Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2016/943 E. 2018/960 K. 10.10.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 4. Asliye Ticaret Mahkemesi

GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2016/943 Esas
KARAR NO : 2018/960

DAVA : Tespit
DAVA TARİHİ : 04/08/2016
KARAR TARİHİ : 10/10/2018

Mahkememizde görülmekte olan Tespit davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle, 27-03-2012 tarihinde kurulan davalı şirketi müvekkili ve davalı …’ın birlikte kurduğunu, müvekkilinin şirketteki % 1 oranındaki hissesini 06-09-2013 tarihinde ortağı …’a aktif ve pasifi ile devrettiğini, hisseleri devrettiği ve şirketteki ortaklığının sona erdiği hususunun Sicil Gazetesinde sehven yayınlanmadığını, müvekkilinin hisselerini devrettikten ve Müdürlük görevi de sona erdikten sonra şirket ile ilgili hiçbir işlem yapmadığını, şirketin tüm işleyişinin … tarafından gerçekleştirildiğini, sigorta beyanının yapılmamış ve lehine prim ödenmemiş olmasının müdürlük sıfatının devam etmediğinin en önemli göstergesi olduğunu, vergi dairesi müdürlükleri tarafından müvekkilinin muhatap alındığını, hakkında vergi/ceza ihbarnameleri düzenlenip tebliğ edildiğini, işbu sebeple İstanbul …… Vergi Mahkemesi 2016/1245 E. sayılı dosyası üzerinden dava açılmak zorunda kalındığını, müvekkilinin davalı şirket ile hiçbir bağının bulunmadığım iddia ederek; müvekkilinin davalı şirketi gerek ortağı gerekse de müdürü sıfatı ile temsile yetkili olmadığının, ilgili şirket nezdinde ortaklık ve müdürlük sıfatının bulunmadığının tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davacı vekili, 02/12/2016 tarihinde UYAP’tan gönderdiği ıslah dilekçesi ile ıslah yoluyla neticei talebine ekleme yaparak, davacının hisselerini devrettikten sonra, …… Vergi Dairesinin……. vergi kimlik numaralı mükellefi … hem ortak hem de müdür sıfatı ile temsile yetkili olmadığının tespit ve Ticaret Sicil Gazetesine tesciline karar verilmesini talep etmiştir.
SAVUNMA: Dava dilekçesinin davalı……..Tebligat Kanununun 35. Maddesi uyarınca 05/11/2016 tarihinde usulnce tebliğ olunduğu, davalı …’a Tebligat Kanununun 21. Maddesi uyarınca 24/08/2016 tarihinde tebliğ edildiği, ancak davalılar tarafından süresi içinde davaya cevap verilmemiş ve duruşmalara da katılınmamıştır.
DAVANIN VE UYUŞMAZLIK KONULARININ TESPİTİ, DELİLLER, DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE DEĞERLENDİRİLMESİ, HUKUKİ NEDENLER VE SONUÇ:
1-Davanın ve uyuşmazlık konularının tespiti: Dava, davacının davalı şirketin ortağı, müdürü ve temsilcisi olmadığının tespiti ve bu tespitin Ticaret Sicil Gazetesinde tescil edilmesi istemlerine ilişkindir.
Davalı davaya cevap vermemiş olup, taraflar arasındaki uyuşmazlığın,
a-Davalı …’ın pasif husumet ehliyeti olup olmadığı,
b-Davacının davalı şirketin ortağı, müdürü ve temsilcisi olup olmadığı,
c-Davacı, davalı şirketin ortağı, müdürü ve temsilcisi değil ise hangi tarihten itibaren bu görevlerinin sona erdiği,
d-Davacının ıslahla talep ettiği “davacının davalı………. ortağı, müdürü ve şirketi temsile yetkili olmadığının Ticaret Sicil Gazetesinde tescil edilmesi” istemi açısından güncel hukuki yararı bulunup bulunmadığı noktalarında toplandığı tespit olunmuştur.
2-Deliller, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesi, hukuki nedenler ve sonuç: Uyuşmazlığın çözümü için davacı tarafın bildirdiği ve uyuşmazlığın çözümü için toplanması zorunlu olan deliller toplandıktan sonra konusunda uzman bilirkişilerden raporlar alınarak uyuşmazlığın çözümü yoluna gidilmiştir.
A-Deliller: Davalı ………. İstanbul Ticaret Sicili Müdürlüğü’nde …..sicil numarasıyla kayıtlı olup, 21-03-2012 tarihinde tescil edilerek 99 yıllık süre İle kurulmuştur.
Şirketin 100.000.- T.L. sı olan sermayesinin, 1.000.- T.L. lık kısmı davacı …’a, 99.000.- T.L. lık kısmı da davalı …’a aittir.
Ana sözleşmenin 8’inci maddesine göre; ilk on yıl süreyle … ve ………… şirket müdürü olarak seçilmişlerdir.
Ana sözleşmenin 9’uncu maddesine göre de; ilk on yıl süreyle müdür seçilen … ve … münferit imzalan ile şirketi temsil ve ilzama yetkili kılınmışlardır.
Davalı şirketin ana sözleşmesi 27-03-2012 tarihli ve 8035 sayılı Türkiye Ticaret Sicili Gazetesi’nde ilân edilmiştir.
Davacı …, davalı şirkette mevcut 1.000.- T.L. lık hissesinin tamamını, Kartal …….. Noterliği’nden 06-09-2013 tarihinde ….yevmiye numarasıyla düzenlenen limited şirket hisse devir sözleşmesiyle, …’a devir ve temlik etmiştir.
Davalı şirketin 01-01-2014 tarihinde yapılan toplantısında “…’ın hisse devrinin kabulüne, devir hususunun pay defterine işlenmesine, müdürlük yetkisinin sona erdirilmesine, bu kararın Ticaret Sicili Müdürlüğü’ne bildirilmesine” karar verilmiştir. Bu karar 03-05-2016 tarihinde tescil edilmiş, 09-05-2016 tarihli ve 9071 sayılı Türkiye Ticaret Sicili Gazetesi’nde yayımlanmıştır.
B-Davalı …’ın pasif husumet ehliyeti bulunup bulunmadığı ile ilgili inceleme ve gerekçe: Eldeki dava, davalı şirket dışında şirketin büyük ortağı olan …’a da yöneltilmiştir.
Taraf sıfatı, dava konusu subjektif hakka ilişkindir. Bir hakkı dava etme yetkisi (dava hakkı) kural olarak o hakkın sahibine aittir. Davayı açabilmek için gerekli sıfat, dava konusu şey üzerinde hak sahibi olan kişiye aittir. Aynı şekilde bir hakkın kendisinden istenebilecek o hakka uymak yükümlülüğü olan kişi olup bu da davalı olma pasif husumet ehliyetidir. Bir kimsenin davacı veya davalı sıfatına sahip olup olmadığı tıpkı hakkın mevcut olup olmadığının tayininde olduğu gibi maddi hukuka göre belirlenir.
Davada taraf ehliyeti, 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 28. maddesi gereğince, sağ doğmak şartıyla ana rahmine düştüğü andan itibaren başlar. Medeni hakları kullanma ehliyetine ( fiil ehliyetine ) sahip gerçek ve tüzel kişiler dava ehliyetine de sahiptirler. Dava ehliyeti bir kişinin kendisi veya yetkili temsilcisi aracılığıyla bir davayı, davacı veya davalı olarak takip etme ve usul işlemleri yapabilme ehliyetidir. Sonuç olarak davacı ve davalı olarak gösterilen kişiler taraf ehliyetine sahip olsalar bile bu kişilerin o davada maddi hakka ilişkin olarak davacı ve davalı olmak sıfatlarının bulunması gerekmektedir.
Dava ve taraf ehliyeti kamu düzenine ilişkin olup, Mahkemece re’sen göz önünde tutulması gereken hususlardandır.
Buna göre, işbu davada, pasif husumet ehliyeti sadece davalı şirkete ait olup, davalı …’ın pasif husumet ehliyeti bulunmadığından bu davalı hakkındaki davanın pasif husumet ehliyeti yokluğu nedeniyle reddine karar vermek gerekmiştir.
C-Delillerin tartışılması ve değerlendirilmesi, hukuki nedenlerin irdelenmesi ve sonuç: TTK. m. 595/1 uyarınca “Esas sermaye payının devri ve devir borcunu doğuran işlemler yazılı şekilde yapılır ve tarafların imzaları noterce onanır”. Ancak sadece devir sözleşmesinin bu şartlara uygun akdedilmesi devrin geçerli olabilmesi için yeterli değildir. Gerçekten TTK m. 595/2’ye göre “Şirket sözleşmesinde aksi öngörülmemişse, esas sermaye payının devri için, ortaklar genel kurulunun onayı şarttır Devir bu onayla geçerli olur.”
Görüldüğü üzere, esas sermaye payının devri, ortaklar genel kurulu tarafından onaylanmadıkça geçerli olmaz, taraflar arasında dahi hüküm ifade etmez.
Somut olayda taraflar arasındaki devir sözleşmesi davalı Şirket’in davacının da katıldığı 01.01.2014 tarihli genel kurulunda onaylanmış olmasına rağmen, bu karar yaklaşık iki buçuk yıl sonra 03.05.2016 tarihinde ticaret siciline tescil edilmiş ve 09.05.2016 tarihli Ticaret Sicili Gayesinde yayımlanmıştır. Aynı kararda davacının müdürlük sıfatına da son verilmiştir. Bir diğer ifadeyle, pay devrinin ortaklar genel kurulunda onaylandığı tarih 01.01.2014 olmasına rağmen bu onay kararının Ticaret Sicili Gazetesinde ilan edildiği tarih 09.05.2016’dır.
Bu durumda davacının ortak ve müdür sıfatının davalı şirket açısından 01.01.2014 tarihli ortaklar kurulu onayı ile sona erdiği söylenebilecektir. Ancak bu karar, üçüncü kişilere karşı ancak 09.05.2016 tarihinden itibaren hukuki sonuçlarını doğuracaktır. Zira, TTK m. 36/1 uyarınca “Ticaret sicili kayıtları nerede bulunurlarsa bulunsunlar, üçüncü kişiler hakkında, tescilin Türkiye Ticaret Sicili Gazetesinde ilan edildiği; ilanın tamamı aynı nüshada yayımlanmamış ise, son kısmının yayımlandığı günü izleyen iş gününden itibaren hukuki sonuçlarını doğurur”. Dolayısıyla davacının ortak ve müdür sıfatının sona erdiği olgusu, üçüncü kişilere karşı ancak genel kurul kararının Ticaret Sicili Gazetesinde ilan edildiği tarih olan 09.05.2016 tarihinden itibaren ileri sürülebilecektir. Tiearet Sicilinin olumsuz fonksiyonu sebebiyle tescil ve ilanı gerekip de ihmal veya herhangi başka bir sebeple tescil ve ilan edilmeyen hususların tescil edilene kadar geçen süre içerisinde üçüncü kişilere karşı ileri sürülemez; meğer ki üçüncü kişilerin gerçek durumu bildikleri, ilgili kişi tarafından ispatlansın.
Kaldı ki ayrıca, limited şirket esas sermaye payının devrinin ticaret siciline tescilini ve bu tescilin düzenleyen TTK m. 598/3 uyarınca “Sicil kaydına güvenen iyi niyetli üçüncü kişinin güveni korunur”. Buna göre sicil kaydındaki ortaklık sıfatının gerçek durumu yansıtmadığını, sicil kaydında ortak olarak görünen kişinin gerçekte şirkette olmadığını bilmeyen veya bilebilecek durumda olmayan kişinin sicil kaydına güvenerek elde ettiği haklar korunur. Sicil kaydına güvenerek hak iktisap eden kişinin iyi niyetli olmadığı, bunu iddia eden tarafından ispatlanacaktır.
Sonuç olarak, davalı şirketin iç işleyişi ve ortaklar arasındaki ortaklık ilişkisi açısından davacının ortak ve müdür sıfatının genel kurul kararı tarihi olan 01.01.2014 tarihinde sona erdiği, ancak bu kararın 09.05.2016 tarihli Ticaret Sicili Gazetcsi’nde ilan edilmesi sebebiyle üçüncü kişilere karşı 09.05.2016 tarihinden itibaren hukuki sonuçlarını doğuracağı sonuç ve kanaatine varılmıştır.
Her ne kadar, davacı vekili İstanbul …….. Vergi Mahkemesi’nin 2016/1245 esas, 2016/2716 karar sayılı ilamı ile davacının 06.09.2013 tarihinden sonraki borçlarından sorumlu tutulmamasına karar verildiğini, bu kararın bilirkişi raporu düzenlenirken göz ardı edildiğini, bu karar uyarınca davacının 06.09.2013 tarihinden sonraki borçlardan sorumlu olmaması gerektiğini iddia etmiş ise de, Vergi Mahkemesi kararı, davacının, davalı şirket ortaklığından doğan vergi borçları ile ilgili olup, Mahkememizden istenen tespit bir özel hukuk dalı olan Ticaret Hukukundan doğan borç ve yükümlülüklere ilişkindir. Mahkememizce yapılan tespit de, aynı şekilde TTK hükümlerine göre yapılmakta olup, yukarıda açıklanan TTK hükümlerine göre, davacının sorumluluğunun 06/09/2013 tarihinde deği, 09/05/2016 tarihinde sona erdiği tespit edildiğinden, davacı vekilinin itirazına göre karar verilmesi mümkün görülmemiştir.
Davacı vekilinin ıslah talebine konu “davacının hisselerini devrettikten sonra, ……Dairesinin …. vergi kimlik numaralı mükellefi …… Ticaret Limed Şirketi’nin hem ortak hem de müdür sıfatı ile temsile yetkili olmadığının tespit ve Ticaret Sicil Gazetesine tesciline karar verilmesi” talebiyle ilgili olarak da, yukarıda anlatıldığı üzere davacının ortak ve müdür sıfatının sona erdiği olgusu, üçüncü kişilere karşı ancak genel kurul kararının Ticaret Sicili Gazetesinde ilan edildiği tarih olan 09.05.2016 tarihinden itibaren ileri sürülebileceğinden ve bu nedenle güncel hukuki yararı bulunmadığından bu talep açısından davacının güncel hukuki yararının bulunmaması nedeniyle bu istemin HMK’nin 114/1-h ve 115/2. Maddeleri uyarınca usulden reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davalı …’ın pasif husumet ehliyeti bulunmadığından, davanın davalı … yönünden pasif husumet yokluğu nedeniyle REDDİNE,
2-Davalı …………..e karşı açılan davanın KISMEN KABULÜ ile,
a)Davacının 09/05/2016 tarihi itibariyle davalı ……. ortağı, müdürü ve şirketi temsile yetkili olmadığının tespitine,
b)Davacının 06/09/2013 tarihi itibariyle davalı ……. ortağı, müdürü ve şirketi temsile yetkili olmadığının tespiti isteminin REDDİNE,
c)Davacının güncel hukuki yararı bulunmadığından “davacının davalı……..Şirketi’nin ortağı, müdürü ve şirketi temsile yetkili olmadığının Ticaret Sicil Gazetesinde tescil edilmesi” isteminin HMK’nin 114/1-h ve 115/2. maddeleri uyarınca usulden REDDİNE,
3-Harçlar yasasına göre alınması gerekli 35,90 TL harcın, davacı tarafından yatırılan 29,20 TL peşin harçtan mahsubu ile bakiye 6,70 TL’nin davalı …………….. tahsili ile hazineye gelir kaydına,
4-Davacı tarafından yatırılan 29,20 TL harcın davalı ……….. alınarak davacıya verilmesine,
5-Davacı tarafından sarf edilen 183,00 TL tebligat gideri, 4,5 TL müzekkere gideri, 1.400,00 TL bilirkişi gideri olmak üzere toplam 1.587,50 TL yargılama giderlerinin haklılık oranı yarı yarıya takdir edildiğinden 793,75 TL’sinin davalı …….den alınarak davacıya verilmesine,
6-Kabul edilen dava yönünden avukatlık asgari ücret tarifesine göre davacı lehine takdir olunan 2.180,00 TL maktu vekalet ücretinin davalı ………………. alınarak davacıya verilmesine,
7-Dosyada mevcut gider avansının karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
Dair, davacı vekilinin yüzüne karşı, davalı tarafın yokluğunda, kararın taraflara tebliğinden itibaren iki haftalık süre içinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi’nin ilgili Hukuk Dairesine istinaf kanun yolu açık olmak üzere oy birliğiyle verilen karar okundu, ana hatlarıyla anlatıldı.