Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/497 E. 2019/312 K. 15.03.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. İstanbul Anadolu 4. Asliye Ticaret Mahkemesi
ESAS NO: 2016/1173 Esas
KARAR NO: 2018/1198
DAVA: İtirazın İptali
DAVA TARİHİ: 14/10/2016
KARAR TARİHİ: 05/12/2018
Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle, müvekkili bankanın ——— Şubesi tarafından asıl borçlu ———–davalıların müşterek borçlu, müteselsil kefaletleri karşılığı krediler kullandırılmış olduğunu, sözleşme hükümlerine riayet etmeyen davalılara —- Noterliğinin —–tarih ve ——— y.sayılı ihtarnamesi ile kredilerin kat edilmiş olduğunu, verilen süreye rağmen borcun ödenmediğini, ihtara rağmen borç ödenmediğinden dolayı İstanbul Anadolu l6. İcra Müdürlüğünün ——– esas sayılı dosyasından ilamsız icra takibine geçilmiş olduğunu, davalıların mezkur icra dosyasına vaki itirazları üzerine işbu davanın açılması zaruretinin doğduğunu, davalı kefillerin asıl borçlu şirketin ortağı olduklarını asıl borçlunun kullandığı kredinin ödenmediğini, bu nedenle davalıların borca, işlemiş faize ve fer’ilere yönelik itirazlarının yasal dayanaktan yoksun ve dava sürecini uzatmaya yönelik ve kötü niyetli olduğunu, davalıların İstanbul Anadolu 16. İcra Müdürlüğü’nün ————— esas sayılı icra dosyasına olan itirazlarının iptaline, %20 den aşağı olmamak üzere inkar tazminatına, mahkeme masrafı ile ücreti vekaletin davalılara yükletilmesine karar verilmesi talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA: Davalılar vekili cevap dilekçesinde özetle, ihtarnamenin tebliğ yönünden usulsüz olduğunu, davacı bankanın ihtarnamede verdiği bir gün içinde ödenme isteminin iyi niyet kuralına aykırı olduğunu, müvekkil şirket ile banka arasında cari hesap mutabakatı bulunmadığını, müvekkillerin asıl borçlunun imzaladığı Kredi Sözleşmelerinde müteselsil kefil olduklarını, sorumluluklarının kefalet limiti ile sınırlı olduğunu, taraflar arasında hesap mutabakatı bulunmadığını, kredilere uygulanan faiz oranlarının fahiş olduğunu, ekonomik bakımdan zayıf olan tarafın güçlü yanın önceden hazırladığı sözleşmeyi imzalamak zorunda kaldığını, bu nedenle faiz oranlarının MK 2.maddcsindeki iyi niyet kuralına aykırı olduğunu, faizlerin uygulanmasında açıkça oransızlık bulunduğunu, bu oransızlığın giderilmesi gerektiğini, hesaplara uygulanan hesaplarda mürekkep faiz uygulaması bulunduğunu, alacak likit olmadığından dolayı icra inkar tazminatı talep edilemeyeceğini, itirazın iptali davasının reddine karar verilmesi talep etmiştir.
DAVANIN VE UYUŞMAZLIK KONULARININ TESPİTİ, DELİLLER, DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE DEĞERLENDİRİLMESİ, HUKUKİ NEDENLER VE SONUÇ:
1-Davanın ve çekişme konularının tespiti: Dava, genel kredi sözleşmesinden kaynaklanan kredi alacağının tahsili için kefil aleyhine başlatılan ilamsız icra takibine yapılan itirazın iptali istemine ilişkindir.
Davalı davaya cevap vermemiş ise de, İcra Dairesi’ne sunduğu itirazına göre, taraflar arasında “davalı borçluların, dava dışı şirketle davacı alacaklı Banka arasında yapılan genel kredi sözleşmesini kefil olarak imzaladıkları” hususunda uyuşmazlık bulunmadığı,
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın,
A)TBK’nin 583. Maddesi uyarınca geçerli bir kefalet sözleşmesi olup olmadığı,
B)Davacı banka tarafından asıl borçlu şirkete ihtarname keşide edilip edilmediği, ihtarnamenin tebliğ edilip edilmediği, bu hususun sonuca etkili olup olmadığı,
C)Davalı borçluların sorumluluklarının ne kadar olduğu,
D)Davalılarca davacı bankaya ödeme yapılıp yapılmadığı, yapılmışsa miktarının ne kadar olduğu, ödemelerin ve tahsilatların borçtan düşülüp düşülmediği,
E)İcra takibinde istenen temerrüt faiz oranının doğru olup olmadığı, bu faiz oranının ve miktarının genel işlem şartlarına aykırı olarak sonradan doldurulup doldurulmadığı, fahiş olup olmadığı, ne kadar olması gerektiği,
F)Davanın tam veya kısmen kabulü halinde alacağın likid olup olmadığı, yani davacının icra inkar tazminatına hak kazanıp kazanmadığı noktalarında toplandığı tespit olunmuştur.
2-Davaya konu icra dosyası: Dosyamız içine alınan davaya konu İstanbul Anadolu 16. İcra Müdürlüğü’nün —— Esas Sayılı dosyasının incelenmesinde; Davacı banka vekilinin, 16/12/2015 tarihinde, davalı borçlular aleyhine başlattığı ilamsız icra takip konusunun kredi alacağı olarak belirtildiği;
Asıl alacak : 4.219.590,00 TL
%39 Faiz : 73.139,56 TL
%5 BSMV : 3.656,98 TL
TOPLAM : 4.296.386,54 TL bedel üzerinden takibe girişildiği, borçlular vekilinin 30/12/2015 tarihinde takibe itiraz etmesi ile takibin durdurulmasına karar verildiği, gelen icra dosyasından, davanın yasal süresi içinde açıldığı anlaşılmaktadır.

3-Deliller, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesi, hukuki nedenler ve sonuç: Yüksek Yargıtay 19. Hukuk Dairesi’nin 27/09/2018 tarih ve 2017/3217 esas, 2018/4585 karar sayılı emsal nitelikli ilamında belirtildiği üzere “geçerli bir kefalet sözleşmesinin ne şekilde kurulacağı TBK. m. 583’de düzenlenmiştir. Madde hükmüne göre, “Kefalet sözleşmesi, yazılı şekilde yapılmadıkça ve kefilin sorumlu olacağı azami miktar ile kefaletin tarihi belirtilmedikçe geçerli olmaz. Kefilin, sorumlu olduğu azami miktarı, kefalet tarihini ve müteselsil kefil olması durumunda, bu sıfatla veya bu anlama gelen herhangi bir ifadeyle yükümlülük altına girdiğini kefalet sözleşmesinde kendi el yazısı ile belirtmesi şarttır.”
Yukarıda birinci bentte belirtilen uyuşmazlık konuları ve yukarıdaki hukuki açıklama uyarınca taraflar arasındaki uyuşmazlığın çözümü için gerekli deliller toplanıp, alanında uzman bilirkişiden rapor ve ek raporlar alınarak uyuşmazlığın çözümü yoluna gidilmiştir.
A)Kredi Sözleşmesi Hükümleri ve Kefalete ilişkin tespitler: Davacı bankanın —– Şubesi ile asıl borçlu ———-arasında —– tarihinde 4.000.000 TL tutarında Kredi Sözleşmesi imzalanmıştır.
Davalılar —— ve ——tarafından müşterek borçlu ve müteselsil kefil olarak imza edilmiş 6.000.000 TL tutarındaki sözleşmelere TBK’nin 583.maddesine göre, kefillerin her biri sorumlu olduğu azami miktar ile kefalet tarihini gösterecek (29.05.2014) şekilde kendi el yazıları ile yazılı şekilde sözleşmelere imza attıkları görülmektedir. Buna göre davalı borçluların kefil olarak sorumlu bulundukları kefalet limitleri ayrı ayrı 6.000.000 TL’dir.
TBK m. 581’e göre, “Kefalet sözleşmesi, kefilin alacaklıya karşı, borçlunun borcunu ifa etmemesinin sonuçlarından kişisel olarak sorumlu olmayı üstlendiği sözleşmedir.”
“Kefalet sözleşmesi, mevcut ve geçerli bir borç için yapılabilir. Ancak, gelccektc doğacak veya koşula bağlı bir borç için de, bu borç doğduğunda veya koşul gerçekleştiğinde hüküm ifade etmek üzere kefalet sözleşmesi kurulabilir” (m. 582).
“Kefalet sözleşmesi, yazılı şekilde yapılmadıkça vc kefilin sorumlu olacağı azamî miktar ile kefalet tarihi belirtilmedikçe geçerli olmaz. Kefilin, sorumlu olduğu azamî miktarı, kefalet tarihini ve müteselsil kefil olması durumunda, bu sıfatla veya bu anlama gelen herhangi bir ifadeyle yükümlülük altına girdiğini kefalet sözleşmesinde kendi el yazısıyla belirtmesi şarttır” (m. 583/f.l).
Dava konusu uyuşmazlıkta takip dosyası içeriğinde yer alan Genel Kredi vc Gayri Nakdi Kredi Sözleşmesi incelendiğinde; davacı yanın dava dışı şirkete 4.000.000,00 TL tutarında kredi açtığı görülmektedir. Davalı yanlar bu sözleşmeyi “Müteselsil kefil” sıfatıyla 29.05.2014 tarihinde imzalamış olup, Sözleşmede kefalet tutan 6.000.000,00 TL olarak belirlenmiştir.
Kefalet sözleşmesi fer’i bir sözleşmedir. Sözleşmenin geçerliliği, geçerli bir asıl borcun varlığını gerektirir ve doğuşu ve sona ermesi asıl borcun varlığına bağlıdır. Asıl borcun belirli veya belirlenebilir olması kefalet sözleşmesinin geçerlilik şartıdır. Kefilin sorumluluk kabul ettiği, yani kefalet sözleşmesinde güvence altına almış olduğu borçla, borçlunun asıl borcu aynı olmalıdır. Aksi takdirde kefilin sorumluluğu söz konusu olmaz. Buna karşılık kefalet senedinde asıl borcun tutar veya kapsam olarak gösterilmesi zorunlu değildir. Asıl borç, alacaklı ile esas borçlu arasındaki ilişkiye bakılarak kefalet sözleşmesinden bağımsız olarak belirlenir. Kefalet sözleşmesinde belirtilen ise, kefilin hangi miktarda sorumluluk altına girip, takip edilebileceğidir. Kefilin sorumlu olduğu asıl borç rakamla belirtilmese de belirli veya belirlenebilir olması halinde, azami miktar kefalet senedinde belirtilmiş ise kefalet geçerlidir,
Kefelet sözleşmesi yapılırken belirli olması gereken esas olarak kefil olunan borcun hukuki sebebi yanı asıl borç ilişkisidir. Belirli bir borcun varlığı halinde, kesin bir şekilde ortaya çıkmış bir borca kefalette asıl borcun belirlenmesi kolayken, hukuki bir ilişkinin tamamına ya da şarta bağlı veya müstakbel bir borca kefalette asıl borcun ne olduğu kesin olarak tayin edilemeyebilir. Müstakbel borca kefalet daha çok devamlı bir ilişki doğuran, değişen kredi borçları, cari hesap borçları için düzenlenir ve belirlilik de özellikle bu tür sözleşmelerde karşılaşılan bir sorundur. Kefalet sözleşmesi, gelecekte doğacak veya koşula bağlı bir borç için, bu borç doğduğunda veya koşul gerçekleştiğinde hüküm ifade etmek üzere kurulmuş ise, kefalet borcu muaccel olduğunda geçerli bir borcun var olması yeterlidir. Asıl borcun belirlenmesi ilkesinin çok dar yorumlanmaması gerekir. Kanun, gelecekte doğacak borçlar için de kefaleti kabul ederek dar yorumun benimsenemeyeceğinc işaret etmiştir.
Kefil, borcun aslından kefalet sözleşmesinde gösterilen azami tutarla sorumlu olacaktır. TBK m. 583 hükmü, kefaleti yazılı şekle tabi tutmuş ve azamî sorumluluk tutarının gösterilmesini, şekle ilişkin bir geçerlilik şartı olarak kabul etmiştir. Dolayısıyla sorumluluğun azami sınırının gösterilmemesi kefalet sözleşmesinin geçersizliğine sebep olur. TBK’de, önceki kanundan farklı olarak, kefilin sorumlu olduğu azamî miktarın, kefalet tarihinin ve müteselsil kefalet durumunda, kefilin bu sıfatla yükümlülük altına girdiğinin kefalet sözleşmesinde kendi el yazısıyla açıkça belirtilmesi şartı getirilmiştir. Bu durumda, asıl borcun yanı sıra gecikmc faizi, mahkeme masrafları gibi borçların toplamının da kefalet sözleşmesinde belirtilen kefilin sorumlu olduğu azami miktarı geçmemesi gerekmektedir.
Dava dosyasına getirtilen belgelerden de anlaşılacağı üzere, davacı bankanın sunduğu Kredi Sözleşmesinde davalıların kefalet imzalarının bulunduğu ve kefil olunan tutarların da yazılı olduğu görülmektedir.
Yapılan açıklamalar çerçevesinde uyuşmazlık konusu kefalet sözleşmesi değerlendirildiğinde hukuken geçerli bir kefalet sözleşmesinin kurulduğu sonucuna varılmıştır.
Davalılar vekili cevap dilekçesinde, “davalılar tarafından imzalanan sözleşmenin genel işlem koşulu” niteliğinde olduğunu, kural olarak ekonomik bakımdan zayıf olan tarafın güçlü yanın önceden hazırladığı sözleşmeyi imzalamak zorunda kaldığını, bu nedenle faiz oranlarının TMK’nin 2. maddesindeki iyi niyet kuralına aykırı olduğunu, tarafların edimleri arasında dengesizlik var ise Hakimin sözleşmeye müdahale edebileceğini, TBK’nin 28.maddesine göre faizlerin uygulanmasında açıkça oransızlık bulunduğunu, bu oransızlığın giderilmesi gerektiğini ileri sürmektedir.
TBK m. 20’ye göre, genel işlem koşulları, bir sözleşme yapılırken düzenleyenin, ileride çok sayıdaki benzer sözleşmede kullanmak amacıyla, önceden, tek başına hazırlayarak karşı tarafa sunduğu sözleşme hükümleridir. Bu koşulların, sözleşme metninde veya ekinde yer alması, kapsamı, yazı türü ve şekli, nitelendirmede önem taşımaz.
Karşı tarafın menfaatine aykırı genel işlem koşullarının sözleşmenin kapsamına girmesi, sözleşmenin yapılması sırasında düzenleyenin karşı tarafa, bu koşulların varlığı hakkında açıkça bilgi verip, bunların içeriğini öğrenme imkânı sağlamasına ve karşı tarafın da bu koşulları kabul etmesine bağlıdır. Aksi takdirde, genel işlem koşulları yazılmamış sayılır. Sözleşmenin niteliğine ve işin özelliğine yabancı olan genel işlem koşulları da yazılmamış sayılır (TBK m, 21).
Genel işlem koşulları, sözleşmede yer alan objektif esaslı noktalar dışında kalan sözleşme hükümleridir. Objektif esaslı noktalar, kurulmak istenen sözleşmenin asgari içeriğini oluşturan ve herhangi bir sözleşmeye o sözleşmenin nitelik ve özelliğini yani tipikliğini veren noktalardır. Bir başka deyişle bu noktalar sözleşmenin bünyesini, tipini veya asıl amacını tanıtması için bulunması gereken zorunlu unsurlardır. Örneğin satış sözleşmesinde satılan şey ve satış bedeli, hizmet sözleşmesinde yapılacak iş ve ücret objektif esaslı noktalar sözleşmenin kurulması için zorunlu unsurlar olduğundan bunların tamamı veya biri üzerinde anlaşma olmaz veya anlaşma şarlı ileriye bırakılacak olursa sözleşme kurulmaz.
Davalı vekili tarafından Türk Borçlar Kanunu’nun genel işlem koşullarına ilişkin hükümlerinden yola çıkarak, sözleşme ilişkilerinde “genel işlem koşulu kullanmak yasaklandı” yargısına varılmak istendiği anlaşılmaktadır. Bugünün ekonomik işleyişi dikkate alındığında sözleşmelerde genel işlem koşulları kullanmanın ekonominin vazgeçilemez bir ihtiyacı olduğu açıktır. Bahsi geçen hükümlerin amacı ise sözleşme ilişkilerinde sözleşmenin içeriğini belirleme imkanının tek başına elinde bulunduran bankanın ya da tarafın, sözleşmede hukuk kurallarını kendi lehine ortadan kaldırma ya da değiştirme, amacını gütmemesi gerektiği, asgari bir dengeyi gözetmesi gerektiği yönündedir.
TBK m. 586’ya göre, “Kefil, müteselsil kefil sıfatıyla veya bu anlama gelen herhangi bir ifadeyle yükümlülük altına girmeyi kabul etmişse alacaklı, borçluyu takip etmeden veya taşınmaz rehnini paraya çevirmeden kefili takip edebilir. Ancak, bunun için borçlunun, ifada gecikmesi ve ihtarın sonuçsuz kalması veya açıkça ödeme güçsüzlüğü içinde olması gerekir.”
Diğer taraftan yüksek Yargıtay, TBK’nin 88. ve 120. madde hükümlerinin ticari işlerde uygulama alanı bulup bulamayacağı hususundaki tartışmalara son vererek, TTK’nin 8 ve 9. madde hükümlerinin özel hüküm niteliğinde olduğunu ve ticari işlerde uygulanacağına işaret ederek, ticari işlerde faiz oranının serbestçe belirlenebileceği sonucuna varmıştır. ——–
İcra takip dosyası içerisinde yer alan ———Noterliği’nin —- tarih ve ——— No.lu ihtarnamesi ile davacı yanın dava dışı şirkeıe, davalıya ve diğer kefillere muaccel hale gelen borcun ödenmesi için 1 günlük süre verdiği görülmektedir.
Tüm bu açıklanmalar çerçevesinde; somut olayda geçerli bir kefalet sözleşmesinin bulunduğu; sözleşmeyi müteselsil kefil sıfatıyla imzalayan davalılara karşı takip yapılabilmesinin yasal şartlarının gerçekleştiği sonucuna varılmıştır.
Genel Kredi Sözleşmesine göre, kullandırılan kredi için bankaca tespit ve ilan edilecek oranda faiz tahakkuk ettirileceği kabul ve taahhüt edilmiştir.
Borçlu, faiz dışında KKDF ve gider vergisini dc ödemeyi kabul vc taahhüt etmiştir. Davacı banka, faiz oranını mevzuatın verdiği yetkiler içinde değiştirmeye yetkilidir. Müşteri, bankaca üç ayda bîr tahakkuk ettirilecek faiz, fon, gider vergisi ve komisyonu bankaya derhal ve nakden ödemekle yükümlüdür.
Genel Kredi Sözleşmesinin 12.maddesine göre, temerrüd faizi oranı ise, bankanın uyguladığı faizin %50 fazlası üzerinden uygulanacağı kabul edilmiştir. Bankanın uyguladığı akdi kredi faiz oranı %26 olarak tespit edilmiş olduğundan bu oranın %50 fazlası olan %39 nisbetinde temerrüd faizi talep edilmesi mümkündür(Bankanın 38 sayılı Faiz Genelgesi). Davacı banka icra takip talebinde %39 nisbetinde temerrüd faizi talep etmiş olup, talep edilen oran sözleşmede belirlenen orana uygun bulunmaktadır.
İhtilaf halinde bankanın kanuni defler kayıtları delil teşkil edecektir.
B)Davacı Bankanın Asıl Borçlu Şirkete Kullandırdığı Krediler: Davacı banka ——Şubesi tarafından, asıl borçlu —————— Kredi Sözleşmesine istinaden aşağıdaki nakit kredileri kullandırmış olduğu tespit edilmiştir.
1———— numaralı kredi hesabından ———— Kredisi 1.500.000 TL
2———-numaralı kredi hesabından spot kredi 1.000.000 TL
3——numaralı kredi hesabından spot kredi 1.000.000 TL
4——–numaralı kredi hesabından spot kredi 500.000 TL
Olmak üzere kullandırılan kredi toplamı 4.000.000 TL’dir.
C)Kredilerin Noterden Keşide Edilen İhtarname ile Kat edilmesi: Davacı bankaca asıl borçlu ————-ne kullandırdığı kredilerin ödenmesinde asıl borçlu şirketin sözleşmede üstlendiği edimlerini ifa etme yükümünü ihlal etmiş olduğundan dolayı, davacı banka, TBK’nin ve Sözleşmenin verdiği yetkiye dayanarak.—–.Noterliğinden keşide ettiği ——– tarih ve ——- yevmiye sayılı ihtarnameyi davalılara göndermiştir.
Davalıların hesap kat ihtarını tebellüğ tarihleri ile verilen süreye gdre temerrüt tarihleri aşağıdaki gibi olduğu saptanmıştır.
Davalı Tebellüğ Tarihi Temerrüt Tarihi

6.000.000 TL 02.12.2015 04.12.2015
6.000.000 TL 01.12.2015 03.12.2015

D)Davacı Banka tarafından başlatılan icra takibinde asıl borçludan isteyebileceği alacak miktarı: Davaya konu İstanbul Anadolu 16.icra Müdürlüğü ———– esas sayılı İlamsız Takip dosyasında, hesap kat tarihi olan ———- ile temerrüt tarihi arası için %26 akdi faiz, temerrüt tarihi ile ——— icra takip tarihi arası için %39 nisbetinde temerrüt faizi tahakkuk ettirildiği takdirde, davacı bankanın ——— icra takip tarihinde asıl borçlu ———– talep edebileceği alacak miktarı bilirkişiler tarafından aşağıdaki şekilde hesap edilmiştir.
Asıl alacak 4.219.590,00 TL
30.11.2015-03.12.2015 arası için %26 akdi faiz 12.189,92 TL
Faizin %5 GV 609,49 TL
04.12.2015-16.12.2015 arası %39 temerrüt faizi 59.606,14 TL
Faizin %5 BSMV 2.980,30 TL
Takip tarihinde talep edilebilecek alacak 4.294.975,85 TL
E)Kefillerin Sorumluluk miktarları ve sonuç: İcra takip tarihinden itibaren Sözleşmenin I2.maddesine göre, her kefil bankaca uygulanmakta olan en yüksek kredi faizi olan %26 oranının %50 fazlası olan %39 oranında temerrüd faizi ve temerrüd faizi üzerinden %5 gider vergisinden dolayı alacaklı bankaya karşı sorumludur.
Buna göre, davacı Bankanın asıl borçlu ———- kullandırmış olduğu kredilere ———– TL tutarındaki kefalet sözleşmesi ile kefil olan davalı yanların alacaklı bankaya karşı tahsilde tekerrür olmamak kaydıyla sorumlu bulunduğu miktarlar taleple bağlılık ilkesi nazara alınarak; tahsilde tekerrür olmamak kaydıyla, davalı-borçluların İstanbul Anadolu 16. İcra Müdürlüğünün ——— esas sayılı icra dosyasına yaptıkları itirazın kısmen iptaline ve takibin; davalı ——— yönünden; 4.219.590,00 TL asıl alacak, 73.139,56 TL işlemiş temerrüt faizi, 3.589,79 TL BSMV olmak üzere toplam 4.296.319,35 TL alacak ile işleyecek faiz yönünden 4.219.590,00 TL asıl alacağa takip tarihinden itibaren tahsil tarihine kadar işleyecek TCMB azami faiz oranları genelgeleri doğrultusunda değişen oranlarda tahsilde tekerrür olmamak kaydı ile % 39 temerrüt faizi işletilmek suretiyle devamına, davalı ——— Yönünden; 4.219.590,00 TL asıl alacak, 73.139,56 TL işlemiş temerrüt faizi, 3.656,98 TL BSMV olmak üzere toplam 4.296.386,57 TL alacak ile işleyecek faiz yönünden 4.219.590,00 TL asıl alacağa takip tarihinden itibaren tahsil tarihine kadar işleyecek TCMB azami faiz oranları genelgeleri doğrultusunda değişen oranlarda tahsilde tekerrür olmamak kaydı ile % 39 temerrüt faizi işletilmek suretiyle devamına, davacının fazlaya ilişkin istemlerinin reddine karar vermek gerekmiştir.
4-İcra-inkar tazminatı ile ilgili inceleme ve gerekçe: Davacı taraf, davalıdan icra-inkar tazminatı istemiştir.
İcra ve İflas Kanunu’nun 67.maddesinin 2. Fıkrası hükmünce, icra inkar tazminatına hükmedilebilmesi için, borçlunun takip sırasında ödeme emrine itiraz etmesi ve alacaklının alacağını mahkemede dava ederek haklı çıkması yasal koşullardandır. Borçlunun itirazının kötüniyetli olması ise yasal koşul değildir. İcra inkar tazminatı, aleyhindeki icra takibine itiraz eden ve işin çabuk bitirilmesine engel olan borçluya karşı konulmuş bir yaptırımdır. Bunlardan başka, alacağın likit ve belli olması da gerekir. Alacağın gerçek miktarı belli, sabit veya borçlu tarafından belirlenebilmesi için bütün unsurlar bilinmekte ya da bilinmesi gerekmekte, böylece borçlu tarafından borcun tutarının tahkik ve tayini mümkün ise; başka bir ifadeyle borçlu yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilir durumda ise alacağın likit ve muayyen olduğunun kabulü zorunludur. Öte yandan, alacağın muhakkak bir belgeye bağlı olması da şart değildir.
Açıklanan yasal kuralların ışığında takip konusu alacak değerlendirildiğinde, davacının alacaklı olduğu miktar sözleşme ile kararlaştırılmış olup likit olduğundan, daha fazla takdir edilmesine ilişkin neden bulunmadığından likit ve muayyen nitelikte bulunan asıl alacak, işlemiş faiz ve GV toplamı üzerinden hesaplanan %20 icra inkar tazminatı tutarı olan 859.277,31 TL icra inkar tazminatının , davalı ———- yönünden 859.263,87 Tl ile sınırlı olmak üzere davalılardan alınarak davacıya verilmesine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davanın KISMEN KABULÜ ile; tahsilde tekerrür olmamak kaydıyla, davalı-borçluların İstanbul Anadolu 16. İcra Müdürlüğünün —– esas sayılı icra dosyasına yaptıkları itirazın kısmen iptaline ve takibin;
a)Davalı ———- Yönünden;
4.219.590,00 TL asıl alacak, 73.139,56 TL işlemiş temerrüt faizi, 3.589,79 TL BSMV olmak üzere toplam 4.296.319,35 TL alacak ile işleyecek faiz yönünden 4.219.590,00 TL asıl alacağa takip tarihinden itibaren tahsil tarihine kadar işleyecek TCMB azami faiz oranları genelgeleri doğrultusunda değişen oranlarda tahsilde tekerrür olmamak kaydı ile % 39 temerrüt faizi işletilmek suretiyle devamına,
b)Davalı ———– Yönünden;
4.219.590,00 TL asıl alacak, 73.139,56 TL işlemiş temerrüt faizi, 3.656,98 TL BSMV olmak üzere toplam 4.296.386,57 TL alacak ile işleyecek faiz yönünden 4.219.590,00 TL asıl alacağa takip tarihinden itibaren tahsil tarihine kadar işleyecek TCMB azami faiz oranları genelgeleri doğrultusunda değişen oranlarda tahsilde tekerrür olmamak kaydı ile % 39 temerrüt faizi işletilmek suretiyle devamına,
c)Davacının fazlaya ilişkin istemlerinin REDDİNE,
2-Likit ve muayyen nitelikte kabul edilen asıl alacak, işlemiş faiz ve BSMV toplamı üzerinden hesaplanan %20 icra inkar tazminatı tutarı olan 859.277,31 TL icra inkar tazminatının davalı ——- yönünden 859.263,87 TL ile sınırlı olmak üzere davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
3-Harçlar Kanununa göre alınması gereken 288.240,19.-TL. harcın, peşin alınan 51.889,62.-TL. harç ve icra dosyasına yatırılan 21.481,93.-TL. harç olmak üzere toplam 73.371,55.-TL. harçtan mahsubu ile bakiye 214.868,64.-TL. harcın davalılardan tahsili ile Hazineye gelir kaydına,
4-Davacı tarafından mahkememiz dava dosyası ile icra dosyasına yatırılan toplam 73.371,55 TL harcın davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
5-Davacı tarafından sarf edilen 3.600,00 TL bilirkişi gideri, 198,50 TL tebligat ve müzekkere gideri olmak üzere toplam 3.798,50 TL yargılama giderinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
6-Davacı vekili kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’nin 13/1. maddesi uyarınca 107.395,90.-TL. vekalet ücretinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
7-HMK’nin 333. Maddesi uyarınca bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde taraflara iadesine,
Davacı vekilinin yüzüne karşı, davalılar vekilinin yokluğunda, gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren iki haftalık süre içinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi’nin ilgili Hukuk Dairesine istinaf kanun yolu açık olmak üzere oy birliğiyle verilen karar açıkca okunup usulen anlatıldı.05/12/2018