Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/751 E. 2020/502 K. 14.10.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 4. Asliye Ticaret Mahkemesi
ESAS NO: 2017/751 Esas
KARAR NO: 2020/502
DAVA : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
DAVA TARİHİ : 21/06/2017
KARAR TARİHİ: 14/10/2020
Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA: Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili ———- müşterek çocuğu olduğunu, müvekkilinin gebelik takibinin en az ——tarihte kadın doğum uzmanı ———- yapıldığını, doğumun da aynı doktor tarafından yaptırıldığını, davalı————–ilişkin ——– ederek, tarifede belirlenen teminat limiti dahilinde maddi, manevi zarardan doğan sorumluluğu üstlenmiş bulunduğunu, müvekkil ——— hamileliği boyunca davalının sigortalısı doktor tarafından takip edildiğini, anılan doktorun genel olarak tıbbi kötü uygulaması sonucu —– hamilelikte teşhis edilmediğini ve davacı ——– olarak doğduğunu, —- arasındaki ilişkinin vekalet sözleşmesi olarak kabul edilmesi nedeniyle akdin kurulduğunu, davalının sigortalısının bilgilendirme dahil tüm yükümlülüklerini yerine getirdiğini ispat yükünün davalıya ait olduğunu, vekalet akti kapsamında doktorun davacı anneyi gebelikte olabilecek hastalıklar, tarama testleri, —–hastalıkların teşhis ve tespitiyle ilgili seçenekler konusunda bilgilendirmediğini, aydınlatılmış rızasını almadığını, ileri testleri önermediğini, ———istemediğini, —- yapmamış olduğunu, birkaç basit test ile saptanabilecek —–saptamayarak sakat bir çocuğun doğumuna neden olduğunu,—– hayat boyu devam eden bir iş görememezlik hali olup, küçük —–maddi ve manevi zarara uğradığını, bu kapsamda anne ve babanın hayat boyu çocuklarını —– olarak görerek acı çekmeye devam edeceklerini, davalının sigortalısı —- uygulama sonucu bebeğin —- olduğunun saptanamadığını ve doğumdan sonra anlaşıldığını, davada “davalının sigortalısı doktorun tam kusuruna dayanılmamış olup, müteselsilen talepte bulunulduğunu keza kusur da dahil her türlü denkleştirmede dikkate alınarak talepte bulunulduğunu” belirterek davacı —- işgöremezlik tazminatı, — manevi tazminat, davacı — — manevi tazminat, davacı ——- manevi tazminatın dava tarihinden itibaren avans faizi ile birlikte davalıdan müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA: Davalı —– vekili cevap süresinin uzatılması talepli dilekçe vermiş, ancak sonrasında cevap dilekçesi sunmamıştır. Ön inceleme duruşmasından sonra sunduğu dilekçesinde haksız ve mesnetsiz davanın reddini talep etmiştir.
ISLAH: Davacılar vekili— tarihli ıslah dilekçesi ile; müvekkili küçük——-için iş göremezlik-maddi tazminat talebini — yükselterek, davacı ——-manevi tazminat, davacı anne —– manevi tazminat, müvekkili ——-manevi tazminat olmak üzere, toplam ——- dava tarihinden itibaren avans faizi, mahkeme masrafları ve avukatlık ücretiyle birlikte davalıdan müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
DAVANIN VE UYUŞMAZLIK KONULARININ TESPİTİ, DELİLLER, DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE DEĞERLENDİRİLMESİ, HUKUKİ NEDENLER VE SONUÇ:
1-Davanın ve uyuşmazlık konularının tespiti: Dava, ——— dayalı tazminat istemine ilişkindir.
Davalı vekili, davaya cevap vermediğinden ön inceleme duruşmasına kadar tarafların uyuştuğu husus bulunmamakta olup,
Ön inceleme duruşmasına kadar taraflar arasındaki uyuşmazlığın,
A-Davacı annenin, davalının sigortalısı —- hastası olup olmadığı, hamileliği boyunca tedavisinin ———- tarafından yapılıp yapılmadığı,
B-Dava dışı davalının sigortalısı —–olarak doğumundan dolayı sorumlu olup olmadığı, anne karnındaki bebekteki ——teşhise yönelik bir hatası veya bu anomaliyi teşhise yönelik imkanlar konusunda hastayı yeteri kadar aydınlatıp aydınlatmadığı, davacı çocuğun —– olarak doğmasının dava dışı hekimin kusurlu davranışı sebebiyle olup olmadığı,
C-Davalının sorumluluğunun varlığı halinde ise talep edilebilecek maddi tazminat miktarının ne kadar olduğu,
Ç-Davacıların TBK’nin 56. Maddesi kapsamında manevi tazminata hak kazanıp kazanmadığı, kazanmış ise her bir davacı için manevi tazminat miktarının ne kadar olması gerektiği noktalarında toplandığı tespit olunmuştur.
2-Hukuki açıklama: ——– sayılı emsal nitelikli ilâmında açıklandığı üzere, bir davada dayanılan olguları hukuksal açıdan nitelendirmek ve uygulanacak yasa hükümlerini arayıp bulmak hakimin doğrudan görevidir———-
Hekim ile hasta arasındaki ilişki vekalet akdi mahiyetinde olup, Borçlar Kanunu’nun vekalet akdini düzenleyen 386 vd (Yeni TBK 502 vd ) maddeleri uyarınca, vekil vekâlet görevine konu işi görürken yöneldiği sonucun elde edilmemesinden sorumlu değil ise de, bu sonuca ulaşmak için gösterdiği çabanın, yaptığı işlemlerin, eylemlerin ve davranışların özenli olmayışından doğan zararlardan dolayı sorumludur. Vekilin sorumluluğu, genel olarak işçinin sorumluluğuna ilişkin kurallara bağlıdır. Vekil işçi gibi özenle davranmak zorunda olup, en hafif kusurundan bile sorumludur ——- nedenle, doktorun meslek alanı içinde olan bütün kusurları, hafif de olsa, sorumluluğun unsuru olarak kabul edilmelidir. Doktor hastasının zarar görmemesi için, mesleki tüm şartları yerine getirmek, hastanın durumunu tıbbi açıdan zamanında ve gecikmeksizin saptayıp, somut durumun gerektirdiği önlemleri eksiksiz biçimde almak, uygun tedaviyi de yine gecikmeden belirleyip uygulamak zorundadır. Asgari düzeyde dahi olsa, bir tereddüt doğuran durumlarda bu tereddüdünü ortadan kaldıracak araştırmalar yapmak ve bu arada da koruyucu tedbirleri almakla yükümlüdür. Gerçekten de müvekkil (hasta) mesleki bir iş gören doktor olan vekilden tedavinin bütün aşamalarında titiz bir ihtimam ve dikkat göstermesini beklemek hakkına sahiptir. Gereken özeni göstermeyen vekil, BK.nun 394/1. (TBK 510/1.) maddesi hükmü uyarınca vekaleti gereği gibi ifa etmemiş sayılmalıdır.
— tarihinde imzalanan ve—– yayımlanıp yürürlüğe giren ———— hukukumuzun bir parçası haline gelmiş olup, Sözleşme’nin — maddesinde ————araştırma dahil, sağlık alanında herhangi bir müdahalenin ilgili mesleki yükümlülükler ve standartlara uygun olarak yapılması gerekir” düzenlemesi mevcuttur. ——— yazılı olan veya yazılı olmayan meslek kurallarına uygun müdahaleyi güvence altına almaktadır. Ayrıca, uygulamanın tedavi ya da yaşam kalitesinin yükseltilmesi amacına yönelmesinin zorunlu olduğu belirtilmektedir. Burada kastedilenin tıbbi standartlar olduğu konusunda bir duraksama bulunmamalıdır. Yine sözleşmenin 5. maddesinde “(1) Sağlık alanında herhangi bir müdahale, ilgili kişinin bu müdahaleye özgürce ve bilgilendirilmiş bir şekilde muvafakat etmesinden sonra yapılabilir. (2) Bu kişiye, önceden, müdahalenin amacı ve niteliği ile sonuçları ve tehlikeleri hakkında uygun bilgiler verilecektir. (3) İlgili kişi, muvafakatini her zaman serbestçe geri alabilir.” düzenlemesine yer verilmiştir.
6023 sayılı Türk Tabipleri Birliği Kanunu’nun 59/g maddesi uyarınca çıkartılan ———- başlıklı 26. maddesinde “Hekim hastasını, hastanın sağlık durumu ve konulan tanı, önerilen tedavi yönteminin türü, başarı şansı ve süresi, tedavi yönteminin hastanın sağlığı için taşıdığı riskler, verilen ilaçların kullanılışı ve olası yan etkileri, hastanın önerilen tedaviyi kabul etmemesi durumunda hastalığın yaratacağı sonuçlar, olası tedavi seçenekleri ve riskleri konularında aydınlatır. Yapılacak aydınlatma hastanın kültürel, toplumsal ve ruhsal durumuna özen gösteren bir uygunlukta olmalıdır. Bilgiler hasta tarafından anlaşılabilecek biçimde verilmelidir. Hastanın dışında bilgilendirilecek kişileri, hasta kendisi belirler.——–ilgili her türlü girişim, kişinin özgür ve aydınlatılmış onamı ile yapılabilir. Alınan onam, baskı, tehdit, eksik aydınlatma ya da kandırma yoluyla alındıysa geçersizdir.“ denilmiştir.
Hasta Hakları Yönetmeliği’nin 11.maddesinde hastanın, modern tıbbi bilgi ve teknolojinin gereklerine uygun olarak teşhisinin konulmasını, tedavisinin yapılmasını ve bakımını istemek hakkına sahip olduğu, tababetin ilkelerine ve tababet ile ilgili mevzuat hükümlerine aykırı veya aldatıcı mahiyette teşhis ve tedavi yapılamayacağı; bilgilendirmenin kapsamı başlıklı 15. maddesinde, hastaya; a) Hastalığın muhtemel sebepleri ve nasıl seyredeceği, b) Tıbbi müdahalenin kim tarafından nerede, ne şekilde ve nasıl yapılacağı ile tahmini süresi, c) Diğer tanı ve tedavi seçenekleri ve bu seçeneklerin getireceği fayda ve riskler ile hastanın sağlığı üzerindeki muhtemel etkileri, ç) Muhtemel komplikasyonları, d) Reddetme durumunda ortaya çıkabilecek muhtemel fayda ve riskleri, e) Kullanılacak ilaçların önemli özellikleri, f) Sağlığı için kritik olan yaşam tarzı önerileri, g) Gerektiğinde aynı konuda tıbbî yardıma nasıl ulaşabileceği hususlarında bilgi verileceği; 18. maddesinde ise, ”Bilgi, mümkün olduğunca sade şekilde, tereddüt ve şüpheye yer verilmeden, hastanın sosyal ve kültürel düzeyine uygun olarak anlayabileceği şekilde verilir.
Hasta, tıbbi müdahaleyi gerçekleştirecek sağlık meslek mensubu tarafından tıbbi müdahale konusunda sözlü olarak bilgilendirilir. Bilgilendirme ve tıbbi müdahaleyi yapacak sağlık meslek mensubunun farklı olmasını zorunlu kılan durumlarda, bu duruma ilişkin hastaya açıklama yapılmak suretiyle bilgilendirme yeterliliğine sahip başka bir sağlık meslek mensubu tarafından bilgilendirme yapılabilir.” düzenlemesi yer almaktadır.
Özetle hekim, görevini yüksek özenle yerine getirmeli ve hastanın bilgi alma hakkı kapsamında onu aydınlatmalıdır. Somut olayda, alan uzmanı hekimin anne karnındaki bebekteki——– teşhise yönelik bir hatası veya bu anomaliyi teşhise yönelik imkanlar konusunda hastayı yeteri kadar aydınlatmamasının sorumluluğunu doğuracağı izahtan varestedir.
Müsnet olayda davacı taraf, dava dışı hekimin kusurlu davranışı sebebiyle, anne karnındaki bebekte var olan down sendromunun tespit edilemediğini, riskli gebeliği sonlandırma hakkının elinden alındığını ileri sürmektedir.
Bebeğin —– olup olmadığının tespiti için kesin tanı yöntemlerine başvurulması gerekmekte, ancak bu yöntemler de düşük gibi riskleri beraberinde getirmektedir. Bu durumda hekim, test sonucunda elde edilen sonucu, kesin tanı için başvurulabilecek yöntemleri, bu yöntemlerin risklerini, yukarıda açıklanan mevzuat hükümleri gereğince ve usulünce anneye açıklamalı, onu aydınlatmalıdır. Aydınlatma yükümlülüğünün yerine getirildiğini ispat yükü ise hekimdedir.
Bu durumda mahkemece, —– verilmesinde tıbbı gereklere uygun teşhis, tedavi ve bakımı özenle yapma görevinin hekime ait olduğu, hastanın uygulanan ve diğer tanı, tedavi seçenekleri ve bu seçeneklerin getireceği fayda ve riskler ile hasta sağlığı üzerindeki muhtemel etkileri, komplikasyonları ve reddetme durumda ortaya çıkabilecek muhtemel fayda ve riskleri konusunda bilgi edinme hakkının bulunduğu, bu bilgilendirmenin hekim tarafından hastanın sosyal ve kültürel düzeyine uygun olarak anlayabileceği şekilde yapılması gerektiği, hastayı bu şekilde aydınlatma yükümlülüğü bulunan hekimin, bu yükümlülüğünü mevzuata ve usule uygun şekilde yerine getirdiğini ispatlamak zorunda olduğu kabul edilerek, sonucuna göre karar verilmelidir.
3-Deliller, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesi, hukuki nedenler ve sonuç: Davanın gerektirdiği şekilde, davacı anne —- hamilelik dönemine ilişkin tüm tıbbi kayıtlar ve davacı küçüğün ——— olduğuna ilişkin tüm kayıtlar getirtilmiş, davacı küçüğün maluliyet oranı ile ilgili tıbbi rapor alınmak ve konu uzmanı bilirkişilerden davalının sigortalısının kusurlu olup olmadığı, kusurlu olduğu taktirde maddi tazminat miktarının ne kadar olması gerektiği hususunda gerekli bulunan raporlar alınmak suretiyle uyuşmazlığın çözümü yoluna gidilmiştir.
3-a)Davalının sigortalısı olan hekimin aydınlatma yükümlülüğünü yerine getirip getirmediği hususunda inceleme ve gerekçe: Davacı vekili, her ne kadar dava dilekçesi ile malpraktis hukuki nedenine dayanarak dava açmış ise de, —–tarihli duruşmada ——– bildirmiş ve bu nedenle, Mahkememizce, davalının sigortalısı olan hekimin sadece “hekimin aydınlatma yükümlülüğünü yerine getirip getirmediği” hususuyla ilgili deliller toplanıp, değerlendirme yapılması yoluna gidilmiştir.
Buna göre, davacı — gebelik döneminde —yaşında olduğu ve——- tarihinde ———yapılan kan tahlili ile gebelik tanısı konduktan sonra gebelik takiplerinin ——- yapılmış ve doğumun ———— gerçekleşmiş, doğum sonrası——- tarihinde düzenlenmiş olan — raporunda davacı çocuk —-olduğuna ve kalbinde —- bulunduğuna dair rapor düzenlenmiş olduğu,——– tarihinde davalının dava dışı sigortalısı — tarafından yapılan muayenede — gebe olduğu ve doktor tarafından —– yönelik ikili test konusunda bilgilendirildiği, hastanın —- tarihinde aynı merkezde aynı hekim tarafından yapılan muayenesinde —-haftalık gebe olduğu ve — tarafından üçlü test istenmiş olduğu, hastanın daha sonra kontrol için ——- tarafından muayene edilmiş olduğu, bu tarihten sonra doğuma kadarki süre zarfında ——– tarihlerinde muayene edilmiş olduğu ve doğumun yine aynı hekim tarafından —- tarihinde sorunsuz sezaryenle gerçekleştirildiği anlaşılmaktadır.
Dosya içeriğinde ———— hasta onam formu, anestezi hasta bilgilendirme ve onam formu, teşhiş ve tedavi işlemleri ayrıntılı bilgilendirme ve onam formu yer almaktadır. Gebeliklerin takibinde hastaya yapılacak/yapılması gereken tıbbi müdahaleler, tetkikler ve sonuçları hakkında gerekli açıklamaların yapılması ve gebelik süreci açısından oluşabilecek risklerin anlatılması büyük önem taşır. ———- anomalisi olduğundan, hekim tarafından önlenmesi mümkün olmamakla birlikte, uygun —– ile tespiti mümkün olan, objektif bulgulara dayanan, gerekçeli raporlar ile hukuken gebeliğin sonlandırılmasına da olanak veren bir durumdur. Dosya içeriğinde ikili test bilgisinin verildiğine —- üçlü test istendiğine ——–kayıtlar tıbbi belgelerin içeriğinde yer almakta olup, ayrıca bir bilgilendirme formu bulunmamaktadır. Yani, dosyadaki mevcut tıbbi kayıtlardan hastanın — tarafından —gebelik haftasında ikili test bilgisi verildiği ve —– haftasında aynı hekim tarafından üçlü testi yaptırması istendiği, ancak hastanın —–konusunda bilgilendirildiğine dair yazılı bir belge—- düzenlenmediği anlaşılmaktadır.
Bu durumda davacı annenin, uygulanan ve diğer tanı, tedavi seçenekleri ve bu seçeneklerin getireceği fayda ve riskler ile hasta sağlığı üzerindeki muhtemel etkileri, komplikasyonları ve reddetme durumda ortaya çıkabilecek muhtemel fayda ve riskleri konusundaki bilgilendirmenin, davalının sigortalısı olan dava dışı ——–tarafından davacı hastanın sosyal ve kültürel düzeyine uygun olarak anlayabileceği şekilde yapıldığı, hastayı bu şekilde aydınlatma yükümlülüğü bulunan hekimin, bu yükümlülüğünü mevzuata ve usule uygun şekilde yerine getirdiği hususunu geçerli delillerle ispatlayamadığı, bu durumda davalının sigortalısı hekimin aydınlatma yükümlülüğünü yerine getirmediği ve davacı ———- olarak doğumunda ağır kusurlu olduğu kanaatine varılmıştır.
3-b)Davalı sigorta şirketinin sorumlu olup olmadığı hususunda inceleme ve değerlendirme: Davalının sigortalısı olan hekim ağır kusurlu bulunduğundan dava dışı hekimle davalı sigorta şirketi arasında düzenlenen ve bir sureti — tarihinde davalı vekilince Mahkememize sunulan ———– uyarınca davalının poliçede yer alan olay başına ——- teminat limitiyle sorumlu olduğu, poliçe genel şartlarının birinci maddesine göre sigortacının sorumluluğu sözleşme tarihinden önceki on yıllık dönemi kapsadığı, ancak on yıllık dönemin başlangıcının — geçemeyeceği, bu durumda —tarihli poliçenin—- tarihinde doğan davacı —- annesi davacı —hamilelik süresini kapsadığı, dolayısıyla davalının işbu davada——- ile sınırlı olmak üzere maddi tazminat ve manevi tazminattan sorumlu olduğu anlaşılmıştır.
3-c)Davacı—– maluliyet durumu ile ilgili değerlendirme: Davacı ——-hakkında ——tarafından düzenlenen —- tarihli özürlü sağlık kurulu raporuna göre davacı —— arızası sebebiyle tüm vücut fonksyion kayıp oranının —- yönünde görüş bildirildiği görülmüştür.
Bilirkişi raporu dosya kapsamına uygun, denetime elverişli ve yeterli bulunmakla hükme esas alınmıştır.
3-ç)Davacı ——maddi tazminata hak kazanıp kazanmadığı, kazanmışsa miktarının ne kadar olduğu hususunda inceleme ve gerekçe: Davacı——–davalının sigortalısı hekimin aydınlatma yükümlülüğünü yerine getirmemesi nedeniyle down sendromlu olarak — oranında kalıcı maluliyet oranıyla hayatı boyunca başkasının yardımına muhtaç olacağı ve bu nedenlerle sürekli iş göremezlik tazminatı ve bakıcı giderine hak kazandığı kanaatine varılmıştır.
Davacının sürekli iş göremezlik tazminatı ve bakıcı gideri zararının hesaplanması açısından, yapılan incelemede, davacının — tarihinde doğduğu; doğduğu an itibariyle, down sendromlu olmasına göre, ——- bakiye ömür süresi olan —– zarar süresine esas alındığı, ancak, küçük ——-doğmasaydı da, eğitim ve normal yaşamına başlayacağı —yaşına kadar olan devrenin, bir başka anlatımla, —- kadar olan devrenin efor tazminatı kapsamına dahil edilmediği; zira bu tarihe kadar, küçüğün anne ve babasının günlük yaşamsal faaliyetlerinde de, desteğine ihtiyaç duyduğu; hal böyle olunca, — yıllık devrenin tenziliyle, —sürenin zarar süresine esas alındığı, —— arasındaki — sürenin eğitim döneminde kabul edildiği; bir başka anlatımla, kazanç elde edeceği bir dönem olmadığından, efor tazminatı kapsamında — net asgari ücretlere itibar edildiği; — devreden sonra ise, aktif yaşam süresi sonu—-olmakla beraber, bakiye yaşam süresi —- olduğundan, ilk— sürenin tenzilinden sonra kalan— yıllık sürenin aktif yaşam devresi kapsamında değerlendirildiği; bir başka anlatımla. muhtemel yaşam süresine nazaran, pasif yaşam devresi oluşmayacağı, küçüğün —– doğmasaydı, hangi mesleğe intisap edeceğinin bu günden bilinmesinin imkânsız olduğu, —— devrede, efor tazminatı kapsamında, sürede — ücretlerin net tutarlarına itibar edildiği; pasif yaşam devresi oluşmadığı dikkate alınarak,— yaşından itibaren yukarıda belirlenen — yıllık devrede ise, asgari ücretin net tutarına itibar edildiği; bekâr oluşuna ilişkin — eklendiği brüt kazançları üzerinden, 5510 sayılı Yasa gereğince % 1 oranında işsizlik,——–oranında sair kollardan sigorta prim tenzilinden sonra kalan tutar vergi matrahı kabul edilerek, —– dilimlerine göre, yıllık vergi tutarı belirlenerek indirilerek, brüt tutarının üzerinden binde 7,59 oranında damga resmi kesintisi yapılarak, davacının bekâr oluşuna—- göre asgari geçim indirimi eklenerek işlemiş dönem açısından down sendromlu doğan küçük ——-yaşına kadar olan devrede günlük yaşamsal faaliyetlerinde anne – babasından yardım göreceği; tek başına günlük yaşamsal faaliyetlerini yürütemeyeceğinden, zarar süresinin—-yılından başlatılabileceği, bu nedenle işlemiş devrenin oluşmadığı kanaatine varılmıştır.
Davacının işleyecek devre zararı ile ilgili olarak zarar süresinin —- başlayacağı kabul edildiğinden ve —yılındaki asgari ücret henüz belli olmadığından, —- yılı için bilinen asgari ücretin—- artırılmak ve yine tazminatın önceden alınacağı dikkate alınarak — iskonto edilerek belirlenmesi gerektiği anlaşılmıştır. Bu bakımdan işleyecek dönem için yıllara göre ayrı ayrı artırım ve ıskontolama —-yöntemine göre peşin değer bulunmak suretiyle tazminatın hesaplanması için dosya aktüerya bilirkişisi —tevdi edilmiş, bilirkişi— tarafından düzenlenen —-tarihli raporda, davacının ——————- hesaplanmıştır. Yapılan hesaplama dosya kapsamına uygun, denetime elverişli ve yeterli bulunmakla hükme esas alınmıştır.
Her ne kadar, bilirkişi tarafından hesaplanan tazminattan, olayın oluş biçimine, annenin yaşının genç oluşuna, hekimin ——–tarihinde hastadan üçlü test istemiş bulunmasına, buna göre belirlenen tazminattan taktiren indirim yapılabileceği değerlendirilebilir ise de, bu Mahkememiz tarafından yapılabilecek takdiri indirim oranının en fazla %20 olabileceği, davacılar vekilinin bilirkişi raporuna davalı tarafça yapılan itiraz değerlendirilmeden dava değerini ıslah ettiği hususları gözönüne alındığında, takdiri indirim gerekip gerekmediği sonuca etkili olmadığından bu hususta hakimler heyetince değerlendirme yapılmamıştır.
Davacının bakıcı gideri açısından yapılan incelemede, her ne kadar davacının % 93 oranında özürlü olması nedeniyle davacının yaşam süresinin tamamında bakıcıya ihtiyacı olabileceği düşünülür ise de, hükme esas alınan bilirkişi raporunda davacının bakıcıya ihtiyacı olup olmadığı, varsa süresinin ne kadar olabileceği hususunda herhangi bir değerlendirme yapılmadığı, davacı vekilinin de, bilirkişi raporuna davalı tarafça yapılan itiraz değerlendirilmeden dava değerini ıslah ettiği, davacının bakıcı gideri hususunda rapor alınması yönünde herhangi bir talebi olmadığı, ıslah edilen dava değerine göre de yukarıda açıklanan gerekçelere göre işbu dava açısından davacının bakıcıya ihtiyacının olup olmadığı, varsa bakıcı giderinin ne kadar olabileceği sonuca etkili olmadığından bu taleple ilgili değerlendirme yapılmamıştır.
3-d)Maddi tazminat istemi açısından sonuç: Yukarıdaki hukuki açıklama, bilirkişi yapılan hesaplama ve tüm dosya kapsamından davacı —– maddi tazminat tutarının takdiri indirim uygulanmaksızın — olduğu, buna göre takdiri indirim uygulandığı taktirde de en az —- olabileceği, işbu dava açısından sonuca etkili olmadığından takdiri indirim yapılması gerekip gerekmediği hususunda inceleme yapılması gerekmediği kanaatine varılmıştır.
Davacı —– tarihli dilekçesi ile maddi tazminat miktarını —- yükseltmiştir.
Buna göre, davacı— maddi tazminat davasının kabulü ile, — maddi tazminatın davanın açıldığı —–tarihinden itibaren tahsil tarihine kadar işleyecek davalının tacir olması nedeniyle 3095 sayılı Yasanın 2/2. Maddesine göre avans esasına göre hesaplanan temerrüt faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar vermek gerekmiştir.
3-e)Manevi tazminat miktarının hesaplanması ile ilgili inceleme, değerlendirme ve sonuç: 6098 sayılı TBK m. 56. Maddesinin birinci fıkrasına göre; hakim bir kimsenin bedensel bütünlüğünün zedelenmesi durumunda, olayın özelliklerini göz önünde tutarak zarar görene uygun bir miktar paranın manevi tazminat olarak ödenmesine karar verebilir. Aynı maddenin ikinci fıkrasına göre de, ağır bedensel zarar veya ölüm halinde, zarar görenin veya ölenin yakınlarına da manevi tazminat olarak uygun bir miktar paranın ödenmesine karar verilebilir. Bu para tutarı adalete uygun olmalıdır. Manevi tazminat, zarara uğrayanda, manevi huzuru gerçekleştirecek ve tazminata benzer bir fonksiyonu da olan özgün bir nitelik taşır. Manevi tazminat bir ceza olmadığı gibi, mamelek hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. Zarar görenin zenginleşmemesi, zarar sorumlusunun da fakirleşmemesi gerekmektedir. Takdir edilecek miktarın, mevcut halde elde edilmek istenen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır.——— de takdir edilecek manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden, hakim bu konuda takdir hakkını kullanır iken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir.
Davacıların —— yazılan müzekkereye verilen ———- tarihli cevabi yazıda; davacı —- evli olduğu, — çocuğunun bulunduğu, ev hanımı olduğu, eşi ile birlikte yaşadığı, aylık ve yıllık gelirinin bulunmadığı, sahip olduğu ekonomik taşınır taşınmazının bulunmadığı, —– bulunduğu, davacı — evli olduğu, — çocuğunun bulunduğu, kirada oturduğu, — giderinin bulunduğu, aylık ortalama —gelirinin bulunduğu, bu iş dışında elde ettiği başkaca gelirinin bulunmadığı, gelirini sağlayacak başkaca bir gelirinin bulunmadığı, — marka aracının bulunduğu,———— bulunduğu tespit edilmiştir.
Yukarıda anlatılan ölçütler göz önüne alınarak, davacı ——– doğduğu ve maluliyet oranının —- olduğu; davacının yaşı ve maluliyet oranı göz önüne alındığında bakıcıya ihtiyacı bulunduğunun çok muhtemel olduğu, bu duruma bağlı olarak diğer davacılar olan anne ve babanın, —– davacı çocukları ile birlikte bir ömür boyu birlikte zorluklara katlanmak zorunda kalacakları gibi tüm davacıların, manevi yönden sürekliliği bulunan ağır bir travmaya maruz bulundukları, devam eden sürecin manevi yönden ağır ve meşakkatli olduğu, bu durumun, davacılar üzerinde ağır manevi üzüntü yarattığının izahtan vareste bulunduğu, bu durumdan, davalının sigortalısı dava dışı ——– yukarıdaki ayrıntı olgusal ve hukuksal açıklamalar kapsamında, ağır kusurlu bulunduğu, davalının dava dışı sigortalısının kusuru ile oluşan maddi ve manevi zararların sorumluluğunu sigorta poliçesindeki şartlar dâhilinde teminatla sınırlı olarak yüklendiği ve davalı sigorta şirketinin sorumluluğunun toplam teminat tutarı olarak belirlenmiş —- ile sınırlı bulunduğu dikkate alınarak olay tarihindeki paranın alım gücüne uygun olarak, davacılar için hak ve nesafet kuralları çerçevesinde manevi tazminat davasının tam kabulü ile, davacı küçük —, davacı baba — davacı anne — manevi tazminatın davanın açıldığı —– itibaren tahsil tarihine kadar işleyecek 3095 sayılı Yasanın 2/2. Maddesine göre avans esasına göre hesaplanan temerrüt faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar vermek gerekmiş, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM :Yukarıda açıklanan nedenlerle,
1-Davacı — maddi tazminat davasının KABULÜ ile, — maddi tazminatın davanın açıldığı —- tarihinden itibaren tahsil tarihine kadar işleyecek 3095 sayılı Yasanın 2/2. Maddesine göre avans esasına göre hesaplanan temerrüt faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
2-Davacı —- manevi tazminat davasının KABULÜ ile, — manevi tazminatın davanın açıldığı — itibaren tahsil tarihine kadar işleyecek 3095 sayılı Yasanın 2/2. Maddesine göre avans esasına göre hesaplanan temerrüt faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
3-Davacı —– manevi tazminat davasının KABULÜ ile, —- manevi tazminatın davanın açıldığı —- itibaren tahsil tarihine kadar işleyecek 3095 sayılı Yasanın 2/2. Maddesine göre avans esasına göre hesaplanan temerrüt faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
4-Davacı —manevi tazminat davasının KABULÜ ile, — manevi tazminatın davanın açıldığı —– itibaren tahsil tarihine kadar işleyecek 3095 sayılı Yasanın 2/2. Maddesine göre avans esasına göre hesaplanan temerrüt faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
5-Maddi Tazminat Yönünden; Harçlar Kanunu’na göre alınması gerekli 51.915,60 TL harcın, davacılar tarafından yatırılan 187,86 TL peşin harç ile 2.545 TL ıslah harcı olmak üzere toplam 2.732,86 TL harçtan mahsubu ile bakiye 49.182,74 TL’nin davalıdan alınarak Hazineye gelir kaydına,
6-Davacılar tarafından peşin harç ve ıslah harcı olarak yatırılan toplam 2.732,86 TL harcın davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
7-Manevi tazminat davası yönünden; Harçlar Kanunu’na göre alınması gerekli 2.732,40 TL harcın davalıdan alınarak Hazineye gelir kaydına,
8-Davacılar tarafından sarf edilen 3.907,70 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacılara verilmesine,
9-Davacı —- kabul edilen maddi tazminat davası yönünden; karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’nin 13/1. Maddesi uyarınca davacı—- lehine takdir olunan 55.050,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacı —— verilmesine,
10-Davacı — kabul edilen manevi tazminat davası yönünden; karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’nin 13/1. Maddesi uyarınca davacı —— lehine takdir olunan 3.400 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davacı —- verilmesine,
11-Davacı —-manevi tazminat davası yönünden, davacı kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’nin 13/1.maddesi uyarınca hesaplanan 3.400 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacı —-verilmesine,
12-Davacı —-manevi tazminat davası yönünden, davacı kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’nin 13/1.maddesi uyarınca hesaplanan 3.400 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacı —— verilmesine,
13-Dosyada mevcut gider avansının karar kesinleştiğinde ve talep halinde yatıran tarafa iadesine,
Dair, davacılar vekili ve davalı vekilinin yüzlerine karşı, gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren iki haftalık süre içinde —— Mahkemesi’nin ilgili Hukuk Dairesine istinaf kanun yolu açık olmak üzere oy birliğiyle verilen karar okundu, ana hatlarıyla anlatıldı.14/10/2020