Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/349 E. 2018/708 K. 17.07.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL ANADOLU
4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2017/527 Esas
KARAR NO : 2018/769

DAVA : İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 04/05/2017
DAVA DEĞERİ : 2.091,22 TL
KARAR TARİHİ : 13/09/2018

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle, taraflar arasındaki ticari mal alım satım ilişkisi nedeniyle davalıya ödenmeyen fatura bedellerinden dolayı İst. Anadolu — İcra Müdürlüğünün — esas sayılı dosyasında icra takibi başlatıldığını, davalının kötü niyetli olarak ödeme emrine itiraz ettiğini, itirazın iptaline, takibin devamına inkar tazminatına hükmedilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA: Dava dilekçesinin davalıya 15.5.2017 tarihinde tebliğ edildiği, davalının davaya cevap vermediği anlaşılmıştır.
DAVANIN VE ÇEKİŞMELİ KONULARIN TESPİTİ, DELİLLER, DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE DEĞERLENDİRİLMESİ, HUKUKİ NEDENLER VE SONUÇ:
1-Davanın ve çekişme konularının tespiti: Dava, düzenlenen fatura bedelinin tahsili amacıyla yapılan ilamsız icra takibine yönelik itirazın iptali istemine ilişkindir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın “davalı şirketin, davacı şirketten takibe konu faturada yazılı hizmeti alıp almadığı, davalı şirketin fatura bedelinden sorumlu olup olmadığı, davanın tam veya kısmen kabulü halinde alacağın likid olup olmadığı, yani davacının icra inkar tazminatına hak kazanıp kazanmadığı” noktalarında toplandığı tespit olunmuştur.
2-Davaya konu icra dosyası: Davacı taraf 29.11.2016 tarihinde, iki adet faturadan kaynaklı hesap bakiyesi alacağına ilişkin İstanbul Anadolu —İcra Müdürlüğü’nün — Esas sayılı dosyasından Örnek No:7 İlamsız Takiplerde Ödeme Emri ile icra takibi başlatmış, borçlu şirketin çalışanı —- ‘e 05.12.2016 tarihinde tebliğ edildiğini, borçlu Örnek No:7 Ödeme Emri ‘ne 09.12.2016 tarihinde, yapılan ilamsız icra takibine ilişkin esas olmak üzere, alacaklı tarafa herhangi bir borcunun bulunmadığı ve sözleşme yapılmadığını belirtmiş olup, takibe, borca, ödeme emrine, faiz oranına ve işlemiş faize itiraz etmesi üzerine icra takibi durmuştur.
3-Deliller, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesi, hukuki nedenler ve sonuç: Faturaya dayalı alacak davalarında davalı akdi ilişkiyi açıkça kabul etmemiş ise taraflar arasında akdi bir ilişkinin bulunduğunu ispat külfeti faturayı düzenleyen alacaklı tarafa düşmektedir.
Öncelikle şunu belirtmek gerekir ki, bir ticari ilişki ve bu ilişkiden kaynaklı alacağının olduğunu iddia eden taraf bunu yazılı belgeler ile ispat etmesi gerekir.
İspatın konusu, ispat yükünün kimde olduğu ve ispat vasıtalarının neler olduğu HMK 187,190 ve 200. Maddelerinde açıkça belirtilmiştir. Alacaklı düzenlediği faturadaki malların ya da hizmetin karşı tarafa teslim edildiğini HMK 200. Maddesinde belirtilen deliller ile ispat etmesi gerekir. Fatura tek başına taraflar arasındaki akdi ilişkinin belgesi sayılamaz. Domaniç’e göre de “bir akdin icra safhasına taalluk eden fatura, mutlaka mevcut ve evvelce tamamlanmış bir anlaşmaya dayalı olması gerektiğinden, bir icap bile değildir. Kaldı ki icabı reddetmemek kabul niteliğinde de değildir. (BK.m3-5). Fatura sözleşmenin kurulması safhasıyla ilgili olmayıp ifasına ilişkin olduğundan öncelikle temel bir borç ilişkisinin bulunması gerekir. (Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu E:2001/l, K:2003/l, T:27.06.2003. Normal şartlarda alacaklı faturaya konu mal ve hizmeti davalı borçluya teslim ettiğine dair borçlunun imzasını kabul ettiği irsaliye veya teslime dair yazılı belge ile ispat edebilir.
Davacının, davalı borçlu ile aralarında akdi bir ilişki olduğunu, bir başka anlatımla takibe konu faturadaki fatura konusu hizmet ifası ile ilgili ticari ilişkiyi ispat etmeden iddia ettiği alacağın tahsilini sağlaması mümkün değildir. Akdi ilişki ise, taraflar arasında düzenlenen imzası davalı tarafından kabul edilmiş bir sözleşme, faturaya konu malların borçluya teslim edildiğine dair bir irsaliye ve teslim fişi ile vb. somut yazılı belgelerle ispat edilebilir.
Akdi ilişki ispat edilemediği sürece davacının davalı adına fatura düzenlemesi ve ticari defterlerine göre bu faturalar nedeniyle alacaklı gözükmesinin davalıyı bağlayıcı bir yanı yoktur.
Satışın yapılıp malın/hizmetin teslim edildiğini ve satışın veresiye yapıldığını davacının ispatlaması gerekir. Bir başka anlatımla bir alacak davasında mal sattığını iddia eden taraf karşı tarafın kabulünde değilse ispat külfeti öncelikle bu iddiayı öne sürendedir. İspatın konusu ise malın teslim edilmesidir. Malın teslim edildiği ispat edilememiş ise davalı borçlunun herhangi bir ispat külfeti altında olduğu söylenemez. Eğer alacaklı davacı malın teslimini sevk irsaliyesi ya da başkaca borçlunun imzasının içerir bir belge ile ispat ettiğinde bu kez teslim edilen malların bedelinin ödendiğini ispat külfeti davalı borçluya geçecektir.
Yukarıdaki hukuki açıklama uyarınca taraflar arasındaki uyuşmazlığın çözümü için gerekli deliller toplanıp, alanında uzman bilirkişiden rapor ve ek rapor alınarak uyuşmazlığın çözümü yoluna gidilmiştir.
Alanında uzman bilirkişi tarafından düzenlenen rapor dosya kapsamına uygun, gerekçeli, denetime elverişli ve yeterli bulunduğundan mahkememizce de hükme esas alınarak aynen benimsenmiştir.
Buna göre bilirkişi tarafından tacir olan davacının defter kayıtları incelenmiş, 2016 yılı defterlerinin açılış ve kapanış tasdiklerinin TTK ve VUK hükümlerine uygun tutulduğu, takip konusu alacağına ilişkin, fiyat farkı faturalarını kendi defterlerine kaydettiği, 2016 yılında, davalı şirkete toplam 3.294,82 TL borç kaydettiği, karşılığında 1.203,60 TL alacak kaydettiği ve 29.11.2016 takip tarihi itibariyle davacı taraf kendi defterlerinde 2.091,22 TL alacaklı gözüktüğü tespit edilmiştir.
Davalı taraf usulünce yapılan ihtara rağmen defter ve belge ibrazında bulunulmadığından inceleme yapılamamıştır.
Dava dosyasına sunulan irsaliyeli faturaların “Teslim Alan” bölümünde —- ve —-‘in davalı adına hareket ederek isim ve imzasının yer aldığı, usulüne uygun tebligata rağmen faturalara usulüne uygun yapılan bir itirazın bulunmadığı görülmüştür.
4-Sonuç: Sonuç olarak, bilirkişi tarafından tespit edildiği üzere, somut olayda, takip konusu irsaliyeli faturaların davacı defterlerinde kayıtlı olduğu, irsaliyeli faturaların teslimine ilişkin, faturaların “Teslim Alan” bölümünde —- ve —-‘in isim ve imzasının yer aldığı, davalıya usulüne uygun dava dilekçesi ve tensip zaptı tebliğ edilmiş olmasına rağmen, davaya katılmayıp, dava konusu fatura içeriğine ve imzaya itiraz etmemesi, davalıya ihtar gönderilmiş olmasına rağmen defter& belge ibraz etmemesi ve faturaların bedelini ödediğine ilişkin ödeme dekontu sunmadığı hususları topluca değerlendirildiğinde, davacının 2.091,22 TL alacaklı olduğunun kabulü gerektiği sonuç ve kanaatine ulaşılmıştır.
5-İşlemiş faiz yönünden inceleme ve gerekçe: Kural olarak TBK 117/gereği; “muaccel bir borcun borçlusu alacaklının ihtarıyla temerrüde düşer. Borcun ifa edileceği gün, birlikte belirlenmiş veya sözleşmede saklı tutulan bir hakka dayanarak taraflardan biri usulüne uygun bir bildirimde bulunmak suretiyle belirlemişse bugünün geçmesiyle…” temerrüdün başlayacağı kabul edilir.
Somut olayda, davacı alacaklı takip öncesinde faiz talebinde bulunmadığı için taleple bağlılık kuralı gereği bu konuda değerlendirme yapılmamıştır.
Ancak, davacı vekili takip tarihinden sonrası için avans faizi talebinde bulunmuştur. Buna göre, tarafların tacir olması, işin ticari iş olması, temerrüt faiz oranının önceden kararlaştırılmamış olması münasebetiyle, takip sonrasında 2.091,22 TL alacağı için davacının 3095 s.k m.2/2 kapsamında iskonto avans faize hak kazandığı kanaatine varılmıştır.
6-İcra-inkar tazminatı ile ilgili inceleme ve gerekçe: Davacı taraf, davalıdan icra-inkar tazminatı istemiştir.
İcra ve İflas Kanunu’nun 67.maddesinin 2. Fıkrası hükmünce, icra inkar tazminatına hükmedilebilmesi için, borçlunun takip sırasında ödeme emrine itiraz etmesi ve alacaklının alacağını mahkemede dava ederek haklı çıkması yasal koşullardandır. Borçlunun itirazının kötüniyetli olması ise yasal koşul değildir. İcra inkar tazminatı, aleyhindeki icra takibine itiraz eden ve işin çabuk bitirilmesine engel olan borçluya karşı konulmuş bir yaptırımdır. Bunlardan başka, alacağın likit ve belli olması da gerekir. Alacağın gerçek miktarı belli, sabit veya borçlu tarafından belirlenebilmesi için bütün unsurlar bilinmekte ya da bilinmesi gerekmekte, böylece borçlu tarafından borcun tutarının tahkik ve tayini mümkün ise; başka bir ifadeyle borçlu yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilir durumda ise alacağın likit ve muayyen olduğunun kabulü zorunludur. Öte yandan, alacağın muhakkak bir belgeye bağlı olması da şart değildir.
Açıklanan yasal kuralların ışığında takip konusu alacak değerlendirildiğinde, davacının alacaklı olduğu miktar davacının ticari defter kayıtlarına göre likid olduğundan, daha fazla takdir edilmesine ilişkin neden bulunmadığından likit ve muayyen nitelikte bulunan asıl alacağın % 20’si oranındaki 4.550,64 TL icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davanın KABULÜ ile; davalı borçlunun İst. Anadolu—- İcra Müdürlüğünün—- E. Sayılı icra takip dosyasına yaptığı itirazın iptali ile asıl alacağa takip tarihinden tahsil tarihine kadar işleyecek 3095 sayılı Yasanın 2/2. Maddesine göre avans esasına göre hesaplanan temerrüt faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
2-Likit ve muayyen nitelikte bulunan asıl alacağın % 20’si oranındaki 418,24 TL icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
3-Harçlar yasasına göre alınması gerekli 142,85 TL harcın, davacı tarafından mahkememiz dava dosyasına yatırılan 35,72 TL peşin harçtan mahsubu ile bakiye 107,13 TL’nin davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
4-Davacı tarafça sarf edilmiş 35,72 TL peşin harcın, gider avansından kullanılan 803 TL olmak üzere toplam 838,72 TL’nin davalıdan alınarak davacı tarafa verilmesine,
5-Davacı kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’nin 13/1-2. maddesi uyarınca hesaplanan 2.091,22 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
6-Taraflarca dosyaya yatırılan ve sarf edilmeyen gider avansının karar kesinleştiğinde talep halinde yatırana iadesine,
Dair, davacı vekilinin yüzüne karşı, davalının yokluğunda, HMK.’nin 341. maddesi uyarınca dava değerinin 3.560 TL’yi geçmemesi nedeniyle KESİN olarak verilen karar açıkça okunup, ana hatlarıyla anlatıldı. 13/09/2018