Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/996 E. 2018/982 K. 17.10.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. İstanbul Anadolu 4. Asliye Ticaret Mahkemesi
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2017/996 Esas
KARAR NO : 2018/982

DAVA : Tespit
DAVA TARİHİ : 11/09/2017
KARAR TARİHİ : 17/10/2018

Mahkememizde görülmekte olan Tespit davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle, davacının bilgisi ve istemi dışında davalı şirkete müdür olarak atandığını, bu durumdan vergi müfettişinin şirketin defterlerini talep etmesi sonucu haberdar olduğunu, davacı ile davalı şirket arasında bu konuda bir sözleşme imzalanmadığını, bu olay nedeniyle davacının sahibi olduğu şirketlerin de zarar gördüğünü, bu nedenlerle davacının davalı şirketin müdürü sıfatını kazanmadığının tespitine, davacının davalı şirkete müdür olarak atanmasına ilişkin 9.9.2014 tarihli ve —– sayılı ortaklar kurulu kararının butlanına, kararın ticaret siciline tesciline ve ticaret sicil gazetesinde ilanına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davacı vekili 17.11.2017 tarihli ıslah dilekçesi ile, davadaki taleplerine ek olarak davacının 02.04.2012 – 31.12.2012 tarihleri arasında da davalı şirketin müdürü sıfatını kazanmadığının tespitine, davacının davalı şirkete müdür olarak atanmasına ilişkin 02.04.2012 tarihli ve—- sayılı ortaklar kurulu kararının butlanına, kararın ticaret siciline tesciline ve Ticaret Sicili gazetesinde ilanına karar verilmesini talep etmiştir.
SAVUNMA: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; şirket yetkilileri ve hissedarlarının verdiği bilgi doğrultusunda davacının davasında haklı olduğunu, davacının istemi ve bilgisi dışında sehven müvekkil şirkete müdür olarak atandığını ve müdür olarak atandığı dönemde müvekkil şirketle hiçbir illiyetinin olmadığını ve hiçbir evraka müdür sıfatıyla imza atmadığını, yapılan bu yanlışlık sebebiyle davacını mağdur edildiğini kabul ve beyan ettiklerini” beyan ederek, davacı ——– davalı müvekkil şirketin müdürü sıfatını kazanmadığının tespitini kabul ettiklerini, davacı ———-, müvekkil davalı şirkete müdür olarak atanmasına ilişkin 09.09.2014 tarihli ve —— sayılı ortaklar kurulu kararının butlanına karar verilmesini kabul ettiklerini, verilecek kararın Ticaret Sicili’ne tesciline ve Ticaret Sicili Gazetesinde ilanına karar verilmesini kabul ettiklerini, kabul ettikleri davayla ilgili duruşma yapılmadan resen karar verilmesini talep etmiştir.
DAVANIN VE ÇEKİŞMELİ KONULARIN TESPİTİ, DELİLLER, DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE DEĞERLENDİRİLMESİ, HUKUKİ NEDENLER VE SONUÇ:
1-Davanın ve çekişme konularının tespiti: Dava; limited şirket ortaklar kurulu kararının iptali ve davalı şirketin müdürü olmadığının tespiti istemine ilişkindir.
Davacı vekili, davacının bilgisi ve istemi dışında davalı şirkete müdür olarak atandığını, bu nedenle atamaya ilişkin ortaklar kurulu kararının iptali ile davacının, davalı şirketin müdürü olmadığının tespitini talep etmiştir.
Davalı vekili davayı kabul etmiş olup, taraflar arasında uyuşmazlık olmamakla birlikte, davanın niteliği gereği 3. Kişiler açısından çözülmesi gereken uyuşmazlığın “davacının 2.4.2012 tarihi ve sonrasında davalı şirketin müdürü sıfatını kazanıp kazanmadığı” noktasında toplanmaktadır.
2-Deliller, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesi, hukuki nedenler ve sonuç: Uyuşmazlığın çözümü için davacı tarafın bildirdiği ve uyuşmazlığın çözümü için toplanması zorunlu olan deliller toplandıktan sonra konusunda uzman bilirkişilerden raporlar alınarak uyuşmazlığın çözümü yoluna gidilmiştir.
Bilirkişi heyetince, davalı şirketin 2009- 2011-2012-2013-2014 yılı yasal defterlerinin birbirini doğruladığı, kanunlara uygun şekilde tutulduğu, tüm ticari defterler eksiksiz ve usulüne uygun olarak tutulduğu tespit edilmiştir.
Bilirkişi heyetince incelenen davalı şirketin ticari defterlerde davacının davalı adına işlem yaptığına dair herhangi bir tespit edilmiştir.
Davalı şirketin defterlerinden davacının, davalı şirkete 16.03.3009 tarihinde alınan karar ile müdür olarak atanmış olduğu, ancak söz konusu kararda da ifade edildiği üzere şirketi tek başına temsil ve ilzam etme yetkisi verilmediği, davacının imza yetkisini sadece şirkette münferit imza yetkisi olan diğer ortak ile birlikte imzalayabileceğinin belirtilmiş olduğu, söz konusu kararda, “1-…Şirket dışından ————– Maltepe/İstanbul adresinde mukim ——.. TC Kimlik No.lu ————- atanarak şirket müdürü olarak seçilmelerine,
2.)Şirket ortağı ve imza yetkilisi olan —— şirket kaşesi altına atacağı münferit imzası ile Şirketi her konuda temsil ile ilzam etmesi saklı kalmak kaydıyla, Şirket müdürü olarak seçilen ——– ancak şirket ortağı ve imza yetkisi olan ———— münferit imzasının yanında şirket kaşesi üzerine atacakları müşterek imzaları ile şirketi 5 yıl temsil ve ilzam etmesine oy birliği ile karar vermişlerdir.” ifadelerinin yer aIdığı, söz konusu kararın 02.04.2009 tarih—— sayılı Türkiye Ticaret Sicil Gazetesinin 352. sayfasında ilan edildiği belirlenmiştir.
Diğer bir ifade ile şirketin temsil ilzamına yetkili olan şirket müdürlerinin tek başlarına atacakları imzaları ile şirketi yönelmeye devam ettikleri, davacının imzasının olmasının kararın sıhhatine herhangi bir etkisinin bulunmadığı belirlenmiştir.
Davacı ve dava dışı —— davalı şirkette imza yetkisi aldıkları 16.03.2009 tarihinde ortaklar kurulunun aldığı, “şirketimizde şirket müdürü olarak görev yapan ———— yasaların kendilerine tanıdığı haklar çerçevesinde ilgili makamların onayı doğrultusunda silah taşıma müracaatı yapmaları ve kabulü neticesinde silah temin ederek taşıma hakkı kazanmalarında hiçbir sakınca yoktur.” şeklinde kararın olduğu belirlenmiştir.
Dosya kapsamındaki kararlara göre; davacının imza yetkisinin 23.12.2009 tarihinde alınan ortaklar kurulu kararı ile kaldırılmış olduğu ve kararın 04.01.2010 tarih ve 7471 sayılı Türkiye Ticaret Sicil Gazetesinin 551. Sayfasında ilan edildiği belirlenmiştir.
Davalı şirketin 06.04.2012 tarihinde alınan kararla yine 2009 yılında alınan karar ile aynı doğrultuda sınırlı yetkili müdür olarak atanmış olduğu, yine şirketin münferit imza yetkilisi ile birlikte atacağı müşterek imza ile şirketi temsil ve ilzam yetkisi verildiği, yine şirketin aldığı kararların sıhhatine etki edecek seviyede herhangi bir yetkisinin olmadığı, söz konusu kararın 12.04.2012 tarih 8047 sayılı Türkiye Ticaret Sicil Gazetesinin 415. sayfasında ilan edildiği belirlenmiştir.
Dosya kapsamındaki kararlara göre davacının imza yetkisinin 28.11.2012 tarihinde Alman ortaklar kurulu kararı ile kaldırılmış olduğu ve kararın 06.12.2012 tarih 8209 sayılı Türkiye Ticaret Sicil Gazetesinin 359. Sayfasında ilan edildiği belirlenmiştir.
Davacı hakkında sınırlı yetkili imza yetkisinin 21.l0.2014 tarihinde tekrar verildiği, ancak söz konusu kararda da imza yetkisinin münferit imza yetkilisi ———-ı ile birlikte atacağı müşterek imza ile şirketi temsil ve ilzam yetkisi verildiği belirlenmiştir.
Mali müşavir bilirkişi tarafından, davalı şirket nezdinde yapılan incelemelerde, davacının içerisinde olduğu herhangi bir imza sirkülerine rastlanılmadığı gibi davalı evraklarında davacının “münferit imza yetkilileri” ile birlikte imza atmış olduğu herhangi bir evrakın varlığı tespit edilememiştir.
Bilirkişi heyetince yapılan tespitlerin değerlendirilmesi sonucunda, davacıya verilen yetkilerin tamamının “müşterek imza” olduğu, davacının müşterek imzasının da ancak münferit imza yetkileri olan kişiler ile birlikte atılması sonucunda geçerlilik kazanabildiği belirlenmiştir. Buna göre, dava dışı şirketin münferit imza yetkilileri———— tarafından şirketin herhangi bir bankadan kredi kullanma haklarının olduğu. davacının imzası ile bankadan hiçbir şekilde kredi kullanma imkanının bulunmadığı, ancak dava dışı “münferit imza yetkilileri”nin aldığı kredi kararlarına imza atabilecekleri dikkate alındığında “davacının imzasının davalı şirket nezdinde alınan kararlara hiçbir etkisinin olamayacağı” sonucuna varılmıştır.
Yine davacının iş bu münferit imza yetkilileri ile birlikte atacağı müşterek imzanın geçerliliği için de imza sirkülerinin gerekli olduğu, ancak davalı şirket nezdinde yapılan incelemelerde davacının imzasının yer aldığı herhangi bir imza sirkülerine rastlanılmamış olduğu, davacı ile ilgili dosyaya sunulan belgelere göre davacının aynı dönemlerde dava dışı —— nezdinde münferit imza yetkisinin bulunmadığı, davalı taraf vekili tarafından verilen beyanlarda da davacının şirkette temsil ve ilzam yetkisinin olmadığının beyan edildiği, davalı vekilinin “davacı——- 27.08.2014 tarih ve —- sayılı Ticaret Sicil Gazetesinde yayınlanan 09.09.2014 tarih ve 2014/02 sayılı ortaklar kurulu kararı ile müvekkil şirkete müdür olarak atanmış olduğunu, davacı —— anılan ortaklar kurulu kararından hiç bir zaman haberi olmadığını, kendisine bir teklifte bulunulmamış ve bilgisi dışında gerçekleşen atamayı hiç bir zaman kabul etmemiş ve davalı şirketle hiç bir sözleşme imzalamadığını, şirket yetkilileri ve hissedarlarının verdiği bilgi doğrultusunda davacının davasında haklı olduğunu, davacının istemi ve bilgisi dışında sehven müvekkil şirkete müdür olarak atandığını ve müdür olarak atandığı dönemde müvekkil şirketle hiçbir illliyetinin olmadığını ve hiçbir evraka müdür sıfatıyla imza atmadığını, yapılan bu yanlışlık sebebiyle davacının mağdur edildiğini kabul ve beyan ettikleri” anlaşılmıştır.
Sonuç olarak, davacının, davalı şirket nezdinde yapılan incelemelerde, sınırlı yetkili olarak imzasını kullandığına dair herhangi bir tespitin yapılamadığı, davalı şirket nezdinde ibraz edilen imza sirkülerlerinde davacının isim ve imzasının yer almadığı, davacının imza yetkilerinin tamamının münferit imza yetkileri olan yetkililer ile birlikte atacakları müşterek imza yetkisi olduğu, diğer bir ifade ile davacının davalı şirket nezdinde tek başına işlem yapmaya yetkisinin bulunmadığı, davalı şirkette münferit imza yetkisine haiz olan kişilerin de davacı ile birlikte atacakları müşterek imza ile şirket hakkında fazladan herhangi bir tasarruf ve/veya temsil ve ilzam etme yetkilerinin değişmediği, davalı vekilinin beyanları dikkate alındığında, davacının son alınan 09.09.2014 taribli imza yetkisinde haberdar olmadığı, yine davacının davalı şirkette 02.04.2012 tarihî ile 31.12.2012 tarihleri arasında davalı şirkette şirketin müdürü sıfatına haiz olmadığı gibi herhangi bir işlemde de imzasının bulunmadığı, ayrıca davacının davalı şirketteki imza yetkilerinin davalı şirkete fiili olarak etkilemesi mümkün olmadığı nazara alındığında davacının iş bu davadaki butlan talebinin kabulü gerektiği sonuç ve kanaatine ulaşılmıştır.
Her ne kadar davalı vekili, davacının iddialarını kabul ettiğini bildirmiş ise de, davacının taleplerinin bir kısmı davalı vekilinin beyanından sonra olup, davalı vekilinin beyanları HMK’nin 308. Maddesi anlamında davannın kabulü mahiyetinde olmadığından davanın kabul nedeniyle kabulüne ilişkin hüküm kurulmamış olup, kanıtlanan davanın kabulüne ilişkin aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davanın KABULÜ ile,
a)Davacı ——————- müdür olarak atanmasına ilişkin 02/04/2012 tarihli ve 2012/02 sayılı ortaklar kurulu kararının mutlak butlanla batıl olduğunun TESPİTİNE,
b)Davacı ——— müdür olarak atanmasına ilişkin 09/09/2014 tarih ve 2014/02 sayılı ortaklar kurulu kararının mutlak butlanla batıl olduğunun TESPİTİNE,
c)Davacı ———–i.’nin müdürü sıfatını kazanmadığının TESPİTİNE,
d)Kararın İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğü’ne tesciline ve Türkiye Ticaret Sicili Gazetesinde ilanına,
2- Harçlar yasasına göre alınması gerekli 35,90 TL harcın, davacı tarafından yatırılan 31,40 TL peşin harçtan mahsubu ile bakiye 4,50 TL’nin davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
3-Davacı tarafından yatırılan 31,40 TL harcın davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
4-Davacı tarafından sarf edilen 1.600,00 TL bilirkişi gideri ile 108,60 TL posta tebligat ve müzekkere gideri olmak üzere toplam 1.708,60 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
5-Kabul edilen dava yönünden avukatlık asgari ücret tarifesine göre davacı lehine takdir olunan 2.180,00 TL maktu vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
6-Dosyada mevcut gider avansının karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
Davacı vekilinin yüzüne karşı, davalı vekilinin yokluğunda, gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren iki haftalık süre içinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi’nin ilgili Hukuk Dairesine istinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkca okunup usulen anlatıldı.-