Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/1020 E. 2018/516 K. 23.05.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. İstanbul Anadolu 4. Asliye Ticaret Mahkemesi

GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2017/1020 Esas
KARAR NO : 2018/516

DAVA : Menfi Tespit (Ticari İlişkiden Kaynaklanan)
DAVA DEĞERİ : 209.956,53 Euro
DAVA TARİHİ : 14/01/2013
KARAR TARİHİ : 23/05/2018

Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit (Ticari İlişkiden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacı ile davalı arasında Türkiye’de ve Türkiye’den yapılacak sevkiyatların ithalat ve ihracat gümrük işlemlerinin gerçekleştirilmesi amacıyla 01.06.2008 tarihli müşavirlik anlaşması düzenlendiğini, 01.06.2010 tarihinde de yenilendiğini, bu sözleşme ile müvekkil şirketin, ithalat ve ihracata, yönelik davalının gümrük işlemlerini ifa ettiğini, sözleşme gereğince de davalıya,——– ait 17.06.2008 tarihli 250.000 Euro’luk süresiz kesin banka teminat mektubu teslim ettiğini, sözleşmenin bitim tarihi 01.06.2011 olarak tayin edilmiş olup 13.05.2011 tarihinde imzalanan ——— Sözleşmesinin Uzatılması” sözleşmesiyle sözleşmenin süresinin 02.06.2011’den 04.06.2011 tarihine kadar uzatıldığını, davalının müvekkiline gönderdiği 29.04.2011 tarihli e-mail ve ekindeki mektup ile müvekkil şirketle artık çalışmayacağını bildirdiğini, her iki tarafın “30.09.2011 tarihi itibariyle cari hesap ilişkisinden dolayı hesap bakiyesinin (0) sıfır olduğu” hususunda da mutabakata varıldığını, bu durumda müvekkiline ait 250.000 Euro tutarlı teminat mektubunun müvekkiline iadesi gerekmekte olduğunu ve iadesi konusunda davalıya —— yevmiye sayılı ihtarname gönderdiğini, ancak davalının teminat mektubunu iade etmediğini ileri sürerek, 17.06.2008 tarih 250.000 Euro tutarlı teminat mektubundan dolayı davalıya borçlu olmadığının tespiti ile davacıya iadesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; taraflar arasında düzenlenen 01.06.2008 tarihli gümrük müşavirliği sözleşmesinin yapılan uzatmalarla 04.06.2011 tarihinde sona erdiğini, 250.000 Euro tutarlı teminat mektubunun ise davacı tarafından müvekkiline, davacının doğacak kusurlu ifaları nedeniyle doğacak zararların teminatı olarak verildiğini, ancak davacının, sözleşmenin sona erdiği 04.06.2011 tarihine kadar gümrük idarelerine verilen eskit/yanlış beyannameler nedeniyle toplam 100.700,88 TL tutarında vergi/vergi cezalarına ilişkin tahakkukların müvekkiline 06.03.2013 tarihinde tebliğ edildiğini, müvekkilinin de makbuz karşılığında bu ödemeleri yaptığını, Gümrük Kanunu’na göre gümrük vergilerinin zamanaşımı süresi 3 yıl, 50.000 TL’ye kadar maktu para cezalarının zamanaşımı süresinin 3 yıl, nispi para cezalarının zamanaşımı süresinin 8 yıl, damga vergisinde zamanaşımı süresinin ise 5 yıl olduğunu, bu süreler henüz dolmadığından davacının verdiği beyannamelerdeki kusurlu ifalar nedeniyle doğması muhtemel olan ve doğmuş bulunan hiç alınmayan veya noksan alınan gümrük vergileri, fonlar, harçlar vs nin teminatı olduğundan ve bu vergiler ile zamanaşımı süresi dolmadığından haklı nedene bağlı olarak teminat mektubunun davacıya iade edilmediğini savunarak davanın reddini istemiştir.
DAVANIN AŞAMALARI:
İLK KARAR: Mahkememizce 18/11/2015 tarih ——— Esas—– Karar sayılı kararla; “Taraflar arasında yapılan sözleşmeden dolayı davacının davalıya dava konusu 250.000 Euro bedelli teminat mektubu verdiği ve sözleşme davalı tarafça feshedildiği halde davacı tarafın verdiği teminat mektubu iade edilmediği, davalının gümrük müşavirliği yapan davacının sözleşme dönemi içinde hatalı – eksik beyanları sonucu gümrükleme hizmeti alan davalının 94.494,80 TL ceza ve bu cezalarda ilgili gecikme faizi ödemek zorunda kaldığı, davalının ödediği 94.694,80 TL’nin * 2.3648 Euro’dan Euro karşılığı 40.043,47 Euro olduğundan, davalıdaki teminat kapsamında kalan davalının ödemek zorunda kaldığı bu bedelin dava konusu 250.000 Euro bedelli teminat mektubundan düşülmesiyle (250.000 Euro – 40.043,47 Euro) teminat mektubunun 209.956,53 Euro’luk kısmı karşılıksız kaldığı gerekçesi ile davanın kısmen kabulüne, dava konusu—— mektup nolu —– nolu, 17/06/2008 tarihli, 250.000 Euro bedelli teminat mektubundan dolayı davacının davalıya 209.956,53 Euro borçlu olmadığının tespitine, aşan istemin reddine” karar verilmiştir.
YARGITAY İLAMI: Yüksek Yargıtay ———. Hukuk Dairesinin 04/07/2017 tarih, 2017/1169 Esas, 2017/4080 Karar sayılı ilamındaki “Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına ve dava menfi tespit ve teminat mektubunun iptali istemine ilişkin olup, taraflar arasındaki sözleşme ilişkisi sonlanmış olmakla tasfiye hükümleri çerçevesinde tarafların karşılıklı alacak ve borçlarının bu davada saptanması gerekmesine, mahkemece yapılan araştırma sonucunda taraflar arasında sonlandırılan ilişki çerçevesinde davalının davacıdan daha yüksek miktarda alacağının varlığını, bir başka deyimle daha yüksek tutarda riskinin bulunduğunu ispatlayamamış bulunmasına göre davalı vekilinin tüm, davacı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazları yerinde değildir.
Mahkemece, davacının 250.000 Euro bedelli teminat mektubundan dolayı davacının davalıya 209.956,53 Euro borçlu bulunmadığı yönünde tespit hükmü kurulmuş olmasına rağmen, bu tutar üzerinden teminat mektubunun hükümsüz kaldığı ve iptal edilmesi gerektiği hususu gözden kaçırılarak sadece menfi tespit yönünden karar verilmesi doğru olmamış, hükmün temyiz eden davacı yararına bozulması gerekmiştir.” şeklindeki gerekçe ile mahkememiz kararı kısmi bozularak yukarıdaki esasına kaydı yapılmış, Mahkememizce bozma ilamına uyulmasına karar verilmiştir.
DAVANIN VE ÇEKİŞMELİ KONULARIN TESPİTİ, DELİLLER, DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE DEĞERLENDİRİLMESİ, HUKUKİ NEDENLER VE SONUÇ:
1-Davanın ve çekişmeli konuların tespiti: Dava, menfi tespit ve teminat mektubunun iptali istemlerine ilişkindir.
Tarafların dilekçelerinden, taraflar arasında “dava konusu 250.000 Euro bedelli teminat mektubunun davacı tarafından davalıya verildiği, taraflar arasında düzenlenen 30.09.2011 tarihli mutabakat mektubu ile 30.09.2011 tarihi itibariyle mal alım-satım hizmetinden doğan cari hesap bakiyesinin sıfır olduğu” hususlarında uyuşmazlık bulunmadığı, taraflar arasındaki uyuşmazlığın “davalının, davacının hatalı-eksik işlemleri nedeniyle ceza ve gecikme faizi ödemek zorunda kalıp kalmadığı, davalının doğması muhtemel kusurlu ifalar nedeniyle teminat mektubunu iade etmemekte haklı olup olmadığı, davacının davalıya ne miktarda borçlu olduğu, teminat mektubunun hükümsüz kalıp kalmadığı, kısmen hükümsüz kalmışsa ne miktardaki kısmının hükümsüz kaldığı” noktalarında toplandığı tespit olunmuştur.
2-Deliller, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesi, hukuki nedenler, gerekçe ve sonuç: Mahkememizce taraf delilleri toplandıktan sonra uzman bilirkişi kurulu vasıtasıyla yukarıdaki uyuşmazlık konularında gerekli incelemeler yaptırılarak uyuşmazlığın çözümü yoluna gidilmiştir.
a)Deliller, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesi, hukuki nedenler, gerekçe
Davacı ile davalı arasında 01.06.2008 tarihli, ‘Gümrük Hizmet Sağlayıcısı Genel Şartlar ve Koşullar’ı başlıklı sözleşme düzenlenmiştir. Bu sözleşmeye göre davacı; davalı adına Türkiye’ye giren veya Türkiye’den çıkan malların gümrük işlemlerini gerçekleştirmeyi kabul ve taahhüt etmiştir.
SözIeşmenin 25. sayfası (f) bendinde; 11Gümrük komisyoncusu, bu sözleşmenin uygulanmasını müteakip kati teminat olarak sınırsız süre zarfında feshedilemez banka teminat mektubu formunda 250.000 Euro’luk bir tutan bankaya yatırır. Gümrük komisyoncusu, feshedilemez bir kopyası ve sınırsız banka teminat mektubu da dâhil olmak üzere performans kanıtlanır talep üzerine ———- sunar “hükmü mevcuttur.
Sözleşmenin “Fesih” başlıklı 6. maddesinde; Gümrük hizmet sağlayıcısının (davacının), sözleşmeyi ihlal etmesi, hizmeti süresinde ve sözleşmeye uyumlu olarak yapmaması durumunda, herhangi bir ihtara hacet kalmaksızın sözleşmenin tamamını veya bir kısmını feshedilebileceği hükme bağlanmıştır.
Taraflar arasında 01.06.2010 tarihli ve bir önceki sözleşmenin devamı nitelikli “Ana Komisyonculuk Sözleşmesi” düzenlenmiştir. Sözleşmenin 5/a. maddesinde; işbu sözleşmenin geçmişe dönük olarak ve 01.04.2010 tarihinden itibaren 01.06.2011 tarihine kadar yürürlükte kalacağı kabul edilmiştir.
Davacı vekili 10.09.2013 tarihli dilekçesi ekinde sunulan Türkçe çevrili, bila tarihli “Ana Komisyonculuk Sözleşmesi”nin;
4. maddesinde; “gümrük müşavirinin (davacının), sözleşmede belirtilen gerekliliklere uygunluk sağlayamamasından kaynaklı olarak oluşan, ———– (davalının) maruz kaldığı tüm hasarlar, ilave masraflar ve harcamafarı, ilave vergileri, ceza ve para cezalarını, tahsil edilemeyen vergi iadelerini ödeyeceği,”
9. maddesinde; “Gümrük hizmet sağlayıcısının (davacının), sözleşme hükümlerinden kaynaklı olarak—– zararına mucip olması halinde zararını ödeyeceği” hususlarının hüküm altına alındığı görülmüştür.
——– tarafından davalı şirket adına düzenlenen ve bir sureti dosyada bulunan 17.06.2008 tarih,—- nolu 250.000 Euro tutarlı süresiz ve kesin teminat mektubuna göre, borçlu ———-. ile davalı …..şirketi arasındaki sözleşme nedeniyle borçlunun vermek zorunda olduğu kesin teminat tutarı 250.000 Euro’nun bankaca garanti edildiği, borçlunun borcunu kısmen veya tamamen yerine getirmediğini bildiren ilk yazılı talepte belirtilen teminat tutarının derhal, nakden ve tamamen ödeneceği belirtilmiştir.
Davacı şirket, Beşiktaş ——-. Noterliğinden davalıya gönderdiği ——- yevmiye sayılı ihtarnamede; “taraflar arasında imzalanan sözleşmeye istinaden 17.06.2008 tarih, 250.000 Euro tutarlı kesin teminat mektubu verildiği, sözleşme feshedilmesine rağmen teminat mektubunun iade edilmediği, teminat mektubunun iadesi, aksi halde yasal yollara başvurulacağı”nı bildirmiştir.
Taraflar arasındaki sözleşmenin “EK-B Gümrük Hizmet Sağlayıcısı Genel Şartlan ve Koşulları” başlıklı 3.4 maddesinin 2. fıkrasında, “Gümrük hizmet sağlayıcısının talebi üzerine ——– tevkif edilmiş tüm vergilerin kafi şekilde ödenmiş olmasını sağlamak için gümrük hizmet sağlayıcısına uygulanabilen vergi makamları tarafından düzenlenmiş olan resmi vergi gelirlerini veya diğer kanıtı sunar.” hükmüyle, davalının, vergi için gerekli tüm resmi vergi bilgilerinin davacıya sağlayacağı, davacının da verilen bu bilgi ve verilere göre hareket edeceği anlaşılmaktadır.
Bu bağlamda davacının; davalı şirket tarafından, adına gümrüklere intikal edecek olan malların gümrük işlemlerini başından sonuna kadar takip etmeye ve sonuçlandırmaya “dolaylı temsil” suretiyle yetkili kılınmış gümrük müşaviri konumunda olduğu anlaşılmaktadır.
4458 Sayılı Gümrük Kanununun;
Temsil Hakkı’m düzenleyen 5.maddesi;
“Bütün kişiler, gümrük mevzuatı ile öngörülen tasarrufları ve işlemleri gerçekleştirme üzere gümrük idarelerinde ki işleri için bir temsilci tayin edebilirler. —– yapan veya arızi olarak beyanda bulunan kişiler hariç olmak üzeri temsilci Türkiye Gümrük Bölgesinde yerleşik bulunan kişilerdir. Temsil, doğrudan veya dolaylı olabilir. Temsilci, doğrudan temsil durumunda başkasının adına hareket eder. Dolaylı temsil durumunda ise kendi adına, ancak başkasının hesabına hareket eder. Temsilci, temsil edilen kişi namına hareket ettiğini beyan etmek, temsilin doğrudan veya dolaylı olduğunu belirtmek ve sahip olduğu temsil yetki belgesini gümrük idarelerine ibraz etmek zorundadır. Bir başka kişi adına veya hesabına hareket ettiğini beyan etmeyen ya da bir temsil yetkisine sahip olmadığı halde, başka bir kişi adına ya da hesabına hareket ettiğini beyan eden kişi, kendi adına ve kendi hesabına hareket ediyor sayılır, 225 inci maddenin 1 inci fıkrasında belirtilen kişiler gümrük idarelerinde dolaylı temsilci olarak iş takip edebilirler.” şeklinde;
Gümrüklerde İş Takibi ve Gümrük Müşavirleri kenar başlıklı 225 inci maddenin 1. fıkrası;
“Eşyanın gümrükçe onaylanmış bir işlem veya kullanıma tabi tutulmasına ilişkin^ faaliyetler, 5 inci madde hükümleri çerçevesinde, sahipleri ile bunların adına hareke edenler tarafından doğrudan temsil yoluyla veya gümrük müşavirleri tarafından dolaylı temsil yoluyla takip edilir ve sonuçlandırılır.” şeklinde,
18 ‘inci maddesinin 2. fıkrası (Değişik madde: ——– S.K/Md.42) “İthalatta gümrük yükümlülüğünde yükümlü, beyan sahibidir, Dolaylı temsil durumunda, hesabına gümrük beyanında bulunulan kişi de yükümlüdür, Dolaylı temsilde, temsilcinin yükümlülüğü, beyanda kullanılan verilerin yanlış olduğunu bildiği veya mesleği icabı ve mutat olarak bilmesi gerektiği durumlarla sınırlıdır. 188’inci, 190’ıncı ve 194’üncü maddeler uyarınca doğan gümrük yükümlülüğü için de bu hüküm uygulanır.” şeklinde,
4458 Sayılı Kanunun 229 uncu Maddesine göre; “Gümrük müşavirliğinin bir tüzel kişilik oluşturularak yürütülmesi halinde: tüzel kişilik ortaklarının gümrük müşaviri olması zorunludur. Bu durumda, gümrük beyannamesi veya beyanname kabul edilen diğer belgeler üzerine imzasını atmış olanların vergi kaybına neden olan durumu bildiği veya bilinmesi gerektiği hallerde bunlar, gümrük idaresine karşı bağlı bulundukları tüzel kişilikle birlikte müteselsilen sorumlu olurlar. Bu hallerde, ilgili gümrük müşavirinin kişisel cezai sorumluluğu saklı kalmak kaydıyla, işlemi yapan kişi ile birlikte şirket de gümrük idaresince alınan vergiler ve para cezaları yönünden müteselsilen sorumlu olacakları” belirtilmiştir.
Gümrük Kanuna bağlı Gümrük Yönetmeliğinin beyanın bağlayıcılığıyla ilgili 113 maddesi ise “Beyannamede imzası bulunan kişiler cezai hükümlerin uygulanması açısından beyannamede belirtilen bilgiler ile beyannameye ekli belgelerin doğruluğu ve ilgili rejimin gerektirdiği bütün yükümlülüklere uyulmasından sorumludur. Doğrudan temsil durumunda bu sorumluluk adına hareket edilenlere aittir. Beyanın bağlayıcı olması nedeniyle beyanname başkasına devredilemez; eşyanın başkalarına satılması beyan sahiplerini yükümlülüklerinden kurtarmaz” hükmünü haizdir.
Açıklanan yasal düzenlemelere göre; gümrük müşaviri, eşya sahibi adına gümrükteki işlemleri dolaylı temsilci olarak takip ederek sonuçlandıracak, verilen bu hizmet esnasında oluşacak vergi kaybına neden olan durumu bildiği veya bilmesi gerektiği hallerde de “gümrük idaresine” karşı sorumlu olacaktır.
Diğer yandan 4458 Sayılı Gümrük Kanununun 65.maddesinin 1.fıkrasına göre, ilgili gümrük idareleri de, beyanın doğruluğunu araştırmak üzere; beyanname ile ilgili ve beyannameye ekli belgeleri kontrol edebilir ve beyannamenin içerdiği bilgilerin doğruluğunu araştırmak amacı ile beyan sahibinden diğer belgeleri de vermesini isteyebilir ve/veya eşyayı muayene edebilir ve ayrıntılı muayene veya tahlil amacıyla numune alabilirler. Aynı maddenin 2. fıkrası uyarınca, “Beyanname kapsamı eşyanın muayene edilmesi halinde, muayene sonuçları, muayene edilmemesi halinde ise beyannamede yer alan bilgiler, eşyanın tabi olduğu gümrük rejimi hükümlerinin uygulanmasında” esas alınır. Bu bağlamda Gümrük Kanunu’nun 41. Maddesinde; “Talep üzerine, gümrükçe onaylanmış bir işlem veya kullanıma tabi tutulmasından önce, gümrüğe sunulan eşyanın incelenmesi veya bundan numune alınması yönünden ilgili ve yetkili kişilere izin ventebîleceği” hükmüne yer verilmiştir. Bu hükme göre, eğer gümrük müşavirinin, ithal edilecek eşyanın nevi ve niteliğinde bir tereddüdü var ise Gümrük Kanunu’nun 41. Maddesine istinaden, uygulamada “küşat muayenesi” denilen işlemi yaparak yani eşyadan numune alıp bunun üzerinde tarife pozisyonunun ne olduğu hususunda inceleme yapması ve ulaşacağı sonuca göre gümrük idaresine beyanda bulunması gerekmektedir.
Bilirkişi 2. Ek raporunda açıklandığı üzere; gümrüklü eşyanın tarife tatbikatında kullanılan ———-ise; Gümrük Tarife İstatistik Pozisyonunun kısaltılması olarak Gümrük Tarife Cetvelinde 121i koda verilen isimdir ve tüm dünyada, her ülkenin tarife cetvelinin esasını —— oluşturmaktadır. Resmi adı ——– ve Kodlama Sistemi (——) olan—– “uluslararası ticarete konu olan tüm mallar için kullanılan ticari bir sınıflandırma ve eşyayı tanımlama” sistemidir. Uluslararası düzeyde—- ile ilgili düzenlemeler, Dünya Gümrük Örgütü tarafından yapılmaktadır. Türkiye’de, dar anlamda—- geniş anlamda ise Tarife Cetveli ile ilgili sorumlu kurum Gümrük Müsteşarlığıdır. Türkiye tarife cetvelini, tüm dünya ile ortak olan 6’1ı koddan sonra, 8’li, 10’lu ve 12’li olmak üzere daha detaylı olarak sınıflandırmıştır. Uzmanlık ve bilgi birikimi gerektiren bu hususları bilmek, hangi malın hangi numara ile tanımlanacağını belirlemek ve uygulamak ya da uygulatmak veya (gerekti durumlarda küşada giderek) ithal eşyasının hangi———- numarasından beyan edileceğini “bilmek ve doğru olarak tespit etmek” davalının değil, adına gelen her türlü eşyanın (serbest dolaşıma giriş, geçici ithal, —– dâhilde işlem vd. dâhil) tekmil gümrük formalitelerinin ifası için başından sonuna kadar verdiği vekâletle peşinen yetkili kıldığı gümrük müşavirinin yani davacının işidir. Zira ———- tatbikatı gibi özellik arz eden ve teknik bilgi gerektiren hususlarda eşya sahibini aydınlatacak, onun gümrük idaresi karşısında cezai müeyyide ile karşı karşıya kalmasının önünü kesecek olan kişi gümrük müşavirinin bizatihi kendisidir. Keza gümrük beyannamesinin tahakkuk tablosundaki hesaplamalar;——- yoksa gümrük vergileri (ödeme* mal mukabili ve/veya kredili işlemlerde cari oran üzerinden kkdf), her halükarda KDV ve DV ile bu vergilerin matrahına baz alınan —– dökümü yönünden de durum aynıdır. 4458 Sayılı Gümrük Kanununun 234 Maddesine göre serbest dolaşıma giriş rejimine veya bir geçici muafiyet düzenlemesine tabi tutulan eşyaya ilişkin olarak, yapılan beyan ile muayene ve denetleme veya teslimden sonra kontrol sonucunda, eşyanın tarife uygulamasını etkileyen cins, tür ve niteliklerinde veya vergilendirmeye esas olan sayt, baş, ağırlık gibi ölçülerinde aykırılık görüldüğü ve beyana göre hesaplanan gümrük vergisi ile muayene sonuçlarına göre alınması gereken gümrük vergisi arasındaki fark %5’t aştığı takdirde, gümrük vergisinden ayrı olarak bu farkın üç katı; keza kıymeti üzerinden gümrük vergisine tabi eşyanın beyan edilen kıymeti, muayene ve denetleme sonucunda bu Kanunun 23 ila 31 inci maddelerinde yer alan hükümler çerçevesinde belirlenen kıymete göre noksan bulunduğu takdirde, bu noksanlığa ait gümrük vergisinden başka bu vergi farkının üç katı para cezası alınır.
4458 Sayılı Gümrük Kanununda, gümrük müşavirinin (işbu davada davacının) gümrük idaresine karşı olan sorumluluğunun sınırı bu şekilde belirtilmesine karşın, gümrük müşavirinin ithalatçıya yani iş sahibine (işbu davada gümrükleme hizmeti verdiği davalıya) karşı olan sorumluluğu düzenlenmemiştir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlıkta gümrük müşaviri konumundaki davacının beyanının bağlayıcı olmasına karşın, derdest davada hatalı/eksik olduğu öne sürülen beyan sonucunda ortaya çıkan ceza doğrudan davalı şirket tarafından ödendiğinden”, Gümrük Kanunundaki veriler ışığında 818 Sayılı eski Borçlar Kanununun 386 ve devamı, 6098 sayılı yeni TBK’nin 502 ve devamı maddelerinde düzenlenen vekâlet sözleşmesine göre de somut olayda taraflar arasındaki uyuşmazlığın irdelenmesi yerinde olacaktır.
Taraflar arasında vekâlet ilişkisinin kurulduğu ve bu ilişkiden kaynaklanan cezai işlemin uygulandığı tarihte yürürlükte olan 818 Sayılı Borçlar Kanununun 388. maddesi vekâlet akdinin şümulü mukavele ile sarahaten tespit edilmemiş ise, taalluk eylediği işin mahiyetine göre tayin edilir vekâlet, vekilin takabbül eylediği ışın yapılması için icap eden hukuki tasarruflan ifa salahiyetini şamildir” hükmünü havi olup, vekil (olayımızda davalı), müvekkile karşı (somut olay bakımından davacıya karşı) vekâleti iyi bir suretle ifa ile mükelleftir (818 sayılı BK. Md.390, 6098 s. TBK md. 506). Vekâlet sözleşmesi sonucu itibariyle bir itimat ilişkisi olduğundan vekâlet konusu işlerin yerine getirilmesinde vekile düşen başlıca görev, bu işleri mesleki bilgileri ile özen ve sadakatle ve de kusursuz bir şekilde ifa görevidir. 818 sayılı BK’nin 390/1. maddesi, vekilin sorumluluğunu hizmet sözleşmesinde işçinin sorumluluğu hükümlerine tabi kılmaktadır. Vekilin özenle ifada bulunduğunun kabulü için tedbirli ve basiretli bir şekilde hareket etmesi gerekmektedir. Bu nedenle dolaylı temsil yetkisiyle hareket eden gümrük müşavirinin işini ifada kusurunun bulunması onun kusurundan kaynaklanan zarardan sorumluluğunu da beraberinde getirecektir. Zaten taraflar arasında münakit sözleşmenin ilgili maddeleri de bu yönde ve aynı paralelde hüküm içermektedir.
Bu hukuki açıklamalar ışığında bilirkişi heyeti tarafından 2. Ek bilirkişi raporunda saptandığı üzere; davacının, gümrük müşaviri sıfatıyla beyan sahibi olarak gözüktüğü ve taraflar arasında hizmet sözleşmesinin geçerli ve yürürlükte olduğu (ilk sözleşme için 02.05.2005 – 02.05.2006 tarihleri arası ve 1.uzatması 03.05.2006 – 31.08.2006 ile 2. uzatması 01.09.2006 – 31.10.2006 ve 3. uzatması 01.11.2006 – 03.11.2006 tarihleri arası; keza ikinci sözleşme için de; 01.06.2008 – 01.06.2011 tarihleri ve uzatması 02.06.2011 – 04.06.2011 tarihleri arasındaki) dönem içinde tescil ettirilen beyannamelerde, damga vergisi beyan edilmemiş olanları ve (giriş rejimine göre) hatalı tarife tatbikatı ile ihraç edilen ürünler (yani ifa kusuru) yüzünden davalının (zaten ödemesi gereken damga vergisinin aslı hariç olmak üzere);
(+)Vergi dairelerine yapıları Damga Vergisi vergi kaybı cezası ile gecikme faizi :60.113,56 TL
(+)Gümrük idarelerine yapılar Damga Vergisi vergi kaybı cezası ile gecikme faizi :15.642.24 TL
(+) Gümrük idarelerine tarife tatbikatı ve diğer nedeniyle ödenen cezalar :18.939,00 TL
(=) olmak üzere toplam : 94.694,80 TL ödeme yapmak zorunda kaldığı tespit edilmiştir.
Bilirkişi heyetince yapılan bu teknik tespit dosya kapsamına uygun, denetime elverişli ve yeterli bulunmakla, bu tespite yapılan itirazların reddine karar verilerek bilirkişi 2. Ek raporu hükme esas alınmıştır.
Buna göre, davacının gümrük müşaviri sıfatıyla beyan sahibi olarak gözüktüğü ve taraflar arasında hizmet sözleşmesinin geçerli ve yürürlükte olduğu dönem içinde davacı tarafından bu sıfatıyla tescil ettirilen beyannamelerde, damga vergisi beyan edilmemiş ve (giriş rejimine göre) hatalı tarife beyan edilmiş olması (yani ifa kusuru) yüzünden davalının toplam 94.694,80 TL ceza ve bu cezalarla ilgili gecikme faizi ödemek zorunda kaldığı kanaatine varılmıştır.
b)Sonuç: Yukarıda açıklanan hukuki nedenler, bilirkişi ikinci ek raporu ve tüm dosya kapsamından; taraflar arasında yapılan sözleşmeden dolayı davacının davalıya dava konusu 250.000 Euro bedelli teminat mektubu verdiği ve sözleşme davalı tarafça fesih edildiği halde davacı tarafın verdiği teminat mektubu iade edilmediği, davalının gümrük müşavirliğini yapan davacının, sözleşme dönemi içinde hatalı – eksik beyanları sonucu gümrükleme hizmeti alan davalının 94.494,80 TL ceza ve bu cezalarda ilgili gecikme faizi ödemek zorunda kaldığı, davalının ödediği 94.694,80 TL’nin x 2.3648 Euro’dan Euro karşılığı 40.043,47 Euro olduğundan, davalıdaki teminat kapsamında kalan davalının ödemek zorunda kaldığı bu bedelin dava konusu 250.000 Euro bedelli teminat mektubundan düşülmesiyle (250.000 Euro – 40.043,47 Euro) teminat mektubunun 209.956,53 Euro’luk kısmının karşılıksız kaldığı, taraflar arasında sonlandırılan ilişki çerçevesinde davalının davacıdan daha yüksek miktarda alacağının varlığını, bir başka deyimle daha yüksek tutarda riskinin bulunduğunu ispatlayamamış olduğundan, davacının fazlaya ilişkin 40.043,47 Euro borçlu olmadığının, bu kısımla ilgili teminat mektubunun hükümsüz kaldığının tespiti ve bu kısmın iptaline ilişkin taleplerinin reddi gerektiği kanaatine varılmış olup, buna göre dava konusu——- ————- mektup numaralı ——- nolu, 17/06/2008 tarihli, 250.000 Euro bedelli teminat mektubundan dolayı davacının davalıya 209.956,53 Euro borçlu olmadığının tespitine, dava konusu ——— mektup numaralı ———- nolu, 17/06/2008 tarihli, 250.000 Euro bedelli teminat mektubunun 209.956,53 Euro’luk kısmının hükümsüz kaldığının tespitine, dava konusu —– mektup numaralı — nolu, 17/06/2008 tarihli, 250.000 Euro bedelli teminat mektubunun 209.956,53 Euro’luk kısmının iptaline, davacının fazlaya ilişkin 40.043,47 Euro borçlu olmadığının, bu kısımla ilgili teminat mektubunun hükümsüz kaldığının tespiti ve bu kısmın iptaline ilişkin taleplerinin reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-DAVANIN KISMEN KABULÜ ile,
a) Dava konusu ——- mektup numaralı —— tarihli, 250.000 Euro bedelli teminat mektubundan dolayı davacının davalıya 209.956,53 Euro BORÇLU OLMADIĞININ TESPİTİNE,
b) Dava konusu——-mektup numaralı ——- nolu, 17/06/2008 tarihli, 250.000 Euro bedelli teminat mektubunun 209.956,53 Euro’luk kısmının hükümsüz kaldığının TESPİTİNE,
c) Dava konusu ——— mektup numaralı—— nolu, 17/06/2008 tarihli, 250.000 Euro bedelli teminat mektubunun 209.956,53 Euro’luk kısmının İPTALİNE,
d) Davacının fazlaya ilişkin 40.043,47 Euro borçlu olmadığının, bu kısımla ilgili teminat mektubunun hükümsüz kaldığının tespiti ve bu kısmın iptaline ilişkin taleplerinin REDDİNE,
2- Harçlar yasasına göre alınması gerekli 33.916,50 TL harcın, davacı tarafından yatırılan 9.897,70 TL peşin harç ile davalı tarafından yatırılan 23.351,70 TL bakiye karar harcı (27/07/2016 tarihli 2016/262 Harç nolu harç tahsil müzekkeresi gereği) olmak üzere toplam 33.249,40 TL harçtan mahsubu ile bakiye 667,10 TL’nin davalıdan tahsili ile hazineye irad kaydına,
3- Davacı tarafından yatırılan 9.987,70 TL peşin harcın davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
4- Davacı tarafından sarf edilen 167,00 TL tebligat gideri, 2.400,00 TL bilirkişi gideri olmak üzere toplam 2.567,00 TL yargılama giderinin haklılık oranına göre (takdiren %84) hesaplanması ile bulunan 2.156,28 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
5-) Davalı tarafından sarf edilen 3.300,00 TL bilirkişi giderinin haklılık oranına göre takdiren %16 oranında davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
6-) Kabul edilen dava yönünden avukatlık asgari ücret tarifesine göre davacı lehine takdir olunan 33.810,21 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
7-) Ret olunan dava yönünden avukatlık asgari ücret tarifesine göre davalı lehine takdir olunan 10.325,58 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
😎 Dosyada mevcut gider avansının karar kesinleştiğinde ve talep halinde taraflara iadesine,
Dair, davacı vekili ile davalı vekilinin yüzlerine karşı, 6100 sayılı HMK geçici 3/2. maddesi uyarınca Bölge adliye mahkemelerinin göreve başlama tarihinden önce aleyhine temyiz yoluna başvurulmuş olan kararlar hakkında, kesinleşinceye kadar 1086 sayılı HUMK’un 26/9/2004 tarihli ve 5236 sayılı Kanunla yapılan değişiklikten önceki 427 ilâ 454 üncü madde hükümlerinin uygulanmasına devam edileceğinden HUMK 432/1. Maddesine göre kararın tebliğinden itibaren 15 günlük yasal sürede Yargıtay temyiz kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı