Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/1124 E. 2021/631 K. 23.09.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2017/1124 Esas
KARAR NO: 2021/631
DAVA: İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 09/10/2017
KARAR TARİHİ: 23/09/2021
Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davacı şirket —-davacı şirkete ait ürünlerin satışına dair sözleşme bulunduğunu ve taraflar arasında bu ilişkiden kaynaklı cari hesap ilişkisinin olduğunu, İşbu sözleşmelerde belirlenen bedel ve şartlarda davacı şirket tarafından, işlemler yapıldığı ve faturaların düzenlendiğini, ve tarafların cari hesaplarına işlendiğini, tüm tutarın ödendiğini ancak faturaya dayalı —cari hesap alacağının ödenmediğini, bu sebeple davalı şirket aleyhine—- dosyası ile alacağın tahsili için icra takibi başlatıldığını, davalı şirket vekili tarafından borcun tümüne ve ferilerine itiraz edildiğini, açıklanan nedenlerle; Davanın kabulü ile, Davalının—– Sayılı dosyasına vaki itirazın iptali ile, Alacağın takip tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte tahsiline, itirazda bulunan davalı aleyhine —– az olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiş, bu talebini duruşmada tekrar etmiştir.
Taraflara tebligat yapılarak taraf teşkili sağlanmıştır.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davalı şirket ile davacı şirket arasında var olan ticari ilişki neticesinde doğan borçların davacıya ödendiğini, Kaldı ki; kabul anlamına gelmemekle birlikte, alacak miktarının likit olduğundan da bahsedilemeyeceğini, Zira alacağın likit olması, ancak tartışmasız bir şekilde alacak miktarının belirlenebilir olması anlamına geldiğini, uyuşmazlık konusu olayda ise davalı şirketin davacı tarafa ödeme yapmış olduğundan ve davacının belirtmiş olduğu gibi taraflar arasında cari hesap ilişkisi olduğundan alacağın, salt bir faturaya dayandırılarak likit olduğundan bahsedilemeyeceğini, davanın reddine, davacının, dava değerinin — aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatına hükmedilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı taraf yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE :Dava,taraflar arasında akdedilen ticari satım sözleşmesine dayalı kurulan açık hesap ilişkisinde muhtelif tarihli faturalar nedeni ile itirazın iptali istemine ilişkindir.
İtirazın iptali davası icra takibine sıkı sıkıya bağlı, itiraz üzerine duran icra takibinin devam edebilmesini sağlayan ve takip hukuku içinde olmakla birlikte, maddi hukuk ilişkisinin incelenerek uyuşmazlığı kesin hükümle sonuçlandıran bir davadır. Davanın takibe bağlılığı alacağın miktarı bakımından söz konusu olduğu gibi alacağın kaynağı bakımından da geçerlidir.Bu noktada icra takip dosyası irdelendiğinde davacı tarafından davalı aleyhine genel haciz yolu ile icra takibine girişildiği,davalı borçluya —-tarihinde ödeme emrinin tebliğ edildiği, 7 günlük itiraz süresi içersinde davalı borca itirazı üzerine takibin durmasına karar verilmesi nedeni ile davacı tarafından eldeki davanın mahkememize ikame edildiği anlaşılmıştır.
Açık hesap ilişkisi; önceki borçlar tahsil edilmemesine rağmen, taraflar arasındaki ticari ilişkinin devam etmesi durumudur. Açık hesap ilişkisinde, taraflar tek taraflı ya da karşılıklı olarak alacaklarını hesaba kaydedip belirli hesap dönemlerine bağlı kalmaksızın hesaplaşma yaptıklarından, bu ilişkiye TTK.’ndaki cari hesaba ilişkin hükümleri uygulanamaz.
Davalı tarafından ibraz edilen borca itiraz dilekçesi irdelendiğinde davalının borcu bulunmadığından bahisle itiraz edildiği anlaşılmıştır.
Türk Medeni Kanunun 6. maddesinde “Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür.”
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun “İspat yükü” başlıklı 190. maddesinde ise bu düzenlemeye paralel hüküm ihdas edilmiştir. Anılan maddede “İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir.” denilmiştir.
Doktrinde fatura; satılan emtia ve yapılan iş karşılığında müşterinin borçlandığı tutarı göstermek üzere emtiayı satan veya iş yapan tacir tarafından müşteriye verilen ticari vesikadır, tek başına mal veya hizmet verildiğini ispatlamaya yeterli değildir. Nitekim “bir akdin icra safhasına taalluk eden fatura, mutlaka mevcut ve evvelce tamamlanmış bir anlaşmaya dayalı olması gerektiğinden, bir icap bile değildir. Kaldı ki icabı reddetmemek kabul niteliğinde de değildir. —
Yine fatura sözleşmenin kurulması safhasıyla ilgili olmayıp ifasına ilişkin olduğundan öncelikle temel bir borç ilişkisinin bulunması gerekir. —–
Davacının iddiaları ve davalının savunmaları bu esaslarda incelendiğinde takibe konu açık hesabın konusu teşkil eden faturalardaki isteminin haklılığını davacının davalıdan sadır irsaliye ve teslim fişi ile vb. somut yazılı belgelerle veya tarafların ticari defter ve kayıtları gibi kesin deliller ile ispat yükünü yerine getirmesi gerektiği anlaşılmıştır.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 18. Maddesi —– Kanun hükümleri uyarınca gerekli ticari defterleri tutmakla da yükümlüdür.”
TTK’nun “Defter tutma yükümlülüğü” başlıklı 64/1 maddesi gereğince de;
a)Her tacir, ticari defterleri tutmak ve defterlerinde, ticari işlemleriyle ticari işletmesinin iktisadi ve mali durumunu, borç ve alacak ilişkilerini ve her hesap dönemi içinde elde edilen neticeleri, bu Kanuna göre açıkça görülebilir bir şekilde ortaya koymak zorundadır.
b)Ticari defterler, üçüncü kişi uzmanlara, makul bir süre içinde yapacakları incelemede işletmenin faaliyetleri ve finansal durumu hakkında fikir verebilecek şekilde tutulmalıdır.
c)İşletme faaliyetlerinin oluşumu ve gelişmesi ticari defterlerden izlenebilmelidir.”
Yasal düzenlemeleri ile bir ticari işletmeyi, kısmen de olsa, kendi adına işleten kişi yani tacir ticari işletmesinin gerektirdiği ticari defterleri—- devamı maddelerine göre tutmak zorundadır.
—-“Ticari uyuşmazlıklarda mahkeme, yabancı gerçek veya tüzel kişi bile olsalar, tarafların ticari defterlerinin ibrazına, resen veya taraflardan birinin istemi üzerine karar verebilir.”
6100 sayılı HMK 222. maddesinin birinci fıkrasında “Mahkeme, ticari davalarda tarafların ticari defterlerinin ibrazına kendiliğinden veya taraflardan birinin talebi üzerine karar verebilir.” düzenlemeleri ile hem TTK hem de HMK düzenlemelere göre ticari davalarda uyuşmazlığın çözümü için tarafların talebi ile yada mahkemenin kendiliğinden ticari defterlerin incelenmesi amacı ile mahkemeye ibrazına karar verebileceği düzenlenmiştir.
Yine Hukuk Muhakemeleri Kanunun —– maddesi “İkinci fıkrada belirtilen şartlara uygun olarak tutulan ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması veya diğer tarafın ticari defterlerini ibraz etmemesi yahut defter kayıtlarının aksinin senet veya diğer kesin delillerle ispatlanmamış olması gerekir.
Diğer tarafın ikinci fıkrada yazılan şartlara uygun olarak tutulan ticari defterlerinin, ilgili hususta hiçbir kayıt içermemesi hâlinde ticari defterler, sahibi lehine delil olarak kullanılamaz. Bu şartlara uygun olarak tutulan defterlerdeki sahibi lehine ve aleyhine olan kayıtlar birbirinden ayrılamaz. Şeklindedir.
Tarafların tacir olması nedeni ile ticari defter ve kayıtlar kesin delil teşkil ettiğinden taraf ticari defter ve kayıtlarının mali müşavir bilirkişiden hizmetin verilip verilmediği hususunun tespiti noktasında rapor tanzimi istenilmiştir.
Davacı tarafından ticari defter ve kayıtların ibraz edildiği, davalının ise ticari defter ve kayıtların ibraz edilmediği, davacı tarafından lehine delil teşkil eden ibraz edilen ticari defter ve kayıtlara göre davacıdan davalıdan muhtelif tarihli faturalara göre— alacaklı bulunduğu anlaşılarak aşağıdaki şekilde hüküm kurmak gerekmiştir.
H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
Davanın KABULÜNE,
1—— asıl alacak üzerinden DEVAMINA,
2-Asıl alacağın ticari satım sözleşmesinden doğması ve taraf iddia, savunmaları kapsamında likit nitelikte bulunması gözetilerek asıl alacağın %20 si nispetinde—- icra inkar tazminatının davalı borçludan tahsili ile davacıya ÖDENMESİNE,
3-Asıl alacağın ticari satım sözleşmesinden doğması nedeniyle takip tarihinden tahsil tarihine değin 3095 sayılı yasa 4/2 maddesi gereğince avans faizin işletilmesine
4-Alınması gerekli 1.281,46 TL harçtan peşin alınan 319,86 TL harcın mahsubu ile bakiye 961,60 TL’nin davalılardan tahsili ile HAZİNEYE GELİR KAYDINA,
Davacı tarafından yatırılan 319,86 TL harcın davalıdan alınarak DAVACIYA ÖDENMESİNE,
5-Davacı tarafça sarf edilmiş toplam 1.543,40 TLnin davalılardan alınarak DAVACI TARAFA VERİLMESİNE,
6-Davacı taraf kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden AAÜT uyarınca 4.080,00 TL vekalet ücretinin davalılardan alınarak DAVACI TARAFA VERİLMESİNE,
7-Bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde ve talep halinde yatırana İADESİNE
Dair, HMK 345 maddesi uyarınca kararın taraflara tebliğ edildiği tarihten başlayarak iki hafta içinde HMK 342 maddesi gereğince düzenlenmiş dilekçe ile HMK 343 maddesi uyarınca mahkememize veya başka bir mahkemeye yapılacak başvuru ile HMK 341/1 maddesi uyarınca ———– Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf yolu açık olarak davacı vekilinin yüzüne karşı verilen karar açıkça okunup anlatıldı. 23/09/2021