Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/560 E. 2019/815 K. 10.09.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. İstanbul Anadolu 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2017/560 Esas
KARAR NO: 2019/815
DAVA : Menfi Tespit (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ: 11/05/2017
KARAR TARİHİ: 10/09/2019
KARAR YAZIM TARİHİ: 17/09/2019
Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit (Ticari SatımdanKaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ;
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı ile müvekkil şirket aranda ——– tarihli ———-sozleşmesi imzalandığını ancak davalının belirtilen tarihlerde malzemeleri teslim etmediği gibi gönderilen malzemelerin bir kısmının da ayıplı olması nedeniyle davalıya iade edildiğini, müvekkil şirketin sözleşme doğrultusunda davalı, şirkete teslim ettiği çeklerden dolayı davalıya borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiş, bu talebini duruşmada tekrar etmiştir.
Taraflara tebligat yapılarak taraf teşkili sağlanmıştır.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkil ile davalı arasında ———- tarihli sözleşmenin imzalandığını, bu sözleşmeye göre davacının ——— TL nakit ödeme yapması gerekirken sadece ———TL ödemeyi, ——– tarihinde yaptığını, geri kalan ——– TL yi ise ödemediğini, bu durumda öncelikle yükümlülüğünü yerine getirmeyen firmanın, davacı firma olduğunu, davacının iddialarının da doğru olmadığını, davaya konu edilen malların teslimine ilişkin olarak belirtilen bir tarihin söz konusu olmadığını, davacı tarafından davaya konu edilen çeklerin ——– tarihli sözleşme gereğince müvekkiline teslim edilen çekler olmadığını, sözleşmede teslim edilmesi gereken çeklerin —— keşide tarihli —- TL. —— keşide tarihli ——– TL, —– keşide tarihli ——– TL ve ——– keşide tarihli ——– TL lik çekler olup müvekkil şirkete —– tarihinde teslim edildiğini, cari hesap ekstresınde de bu çeklerin görüldüğünü, müvekkil tarafından sözleşmeye istinaden alman çeklerin tahsil edildiğini ve karşılığında malların davacıya teslim edildiğini, davaya konusu çekler ıse sözleşmeden bağımsız olarak ve sözleşme tarihinden aylar sonra bir kısmı —– tarihinde bir kısmının ise ———– tarihinde müvekkil firmaya teslim edildiğini, davacının sözleşmeye dayanarak bu çeklerden dolayı, borçlu olmadığı talebinde bulunmasının dayanaksız olduğunu savunarak davanın reddine, % 20 kotu niyet tazminatına mahkumiyetine karar verilmesini talep etmiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE:Dava, dava konusu çeklerin taraflar arasında akdedilen 17/08/2016 tarihli sözleşme kapsamında davalıya avans olarak verildiği iddiasına dayalı menfi tespit- istirdat istemine ilişkindir.
4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) 6. maddesine göre, kural olarak bir vakıadan kendi lehine haklar çıkaran/iddia eden taraf o vakıayı ispat etmeye mecburdur.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) “İspat Yükü” başlıklı 190. maddesinde; “(1) İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir.
(2) Kanuni bir karineye dayanan taraf, sadece karinenin temelini oluşturan vakıaya ilişkin ispat yükü altındadır. Kanunda öngörülen istisnalar dışında, karşı taraf, kanuni karinenin aksini ispat edebilir.” şeklinde düzenleme getirilmiştir.
Menfi tespit ve istirdat davaları 2004 sayılı İcra İflas Kanunu’nun (İİK) 72. maddesinde düzenlenmiştir. Maddeye göre; borçlu icra takibinden önce veya takip sırasında borçlu bulunmadığını ispat için menfi tespit davası açabilir. Borçlu, menfi tespit davası zımmında tedbir kararı almamış ve borç da ödenmiş olursa davaya istirdat davası olarak devam edilir. İspat yüküne ilişkin yukarıda açıklanan genel kural menfi tespit davaları için de geçerlidir. Yani, menfi tespit davalarında da, tarafların sıfatları değişik olmakla beraber, ispat yükü bakımından bir değişiklik olmayıp, bu genel kural uygulanır. Bu davalarda da bir vakıadan kendi lehine haklar çıkaran (iddia eden) taraf o vakıayı ispat etmelidir.
Menfi tespit davasında borçlu ya borçlanma iradesinin bulunmadığını ya da borçlanma iradesi bulunmakla birlikte daha sonra ödeme gibi bir nedenle düştüğünü ileri sürebilir.
Borçlu borcun varlığını inkâr ediyorsa, bu durumlarda ispat yükü davalı durumunda olmasına karşın alacaklıya düşer. Borçlu varlığını kabul ettiği borcun ödeme gibi bir nedenle düştüğünü ileri sürüyorsa, bu durumda doğal olarak ispat yükü kendisine düşecektir.
Görülmektedir ki, menfi tespit davasında kural olarak, hukuki ilişkinin varlığını ispat yükü davalı/alacaklıdadır ve alacaklı hukuki ilişkinin (borcun) varlığını kanıtlamak durumundadır. Borçlu bir hukuki ilişkinin varlığını kabul etmiş, ancak bu hukuki ilişkinin senette görülenden farklı bir ilişki olduğunu ileri sürmüşse bu kez, hukuki ilişkinin kendisinin ileri sürdüğü ilişki olduğunu ispat külfeti davacı borçluya düşmektedir. Zira davacı borçlu senedin bir hukuki ilişkiye dayanmadığını değil, başka bir hukuki ilişkiye dayandığını ileri sürmekte; temelde bir hukuki ilişkinin varlığını kabul etmektedir.
Aynı ilkeler Hukuk Genel Kurulunun —- tarihli ve ——— E., ——–K. sayılı kararında da açıklanmıştır.
Belirtmek gerekir ki, menfi tespit davası icra takibinden önce sonuçlanmaz ve ihtiyati tedbir kararı verilmemiş olması ( veya ihtiyati tedbir kararının kaldırılması) nedeniyle, (menfi tespit davası görülmekte iken) borç alacaklıya (davalıya) ödenmiş olursa, menfi tespit davasına istirdat davası olarak devam edilir (m.72/6); yani menfi tespit davası ( kendiliğinden) istirdat davasına dönüşür; bu hâlde mahkeme menfi tespit davasına istirdat davası olarak devam eder ———–Bu durumda İİK’nın 72/6 maddesi gereğince bedele dönüşen isteminin temeli menfi tespit davasıdır.
Eldeki davada da, çekten dolayı borçlu olmadığının tespiti istemine ilişkin olarak dava açılmış, İİK’nın 72/6 maddesi uyarınca istirdat istemine yani bedele dönüşmüştür
Türk Borçlar Kanunu’nun 207. maddesinde tanımı yapılan satış sözleşmesi hakkında da birtakım açıklamalar yapılmalıdır. Madde aynen;
“Satış sözleşmesi, satıcının, satılanın zilyetlik ve mülkiyetini alıcıya devretme, alıcının ise buna karşılık bir bedel ödeme borcunu üstlendiği sözleşmedir.
Sözleşme ile aksi kararlaştırılmadıkça veya aksine bir âdet bulunmadıkça, satıcı ve alıcı borçlarını aynı anda ifa etmekle yükümlüdürler.
Durum ve koşullara göre belirlenmesi mümkün olan bedel, kararlaştırılmış bedel hükmündedir.” açıklamalarını içermektedir. Bu madde hükmüne göre; aksi kararlaştırılmadıkça alım-satım ilişkilerinde alıcı ile satıcının edimlerini aynı anda eda etmeleri esastır. O hâlde meselâ alım satım akdine konu malı teslim almadan satıcıya çeki verdiğin iddia eden menfi tespit davacısı, aslın hilafını iddia ediğinden (ettiğinden) bu iddiasını ispat yükü altındadır …….
Bilindiği gibi, kural olarak çek bir ödeme aracı olup, mevcut bir borcun tasfiyesi amacıyla verilmektedir. Çekin ödeme dışında başka bir amaçla (örneğin avans olarak) verildiğini iddiasının davacı tarafça (HMK’nın 200. maddesi gözetilerek) ispatlanması gerekmektedir.
Yukarıda yapılan açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde;
Davacı, davalının üstlendiği sözleşmeye rağmen sözleşme gereği teslimi gereken malları teslim etmediğini ve iş karşılığı aldığı uyuşmazlık konusu çekleri de iade etmediğini ileri sürmüştür.
Davalı ise taraflar arasındaki akdi ilişkiyi kabul etmiş ancak çekin kambiyo senedi olduğunu sebepten mücerret olduğunu ve uyuşmazlık konusu çeklerin taraflar arasında akdedilen sözleşme kapsamında verilen çekler olmadığını savunmuştur.
Dava, menfi tespit istemine ilişkin iken, yargılama sırasında çeklerin dosya kapsamına alınan banka kayıtları ile ödenmesi nedeniyle istirdat istemine dönüşmüş olduğu anlaşılmıştır.
Taraf defter ve kayıtları üzerinde mahkememizce bilirkişi incelemesi yapılmasına karar verilmiş ancak davalı şirket tarafından ticari defter ve kayıtların mahkememizce davalı vekilinin hazır bulunduğu celse de belirlenmiş bulunmasına rağmen ibraz edilmediği anlaşılmış bunun üzerine davalı vekili tarafından ticari defter ve kayıtların ——– tarihli celse de beyan edileceği ileri sürüldüğünden davalı vekiline 1 aylık kesin süre verilmiş ticari defter ve kayıtların davalı vekili tarafından ibraz edilmemiş ve davalı şirketin muamele merkezi olan İnegöl mahkemelerine talimat yazılması ———– tarihli dilekçede beyan edildiğinden ve yapılacak ihtaratın da davalı asile yapılması gerektiği yönündeki yargıtay istikrarlı kararları benimseyişi gözetilerek davalının ticari defter ve kayıtlarının incelenebilmesi için İnegöl Asliye Hukuk Mahkemesine talimat yazılmış davalı şirkete talimat mahkemesince tebliğat çıkartıldığı halde ticari defter ve kayıtların ibraz etmemiştir.
Ticari Defterlerin İbrazı ve Delil Olması başlıklı 6100 sayılı HMK.’nın 222. maddesinde;
“(1)Mahkeme; ticari davalarda tarafların ticari defterlerinin ibrazına kendiliğinden veya taraflardan birinin talebi üzerine karar verebilir.
(2)Ticari defterlerin, ticari davalarda delil olarak kabul edilebilmesi için, kanuna göre eksiksiz ve usulüne uygun olarak tutulmuş, açılış ve kapanış onayları yaptırılmış ve defter kayıtlarının birbirini doğrulamış olması şarttır.
(3)İkinci fıkrada belirtilen şartlara uygun olarak tutulan ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması veya ilgili hususta hiçbir kayıt içermemesi yahut defter kayıtlarının aksinin senet veya diğer kesin delillerle ispatlanmamış olması gerekir. Bu şartlara uygun olarak tutulan defterlerdeki sahibi lehine ve aleyhine olan kayıtlar birbirinden ayrılamaz.
(4)Açılış veya kapanış onayları bulunmayan ve içerdiği kayıtlar birbirini doğrulamayan ticari defter kayıtları, sahibi aleyhine delil olur.
(5)Taraflardan biri tacir olmasa dahi, tacir olan diğer tarafın ticari defterlerindeki kayıtları kabul edeceğini belirtir; ancak, karşı taraf defterlerini ibrazdan kaçınırsa, ibrazı talep eden taraf iddiasını ispat etmiş sayılır,” hükmü düzenlenmiştir.
TTK.’nın 21/2. maddesi uyarınca da; tebliğe rağmen süresinde itiraz edilemeyerek faturayı ticari defterlerine borç kaydeden tacir faturanın münderecatını kabul etmiş, faturayı gönderen taraf faturaya dayalı alacağını TTK.’nın 84. ve 85. (HMK.’nın 222.) maddeleri uyarınca ispat etmiş sayılır.
Somut olayda bu kapsamda tarafların tacir bulunuşu nedeni ile ticari defter ve kayıtların HMK 222 kapsamında şartların oluşması halinde kesin delil teşkil edeceğinden davacının ticari defter ve kayıtlarının incelenmesi cihetine gidildiği halde davalı tarafın ticari defter ve kayıtlarını mahkememiz ara kararlarına rağmen ibraz etmediğinden, davacı ticari defter ve kayıtlarının karşı tarafın ibrazdan keyfi olarak kaçınmış olduğu anlaşılması nedeni ile davacı ticari defter ve kayıtlarının uyuşmazlıkta kesin delil teşkil edeceği anlaşılmıştır.————-
Nitekim Mali Müşavir bilir kişi tarafından ibraz edilen kök raporda uyuşmazlık konusu çeklerin davalıya sözleşme kapsamında,bir kısımın da sözleşme tarihinde bir kısmının ise sonrasında verildiği rapor edilmiştir. Ayrıca sözleşme hükümleri irdelendiğinde de davacının davalıya vereceği çeklerin ileri tarihli avans çeki olduğu da anlaşılabilmektedir.Bu nedenle davalı tarafından sözleşme kapsamında uyuşmazlık konusu çeklerin karşılığı malların teslim edildiğini ispat yükü davalıya ait bulunmaktadır. Bu nedenle artık davalının çeklerin sebepten mücerret olduğu yönündeki kabullenişinin olayımızda uygulanabilme imkanı da bulunmamaktadır.
Bu durumda da dava konusu çeklerin ileri tarihli olarak düzenlenmiş olması sebebiyle ödeme aracı niteliğinde olmayıp davalıya sözleşme ilişkisi nedeniyle ileri keşide tarihli olarak düzenlenip avans olarak verildiği, 6100 sayılı HMK’nın 222/2 ve 3. maddeleri gereğince davacı lehine delil teşkil eden ticari defter ve kayıtlarına göre anlaşıldığından TBK’nın 207. maddesinin 2. fıkrasında yer alan karinenin aksi davacı tarafın sunduğu kayıtlara göre ispatlanmıştır. Bir başka anlatımla davacı, çeklerin ödeme amacıyla değil avans olarak verildiğini ispatlamış ancak davalı avans olarak verildiği anlaşılan malların teslimi olgusunu ise ispat eder herhangi bir delil ileri sürmemiştir. ———–
Davalı tarafından sunulan cevap dilekçesinde ayrıca çeklerin sözleşme kapsamında kurulan ticari ilişkiye dayalı çekler olmadığı ileri sürülmüş ise de bu kapsamda davacı defter ve kayıtlarında taraflar arasındaki açık hesap ilişkisi dışında başkaca bir ilişki bulunmadığı anlaşılmış ayrıca davalının cevap dilekçesinde sözleşme kapsamında davalı şirketin üstlendiği bir takım işlerin 3.kişilerce yerine getirildiği yönündeki ikrarı gözetilerek davacının uyuşmazlık konusu çeklerden ötürü sorumlu olmadığı yönünde vicdani kanaate varılarak aşağıdaki şekilde hüküm ittıhaz olunmuştur.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
Davanın KABULÜNE,
1a-Davacının —- keşide tarihli, ———Tarafından keşide edilen, ———– ait, —— çek seri nolu ——— TL bedelli tarih çekten ötürü davalıya borçlu olmadığının tespitine,
1b-Davacının ——- keşide tarihli,———–. Tarafından keşide edilen,——— ait, ——— hesap no lu, ——– TL bedelli çekten ötürü davalıya borçlu olmadığının tespitine,
1c-Davacının —–keşide tarihli, ———- Tarafından keşide edilen, ——– ait, —- çek seri nolu ——-TL bedelli çekten ötürü davalıya borçlu olmadığının tespitine,
1d-Davacının —– keşide tarihli, ———Tarafından keşide edilen, ——-.ye ait, ——- çek nolu ——- TL bedelli tarih çekten ötürü davalıya borçlu olmadığının tespitine,
1e-Davacının — keşide tarihli, ——– Tarafından keşide edilen,——–ait, ——- çek nolu—— TL bedelli tarih çekten ötürü davalıya borçlu olmadığının tespitine,
1f-Davacının ——- keşide tarihli,———–Tarafından keşide edilen, ———— ait, ——— çek nolu———TL bedelli tarih çekten ötürü davalıya borçlu olmadığının tespitine,
2-Davacının davalıya borçlu olmadığının tespit edildiği uyuşmazlık konusu çeklerin davacı tarafından dava devamında ödendiği anlaşıldığından ——— TL nin davalıdan istirdatı ile davacıya VERİLMESİNE,
3-Karar tarihinde alınması gerekli 16.394,40 TL harcın davacı tarafça peşin olarak yatırılan 4.098,60 TL harçtan mahsubu ile bakiye 12.295,80 TL harcın davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
4-Davacı tarafından yapılan tebligat gideri, müzekkere gideri, bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 1.163,00 TL yargılama gideri ve davacı tarafından peşin olarak yatırılan 4.098,60 TL harç toplamı 5.261,60 TL nin davalı taraftan tahsili ile davacı taraf ödenmesine,
5-Davacı taraf kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde geçerli A.A.Ü.T. deki esaslara göre belirlenen 20.350,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
6-Davalı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
7-Dosyaya yatırılan ve sarf edilmeyen gider avansının karar kesinleştiğinde talep halinde yatıran tarafa iadesine,
Dair, davacı vekilinin yüzüne karşı, davalı vekilinin yokluğunda verilen kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içinde Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde İstinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.10/09/2019