Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/288 E. 2018/1119 K. 21.11.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. İstanbul Anadolu 4. Asliye Ticaret Mahkemesi

GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2017/288 Esas
KARAR NO : 2018/1119

DAVA : Tanıma Ve Tenfiz
DAVA DEĞERİ : 269.039,65 TL
DAVA TARİHİ : 08/03/2017

Mahkememizde görülmekte olan Tanıma ve Tenfiz davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle, müvekkilinin davalı ile olan taşıma ilişkisinden doğan alacaklarının hüküm altına alınması için———- Cumhuriyeti Tahran Hukuk Mahkemesi 40. Dairesinde (Şubesinde) dava açtığını; davalıya usulüne uygun şekilde tebligat yapıldığını ve savunma imkanının verildiğini, ancak davalının duruşmalara katılmadığını ve herhangi bir savunma yapmadığını, yapılan yargılama sonunda—— Hukuk Mahkemesi —— Dairesinin (Şubesinin) 15/02/2016 tarihli ilamı ile davalının 70.820.USD, 1,890.000.-Riyal ve 76.070.813.-Riyal ödemeye mahkum edildiğini, kararın kesinleştiğini bildirerek Tahran Hukuk Mahkemesi —. Dairesinin (Şubesinin) 15/02/2016 tarihli ilamının tanınmasına ve tenfızine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA: Davalı şirkete dava dilekçesi usulünce tebliğ edilmiş, ancak davalı şirket süresi içinde davaya cevap vermemiştir.
DAVANIN VE UYUŞMAZLIK KONULARININ TESPİTİ, DELİLLER, DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE DEĞERLENDİRİLMESİ, HUKUKİ NEDENLER VE SONUÇ:
1-Davanın ve uyuşmazlık konularının tespiti: Dava, yabancı mahkeme kararının tanıma ve tenfizine ilişkindir.
Davanın dayanağı 5718 sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanun’un 60-63. Maddeleridir.
Davalı taraf davaya cevap vermediğinden tarafların uyuştukları husus olmadığı, taraflar arasındaki uyuşmazlığın;
A)Davaya konu tenfizi istenen Mahkeme kararına ilişkin davaya bakma yetkisinin münhasıran Türk mahkemelerine ait olup olmadığı,
B)Kararın——- Devleti kanunlarına göre kesinleşmiş olup olmadığı,
C)Kararın tenfizine engel bir durum olup olmadığı noktalarında toplandığı tespit olunmuştur.
2-Hukuki açıklama: 5718 sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanun’un 60-63. maddeleri arasında yabancı hakem kararlarının tanınması ve tenfizi düzenlenmiştir. Türkiye’nin taraf olduğu milletlerarası andlaşmalar kapsamında bulunmayan uyuşmazlıklarda adı geçen kanun hükümlerinin uygulanması söz konusu olmakla birlikte, “Türkiye’de Yabancı Hakem Kararlarının Tanınması ve İcrası Hakkındaki 10 Haziran 1958 tarihli ——Sözleşmesi” 08.05.1991 tarih ve 3731 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe girmiş olduğundan ve yabancı hakem kararlarının tanınması ve tenfizinde, bu sözleşme hükümlerinin öncelikle uygulanması gerekli olduğundan, —– kapsamına giren hakem kararlarının alanı oldukça daralmıştır. Bununla beraber, Türkiye’nin —— Sözleşmesine taraf olduğu 08.05.1991 tarihinden itibaren ve bugün itibariyle, bu sözleşmeye taraf olmayan bir devlet ülkesinde verilen ve yerli olmayan hakem kararları, ——kapsamına giren hakem kararlarıdır. (Banu Şit, Kurumsal Tahkim ve Hakem Kararlarının Tanınması ve Tenfizi, Ankara 2005, sh.194)
Genel olarak; yabancı mahkeme kararının Türk Hukuku’nda hüküm doğurması, yabancı mahkeme kararının niteliğine göre ya tanınması ya da tenfizi ile mümkündür. Yabancı mahkeme kararının yerel mahkeme kararı gibi hukuki sonuç doğurabilmesi için, mahalli mahkemelerce tanıma veya tenfiz prosedürüne tabi tutulup bu yönde bir karar verilmiş olması gerekir. Tanıma veya tenfiz kararı verilmesiyle birlikte yabancı mahkeme kararı, mahalli mahkeme kararı gibi kuvvet ve nitelik kazanır. Bir hukuki ilişkinin varlığı yada yokluğu hakkında verilen tespit kararları inşai nitelikli kararlar olduğundan bu kararların tanınması yeterli iken, özel hukuka ait bir taleple ilgili verilecek edimin ifasına ilişkin eda hükmü içeren bir yabancı mahkeme kararının ülkemizde hüküm ifade edebilmesi ancak tenfizi ile mümkündür. Aynı şekilde bir yabancı mahkeme kararı hem inşai nitelikte hem de eda hükmü içermekte ise bu halde kararın Türk Mahkemeleri’nde hüküm ifade edebilmesi ancak o kararın hem tanıma hemde tenfize konu edilmesi ve bu konuda bir karar verilmiş olmasına bağlıdır. Hukukumuzda yabancı mahkeme kararlarının tanınması ve tenfizi 5718 Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanun’un 59-64 maddeleri arasında düzenlenmiş olup, bu hükümlere göre değerlendirme yapılması zorunluluğu bulunmaktadır.
3-Deliller, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesi, hukuki nedenler:
Dava dilekçesine göre, davacının davalı ile olan taşıma ilişkisinden doğan alacaklarının hüküm altına alınması için —–Cumhuriyeti Tahran Hukuk Mahkemesi ——. Dairesinde (Şubesinde) dava açtığ, davalıya usulüne uygun şekilde tebligat yapıldığı, savunma imkanının verildiği, ancak davalının duruşmalara katılmadığı ve herhangi bir savunma yapmadığı, yapılan yargılama sonunda —— Hukuk Mahkemesi — Dairesinin (Şubesinin) 15/02/2016 tarihli ilamı ile davalının 70.820.-$, 1,890.000.-Riyal ve 76.070.813.-Riyal ödemeye mahkum edildiği, kararın kesinleştiği iddia olunmakta ve bu kararın tanıma ve tenfizi talep olunmaktadır.
5718 Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanun’un 50/1 maddesinde; “Yabancı mahkemelerden hukuk davalarına ilişkin olarak verilmiş ve o devlet kanunlarına göre kesinleşmiş bulunan ilâmların Türkiye’de icra olunabilmesi yetkili Türk mahkemesi tarafından tenfiz kararı verilmesine bağlıdır.” hükmü, aynı Kanun’un 57/1. maddesinde “Tenfizine karar verilen yabancı ilâmlar Türk Mahkemelerinden verilmiş ilâmlar gibi icra olunur.” ve 59. maddesinde “Yabancı ilâmın kesin hüküm veya kesin delil etkisi yabancı mahkeme kararının kesinleştiği andan itibaren hüküm ifade eder.” hükümleri bulunmaktadır.
Bu kanun hükümlerine göre yabancı mahkeme tarafından verilmiş olan bir ilam, Türkiye’de, münhasıran Türk hukukuna göre verilecek bir tenfiz kararı ile icra edilebilme kuvvetine sahip olabilir.
Yabancı mahkemelerin hukuk davalarında verdikleri ve verildiği devlet kanunlarına göre kesinleşmiş bulunan mahkeme ilamlarının tenfizi hukukumuzda belirli koşullara bağlanmıştır.
Bu koşullar 5718 sayılı Milletlerarası özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanun’un (———-) 50 ila 59.maddelerinde düzenlenmiştir.
——-‘taki bu düzenlemeden başka, Türkiye Cumhuriyeti’nin taraf olduğu çok taraflı veya ikili anlaşmalar aracılığıyla da yabancı mahkeme ilamlarının tenfızi konusunda bazı koşullar yürürlüğe konulmuş bulunmaktadır. Nitekim bu şekilde akdedilen milletlerarası anlaşmalar, milletlerarası özel hukukun kaynaklan arasında yer almaktadır.
Şu halde, tenfız davasına konu bir yabancı mahkeme karan söz konusu olduğunda, tenfız incelemesi için iki kaynak bulunmaktadır. Bunlar; —— m.50 ila m.59 arasında yer verilmiş olan tenfıze ilişkin hükümler ve Türkiye Cumhuriyeti’nin yapmış olduğu ikili anlaşmalarda veya katıldığı çok taraflı anlaşmalarda yer alan tenfıze ilişkin hükümlerdir.
Buna göre, ———-un tenfıze ilişkin hükümleri ile Türkiye Cumhuriyeti ile ——- Cumhuriyeti Arasında Hukuki ve Cezaî Konularda Adlî İşbirliği Anlaşmasının tenflze ilişkin hükümlerinin şu şekilde olduğu görülmektedir.
a)——-un Tenfize İlişkin Hükümleri:——, yabancı mahkeme ilamlarının tenfizine ilişkin hükümleri (m.50 vd.) incelendiğinde, yabancı mahkemelerce hukuk davalannda verilmiş ve o devlet kanunlarına göre kesinleşmiş bulunan ilâmlann Türkiye’de icra olunabilmesinin yetkili Türk mahkemesi tarafından tenfız karan verilmesine bağlandığı [m.50, m.53, f.l, b.(b)] ve tenfız davasında yetkili mahkemenin ancak aşağıdaki şartların mevcudiyeti halinde tenfız karan verebileceğinin (m. 54)2 öngörüldüğü müşahade edilmektedir:
aa) Türkiye Cumhuriyeti ile ilâmın verildiği devlet arasında karşılıklılık esasına dayanan bir anlaşmanın yahut o devlette Türk mahkemelerinden verilmiş ilâmlann tenfizini mümkün kılan bir kanun hükmünün veya fiilî uygulamanın bulunması;
bb) İlâmın, Türk mahkemelerinin münhasır yetkisine giren bir konuda verilmiş olmaması veya, davalının itiraz etmesi şartıyla, davanın konusuyla ya da taraflarla gerçek bir ilişkisi bulunmadığı hâlde kendisine yetki tanıyan bir devlet mahkemesince verilmiş olmaması;
cc) Hükmün kamu düzenine açıkça aykın bulunmaması; fç) O yer kanunları uyarınca, kendisine karşı tenfiz istenen kişinin hUkmtt veren mahkemeye usulüne uygun bir şekilde çağrılmamış veya o mahkemede temsil edilmemiş yahut o yer kanunlarına aykın bir şekilde gıyabında veya yokluğunda hüküm verilmiş ve bu kişinin yukarıdaki hususlardan birine dayanarak tenfiz istemine karşı Türk mahkemesine itiraz etmemiş olması.
Yabancı bir mahkeme kararının tenfizi için ———- yer verilen ve bulunması lazım gelen koşullar bu şekilde düzenlenmiştir. Bu koşullardan biri olan ve yukarıda (aa) numaralı bentte yer verilen karşılıklılık koşulunun, madde metninde de belirtildiği Üzere, bir milletlerarası anlaşma ile de tesis edilmesi mümkün bulunmaktadır. Somut olayda bu koşul, Türkiye Cumhuriyeti ile ——-Cumhuriyeti arasında 3 Şubat 2010 tarihinde akdedilmiş olan “Hukukî ve Cezaî Konularda Adli İşbirliği Anlaşması “nın varlığı nedeniyle ayrı bir önem arz etmektedir. Zira, tenfiz konusunda hüküm içeren milletlerarası anlaşmaların en önemli özelliği; bu anlaşmaların karşılıklılık koşulunun varlığının kabul edilmesi bakımından her iki Ülke mahkemelerinin mevcudiyetini aramak zorunda olduktan koşullan tespit ediyor olmalarıdır.
——‘un 2.maddesinin 1.fıkrasının 2.cümlesinin “Hakim, yetkili yabancı hukukun muhtevasının tespitinde tarafların yardımını isteyebilir” şeklindeki hükmünü de aynca hatırlatmak gerekir.
b)Türkiye Cumhuriyeti İle ———– Cumhuriyeti arasında akdedilmiş olan “Hukukî ve Cezai Konularda Adlî İşbirliği Anlaşmasının tenfiz konusundaki hükümleri: Yabancı mahkeme kararlarının tenfızinin tabi olacağı şartlar ve usullere ilişkin olarak Türkiye Cumhuriyeti pek çok yabancı ülke ile ikili anlaşmalar yapmıştır. Bunlardan biri ve inceleme konusu tenfiz istemi bakımından önem arz edeni de, — İslam Cumhuriyeti ile akdedilmiş olan ve 10/03/2011 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren “Hukukî ve Cezaî Konularda Adli İşbirliği Anlaşması”dır. Bu Anlaşmanın konumuza ilişkin hükümleri aynen şu şekildedir:
Madde 19:
1) –Taraflardan her biri, diğer —-Tarafın ülkesinde verilmiş aşağıdaki kararları, işbu Anlaşmada öngörülen hükümler altında tanıyacak ve tenfiz edecektir.
a- Hukukî ve ticarî konularda verilmiş kararlar;
b- Zararın tazminine ilişkin cezaî kararlar;
c- Hukukî ve ticarî konularda verilmiş hakem kararları;
2)I. paragrafın (a) bendi ile ilgili olarak kararlar ancak, bunlara ilişkin hukuki ilişkilerin işbu anlaşmanın yürürlüğe girmesinden sonra doğmuş olması halinde nazara alınacaktır.
3)Kişi hallerine ilişkin kararlar, işbu Anlaşmanın yürürlüğe girmesinden önce verilmiş olsalar dahi tanınacaktır.
Madde 20;
İşbu anlaşmanın 9. maddesinde belirtilen kararlar, aşağıdaki şartları taşımaları halinde diğer ———-Tarafın ülkesinde tanınır ve tenfiz edilir:
a- Kararın, alındığı —–Tarafın ülkesindeki kanunlara göre kesinleşmiş ve icra edilebilir olması,
b- Kararı veren mahkemenin, tanıma veya tenfizin talep edildiği —-Tarafın kanunlara göre yetkili olması,
c- Davayı kaybeden tarafın (davanın tarafı), Ülkesinde kararın verilmiş olduğu ——– Tarafın Kanunlarına göre, usulüne uygun surette mahkemeye davet edilmiş olması,
d- Tarafların, savunma hakkından yoksun bırakılmamış, mahkemeye usulüne göre davet edilmiş ve davayı takip ve savunma imkanı bulamamaları kolinde, taraflara kendilerini temsil etme haklarının verilmiş olması,
e- Kararın tanınacağı veya tenfiz edileceği —-Taraf ülkesinde, aynı yargılama usulü çerçevesinde ve aynı Taraflar arasında kesinleşmiş bir mahkeme kararı bulunmaması,
f- Aynı taraflara ait, aynı sebebe ve aynı konuya ilişkin olarak bu — Tarafın adli makamı önünde sürmekte olan bir dava bulunmaması,
g- Kararın ülkesinde tanınacağı veya tenfiz edileceği ———- Tarafın kanunlarının uygulanmasının gerektiği durumlarda karar; i)Bu kanunlar doğru bir şekilde uygulanmış ise, ii)Tanıma veya tenfiz talep edilen —— Tarafın uygulanacak kanunları diğer —— Tarafın bu kanunlarından esas itibariyle farklı değilse, tanınabilir ve tenfiz edilebilir,
h- Kararın, ülkesinde tanınması ve tenfiz edilmesi talep edilen — Tarafın hukuk ve kamu düzeninin temel prensiplerine aykırı olmaması.
Madde 21: Yabancı Hakem Kararlarının Tanınması ve Tenfizi Hakkında (——- Haziran 1958} Birleşmiş Milletler Sözleşmesi’ne taraf olan ——Taraflardan birinin ülkesinde verilmiş hakem kararları, anılan Sözleşme hükümlerine uygun olarak tanınır ve tenfiz edilir.
Madde 22:
1)Kararların tanınması ve tenfızine ilişkin başvuru, doğrudan doğruya talepte bulunulan ülkenin yetkili adli makamına yapılacaktır.
2)Talebe aşağıdaki belgeler eklenmelidir:
a- Kararın aslına uygunluğu tasdik edilmiş örneği; kararın kendisinden kesinliği ve icra edilebilirliği anlaşılamadığı takdirde, kararın kesinleştiğini tasdik eden bir belge;
b- Yokluğunda aleyhinde karar alınan tarafın, usulüne uygun surette mahkemeye davet edildiğini ve imkansızlık halinde mahkeme önünde geçerli şekilde temsil edildiğini kanıtlayan bir belge;
c- Yukarıda (a) ve (b) fıkralarında belirtilen belgelerin karartn ülkesinde tanınması veya tenfızi talep edilen ———-Tarafın diline yapılmış onaylı tercümesi,
Madde 23:
1)Diğer —— Tarafça tanıma ve tenfız konusundaki usule, kararın tanınacağı veya tenfiz edileceği ——-Tarafın kanunu uygulanacaktır.
2)İşbu anlaşmanın uygulamasında, kararı tanıyacak veya tenjlz edecek olan adlî makam kararın esasını incelemeksizin, sadece işbu Anlaşmada belirtilen şartların yerine getirilip getirilmediğini kontrol edecektir.
Madde 24:
Bu Anlaşmanın kararların tanınması ve tenfizi hakkındaki hükümleri,— Taraftarın, adlî bir icradan dolayı elde edilen paranın havalesine veya eşyaların ülke dışına çıkarılmasına ilişkin hükümlerini haleldar etmeyecektir.
“Hukukî ve Cezaî Konularda Adlî İşbirliği Anlaşmasında, yokluğunda aleyhinde karar alınmış (davayı kaybetmiş) olan tarafın, kararın verilmiş olduğu tllke kanunlarına göre, usulüne uygun surette mahkemeye davet edilmiş, yani savunma hakkından yoksun bırakılmamış olması ve davayı takip ve savunma imkanı bulamaması halinde, kendisini temsil etme hakkının ona verilmiş olması gerektiğine önemle işaret edilmekte, bu hususların yerine geldiğinin belgelerle tevsik edilmesi aranmaktadır. Böylece “Hukukî ve Cezaî Konularda Adlî işbirliği Anlaşması”, savunma hakkına büyük önem atfetmiş olmaktadır.
MÖHUK m. 54’de, hükmün verildiği ülkenin kan unlan uyarınca, kendisine karşı tanıma-tenfiz istenen kişinin hükmü veren mahkemeye usulüne uygun bir şekilde çağrılmamış veya o mahkemede temsil edilmemiş yahut bu kanunlara aykın bir şekilde gıyabında veya yokluğunda hüküm verilmiş olmasını tenfız engeli olarak telakki etmektedir. Yalnız, o yer kanunları uyarınca, kendisine karşı tenfiz istenen kişinin hükmü veren mahkemeye usulüne uygun bir şekilde çağrılmamış veya o mahkemede temsil edilmemiş yahut bu kanunlara aykırı bir şekilde gıyabında veya yokluğunda hüküm verilmiş ve bu kişinin yukarıdaki hususlardan birine dayanarak tenfiz istemine karşı Türk mahkemesine itiraz etmemiş olması” hükmünü amir ——m.54, f.l, b.(ç), bu tenfiz engelini, aleyhine tanıma ve tenfiz talep edilen tarafın, yani davalının bu konuda itiraz etmiş olmasına bağlamıştır. Oysa, somut olayda böyle bir itiraz bulunmamaktadır. Davalı, tanıma-tenfiz davası dilekçesi kendisine tebliğ edilmiş olmasına rağmen, cevap dilekçesi vermediği gibi duruşmalara da gelmemiştir. Bu nedenledir ki, somut olayda İran’daki davada dava dilekçesinin, bilirkişi raporunun ve Iran Mahkemesi hükmünün davalıya tebliğ edilmiş olup olmadığı konusunda re’sen bir araştırma yapılması mümkün olmamak gerekir.
Bu konuda Türk hukuk öğretisinde şu şekilde beyanda bulunulmaktadır: “Savunma hakkına ilişkin…usuli işlemlerin usulüne uygun yapılmaması halinde… bu gibi usulsüzlüklerin incelenmesi, ancak aleyhine tenfiz talep edilen tarafın bu konuda ‘itiraz’ etmesi şartına bağlanmıştır. Bu sebeple, tenfize hükmedecek olan Türk mahkemesi, bu usuli işlemlerin usulüne uygun şekilde yapılmış olması şartını re’sen araştıramaz. Yargıtay, itirazın esasa cevap layihasında yapılmış olması gerektiği; daha sonra yapılan bir itirazın savunmanın tevsii hükümlerine tabi olacağı görüşündedir. Bununla beraber, savunma hakkını etkileyen ve Kanunda sayılan (m.54 ç) bu usuli işlemlerin…Türk usul hukuku anlayışına göre savunma hakkını ihlal ettiği tenfiz hakimince tespit edilirse, bu sefer Türk kamu düzenine aykırılığın meydana gelebileceği (m.54 c) ve bu sebeple, davalının itirazına bağlı olmaksızın, hakim tarafından re’sen dikkate alınarak tenfiz talebinin reddine gidilebileceği gözden uzak tutulmamalıdır, /…mesela aleyhine karar alınmış olan davalıya karşı ilan yoluyla yapılmış bir tebligat, ‘savunma hakkını ihlal’ edebilecek bir işlem olarak görülebilir…” ———— İstanbul 2009, s.——vd.).
Bu çerçevede belirtmek gerekir ki, “tebliğ” ile kastedilen; belgenin Mahkeme tarafından tebliğe çıkarılması olduğu kadar, fiilen ve resmen davalıya (muhataba) verilmesidir. Zira, tebliğ (tebligat, tebliğin çoğulu olmakla birlikte, uygulamada her iki sözcük tekit ve eş anlamlı olarak kullanılmaktadır), hukuki işlemlerin kanunda öngörüldüğü şekilde muhatabına veya muhatap adına kabule kanunen yetkili şahıslara yazılı olarak bildirimi ve bu bildirimin yapıldığının, kanunda öngörüldüğü şekilde belgelendirilmesi işlemidir (bkz.———————–.41 vd.).
Bu açıdan yapılan incelemede, davacı vekilinin sunduğu belgelerden anlaşıldığı üzere tenfizi istenen davanın dava dilekçesinin, bilirkişi raporunun ve kararın —— Cumhuriyeti ————— Büyükelçiliği ve —— Bakanlığı ile davalıya01/06/2016 tarihinde tebliğ edildiği, davalı tarafından itiraz olmadığı, kararın temyiz edilmediği anlaşılmıştır.
“Hukukî ve Cezaî Konularda Adlî İşbirliği Anlaşması”nın 22.maddesi; kararın kesinleştiği karar metninden anlaşılamıyor ise, kararın kesinleştiğini tasdik eden bir belgenin tenfiz dosyasına ibraz edilmesini aramaktadır. —— m.53, f.l, b.(b) de “İlamın kesinleştiğini gösteren ve o ülke makamlarınca usulen onanmış yazı veya belge ile onanmış tercümesi’ain tanıma-tenfız davası dosyasına ibrazım şart koşmaktadır.
Somut olayda, tenfizi istenen kararın kesinleştiği ve icra kaabiliyeti kazanmış olduğu 09/08/2016 tarihli icra kararı ile sabittir.
4-Sonuç: Tüm dosya kapsamından, taraflar arasında yabancı mahkeme kararlarının tanınması ve tenfizine ilişkin uluslararası antlaşmanın bulunduğu ve karşılıklılık ilkesinin gerçekleştiği anlaşılmaktadır. Yabancı mahkeme kararının tenfiz şartlarını taşıyıp taşımadığı hususunda ise; tenfiz talebine konu yabancı mahkeme kararının o ülke makamlarınca apostille şerhi bulunan usulen onanmış örneğinin ve onanmış tercümesini eklendiği, yine yabancı mahkeme kararının kesinleştiğini gösteren ve apostille şerhi bulunan ——– makamlarınca usulen onanmış yazı ile onanmış tercümesinin bulunduğu görülmüştür—– m. 53). Tenfize konu mahkeme kararının geçerli ve infaz kabiliyetinin bulunduğu, yargılamada davalıya tebligat yapılarak kendisini savunma hakkı tanındığı ve dolayısıyla savunma hakkının ihlal edilmediği anlaşılmıştır.
——kapsamında değerlendirildiğinde davaya bakma yetkisinin bulunduğu, diğer bir ifade ile bu konuda Türk mahkemelerinin münhasır yetkisinin söz konusu olmadığı anlaşılmaktadır.—–‘un 50’nci maddesine göre, yabancı mahkemelerden hukuk davalarına ilişkin olarak verilmiş olan ve o devlet kanunlarına göre kesinleşmiş bulunan kararların tenfizi mümkün olduğundan ve yine ——un 54’üncü maddesine göre alacak davası konusunda verilen mahkeme kararı, Türk mahkemelerinin münhasır yetkisine girmeyen bir konuda verilmiş bir karar olduğundan tenfize engel bir durum bulunmamaktadır.
Tüm bu nedenlerle, tenfize konu edilen——- Hukuki Mahkemesi ——. Şubesi’nin 09/08/2016 tarih ve ——– dosya numaralı, —– tebligat numaralı, —–arşiv numaralı, 07/10/2012 tarihli kesinleşme belgesi düzenlenmiş olan yabancı mahkeme ilamının tenfizine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davanın KABULÜ ile, davaya konu ——– Hukuki Mahkemesi —-. Şubesi’nin 09/08/2016 tarih ve —– dosya numaralı, —– tebligat numaralı, —- arşiv numaralı, 07/10/2012 tarihli kesinleşme belgesi düzenlenmiş olan yabancı mahkeme ilamının TENFİZİNE,
2-Harçlar yasasına göre alınması gerekli 18.378,10 TL harcın, davacı tarafından yatırılan dava açılırken 08/03/2017 tarihli makbuzla yatırılan 31,40 TL peşin harç ile 20/06/2017 tarihli makbuzla yatırlan 4.550,00 TL peşin harç olmak üzere toplam 4.581,40 TL harçtan mahsubu ile bakiye 13.79670 TL harcın davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
3- Davacı tarafından yatırılan toplam 4.581,40 TL harcın davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
4- Davacı tarafından sarf edilen 1.500,00 TL bilirkişi gideri ile 136,00 TL tebligat ve posta gideri olmak üzere toplam 1.636,00 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
5- Kabul edilen dava yönünden avukatlık asgari ücret tarifesine göre davacı lehine takdir olunan 22.092,38 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
6- Dosyada mevcut gider avansının karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
Davacı vekilinin yüzüne karşı, davalı vekilinin yokluğunda, gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren iki haftalık süre içinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi’nin ilgili Hukuk Dairesine istinaf kanun yolu açık olmak üzere oy birliğiyle verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.