Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/710 E. 2020/376 K. 09.09.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 4. Asliye Ticaret Mahkemesi
ESAS NO : 2017/710 Esas
KARAR NO: 2020/376
DAVA : İflas (İflasın Açılması)
DAVA TARİHİ: 19/09/2013
KARAR TARİHİ: 09/09/2020
Mahkememizde görülmekte olan İflas (İflasın Açılması) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle, müvekkilinin davalıdan olan alacağının tahsili için ———— sayılı dosyası ile iflas yoluyla icra takibi başlattıklarını, davalı borçlu tarafından takibe itiraz edildiğini ileri sürerek, itirazın kaldırılması ile davalının iflasını talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA: Davalı vekili, davacı tarafından müvekkili hakkında———— sayılı dosyası ile iflas yoluyla takip yapıldığını, itiraz üzerine takibin durduğunu ve ——— sayılı dosyasında davanın açılmamış sayılmasına karar verildiğini, aynı konuya ilişkin olarak ———-sayılı dosyası ile icra takibi yapıldığını, İİK’nın 67. maddesi uyarınca ilk icra takibinden sonra davacı tarafından itirazın iptali veya itirazın kaldırılması davası açılması gerektiğini, yeniden icra takibi yapılamayacağını, iki haftalık kesin süre içerisinde avans yatırılmadığını savunarak, davanın öncelikle derdestlik ve zamanaşımı nedeniyle, aksi halde esastan reddini talep etmiştir.
DAVANIN AŞAMALARI:
İlk Karar: Mahkememizin ————- sayılı ilamı ile iddia, savunma, benimsenen bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, ———— sayılı dosyasında davacı alacaklı tarafından davalı borçlu hakkında — tarihinde iflas yolu ile icra takibi başlatıldığı, ————sayılı kararı ile davanın usulden reddine karar verildiği, davacı alacaklı tarafından ———- sayılı dosyasında ———- İcra Müdürlüğü’nde başlatılan aynı alacağa istinaden ———- tarihinde iflas yolu ile icra takibinin başlatıldığı, İİK’nın 156/son fıkrasına göre iflas isteme hakkının ödeme emrinin tebliği tarihinden bir sene sonra düşeceği, bir sene geçtikten sonra aynı konuda yeniden icra takibi yapılamayacağı ve iflas avansının yasal süresi içerisinde yatırılmadığı gerekçesiyle, dava şartı yokluğundan davanın reddine karar verilmiştir.
Kararı davacı vekili temyiz etmiştir.
——- İlamı: ————– sayılı ilâmıyla “Dava, itirazın kaldırılması ve iflas istemine ilişkindir. Dosya kapsamından ——— sayılı dosyası ile davalı şirket hakkında ——— tarihinde iflas yoluyla icra takibine başlandığı, borçlunun —– tarihinde ödeme emrine itiraz ettiği, bu icra takibine dayalı olarak itirazın kaldırılması ve iflas istemiyle dava açıldığı, ———— sayılı kararı ile iflas avansının kesin sürede yatırılmadığı gerekçesiyle davanın usulden reddine karar verildiği, kararın ——– tarihinde kesinleştiği, alacaklı tarafından aynı faturaya dayalı olarak ———- sayılı dosyası ile ——— tarihinde iflas yoluyla icra takibine başlandığı, borçlunun ——– tarihinde ödeme emrine itiraz ettiği görülmüştür.
Davacı alacaklı tarfından başlatılan ilk iflas takibine dayalı olarak süresinde ———– Asliye Ticaret Mahkemesi’nde dava açılmış olup, anılan davanın usulden reddi kararının kesinleşmesi üzerine yeni bir iflas takibi başlatılmış ve işbu dava açılmıştır. Kaldı ki, İİK’nın 156/4. maddesi uyarınca borçluya iflas ödeme emrinin tebliğinden itibaren bir yıl içinde iflas davası açılması gerekmekte ise de, alacaklanın yeni bir iflas takibi başlatarak yeni bir iflas ödeme göndermesi ve bunun üzerine iflas davası açması mümkündür. ——— Buna göre mahkemenin, — yıl geçtikten sonra aynı konuda yeni bir takip yapılamayacağı gerekçesinde isabet bulunmamaktadır.
Öte yandan mahkemece, ——tarihli tensip ara kararının 7. maddesi ile davacı tarafa — iflas avansını yatırmak üzere tebliğden itibaren —-hafta süre verilmiş olup davacının ——– tarihinde avansı yatırdığı anlaşılmaktadır. Mahkemece tensip ara kararı ile verilen süre kesin nitelikte olmayıp davacı tarafın verilen süre geçtikten sonra, ancak yargılamanın uzamasına sebebiyet vermeyecek bir tarihte iflas avansının yatırıldığı da anlaşılmaktadır.
Bu durumda mahkemece, uyuşmazlığın esası incelenip sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde yanılgılı gerekçeye dayalı olarak hüküm kurulması doğru olmamıştır.
2-Kabule göre, HMK’nın 115/2. maddesi uyarınca mahkeme dava şartı noksanlığını tespit ederse, davanın usulden reddine karar verir. Mahkemece, gerekçede dava şartı noksanlığı bulunduğu tespit edildiği halde davanın esastan reddine karar verilmesi doğru olmamıştır.” gerekçesi ile Mahkememiz hükmünün davacı yararına bozulmasına karar verilmiş, Mahkememizce bozma ilâmına uyularak yargılamaya devam olunmuştur.
DAVANIN VE UYUŞMAZLIK KONULARININ TESPİTİ, DELİLLER, DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE DEĞERLENDİRİLMESİ, HUKUKİ NEDENLER VE SONUÇ:
1-Davanın ve uyuşmazlık konularının tespiti:
Dava, itirazın kaldırılması ve iflas istemine ilişkindir.
Davacı, davalı ile aralarındaki ticari ilişki nedeniyle davalıya gönderilen —– tarihli, ——– no.lu ve —- bedelli faturanın bakiye —-kısmının ödenmediğini, bu nedenle genel iflas yoluyla takibe başlandığını, takibe yapılan davalının itirazının kaldırılarak İİK m.156 uyarınca davalının iflasına kararı verilmesini talep etmektedir.
Uyulan Yargıtay bozma ilâmına göre, taraflar arasında;
a)Davacı ve davalı taraf arasında ticari bir ilişki bulunduğu, bu ticari ilişki çerçevesinde, davacı yanın ihracatçı şirket olarak davalıya emtia sattığı ve karşılığında —— tarihli, — numaralı, —————bedelli fatura kestiği, bu faturanın davalıya tebliğ edildiği,
b)Alacaklının yeni bir iflas takibi başlatarak yeni bir iflas ödeme göndermesi ve bunun üzerine iflas davası açmasının mümkün olduğu,
c)Davacıya iflas avansı yatırması için bozma öncesi verilen sürenin kesin nitelikte olmadığı,
ç)Davacının yatırdığı iflas avansının süresinde kabul edilmesi gerektiği” hususlarında uyuşmazlık kalmadığı,
Bozma ilâmı sonrasında, taraflar arasındaki uyuşmazlığın,
a)Davacının aktif dava ehliyetinin bulunup bulunmadığı,
b)Davacının davalıya kestiği faturadan kalan bakiye alacağı olup olmadığı, alacağı varsa alacak miktarının ne kadar olduğu,
c)Davalının icra takibine yaptığı itirazın kaldırılması gerekip gerekmediği,
ç)Davalı şirketin iflasına karar vermek gerekip gerekmediği” hususlarında toplandığı tespit olunmuştur.
2-İcra dosyası: Davacının, davalı aleyhine ———- sayılı dosyası ile genel iflas yoluyla takip başlattığı ve söz konusu takipte toplam ———— talep ettiği anlaşılmıştır.
Davalı, takibe itirazında, “davacının iflas halinde olduğunu, yönetiminin kayyuma geçtiğini, yabancı uyruklu şirketin teminat yatırmadan yerli şirket hakkında iflas talebinde bulunamayacağını, davacının aldığı para karşılığında teslim etmesi gereken malları teslim etmediğini, bu nedenle davacı yana herhangi bir borcunun bulunmadığını” beyan etmiştir.
3-Davacının aktif dava ehliyeti olup olmadığı hususu ile ilgili inceleme ve değerlendirme: Davalı vekili, davacı şirketin işbu dava açılmadan önce tasfiye edildiğini ve bu nedenle aktif dava ehliyetinin bulunmadığını iddia etmiştir.
Bu hususta davacı şirketin yerleşik bulunduğu —— yapılan yazışmalar sonucunda ——— Asliye Mahkemesi’nin——— tarihli cevabi yazısına göre, davacı şirketin tasfiye halinde olduğu, ancak aktif dava ehliyetini kaybetmediği, davacının kaydının henüz iptal edilmediğini, tasfiye işlemlerini şirketin kendisinin yönettiğinin bildirildiği anlaşıldığından davacının aktif dava ehliyetinin devam ettiği anlaşılmakla, davalı vekilinin bu yöndeki itirazının reddine karar verilmiş, ara karar ——– tarihli duruşmada açıklanmıştır.
4-Deliller, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesi, hukuki nedenler ve sonuç: Mahkememizce, uyulan bozma ilâmı doğrultusunda tespit edilen uyuşmazlık noktalarında konusunda uzman bilirkişi kurulundan yeni rapor alınarak uyuşmazlığın çözümü yoluna gidilmiştir.
Dosya kapsamında yapılan incelemede, davacı ve davalı taraf arasında ticari bir ilişki bulunduğu, bu ticari ilişki çerçevesinde, davacı yanın ihracatçı şirket olarak davalıya emtia sattığı ve karşılığında —– tarihli—- numaralı, ———–içerikli ve ——— bedelli fatura kestiği tespit edilmiştir.
Davacı, davalının —- tarihli, ——no.lu ve —— bedelli faturanın bakiye ——– kısmının ödenmediğini iddia etmektedir.
Bahse konu faturanın tebellüğüne ilişkin taraflar arasında herhangi bir ihtilaf bulunmamaktadır.
Davalı taraf savunmasında “davacı şirkete ödemeler yapıldığı, aksine kendilerinin davacı şirketten alacaklı olduğunu” beyan etmiştir. Davalı tarafından sunulan ödeme dekontlarının icmali mali müşavir bilirkişi tarafından aşağıdaki şekilde çıkarılmıştır.
TARİH AÇIKLAMA TUTAR EURO
—— Banka kanalı ile ödeme —
——- Banka kanalı ile ödeme —
—– Banka kanalı ile ödeme —-
—-Banka kanalı ile ödeme —-
— Banka kanalı ile ödeme —
TOPLAM ——
Yukarıdaki icmalden görüleceği, davalı tarafından davacıya yapılan ödemelerin ——– tutarında olduğu tespit edilmiştir.
Yine yukarıda belirtildiği gibi, davacı tarafın alacak talebine dayanak yaptığı fatura ——- tarihlidir. Davalının dosyaya sunduğu ödeme dekontları ise, söz konusu faturanın tarihinden sonraki tarihlere aittir. Yine yukarıda ortaya konulduğu gibi, davacının talebine dayanak yaptığı fatura —— bedelli iken, davalının dosyaya sunduğu ödeme dekontlarının toplamı ——– bedellidir. Davacı taraf, taraflar arasındaki ticari ilişkinin yalnızca takip konusu fatura ile sınırlı olmadığını ileri sürerek, sunulan ödeme dekontlarının, takip konusu faturayla ilişkilendirilmesine itiraz etmektedir. Fakat somut olayda davalı taraf, davacının takip talebine dayanak yaptığı fatura bedelinden daha fazla tutara sahip, takip konusu fatura tarihinden sonraki tarihleri içeren ödeme dekontlarını dosyaya sunduğundan, yapılan bu ödemelerin, takibe konu edilen ———– bedelli fatura için gerçekleştirildiğinin kabulü gerekmektedir. Bu durumun aksi yani yapılan ödemelerin başka ticari ilişkiye dayalı olarak gerçekleştirildiği davacı tarafça ispatlanmalıdır.
Bu konuda emsal ——–kararları da bu yöndedir:
“Davacı icra takibinde ———- bedelli faturaya dayanmıştır. Davalı savunmasında, bu fatura bedelini —- adet çek ile ödediğini bildirmiştir. Bilirkişi incelemesi sonucunda, davacı defterlerine göre bu çek bedellerinin ödendiği tespit edilmiştir. Fatura tarihinden sonra yapılan ödemelerin fatura borcuna mahsuben yapıldığının kabulü gerekir. Bu ödemelerin başka bir borca mahsuben yapıldığını iddia eden alacaklı iddiasını kanıtlamalıdır.” ———–
“Dava, satışa ilişkin —- adet faturadan kaynaklanan itirazın iptali davası olup, itirazın iptali davaları takibe sıkı sıkıya bağlı dava türlerindendir. Bu davalarda, davacı alacaklı takipte gösterdiği faturalar dışında başka bir alacak kalemine dayanamaz. Somut olayda, davacının — adet faturadan kaynaklanan alacağı belirlenip, fatura tarihinden sonra yapılan ödemelerin de başka bir borca karşılık yapıldığı kanıtlanmadığı sürece, faturalara ilişkin ödeme olarak kabul edilip, sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, takipte dayanılmayan cari hesap ilişkisine girilerek, yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, kararın bu nedenlerle bozulması gerekmiştir.”—————-
Yukarıda işaret edildiği üzere, davacı taraf, davalının yaptığı ödemelerin başka ticari ilişkiye istinaden gerçekleştirildiği iddiasını ispatla mükelleftir. Ancak ne var ki davacı taraf bu iddiasını ispatlar mahiyette bir belge sunmamıştır. Fakat davacı tarafın delil listesine bakıldığında, davalının ticari defterlerinin de deliller arasında gösterildiği tespit edilmiştir. Her ne kadar davalı taraf ticari defterlerini incelemeye sunmamış ise de, davacı taraf yalnızca davalının ticari defterlerine dayanmamış olup davalı ticari defterleri, davacının delil listesindeki delillerden yalnızca bir tanesidir. Başka bir ifade ile davacı delilerini davalının ticari defterleri bakımından hasretmemiştir. Şayet davacı yalnızca davalının ticari defterlerine dayanmış olsaydı, somut olayda HMK m.222/5’teki “Taraflardan biri tacir olmasa dahi, tacir olan diğer tarafın ticari defterlerindeki kayıtları kabul edeceğini belirtir; ancak, karşı taraf defterlerini ibrazdan kaçınırsa, ibrazı talep eden taraf iddiasını ispat etmiş sayılır.” düzenlemesinden hareketle, davacının iddiasını ispatladığı sonucuna ulaşılacaktı. Fakat somut olayda davacı yalnızca davalının ticari defterlerine dayanmadığından, somut olaya uygulanabilecek hüküm HMK’nın 220. maddesidir.
Bilindiği üzere, HMK’nun 220. Maddesine göre; ibrazı istenen belgenin, ileri sürülen hususun ispatı için zorunlu ve bu isteğin kanuna uygun olduğuna mahkemece kanaat getirildiği ve karşı taraf da bu belgenin elinde olduğunu ikrar ettiği veya ileri sürülen talep üzerine sükut ettiği yahut belgenin var olduğu resmî bir kayıtla anlaşıldığı veya başka bir belgede ikrar olunduğu takdirde, mahkeme bu belgenin ibrazı için kesin bir süre verir. Belgeyi ibraz etmesine karar verilen taraf, kendisine verilen sürede belgeyi ibraz etmez ve aynı sürede, delilleriyle birlikte ibraz etmemesi hakkında kabul edilebilir bir mazeret göstermez ya da belgenin elinde bulunduğunu inkâr eder ve teklif edilen yemini kabul veya icra etmezse, mahkeme, duruma göre belgenin içeriği konusunda diğer tarafın beyanını kabul edebilir.
Bu madde hükmüne göre, davalı tarafa ticari defter ve kayıtlarını ibraz etmek için süre verilmesi gerekmektedir.
Davalı vekili, bilirkişi raporuna karşı sunduğu beyan dilekçesinde, bu hususla ilgili olarak, “davacının ticari defterlerini sunmaktan kaçındığını, her üç bilirkişi raporuna göre de davacının davalıdan alacaklı olmadığını, davacının icra takibini tek bir faturaya münhasır olarak yaptığını, yapılan ödemenin bu faturaya ilişkin olduğunun ————tarihli cevabi yazısından anlaşıldığını, davacının teslim edilen malların bedelini davalıya ödemediğini, davalı şirketin — yıllarına ait ticari defterlerinin————– sayılı dosyasının içinde olduğunu, diğer defterlerin şirketin genel merkezinde olduğunu, inceleme yapılacaksa şirket merkezinde yapılmasını” talep etmiştir. Yani davalı vekili ticari defter ve kayıtlarının nerede olduğunu bildirmiş olup, HMK’nin 220. Maddesine uygun olarak davalının ticari defter ve kayıtlarının bilirkişiler tarafından incelenmesi gerekmektedir. Bu hususta diyecekleri davacı vekilinden sorulmuş olup, davacı vekili —- tarihinde mahkememize sunulmuş olan bilirkişi raporundan sonra bu konuda hiçbir talepte bulunmadığı gibi ——– tarihli duruşmada da toplanmasını istediği delili olmadığını, karar verilmesini talep etmiştir.
Buna göre, davacı taraf, davalının ——- tarihli, —- no.lu ve ————— bedelli faturadan kalan bakiye —— kısmının ödenmediğini geçerli delillerle kanıtlayamadığından davanın reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1- Davanın esastan REDDİNE,
2- Harçlar yasasına göre alınması gerekli 54,40 TL harcın, davacı tarafından yatırılan 24,30 TL peşin harçtan mahsubu ile bakiye 30,10 TL harcın davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
3- Davacı tarafından sarf edilen yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4- Davalı tarafından sarf edilen 15,30 TL yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
5- Davalı kendini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’nin 13/2. maddesi gereğince 3.400,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
6- Dosyada mevcut gider avansını karar kesinleştiğinde ve talep halinde yatıran tarafa iadesine,
Dair, davacı vekili ve davalı vekilinin yüzlerine karşı, 6100 sayılı HMK geçici 3/2. maddesi uyarınca ——— Adliye Mahkemelerinin göreve başlama tarihinden önce aleyhine temyiz yoluna başvurulmuş olan kararlar hakkında, kesinleşinceye kadar 1086 sayılı HUMK’nun 26/9/2004 tarihli ve 5236 sayılı Kanunla yapılan değişiklikten önceki 427 ilâ 454 üncü madde hükümlerinin uygulanmasına devam edileceğinden HUMK 432/1. Maddesine göre kararın tebliğinden itibaren İİK’nin 181. Maddesi yollamasıyla aynı Kanunun 164/2. Maddesi uyarınca on günlük yasal sürede ———-Hukuk Dairesine temyiz kanun yolu açık olmak üzere oy birliğiyle verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.09/09/2020