Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/1144 E. 2018/133 K. 16.02.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL ANADOLU
4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : 2017/1144
KARAR NO : 2018/133

DAVA : İTİRAZIN İPTALİ
DAVA TARİHİ : 11/10/2017
KARAR TARİHİ : 16/02/2018

Mahkememize açılan davanın yapılan açık yargılaması sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
Davacı vekili dilekçesinde; Davalıdan olan alacağının tahsili amacıyla başlatmış olduğu İstanbul Anadolu —- İcra Müdürlüğü — E. sayılı dosyası ile takip dosyasında itirazın iptali ve takibin devamını talep etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesi ile; Davanın yetkili mahkemede görülmesi gerektiğini, müvekkil şirket 2013 Temmuz ayında şahıs şirketi olarak kurulduğu, bilahare anonim şirket statüsüne geçtiği, acentelik faaliyetleri kapsamında Hayat, Sağlık, Elementler Sigortalar ve Bireysel Emeklilik branşlarında kurumsal ve bireysel müşterilere sigorta aracılık hizmeti saglamakta olduğu, elementler ve saglık sigortaları branşında —- Sigorta A.Ş —- Sigorta AŞ,— Sigorta AŞ gibi bir çok önemli sigorta şirketinin ecenteliğini gerçekleştiren müvekkil şirket davacı şirketin acenteliğini yaptığı, müvekkil şirketin hiçbir borcu olmadığını beyanda davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Dava, genel haciz yolu ile takipte ödeme emrine itirazın iptali ve takibin devamı istemine ilişkindir.
01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun uyuşmazlıkla ilgili “Sözleşmeden doğan davalarda yetki “ başlıklı 10. maddesi “Sözleşmeden doğan davalar, sözleşmenin ifa edileceği yer mahkemesinde de açılabilir” hükmünü, “yetki sözleşmesi” başlıklı 17. maddesi ise “Tacirler veya kamu tüzel kişileri, aralarında doğmuş veya doğabilecek bir uyuşmazlık hakkında, bir veya birden fazla mahkemeyi sözleşmeyle yetkili kılabilirler. Taraflarca aksi kararlaştırılmadıkça dava sadece sözleşmeyle belirlenen bu mahkemelerde açılır.”hükmünü ihtiva etmektedir.
HMK m. 17’nin ikinci cümlesine göre, “taraflarca aksi kararlaştırılmadıkça dava sadece sözleşmeyle belirlenen bu mahkemelerde açılır”. Bu hükme göre, yetki sözleşmesi (veya yetki şartı) yapan taraflar, aksine bir düzenleme yapmamışlarsa, dava sadece yetki sözleşmesinde kararlaştırılmış olan mahkemede açılabilir. Diğer bir deyişle, aksi belirtilmediği sürece, HMK, yetki sözleşmesinde gösterilen mahkemenin münhasır yetkili mahkeme olacağını kabul etmiştir. Bu şekilde yapılmış olan, yetki sözleşmesinin münhasır yetkili olacağı madde gerekçesinde de açıkça belirtilmiştir. Görüldüğü üzere, taraflar, salt bir münhasır yetki sözleşmesiyle, kanunun öngörmüş olduğu genel ve özel yetkili mahkemelerin yetkisini kaldırmış olmaktadırlar. Taraflar, bu sonucun ortaya çıkmasını istemiyorsa, yani genel ve özel yetkili mahkemelerin yetkisinin devam etmesini istiyorlarsa yetki sözleşmesinde bunu ayrıca belirtmek zorundadırlar. Buna göre, münhasır yetki sözleşmesinden kasıt, tarafların yetki sözleşmesi ile kararlaştırılan mahkemeden başka bir mahkemede dava açılamaması üzerinde anlaşmalarıdır.
Her ne kadar davacı tarafça mahkememizde dava açılmışsada davalının süresinde yapmış olduğu yetki itirazı çerçevesinde davaya konu olup da her iki tarafın delil olarak dayandığı sözleşme incelendiğinde bu sözleşmenin VII.3. maddesinde yetkili mahkemenin İstanbul Mahkemeleri olduğu hüküm altına alınmış olduğundan ve 6100 Sayılı HMK’nın 17/1. maddesine göre usulüne uygun yetki sözleşmesi düzenlenmesi durumunda davanın sadece sözleşmede öngörülen mahkemede açılabileceği hüküm altına alındığından, ayrıca icra dairesinin yetkisine itiraz edilmemiş olmasının yetkisiz mahkemeyi yetkili kılmayacağı anlaşıldığından davanın yetkis yönünden reddine karar karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm tesisi yoluna gidilmiştir.
H Ü K Ü M : Yukarıda Açıklanan Nedenlerle;
1-Davanın YETKİ YÖNÜNDEN REDDİNE,
2-HMK’nun 20. Maddesine göre dosyanın karar kesinleştiğinde iki haftalık süre içinde başvuru olduğunda görevli ve yetkili İSTANBUL ASLİYE TİCARET MAHKEMESİNE GÖNDERİLMESİNE
3-HMK 331 maddesine göre Harç, masraf ve vekalet ücreti konusunda yetkili mahkemece KARAR VERİLMESİNE,
4-Davacı vekili her ne kadar ihtiyati tedbir kararı verilmesini talep etmiş ise de; HMK 390. maddeye göre davanın esası yönünden kendisini haklılığını yaklaşık olarak ispat etmekle yükümlü olduğundan, alacağın varlığı yargılamayı gerektirdiğinden, şartlar oluşmadığından bu aşamada İHTİYATİ TEDBİR TALEBİNİN REDDİNE,

Kararın taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içinde istinaf yolu açık olmak üzere,dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda tensiben karar verildi. 16/02/2018