Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/536 E. 2019/1097 K. 20.11.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 4. Asliye Ticaret Mahkemesi
ESAS NO : 2017/536 Esas
KARAR NO: 2019/1097
DAVA : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
DAVA TARİHİ: 08/05/2017
KARAR TARİHİ: 20/11/2019
Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA: Davacılar vekili cevap dilekçesinde özetle, davacı müvekkillerinden —oğlu — tarihinde saat -sularında sevk ve idaresindeki— plakalı araç ile – istikametinden – istikametine doğru seyrederken – yolunda davalıların araçlarının karıştığı trafik kazasında vefat ettiğini, kaza sonrasında müteveffa – hava ambulansı ile —-kaldırıldığını, tüm müdahalelere rağmen kurtarılamadığını, davaya konu trafik kazasının birden fazla aracın karışması neticesinde meydana geldiğini, kazaya sebebiyet veren bir aracın plakası ve şoförünün tespit edilemediğini, müveveffanın davalılardan —şirketten kiraladığı — plakalı araç ile seyir halinde iken, plakası tespit edilemeyen beyaz renkli — model aracın tespit edilemeyen manevrası sonrasında müteveffanın kullandığı – plakalı aracın karşı istikametten gelmekte olan ve davalılardan – sevk ve idaresindeki — plakalı araç ile çarpışmış, söz konusu kazaya müteveffanın arkasında seyir halinde olan davalılardan – de sevk ve idaresindeki — plakalı araç ile karıştığını, davacılar müteveffanın annesi, babası ve kardeşleri olduğunu, müteveffanın vefatı sonrasında müteveffanın desteğinden yoksun kaldıklarını, müteveffanın vefat ettiği tarihte henüz – yaşında olduğunu, bir şirket bünyesinde vale olarak çalıştığını, müteveffanın aylık kazancının vefat ettiği tarihte — TL olduğunu, davacıların, müveffanın ailesi olduğunu, bu elim kaza neticesinde çocuklarını kaybettiklerini, davacılardan– ilk çocuğu olduğunu, davacı – kazanın olduğu tarihte – yaşında, davacı – – yaşında olduğunu, ikisinin de ağabeylerine en çok ihtiyaç duydukları bir anda bu kazanın meydana geldiğini, ağabeylerinin acısının oldukça derinden yaşadıklarını, kazaya neden olan – plakalı araçlar ile davalılar adına – ortamından tespit edilecek başkaca malvarlıkları üzerine tedbir konulmasını, davacılardan – – maddi zararının tam olarak bilinememesi nedeni ile HMK 107.maddesi gereğince şimdilik her biri için -TL’den – TL maddi tazminatın kazanın meydana geldiği – tarihinden itibaren değişen oranlarda işleyecek yasal faiz ile birlikte tüm davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini, davacılardan – için – TL den – TL, diğer davacılardan-için – TL’den – TL olmak üzere toplamda – TL manevi tazminatın davalılardan kazanın meydana gelidği tarih olan – tarihinden itibaren işleyecek yasal faiz ile birlikte müşereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesini, TBK’nin 76. maddesi kapsamında müvekkilinin mağduriyetinin bir nebze olsun giderilmesi için şimdilik ön ödeme kapsamında — TL tazminatın ileride hak edecekleri tazminat bedelinden mahsup edilmek kaydıyla davalılardan alınarak davacılara verilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA: Davalı – vekili cevap dilekçesinde özetle; davaya konu trafik kazası nedeniyle müvekkilinin kusursuz olduğunu, bu nedenlerle maddi ve manevi tazminat taleplerinin reddini, malvarlığına tedbir konulması talebinin reddini, ön ödeme kararının verilmesi talebinin reddini, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı — şirketi vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının KTK uyarınca başvuru şartını yerine getirmemesi nedeniyle davanın usulden reddine karar verilmesini, müteveffa sigortalının araç sürücüsü olması nedeniyle destekten yoksun kalma tazminatı istenemeyeceğini beyanla; davanın esastan ve usulden reddini, yargılama masrafları ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı –.vekili cevap dilekçesinde özetle; davalı müvekkil -.– dava konusu olayda hiçbir kusurunun bulunmadığını, davacı tarafın ön ödeme talebi ile birlikte tüm tazminat taleplerinin reddini, davalı müvekkil şirketin dava konusu olayda sorumluluğu bulunmadığından dolayı ölçülülük ilkesi gereğince ve tedbirden dolayı ticaret ile uğraşan müvekkil şirketi açısından telafisi güç zararlar ortaya çıkabileceğinden davacı tarafın talep ettiği ihtiyati tedbir talebinini reddini, dava konusu olay değerlendirildiğinde ve olayın oluş biçimi, kazaya ilişkin tutanaklar incelendiğinde kazanın sürücü müteveffa —- kusurlu hareketleri neticesinde maydana geldiğini, müvekkil şirketin dava konusu olayla ilgili olarak hiçbir sorumluluğunun olmadığı kanaatine varıldığından hukuki mesnetten yoksun olan davanın reddini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı —- vekili cevap dilekçesinde özetle; davalı şirketin merkezinin İstanbul Mahkemeleri’nin yetki alanında kalması nedeniyle Mahkememizin yetkisiz olduğunu, KTK’nin 97. Maddesi uyarınca süresinde başvuru yapılmadığını, bu nedenle davanın reddi gerektiğini, yine cevap dilekçesinin sonunda gerekçesiz olarak görevli mahkemenin Mahkememiz olmadığını beyan ettiği, bu talepler kabul edilmediği taktirde davanın esastan reddini talep etmiştir.
Davalı – —- vekili cevap dilekçesinde özetle; geçici ödeme talebinin reddini, tarafların kusur oranı ile müteveffanın müterafik kusurunun tespitini, hesaplanan tazminattan müterafik kusur indirimi yapılmasını, sigortalı araca atfı kabil kusur bulunmadığından davanın reddini, aktüerye hesabı yapılırken belirtilen hususların dikkate alınarak hesap yapılmak üzere aktüer siciline kayıtlı aktüerya uzmanına hesap yaptırılmasını, müteveffanın yaşı ve medeni durumu itibariyle destek talep hakkı bulunmayanlar yönünden de davanın reddini, — yazı yazılarak, dava konusu kaza nedeniyle rücuya tabi gelir bağlanıp bağlanmadığının tespitini, eğer bağlandı ise bu tutarların peşin değerinin hesaplanacak tazminattan indirilmesini, kaza tarihinden faiz talebinin reddini, herhalde haksız ve mesnetsiz davanın reddini, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davacı yana yüklenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı —- vekili cevap dilekçesinde özetle; huzurdaki davanın görevsizlik nedeniyle reddini, davacının haksız ve hukuki mesnetten yoksun ön ödeme ve tedbir talebinin reddini, davacıların sigorta şirketlerine herhangi bir başvuru yapmadan direkt araç sürücüleri ve sahipleri hakkında dava açmış olmaları durumunda davanın dava şartı yokluğu nedeniyle reddini, ayrıca konuyla ilgili açılmış ve devam eden savcılık tahkikatı bulunduğundan işbu savcılık tahkikatı veya tahkikat neticesinde ceza davası açılması halinde bu ceza davasının huzurdaki dava için bekeltici mesele yapılmasını, yukarıda ileri sürdükleri itirazları nedeniyle haksız ve yersiz davanın öncelikle usulden aksi taktirde esastan reddini, tüm yargılama giderleri ile ücreti vekaletin davacılara yüklenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DAVANIN VE UYUŞMAZLIK KONULARININ TESPİTİ, DELİLLER, DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE DEĞERLENDİRİLMESİ, HUKUKİ NEDENLER VE SONUÇ:
1-Dava şartları ve yetki itirazlarının incelenmesi: Her ne kadar davalı—-vekili görev itirazında bulunmuş ve Asliye Hukuk Mahkemesi’nin görevli olduğunu savunmuş iseler de, dava, trafik kazasından kaynaklanan destekten yoksun kalma ve ölenin yakınlarının manevi tazminat istemlerine ilişkin olup, ölenin anne, baba ve kardeşleri, yakınlarının ölümü nedeniyle tüm davalılardan destekten yoksun kalma tazminatı ve manevi tazminat istemektedirler.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 4. maddesinde mutlak ticari davalar “(1)Her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları — ve çekişmesiz yargı işleri ile tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın;
a) Bu Kanunda,
b) Türk Medenî Kanununun, rehin karşılığında ödünç verme işi ile uğraşanlar hakkındaki 962 ilâ 969’uncu maddelerinde,
c) 11/01/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun malvarlığının veya işletmenin devralınması ile işletmelerin birleşmesi ve şekil değiştirmesi hakkındaki 202 ve 203, rekabet yasağına ilişkin 444 ve 447, yayın sözleşmesine dair 487 ilâ 501, kredi mektubu ve kredi emrini düzenleyen 515 ilâ 519, komisyon sözleşmesine ilişkin 532 ilâ 545, ticari temsilciler, ticari vekiller ve diğer tacir yardımcıları için öngörülmüş bulunan 547 ilâ 554, havale hakkındaki 555 ilâ 560, saklama sözleşmelerini düzenleyen 561 ilâ 580’inci maddelerinde,
d) Fikrî mülkiyet hukukuna dair mevzuatta,
e) Borsa, sergi, panayır ve pazarlar ile antrepo ve ticarete özgü diğer yerlere ilişkin özel hükümlerde,
f) Bankalara, diğer kredi kuruluşlarına, finansal kurumlara ve ödünç para verme işlerine ilişkin düzenlemelerde, öngörülen hususlardan doğan hukuk davaları ticari dava — ve ticari nitelikte çekişmesiz yargı işi sayılır. Ancak, herhangi bir ticari işletmeyi ilgilendirmeyen havale, vedia ve fikir ve sanat eserlerine ilişkin haklardan doğan davalar bundan istisnadır” şeklinde düzenlenmiştir.
Bunun yanında TTK’nın 21. maddesi gereğince her iki tarafın tacir olması ve tarafların ticari işletmesi ile ilgili olan davalar, taraflardan birinin ticari işletmesiyle ilgili olması kaydıyla Borçlar Kanununun havale hakkındaki 457-462 ve vedia hakkındaki 463-482. maddelerinde düzenlenen hususlardan doğan nispi nitelikteki ticari davalar yönünden de ticaret mahkemesi görevlidir.
Türk Ticaret Kanunun 4. maddesinde, bu kanundan doğan hukuk “davalarının” ticari dava sayıldığı, aynı Kanunun 5. maddesinin ikinci fıkrasında, bir yerde ticaret mahkemesi varsa asliye hukuk mahkemesinin vazifesi içinde bulunan ve bu kanunun 4. maddesi hükmünce ticari sayılan “davalara”, ticaret mahkemesinde bakılacağı hususları düzenlenmiştir.
Türk Ticaret Kanunun 3. maddesi ise, ”Bu Kanunda düzenlenen hususlarla bir ticari işletmeyi ilgilendiren bütün işlem ve fiiller ticari işlerdendir” hükmünü içermektedir.
Türk Ticaret Kanununun 1401-1520. maddelerinde Sigorta Hukuku’nun düzenlendiği, 5684 sayılı Sigortacılık Kanunu’nun “zorunlu sigortalar” başlıklı 13. maddesinde de sorumluluk sigortalarına ilişkin düzenleme yer aldığı görülmektedir. Türk Ticaret Kanunun 1483 ve devamı maddelerinde “zorunlu sorumluluk sigortalar” düzenlenmiştir.
Bir hukuki işlemin veya fiilin Türk Ticaret Kanunu kapsamında kaldığının kabul edilmesi için yasanın amacı içerisinde yukarıda tanımları verilen bu kanunda düzenlenen hususlarla bir ticari işletmeyi ilgilendiren bir hukuki işlemin veya fiilin olması gerekir.
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 91/1. maddesinde, “işletenlerin, bu kanunun 85/1. maddesine göre olan sorumluluklarının karşılanmasını sağlamak üzere mali sorumluluk sigortası yaptırmaları zorunludur”, aynı Kanunun 85/1. maddesinde, “bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yararlanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa, araç işletenin bu zarardan sorumlu olacağı”, aynı Kanunun 85/son maddesinde ise, “işleten ve araç işleticisi teşebbüsün sahibi, aracın sürücüsünün veya aracın kullanılmasına katılan yardımcı kişilerin kusurundan kendi kusuru gibi sorumludur” hükümlerine yer verilmiş, Karayolları Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları’nın A-1. maddesinde de, “sigortacı bu poliçede tanımlanan motorlu aracın işletilmesi sırasında bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına veya bir şeyin zarara uğramasına sebebiyet vermesinden dolayı 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununa göre işletene düşen hukukî sorumluluğu, zorunlu sigorta limitlerine kadar temin eder” şeklinde ifade edilmiştir. Ayrıca, Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları’nın A.3-b bendinde açıkça, işleten tarafından ileri sürülebilecek tazminat taleplerinin sigorta teminatı dışında olduğu düzenlenmiştir.
Yukarıda açıklanan 2918 sayılı KTK madde hükümlerinden, Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası; motorlu bir aracın karayolunda işletilmesi sırasında, bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına veya olayımızdaki gibi bir şeyin zarara uğramasına neden olması halinde, o aracı işletenin zarara uğrayan 3. kişilere karşı olan sorumluluğunu belli limitler dahilinde karşılamayı amaçlayan ve yasaca yapılması zorunlu kılınan bir zarar sigortası türü olduğu anlaşılmaktadır.
Görüldüğü gibi zorunlu mali sorumluluk sigortası işletenin ve kusurundan sorumlu olduğu sürücünün 3. kişilere karşı sorumluluğunu üstlenmekte olan bir sigorta türüdür.
Somut olayda, davacı trafik kazası nedeniyle uğranılan maddi ve manevi zararın sigorta şirketinden, aracın işleteni olan şirketten ve araç sürücüsü gerçek kişiden müştereken ve müteselsilen tahsilini talep etmekte olup, davanın TTK’nin 1483. vd. maddelerinde sayılan hususlardan olduğu anlaşılmaktadır. Bu durumda uyuşmazlığın Ticaret Mahkemesinde görülüp, sonuçlandırılması gerektiği anlaşıldığından davalı tarafın görev itirazının reddine karar vermek gerekmiştir.
Her ne kadar davalı —- yetki itirazında bulunmuş ise de, 6100 Sayılı HMK.nun 6.maddesine göre, ”Genel yetkili mahkeme, davalı gerçek veya tüzel kişinin davanın açıldığı tarihteki yerleşim yeri mahkemesidir.”
HMK.nun 7. maddesine göre ise ”Davalı birden fazla ise dava, bunlardan birinin yerleşim yeri mahkemesinde açılabilir. Ancak, dava sebebine göre kanunda, davalıların tamamı hakkında ortak yetkiyi taşıyan bir mahkeme belirtilmişse, davaya o yer mahkemesinde bakılır”.
Aynı Kanun’un 16. maddesine göre dava haksız fiilin vuku bulduğu, zararın meydana geldiği, zararın meydana gelme ihtimalinin bulunduğu yer ya da zarar görenin yerleşim yeri mahkemesinde de açılabilir.
Bunların yanında ve öncelikle 2918 sayılı KTK’nın 110. maddesi uyarınca, motorlu araç kazalarından dolayı hukuki sorumluluğa ilişkin davalar, ihtiyari ve zorunlu sorumluluk sigortası yapan şirketler aleyhine de işleten ve sürücü ile birlikte açılması halinde hem bu kanun hem de HMK.nun 6. maddesi uyarınca bu davalılardan birinin ikametgahı mahkemesinde de açılabilir.
KTK’nın 110. madde son cümlesinde yer alan kazanın vuku bulduğu yer mahkemesinde de, dava açılabileceği kuralı kesin yetki kuralı olmayıp, davacıya tanınan bir seçimlik haktır.
HMK’nin haksız fiillerde yetkiyi düzenleyen 16. maddesinde de esasen HMK’nin 7/I-2. cümlesindeki düzenleme anlamında kesin yetki sözkonusu değildir.
Dava sebebi olan haksız fiil halinde HMK’nin 16. maddesi gereğince birden fazla mahkemenin yetkili kılınarak davacıya bir seçimlik hak tanınmış olması gözönüne alındığında bu maddenin amacına aykırı bir yorumla HMK 7/I. maddesi gereğince haksız fiilin vuku bulduğu yerin tüm davalılar için kesin yetkili mahkeme olarak kabul edilmesi ve HMK’nin 6. maddesinde düzenlenen genel yetkili mahkeme yetkisinin kaldırdığı şeklindeki yorumlanamaz. Bir dava için birden fazla ( genel ve özel ) yetkili mahkeme varsa, davacı, bu mahkemelerden birinde dava açmak hususunda bir seçimlik hakka sahiptir.
Davaya konu olayda, trafik kazası Mahkememizin yetki alanında bulunan —ilçesinde meydana gelmiş olup, davalı — dışındaki tüm davalıların ikametgahı Mahkememizin yetki alanında olduğundan davalı —- yetki itirazının reddine karar vermek gerekmiştir.
2-Davanın ve uyuşmazlık konularının tespiti: Dava, trafik kazasından kaynaklanan destekten yoksun kalma ve ölenin yakınlarının manevi tazminat istemlerine ilişkindir.
Müsnet davada, ölenin anne, baba ve kardeşleri, yakınlarının ölümü nedeniyle tüm davalılardan destekten yoksun kalma tazminatı ve manevi tazminat istemektedirler.
Davanın dayanağı TBK’nin 49/1, 53/1-3.bent ve 55/1, 2918 sayılı KTK’nin 99/1, TTK’nin 1484. maddeleri, manevi tazminat açısından TBK’nin 56. maddesidir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın;
A-Davacıların murisi müteveffanın kusur oranının ne kadar olduğu,
B- Davacıların destekten yoksun kalma tazminatına hak kazanıp kazanmadıkları, kazanmışlarsa miktarının ne kadar olması gerektiği,
C-Davacıların manevi tazminata hak kazanıp kazanmadıkları, kazanmışlarsa miktarının ne kadar olması gerektiği noktalarında toplandığı tespit olunmuştur.
3-Deliller, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesi, hukuki nedenler ve sonuç: Yukarıda da belirtildiği üzere, dava, trafik kazası sonucu ölüm nedeniyle, ölenin yakınlarının, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 53/3. maddesi gereği destekten yoksun kalma tazminatı ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 56. maddesi gereği manevi tazminat istemine ilişkindir.
Dava konusu trafik kazasında, — günü saat – sıralarında, davacıların desteği müteveffa sürücü — sevk ve idaresindeki — plakalı otomobil ile devlet yolunu takiben -istikametinden — istikametine seyri sırasında olay mahalline geldiğinde, kendisiyle aynı istikamette önünde seyreden plakası belirlenemeyen kamyonu sollamak üzere kontrolsüzce sola manevra ile karşı istikamet şeridine girdiğinde, karşı istikametten şeridini takiben gelen davalı sürücü —sevk ve idaresindeki — plakalı otomobil ile karşılıklı çarpışmaları, çarpışmanın etkisiyle müteveffa sürücü idaresindeki aracın spin atıp – istikametine gidiş şeridine yönelmesi ile – istikametine gidiş şeridini takiben geriden gelen davalı sürücü—sevk ve idaresindeki — plakalı otomobille de çarpışması neticesi ölümlü, yaralanmalı ve maddi hasarlı dava konusu trafik kazası meydana gelmiştir.
Olayla ilgili olarak Şile C. Başsavcılığı’nın —- sor. Sayılı soruşturmasında, taraflarca toplanan delillerle birlikte soruşturma dosyası —gönderilmiş olup, — tarihli raporunda tüm kusurun davacıların desteği müteveffa sürücü — ait olduğu, sürücü – sürücü – ve plakası saptanamayan araç sürücüsünün kusursuz olduğu yönünde verilen bilirkişi raporuna göre, müteveffanın ölümünden kendisi dışında başka kimsenin kusurlu olmaması nedeniyle – tarihli- kovuşturmaya yer olmadığına karar verilmiş, bu karar İst. Anadolu-. Sulh Hukuk Mahkemesi’nin – tarih ve —d.iş numaralı itirazın reddine dair kararı ile kesinleşmiştir.
Davacılar vekili tarafından, trafik bilirkişisi emekli polis memuru – düzenlettirilen özel raporda ise, sürücü -kusursuz olduğu, ölen sürücü – – tali kusurlu olduğu, sürücüsü ve plakası tespit edilemeyen beyaz renkli araç sürücüsünün asli kusurlu olduğu, —- anlatımı doğru kabul edildiği taktirde” kusursuz olduğu, — Sirgüvenç’in—- ifadesi doğru kabul edildiği taktirde” tali kusurlu olduğu yönünde kanaat bildirilmiştir.
Mahkememizce, —- aldırılacak rapora esas olmak üzere, trafik kazaları araştırma uzmanı emekli trafik başkomiseri bilirkişi – aracılığıyla – tarihinde kazanın meydana geldiği yerde yapılan inceleme sonrasında düzenlenen rapor dosya içerisinde alınmış ve bu rapor, Mahkememiz dosyası ve kaza sonrası düzenlenmiş tutanakların tamamı ve olay mahallini gösterir fotoğrafların tamamını da içerir savcılık dosyasının tamamı ile birlikte — gönderilmiş olup, —- başkan ve iki üyesi tarafından düzenlenen – tarihli bilirkişi raporunda “olay mahallinin yerleşim yeri içi kavak mahalli olması, olay mahallindeki yer işaretlemeleri, mevcut işaret levhaları, mahalde müteveffa sürücü idaresindeki aracın yol bölümünde mevcut sollamayı yasaklayan devamlı düz çizginin varlığı, kaza öncesine ait görüntüler, yol genişliği ve araçların seyir durumları dikkate alındığında kaza öncesine ait görüntülerde görülen müteveffa sürücü idaresindeki araçla aynı istikamette sol ön ilerisinde seyreden ve müteveffanın sağından geçtiği plakası belirlenemeyen beyaz aracın kazanın oluşumunda etkenliği bulunmadığı kanaaatine varılmakla, kazanın sadece müteveffa sürücü idaresindeki aracın sollamanın yasak olduğu mahalde hatalı ve tehlikeli şekilde sollamaya çıkarak karşı istikametten gelen aracın şeridini kapatması neticesinde meydana geldiği kanaatine varan heyetimiz, tüm dosya kapsamı ve veriler dikkate alındığında olay bölümünde belirtildiği şekilde meydana gelen kazada, aşağıdaki şekilde rapor tanzimi cihetine gidilmiştir.
Bu duruma göre;
1) Davalı sürücü —- idaresindeki otomobil ile kendi seyir şeridini takiben nizami seyri sırasında olay mahalline geldiğinde, karşı istikametten gelen ve hatalı sollama ile istikametini kapatan araçla çarpışması ile karıştığı kazada atfı kabil kusuru bulunmamaktadır.
2) Davalı sürücü — idaresindeki otomobil ile kendi seyir şeridini takiben nzami seyri sırasında olay mahalline geldiğinde, kendisiyle aynı istikamette önünde seyreden ve hatalı sollam ile karşı istikamet şeridine geçen ve karşı istikametten gelen araçla çarpışmasının etkisiyle önüne savrulan müteveffa sürücü idaresindeki otomobil ile çarpışması ile karıştığı kazada atfı kabil kusuru bulunmamaktadır.
3) Müteveffa sürücü —- idaresindeki otomobil ile olay mahalli tek şeritli ve gidiş geliş olarak işleyen ve önündeki aracı geçmenin yasak olduğunun devamlı düz şerit çizgisi ve trafik işaret levhaları ile belirlnmiş olduğu yolda, kendisiyle aynı istikamette önünde seyreden kamyonu sollamak üzere nizamalara aykırı olarak ve tehlike arz eder şekilde kontrolsüzce karşı yön şeridine geçmesi ve karşı istikametten gelen davalı sürücü —- idaresindeki aracın istikametini kapatıp bu araçla karşılıklı çarpışmaları, çarpışmanın etkisi ile sağa savrularak geriden gelen davalı sürücü —- idaresindeki araçla da çarpışması ile meydana gelen, sevk ve idare hatasından kaynaklanan kazada asli kusurludur.
4) Olay mahallinin konumu, kazanın meydana geliş şekli, mevcut işaretlemeler ve kaza öncesine ait görüntüler ile yol ve şerit genişliği ile araçalrın seyir durumları dikkate alındığında; kaza öncesi görüntülerde görülen ve müteveffa sürücünün kaza öncesi sağından geçmek suretiyle gerisinde bıraktığı anlaşılan plakası ve sürücüsü saptanamayan beyaz renkte vasıtanın, olayın oluşu üzerinde herhangi bir etkenliği bulunmadığı, kazanın oluşumunda işaretleme eksikliği ya da başkaca bir unsurun etkenliğinin bulunmadığı kanaatine varılmıştır.
SONUÇ :
Yukarıdaki hususlar muvacehesinde, olayda;
1) Davalı sürücü – ve davalı sürücü — kusursuz oldukları,
2) Müteveffa sürücü —-%100 (yüzde yüz) oranında kusurlu olduğu” yönünde görüş bildirilmiştir.
Davaya konu kaza tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 74. maddesi gereğince; hukuk hakimi, ceza mahkemesince belirlenmiş ve kesinleşmiş olan maddi olgu ile bağlı ise de; kusurun bulunup bulunmadığı ve oranına ilişkin ceza mahkemesi kararı ile bağlı olmadığı gibi, kusura ilişkin saptamaya dayanan beraat kararı ile de bağlı değildir.
Bu kapsamda, dosya içerisinde mevcut trafik kazası tespit tutanağı ve ekli basit kroki, olay mahalli fotoğrafları ve dosya kapsamından; olay mahalli yerleşim yeri içi kavşak mahalli olduğu, yolun 11m genişliğinde asfalt kaplama iki yönlü devlet yolu olduğu, vakit gündüz hava açık zeminini kuru olduğu, mahalde kavşağa gelirken —- istikametine gidiş yönünde sollama yasağını belirtir devamlı düz çizgi olduğu, yolda azami hız limiti 50 km/s olduğu, ilk çarpışma noktasının – istikametine gidiş şeridinde olduğu, ilk çarpışmanın etkisiyle —istikametine gidiş şeridine savrulan- plakalı aracın- plakalı otomobil ile – istikametine gidiş şeridinde sürtünme şeklinde çarpıştığı, araçlara ait fren izine rastlanılmadığı, yol boyunca sürücüleri ikazına yönelik gerekli ve yeterli trafik işaretlemelerinin mevcut olduğu anlaşılmıştır.
Kaza tespit tutanağında kazada müteveffa sürücü — asli kusurlu, diğer sürücüler —-kusursuz olduğu belirtilmiştir.
Buna göre, Mahkememiz dosyası, savcılık dosyası, kovuşturmaya yer olmadığına dair karar, kaza tespit tutanağı ve ekli basit kroki, sürücü ve tanık beyanları, kaza sonrası olay mahalli ve araçları gösterir fotoğraf ve kamera görüntülerini içerir CD’ler, kaza öncesini gösterdiği anlaşılan video görüntüsünü içerir CD, savcılık aşamasında taraf talebi üzerine düzenlenen ve – tarafından düzenlenen özel bilirkişi mütalaa raporu, savcılık aşamasında—- tarafından düzenlenen ve müteveffa sürücüye asli kusur izafe edilip diğer sürücülere kusur izafe edilmeyen —– tarihli bilirkişi raporu, dava ve cevap dilekçeleri, mahkememizce aldırılan – tarihli bilirkişi raporunda belirtilen olay mahalli ile ilgili tespitler ve fotoğraflar, iddialar ve itirazların Mahkememiz hakimler heyeti tarafından irdelenmesi sonucunda, “olay mahallinin yerleşim yeri içi kavak mahalli olması, olay mahallindeki yer işaretlemeleri, mevcut işaret levhaları, mahalde müteveffa sürücü idaresindeki aracın yol bölümünde mevcut sollamayı yasaklayan devamlı düz çizginin varlığı, kaza öncesine ait görüntüler, yol genişliği ve araçların seyir durumları dikkate alındığında kaza öncesine ait görüntülerde görülen müteveffa sürücü idaresindeki araçla aynı istikamette sol ön ilerisinde seyreden ve müteveffanın sağından geçtiği plakası belirlenemeyen beyaz aracın kazanın oluşumunda etkenliği bulunmadığı kanaaatine varılmış olup, kazanın sadece müteveffa sürücü —– idaresindeki aracın sollamanın yasak olduğu mahalde hatalı ve tehlikeli şekilde sollamaya çıkarak karşı istikametten gelen aracın şeridini kapatması neticesinde meydana geldiği, bu duruma göre; davalı sürücü—– idaresindeki otomobil ile kendi seyir şeridini takiben nizami seyri sırasında olay mahalline geldiğinde, karşı istikametten gelen ve hatalı sollama ile istikametini kapatan araçla çarpışması ile karıştığı kazada atfı kabil kusuru bulunmadığı, davalı sürücü —- idaresindeki otomobil ile kendi seyir şeridini takiben nzami seyri sırasında olay mahalline geldiğinde, kendisiyle aynı istikamette önünde seyreden ve hatalı sollam ile karşı istikamet şeridine geçen ve karşı istikametten gelen araçla çarpışmasının etkisiyle önüne savrulan müteveffa sürücü idaresindeki otomobil ile çarpışması ile karıştığı kazada atfı kabil kusuru bulunmadığı, müteveffa sürücü —- idaresindeki otomobil ile olay mahalli tek şeritli ve gidiş geliş olarak işleyen ve önündeki aracı geçmenin yasak olduğunun devamlı düz şerit çizgisi ve trafik işaret levhaları ile belirlnmiş olduğu yolda, kendisiyle aynı istikamette önünde seyreden kamyonu sollamak üzere nizamalara aykırı olarak ve tehlike arz eder şekilde kontrolsüzce karşı yön şeridine geçmesi ve karşı istikametten gelen davalı sürücü —- idaresindeki aracın istikametini kapatıp bu araçla karşılıklı çarpışmaları, çarpışmanın etkisi ile sağa savrularak geriden gelen davalı sürücü – – idaresindeki araçla da çarpışması ile meydana gelen, sevk ve idare hatasından kaynaklanan kazada asli kusurlu olduğu, olay mahallinin konumu, kazanın meydana geliş şekli, mevcut işaretlemeler ve kaza öncesine ait görüntüler ile yol ve şerit genişliği ile araçalrın seyir durumları dikkate alındığında; kaza öncesi görüntülerde görülen ve müteveffa sürücünün kaza öncesi sağından geçmek suretiyle gerisinde bıraktığı anlaşılan plakası ve sürücüsü saptanamayan beyaz renkte vasıtanın, olayın oluşu üzerinde herhangi bir etkenliği bulunmadığı, kazanın oluşumunda işaretleme eksikliği ya da başkaca bir unsurun etkenliğinin bulunmadığı kanaatine varılmıştır.
Tüm bu nedenlerle, davacı taraf, davalı tarafın kusurlu olduğunu geçerli delillerle ispat edemediğinden, ispat edilemeyen davaların reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacıların maddi tazminat davası ve manevi tazminat davalarının esastan REDDİNE,
2-Harçlar yasasına göre Maddi Tazminat talebi yönünden alınması gerekli 44,40 TL harç ile Manevi Tazminat talebi yönünden alınması gerekli 44,40 TL harç olmak üzere toplam 88,80 TL harcın, davacı tarafından dava açılırken yatırılan 1.028,07 TL harçtan mahsubu ile fazla yatan 939,27 TL’nin karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacılara iadesine,
4-Davacılar tarafından sarf edilen yargılama giderlerinin davacılar üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı —- tarafından sarf edilen 48,60 TL yargılama giderinin davacılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davalı —– verilmesine,
6- Maddi tazminat davası yönünden davalılar kendilerini vekille temsil ettirdiklerinden AAÜT’nin 13/2.maddesi uyarınca davalılar lehine takdir olunan 1.000 TL vekalet ücretinin davacılardan alınarak davalılara verilmesine,
7- Manevi tazminat davası yönünden davalılar kendilerini vekille temsil ettirdiklerinden AAÜT’nin 10/3-4.maddesi uyarınca davalılar lehine takdir olunan 2.725,00 TL vekalet ücretinin davacılardan alınarak davalılara verilmesine,
8- Dosyada mevcut gider avansının karar kesinleştiğinde ve talep halinde ilgili tarafa iadesine,
Dair, davacılar vekili —- ile davalı – vekili — davalı – vekili — vekili – – yüzlerine karşı, diğer davalıların yokluğunda, gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren iki haftalık süre içinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi’nin ilgili Hukuk Dairesine istinaf kanun yolu açık olmak üzere oy birliğiyle verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 20/11/2019