Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/1135 E. 2019/541 K. 14.05.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2017/1135
KARAR NO : 2019/541
DAVA : ALACAK
DAVA TARİHİ: 10/10/2017
KARAR TARİHİ: 14/05/2019
Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesi ile; davalı idarenin sözleşme gereği üstlendiği yer teslim edimini süresi içinde yerinde getirmeyerek temerrüde düştüğünü, buna karşın müvekkil şirketin beklemeye geçtiğini ve 28.06.2017 tarihinde yer tesliminin fiilen imkânsız olduğunu tutanak altına aldığını, tüm ekipmanları ve personeli ile hazır olan müvekkil şirketin bir müddet daha beklemiş ise de, davalı idare tarafından hiçbir geri dönüş yapılmayınca ve yerin teslim edilemeyeceği anlaşılınca davalının kusuru nedeniyle sözleşmeyi fesih yoluna gittiğini, buna rağmen davalı idarenin hukuka aykırı işlemler ile müvekkil firmanın temerrüde düştüğü yönünde işlemler tesis ederek teminat mektubunu nakde çevirdiğini ve ayrıca müvekkil firmaya gecikme cezası tesis ettiğini, müvekkil firma ile davalı idare arasında ———— ihale kayıt numaralı ihale neticesinde ——— Hastanesi Ameliyathane ve Yoğun Bakım Üniteleri Havalandırma Sistemi Yapımı” işine ilişkin olarak 16.06.2017 Tarihli Sözleşmenin yapıldığını, bu Sözleşmenin 9.Maddesi kapsamında iş sahibi davalının sözleşme tarihinden itibaren 10 gün içinde yer teslimi yapma borcuna girdiğini ve buna göre de yer teslimini en geç 26.06.2017 mesai saati bitimine kadar yapılmak zorunda olduğunu, müvekkil firmanın sözleşme tarihi itibarıyla dahi işe hazırken 26.06.2017 tarihine kadar yer teslimini beklediğini ve 28.06.2017 tarihinde firma vekili tarafından davalı kuruma gidilerek yer tesliminin yapılmasının istendiğini, yapı denetim görevlileri ve firma yetkilisinin hazirunluğunda tutulan tutanak ile yapım işine konu mahalde faal şekilde sağlık hizmetinin devam ettiğinin tespit edilerek mahalin boşaltılmamış olması nedeniyle yer tesliminin imkânsız olduğunun tutanak altına alındığını, müvekkil firmanın sözleşme ve şartname kapsamında işe başlamaya hazırlanırken temerrüde düşen davalı idarenin keyfiliğinin ve belirsizliğinin içinde kendisini bulduğunu, —– tarihinden sonra iyi niyet kuralları içinde makul bir süre daha beklediğini ve —-tarihinde ———- evrak kayıt numarası ile sözleşmenin haklı nedenlerle fesih edildiğini, —- tarihli,————- evrak kayıt numaralı dilekçe ile sözleşme şartlarına aykırılık nedeniyle sözleşmenin fesih edildiğinin bir kez daha bildirildiğini ve —– Şubesine ait — Tarihli, —— Numaralı ——— TL bedelli teminat mektubunun iadesinin talep edildiğini, müvekkil şirketin bu yazılarına karşılık – Eğitim ve Araştırma Hastanesi İşin Yapılacağı Birim tarafından ———- Tarihli, ——— Sayılı Üst Yazı ile davalı idareye bildirimde bulunulmuş, işbu yazı ve eklerine göre de davalı idare tarafından ———sayılı cevabi yazının yazıldığını, işbu yazıda mahallerin yer teslimi işlemlerinin—— tarihinde yapılacağı, bu hususun —— tarihli tutanağa şerh edildiğinin belirtildiği ve bu tarihe kadar müvekkil firmanın yer teslimini beklemesi istendiğini, davalı idarenin kendi birimi tarafından kandırıldığını, davalı idarenin birimi olan işin yapılacağı hastanenin tanzim ve imzada bulunmamasına rağmen sırf kendilerini haklı çıkarmak için resmi belgede sahtecilik suçunun işlenerek tutanak üzerinde oynama yapıldığını, sözleşmenin feshine rağmen teminat mektubunun iade edilmediğini ve sanki sözleşme devam ediyormuş gibi davranıldığını, Yargıtay’ ın yerleşik içtihatları gereği akdin feshinin haklı olup, zarar ve ziyanın giderilmesinin gerektiğini, müvekkil şirketin davalı ile sözleşmesi mucibince kar elde etmeyi amaçladığını, ancak yukarıda izah edildiği üzere davalının temerrüdü nedeniyle bir takım kardan mahrum kaldığını, sözleşmeye göre yer teslimi yapılması gereken tarihten akdin fesih edildiği tarihe kadar geçen süre içinde müvekkilin elde etmesi gereken karın fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 1.000 TL’ lik kısmına karar verilmesini iddia ederek, sözleşmenin müvekkil şirket tarafından haklı nedenlerle fesih edildiğinin tespitine, haklı fesihten sonra tesis edilen ———- sayılı gecikme cezası işleminden dolayı borçlu olunmadığının tespitine, davalı tarafından haksız ve hukuka aykırı olarak nakde çevrilen———— Şubesine ait — Tarih,———Numaralı ——-TL bedelli teminat mektubu nedeniyle sebepsiz zenginleşme hükümleri uyarınca sözleşme fesih tarihinden işleyecek ticari temerrüt faiziyle birlikte davalı idareden tahsiline, sözleşmeye göre yer teslimi yapılması gereken tarihten akdin feshi tarihine kadar geçen sürede müvekkilin yoksun kaldığı 1.000 TL’ nin davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmişlerdir.
Bilirkişiler ———- tarihli raporda; “Huzurdaki dava konusu uyuşmazlıkta çözümlenmesi gereken husus, davacı yanın taraflar arasında akdedilen 16.06.2017 tarihli eser sözleşmesinden dönmesinin şartlarının gerçekleşip gerçekleşmediği; gerçekleşti ise bunun hukuki sonuçlarının belirlenmesine ilişkindir. TBK m. 117ye göre, “Muaccel bir borcun borçlusu; alacaklının ihtarıyla temerrüde düşer. Borcun ifa edileceği gün, birlikte belirlenmiş veya sözleşmede saklı tutulan bir hakka dayanarak taraflardan biri usulüne uygun bir bildirimde bulunmak suretiyle belirlemişse, bu günün geçmesiyle; haksız fiilde fiilin işlendiği, sebepsiz zenginleşmede ise zenginleşmenin gerçekleştiği tarihte borçlu temerrüde düşmüş olur. Ancak sebepsiz zenginleşenin iyiniyetli olduğu hâllerde temerrüt için bildirim şarttır”. 16.06.2017 tarihlî sözleşmenin 9.1 maddesine göre, sözleşmenin imzalandığı tarihten itibaren 10 gün içinde yer tesliminin davalı tarafından yapılması gerekmektedir. Bu maddeye göre teslim için kararlaştırılan vade 26.06.2017 tarihidir. Davalının bu tarihte teslimi gerçekleştirmediği (temerrüde düştüğü) ve tarafların teslim tarihini değiştirme yönünde ortak bir iradelerinin bulunmadığı anlaşılmaktadır. TBK m. 123’e göre, “Karşılıklı borç yükleyen sözleşmelerde, taraflardan biri temerrüde düştüğü takdirde diğeri, borcun ifa edilmesi için uygun bir süre verebilir veya uygun bir süre verilmesini hâkimden isteyebilir. Aşağıdaki durumlarda süre verilmesine gerek yoktur: 1-Borçlunun içinde bulunduğu durumdan veya tutumundan süre verilmesinin etkisiz olacağı anlaşılıyorsa. 2. Borçlunun temerrüdü sonucunda borcun ifası alacaklı için yararsız kalmışsa. 3. Borcun ifasının, belirli bir zamanda veya belirli bir süre içinde gerçekleşmemesi üzerine, ifanın artık kabul edilmeyeceği sözleşmeden anlaşılıyorsa (TBK m. 124) TBK m. 125’e göre, Temerrüde düşen borçlu, verilen süre içinde, borcunu ifa etmemişse veya süre verilmesini gerektirmeyen bir durum söz konusu ise alacaklı, her zaman borcun ifasını ve gecikme sebebiyle tazminat isteme hakkına sahiptir. Alacaklı, ayrıca borcun ifasından ve gecikme tazminatı isteme hakkından vazgeçtiğini hemen bildirerek, borcun ifa edilmemesinden doğan zararın giderilmesini isteyebilir veya sözleşmeden dönebilir. Sözleşmeden dönme hâlinde taraflar, karşılıklı olarak ifa yükümlülüğünden kurtulurlar ve daha önce ifa ettikleri edimleri geri isteyebilirler. Bu durumda borçlu, temerrüde düşmekte kusuru olmadığını ispat edemezse alacaklı, sözleşmenin hükümsüz kalması sebebiyle uğradığı zararın giderilmesini de isteyebilir. Dava dilekçesi ekinde yer alan 28.06.2017 tarihli tutanak incelendiğinde, sağlık hizmetlerinin devam ettiği gerekçesiyle yer tesliminin yapılamadığı anlaşılmaktadır. Bu durumda TBK m. 123/f.l uyarınca davalıya mehil verilmesi gerekmediğinden davacı yan TBK m. 125 de düzenlenen seçimlik haklarından birini kullanabilecektir. Davacı yan davalıya hitaben düzenlediği 13.07.2017 tarihli yazı ile teminat mektubunun iadesini talep etmek suretiyle sözleşmeden dönme seçimlik hakkını kullanmıştır. Anılan düzenleme gereği sözleşmenin yapıldığı andan itibaren ortadan kalması sebebiyle davacı yan daha önce davalıya vermiş olduğu teminat mektubunun iadesi talebi kabule şayan görülmüştür. Takdir Sayın Mahkemeye aittir. Sözleşmeden dönen taraf sözleşmenin hükümsüz kalması sebebiyle uğramış olduğu menfi zararı isteyebilir. Menfi zarar, sözleşme kurulmasaydı uğranılmayacak zarar olarak tanımlanabilir. Davacı yan yoksun kalınan kar talebinde bulunmuş olup, bu zarar müspet zararın türlerinden biridir ve ifa yerine müspet zararın tazmini seçimlik hakkının kullanılması halinde tazmin konusu yapılabilir. Bu sebeple, sözleşmeden dönen davacı yan yoksun kalınan kar talebinde bulunmayacaktır. Takdir Sayın Mahkeme’ye aittir. Yukarıda yapılan açıklamalar muvacehesinde, tarafların beyanları ve delilleri ışığında, takdirin sayın Mahkemenizin görev alanına ait olduğu işaret edilmek suretiyle, somut olayda davacı yanın 16.06.2017 tarihli eser sözleşmesinden dönmesinin şartlarının gerçekleştiği; davalıya verilen teminat mektubunun iadesi gerektiği; yoksun kalınan kar talebinin kabule şayan görülmediği” sonuç ve kanaatine varmışlardır.
Dava, eser sözleşmesinin haklı nedenle feshinden dolayı nakde çevrilen teminat mektubu bedelinin ödenmesi, sözleşmenin feshinden dolayı uğranılan zararın giderilmesi istemine ilişkindir.
Davacı firma ile davalı idare arasında —————— ihale kayıt numaralı ihale neticesinde ——ve Araştırma Hastanesi Ameliyathane ve Yoğun Bakım Üniteleri Havalandırma Sistemi Yapımı” işine ilişkin olarak ——–7 tarihli sözleşme yapıldığı, Sözleşmenin 9. Maddesi kapsamında iş sahibi davalının sözleşme tarihinden itibaren 10 gün içinde yer teslimi yapma borcuna girdiği ve buna göre de yer teslimini en geç —mesai saati bitimine kadar yapılmak zorunda olduğu, davacının sözleşmenin teminatı olarak davalıya ———– Şubesine ait —– Numaralı ———-TL bedelli teminat mektubunu verdiği hususlarında bir ihtilaf bulunmamaktadır.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık, davacının sözleşmenin feshinde haklı olup olmadığı, teminat mektubunun nakde çevrilmesi koşullarının oluşup oluşmadığı noktasında toplanmaktadır.
Dosyadaki belgelere göre,
-28.06.2017 tarihinde sözleşme konusu yerin tesliminin yapılamadığına dair tutanak tutulduğu,
-Davalı tarafından davacıya 17.07.2017 tarihinde yer teslimi yapılacağının bildirildiği,
-17.07.2017 günü ise yeniden yer tesliminin yapılamadığına dair tutanak tutulduğu,
-Davacının, davalı tarafından kendilerine yer teslimi yapılmaması nedeniyle sözleşmeyi feshettiklerine dair davalıya hitaben 12.07.2017 tarihli ihbar kaleme alındığı, 13.07.2017 tarihinde ise teminat mektubunun iadesinin istendiği,
-Davalı tarafından, davacının ihale şartlarını yerine getirmediği gerekçe gösterilerek 25.08.2017 tarihinde teminat mektubu nakde çevirdiği tespit edilmiştir.
TBK m. 117ye göre, “Muaccel bir borcun borçlusu; alacaklının ihtarıyla temerrüde düşer. Borcun ifa edileceği gün, birlikte belirlenmiş veya sözleşmede saklı tutulan bir hakka dayanarak taraflardan biri usulüne uygun bir bildirimde bulunmak suretiyle belirlemişse, bu günün geçmesiyle; haksız fiilde fiilin işlendiği, sebepsiz zenginleşmede ise zenginleşmenin gerçekleştiği tarihte borçlu temerrüde düşmüş olur. Ancak sebepsiz zenginleşenin iyiniyetli olduğu hâllerde temerrüt için bildirim şarttır”.
Sözleşmenin 9.1 maddesine göre, davalı tarafından, sözleşmenin imzalandığı tarihten itibaren 10 gün içinde yer tesliminin yapılması gerekmekte olup bu maddeye göre teslim için kararlaştırılan vade 26.06.2017 tarihidir. Yer tesliminin yapıldığını ispat yükü iş sahibi davalıda olup, davalı yer tesliminin yapıldığına dair bir delil ibraz etmediği gibi, davacı tarafından tutulan tutanaklara göre süresinde teslimi yapılmadığı gibi, davalı tarafından yer tesliminin yapılacağının belirtildiği 17.07.2017 tarihinde dahi yer tesliminin yapılmadığına dair tutanak tutulmuştur.
TBK m. 123’e göre, “Karşılıklı borç yükleyen sözleşmelerde, taraflardan biri temerrüde düştüğü takdirde diğeri, borcun ifa edilmesi için uygun bir süre verebilir veya uygun bir süre verilmesini hâkimden isteyebilir.
Aşağıdaki durumlarda süre verilmesine gerek yoktur:
1.Borçlunun içinde bulunduğu durumdan veya tutumundan süre verilmesinin etkisiz olacağı anlaşılıyorsa.
2.Borçlunun temerrüdü sonucunda borcun ifası alacaklı için yararsız kalmışsa.
3.Borcun ifasının, belirli bir zamanda veya belirli bir süre içinde gerçekleşmemesi üzerine, ifanın artık kabul edilmeyeceği sözleşmeden anlaşılıyorsa.”
TBK m. 125’e göre, “Temerrüde düşen borçlu, verilen süre içinde, borcunu ifa etmemişse veya süre verilmesini gerektirmeyen bir durum söz konusu ise alacaklı, her zaman borcun ifasını ve gecikme sebebiyle tazminat isteme hakkına sahiptir.
Alacaklı, ayrıca borcun ifasından ve gecikme tazminatı isteme hakkından vazgeçtiğini hemen bildirerek, borcun ifa edilmemesinden doğan zararın giderilmesini isteyebilir veya sözleşmeden dönebilir.
Sözleşmeden dönme hâlinde taraflar, karşılıklı olarak ifa yükümlülüğünden kurtulurlar ve daha önce ifa ettikleri edimleri geri isteyebilirler. Bu durumda borçlu, temerrüde düşmekte kusuru olmadığını ispat edemezse alacaklı, sözleşmenin hükümsüz kalması sebebiyle uğradığı zararın giderilmesini de isteyebilir.”
Dava dilekçesi ekinde yer alan 28.06.2017 tarihli tutanak incelendiğinde, sağlık hizmetlerinin devam ettiği gerekçesiyle yer tesliminin yapılamadığı anlaşılmaktadır. Bu durumda TBK m. 123/f.l uyarınca davalıya mehil verilmesi gerekmediğinden davacı yan TBK m. 125 de düzenlenen seçimlik haklarından birini kullanabilecektir. Davacı yan davalıya hitaben düzenlediği 13.07.2017 tarihli yazı ile teminat mektubunun iadesini talep etmek suretiyle sözleşmeden dönme seçimlik hakkını kullanmıştır. Davalı kurumun 14.07.2017 tarihli cevabi nitelikteki yazısından, davacının bu iradesinin davalı kuruma ulaştığı anlaşılmıştır.
Mahkememizce davacının sözleşmeden dönmekte haklı olduğu, sözleşmenin başında davalıya verilen teminat mektubunun nakde çevrilmesinden dolayı tahsil edilen bedelin davacıya iade edilmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.
Sözleşmeden dönen taraf sözleşmenin hükümsüz kalması sebebiyle uğramış olduğu menfi zararı isteyebilir. Menfi zarar, sözleşme kurulmasaydı uğranılmayacak zarar olarak tanımlanabilir. Davacı yan yoksun kalınan kar talebinde bulunmuş olup, bu zarar müspet zararın türlerinden biridir ve ifa yerine müspet zararın tazmini seçimlik hakkının kullanılması halinde tazmin konusu yapılabilir. Bu sebeple, sözleşmeden dönen davacı yan yoksun kalınan kar talebinde bulunamayacağından bu talep yönünden davanın reddine karar verilmiştir.
H Ü K Ü M : Yukarıda Açıklanan Nedenlerle;
1-Davanın KISMEN KABULÜ ile, 277.980,00 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak DAVACIYA ÖDENMESİNE,
2-Fazlaya ilişkin talebin REDDİNE,
4-Alınması gerekli 18.988,81 TL harçtan peşin alınan 4764,29 TL harcın mahsubu ile bakiye 14224,52 TL’nin davalıdan tahsili ile HAZİNEYE GELİR KAYDINA, Davacı tarafından yatırılan 4764,29 TL harcın davalıdan alınarak DAVACIYA ÖDENMESİNE,
5-Davacı tarafça sarf edilmiş, 31,40 TL, 4,60 TL vekalet pulu, 1725,50 TL yargılama gideri olmak üzere toplam 1761,50 TL’den kabul edilen kısma isabet eden 1755,19 TLnin davalıdan alınarak DAVACI TARAFA VERİLMESİNE,
6-Davacı taraf kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden AAÜT uyarınca 22628,80 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak DAVACI TARAFA VERİLMESİNE,
7-Davalı taraf kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden AAÜT uyarınca 1000,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak DAVALI TARAFA VERİLMESİNE,
8-Bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde ve talep halinde yatırana İADESİNE,
Dair tebliğden itibaren 2 hafta içinde istinaf yolu açık olmak üzere davacı vekilinin ve davalı vekilinin huzurunda verilen karar açıkça okundu, usulen anlatıldı. 14/05/2019