Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/252 E. 2020/269 K. 30.06.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2017/252
KARAR NO: 2020/269
DAVA: İTİRAZIN İPTALİ
DAVA TARİHİ: 01/03/2017
KARAR TARİHİ: 30/06/2020
Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili ———dava dilekçesinde özetle; Müvekkil şirket ile dava dışı ———–arasında kendisinde satışı gerçekleştirilen ürünlerden dolayı kesilen faturlardan kaynaklanan alacağı için keşidecisinin davalı borçlu ——— olan icra takibine konu ——— tarihli çek arkası ciro edilmek sureti ile müvekkiline teslim edildiğini, müvekkil firmanın çek ile birlikte birçok kıymetli evrakını şirket yetkilisi ve temsilcisi ——-Şubesinde bulunan ——numaralı ——-kiralık kasaya koyduğunu, davalı tarafça icra takibine konu borcun ödenmediğini, aleyhine geçilen icra takibine borçlu olmadığı nedeni ile haksız olarak itiraz edildiğini, müvekkilin çekte meşru hamil olduğunu, çekin davalı-borçlu tarafından ————-emrine bu firma tarafından da müvekkile teslim ettiğini, davalı borçlunun keşidecisi olduğu çekin borcu ödenmediği gibi aleyhine geçilen icra takibine haksız ve kötü niyetli olarak itiraz edildiğini,bu nedenle de itirazın iptaline karar verilmesini gerektiğini beyan etmiştir.
Davalı taraf herhangi bir cevap dilekçesi sunmamıştır.
Dava, genel haciz yolu ile takipte ödeme emrine itirazın iptali ve takibin devamı istemine ilişkindir.
Davacı, süresinde ibraz etmediği çekten kaynaklanan alacağının tahsili amacıyla davalı aleyhinde ——- İcra Müdürlüğü’nün —–Esas sayılı takip dosyasında genel haciz yolu ile icra takibi başlatmış olup, davalı tarafından süresinde ödeme emrine itiraz edilmiştir. Davacı iş bu dava ile, sebepsiz zenginleşme hükümleri (TTK.m.732) uyarınca davalının itirazının iptalini talep etmiştir.
Davalı ödeme emrine itiraz dilekçesinde ve aşamalardaki beyanlarında, çekin dava dışı ———-lehine keşide edilerek bu firmaya verildiğini, dava dışı ———aralarında anlaşmadan vazgeçmeleri nedeniyle dava dışı firmaya verilen çekin iptal edilmesi hususunda anlaştıklarını, çekin kötüniyetli olarak davacıya ciro edildiğini ileri sürmüştür. Davalı tarafça yargılama sırasında ——- firmayla aralarında düzenledikleri, dava konusu çekin bedelsiz kaldığına dair ——- tarihli protokol ibraz edilmiştir.
Davacı tarafça, dava konusu çekin yargılama sırasında ——– çalındığı ileri sürülmüştür.
Davalı tarafça ibraz edilen protokol, itiraz dilekçesi ile yargılama aşamasındaki beyanlar dikkate alındığında, taraflar arasında dava konusu çekin davacı tarafından dava dışı ———– lehine keşide edildiği, çekin tarihi, bedeli, ciro edildiği hususlarında uyuşmazlık bulunmadığı, taraflar arasındaki uyuşmazlığın, davalının sebepsiz zenginleşip zenginleşmediği, davacının bu çeke hamil olup olmadığı noktalarında toplanmaktadır.
TTK.nun 732.maddesine göre;” (1) Zamanaşımı sebebiyle veya poliçeden doğan hakların korunması için gerekli olan işlemlerin yapılmasının ihmal edilmiş olması dolayısıyla, düzenleyenin veya kabul edenin poliçeden doğan yükümlülükleri düşmüş bile olsa, bunlar poliçenin hamiline karşı, onun zararına zenginleşmiş olabilecekleri kadar borçlu kalırlar.
(2) Sebepsiz zenginleşmeden doğan istem, muhataba, yerleşim yerli bir poliçeyi ödeyecek olan kimseye ve düzenleyen, poliçeyi başka bir kişi veya ticari işletme hesabına düzenlemiş olduğu takdirde o kişiye veya ticari işletmeye karşı da ileri sürülebilir.
(3) Poliçeden doğan borcu düşmüş olan cirantaya karşı böyle bir istem ileri sürülemez.
(4) Zamanaşımı süresi, poliçenin zamanaşımına uğradığı tarihi takip eden tarihten itibaren bir yıldır; ispat yükü, sebepsiz zenginleşmediğini iddia edene aittir.”
Dava konusu çekin suretinin incelenmesinde çekin ——Şubesine ait, —- — bedelli, —- keşide tarihli olduğu, davalı tarafından dava dışı ———– lehine keşide edildiği, çekin dava dışı şirket tarafından davacı firmaya ciro edildiği, dava konusu çekin süresinde bankaya ibraz edilmediği, bu nedenle kambiyo vasfını kaybettiği görülmüştür.
a) Buna karşılık davacının TTK m.732’de düzenlenen sebepsiz zenginleşme hükümlerine dayanarak bu davayı açtığından çekin aslının elinde bulunması zorunludur. Davacı davanın açılmasından sonra büroda yaşanan hırsızlık eylemi sonucunda dava konusu çekin çalındığını iddia etmiştir. Buna ilişkin ceza dava dosyasının ————- incelenmesinde çalınan eşyalar arasında çeklerin de bulunduğu bahsedilmiş ise de dava konusu çekin çalınan çekler arasında yer aldığında dair yapılan bir tespit görülmemiştir.
b) ——– yazılan müzekkere cevabında dava konusu çekin davacı şirketin yetkilisi —— hesabına ait kiralık kasa içerisinde bulunduğu, ——— tarihinde davacı şirketin yetkilisine teslim edildiği bildirilmiştir. Bu durumda davacının dava konusu çeke takipten önce hamil olduğu açıktır. Yargılama sırasında dava konusu çek ile ilgili zayi belgesi verilmesi istemli —- Asliye Ticaret Mahkemesi’nin ——— sayılı dosyasında gerekli ilanlar yapıldıktan sonra davanın kabulüne, dava konusu çekin zayi nedeniyle iptaline karar verilmiştir.
—Hukuk Dairesinin ———- Sayılı içtihadına göre; “…Kıymetli evrakın zayii nedeniyle iptali kararı ve bu kararın hükümleri TTK’ nun 563. ve 564. maddelerinde düzenlenmiştir. TTK’nun 563/1. maddesine göre; “Kıymetli evrak zayi olduğu takdirde mahkeme tarafından iptaline karar verilebilir.” Aynı yasanın 564/1. maddesinde ise ; “İptal kararı üzerine hak sahibi hakkını senetsiz olarak da dermeyan veya yeni bir senet ihdasını talep edebilir.” hükmüne yer verilmiştir.
İptal kararının niteliğinden doğan iki önemli sonucu vardır. Bunlar, iptal kararının olumsuz ve olumlu sonuçları olarak belirtilmektedir.
İptal kararının verilmesiyle kıymetli evrakın en önemli özelliklerinden biri olan senedin hak sahibini teşhis fonksiyonu ortadan kalkar. Bu, iptal kararının olumsuz sonucudur. İptal kararını alan davacı, borçludan, kendisine senedi ibraz etmeden ödemede bulunmak hakkını kazanmaktadır. Borçlu da hile ve ağır kusuru bulunmadıkça iptal kararını ibraz edene karşı ödemede bulunmakla borcundan kurtulmaktadır (TTK md.558/2).
İptal kararının olumlu sonucu ise davacının hak sahipliğini borçluya karşı göstermesi yani hak sahibinin teşhisine imkan vermesi olarak karşımıza çıkar. Buna göre, iptal kararı davacının (iptal kararını elde eden kişinin) senette mündemiç bulunan ve iptal ile artık senetten ayrılan hakkın sahibi olduğuna ilişkin bir karine yaratır.
İptal kararının her iki etkisi de hak sahipliğinin teşhisi (hak sahipliğinin tespiti) meselesine ilişkindir. Başka bir anlatımla, iptal kararı sadece senedi zayi eden hamilin senette mündemiç hakkı senetsiz olarak borçluya dermeyan edebilmesini ve borçlunun da iptal kararını alan kişiye ifada bulunmak suretiyle borcundan kurtulabilmesini sağlar. Kararın maddi hukuk yönünden bir etkisi yoktur. Maddi hukuk yönünden mevcut durum aynen kalır. Başka bir deyişle, iptal kararı hakkın mevcudiyetine, muhtevasına ve bu hak üzerinde tasarruf yetkisine tesir etmez.
İptal kararı, iptal olunan senet yerine kaim olan bir senet niteliği taşımamaktadır. Sadece, elden çıkmış bulunan senedin teşhis fonksiyonunu ifa etmekte ve iptal kararı hamiline senetsiz olarak alacağı talep hakkı vermektedir.
Görüldüğü gibi, borçlu, iptal kararı hamilinin sadece kararı ibraz etmesi ve kararda adı geçen alacaklının kendisi olduğunu ispatlaması üzerine, ağır kusur ve hilesi bulunmaksızın borcunu ifa ederse, borcundan kurtulmaktadır.
Borçlu, iptal kararını alan kişiye karşı bazı def’ileri ileri sürebilir. Örneğin, borçlu, iptal kararını alan kişinin aslında senet üzerinde herhangi bir hakkının olmadığı (hiç hak sahibi olmadığı veya belirli nedenlerle hak sahipliği sıfatının sona erdiği) def’ini ileri sürebilir. Ancak, iptal kararı hamili, hak sahibi olduğunu iptale ilişkin yargılamada az çok ispatladığından bunun aksini iddia eden borçlu bu yöndeki iddialarını ispat etmek zorundadır. Borçlunun, iddialarını ispat etmesi ile zayi nedeniyle iptal kararı etkisini kaybeder yani sonuç doğurmaz.
İptal kararının olumlu etkisi nedeniyle borçlunun karar hamiline yapacağı ifa onu borcundan kurtaracağı için senede zilyet olan üçüncü kişi borcun sona erdiği def’i ile karşılaşabilir. Bu durumda üçüncü kişi, kendisine ifada bulunulan iptal kararı hamili aleyhine sebepsiz zenginleşme davası açabilir ——— Başka bir anlatımla böyle bir durumda senede zilyet olan üçüncü kişi, iyi niyetli iptal kararı hamiline ödemede bulunan borçluya başvuramaz —————-
—– Asliye Ticaret Mahkemesi’nin ——— sayılı iptal kararı üzerine hak sahibi davacının hakkını senetsiz olarak da dermeyan veya yeni bir senet ihdasını talep etme hakkı doğduğu, bu kararla davacının hak sahipliğini borçluya karşı gösterdiği, yani hak sahibinin teşhisine imkan verdiği ve iptal kararı ile davacının senette mündemiç bulunan ve iptal ile artık senetten ayrılan hakkın sahibi olduğuna ilişkin bir karine oluştuğu anlaşılmıştır.
c) Dava konusu çekten dolayı sebepsiz zenginleşmediğinin ispat yükünün davalı borçlunun üzerinde olduğu, davalı tarafından ibraz edilen çekin lehtarı olan dava dışı ————– yapılan protokolde dava konusu çekten dolayı davalının dava dışı firmaya hiç bir borç ve yükümlülüğünün bulunmadığının hüküm altına alındığı, fakat dava dışı firmayla davalı arasında geçerli olan ve davalının dava konusu çekten dolayı borç ve yükümlülüğün kalmadığına ilişkin bu protokol hükmünün davacı kötüniyetli olmadığı sürece davacı bakımından geçerliliğinin bulunmadığı, davacının kötüniyetli olarak hareket ettiğine ilişkin herhangi bir delil ibraz edilmediği, kaldı ki protokolde de çekin dava dışı firma tarafından borca karşılık olarak başka bir firmaya verildiğinin ifade edildiği anlaşıldığından davacının davalıdan çek bedeli kadar alacaklı olduğu anlaşılmıştır.
d) Her ne kadar davacı tarafça icra inkar tazminatı talep edilmiş ise de, davacının çekin aslına takip sırasında sahip olduğunun ispatlanması gerektiği, ceza dava dosyalarında farklı bir tespit görülmediğinden davacının çeki hangi tarihte kaybettiğine ilişkin bir delil bulunmadığı, takip talebinde ekli çek suretinin aslının da tasdik olunmadığı, dolayısıyla davalının itiraz dilekçesi sunarken çek aslının davacının elinde olup olmadığını bilemeyeceği, bu durumda hamilliğin yargılama sürecinde alınan çek zayi kararı ile ortaya çıktığı, dolayısıyla alacağın yargılama ile belli olduğu anlaşıldığından icra inkar tazminatı talebinin reddine karar verilmiştir.
Bu gerekçelerle aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
H Ü K Ü M : Yukarıda Açıklanan Nedenlerle;
1-Davanın KABULÜ ile,
——-İcra Müdürlüğü’nün—– esas sayılı takip dosyasında davalının itirazının asıl alacak bakımından İPTALİ ile takibin ——- asıl alacak üzerinden DEVAMINA,
Asıl alacağa takip tarihinden itibaren talep gibi yasal faiz UYGULANMASINA,
İcra inkar tazminatı talebinin REDDİNE,
2-Karar harcı 2.049,30 TL’den davacı tarafça peşin olarak yatırılan 512.33 TL Peşin harcın mahsubu ile bakiye 1536,97 TL harcın davalıdan tahsili ile HAZİNEYE GELİR KAYDINA,
Davacı tarafından peşin olarak yatırılan 512.33 TL harcın davalı taraftan tahsili ile DAVACI TARAF ÖDENMESİNE,
3-Davacı tarafından yapılan 73.60 TL yargılama giderinin davalı taraftan tahsili ile DAVACI TARAFA ÖDENMESİNE,
4-Davacı taraf kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde geçerli A.A.Ü.T’deki esaslara göre belirlenen 4.500,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak DAVACIYA VERİLMESİNE,
5-Davacı tarafından dosyaya yatırılan ve sarf edilmeyen gider avansının karar kesinleştiğinde talep halinde DAVACI TARAFA İADESİNE,
Dair davacı ve davalı vekilinin yüzüne karşı HMK 345/1.maddesi uyarınca tebliğ tarihinden itibaren 2 haftalık yasal süre içerisinde ———- Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.30/06/2020