Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/1190 E. 2021/33 K. 19.01.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2017/1190 Esas
KARAR NO: 2021/33
DAVA : Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ: 24/10/2017
KARAR TARİHİ: 19/01/2021
Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davaya konu ——- meblağlı ——numaralı çekin avans niteliği taşıdığı, karşılığında davalı tarafça edim yerine getirilmemiş olmakla bedelsiz olduğu, davalı —— davacı şirkete herhangi bir iş veya mal teslimi yapmamış olduğu dava konusu çekin bedelsiz durumda olduğu, davacı defterlerin çeke ilişkin yapılan hizmet, mal alım kaydı bulunmadığı, bu nedenle takip dayanağı çeke dayanılarak kambiyo senetlerine mahsus yolla takip yapılmasının mümkün bulunmadığını, davalı —–şuan faaliyette bulunmadığı, telefon ile ulaşılamadığını, sözleşme uyarınca davacıya teslim edilmeyen mallar hizmetlere karşın alman çeklerin vazı —— şirketlerine ve 3.kişilere devir ve teslim edildiğinin öğrenildiği, yukarıda bahsedilen çekin —— ilgili yönetmelik gereği, —– konu edilemeyeceği fatura ile tevsik edilmeyen çeklerin—–tarafından devir alınmasının mümkün olmadığı —- sözleşmesinin alacağın temliki niteliğinde olmakla—–gereği her ne kadar kambiyo senedine dayalı olsa bile —- Şirketi mal ve hizmet satışından doğmuş alacağı temlik alabildiği için temlik edene karşı ileri sürülebilecek olan defilerin ve savunmaların temlik alana karşı da ileri sürülmesinin mümkün olduğu, davalı —— şirketinin basiretli bir tüccar gibi davranmadığı, devir ve temlik aldığı çeklerin bedelsiz olup olmadığın araştırmadığı, bu şekilde davranmış olsa verilen çeklerin bedelsiz olduğunun ve mal teslim edilmediğinin basit bir araştırma ile ortaya çıkmış olacağı, şekil şartları bakımından tam ve geçerli olan ve fakat açıklanan nedenlerle bedelsiz kalmış olan söz konusu çeklerin , karşı tarafça takibe konulması konusunda haklı endişeleri olduğu, bu nedenle haklarında herhangi bir takip açılmadan önce , tedbir talepli işbu menfi tespit davası açılması zorunluluğu olduğu, davalı —- diğer şüpheliler hakkında ——dosyası ile şikayette bulunulduğu, davacıya benzer durumda birçok mağdur-borçlu bulunmakta olup bu konuda medyada da haberler yer aldığı, Davalı ——- içinde bulunduğu bir organizasyon tarafından davacı gibi birçok kişinin dolandırılmış ve mağdur edilmiş olmasının söz konusu olduğu, yasa gereğince , bu şekilde açılan menfi tespit davası açılacak icra takibini tek başına durdurmaya yeterli olmadığından söz konusu çek bedelinin — temsil eden——- taraflarınca teminat gösterilmesi karşılığından ivedi olarak ihtiyati tedbir karan verilmesi talep edildiği, dava konusu çek ile ilgili olarak çekin karşılıksız kaldığının tespiti ile davacı şirketin davalılara borçlu olmadığının tespitine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalılara yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı ——- cevap dilekçesinde özetle; Davacı şirketin yetkili hamil olmadığı, davaya konu çek cirosunda tek imza olduğunun görüldüğü, bu nedenli geçerli bir ciro bulunmadığı, davacının yetkili hamil olmaması nedeniyle bu davayı açma yetkisi olmadığı davanın usulden reddi gerektiği, dava konusu çekin davacı tarafından davalı şirket müşteri—– tarafından davalı şirkete teslim edildiği, dava konusu çekin davalı— müvekkil arasındaki—- istinaden temlik alındığı,—-çeki müvekkile——– teslim ettiği, davalının çeki teslim alırken , keşideci ve çek hakkında gerekli araştırmayı bankalar nezdinde yapmış ve herhangi bir çeki kabule engel bilgiye ulaşmamış olduğu,aynı zamanda keşideciden de teyit alındığı, teslim alınan çeke dair —- hesabına ödeme yapıldığı, davalı şirketin iyi niyetli olduğu, davaya konu çeki takas banka aracılığı ile —- tarihinde ibraz ettiği çekin işlem tarihi itibariyle karşılıksız derç edildiği, davacının çekin davalıya teslim edildiği tarihten vade tarihine kadar beklediği, ve hiçbir işlem yapmadığı gibi faturaya da itiraz etmediği, vade tarihinde davacı tarafından davanın açıldığı hiçbir haciz baskısı olmadan davacı tarafın çeke istinaden—— ödeme yaptığı, davacının ödeme güçlüğü içerisine girmiş olması varsayımı ile çeke ilişkin ödeme yapmadığı, tedbir kararı karşı ödemesi gereken %15 teminatı bile yatırmadığı, davacı tarafa davasında haksız çıkması halinde alacağı garanti altına alması bakımandan %115 üzerinden teminat yatırılmasını talep ettikleri, dava dilekçesinde çekin avans niteliğinde olduğunu beyan etse de çekin ödeme aracı olduğu, davacı şirketin kötü niyetli olarak faturalandırılmış çek hakkında herhangi bir çalıntı başvurusu olmamasına rağmen imzaya , borca itiraz ettiği, bu hususun davacının kötü nniyetli ve alacaklıları zarar uğratmak kastım ortaya koyfuğu 6361 sayılı kanun 9.maddesi 3 bendinde çeki düzenleyenin davalı şirkete karşı def-i ileri süremeyeceğini davalının iyi niyetli 3 .kişi olup kötü niyetli olduğunun ispatının davacı tarafa düştüğü,davacı tarafından tedbir talep edilmişsede çek bedeli keşideci firma tarafından çek aslı tutarı ödenmiş olup kısmi takip devam ettiği , bu sebeple tedbir talebinin reddini talep ettiklerini belirtip, haksız ve mesnetsiz kötü niyetle açılan davanın reddi ile davacı tarafın haksız çıkması halinde %20 icra inkar tazminatına hükmedilmesine , yargılama giderleri ve ücreti vekaletin karşı tarafa tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE ;Dava,—- keşide tarihli——tutarlı çek nedeni ile borçlu olmadığının tespiti istemine ilişkindir.
Davacı tarafından uyuşmazlık konusu çekin davalı —- lehine düzenlenerek verildiği, lehtar bulunan davalı —- tarafından da çekin cirolanmak sureti ile davalı —- hamil hale geldiği ve davalı .——- tarafından bankaya ibraz edildiği anlaşılmıştır.
Davacı tarafından davaya ve takibe konu çekin avans niteliğini taşıdığı, karşılığında davalı ——- tarafından üstlenilen edimin yerine getirilmediği bu nedenle bedelsiz olduğu bildirilerek eldeki dava mahkememize ikame edilmiştir.
4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) 6. maddesine göre, kural olarak bir vakıadan kendi lehine haklar çıkaran/iddia eden taraf o vakıayı ispat etmeye mecburdur.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) “İspat Yükü” başlıklı 190. maddesinde;
“(1) İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir.
(2) Kanuni bir karineye dayanan taraf, sadece karinenin temelini oluşturan vakıaya ilişkin ispat yükü altındadır. Kanunda öngörülen istisnalar dışında, karşı taraf, kanuni karinenin aksini ispat edebilir.” şeklinde düzenleme getirilmiştir.
Menfi tespit ve istirdat davaları 2004 sayılı İcra İflas Kanunu’nun (İİK) 72. maddesinde düzenlenmiştir. Maddeye göre; borçlu icra takibinden önce veya takip sırasında borçlu bulunmadığını ispat için menfi tespit davası açabilir. Borçlu, menfi tespit davası zımmında tedbir kararı almamış ve borç da ödenmiş olursa davaya istirdat davası olarak devam edilir. İspat yüküne ilişkin yukarıda açıklanan genel kural menfi tespit davaları için de geçerlidir. Yani, menfi tespit davalarında da, tarafların sıfatları değişik olmakla beraber, ispat yükü bakımından bir değişiklik olmayıp, bu genel kural uygulanır. Bu davalarda da bir vakıadan kendi lehine haklar çıkaran (iddia eden) taraf o vakıayı ispat etmelidir.
Menfi tespit davasında borçlu ya borçlanma iradesinin bulunmadığını ya da borçlanma iradesi bulunmakla birlikte daha sonra ödeme gibi bir nedenle düştüğünü ileri sürebilir.
Borçlu borcun varlığını inkâr ediyorsa, bu durumlarda ispat yükü davalı durumunda olmasına karşın alacaklıya düşer. Borçlu varlığını kabul ettiği borcun ödeme gibi bir nedenle düştüğünü ileri sürüyorsa, bu durumda doğal olarak ispat yükü kendisine düşecektir.
Görülmektedir ki, menfi tespit davasında kural olarak, hukuki ilişkinin varlığını ispat yükü davalı/alacaklıdadır ve alacaklı hukuki ilişkinin (borcun) varlığını kanıtlamak durumundadır. Borçlu bir hukuki ilişkinin varlığını kabul etmiş, ancak bu hukuki ilişkinin senette görülenden farklı bir ilişki olduğunu ileri sürmüşse bu kez, hukuki ilişkinin kendisinin ileri sürdüğü ilişki olduğunu ispat külfeti davacı borçluya düşmektedir. Zira davacı borçlu senedin bir hukuki ilişkiye dayanmadığını değil, başka bir hukuki ilişkiye dayandığını ileri sürmekte; temelde bir hukuki ilişkinin varlığını kabul etmektedir.
Menfi tespit davası icra takibinden önce sonuçlanmaz ve ihtiyati tedbir kararı verilmemiş olması—– nedeniyle, —- borç alacaklıya — ödenmiş olursa, menfi tespit davasına istirdat davası olarak devam edilir—-yani menfi tespit davası —- istirdat davasına dönüşür; bu hâlde mahkeme menfi tespit davasına istirdat davası olarak devam eder ———Bu durumda İİK’nın 72/6 maddesi gereğince bedele dönüşen isteminin temeli menfi tespit davasıdır. Eldeki davada da, çekten dolayı borçlu olmadığının tespiti istemine ilişkin olarak dava açılmış, İİK’nın 72/6 maddesi uyarınca istirdat istemine yani bedele dönüşmüştür
Türk Borçlar Kanunu’nun 207. maddesinde tanımı yapılan satış sözleşmesi hakkında da birtakım açıklamalar yapılmalıdır. Madde aynen;
“Satış sözleşmesi, satıcının, satılanın zilyetlik ve mülkiyetini alıcıya devretme, alıcının ise buna karşılık bir bedel ödeme borcunu üstlendiği sözleşmedir.
Sözleşme ile aksi kararlaştırılmadıkça veya aksine bir âdet bulunmadıkça, satıcı ve alıcı borçlarını aynı anda ifa etmekle yükümlüdürler.
Durum ve koşullara göre belirlenmesi mümkün olan bedel, kararlaştırılmış bedel hükmündedir.” açıklamalarını içermektedir. Bu madde hükmüne göre; aksi kararlaştırılmadıkça alım-satım ilişkilerinde alıcı ile satıcının edimlerini aynı anda eda etmeleri esastır. O hâlde alım satım akdine konu malı teslim almadan satıcıya çeki verdiğin iddia eden menfi tespit davacısı, aslın hilafını iddia ediğinden — bu iddiasını ispat yükü altındadır ——-
Yine kural olarak çek bir ödeme aracı olup, mevcut bir borcun tasfiyesi amacıyla verilmektedir. Çekin ödeme dışında başka bir amaçla —— verildiğini iddiasının davacı tarafça (HMK’nın 200. maddesi gözetilerek) ispatlanması gerekmektedir.
Yukarıda yapılan açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde;
Davacı, davalının üstlendiği sözleşmeye rağmen sözleşme gereği teslimi gereken malları teslim etmediğini ve iş karşılığı aldığı uyuşmazlık konusu çeki de iade etmediğini ileri sürmüştür.
Davalı —- tarafından davaya karşı her hangi bir cevap verilmemiş davalı —— çekin kambiyo senedi olduğunu sebepten mücerret olduğunu ve uyuşmazlık konusu çeke iyi niyetli hamil olduğunu belirterek eldeki davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Oysa 6361 sayılı Kanun’un 9. maddesinin ikinci fıkrası, ——belirlenen usul ve esaslar çerçevesinde kambiyo senetlerine dayalı olsa bile, bir mal veya hizmet satışından doğmuş fatura ile tevsik edilemeyen alacaklar ile Kurulca belirlenen usul ve esaslar çerçevesinde tevsik edilemeyen mal veya hizmet satışına bağlı doğacak alacakları devir alamaz veya tahsilini üstlenemez. Aynı faturaya dayalı birden çok —— şirketine yapılan kısmi temliklerin toplam tutarı fatura tutarını aşamaz…”, anılan Kanun’a dayanılarak çıkarılan Yönetmelik’in 8. maddesinin birinci fıkrası ise, “…Faturalı alacağa istinaden kambiyo senedi veya diğer senetlerin alınması halinde, alınan kambiyo senedi veya diğer senetteki ciro silsilesinde kuruluşa kambiyo senedi veya diğer senedi ciro edip veren kişinin, devralınan faturada alacaklı olarak gözüken kişi ve bu kişiden bir önceki cirantanın veya keşidecinin de faturadaki borçlu ile aynı kişi olması gerekir…” düzenlemesini içermektedir.
——- işlemi alacağın temliki hükümlerine tabi olduğundan davacı borçlu, temlik eden şirkete karşı haiz olduğu def’ileri, temellük eden davalı ——- karşı dahi dermeyan edebilir (TBK. m. 188/f.I). Daha açık bir anlatımla —— işleminin tarafları olan müşteri (firma), —— arasındaki ilişkiler açısından 6361 sayılı Kanun’un 9/2 ve buna bağlı olarak 6098 sayılı TBK’nın 188/1. maddeleri hükmünün uygulanması gerekmektedir. 6098 sayılı TBK’nun 188/1 maddesine göre, ”Borçlu, devri öğrendiği sırada devredene karşı sahip olduğu savunmaları, devralana karşı da ileri sürebilir.” 6361 sayılı Kanun’un 9/3 maddesi hükmü, ——- işleminin yukarıda belirtilen tarafları dışındaki kambiyo borçluları bakımından uygulanacak bir hükümdür. Başka bir deyişle, 6361 sayılı Kanun’un 9. maddesinin ikinci fıkrası hükmü sebebiyle faktoringde alacağın devri hükümleri uygulanacağından, m. 9/3’te yer alan düzenleme, işlemin tarafları olan borçlu, müşteri ve —— şirketi hakkında uygulanmamakta, senette yer alan diğer kambiyo borçluları hakkında uygulanmaktadır.
——- ilişkin temel ilkeler yukarıda açıklanmış olup, eldeki somut uyuşmazlıkta Mahkememizce ——–vekilleri tarafından bedeli talep edilen çekin ciro ve teslim edilip edilmediği, —– yasal mevzuata uygun olup olmadığı, bu bağlamda davalı —- dava konusu edilen çekin yetkili hamilleri olup olmadıkları, ———- işlemine konu faturaların şirketin ticari defterlerinde kayıtlı olup olmadığı, bu faturalar için vergi dairesine bildirimde bulunulup bulunulmadığı, aynı faturanın birden fazla ——– işlemine konu edilip edilmediği, faturaların kapalı fatura olup olmadığı, faturalar irsaliyeli fatura olup fatura konusu malların teslim edilip edilmediği çekin ne zaman, kime ödendiği yönünde —— ilişkin temel ilkeler gözetilmek suretiyle dosyanın bir bütün halinde konusunda uzman bilirkişiye tevdine karar verilmiş ve bilirkişi tarafından da ibraz edilen raporda ;
Davacı defterlerine göre, davacı yanın davalılardan — firmasına dava tarihine kadar — kısmı çek ile olmak üzere toplamda —- ödeme yaptığı, Davaya konu edilen —keşide tarihli, — bedelli çekin defterlerinde kayıtlı olduğu, kesilen çeklerin, verilen sipariş avansları —— takip edildiği, verilen avans çekleri için davacı defterlerinde Davalı —– firmasından alınan herhangi bir mal veya hizmet alım kaydı bulunmadığı, verilen çekler ve yapılan ödeme dışında taraflar arasında başkaca bir ilişkiye rastlanılmadığı, davacı ———–alış ticari defter açılış ve kapanış tasdiklerini süresi içerisinde yaptığını, ticari defterlerin kendi içerisinde birbirini teyit eder nitelikte olduğu ve defterlerin sahibi lehine delil teşkil edebileceği, dosya kapsamında bulunan —- alınan —- yazısında; Davalı —- re’sen terk edildiğinin belirtildiği, ancak —– aylarına ait BS formlarının gönderildiğinin tespit edildiği, uyuşmazlığa konu Davalı—– tarafından Davacı —– düzenlenen faturanın — tarihinde düzenlendiği, davalı —–resen terk edildiğinin belirtildiği, ———tarihinde düzenlenen faturanın firmanın ——– terkin tarihinden sonra tanzim edildiği ve Davacı şirketin ticari defterlerinde yapılan bilirkişi incelemesinde de ilgili faturanın davacı defterlerinde kayıtlı olmadığı, Vergi Usul Kanununun 359 uncu maddesine göre; gerçek bir muamele veya durum almadığı halde bunlar varmış gibi düzenlenen belge, sahte belge olduğu, davalı—— müşteri ve çek cirantası —-arasında gerçekleştirilen—- ——– tarihli genelgelerinde yer alan—– alacakların devralınmasında uyulması gereken yükümlülüklerinin yerine getirilmediği ve ——işleminde davacı şirketin alacağın temlik edildiği faturaya konu bulunan mal tesliminin gerçekleştirilip gerçekleştirilmediği konusunda gerekli araştırmayı yapma zorunluluğunu yerine getirmediği kanaatine varıldığı anlaşılarak davacı tarafından ikame edilen davanın kabulüne karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
Davanın KABULÜ ile;
Davacının —- bedelli —– Numaralı çekten ötürü borçlu olmadığının tespiti ile ;
Uyuşmazlık konusu çek için davalı—– Ödendiği anlaşılan
—– tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen istirdaten tahsili ile DAVACIYA ÖDENMESİNE,
—– tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen istirdaten tahsili ile DAVACIYA ÖDENMESİNE,
—– tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen istirdaten tahsili ile DAVACIYA ÖDENMESİNE,
4-Alınması gerekli 2.937,33 TL harçtan peşin alınan 734,34 TL + 408,35 TL tamamlama harcı olmak üzere toplam 1.142,69 TL harcın mahsubu ile bakiye 1.794,64 TL’nin davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile HAZİNEYE GELİR KAYDINA, Davacı tarafından yatırılan 1.142,69 TL harcın davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak DAVACIYA ÖDENMESİNE,
5-Davacı tarafça yargılama gideri olarak sarf edilen toplam 1.651,45 TL’nin davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak DAVACI TARAFA VERİLMESİNE,
6-Davacı taraf kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden AAÜT uyarınca 9.497,65 TL TL vekalet ücretinin davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak DAVACI TARAFA VERİLMESİNE,
7-Bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde ve talep halinde yatırana İADESİNE,
Dair, HMK 345 maddesi uyarınca kararın taraflara tebliğ edildiği tarihten başlayarak iki hafta içinde HMK 342 maddesi gereğince düzenlenmiş dilekçe ile HMK 343 maddesi uyarınca mahkememize veya başka bir mahkemeye yapılacak başvuru ile HMK 341/1 maddesi uyarınca ——– Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf yolu açık olarak davacı vekili ile davalı vekilinin yüzüne karşı verilen karar açıkça okunup anlatıldı.