Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/400 E. 2023/259 K. 30.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2017/400 Esas
KARAR NO: 2023/259
DAVA: İflas (İflasın Ertelenmesi)
DAVA TARİHİ: 14/08/2012
KARAR TARİHİ: 15/03/2023

Mahkememizde görülmekte olan İflas (İflasın Ertelenmesi) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkili şirketin, kamu ve özel kuruluşlarla, yurt içinde ve yurt dışında her türlü arsalara inşaat yapım ve satımını yapmak, inşaat taahhütlerine müteahhit sıfatıyla girmek ve inşaatlar yapmak, ——–amacıyla —–sermaye ile kurulduğunu, bugüne kadar bir çok projeleri tamamlayarak teslim ettiğini, halen—– projelerinin devam ettiğini, —– projelerinin de henüz başlamamış projeler olduğunu, müvekkili şirketin bir çok sponsorluklarının da bulunduğunu, —- sponsorlukları olduğunu, müvekkili şirketin şu nedenle mali sıkıntıya düştüğünü, müvekkili şirketin — yılında —- arsa satış ihalesine girerek —– bedelle satın aldığını, arsalar alınırken imar durumlarının görüldüğünü, ancak daha sonra —–tarihinde imar durumunu bozduğunu ve bu durumun müvekkili şirketten saklandığının öğrenildiğini, —– bunun sorun olmayacağını, şirketin arsayı teslim alarak inşaata başlamasını söylediğini, —– tarihinde tapuya gidildiğinde arsalar üzerinde onlarca ipotek olduğunun görüldüğünü, —- sözlü güvence vermesi ile tapuların hacizli halleri ile devralındığını, verilen söze rağmen ipoteklerin — tarafından ancak —- ayında kaldırılabildiğini, arsaların tevhidinin bir yıl gecikmeli olarak yapılabildiğini, bu süre içerisinde inşaatların yapılıp —- olarak planlanan inşaatın, ——- verilen ruhsatı iptal etmesi nedeniyle mühürlendiğini, inşaatların durması üzerine hak sahiplerinin şirkete verdikleri senetleri ödemediğini, bu durum nedeniyle şirketin nakit akışı ve ödemeler dengesinin bozulduğunu, bu bozulmadan bütün projelerin etkilendiğini ve inşaata devam edilmediğini, bunun üzerine — daire olarak planlanan projede daire sayısının — düşürüldüğünü, iptal edilen—- dairenin sahibine, o zamana kadar ödedikleri parayı iade etmek üzere — fazlası ile senetler verildiğini, bu senetlerin tamamının ödendiğini, —-çözülmesi için ilgili kurum ve kuruluşlarla görüşmelerin devam ettiğini, problemin en geç bu yıl sonuna kadar çözümlenmesinin planlandığını,— tarihi itibariyle müvekkili şirketin rayiç değerler üzerinden — borca batık olduğunu, hazırladıkları iyileştirme projesi ile borca batıklıktan 31/12/2004 tarihi itibariyle tamamen çıkacaklarını ileri sürerek müvekkili şirketin borca batık olduğunun tespiti ile İİK md. 179 hükmü uyarınca iflasının şimdilik 1 yıl süre ile ertelenmesine, şirketin mal varlığının korunması için de gerekli muhafaza tedbirlerine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

MÜDAHİLLER : Müdahiller ve müdahil vekilleri vermiş oldukları müdahale dilekçeleri ile davacı şirketten alacaklı olduklarını beyan etmişlerdir.

DELİLLER VE GEREKÇE :
Dava; İİK 179 /179-a-b maddeleri ile TTK 324 madde gereği iflasın ertelenmesine ilişkindir.
Taraf delilleri toplanıp, ——– doğrultusunda iflas erteleme talebi ilan edilip, aktiflerin rayiç bedeli yönünden ve borca batıklık yönünden teknik bilirkişi kurulundan rapor alındıktan sonra, mali durumuyla ilgili uzman bilirkişi kurulundan da kök ve ek raporlar alınarak, uyuşmazlığın çözümü yoluna gidilmiştir.
Bilirkişi kurulu son raporunda özetle; (Davacı şirketin borca batık olduğu, Davacı şirketin gelirinin —– dönem noktasında, iyileştirme projesinde sadece sermaye artırım taahhüdünü yerine getirdiği, alıcılardaki tahsilat ve taşınmazlardaki satışların gerçekleştirilemediği, Davacı şirketçe inşaatların tamamlanabilmesi için büyük bir kaynak girişine ihtiyacı olduğu, bu kaynağın sağlanmasının, ancak iyileştirme projesinde belirtilen taşınmazların satışına bağlı olduğu, münhasıran inşaat sektöründe faaliyet gösteren davacı şirketin, yüksek tutarlı taşınmazlarını (arsalarını) satabilmesinin, —– koşullarına bağlı olduğu, hemen gerçekleştirilmesinin mümkün olmadığı, bu durumda, satışların gerçekleşebilmesi için davacı şirkete münasip bir önelin verilmesi ve iflas erteleme talebinin de kabulü gerektiği, verilecek önel sonunda taşınmazların satışının gerçekleştirilememesi ve şirkete girdi sağlanamaması halinde iyileştirme projesindeki inandırıcılık da tamamen ortadan kalkacağından davacının iflas erteleme talebinin reddi gerekeceği, Davacının iyileştirme projesindeki borca batıklıktan çıkma öngörülerini —- itibariyle belirlediği, iyileştirme projesinde öngörülen —– sonunun makul bir süre olacağı hususu, yüce mahkemece de benimsendiği takdirde iflasın ertelenmesi talebinin kabulü gerekeceği…) şeklinde beyanlarını bildirmişlerdir.
Kayyım heyeti son raporlarında özetle ( İflasın ertelenmesi davalarında iyileşme için kural borçların ödenmesidir. Huzurunuzda görülmekte olan dava konusu olay açısından kural ise; tapuların verilmesi ve inşaatların bitirilerek teslim edilmesidir. Bu durum alacaklı olarak addedilen 5.500 müşteriyi ilgilendirmektedir. İflasın derhal açılmasının münferit birkaç alacaklının haricinde tüm müşterilerin aleyhine olacağı tartışmasızdır. Erteleme halinde ise her verilen tapu ve inşaatlardaki her ilerleme müşterilerin risklerinin daha azalmasına yol açacaktır. Dolayısıyla müşterilerin durumu daha kötüye gitmeyecek, bilakis daha da düzelecektir davacı şirketin varlıkları ve yaratacağı kaynaklar buna imkan tanımaktadır. Ancak, zamana ihtiyacı bulunmaktadır. Bunlar yetmediği veya realize olmadığı durumda, tapuları alan müşterilerin organize hareket ederek konutlarını bitirmesi gündeme gelecektir. Aksi halde, tapusuz ve natamam inşaat, enkaz olarak nitelendirilmektedir.
Açıklamalarımız muvacehesinde bütün şartlar iflasın ertelenmesinin gerekli olduğuna işaret etmektedir. Yaptığımız görüşmelerde müşteriler de aynı kanaati taşımaktadır. Her ne kadar müdahil sayısı yüksek görükse de, —–müşterinin varlığını nazara aldığımızda, gerek sayı açısından ve gerekse alacak tutarı açısından müdahiller azınlıkta kalmaktadır. Pek tabi, bunların da haklarının korunması şarttır. Bunun için de davacı şirketin yaşatılması zorunludur.) şeklinde beyanlarını bildirmişlerdir.
Konularında uzman olan bilirkişilerin raporları gerekçeli ve dosya kapsamına usul ve yasaya uygun bulunarak aynen benimsenmek suretiyle hükme esas alınmıştır.
Bu itibarla;
Kayyımlarca dosyaya sunulan raporda özetle; (Davacının iflasının ertelenmesi halinde verilen tapu ve inşaatların ilerlemesi müşterilerin risklerinin daha azalmasına sebep olacağı ve müşterilerin durumlarının daha düzeleceğini, davacının varlıklarının ve yaratacağı kaynakların buna imkan verdiğini, ancak zamana ihtiyaç olduğunu, davacının konumunun belirsizliğinden 40. Milyon TL lik adanın satışının güçleştirdiğini, iflas ertelenmesi halinde satışın daha kolay olacağını,)
Bilirkişiler de son ek raporlarında özetle; ——- önemli ödemeler yapıldığı, üyelerin bir kısmının tapularını aldığı, kalan kısmının da tapularını verilmeye devam edildiği, davacı şirketin inşaatları tamamlayıp hak sahiplerine verebilmesi ve bu suretle borca batıklıktan kurtulması, mevcut taşınmazın satışına bağlı olduğunu, davacının mevcut taşınmasının fiyatının da çok yüksek olduğundan bu yüksek değerdeki bir taşınmazın hemen satışının beklenmesi piyasa şartlarına uygun düşmeyeceğinden, makul bir süre verilmesi gerektiği, projede öngörülen—- sonunun makul süre olabileceği ve borca batıklıktan çıkma öngörüsü için makul süre verildiğinde iflas erteleme talebinin kabulü gerektiğini) belirtmelerine göre;
Mahkememizce de çok yüksek değerdeki —- adanın satışı ve şirkete kaynak temini için davacıya (1 yıllık) süre verilmesi gerektiği kanaatine varılmış, İİK: 179/a-b mad. göre kayyumların 3 er aylık dönemlerde sunacağı raporlar ve incelemeler ile davacı hakkında her zaman iyileştirmenin mümkün olamayacağı belirlendiğinde resen erteleme kararının kaldırılabileceği de göz önüne alınarak; Bir kısım müdahillerin bilirkişi raporlarına itirazları doğrultusunda ek rapor veya yeni bir heyetten rapor alınması veya rapora beyan için mehil verilmesi neticeye etkili görülmeyip zaman kaybına yol açacağından,Basit usule tabi olan ve öncelikle ve ivedilikle görülmesi gereken bu davada; borca batık olan ve bu aşamada iyileştirme projesi ciddi ve inandırıcı bulunan ve mali durumunu iyileştirebileceği ümidi olan davacı şirketin iflas erteleme talebinin koşulları oluştuğu kanaatine varıldığından bahisle, davanın kabulüne, davacı ——-iflasının takdiren —- yıl süre ile ertelenmesine, bu dava ile ilgili verilen tedbir kararının verilen erteleme süresince devamına, karar verildiği iş bu kararın süresi içinde müdahiller —–vekilince temyiz edilmesi üzerine ———”İflasın ertelenmesini isteyen kooperatif ve sermaye şirketlerinin borca batık durumda bulunması (bir diğer ifade ile varlıklarının rayiç değerlerinin borçlarını karşılayamaması), fevkalade mühletten yararlanmamış olması ve sunacakları iyileştirme projesi kapsamında mali durumlarının ıslahının imkân dâhilinde görülmesi gerekir (İİK.m.179). Gerek borca batıklığın ve gerek iyileştirme projesinin ciddi ve inandırıcı olup olmadığının tesbiti özel ve teknik bilgiyi gerektirdiğinden bu değerlendirmelerin yapılması için bilirkişi görüşüne başvurulmalıdır (HMK.m.266). Hâkim de bu raporla o konudaki özel ve teknik bilgi ihtiyacını giderebilmeli ve raporun hukuka uygunluğunu denetlemelidir. Projenin ciddi ve inandırıcılığı öncelikle ve özellikle sermaye ve/veya kârlılığın ne şekilde arttırılacağı ve borca batıklıktan kurtulmanın ne şekilde sağlanacağı somut, belgelere dayalı ve gerçekçi bilgi ve öngörülerden yola çıkılarak tesbit edilmeli, diğer proje unsurları için de bilimsel veriler değerlendirilmelidir. Somut olayda çok sayıda bağımsız bölüm ve bir de adadan oluşan malvarlığının değer tespiti konusunda atanan bilirkişilerin mesleki alan bakımından yeterli ihtisasa sahip olup olmadıkları konusunda tereddüt hasıl olmuştur. Nitekim raporu hazırladıkları sürenin kısalığı da değer tespiti yapılan taşınmazların çokluğu karşısında müdahillerin itirazına uğramıştır. HMK.m.267’de birden çok bilirkişi atanabileceği açıkça kabul edildiğine göre davacının mal varlığının rayiç değerlerini tesbit edebilecek sayı ve mesleki yeterlikteki ——- bilirkişinin atanması ile yeni bir bilirkişi heyeti oluşturulmalı ve değer tespitleri konusundaki müdahil itirazları giderilmelidir. Diğer taraftan borca batıklığın (-) 7.280.589,00 TL olduğu dikkate alındığında, şirket ortağı ——– şirketten olan 9.178.132,22 TL’lik alacağının tahsili konusunda üç yıllık süreçte talepte bulunmayacağı yolunda taahhütte bulunduğu göz önünde tutularak, Türk Ticaret Kanunu’nun 376. maddesinde öngörülen sırada sona geçme niteliğinde olup olmadığının değerlendirilmemiş olması da eksik incelemeye dayalıdır. Kayyım raporunda onay alınmadan taşınmaz satışı yapıldığı ve şirket yetkilisinin medyada yaptığı açıklamalar nedeniyle müşteriler arasında infiale yol açtığı belirtildiğinden, buna ilişkin deliller gözetilerek, davacı şirketin iyileştirme projesinin ciddiliği ve inandırıcılığı ile şirket yetkililerinin projeye uygun davranıp davranmadığı da değerlendirilmelidir. Bu durumda mahkemece davacı şirketin borca batıklık durumunun tereddüde yer bırakmayacak biçimde belirlenmesi ve projenin ciddi ve inandırıcı olup olmadığı ve süreç içindeki uygulamaların projede gösterilen iyileştirme unsurlarına uygun bulunup bulunmadığı hususunda somut verilere dayalı, teknik, denetime elverişli ve detaylı bir inceleme için, dosyanın oluşturulacak uzman bir heyete tevdii ile dosya üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılması ve sırada sona geçme konusundaki TTK’nın 376. maddesinin değerlendirilmesi suretiyle varılacak uygun sonuca göre bir karar verilmek gerekirken, eksik inceleme ve hatalı değerlendirmelerle yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir gerekçesiyle hükmün bozulmasına” karar verildiği görülmüştür.
—— ilamının karar düzeltme yoluyla incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmiş, yine aynı dairenin ——-ilamında belirtilen gerektirici sebeplere ve davacı şirket fona devredilmiş olup kayyım atandığının anlaşılmasına ve bu hususunda bozma sonrası davaya bakacak mahkemece değerlendirelecek olmasının tabi bulunmasına göre, HUMK’nın 440. maddesinde sayılan hallerden hiçbirisine uymayan karar düzeltme isteminin reddi gerekmiştir, gerekçesiyle, davacı vekilinin karar düzeltme isteminin reddine” karar verildiği görülmüştür.
Dosya mahkememize gelmekle mahkememizin —– sayılı dosya numarasını almış, bozma ilamına uyulmuş ve yargılamaya devam olunmuştur.
Davacı şirkete ait ——- gayrimenkulün değerinin tespiti için bilirkişilere yerinde inceleme yetkisi verilmek üzere biri gayrimenkul değerleme uzmanı, biri fen bilirkişisinden oluşan bilirkişi heyeti vasıtasıyla inceleme yaptırılarak rapor alınması için —– tarihinde talimat yazılmış, talimat sonucu alınan — tarihli raporda taşınmazın talep tarihi olan — tarihindeki toplam piyasa rayiç değerinin —- olduğu ve keşif tarihi olan — tarihindeki toplam piyasa rayiç değerinin —olduğunun bildirildiği görülmüştür.
Davacı şirkete ait ——– yeri nitelikli gayrimenkulün, ——— tarla nitelikli gayrimenkulün değerlerinin tespiti için ——-tarihinde talimat yazılmış, talimat sonucu alınan —- tarihli bilirkişi raporunda —– Parsel taşınmazın değerinin ———taşınmazın değerinin 553.021,50 TL olmak üzere genel toplamının 26.364.448,35 TL olduğunun bildirildiği görülmüştür.
Davacı şirkete ait ——– adet dairenin değerinin tespiti için bilirkişilere yerinde inceleme yetkisi verilmek üzere biri gayrimenkul değerleme uzmanı, biri fen bilirkişisinden oluşan bilirkişi heyeti vasıtasıyla inceleme yaptırılarak rapor alınması için, —— yazılmış, talimat sonucu alınan 30.06.2020 tarihli bilirkişi raporunda bahsi geçen taşınmazlar üzerinde herhangi bir yapı veya bağımsız bölüm olmadığının bildirildiği, davacıya ait tapu kayıtlarının bulunmadığı, taşınmazların 3. şahıslar adına kayıtlı olduğunun bildirildiği görülmüştür.
Davacının maliki olduğu —– taşınmazın değerinin tespiti için, bir gayrimenkul değerleme uzmanı, bir fen bilirkişisi tarafından yerinde inceleme yapılmak üzere —Asliye Hukuk Mahkemesine —– tarihinde talimat yazılmış, talimat sonucu alınan —- tarihli bilirkişi — raporunda —-konumlu —– bir bütün olarak keşif ve dava tarihi itibariyle değerinin 60.000.000,00 TL olduğunun bildirildiği görülmüştür.
— yazılan yazıya verilen cevapta, davacı şirkete ait Dikili’deki taşınmazla ilgili —– yıllarında düzenlenmiş değerleme raporlarının birer örneğinin gönderildiği anlaşılmıştır. İncelenmesinde taşınmazın —– olarak taktir edildiğinin bildirildiği görülmüştür.
Davacı şirkete ait taşınmazlar ilgili tapu müdürlüklerinden istenilmiştir.
Davacı şirketin ——- taşınmazlarının dava tarihi olan — tarihindeki ve güncel değerinin tespiti için davacının her ilçedeki taşınmazlarıyla ilgili ayrı ayrı olmak üzere en az biri inşaat mühendisi olmak üzere —– oluşan bilirkişi heyetleri kurulmasına, bilirkişi heyetlerinin ücretlerinin rapor düzenlendikten sonra suçüstü ödeneğinden ödenmesi için ara karar oluşturulmasına karar verilmiş bu kapsamda bilirkişiler —— tarafından sunulan —- tarihli raporunda özetle; —- yer alan taşınmazların dava tarihi olan 14.09.2012 tarihinde toplam değerinin —- tarihli güncel rayiç değerinin —- olduğunun bildirildiği görülmüştür. Bilirkişiler —— tarafından sunulan 30.11.2021 tarihli bilirkişi raporunda özetle; —- yer alan taşınmazların dava tarihi olan —- tarihli güncel rayiç değerinin —- olduğunun bildirildiği görülmüştür.
Son aylardaki gayrimenkul fiyat artışları gözönüne alınarak davacı vekili ve raporlardaki değerlere itiraz eden bir kısım müdahil vekillerinin itiraz dilekçeleri eklenmek suretiyle bilirkişiler ——- doğrultusunda —taşınmazların güncel değerleri ile ilgili ek rapor düzenlenmesi istenmiştir.
Bilirkişiler ——- tarihli bilirkişi ek raporunda özetle; bilirkişiler önceki raporlarında bulunan rakamları tekrar ederek —- tarihli taşınmazların güncel değerinin — olduğunu bildirmişlerdir.
Son aylardaki gayrimenkul fiyat artışları gözönüne alınarak davacı vekili ve raporlardaki değerlere itiraz eden bir kısım müdahil vekillerinin itiraz dilekçeleri eklenmek suretiyle —– güncel değerinin tespiti ile itirazlar doğrultusunda ek rapor düzenlenmek üzere bilirkişi — gönderilmesi için —— Asliye Hukuk Mahkemesine talimat yazılmış, bilirkişiye basında çıkan haberlere göre garip adasıyla ilgili yabancı yatırımcılarla —- görüşme içinde olduğu hususunun ihtarına, bu hususu da inceleyerek değerlendirme yapması istenilmiş bilirkişi —–ek raporda özetle güncel değeri 120.000.000,00 TL olabileceğinin bildirildiği görülmüştür.
Son aylardaki gayrimenkul fiyat artışları gözönüne alınarak bilirkişiler ———- taşınmazların güncel değerleri ile ilgili ek rapor düzenlenmesi istenmiştir.
Bilirkişiler —– tarafından sunulan 24/05/2022 tarihli bilirkişi ek raporunda özetle; bilirkişiler önceki bulunan değerler muhafaza edilerek mayıs —- değerlerinin toplam 7.400.000,00 TL olarak tespit edildiği görülmüştür.
Mahkememizin 02.09.2022 tarihli ara kararının 3.bendi ile; davacı vekilinin 19.07.2022 tarihli duruşmada, davacı şirketin —— taşınmazlarının değeri ile ilgili düzenletilen rapor suretini sunduğu, ilgili rapor incelendiğinde raporun ——tarafından hazırlandığı, ilgili raporda; “Davacı şirketin ———– olarak tespit edildiği…” yönünde görüş bildirildiği anlaşılmıştır. Davacı vekili,————– olmasının mümkün olmadığını beyan etmiştir. Buna göre Mahkememizce görevlendirilen bilirkişi heyeti ile davacı tarafça sunulan uzman raporu arasında fahiş fark olduğundan bu kez üçünün de adresleri —– bölgelerinde olan —– oluşan bilirkişi heyeti seçilmesine karar verilmiş. Bilirkişiler —- tarafından sunulan —-tarihli bilirkişi raporunda özetle; taşınmazların toplam değerinin —– olduğunun bildirildiği görülmüştür.
Mahkememizin 02.09.2022 tarihli ara kararının 2.bendi ile; mahkememizin 19.07.2022 tarihli duruşmasının —— nolu ara kararı ile; —– ilgili bilirkişi raporu ile davacı vekilinin iddiası arasında çok önemli miktarda değer farkı olduğundan, davacı vekiline —— değeri ile uzman raporu alması için 1 ay kesin süre verilmesine, aksi halde bu hakkından vazgeçmiş sayılacağının ihtarına (davacı vekillerine ve yönetim kurulu başkanına ihtar edildi), rapor sunulduğu taktirde bu hususta —— günü ara karar oluşturulmasına,” karar verilmiş, ilgili ara karara istinaden davacı vekilinin — tarihli dilekçesi ekinde davacı şirketin maliki bulunduğu —- güncel rayiç değerinin tespiti için ——- vasıtasıyla inceleme yaptırarak rapor düzenlendiği, ilgili bilirkişi tarafından düzenlenen raporda; “Emsal karşılaştırma yöntemi kullanılarak, halihazır durumu itibariyle —— güncel rayiç değerinin; 823.329.600,00 TL olarak hesap ve tespit edildiği, —– kullanılarak, —- önceki imar durumuna göre değerlendirilmesi halinde ise ——- hesap ve tespit edildiği…” yönünde görüş bildirildiği anlaşılmıştır. Buna göre Mahkememizce görevlendirilen bilirkişi ile davacı tarafça sunulan uzman raporu arasında fahiş fark olduğundan fiyatlama yapılacak yerin ada olması da göz önüne alınarak —— yazı yazılarak ada değeri belirleyebilecek nitelikte en az bir tanesi —— olmak üzere emlak uzmanlarının isimlerinin bildirilmesinin istenmesine karar verildiği,—— gelen cevap yazısında bilirkişi ismi bildirmeyle ilgili yükümlülüklerinin olmadığının bildirildiği görülmüştür.
Mahkememizin —— tarihli ara kararı ile; dava konusu ——— raporun düzenlenme tarihindeki değerinin hesaplanması için üç kişilik uzman bilirkişi heyetinden rapor alınmasına, bilirkişilerin dosya üzerinden ve adanın bulunduğu mahalde keşfen inceleme yapmak suretiyle rapor hazırlamalarına, mahkememizce daha görevlendirilen bilirkişi ——-ve davacı tarafça uzman görüşü olarak daha sonra dosyaya sunulan uzman ——– raporları arasında fahiş fark bulunduğunun dikkate alınmasına, bilirkişilerin adanın bulunduğu yere gidiş – geliş yol, konaklama ve her türlü masraflarının davacı vekili tarafından karşılanmasına, bilirkişilere adanın bulunduğu yer kamu kurum ve kuruluşlarından gerekli bilgi ve belgeleri alma konusunda yetki verilmesine, buna göre dosyanın mahkememizce re’sen seçilen ——- oluşan bilirkişi heyetine tevdine, —- tarihli ara kararın işbu ara karar gereği rapor sunulduğunda yerine getirilmesine karar verilmiş, Bilirkişiler —–tarafından sunulan 14.02.2023 tarihli bilirkişi raporunda özetle; Raporda adanın değerinin keşif tarihi olan ——-olduğunun bildirildiği görülmüştür.
İşbu raporda görev alan bilirkişi—— dosyamızda asli müdahil olarak bulunduğu sonradan anlaşıldığından bilirkişinin 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 272 maddesi uyarınca görevini yapmaktan yasaklı olduğu, ancak bilirkişi heyeti üç kişiden oluştuğundan bilirkişi ——– oyu sayılmaksızın raporun oy çokluğuyla alındığının kabulüyle yasaklılık halinin sonuca etkili olmadığı anlaşıldığından yeniden rapor alınması yoluna gidilmemiştir. Asli müdahil ——– daha sonra asli müdahillik talebinden feragat etmiştir.
Mahkememizin 20.01.2023 tarihli ara kararı ile; davacı şirketin borca batıklık durumunun tereddüte yer bırakmayacak biçimde belirlenmesi için üç kişilik uzman bilirkişi heyetinden rapor alınmasına, bilirkişilerin dosya üzerinden ve gerekmesi halinde şirket merkezinde gerekli inceleme ile bilgi ve belge alma konularında yetkili olduklarına, buna göre dosyanın mahkememizce re’sen seçilen—— oluşan bilirkişi heyetine tevdine karar verilmiş, bilirkişiler ——–tarafından sunulan 07.03.2023 tarihli bilirkişi raporunda özetle; davacının öz varlık değerinin 582.533.438,66 TL olduğu, aktiflerinin borçlarını karşılamaya yettiği ve borca batık olmadığının bildirildiği görülmüştür.
Müdahil ——- tarihli bilirkişi raporuna itiraz dilekçesinde özetle; raporun müvekkili kurum alacakları bakımından ciddi hatalar içerdiği görüldüğünü, raporun —-müvekkili kurumdan alındığı belirtilen borç sorgu sonucu çıktısının rapora eklendiği, raporun —— madde de ise kurum alacakları bakımından bu belgenin dikkate alındığının belirlendiğini, ancak söz konusu belge incelendiğinden davacının iş yeri sicil dosyalarının, belgeye yansıyanlarının, —— sırası arasında kayıtlı olanların görüldüğü diğer iş yeri dosyalarının görülmediğini, yani davacının borçlu olduğu tüm sicil dosyaları açık bir şekilde raporda belirtilmiş olmadığını, bu bakımdan raporun denetime el verişli olmadığını, görülen bu firmalar ve görülmeyen firmalar bakımından toplam rakamın 17.3016.209,88 TL olduğunu, ilgili çıktıda belirtilmiş olduğunun görüldüğünü, ancak bu anlaşıldığı kadarıyla davacının müvekkili kuruma olan borçlarının sadece ana para kısmı olduğunu, ekte sunulan davacının iş yeri sicil dosya bilgileri ve bunların borç dökümlerinde borç asılları ve gecikme zamları bakımından —-tarihi itibarı ile müvekkili kurum alacağının —— olduğunun görüldüğü, üstelik taşeron firmalardan dolayı davacının müteselsilen borçlu olduğu miktarlar bu rakama dahil edilmesi gerektiğini, dolayısıyla rapor en azından müvekkil kurum alacak kalemleri bakımından hatalı tespitler içerdiğini, çünkü davacının sadece ana para borcunu ödeyeceği; zira son ilan edilen yapılandırmaya başvuracağı düşünülse bile, rapor tarihi itibarı ile yapılandırmaya başvurulmuş olması mümkün olmayıp; davacının da dosyaya bu yönde sunduğu bir belge olmadığını, yine sayın mahkemede müvekkil kurumdan güncel alacak miktarını sormadıklarını, buna göre rapor hatalı tespitler içerdiğinden ve bu hali ile ——- müsait olmadığından davanın esası bakımından dikkate alınması mümkün olmadığını, ayrıca rapora esas alınan davacının proe ve diğer taşınmazlarının değerini tespit eden bilirkişi raporlarına da tarafımızca itiraz edilmiş olup; rakamları hatalı olan raporların bu son raporda dikkatte alınmış olmasının da hatalı olduğunu, yine davacının proje sattığı şahıslara teslim edemediği taşınmazlar bakımından düştüğü temerrüd sonucu ödemesi gereken tazminatlar, ecri misil bedelleri vs. gibi bedeller bakımından borcunun ne olduğu ve ne şekilde karşılanacağı bakımından hiçbir açıklama görülmediğini, bu bakımdan da raporun eksik olduğunun açık olduğunu, buna göre davacının müvekkil kurumdan tüm iş yeri sicil dosyaları bakımından mevcut borunun sorulması ve hatanın giderildiği yeni bir rapor alınması gerektiğini, gelinen aşamada dosyaya sunulan bilirkişi raporlarında yapılan tespitler bakımından müvekkil kurum aleyhine olan ve müvekkil kurumun alacağını tahsil edememesine neden olacak eksik tespitler içeren raporları kabul etmediklerini, açıklanan nedenlerle, 07.03.2023 tarihli bilirkişi raporu —— müsait olmayacak şekilde, eksik ve hatalı değerlendirmeler içerdiğinden itirazımızın kabulü ile müvekkil ——- davacının tüm ———-bakımından tüm iş yeri sicil dosyalarından mevcut bulunan borcunun asıl ve gecikme zamları ve diğer borçları dahil toplam borcunun sorulmasını, bu eksiklik giderildikten sonra yeni bilirkişi heyetinden yeni bilirkişi raporu alınmasına karar verilmesini talep etmişlerdir.
Müdahil—– vekilinin bilirkişi raporuna itirazında davacı şirketin kuruma olan borcunun 20.03.2023 tarihinde 28.256.134,50 TL olduğunun beyan edildiği, bilirkişiler tarafından raporda kuruma borcun 17.316.209,88 TL olarak alındığı, aradaki fark borç olarak kaydedilse dahi şirketin öz varlık değerinin hala (+) olacağı anlaşıldığından ek rapor alınması yoluna gidilmemiştir. Davacı şirketin ileride muhtemel borçlarının olabileceği ve bunların da hesaba katılması gerektiği yönündeki itirazlara karşılık, öz varlık değerinin hesap tarihindeki mevcut kayıtlar baz alınarak hesaplanması gerektiğinden bu itirazlarla ilgili olarak inceleme yaptırılmamıştır.

HUKUKİ DEĞERLENDİRME VE GEREKÇE :
Dava, İİK’nun 179, 179 a-b (Mülga) ve TTK’nun 376 ve 377 maddelerinde düzenlenen iflas erteleme istemine ilişkindir.
İflasın ertelenmesi, pasifleri (borçları) aktiflerinden (varlıklarından) fazla olan, yani borca batık olan bir şirketin belirli koşullarda (geçici olarak) iflasına karar verilmesini önlemek, başka bir deyişle iflas kararı verilmesini gerektiren borca batıklığı ortadan kaldırmak, şirketin durumunun düzeltilmesi ve şirketin tüzel kişi olarak varlığını ve faaliyetini sürdürmesini sağlamak için geliştirilmiş bir kurumdur. İİK’nın 179/b-4 maddesi uyarınca iflasın ertelenmesi süresi 1 yıl ile sınırlı olup, uygun görülmesi halinde ise 4 yıl uzatılabilir. İflas erteleme kurum olarak ele alındığında, bu 1 yıl ve 4 yılın bir bütün olarak değerlendirilmesi ve bu çerçevede sonuca gidilmesi gerekir. İflas erteleme talebinin kabul edilerek ilk 1 yıllık ertelemenin davacı şirkete verilmesi halinde aynı mahkemece şirket izlenmekte, iyiye gidişin devam etmesi durumunda ise iflas ertelemenin uzatılması talepleri de kabul edilmektedir.
Somut uyuşmazlıkta dava tarihinden itibaren beş yıllık süre geçmiş ve dava artık iflas davasına dönmüştür.
Davacı şirketin iflas erteleme talebi ile 14/09/2012 tarihinde mahkememize başvurduğu, mahkememizce 16/07/2013 tarihli karar ile davacı ——- iflasının takdiren 16/07/2013 tarihinden 1 yıl süre ile ertelenmesine, bu dava ile ilgili verilen tedbir kararının verilen erteleme süresince devamına, karar verildiği, kararın ——– temyiz incelemesi sonucu davacı şirketin borca batıklık durumunun tereddüde yer bırakmayacak biçimde belirlenmesi gerekçesiyle kaldırıldığı, bozma kararı sonrasında öncelikle davacı şirkete ait taşınmazların güncel değerleri tespit edilmiş, bunun akabinde bilirkişiler—— tarihli bilirkişi raporunda, davacı şirketin öz varlık değerinin 582.533.438,66 TL pozitif olduğu eş deyişle şirketin 07/03/2023 tarihi itibariyle öz kaynaklarının borca batık olmadığı yönündeki raporu göz önünde bulundurulduğunda davacı ——— iflas erteleme talebinin ve şartları oluşmadığından iflasının reddine karar verilmiş ve aşağıdaki hüküm kurulmuştur.

H Ü K Ü M : Yukarıda açıklanan gerekçelerle;
1-Davacı şirketin iflas erteleme davasının REDDİNE,
2-Davacı şirket hakkında iflas şartları oluşmadığından REDDİNE,
3-Harçlar Kanununa göre alınması gerekli 179,90 TL harcın, davacı tarafından daha önce yatırılan 21,15 TL harçtan mahsubu ile bakiye 158,75 TL harcın davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
4-Suçüstü ödeneğinden karşılanan toplam 21.000‬,00 TL’nin davacıdan alınarak hazineye irat kaydına,
5-Taraflarca yapılan yargılama giderlerinin üzerilerinde bırakılmasına,
6- Dosyada mevcut gider avansının karar kesinleştiğinde ve talep halinde yatıran tarafa iadesine,
Dair, gerekçeli kararın taraf vekillerine tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içinde YARGITAY TEMYİZ YOLU açık olmak üzere davacı vekili ve asli müdahil vekilleri ve feri müdahil vekilinin yüzüne karşı verilen karar açıkça okundu, usulen anlatıldı. 30/03/2023