Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/1025 E. 2018/1237 K. 12.12.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. İstanbul Anadolu 4. Asliye Ticaret Mahkemesi
ESAS NO : 2018/1025 Esas
KARAR NO : 2018/1237
DAVA : Tazminat (Sözleşmeden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 29/08/2018
KARAR TARİHİ : 12/12/2018
Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Sözleşmeden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle, davacı ile davalının kardeş olduğunu, davacı, davalı ve dava dışı ağabeyleri ——— ve ———- ilkokul sonrası babaları ——— ait olan ——— ünvanlı işyerinde çalışmaya başladıklarını, merdiven ustası olduklarını, hayat boyu bu mesleği icra ettiklerini, babalarının 1993 yılında işten el çektiğini, 1997 yılında dava dışı ———–dışındaki kardeşlerin yani davacı, davalı ve dava dışı ————- Ünvanlı şirketi kurduklarını, sonrasında 1999 yılında dava dışı ——– hisselerini davacıya devrettiğini, 2006 yılında sermaye artırımına gittiklerini ve hisselerin eşitlendiğini, davacının tasarım, imalat ve montaj işlerini, davalının şirketin yönetim ve finansal işlerini üstlendiğini, bu nedenle davalının şirketin temsilci ortağı olduğunu, sonra davacı ve davalının emekli olabilmek için tüm hisselerini dava dışı şirket çalışanları ———– ile ——— devrettiklerini, davacı ve davalının da kendi şirketlerinde sigortalı çalışan olarak işe giriş bildirgesi verdiklerini, ancak davalı …’nın şirketi temsilen müdürlük görevinin devam ettiğini, sonrasında davalının davacıya haber vermeksizin dava dışı çalışanlara devrettikleri hisselerini üzerine aldığını, ancak davacının davalıya güvenerek bu durumu mesele yapmadığını, davalının 2018 yılı Ocak ayında davacıya ortaklığa son vermek istediğini bildirdiğini, ancak davacıya hiçbir ödeme yapmaya yanaşmadığını, davalının ortaklık adına dava dışı ağabeyleri ————mh. —- ada, ——— parsel, — numaralı bağımsız bölümü satın aldığını, ancak kendi üzerine tapuya kaydettirdiğini, aynı şekilde ———– ilçesi, ———— mevkii, ———- parseldeki arsayı davalının kendi üzerine tescil ettirdiğini, sonrasında 2010 yılında dava dışı eşi üzerine devrettiğini, yine —– ilçesi,—- mevkii, —– parseldeki arsayı yine davalının üzerine yapıldığını, sonra —— tarihinde dava dışı 3. Kişiye devir ve temlik ettiğini, bu şekilde davalının davacının hakkını yediğini, tüm bu nedenlerle taraflar arasındaki mevcut adi ortaklığın mal varlığının tespitini, adi ortaklığından sona ermiş olması hasebiyle TBK 642. Vd. hükümleri gereğince tasfiyesine ve tasfiye bedeli olarak şimdilik 10.000 TL’nin davalıdan tahsili ile davacı müvekkiline verilmesini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalıya tahmiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle, davanın görevsizlik nedeniyle reddi gerektiğini, müvekkili ile davacı kardeşi arasında devam etmekte olan yazılı ya da yazılı olmayan yollarla kurulmuş herhangi bir ortaklık ilişkisi bulunmadığını, davalı müvekkilinin bu yönde hiçbir irade beyanı veya sarih, sımni bir kabulünün de bulunmadığını, davacı tarafın da dava konusu talebinde her ne kadar adi ortaklığın mevcudiyetinden bahsetmiş ve tasfiyesini talep etmişse de taraflara arasında adi ortaklığın mevcudiyetine tarafların bu yöndeki iradelerinin bulunduğuna ilişkin herhangi bir yazılı delil de sunmadığını, davacının tanık dinletmesinin mümkün olduğunu iddia ettiği, davacı tarafça mevcudiyeti iddia edilen adi ortaklığın ispatinin ancak yazılı delil ile mümkün olduğunu, davacı tarafın adi ortaklığın tasfiyesini talep etmesinin mümkün olmayacağını, mevcut olmayan bir adi ortaklığın tasfiyesinin mümkün olmadığını, mahkememizin görevsiz olduğunu, taraflar arasında adi ortaklık bulunmadığından davacının işbu davayı açmakta hukuki menfaati bulunmadığını, harcın eksik yatırıldığını, dava dışı şahıslara ait taşınmazlarla ilgili davalının aktif(pasif demek istiyor) husumet ehliyetinin bulunmadığıını, esasa ilişkin olarak da, genel olarak tarafların ortağı olduğu limited şirketin kurulduğunu, ancak sonrasında başkalarına devrolunduğunu, davalının devrolunan şahıslardan şirketi satın aldığını, taraflar arasında bağ kalmadığını, 2010-2018 yıllları arası tarafların aynı işyerinde ayrı ayrı iş yaptıklarını, bu nedenle aralarında adi ortaklık olmadığından davanın esastan reddini talep etmiştir.
DAVANIN VE GÖREVLİ MAHKEMENİN TESPİTİ, İNCELEME VE GEREKÇE:
Dava, adi ortaklığın feshi ve tasfiyesi, kazanç payının davalıdan tahsili istemlerine ilişkindir.
Uyuşmazlığa konu dava, 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun yürürlüğe girdiği 01.07.2012 tarihinden sonra, 15/12/2017 tarihinde açılmıştır.
6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4. maddesine göre; bir davanın ticari dava sayılması için, uyuşmazlık konusu işin taraflarının her ikisinin birden ticari işletmesiyle ilgili olması ya da tarafların tacir olup olmadıklarına veya işin tarafların ticari işletmesiyle ilgili olup olmamasına bakılmaksızın Türk Ticaret Kanunu veya diğer kanunlarda o davaya Asliye Ticaret Mahkemesi’nin bakacağı yönünde düzenleme olmalıdır.
6335 Sayılı Kanun’un 2. maddesi ile değişik 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 5. maddesi uyarınca, ticari davalar Asliye Ticaret Mahkemelerince görülerek karara bağlanır. Diğer taraftan aynı düzenleme gereğince, Asliye Ticaret Mahkemeleri ile diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişki, 6762 Sayılı Türk Ticaret Kanunu’ndan ve 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 6335 sayılı Kanunla yapılan değişiklikten önceki halinden farklı olarak iş bölümü ilişkisi değil, görev ilişkisidir. Göreve ilişkin düzenlemeler, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemesi Kanununun 1. maddesi uyarınca kamu düzenine ilişkindir. Bu bakımdan işbu davaya bakma görevinin Asliye Ticaret Mahkemesine ait olup olmadığının incelenmesi gereklidir.
Adi ortaklık sözleşmesi, iki yada daha fazla kişinin emeklerini ve mallarını ortak bir amaca erişmek üzere birleştirmeyi üstlendikleri sözleşmedir. (TBK. 620/1 md.)
Adi ortaklık ilişkisi, TBK’nun 639.maddesinde sayılan sona erme sebeplerinden birinin gerçekleşmesi ile sona erer. Bu şekilde ortaklığın sona ermesinin başlıca iki sonucu ortaya çıkar. Bunlardan ilki, yöneticilerin görevlerinin sona ermesi, diğeri de ortaklığın tasfiyesidir.
Bu sözleşme türü Borçlar Kanunu’nda düzenlenmiştir. Bu nedenle, adi ortaklığın feshi ve tasfiyesine ilişkin davalara bakma görevi de genel mahkeme olan asliye hukuk mahkemelerine aittir.
Yüksek Yargıtay 3. Hukuk Dairesi’nin 29.12.2014 tarih ve 2014/7550 esas, 2014/17429 karar sayılı ve yüksek Yargıtay 17. Hukuk Dairesi’nin 20/01/2015 tarih ve 2014/23113 esas, 2015/688 karar sayılı ilamları da bu yöndedir.
Yine Asliye Ticaret Mahkemesince görevsizlik kararı ile Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilen ve Asliye Hukuk Mahkemesince bakılarak sonuçlandırılan yüksek Yargıtay 3. Hukuk Dairesi’nin 19/02/2018 tarih ve 2016/13291 esas, 2018/1260 karar sayılı, aynı yüksek Dairenin 11.12.2017 tarih, 2016/9849 esas, 2017/17383 karar sayılı ilamlarından Asliye Hukuk Mahkemesinin görevli olduğu anlaşılmaktadır.
Ayrıca Yüksek Yargıtay 20. Hukuk Dairesi’nin 14/06/2016 tarih ve 2016/2192 esas, 2016/6889 karar sayılı ilamı ve yine Yüksek Yargıtay 20. Hukuk Dairesi’nin 14/10/2015 tarih ve 2015/6858 esas, 2015/9208 karar sayılı ilamlarından anlaşıldığı üzere, adi ortaklığın tasfiyesi istemli davaya Asliye Ticaret Mahkemesinin bakabilmesi için adi ortaklığın taraflarından en az birinin şirket olması ve istemin her iki tarafın ticari işletmesi ile ilgisi olması gereklidir.
HMK 114/1-c maddesi uyarınca görev dava şartıdır.
HMK.nun 115. maddesine göre Mahkeme dava şartlarının mevcut olup olmadığını davanın her aşamasında kendiliğinden araştırmak zorundadır.
Tüm bu nedenlerle mahkememizin görevsizliğine karar verilmesi gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 114/1-c ve 115/2 maddeleri gereğince görev dava şartı noksanlığından DAVANIN USULDEN REDDİNE,
2-HMK’nın 20. Maddesi uyarınca MAHKEMEMİZİN GÖREVSİZLİĞİNE, görevli Mahkemenin ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ OLDUĞUNA, HMK’nun 20. maddesindeki yasal şartlar yerine getirildiğinde dosyanın görevli İstanbul Anadolu Asliye Hukuk Mahkemesi Tevzi Bürosuna GÖNDERİLMESİNE,
3-HMK 20.maddesi uyarınca süresi içerisinde kanun yoluna başvurulmayarak karar kesinleşmişse kararın kesinleştiği tarihten, kanun yoluna başvurulmuşsa bu başvurunun reddi kararının tebliğ tarihinden itibaren 2 haftalık kesin süre içerisinde taraflardan birinin Mahkememize başvurarak dosyanın görevli Mahkemeye gönderilmesini talep etmesi aksi takdirde Mahkememizce davanın açılmamış sayılmasına karar verileceğinin İHTARINA,
4-HMK 323/1-a, ğ madde ve bentleri uyarınca yargılama giderinden olan karar ve ilam harcı, vekalet ücreti ve diğer yargılama giderlerinin HMK 331/2 maddesi uyarınca görevsizlik kararından sonra davaya devam edecek olan İstanbul Anadolu Nöbetçi Asliye Hukuk Mahkemesince hükmedilmesine, görevsizlik kararından sonra davaya bir başka mahkemede devam edilmez ise talep halinde yargılama giderleri hakkında Mahkememizce karar verilmesine,
Dair, HMK’nın 345/1. maddesi uyarınca tebliğ tarihinden itibaren iki haftalık yasal süre içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere davacı vekili ve davalı vekilinin yüzlerine karşı, gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren iki haftalık süre içinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi’nin ilgili Hukuk Dairesine istinaf kanun yolu açık olmak üzere oy birliğiyle verilen karar açıkca okunup usulen anlatıldı.12/12/2018