Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/207 E. 2018/1297 K. 26.12.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2017/207 Esas
KARAR NO : 2018/1297
DAVA : Şirketin İhyası
DAVA TARİHİ : 17/02/2017
KARAR TARİHİ : 26/12/2018
Mahkememizde görülmekte olan Şirketin İhyası davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle, müvekkilinin terkin edilen ve aynı zamanda ihyasını talep ettikleri—————- İsimli şirkette pay sahibi olduğunu, şirketin——–adresine nakledildiğini, nakil esnasında firmanın gayri faal olduğu gerekçesiyle 09/10/2015 tarihinde kapatıldığını ve —-Ticaret Sicil Müdürlüğüne yapılan başvuru sonucu 13/11/2015 tarihli yazısı ile bilgi verildiğini, söz konusu şirketin halihazırda faaliyette olduğunu, ticari işlem ve eylemlerinin sürdüğünü, 09/10/2015 tarihinde resen terkin olunan ————- ihya edilerek tescili ile yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalılar üzerine bırakılmasını talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA: Davalı —– Sicil Müdürlüğü vekili cevap dilekçesinde özetle, müvekkilinin Türk Ticaret Kanunu 32.maddesi hükmü çerçevesinde işlem yaptığını, dava konusu olayda Ticaret Sicil Müdürlüğü, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun geçici 7.maddesi ile “Münfesih olmasına veya sayılmasına rağmen tasfiye edilmemiş anonim ve limited şirketleri ile kooperatiflerin tasfiyelerine ve ticaret sicil kayıtlarının silinmesine ilişkin tebliği” hükümleri çerçevesinde işlemin gerçekleştiğini, müvekkilinin davanın açılmasına sebep olmadığını, bu nedenle yargılama giderleri ve vekalet ücretinden sorumlu tutulamayacağını, davanın reddini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin diğer tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Dava dilekçesi davalı ———- usulünce tebliğ edilmiş, ancak davalı davaya cevap vermemiştir.
DAVANIN VE UYUŞMAZLIK KONULARININ TESPİTİ, DELİLLER, DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE DEĞERLENDİRİLMESİ, HUKUKİ NEDENLER VE SONUÇ:
1-Davanın ve uyuşmazlık konularının tespiti: Dava, ticaret sicilinden TTK’nin geçici 7. Maddesine göre terkin edilerek tüzel kişiliği ortadan kalkmış bulunan limited şirketin ihyası istemine ilişkindir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın,
a-Davaya konu şirketin davalı ——-Ticaret Sicil Müdürlüğünce Ticaret Sicilinden yasalara aykırı şekilde terkin edilip edilmediği,
b-Ticaret Sicil Müdürlüğü’nün TTK’nin geçici 7. Maddesinin 4/a ve 4/b bentleri uyarınca davalı şirkete ve yetkilisine usulüne uygun şekilde bildirim ve ihtar yapıp yapmadığı,
c-Davacının açtığı dava nedeniyle davalı şirketin ihyasının gerekip gerekmediği,
d-Davalı olarak gösterilen ihyası istenen şirketin pasif husumet ehliyetinin olup olmadığı noktalarında toplandığı tespit olunmuştur.
2-Hukuki açıklama: TTK’nİn geçici 7. maddesinde belirtilen şartların gerçekleşmesi halinde ticaret sicil memurluğu tarafından şirketin sicil kaydı terkin edilir. Terkin edilmeden önce, TTK’nın geçici 7/4-a maddesi uyarınca, kapsam dâhilindeki şirket ve kooperatiflerin ticaret sicilindeki kayıtlı son adreslerine ve sicil kayıtlarına göre şirket veya kooperatifi temsil ve ilzama yetkilendirilmiş kişilere bir ihtar yollanır. Yapılacak ihtar, ilan edilmek üzere ——– Ticaret Sicili Gazetesi Müdürlüğüne aynı gün gönderilir. TTK’nın geçici 7/2. maddesine göre, davacı veya davalı sıfatıyla devam eden davaları bulunan şirket veya kooperatiflere bu madde hükümleri uygulanmaz. TTK’nın geçici 7. maddesine göre açılan şirket ihyası davalarında husumet sadece ticaret sicil memurluğuna yöneltilir. Tasfiye memurları veya yöneticilerine husumet yöneltilmez, davaya dahil edilmeleri gerekmez. Eğer, şirket ihyası davasını ihyası istenen şirket ortak veya yöneticileri açmış ise, bu davanın bir nevi iptal davası gibi düşünülüp, terkin iptal edildiğine ve şirket tekrar faaliyetlerine devam edeceğine göre TTK’nın 547/2. maddesine göre ek tasfiye memuru atanmasına gerek yoktur. Ancak, şirket alacaklıları ihya davası açmış ise alacaklıların işbu davaya açmaktaki amaçları, alacak davasında husumet yöneltilecek bir hasım bulunması olup, alacak davası sonuçlandıktan sonra şirketin sicilde kaydının bulunmasında veya faaliyetine devam etmesinde, gerek alacaklı gerekse şirket için herhangi bir yarar bulunmadığından bu tip davalarda TTK’nın 547/2. maddesine göre ek tasfiye memuru atanması gerekir. Yapılan yargılama sonucunda ticaret sicil memurluğu TTK’nın geçici 7. maddesine aykırı olarak bir şirketi terkin ettirmiş ise bu durumda yasal hasım olmadığından, kendi hatalı eylemi ile şirket terkin edildiğinden oluşacak yargılama gideri ve vekalet ücretinden sorumludur. Fakat, şirketin TTK hükümleri uyarınca genel kurulunun tasfiye kararı alması, atanan tasfiye memurları tarafından yapılan işlemler sonucu tasfiye sonu bilançosu açıklanarak sicilden şirketin terkin edilmesine yönelik davalarda ise, husumet ticaret sicil memurluğu ile son tasfiye memurlarına yöneltilir. Bu tip davalarda ticaret sicil memurluğu yasal hasım olup, aleyhine yargılama giderine hükmedilemez. Her halükarda TTK’nın 547/2. maddesine göre şirketin ihyasına karar verilirse ek tasfiye memuru atanır.
3-Deliller, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesi, hukuki nedenler ve sonuç: İşbu davada, davacı, ortağı olduğu şirketin faal olduğu halde, faal olmadığı gerekçesiyle ————Sicil Müdürlüğü tarafından kapatıldığını, hatalı olan bu kararın kaldırılmasını ve şirketin ihyasına karar verilmesini talep etmekte olup, davayı davalı sıfatı ile —- Ticaret Sicil Müdürlüğü’ne ve ihyasını istediği şirkete karşı açmış olmakla, davalı şirketin tümden ihyasını talep etmektedir.
TTK’nin geçici 7.maddesinin 15.fıkrasının son cümlesi uyarınca, ticaret sicilinden kaydı silinen şirketin alacaklıları veya hukuki menfaati bulunanlar, haklı sebeplere dayanarak, silinme tarihinden itibaren 5 yıl içinde mahkemeye başvurarak şirket veya kooperatifin ihyasını isteyebilir.
Davaya konu şirketin sicil kaydı 09.10.2015 tarihinde resen terkin edildiğinden, dava bu kapsamda süresi içinde açılmıştır.
Davacı vekili tarafından 6.7.2017 tarihli delil listesi ekinde sunulan belgelerden şirketin 2015 yılı 4. Çeyreği ve 2016 yılında faal olduğu anlaşılmaktadır.
İhyası istenilen şirketle ilgili yapılan işlem dosyası ticaret sicilinden celp edilmiştir. Celp edilen belgelere göre, şirketin adresinin tespit edilememesi nedeniyle TTK’nin geçici 7.maddesi uyarınca sicilden terkin edildiği, ihtarların davacı ———- adresine gönderildiği, adresin yanlış olduğu gerekçesiyle evrakların iade edildiği, yani usulünce tebligat bulunmadığı, ama ihtarın —– Sicil Gazetesinde yayınlandığı anlaşılmıştır.
Tüm dosya kapsamına göre, ——– Sicil Müdürlüğü’nün yasaya ve yukarıda anılan tebliğ hükümlerine uygun işlem yaptığı, ancak davacının haklı bir neden ileri sürerek şirketin ihyasını talep ettiği, bu nedenle ———– ihyasına karar verilmesi gerekmiştir.
Yukarıda belirtildiği üzere şirket ihyası davasını ihyası istenen şirket ortağı açtığından, bu davanın bir nevi iptal davası gibi düşünülüp, terkin iptal edildiğine ve şirket tekrar faaliyetlerine devam edeceğine göre TTK’nın 547/2. maddesine göre ek tasfiye memuru atanmasına gerek bulunmadığı anlaşılmıştır.
Dava her ne kadar ihyası istenen şirkete de yöneltilmiş ise de, TTK’nın geçici 7. maddesine göre açılan şirket ihyası davalarında husumetin sadece terkine karar veren —— Sicil Memurluğuna yöneltilmesi gerektiği, şirket ortaklarına, şirkete veya tasfiye memurlarına husumet yöneltilemeyeceği(Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi’nin —– tarih ve —— esas, —– karar sayılı ilamı) anlaşılmakla, şirketin tasfiye memurlarına karşı açılan davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle reddine karar vermek gerekmiştir.
Bu kapsamda emsal alınan Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi’nin —– tarih ve —-esas, —– karar sayılı ilamındaki gibi şirket yetkilisi hakkındaki davanın pasif husumet yokluğu değil de, HMK’nin 114/1-d maddesindeki husumet ehliyeti yokluğu nedeniyle dava şartı yokluğundan davanın usulden reddine karar verilmesi düşünübilir ise de, Mahkememizce bu görüşe katılmak mümkün değildir.
Şöyle ki; dava şartları HMK m. 114’te düzenlenmiştir. Buna göre tarafların dava ve taraf ehliyetinin bulunması HMK’nin 114/1-d maddesinde dava şartı olarak düzenlendiği halde, taraf sıfatının bulunması dava şartı olarak düzenlenmemiştir.
HMK. m. 50 uyarınca, medeni haklardan yararlanma ehliyetine sahip olan, davada taraf ehliyetine sahiptir. Buna göre, taraf ehliyeti, bir davada taraf olarak bulunabilme ehliyeti olup, maddi hukuktaki hak ehliyeti kavramının medeni usul hukukundaki yansımasıdır. Bu nedenle, yaşayan her insanın (gerçek kişinin) taraf ehliyeti vardır——– Tüm gerçek kişiler hak ehliyetine sahip olduğuna göre, davacı gerçek kişinin taraf ehliyetine sahip olduğu açıktır.
HMK. m. 51’de dava ehliyeti düzenlenmiştir. Buna göre, dava ehliyeti, medeni hakları kullanma ehliyetine göre belirlenir. Yani dava ehliyeti, bir davada davacı veya davalı olarak işlem yapabilme ehliyeti olup, maddi hukuktaki fiil ehliyetinin medeni usul hukukundaki yansımasıdır. TMK. m. 10 uyarınca, ayırt etme gücüne sahip ve kısıtlı olmayan her ergin kişinin fiil ehliyeti ve bunun sonucu olarak dava ehliyeti vardır ————-Somut olayda davalının ergin, mümeyyiz ve kısıtlanmamış bir gerçek kişi olmasına göre, dava ehliyetine sahip olduğu açıktır.
Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi’nin —-tarih ve —– esas, —– karar sayılı ilamında davalı tasfiye memurlarının davalı sıfatının bulunmadığı, bunun dava şartı olduğu belirtilmiş ise de, taraf sıfatının bulunması dava şartı değildir. Taraf sıfatı husumetle ilgili bur konudur. Yüksek Yargıtay’ın kararlarında davacı sıfatı yerine “aktif husumet ehliyeti”, davalı sıfatı yerine “pasif husumet ehliyeti” kavramlarının kullanılması nedeniyle uygulamada istisnai de olsa, bu kavramlar, dava şartı niteliğindeki dava ve taraf ehliyeti kavramlarıyla karıştırılmaktadır. Bu kavramların birbirinden nasıl ayrılacağı konusunda Kuru, şu tanımlamayı yapmıştır:
“Sıfat, dava konusu sübjektif hak (dava hakkı) ile taraflar arasındaki ilişkidir. Taraf ehliyeti, dava ehliyeti ve dava takip yetkisi, davanın taraflarının kişilikleriyle ilgili olduğu halde, taraf sıfatı dava konusu sübjektif hakka ilişkindir… . Yukarıdaki kısa açıklamanın gösterdiği gibi, bir sübjektif hakkın sahibinin ve o hakka uymakla yükümlü olan kişinin kimler olduğu (yani bir davada davacı ve davalı sıfatlarının kime ait olduğu) tamamen maddi hukuka göre belirlenir. Bu nedenle, bir kişinin belli bir davada gerçekten davacı veya davalı sıfatına sahip olup olmadığı hususu, usul hukuku sorunu olmayıp dava konusu (sübjektif) hakkın özüne ilişkin bir maddi hukuk sorunudur”———–
Bu hukuki açıklama ışığında; Mahkememizce davanın esası hakkında emsal alınan Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi’nin—– tarih ve —- esas, —- karar sayılı ilamındaki dava şartı kavramının yanlış değerlendirildiği ve davalı şirkete karşı açılan davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılmıştır.
Davalı —– Sicil Müdürlüğü aleyhine yargılama masrafı ve vekalet ücretine hükmedilmesi gerekip gerekmediği hususuyla ilgili yapılan inceleme de, —– Sicil Müdürlüğünün yasaya ve yukarıda anılan tebliğ hükümlerine uygun işlem yaptığı, her ne kadar şirket temsilcilerine ihtar gönderilmemiş ise de, şirkete tebligat yapılmaya çalışıldığı, ayrıca davacı vekiline haklılık durumunun tespiti için bilirkişi incelemesi yapılması için ücret yatırılması hususunda ihtarda bulunulduğu, davacı vekilince bilirkişi ücretinin yapılamadığı ve bu nedenle şirketin terkin edilmesi hususunda kusurun davalı ——- sicil Müdürlüğünde olup olmadığının tesip edilemediği, bu durumda mahkeme masrafları ve davacı lehine vekalet ücretine hükmedilmesinin hakkaniyete aykırı olacağı, Yargıtay uygulamasına göre de davalı —— Sicil Memurluğunun yasal hasım konumunda olduğu anlaşıldığından davalı ——-Sicil Müdürlüğü harç, yargılama giderleri ve karşı yan vekalet ücretinden sorumlu tutulmamış ve davanın kabulüne ilişkin aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-TTK geçici 7.maddesinin 15.fıkrası uyarınca davanın KABULÜ ile,
a)———- Sicil Müdürlüğünün —– sicil numarasında kayıtlı iken TTK’nin geçici 7.maddesi uyarınca sicilden terkin edilmiş olan—- —-n yeniden ihyasına,
b)Kararın ———Siciline tescil ve ilanına,
2-Davalı ———- hakkındaki davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle REDDİNE,
3- Alınması gereken 35,90 TL harcın peşin alınan 31,40 TL harçtan mahsubu ile bakiye 4,50 TL harcın davacıdan alınarak Haziniye gelir kaydına, harç peşin alındığından yeniden harç alınmasına yer olmadığına,
4- Davacı tarafından sarf edilen yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
5- Dosyada mevcut gider avansının karar kesinleştiğinde ve talep halinde yatıran tarafa iadesine,
6-Yukarıda açıklanan gerekçelerle davacı lehine vekalet ücreti verilmesine yer olmadığına,
Davacı vekili Av.———– yüzüne karşı, davalı tarafların yokluğunda, gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren iki haftalık süre içinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi’nin ilgili Hukuk Dairesine istinaf kanun yolu açık olmak üzere oy birliğiyle verilen karar açıkca okunup usulen anlatıldı.26/12/2018