Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/1123 E. 2023/101 K. 07.02.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2017/1123 Esas
KARAR NO: 2023/101
DAVA: Tazminat (Ticari Niteliktekinde Haksız Fiilden Kaynaklanan (2918 S.K.Hariç))
DAVA TARİHİ: 05/10/2017
KARAR TARİHİ: 07/02/2023

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Ticari Niteliktekinde Haksız Fiilden Kaynaklanan (2918 S.K.Hariç)) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle: davalı şirket ile —- tarihinde —-tarihine geçerli olmak üzere —– satış ve pazarlaması ile ilgili ——- imzalandığını, sözleşmenin konusunun———- kurallarına uygun olarak bayi tarafından depolama pazarlama ve tüketicilere satışı” iş olduğunu, davalı şirkete teminat olarak ——bedelli senetlerin verildiğini, — tarihinde davacıya ait —— plakalı araç davalı şirkete —– doldurmak için gittiğinde boş damacanalara el konularak araç boş vaziyette davacıya yollandığını, olay sonrasında davalıya—–yevmiye nolu ihtarname gönderilerek uğradığı müspet zararın tazmini istendiğini, davalı şirketin —– senedi protesto ettirdiğini, ——– dosyası ile takibe geçerek cebri icra yolu ile tahsil ettiğini, davalı şirketin tamamen kendi kusuru ve keyfi tutumu neticesinde sözleşmeyi haksız ve tek taraflı olarak fesih ederek davacıyı zarara uğrattığını, doğmuş ve doğacak müspet zarardan mahrum bıraktığını, taraflar arasındaki sözleşmenin davalı tarafından haksız olarak feshedildiğinin tespitini, davacı tarafından icra dosyasına yatırılmış olan ——-yargılama sırasında bilirkişiler tarafından tespit edilecek olan fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile uğranılan zararın belirlenmesini ve mahrum kalınan karın davalı şirketten alınarak davacıya ödenmesini talep ve dava etmiştir.

SAVUNMA:Davalı vekilinin cevap dilekçesinde, özetle, Davacı ile de —- tarihinde damacana bayilik sözleşmesi imzalanmış ve cari hesap bakiyesini ödemeyen davacının borcunu şüpheli alacaklar hesabına atıldığı—tarihine kadar ticari ilişki devam ettiğini, ticari ilişkinin devamı süresince davacının borcu kimi zaman nakit tahsilat, kimi zaman kambiyo senedi alınarak tahsil edildiğini, dava dilekçesinde bahsi geçen ——— bedelli bonolar da dava dilekçesinde bahsedildiğinin aksine tahsil amaçlı olarak davacının borcuna karşılık alınmış ve cari hesaba işlendiğini, bahsi geçen bonoların teminat olarak verildiği iddiası gerçeği yansıtmadığını, davacı satın aldığı mal karşılığı oluşan borçlarını ödemek maksadı ile teslim ettiği iki adet bononun değerlerinin toplamını dava değeri olarak belirlediğini, bu bonolar cari hesap ilişki bir süre daha devam ettiğinden hesap hareketleri içerisinde borca mahsup edildiğini, davacının ortada bir borcu bulunmasına rağmen bonoların cari hesaba işlenmesine itiraz etmesinin hukuksal dayanağı anlaşılamadığını, cari hesap bakiyesi tahsil edildiğinden dava dilekçesinin netice-i talep kısmı başka bir ifade ile davacının işbu bonolar ile ilgili olarak menfi tespit mi talep ettiği, istirdat talebinde mi bulunduğu anlaşılamadığını, cari hesap bakiyesinin—- kısmı, davacıdan alınan —-tarihli ——– edilmiş ve dava dışı bu şahsa adı geçen borç tahsil edildiğini, davacının senet bedellerinin tahsil talebinin hiçbir hukuksal dayanağı bulunmadığını, davacı tüm ticari ilişki boyunca başta ödeme ilgili yükümlülüklerini yerine getirmeyerek sözleşmeyi ihlal ettiğini, bu durumun tek başına müvekkil şirkete fesih hakkı tanımakta olduğunu, şirket kayıtları tarandığında davacının sözleşmesinin feshedildiğine ilişkin bir kayda rastlanmadığını, davacı delilleri arasında da bir fesih bildiriminden söz edilmediğini, davacı yalnızca ticari defterlerini ve tanık beyanlarını delil olarak gösterdiğini, tüm boyutlarıyla ticari olduğu anlaşılan uyuşmazlığın çözümü konusunda tanık dinletilmesine muvafakati bulunmadığını, nedenle dava dilekçesinde ne talep edildiği açıkça anlaşılamadığını savunarak; davanın reddini talep ve beyan etmiştir.

İNCELEME ve GEREKÇE : —- Dairesine, ——– Müdürlüğü’ne yazılan müzekkereye cevap verildiği görüldü.
Talimat mahkemesi marifetiyle aldırılan —– tarihli bilirkişi raporunda özetle;
“(1 ) Davacı —- dava—– tarihinde aralarında 18 maddeden oluşan ve ——- tarihine kadar geçerli bir bayilik sözleşmesi imzaladıkları,
(2 ) Davacının / bayilik sözleşmesinin davalı tarafından tek taraflı olarak fesh edildiğini ifade ettiği, ancak dava dosyasında sözleşmenin fesh edildiğine dair herhangi bir ihtarnameye rastlanılmadığı,
Aynı hususun davalı vekili tarafından da ifade edildiği,
(3 ) Davacı tarafından ——— yılma ait işletme defterinin noter açılış tasdikinin zamanında yaptırıldığı,
(4 ) İşletme hesabına göre tutulan defterlerde; faturaların kayıtlara tarih sırası ile deftere kaydedildiği, gider faturasının bedelinin ödenip ödenmediğinin veya tanzim edilen gelir faturasının bedelinin tahsil edilip edilmediğinin belli olmadığı, bu hususun kayıtlardan tesbit edilemediği,
(5) Davalı tarafından dava dosyasma ibraz edilen, davacı ile ticari ilişkiye başlandığı tarihten itibaren tüm dönemi kapsayan cari hesap ekstresinde, davacı tarafından davalıya düzenlenen faturalar ile / davacının işletme defterindeki faturaların birbiri ile uyuştuğu,
(6 )—- tarihinde davacı / davalıya—- borçlu durumda iken, — vadeli —–tutarında senetleri verdiği, verilen bu senetlerin, —— alacağına kaydedilerek borcundan düşüldüğü,
(7 ) Davacı nın / davalı ya—- borçlu durumda iken, —- tarihli talimat yazısı ile, bu hesabından—- barç bakiyesinin ——- yapılmasımı talep ettiği,Bu — sonrası davacının / davalıya olan borcunun : —— düştüğü,
(8 ) Bu yazıdan da davacının bu bedel karşılığında bayiliği devrettiğinin anlaşılabileceği, kaldı ki —– yılında bu firmanın damacana su satış faturaları fotokopilerinin dava dosyasında bulunduğu” hususları tespit edilmiştir.
Mahkememiz tarafından alınan —– tarihli bilirkişi kök raporunda özetle;
“Davacı ile davalı arasındaki ticari ilişkide davacının davalıdan alım yaptığı suların bedellerini, Banka havalesi, pos ödemeleri ve senetle yaptığı, dava konusu senetlerin de —–olmadığı, davacının cari hesabına mahsuben alındığı, dolayısı ile senetlerin kambiyo senedi olduğu, ödeme aracı olarak kullanıldığı, davacının dava konusu senetlerin bedelini talep edemeyeceği,Davalının davacının iade faturalarını delil listesinde ——-beyan ettiği, faturaların davalı yetkililerince imza karşılığı alındığı dolayısı ile tebliğ edildiği, TTK’ nun 21/2 maddesinde belirtilen sekiz gün içerisinde faturalara itiraz etmediği, Davalının ödenen senetleri davacı borcundan düşmediği, davacının iade faturasını kayda almadığı, he iki tutarın davacı borcundan düşülmesi sonucunda, davacının davalıdan dava tarihi itibarı ile cari hesap bakiyesi olarak —- alacağı olacağı,Sözleşmenin feshedildiği bizzat davacı tarafından kabul ve beyan edildiğinden sona eren sözleşmeye göre müspet zarar talep edilemeyeceği anlaşılmakla müspet zarar talebinin yasal zemini olmadığı kanaatine varılmıştır.Sayın mahkeme yukarıdaki görüşümüz aksine müspet zarar talebinin incelenebileceği kanaatinde ise; Davacının ——-celbedilmesi ve ticari defterleri üzerinden su alım satılımı ile ilgili gelir giderlerinin tespiti sonucunda davacı ile yapmış olduğu ticaretten ortalama yıllık kar üzerinden kalan süre için müspet zarar (yoksun kalınan kazanç) hesaplanabileceği,” hususları tespit edilmiştir.
——- tarihli bilirkişi ek raporunda özetle;
“Davacı ile davalını arasındaki ticari ilişkide davacının davalıdan alım yaptığı suların bedellerini, Banka havalesi, pos ödemeleri ve senetle yaptığı, dava konusu senetlerin de Teminat senetleri olmadığı, davacının cari hesabına mahsuben alındığı, dolayısı ile senetlerin kambiyo senedi olduğu, ödeme aracı olarak kullanıldığı, davacının dava konusu senetlerin bedelini talep edemeyeceği,
Davalının davacının iade faturalarını delil listesinde —– beyan ettiği, faturaların davalı yetkililerince imza karşılığı alındığı dolayısı ile tebliğ edildiği, TTK”nun 21/2 maddesinde belirtilen sekiz gün içerisinde faturalara itiraz etmediği,Davalının ödenen senetleri davacı borcundan düşmediği, davacının iade faturasını kayda almadığı, he iki tutarın davacı borcundan düşülmesi sonucunda, davacının davalıdan dava tarihi itibarı ile cari hesap bakiyesi olarak —– alacağı olacağı,
Sözleşmenin feshedildiği bizzat davacı tarafından kabul ve beyan edildiğinden sona eren sözleşmeye göre müspet zarar talep edilemeyeceği anlaşılmakla müspet zarar talebinin yasal zemini olmadığı,
Sayın mahkeme yukarıdaki görüşümüz aksine müspet zarar talebinin incelenebileceği kanaatinde ise günlük ——–ortalama kar üzerinden fesih tarihinden sözleşmenin bitiş tarihine kadar olan 366 günlük kalan süre için—-müspet zararı (yoksun kalınan kazanç) talep edebileceği” hususları tespit edilmiştir.

HUKUKİ DEĞERLENDİRME VE GEREKÇE:Dava, taraflar arasındaki bayilik sözleşmesinin davalı tarafça ihlal edildiğin ve haksız suretle feshedildiğinden bahisle açılan yoksun kalınan kâra ilişkin müspet zarar nedeniyle açılan maddi tazminat davası ve —– sayılı takibine konu senedin teminat senedi ve bedelsiz olduğundan bahisle açılan istirdat davasıdır.
Taraflar arasında ——- yıl süreli damacana —— bulunmaktadır.
——- sayılı ihtarnamesi ile davacı davalıya “Biz sorumlu acente olarak bize düşen iş yükümlülüğünü son derece iş disiplini ve hassasiyetle yerine getirmekteyiz. —— tarihinde aracım dolum için söz konusu muhatap şirketin adresinde sırasını yazdırdı. Benim aracımın önünde —— plaka sayılı araç vardı. Aracıma su dolumu yapılamayacağını söylemeleri üzerine ben —– yetkilisi aradım. Yetkili kişi aracın su dolumu yapılamayacağını bildirdi. Daha sonra —– tarihinde saat —– yetkilisi tarafımı arayarak aracıma su dolumu yapılacağını bildirdi ve benim ——- nolu aracım —– dolum rampasına yanaşıp boş damacanaları indirdi. —- süreci yavaşlatılarak mesai saatinin dolmasını beklediler. Bunun üzerine tarafıma ait olan damacanalar ekte sunulan —- tarihi ——– tutanağı ile gasp edildi ve aracımı dolum yapmadan geri gönderdiler bu olay sebebiyle maddi ve manevi zararının tazminini talep ediyorum” şeklinde ihtarda bulunduğu görülmüştür.
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 117. Maddesi uyarınca “Muaccel bir borcun borçlusu, alacaklının ihtarıyla temerrüde düşer.”
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 123. Maddesi uyarınca “Karşılıklı borç yükleyen sözleşmelerde, taraflardan biri temerrüde düştüğü takdirde diğeri, borcun ifa edilmesi için uygun bir süre verebilir veya uygun bir süre verilmesini hâkimden isteyebilir.”
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 124. Maddesi uyarınca “Aşağıdaki durumlarda süre verilmesine gerek yoktur: 1. Borçlunun içinde bulunduğu durumdan veya tutumundan süre verilmesinin etkisiz olacağı anlaşılıyorsa. (…)”
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 125. Maddesi uyarınca “Temerrüde düşen borçlu, verilen süre içinde, borcunu ifa etmemişse veya süre verilmesini gerektirmeyen bir durum söz konusu ise (…) Alacaklı, ayrıca borcun ifasından ve gecikme tazminatı isteme hakkından vazgeçtiğini hemen bildirerek, borcun ifa edilmemesinden doğan zararın giderilmesini isteyebilir (…)”
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 114/2 atfıyla 50/2 maddesi uyarınca “Uğranılan zararın miktarı tam olarak ispat edilemiyorsa hâkim, olayların olağan akışını ve zarar görenin aldığı önlemleri göz önünde tutarak, zararın miktarını hakkaniyete uygun olarak belirler.”
Mahkememizce yapılan değerlendirmede, taraflar arasında—— tarihli – yıl süreli damacana bayilik sözleşmesi bulunduğu, bu hususun taraflar arasında çekişme konusu olmadığı, davacının sözleşmenin davalı tarafından haksız yere feshedildiğinin tespiti ile bundan doğan yoksun kalınan kâra ilişkin müspet zararını talep ettiği, davacı vekilinin—- tarihli beyan dilekçesinde ise sözleşmenin davacı tarafından ——– sayılı ihtarnamesi ile feshedildiğinin ileri sürüldüğü, sözleşme süresinin sona ermesinden önceki bir tarihte sözleşmenin feshedilip edilmediği hususunun çekişmeli olduğu, her ne kadar davacı tarafça sözleşmenin davalı tarafından haksız şekilde feshedildiği ileri sürülmüş ise de dosyada mevcut delil durumuna göre sözleşmenin davalı tarafça temerrüt nedeniyle feshedildiğine dair bir delil bulunmadığı, davalının da sözleşmenin taraflarınca feshedilmediğini beyan ettiği, bu durumda davalının sözleşmedeki edimini yerine getirme hususunda temerrüte düşüp düşmediği ve sözleşmenin davacı tarafça—— sayılı ihtarnamesi ile feshedilip edilmediğinin değerlendirilmesi gerektiği, bu kapsamda davalının sipariş edilen ürünü sözleşme süresi içerisinde davacıya sağlamak borcu altında bulunduğu, —- tarihli bilirkişi raporunda da tespit edildiği üzere taraflar arasındaki tedarik ilişkisinin —– tarihine kadar devam ettiği, davalı tarafça sözleşme———— davacının temerrütünden dolayı feshedilmedikçe (yukarıda feshedilmediği mahkememizce tespit edilmiştir) davalının sözleşmeden kaynaklanan edimini yerine getirmekle yükümlü olduğu, bu edimin yerine getirilmediğinin anılan bilirkişi raporundaki tespit ve ——- sayılı ihtarnamesi dikkate alındığında sabit olduğu, bu sebeple davalıya süre verilmesini gerektiren bir durum bulunmadığı, anılan ihtarname ile davalının temerrüte düştüğü ve davacının aynı ihtarname ile seçimlik haklarını kullanma hakkına sahip olduğu, ancak davacının ihtarname ile sözleşmeden dönmediği buna ilişkin bir ifadenin ihtarnamede bulunmadığı, ihtarnamenin bütünü değerlendirildiğinde davacının ihtarname ile borcun ifa edilmemesinden doğan zararlarını talep ettiği, bunun da dava dilekçesinde talep edildiği üzere sözleşme süresinin bitimine kadar söz konusu olan yoksun kalınan kâra ilişkin müspet zarar olduğu, tüm bu sebeplerle temerrüt tarihinden sözleşmenin bitiş tarihine kadar olan süreçte tarafların sözleşme ile bağlı olduğu, ———- tarihli bilirkişi heyet raporu dikkate alındığında davacının vergi ve defter kayıtlarına göre temerrüt tarihinden sözleşmenin bitiş tarihine kadar olan 366 günde davacının yoksun kaldığı kâr miktarının —– olduğu, ancak yoksun kalınan kâra ilişkin bu zararın tespitindeki objektif kriterlerin davacının vergi kayıtları ve defter kayıtları olduğu, zararın miktarı belirlenirken tespiti mümkün olmayan birçok kriterin de———müspet zararın miktarını etkileyebileceği, bu sebeple tespit edilen zarardan yüzde 20 oranında hakkaniyet indirimi yapılmasının gerektiği, mahkememizce vicdanen kanaat getirilen hakkaniyet indirimi sonucu davacının yoksun kalınan kâra ilişkin müspet zararının —— olduğu, belirtildiği gibi davanın her iki tarafınca da sözleşmenin feshedilmemiş olması nedeniyle tarafların sözleşme ile bağlı olduğu, bu sebeple davacının da sözleşmeden kaynaklanan ürünlerin bedelini ödeme borcunu yerine getirmesi gerektiği, bilirkişi raporlarında da tespit edildiği üzere davacı tarafça keşide edilen senetlerin ifa amacıyla düzenlendiği, teminat senedi olmadığı, bu sebeple davacının—– sayılı takibine konu senedin teminat senedi ve bedelsiz olduğundan bahisle açılan istirdat davasının yerinde olmadığı kanaatine varılmış, davacının tazminat davasının kısmen kabulüne ve fazlaya ilişkin talebinin ve istirdat davasının reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM: Gerekçesi açıklandığı üzere,
1-Davacının yoksun kalınan kâr nedeniyle maddi tazminat talebinin KISMEN KABULÜ ile, 32.111,21 TL maddi tazminatın davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin istemin REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu uyarınca kabul edilen dava değeri (32.111,21 TL) üzerinden hesaplanan ve alınması gereken 2.193,51 TL karar ve ilam harcından yargılama devam ederken ödenen 315,42 TL peşin harç ve 685,50 TL tamamlama harcının mahsubu ile bakiye 1.192,59 TL harcın davalıdan alınarak Hazineye gelir kaydına,
3-Davacı tarafça yapılan 80,70 TL başvuru harcı, 315,42 TL celse harcı, 685,50 TL tamamlama harcı ve 2.605,50 TL bilirkişi/posta masrafından ibaret 3.687,12 TL yargılama giderinin kabul/dava değeri oranına (32.111,21/50.087,87) göre 2.363,80 TL’sinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, bakiye kısmın davacı üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı tarafça yapılan 26,40 TL vekalet harcı ve 877,40 TL bilirkişi/posta masrafından ibaret 903,80 TL yargılama giderinin ret/dava değeri oranına (17.976,66/50.087,87) göre 324,37 TL’sinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, bakiye kısmın davalı üzerinde bırakılmasına,
5-Artan gider avansının HMK’nun 333. Maddesi uyarınca hükmün kesinleşmesinden sonra resen ilgilisine iadesine,
6-Davacı yapılan yargılamada kendisini vekille temsil ettirdiğinden kabul edilen dava değeri (32.111,21 TL) üzerinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT uyarınca hesaplanan 9.200,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
7-Davalı yapılan yargılamada kendisini vekille temsil ettirdiğinden reddedilen dava değeri (17.976,66 TL) üzerinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT uyarınca hesaplanan 9.200,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
Dair, davalı vekilinin yüzüne karşı, davacı vekilinin yokluğunda kararın tebliğinden itibaren iki hafta içinde mahkememize verilecek veya mahkememize gönderilmek üzere başka yer mahkemesine sunulacak dilekçe ile —— Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf yolu açık olmak üzere karar verildi. 07/02/2023