Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/1167 E. 2018/38 K. 24.01.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL ANADOLU
4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : 2017/1167
KARAR NO : 2018/38

DAVA : ALACAK
DAVA TARİHİ : 18/10/2017
KARAR TARİHİ : 24/01/2018

Mahkememize açılan davanın yapılan açık yargılaması sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
Davacı vekili dilekçesinde; Acentelik sözleşmesinin feshi nedeniyle denkleştirme tazminatı ile manevi tazminatın ödenmesini talep etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesi ile, Davanın yetkili mahkemede görülmesi gerektiğini, davanın belirsiz alacak davası olarak açılmasında hukuku yarar bulunmadığını, dava dilekçesinde maddi tazminat, manevi tazminat ve portföy tazminatı taleplerinin olduğu ancak huzurdaki davada iki davacı olmasına rağmen hangi talebin hangi davacı ile ilintili olduğu açıklanmadığı, davacı taraf acentelik sözleşmesinde yer alan yükümlülüklerini ihlal ettiğini, bu nedenle davacı tarafın portföy tazminatına hak kazanmadığını, davacının müvekkili şirkete borcu bulunduğunu, bu nedenle müvekkili şirketin ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile icra takibi başlattığını, portföy tazminatına hak kazanıldığına ilişkin ispat yükü davacı tarafa ait olduğu, müvekkil şirket ve davacı acente kayıtları incelendiğinde portföyden herhangi bir poliçenin müvekkili tarafından yenilenerek önemli bir menfaat elde edildiği veya elde edilmeye devam edildiği yönünde bir bulguya rastlanmadığı tespit edilmiş, huzurdaki davanın müvekkili şirket bakımından reddi gerektiğini, davacının kusuru ile acentelik sözleşmesi feshedildiği, müvekkil şirket davacıdan alacaklı olup, somut olayda mağduriyet yaşayan müvekkil şirket olduğu manevi tazminat şartları somut olayda mevcut olmadığı davacı tarafın manevi tazminat talebinin reddine karar verilmesini istemiştir.
Dava, acentelik sözleşmesinin feshinden kaynaklanan denkleştirme tazminatı ve manevi tazminatın ödenmesi istemine ilişkindir.
01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun uyuşmazlıkla ilgili “Sözleşmeden doğan davalarda yetki “ başlıklı 10. maddesi “Sözleşmeden doğan davalar, sözleşmenin ifa edileceği yer mahkemesinde de açılabilir” hükmünü, “yetki sözleşmesi” başlıklı 17. maddesi ise “Tacirler veya kamu tüzel kişileri, aralarında doğmuş veya doğabilecek bir uyuşmazlık hakkında, bir veya birden fazla mahkemeyi sözleşmeyle yetkili kılabilirler. Taraflarca aksi kararlaştırılmadıkça dava sadece sözleşmeyle belirlenen bu mahkemelerde açılır.”hükmünü ihtiva etmektedir.
HMK m. 17’nin ikinci cümlesine göre, “taraflarca aksi kararlaştırılmadıkça dava sadece sözleşmeyle belirlenen bu mahkemelerde açılır”. Bu hükme göre, yetki sözleşmesi (veya yetki şartı) yapan taraflar, aksine bir düzenleme yapmamışlarsa, dava sadece yetki sözleşmesinde kararlaştırılmış olan mahkemede açılabilir. Diğer bir deyişle, aksi belirtilmediği sürece, HMK, yetki sözleşmesinde gösterilen mahkemenin münhasır yetkili mahkeme olacağını kabul etmiştir. Bu şekilde yapılmış olan, yetki sözleşmesinin münhasır yetkili olacağı madde gerekçesinde de açıkça belirtilmiştir. Görüldüğü üzere, taraflar, salt bir münhasır yetki sözleşmesiyle, kanunun öngörmüş olduğu genel ve özel yetkili mahkemelerin yetkisini kaldırmış olmaktadırlar. Taraflar, bu sonucun ortaya çıkmasını istemiyorsa, yani genel ve özel yetkili mahkemelerin yetkisinin devam etmesini istiyorlarsa yetki sözleşmesinde bunu ayrıca belirtmek zorundadırlar. Buna göre, münhasır yetki sözleşmesinden kasıt, tarafların yetki sözleşmesi ile kararlaştırılan mahkemeden başka bir mahkemede dava açılamaması üzerinde anlaşmalarıdır.
Her ne kadar davacı tarafça mahkememizde dava açılmışsada davalının süresinde yapmış olduğu yetki itirazı çerçevesinde davaya konu olan 04/02/2015 tarihli sözleşme incelendiğinde bu sözleşmenin 31. maddesinde yetkili mahkemenin Beyoğlu Mahkemeleri olduğu hüküm altına alınmış olduğundan ve 6100 Sayılı HMK’nın 17/1. maddesine göre usulüne uygun yetki sözleşmesi düzenlenmesi durumunda davanın sadece sözleşmede öngörülen mahkemede açılabileceği hüküm altına alındığından, Beyoğlu Adliyesi’nin İstanbul Merkez Adliyesi bünyesinde birleştiğinden mahkememizin yetkisizliğine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm tesisi yoluna gidilmiştir.
H Ü K Ü M : Yukarıda Açıklanan Nedenlerle;
1-Davanın YETKİ YÖNÜNDEN REDDİNE,
2-HMK’nun 20. Maddesine göre dosyanın karar kesinleştiğinde iki haftalık süre içinde başvuru olduğunda görevli ve yetkili İSTANBUL ASLİYE TİCARET MAHKEMESİNE GÖNDERİLMESİNE
3-HMK 331 maddesine göre Harç, masraf ve vekalet ücreti konusunda yetkili mahkemece karar verilmesine,
Kararın taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içinde istinaf yolu açık olmak üzere,dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda tensiben karar verildi. 24/01/2018