Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/963 E. 2018/750 K. 04.09.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İstanbul Anadolu
4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2017/963 Esas
KARAR NO : 2018/750

DAVA : Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 24/08/2017
KARAR TARİHİ : 04/09/2018

Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA:Davacı vekili dava dilekçesinde özetle, İst. Anadolu —- Asliye Ticaret Mahkemesinin —- esas sayılı dosyasında davacının, davalıdan bakiye 66.585,91 TL alacağının olduğunun, ancak dava tarihi itibariyle muaccel olmadığının karar altına alındığını, bu nedenle 66.585,91 TL alacağın temerrüt tarihi itibariyle işleyecek ticari faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, davalı aleyhine icra inkar tazminatına hükmedilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA:Davalı vekili cevap dilekçesinde, davacının 12.4.2017 tarihinde sicil kaydını kapattığını, dava dışı üçüncü şirketle birleştiğini, bu nedenle dava açma ve taraf olma ehliyetinin bulunmadığını, davacı şirket ile davalı şirket ile dava dışı şirketler arasında işbu davaya konu alacaklar da dahil olmak üzere ibra sözleşmeşmesi imzalandığını, davacıya fazla ödeme yapılınca geri istendiğini, davacının da kötü niyetli olarak işbu davayı açtığını, bu nedenlerle davanın reddine, kötü niyet tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir.
DAVANIN TESPİTİ, HUKUKİ NEDENLER VE SONUÇ:
Dava, ticari alacağın tahsili talebine ilişkindir.
Taraflar arasındaki ilk uyuşmazlık, davacının taraf ehliyetinin olup olmadığına ilişkindir.
Türkiye Ticaret Sicili Gazetesinin 18 Nisan 2017 tarih ve 9308 sayısının 672. Sayfasındaki ilana göre davacı .—-Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi’nin 28.3.2017 tarih ve— numaralı kararındaki “..Şirketimizin İstanbul Ticaret Sicili Müdürlüğünde —- sicil numarasıyla kayıtlı bulunan —-San. Ve Tic. A.Ş. ile “şirketin tüm aktif ve pasifleri ile aynen devir etmek suretiyle tasfiyesiz infisah suretiyle, 31.12.2016 tarihli bilançolar üzerinden birleşme işleminin yapılmasına ve kabulüne, Şirketimiz —- Sanayi ve Ticaret A.Ş. İle TTK nın 156. Ve diğer ilgili maddeleri hükümlerine göre kolaylaştırılmış şekilde birleştiğinden, ortaklara inceleme hakkı tanıma ile ilgili ilanlar yapılmaksızın ve birleşme raporu hazırlanmaksızın birleşme işleminin yapılmasına ve birleşme sözleşmesinin genel kurulun onayına sunulmasının gerek olmadığına, gerek şirketimiz gerekirse devralan şirketin yönetim kurulunca hazırlanan 1.3.2017 tarihli birleşme sözleşmesinin kabulü ve imzalanmasına” şeklindeki karar ile birleştiği anlaşılmıştır.
Ticaret şirketlerinde bir yapı değişikliği türü olan birleşme, birden fazla şirketin, akdolunan birleşme sözleşmesine istinaden, birleşmeye katılan bir şirket bünyesinde veya yeni kurulan bir şirket bünyesinde bir araya gelmelerini, yeni kurulan veya bünyesinde birleşilen şirket dışında kalan şirket ya da şirketlerin tasfiyesiz olarak sona ermesini sonuçlayan bir hukuki müessesedir.
Birleşme, mevcut şirketlerden biri bünyesinde gerçekleşiyorsa, bu şirketin diğer şirketi devralması suretiyle gerçekleşen birleşme söz konusudur.
Türk Ticaret Kanunu’nun düzenlediği birleşme, bir sözleşmeye dayalı olarak gerçekleşen iradi birleşmelerdir. Devrolunan şirket, birleşmeyle birlikte sona erer ve ticaret sicilinden silinir (TTK m. 136/4).
Kanunun bu açık hükmü kapsamında birleşmenin devrolunan şirket açısından bir sona erme nedeni olduğunda tereddüt yoktur. Nezdinde sona erme nedeni gerçekleşen şirketler kural olarak tasfiye sürecine girerler. Yani bu şirketler artık kural olarak amaçları kapsamında faaliyetlerini yürütemeyip, alacakların tahsili, borçların ödenmesi, mal varlığının paraya çevrilmesi gibi tasfiye amacıyla sınırlı olan işlemleri gerçekleştirebilirler. Fakat birleşme, devrolunan şirket açısından bir sona erme nedeni olmasına rağmen, bu şirketin tasfiyesine gidilmez. Birleşmeyle, devralan şirket, devrolunan şirketin mal varlığını (alacak, borç, taşınır, taşınmaz vs.) bir bütün halinde devralır (TTK m. 136/4). Dolayısıyla birleşme, devrolunan şirket açısından tasfiyesiz sona erme hali oluşturur. Devrolunan şirkete ait hak sahipliği, borçlu gibi sıfatlar, kendiliğinden devralan şirkete geçer. Birleşme neticesinde, kural olarak, ortakların, ortaklık hakları da devam eder.
Türkiye Ticaret sicili Gazetesinin 18 Nisan 2017 tarih ve 9308 sayısının 672. Sayfasındaki ilandan anlaşıldığı üzere davacı şirket iradi olarak dava dışı şirketle TTK’nin “Sermaye şirketlerinin kolaylaştırılmış şekilde birleşmesi” başlıklı 155-156 ve devamı maddelerinde belirtilen şekilde tasfiyesiz, ortaklara inceleme hakkı tanınmaksızın, ilanlar yapılmaksızın, birleşme raporu hazırlanmaksızın” birleşmiş olup, birleşme ile davacı şirketin sona erdiği anlaşılmıştır.
Dava ehliyeti, kişinin bizzat veya vekili aracılığıyla bir davayı davacı veya davalı olarak takip etme ve usuli işlemleri yapabilme ehliyetidir. Dava ehliyeti, medeni hakları kullanma ehliyetinin usul hukukunda büründüğü şekildir; dolayısıyla, medeni hakları kullanma ehliyetine (fiil ehliyetine) sahip gerçek ve tüzel kişiler dava ehliyetine de sahiptirler.
Taraf sıfatına gelince; bir hakkı dava etme yetkisi (dava hakkı) kural olarak o hakkın sahibine aittir. Bir hakkın sahibinin kim olduğu, dolayısıyla o hakkı dava etme yetkisinin kime ait olduğu, (o davada davacı sıfatının kime ait olacağı) tamamen maddi hukuk kurallarına göre belirlenir. Ancak, bir davanın davacısının o dava yönünden davacı sıfatına sahip bulunmadığının belirlenmesi halinde, mahkeme dava konusu hakkın mevcut olup olmadığını inceleyemeyeceği ve sıfat yokluğundan davanın reddine karar vermek zorunda olduğu için, taraf sıfatı usul hukukunun da düzenleme alanındadır.
Eş söyleyişle, sıfat, dava konusu sübjektif hak (dava hakkı) ile taraflar arasındaki ilişkidir. Taraf ehliyeti, dava ehliyeti ve davayı takip yetkisi, davanın taraflarının kişilikleriyle ilgili olduğu halde, taraf sıfatı dava konusu sübjektif hakka ilişkindir (Baki Kuru-Ramazan Arslan-Ejder Yılmaz, Medeni Usul Hukuku, 7. baskı, Ankara 1995, s. 231). Bu nedenle, davanın tarafları, taraf ehliyetine sahip olmalıdır. Yani, bir davada taraf olabilmek için, ya, hakiki şahıs; ya da, hükmi şahıs olmak gerekir. Zira, taraf ehliyeti, medeni hukukun haklardan istifade ehliyetine tekabül eder ( Saim Üstündağ, Medeni Yargılama Hukuku, C. I-II, 7. Baskı, İstanbul 2000, s.288).
Olayımızda davacı —- Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi’nin tüzel kişiliği Türkiye Ticaret sicili Gazetesinin 18 Nisan 2017 tarih ve 9308 sayısının 672. Sayfasındaki ilanla sona ermiş olup, dava tarihi itibariyle davacı şirketin taraf ehliyeti bulunmamaktadır.
HMK’nın 114/d maddesine göre davada sıfat, taraf ve dava ehliyeti (Tasarruf yetkisi) dava şartlarından olup mahkemece davanın her aşamasında re’sen gözetilir.
HMK 115. Maddesi ise “(1) Mahkeme, dava şartlarının mevcut olup olmadığını, davanın her aşamasında kendiliğinden araştırır. Taraflar da dava şartı noksanlığını her zaman ileri sürebilirler.
(2) Mahkeme, dava şartı noksanlığını tespit ederse davanın usulden reddine karar verir. Ancak, dava şartı noksanlığının giderilmesi mümkün ise bunun tamamlanması için kesin süre verir. Bu süre içinde dava şartı noksanlığı giderilmemişse davayı dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddeder.
(3) Dava şartı noksanlığı, mahkemece, davanın esasına girilmesinden önce fark edilmemiş, taraflarca ileri sürülmemiş ve fakat hüküm anında bu noksanlık giderilmişse, başlangıçtaki dava şartı noksanlığından ötürü, dava usulden reddedilemez.” hükmünü haizdir.
Somut olaya gelince; işbu davada davacının taraf ehliyeti bulunmamaktadır.
HMK 114/1-d maddesi uyarınca taraf ehliyeti dava şartıdır.
HMK.nun 115. maddesine göre Mahkeme dava şartlarının mevcut olup olmadığını davanın her aşamasında kendiliğinden araştırmak zorundadır.
Tüm bu nedenlerle HMK’nin 114/1-d ve 115/2. Maddesi uyarınca dava şartı yokluğu nedeniyle davanın usulden reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacının taraf ehliyeti bulunmadığından HMK’nın 114/1-d ve 115/2. Maddesi uyarınca dava şartı yokluğu nedeniyle davanın usulden REDDİNE,
2-Alınması gerekli 35,90 TL harcın davacı tarafından dava açılırken peşin olarak yatırılan 1.137,13 TL harçtan mahsubu ile fazla yatan 1.101,23 TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
3-Davacı tarafından sarf edilen yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı vekili için takdir olunan 7.674,45 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
5-Bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde ve talep halinde yatıran tarafa iadesine,
Dair, davacı vekili ve davalı vekilinin yüzlerine karşı, HMK’nin 345. Maddesi uyarınca gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren iki haftalık süre içinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi’nin ilgili Hukuk Dairesine istinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkca okunup usulen anlatıldı. 04/09/2018