Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/1071 E. 2019/466 K. 18.04.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. İstanbul Anadolu 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2017/1071 Esas
KARAR NO : 2019/466
DAVA : Tazminat (Acentelik Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ: 06/06/2013
KARAR TARİHİ: 18/04/2019
Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 09/05/2017 tarih ve 2016/7313 Esas, 2017/2727 Karar sayılı bozma ilamı doğrultusunda yapılan mahkememiz yargılaması sonunda;
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davacı vekili dilekçesinde; 17.04.2012 tarihinde Van 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin————– E. sayılı dosyası ile davalı aleyhine dava açtıkları, ancak yetkisizlik karar verildikten sonra mahkemece davanın açılmamış sayılmasına karar verildiği, bu nedenle davanın yetkili istanbul Mahkemelerinde yeniden açıldığı, müvekkili ile davalı arasında———- tarihinde acentelik sözleşmesi imzalandığı, davalının——-Noterliğinden ———— tarihinde tebellüğ edilen fesih ihbarnamesini gönderdiği, acentelik sözleşmesinin 19. maddesi gereği herhangi bir sebep göstermeksizin fesih hakkım kullandığını belirttiği, müvekkilinin canla başla çalışarak davalı … şirketini Van İlinde önemli bir yere taşıdığı, yine bugün ——- İlinde portföyü en yüksek acentenin müvekkili olduğu, hatta müvekkilinin İşyerinden başka Van merkezde ve —- 2 ayrı şube açtığı, sözleşmenin haksız olarak feshedilmesi sebebiyle, Sigortacılık Kanunu 23/16 maddesi gereği davalının müvekkiline portföy tazminatı ödemesi gerektiği, Van İlinde meydana gelen büyük depremler sonrası oluşan büyük hasarlar nedeniyle, Van halkının sigortalatma bilinci yükselmişken, birden bire acentelik sözleşmesinin hiçbir gerekçe sunmadan tek taraflı olarak feshedilmiş olmasının müvekkiline hem maddi ve hem de manevi anlamda büyük zarar verdiği, Van’da acentelik anlamında marka haline gelmiş ———–Sigortacılıkm ticari itibarını ciddi anlamda zedelediği, deprem sonrasında hiçbir kusuru bulunmayan müvekkilinin bu şekilde mağdur olmasının kendisini derinden yaraladığı, sigorta şirketinin bu davranışının manevi tazminat gerektirdiği, müvekkilinin hiçbir kusuru olmadan sözleşmenin birden feshedilmiş olması ve bu feshin sigortalatma bilincinin ciddi bir şekilde belirdiği bir zamana denk gelmesinin müvekkilini ciddi bir şekilde kâr kaybına uğrattığı, bu nedenle kâr kaybı tazminatı talep ettikleri, müvekkilinin 2007 yılında 213.000 TL primle işlem yapmaya başladığı, o zaman hasar prim dengesi %45te iken müvekkiline %55 prim teşvik rapeli vermeleri gerektiği, 2008 yılında portföyünü 610.000 TL’ne yükselttiği, sonraki yıllarda da aynı şekilde devam ettiği, 2009 yılında da 450.000 Tl prim ve %66 hasar primi olmasına ve şirketin hasarı bahane ederek fiyat tarifelerini ikiye katlaması, trafik branşından çekilmek İstemesi müvekkilinin müşteri kaybına uğramasına neden olmasına rağmen davalı şirketin yine en kötü %34 olan teşvik rapelinl ödemesi gerekirken bugüne kadar herhangi bir ödemede bulunulmadığı, bu nedenle müvekkiline teşvik rapeli ödenmesinin gerektiği, trafik branşında müvekkilinin yüksek portföyü olduğu için kendisine ek komisyon hakkı ödenmediği, normalde aylık 15.000 TL/lık trafik üretimine ek komisyon olarak %7 komisyon ödemesi yapılması gerekirken bugüne kadar hertıangi bir ödeme yapılmadığı, bu nedenle ek komisyon ödenmesi gerektiği, acentelik sözleşmesinin feshin İhbarının tebliğinden 15. günün sonunda sona erdiği, müvekkilinin fesih İhbarnamesini 29.03.2012 tarihinde tebellüğ ettiği, davalı tarafından 05.04.2013 tarihinde sisteme giriş yetkisinin iptal edildiği, henüz sözleşme sona ermeden (ihbarnameye göre 12 03.2012 tarihinde sona erdiği) müvekkilinin sisteme giriş yetkisinin kapatılmış oimasının sözleşmeye ve hukuka aykırı olduğu, sigorta şirketinin bu kusurlu ve keyfi uygulamasının kötüniyet tazminatını da gerektirdiği belirtilerek; maddi tazminat yönünden fazlaya İlişkin bakJan saklı kalmak kaydıyla, portföy tazminatı için şimdilik 5.000 Tl, kâr kaybı tazminatı için şimdilik 5.000 TL, teşvik rapellerl (komisyonu) İçin şimdilik S.OOO TL, ek komisyon için şimdilik 5.000 TL komisyon alacağı için şimdilik 5.000 TL maddi tazminat, 100.000 TL manevi tazminat olmak üzere toplamda 125.000 TL tazminatın sözleşmenin feshi tarihinden itibaren Banka mevduatlarına uygulanan en yüksek ticari faizij yargılama giderleri ve vekâlet ücreti ile birlikte davalıdan tahsili talep ve dava edilmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davalı vekili cevap dilekçesinde; zamanaşımı ve aktif husumet yönünden itirazda bulunulduktan sonra, acentenin hak edip de kendisine ödenmeyen hiçbir alacağının bulunmadığı, dava dilekçesinin 6,7,8 ve 9. maddelerinde ileri sürülmüş olan komisyon taleplerinin mükerrer olduğu ve gerçek durumu yansıtmadığı, sözleşmenin 22. maddesinde acentenin hangi oranlarda komisyona hakkı olduğunu açık bir biçimde yazıldığı, bu komisyon oranlarına ilaveten teşvik komisyonu verilmesinin ise, müvekkilinin yetki ve iradesi altında olduğu, davacının daha sözleşmenin başladığı yılda hem de nereden bulduğu anlaşılamayan %55 gibi sözleşmede yazılı komisyon oranlarının çok üzerinde bir oranda taiepte bulunmasının anlaşılamadığı, bunun, Hazine Müsteşarlığımın 2010/2 sayılı Genelgesi İle de çeliştiği gibi, Sigortacılık Kanunu’nun 19. maddesi ile de çeliştiği, SK.m. 19 çerçevesinde müvekkili şirketin aktif azaltıcı bir yasakla karşı karşıya olduğa iddia edilen oranlarda ödemeler yapılmasının söz konusu olmadığı, sözleşmede de ve dolayısıyla kârlılık oranına göre komisyon ödemesi yapılması şeklinde bir durumun söz konusu olmadığı, davalının yıllık yapılmış olan trafik portföyünün hesaba dâhil edilmediği yönündeki iddiaları ile neyin kastedildiğinin anlaşı1amadığı, kârlılık oranının ödenen hasarın tahsil edilen prime oranı olduğu, davalının neyin dikkate alınmasını istediğinin belirsiz olduğu, toplam üretim ile kastettiğini açıklamamış olduğu, davacının komisyon ödemesi üzerine sözleşmede yazılı olmayan bir komisyon ödemesi daha istediği, sözleşmede ödenmesi gereken komisyonlara ek olarak sadece teşvik komisyonu ödemesi yapılmasının söz konusu olduğu, ki bunun da ek komisyon olduğu, bunun da müvekkilinin yetki ve iradesi altında olduğu, davacının fahiş taleplerinin mükerrerlik arz ettiği, davacının taleplerinin tamamı için SK.m. 23/16, maddesi ile tazminat düzenlemesinin yapıldığı, yeni TTK.m. 122. maddesinde bu tazminatın komisyon ve diğer ödemelerin ortalamasını aşamayacağı ifadesinden de anlaşılacağı üzere, hem bu tazminatın ve hem de komisyon alacağı veya davacının iddia ettiği bir takım ödemelerin birlikte İstenmesinin mükerrer olarak talepte bulunulması anlamını taşıdığı, acentenin fesih nedeniyle denkleştirme tazminatı istemesi için gereken şartlann gerçekleşmediği, sözleşmenin acentenin kusuru ile feshedildiği, müvekkilinin sözleşmenin feshinde haklı olduğu, 21.03.2012 tarihli İhbarname ile sözleşmenin, 19. madde tahtında feshedildiği, ————tescil ve ilan da edilen bu ihbarnamede sözleşmenin açık bir biçimde “teknik zarar nedeniyle fesh olunmuştur” ifadesinin kullanıldığı, bu teknik zarara acentenin sözleşme ve TTK hükümlerine aykın hareket tarzının sebebiyet verdiği, sunulan hasar prim oranlan tablosunda da görülebileceği iizere, acentenin 2010 yılından başlayarak müvekkilini bölge karlılık oranlarının çok üzerinde zararla karşı karşıya bıraktığı, böyle bir durumda iş ilişkisinin sürdürülebilir olamayacağı, davacı acentenin TTK.m. 123 ve 124 ile Sözleşmenin 5. maddesi doğrultusunda riziko seçiminde müvekkili şirketin menfaatlerini korumakla mükellef olduğu, davalının yıllar geçtikçe daha da özen ve ihtimamdan uzak bir davranış tarzı sergilediği, müvekkili şirketin mali durum ve sektördeki sıralaması itibariyle çok iyi durumda olmadığı, acentenin trafik, kasko, yangın, mühendislik gibi başlıca çalıştığı her alanda müvekkili şirketi zararlarla karşı karşıya bıraktığı, denkleştirme tazminatı için gerekli olan şirketin fesihten sonra da önemli menfaatler elde etmesi şartının gerçekleşmediği, müvekkili şirkete menfaat sağlayan yenilenen veya devam eden poliçenin bulunmadığı, aracılık edilen poliçelerden müvekkili şirkete kalanlar itibariyle hasar ödemeleri yapılmasının söz konusu olduğu, denkleştirme tazminatı için gerekli olan hakkaniyet şartının da söz konusu ihtilafta gerçekleşmediği, davacının çoklu acentelik şeklinde çalıştığı, sigorta şirketleri arasında seçme ve yönlendirme şansına sahip olduğu, davacının————– Şirketi’nin acentesi olduğu, ayrıca davacının büyük ortağı olduğu —————-şirketlerinin acentesi olduğu, acentenin bu şekilde hareket etmiş olmakla Acentelik Sozleşmesi’nin 3. ve maddelerine aykın hareket tarzı içinde bulunduğu, acentenin başka sigorta şirketleri ile çalışmasına cevaz verildiği durumda bile, müvekkilinin menfaatlerini İhlal etmeme yükümlülüğünün devam ettiği, acentenin fesih ile karşılaşacağının bilinci ile başka sigorta şirketleri üzerinden üretimini arttırma yoluna gitmekle hem sözleşme hem de TTK hükümlerine aykın davranmış sayılmasının ve sebepsiz zenginleşme teşkil edecek bir tazminat imkânının yaratılmamasının gerektiği, davacının böyle olumsuz bir duruma rağmen kâr elde etmekte olduğunu ve fesih sebebiyle de kâr kaybı yaşadığı İddiasının hakkaniyete uygun düşmediği, acentenin müvekkili şirketin zarar etmekte olduğu bir alanda nasıl kâr ettiğini izah etmesi gerektiği, Acentelik Sözleşmesi’nin 20. maddesi gereğince en az müvekkili şirket kadar imtiyazlı faaliyet yürüten tacir durumundaki davacının her türlü talep hakkından peşinen vazgeçtiği, acentenin bir zararının bulunmadığı müvekkili şirketin ticari defter ve kayıtları ile ortada olduğu, davacının sadece soyut bir zarardan söz ettiği ve uğradığı zararı belgeleri ile ortaya koyamadığı, kaldı ki, Acentelik Sözleşmesinin 15, maddesi gereği defterlerinin delil olarak incelenmesinin kabul edilemeyeceği, müvekkili şirket kayıtlarının esas alınmasının gerektiği, davacının üzerindeki portföyden fesih sonrasında kaç tane poliçe düzenlenmiş olduğu tespit edilmeden, acentenin yaptığı ödemeler, vergi ve giderleri incelenmeden yargıya varılmasını zaten mümkün olmadığı, davacının manevi tazminat talebinin yerinde olmadığı belirtilerek, davanın zamanaşımı nedeniyle reddi, davanın reddi, dava masraf ve vekâlet ücretinin davacıya yükletilmesin HMK.m. 329 gereği, müvekkili şirketin temsili İçin avukatlık ücret sözleşmesinde kararlaştınlan vekâlet ücretini tamamen ödemeye ve ayrıca disiplin para cezasına mahkûm edilmesi talep edilmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRMESİ VE GEREKÇE
Dava, acentelik sözleşmesinin feshinden kaynaklanan maddi ve manevi tazminat davasıdır.
Davacı taraf acentelik sözleşmesinin davalı tarafından haksız feshedildiği iddiasına dayalı alacak ve tazminat isteminde bulunmaktadır. Davalı taraf ise davacı acentenin hak edip de ödenmeyen hiçbir alacağının bulunmadığını, sözleşmenin feshinin haklı sebebe dayandığını, davacının iddia ve taleplerinin yerinde olmadığını savunmaktadır.
Mahkememizce 13/10/2015 tarihinde iddia, savunma, toplanılan deliller, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, taraflar arasında acentelik sözleşmesi varken, davacının, davalı … şirketince verilmiş geçerli ve ispatlanmış bir izin olmadığı halde, başka bir sigorta şirketinin de acenteliğini yaptığı, davacının, sözleşmenin 3. ve 19. maddelerine aykırı davrandığı ve böylece davacı acentenin davalı … şirketinin menfaatlerini koruma yükümlülüğünü ihlal etmesinden dolayı sözleşmenin davalı … şirketince haklı olarak feshedildiği, kendi kusuruyla sözleşmenin feshine neden olan davacının portföy tazminatı isteyemeyeceği ve diğer tazminat istemlerini de ispatlayamadığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili ile katılma yoluyla davalı vekili temyiz etmiştir.
Yargıtay 11 Hukuk Dairesi 09/05/2017 tarihli kararında ; mahkemece, öncelikle davalı tarafından davacıya gönderilen 21/3/2012 tarihli fesih ihbarı ile sözleşmenin feshedildiği nazara alınarak, Dairemizin 22/10/2014 tarih, 2014/7542 E- 2014/16209 K. ilamında da belirtildiği üzere sözleşmede herhangi bir sebep gösterilmeksizin fesih hakkının bulunduğuna dair bir hüküm olması halinde dahi, sözleşmenin feshi için haklı bir sebebin bulunması ve sözleşme ile davalıya tanınan bu hakkın da yasaya ve iyiniyet kurallarına uygun bir şekilde kullanılması gerektiğinden, sözleşmenin 19. maddesine göre davalının fesih yetkisini kullanmasının açıkça hak ihlali olup olmadığının, başka bir deyişle sözleşmedeki bu hükme dayalı olarak yapılan fesih bildirimi ve kullanılan fesih hakkının yasa ve iyiniyet kurallarına göre haklı sebeplere dayalı bir kullanım niteliğinde bulunup bulunmadığının belirlenmesi gerekirken, bu hususta hiçbir inceleme ve değerlendirme yapılmadığı gibi, ikinci fesih ihbarında bile belirtilmeyen ve ileri sürülmesi de MK’nın 2. maddesine aykırılık teşkil edecek nitelikteki bir sebebe dayalı olarak feshin haklı olduğundan bahisle eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirmeye dayalı, yazılı şekilde hüküm tesisi doğru olmadığı ve bozmayı gerektirdiği belirtilmiştir.
Dosyanın tekrar mahkememize gelmesi ile eksiklikler giderildikten sonra yeni bir bilirkişi raporu alınmış, mahkememizce de rapor denetime açık olduğu, herhangi bir çelişki içermediği ve hüküm kurmaya elverişli olduğu kanaatine varılarak ek rapor veya yeni bir bilirkişi raporuna ihtiyaç görülmemiştir.
Buna göre; Uyuşmazlık sözleşmenin davalı tarafından haklı nedenle feshedilip edilmediği noktasında toplanmaktadır.
Öncelikle sürekli bir sözleşme ilişkisi olan acentelik, diğer hukuki ilişkilerde olduğu gibi haklı nedenlere dayanılarak fesih olunabilir. Haklı nedenlerle fesih, gerek belli bir süre için yapılmış olan sözleşmeler gerekse de belirsiz süreli sözleşmeler için kabul edilmiş ortak bir son bulma nedenidir. Türk Ticaret Kanunu nda belirtilen haklı nedenlerle fesihte 3 aylık ihbar süresine uyulmasına gerek yoktur. Haklı nedenlerle fesih, gelecek için hüküm ifade eder.
Haklı nedenden kasıt, fesih hakkını kullanan taraf bakımından acentelik sözleşmesinin sürdürülmesini dürüstlük kuralları çerçevesinde beklenmeyecek duruma sokan olayları ifade eder. Haklı nedene taraflardan birinin kusuru da yol açabileceği gibi taraf etkeninin dışında bir durumda yol açabilir. —————–
Somut olaya baktığımızda taraflar arasında —–Noterliği’nin —— sayı, – Noterliği’nin ————-sayı ile tasdikli acentelik sözleşmesi akdedildiği, davalı tarafça 21/3/2012 tarihli ”İhbarname” başlıklı belge ile, sözleşmenin 19. maddesi tahtında şirketlerine tanınan herhangi bir sebep bildirmeden fesih hakkının kullanıldığı ve ihbarnamenin tebliğini takip eden 15. günün sonunda sözleşmenin sona ereceğinin ve yine akabinde 05/04/2012 tarihli “Fesihname” başlıklı yazı ile de, sözleşmenin 05/04/2012 tarihi itibariyle teknik zarar nedeniyle feshedildiğinin bildirildiği anlaşılmıştır.
Sözleşmede davalı … şirketine tek taraflı olarak sözleşmeyi feshedeceğine dair bir hüküm bulunması halinde dahi davalının sözleşmeyi feshetmesi için haklı bir sebebin bulunması gerekmekte olup, davalıya tek yanlı olarak böyle bir hak tanınamayacağından hiçbir haklı sebep gösterilmeksizin tek yanlı olarak sözleşme feshedilemez. Dolayısıyla 21/03/2012 tarihli ihbarnameyle sözleşmenin feshedildiğinden bahsedilemez. Ancak davalı … 05/04/2012 tarihli “Fesihname” başlıklı yazı ile de, sözleşmenin 05/04/2012 tarihi itibariyle teknik zarar nedeniyle feshedildiğinin bildirildiği anlaşılmıştır. Fesihname başlıklı yazıda önceki ihbarnameye herhangi bir atıf olmayıp başlı başına bir fesih beyanıdır. Dolayısıyla davalı … şirketinin bu yazısını bir fesih iradesi olarak görmek gerekir.
Bu noktadan sonra tartışılması gereken konu davalı … şirketinin 05/04/2012 tarihli “Fesihname” başlıklı yazı ile acentelik sözleşmesini feshetmesinin haklı bir nedene dayanıp dayanmadığı hususudur.
Yukarıda da belirtiğimiz üzere Haklı nedenden kasıt, fesih hakkını kullanan taraf bakımından acentelik sözleşmesinin sürdürülmesini dürüstlük kuralları çerçevesinde beklenmeyecek duruma sokan olayları ifade eder. Haklı nedene taraflardan birinin kusuru da yol açabileceği gibi taraf etkeninin dışında bir durumda yol açabilir. Yani haklı nedenler kanunda sınırlı olarak gösterilmiş değildir. Esasında haklı nedene dayanarak fesih hakkını kullanan taraf bakımından bir zararın doğmuş olması da şart değildir. İlerde bir zararın doğması ihtimalinin varlığı da yeterlidir.
Davalı … sözleşmenin 05/04/2012 tarihi itibariyle teknik zarar nedeniyle feshedildiğinin bildirildiği anlaşılmıştır. Mahkememizce alınan bilirkişi raporundan da anlaşılacağı üzere davacı … acentesinin fesih tarihinden önceki 2 yıl süresince düzenlediği poliçeler neticesinde sigorta şirketini zarara uğrattığı tespit edilmiştir. Fesih tarihinden 2 yıl önceden zarar etmeye başlayan ve fesih tarihi itibarı ile de zarar etmeye devam eden davalı … şirketinden sürdürülmesini dürüstlük kuralları çerçevesinde acentelik sözleşmesini sürdürmesi beklenemez. Bu zararın meydana gelmesinde davacı acentenin herhangi bir kusurunun olması da gerekmiyor. Bu açıdan bu hususun araştırılmasına da gerek yoktur. Dolayısıyla davalı … şirketinin 05/04/2012 tarihli teknik zarar nedeniyle acentelik sözleşmesini feshetmesi haklı nedenle yapılmış bir fesih olup davanın reddine karar vermek gerekmiştir. Kaldı ki söz konusu fesih beyanı haksız olsa dahi 20/06/2014 ve 13/02/2015 tarihli bilirkişi raporları ile de sabit olduğu üzere sözleşmenin feshinden sonra davacı tarafın portföyünden devam eden ve davalı tarafa menfaat sağlayan herhangi bir poliçe tespit edilmemesi sebebiyle portföy tazminatı şartları oluşmuş değildir. Bu nedenle aşağıdaki şekilde hüküm kurmak gerekmiştir.
H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
Davanın REDDİNE;
1-Alınması gerekli 44,40 TL harçtan peşin yatırılan 2.134,69 TL’nin tahsili ile kalan 2.090,29 TL nin talep halinde davacıya iadesine,
2-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin davacı taraf üzerinde bırakılmasına,
3-Davalı kendini vekil ile temsil ettirdiğinden 3.000,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
4-Taraflar tarafından dosyaya yatırılan ve sarf edilmeyen gider avansının karar kesinleştiğinde talep halinde yatırana iadesine,
5-Tahsilde tekerrür oluşturmamak şartı ile davalı tarafından sarfedilen 285,00TL yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
Dair karar, davacı ve davalı vekilinin yüzüne karşı gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde Yargıtay nezdinde Temyiz yolu açık olmak üzere verildi. Usulen anlatıldı. 18/04/2019