/temyiz aşamasında bozulması durumunda, tutarın yeniden belirlenmesine ilişkin talep ve haklarımız ile fazlaya ilişkin haklarının saklı olduğunu, Buna göre, müvekkilin fazlaya dair alacak, faiz ve sair hakları ile müvekkilin uğradığı ve uğrayacağı maddi, manevi zarar ve kayıplara ilişkin tazminat hakları saklı kalmak kaydıyla, belirsiz alacak olarak açmış oldukları 10.000,00 TL tutarlı —– sayılı dosyalarını 10.000,00 TL artırarak 20.000,00 TL olarak belirlediklerini, harç tamamlandığını, belirsiz alacak olarak açmış oldukları 10.000,00 TL tutarlı Birleşen —- sayılı dosyalarını, 11.931-TL artırarak 21.931,00 TL olarak belirlediklerini, harç tamamlandığını, buna göre, faiz, yargılama gideri, vekalet ücreti konularındaki talepleri doğrultusunda davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.

HUKUKİ DEĞERLENDİRME VE GEREKÇE :
Asıl davanın konusu; davacının hissedar olduğu —- bölünmesi sonucu —– kurulduğu, davacının aynı oranda hissedar olduğu —– Şirketi’ndeki hisselerini satması sonucu uğradığını düşündüğü zararın TTK 553 maddesi kapsamında davalı yöneticilerden tahsili istemine ilişkindir. Birleşen davanın konusu; davacının hissedar olduğu— bölünmesi sonucu —- Şirketi’nin kurulduğu, davacının aynı oranda hissedar olduğu —- Şirketi’ndeki hisselerini satması sonucu uğradığını düşündüğü zararın TTK 553 maddesi kapsamında davalı yöneticilerden tahsili istemine ilişkindir.Davanın hukuki dayanağı, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 553. maddesine dayanan sorumluluk davasıdır.TTK’nun V – Kurucuların, yönetim kurulu üyelerinin, yöneticilerin ve tasfiye memurlarının sorumluluğu başlıklı 553 ncü maddesinin (1) nci fıkrası “Kurucular, yönetim kurulu üyeleri, yöneticiler ve tasfiye memurları, kanundan ve esas sözleşmeden doğan yükümlülüklerini kusurlarıyla ihlal ettikleri takdirde, (…) (2) hem şirkete hem pay sahiplerine hem de şirket alacaklılarına karşı verdikleri zarardan sorumludurlar.” ve B) Şirketin zararı I – Genel olarak başlıklı 555 nci maddesinin (1) nci fıkrası “Şirketin uğradığı zararın tazminini, şirket ve her bir pay sahibi isteyebilir. Pay sahipleri tazminatın ancak şirkete ödenmesini isteyebilirler.” hükmünü düzenlemiştir. TTK’nın 555 (1) maddesine göre şirketin uğradığı zararın tazminini şirket ve her bir pay sahibi isteyebilir. Pay sahipleri tazminatın ancak şirkete ödenmesini isteyebilirler.
Davacı asıl davanın konusu olan ilk bölünmede kurulan —-hisselerini 09.11.2015 tarihinde dava dışı şahıslara satmıştır. Asıl dava 21/03/2018 tarihinde açılmış olup dava açıldığı tarihte davacı pay sahibi değildir.
Davacı birleşen davanın konusu olan ikinci bölünmede kurulan —- hisselerini ayrı ayrı 08.02.2017 tarihinde davalı .—– satmıştır. Birleşen dava 21/03/2018 tarihinde açılmış olup dava açıldığı tarihte davacı pay sahibi değildir.
Davacının, asıl ve birleşen davalardaki taleplerini TTK 553 maddesindeki yöneticilerin sorumluluğuna dayandırdığı ancak TTK 555 (1) maddesi uyarınca işbu davayı ancak pay sahiplerinin açabileceği davaların açılma tarihleri olan 21/03/2018 tarihinde davacının —-Şirketi’nde pay sahibi olmadığı anlaşıldığından asıl ve birleşen davanın ayrı ayrı reddine karar verilmiş ve aşağıdaki hüküm kurulmuştur.

H Ü K Ü M : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Mahkememizin —- esas sayılı asıl davasının REDDİNE,
a-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gerekli 269,85 TL harçtan, davacı tarafça dava açılırken peşin olarak yatırılan 170,78 TL harç ile dava esnasında yatırılan 171,00 TL tamamlama harcı toplamından mahsubu ile fazladan yatırılan 71,93 TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacı tarafa iadesine,
b-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
c-Davalılar vekilleri lehine karar tarihinde yürürlükte olan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesaplanan 9.200,00 TL vekalet ücretinin davacı taraftan tahsili ile davalılara ödenmesine,
2-Mahkememizin —- esas sayılı birleşen davasının REDDİNE,
a-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gerekli 269,85 TL harçtan, davacı tarafça dava açılırken peşin olarak yatırılan 170,78 TL harç ile dava esnasında yatırılan 204,00 TL tamamlama harcı toplamından mahsubu ile fazladan yatırılan 104,93 TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacı tarafa iadesine,
b-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
c-Davalılar vekilleri lehine karar tarihinde yürürlükte olan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesaplanan 9.200,00 TL vekalet ücretinin davacı taraftan tahsili ile davalılara ödenmesine,
3-Asıl ve birleşen dosya yönünden davalı … tarafından yapılan 17,40 TL yargılama giderinin davacı taraftan tahsili ile davalı …ödenmesine,
4-Asıl ve birleşen dosya yönünden davalı … tarafından yapılan 525,00 TL yargılama giderinin davacı taraftan tahsili ile davalı …ödenmesine,
5-Asıl ve birleşen dosya yönünden dosyada arta kalan gider avansının karar kesinleştiğinde ilgilisine iadesine,
Dair, davalı … vekilleri Av.—- ve—- davalı … vekili Av. —– davalılar … ve diğerleri vekili Av. …, davacı vekili Av. …’ın yüzlerine karşı gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren iki haftalık süre içinde —-Bölge Adliye Mahkemesi’nin ilgili Hukuk Dairesine istinaf kanun yolu açık olmak üzere oy birliğiyle verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.